Arama

Popüler aramalar

‘’Ne de olsa şampiyon‘’

Euroleague şampiyonluğunun getirdiği konsantrasyon eksikliği, bir gün önceki Ankara seyahati ve idman yapamamak, Sloukas’ın sakatlığı, Dixon’un erken faul problemine girmesi sonrası 3. oyun kurucu Berk’in de kolunu incitip maçı terk etmesi, Fenerbahçe’yi hiç mi hiç etkilemedi. İlk yarıda 11 üçlüğün 8’inde bulunan isabetle gelen 18 sayılık fark, maçın kolay geçeceğini düşündürmüştü. Darüşşafaka’da Wanamaker bu kez iyi oynarken, Wilbekin ortalarda yoktu. Savunmaları da hiç konsantre değildi.

Sanki sezonu bitirmiş bir görüntü çiziyordu Yeşil-Siyahlılar. İlk yarıda potalarında tam 58 sayı gördüler. Obradoviç ikinci yarıya 5 kısa ile başladı.

Blatt, Fenerbahçe ne zaman 5 kısaya dönse hemen uzunlarını kenara alıyordu. Bu sefer de Ziziç’i kenara aldı ama kısa bir süre sonra tekrar 2 uzunlu düzene geçti. İlk yarıda 8 üçlük bulan Kanarya, 3. periyotta 9’da 1 üçlük atınca 20’nin üzerine çıkması beklenen fark, 2’ye indi: 74-72.

Obradovic’in müdahalesi

Ama Obradoviç oyuna müdahale etmekte gecikmedi. Tecrübeli coach, aldığı mola sonrası Antiç-Udoh ikilisi ile oyuna döndü, Fenerbahçe de normale... Bobby Dixon’ın zor üçlükleri, bir an için ‘acaba kazanabilir miyim’ diyen Darüşşafaka’nın tüm umutlarını tüketti. Mehmet Yağmur, 2 ve 3. periyotların son dakikasında oyuna girdi. İki kritik üçlük attı. Blatt bir daha da onun yüzüne bakmadı.

Wilbekin’ın kötü gününde, diğer as oyuncuların enerjisinin düşük olduğu bir maçta, fark yaratabileceği izlenimi veren Mehmet’e hiç güvenmemek, Daçka adına hataydı. Fenerbahçe, 3. çeyrek oyundan düşse de, biraz direnç gösterip istediği sonucu yine aldı. Kaliniç, Bobby, Datome, sakatlıktan dönen Bogdanoviç, kenardan gelen Melih, uzun süredir az oynayan Antiç ve son bölümde yaptığı iki blokla takımı ateşleyen Udoh’un performansları gözdoldurdu. Artık Fenerbahçe için finale çok yakın diyebiliriz. Bu takımı üç kere üst üste yenmek kolay iş değil. Darüşşafaka da bunun farkında gibi oynuyor!...

01 Haziran 2017, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kartal yüksek uçtu‘’

Beşiktaş, sezon başında koyduğu hedefe istikrarlı adımlarla ilerliyor. Normal sezonu ikinci bitirip finale kadar saha avantajını eline geçiren Beşiktaş, dün de Final Four’un kıyısından dönen Anadolu Efes’i sürklase etti. Siyah-Beyazlı ekipte oyunu değiştiren isimlerin yerli olması da sevindiriciydi. Sertaç ikinci çeyrekte oyuna girdikten sonra ribaunt dengesini sağlarken, Erkan Veyseloğlu hücum ribauntlarını kovalayıp çok ekstra basketler buldu. Thompson, Roll ve Weems’in çok ortalarda görünmediği maçta, Strawberry sezonun en etkileyici performanslarından birini sergilerken, ikinci yarıda Sertaç’ın skora yaptığı katkı, attığı müthiş smaçlar Efes’in direncini kırdı, taraftarı da havaya soktu. Ribauntlardaki 43’e 29’luk üstünlük, maçı ne kadar istediklerinin de göstergesiydi. Efes’te ise dün canı oynamak istemeyen bir sürü oyuncu vardı. Dunston’ın düşüşü sürüyor. Honeycutt yine ortalarda yok. Thomas yine her eline geleni attı. Doğuş’un 15 sayıyla takımın en skorer ismi olması da, Efes adına tuhaf bir istatistikti. Diğerleri onun yarısı kadar konsanter olsa, maç bu kadar erken kopmayabilirdi.

Maça iyi hazırlanmış

Klasik bir Efes izledik açıkçası. Ne yapacağı belli olmayan, o gün oyuncuların kişisel performanslarına bağlı bir oyun anlayışları var. Saman alevi gibi kopuk kopuk çıkışlar yaptılar ama Beşiktaş, Efes’in her hamlesine karşılık verdi, rakibini yanına fazla yaklaştırmadı. Coach Ufuk Sarıca da, takımını maça iyi hazırlamış. Az oyuncudan katkı almasına rağmen, 2 ve 3. çeyrekteki savunma performansları, kazanmalarına yardımcı oldu. Seri daha uzun ama Beşiktaş’ı daha motive, daha istekli ve finale hazır gördük. Saha avantajını da şimdilik iyi kullandılar.

31 Mayıs 2017, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Fener hız kesmiyor‘’

Zafer sarhoşluğunun yanı sıra, Bogdanovic’in de yokluğunda Fenerbahçe’nin zorlanması bekleniyordu bu yıl kendisine fazlasıyla ters gelen Darüşşafaka karşısında. Nitekim oyunun başında, Fenerbahçe her ne kadar iyi hücum etse de, Darüşşafaka çok kolay sayı buluyordu. Bu salonda çok iyi oynayan Wilbekin ve Clyburn neredeyse kaçırmadan attı. Skor 21- 15 olduktan sonra 9-0’lık bir seri yakalayan Daçka, önce 24-21 öne geçti, Anderson’un üçlüğüyle de farkı 5 sayıya kadar çıkardı.

Benchten büyük katkı

Fenerbahçe’nin, Tofaş serisinde de enerjisi düşük görünüyordu. Kolay değil, Euroleague şampiyonluğundan sonra lige motive olabilmek. Ama burada imdada sezon boyunca fazla oynamayan, ama kendilerini hazır tuttukları belli olan ‘bench’ oyuncuları yetişti. Melih kenardan gelip 3/3 üçlük isabetle 9 sayı attı. Sarı-Lacivertliler bu bölümde savunma sertliğini de yükseltti ve devrenin son 4 dakikasında hiç sayı yemeyince soyunma odasına 50-42 önde gitti. Tofaş maçında olduğu gibi Melih’in yanı sıra Barış ve Ahmet takıma ciddi enerji verdi. Genç Egehan ve Berk’in özgüvenle oynayıp skora da katkı vermeleri, Obradoviç’in elini fazlasıyla rahatlattı. Gerçi as oyuncular Datome, Kaliniç, Udoh, Bobby ve Sloukas görevlerini fazlazıyla yaptılar ama özellikle kenardan gelenlerin savunmaya sertlik kazandırması galibiyetin anahtarı oldu.

Wanamaker’ı durdurunca...

Darüşşafaka bir sürpriz daha yapmak için gelmişti Ülker Arena’ya. Maça da fena başlamadılar ama savunma stratejileri felaketti. Fenerbahçe, 29 basketin tam 25’ini asist üzerinden buldu. Kusursuza yakın bir hücum performansıydı. Rakibin en etkili silahı Wanamaker’ı kilitlemeleri de, Fenerbahçe’nin işini fazlasıyla kolaylaştırdı. Hücumları birebire dayalı olan Daçka’da, Wanamaker devreye giremeyince tüm yük Wilbekin ve Clyburn’e kaldı. Ama Fenerbahçe’yi iki kişiyle Real Madrid ve Olympiakos bile yenemedi. Daçka’nın da hiç şansı yoktu.

30 Mayıs 2017, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Anadolu Efes'in dediği oldu‘’

İki gün arayla, çok farklı karakterde iki maç izledik. Geride kalan 3 maçı da tempoyu belirleyen takım kazandı. Anadolu Efes, açık alanı ve geçiş oyunlarını seven, ikinci pasta topu potaya atmaktan çekinmeyen bir takım. Galatasaray, kazandığı maçta rakibini 63 sayıda tutmuştu. Tempoyu kendileri belirlemiş, rakibini yarı saha basketbolu oynamaya mecbur bırakmıştı. Dün ise tamamen Efes’e ayak uydurmaya çalıştılar. Efes attı, Galatasaray attı aslında üç çeyrek çok keyifli bir maç izledik. Sonunda ise Efes atmaya devam etti, Galatasaray sadece McCollum’un eline bakınca, elenmek kaçınılmaz oldu onlar için. Daye, inanılmaz bir skorer. Ama o sahadayken, Galatasaray’ın savunma dengesi fazlasıyla bozuluyor.

Efes’in işine geldi

Dün sezonun genelini 4 kısa oynayan Galatasaray, Micov’dan da hiç katkı alamayınca, bu düzeni de fazla deneyemedi. Oyunun başında Doğuş, Sinan’a baskı yapmak için ilk beş başlarken, hücumda inanılmaz işler yaptı. Dunston’un erken faul problemine girmesi, belki Efes’in işine geldi. Uzun süre iki 4 numara Brown-Thomas’la oynayan Lacivert-Beyazlılar, bu ikiliden tam 37 sayı buldu. Aslında forma giyen tüm oyuncular skora katkı verdi Efes adına. Hem de hiç zorlanmadan. Galatasaray’da ise tam aksi bir durum vardı. 76 sayının 56’sı McCollum-Daye ikilisinden geldi. Savunması olduğu kadar, hücumu da çok dengesizdi Sarı- Kırmızılılar’ın...

Toparlanma sinyalleri

Sezonun en kritik maçını konsantrasyon ve mücadeleden uzak oynamalarına anlam vermek de güçtü açıkçası... Ergin Ataman 10 bin taraftar bekliyordu tribünlerde ama bırakın taraftarı eski Başkan Duygun Yarsuvat bile vardı ama Dursun Özbek ve yönetim kurulu bile maçta. Onların da çok umurunda değildi galiba Play-Off... Euroleague’den elendikten sonra dibe vuran, üst üste yenilgiler alan Efes, toparlanma sinyalleri verdi. Yarı finalde müthiş eşleşmeler var. Yarından itibaren harika maçlar bizleri bekliyor.

28 Mayıs 2017, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Gönülsüz bindiler, zor indiler‘’

Fenerbahçe, Euroleague şampiyonu olup tüm Türkiye’yi sevince boğarken, bu haklı zaferin kutlamalarını da layığıyla yerine getirdi. Bütün bir sezon boyunca verilen emeğin, akıtılan terin karşılığı fazlasıyla alınmıştı çünkü. Çalan son düdük sonrası saha içinde, ardından soyunma odasında, ardından gece kulübünde devam eden eğlenceler, Bağdat Caddesi’nde son buldu.
Takım mutlu ama bir o kadar da yorgundu.

Şampiyonluğun ardından bütün oyuncular, yaklaşık bir saat, yüzlerce basın mensubunun sorularını yanıtlamıştı. Ertesi gün ise FB TV’nin yayınına çıktılar, ardından medya gününde, Türk basınının karşısına...

Yine yüze yakın basın mensubu oradaydı. Hiçbiri üşenmeden, tek tek herkesin sorularını yanıtladı. Bir saatin üzerinde bir zaman diliminde basına demeç üzerine demeç verdiler. Fiziksel ve mental yorgunluğun üstüne, konuşmaktan, ne konuşacaklarını düşünmekten de bitkin düştüler. Ama tatlı bir yorgunluktu bu...

Rötar işin tuzu biberi oldu

Ardından, Bağdat Caddesi turu için hazırlıklar başladı. Bazı yabancılar otobüse binmekte gönülsüzdü. Hem yorgunlardı hem de kendilerini ne beklediğini tam olarak bilmiyorlardı. Belki de yol kenarında kendilerini bekleyen bir kaç taraftara el sallayıp, geri döneceklerini, bu arada da trafikte saatlerce zamak kaybedeceklerini düşünüyorlardı.
Takımı taşıyacak olan üstü açık otobüsün arızalanmasıyla bir saatlik rötar oluşması, işin tuzu biberi oldu.

Ama tur başladıktan sonra herşey değişti. Sezon boyunca kendilerini destekleyen binlerce Fenerbahçe taraftarı, saatlerce onları Bağdat Caddesi’nde beklemişti. Ellerde meşaleler, dillerde şarkılar... Taraftar da yorgundu belki ama bu tarihi zaferi doyasıya kutluyordu.

Taraftar takıma gitti

Kalabalık bir grup, buluşma yeri olan Şaşkınbakkal’da uzun süre otobüsü bekledi. 20.00’de Ülker Arena’dan ayrılan otobüs, 22.30 olmasına rağmen Şaşkınbakkal’a gelememişti. Taraftar daha fazla sabredemedi, takım trafik nedeniyle gelmeyince onlar otobüse yürümeye başladı. Büyük buluşma ise Suadiye’de gerçekleşti... Bir baktık ki, o coşkuyu gören Fenerbahçeli basketbolcular, tavandaki kapıyı açıp otobüsün üstüne çıkmıştı. En önde Datome, Bogdanoviç ve Melih. Arkada ise Amerikalılar Udoh, Nunnally, Dixon ve Bennet taraftarla beraber tezahürat yapıyor, dans ediyorlardı.

Udoh gazeteci gibi

İtalyan Gigi Datome o kadar mutluydu ki, yerine duramıyordu. ‘Kendimi Roma’da halkı selamlayan Papa gibi hissettim’ diyen Datome, hayatının en mutlu anlarından birini yaşıyordu.
Takımın maskotu Bobby Dixon, arkaya oturmuş hem kendisine atılan atkı ve tişörtleri imzalıyor hem oturduğu yerden dans ediyordu. Final-Four’un kahramanı Ekpe Udoh’un ise derdi başkaydı. MVP seçilen Udoh’un Türkiye’ye getirdiği ve bütün bir sezon Fenerbahçe’yi takip eden Amerikalı bir fotoğrafçısı var. Büyük olasılıkla bir belgesel hazırlayacak Udoh. O, hem eğlendi hem de çalıştı. ‘Euroangel’ adlı blog sitesi bulunan Udoh, takım arkadaşları ve kendisiyle röportaj yapan gazetecilerle röportaj yapıyor. Basın toplantılarına katılıp coach ve takım arkadaşlarına sorular soruyor. Basketbolu bırakırsa büyük olasılıkla medyada çalışacak gibi... Fotoğrafçısı Rafael’le beraber sürekli çekim yaptı, coşkuyu filme aldı.

Obra duruma el koydu

Bogdanoviç ise sürekli gülüyordu. Zaten sürekli mutlu bir yüz ifadesiyle dolaşan Sırp yıldız da hayatının en önemli deneyimlerinden biri yaşıyordu belki. Otobüsün içinde kalanlar da, ilk defa edindikeri bu hayat tecrübesinin keyfini çıkarıyordu. Belki biraz gönülsüz binmişlerdi ama otobüsten zorla indiler. Tur sabaha kadar sürse, sabaha kadar otobüsün üstünde dans edecek enerjiyi almışlardı taraftarın sevgisinden. Otobüsteki bir isim ise bu gururu yaşarken, bir yandan da işini düşünüyordu. Onun aklında Tofaş maçı vardı. Daha bir antrenman bile yapamamışlardı Play-Off maçı için. En sonunda dayanamadı ve taraftara seslendi gülen bir ifadeyle, “Lütfen yolu açalım. Yarın (bugün) antrenman var ve oyuncuların uyuması lazım” dedi. Ardından rüya gibi gece sona erdi.

Yorgun ama mutlu bir şekilde...

24 Mayıs 2017, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sözünde duranların takımı Fenerbahçe‘’

Yıllarca bu günü bekledik. Geçen yıl ilk kez final oynama gururunu yaşamıştık, bu kez şampiyon olduk...

Tarifi imkansız bir duygu... Aslında geçen sezon da sonuna kadar hak etmişlerdi bu şampiyonluğu. Biraz şanssızlık, bolca hakem hatası, bir sene ertelemek zorunda kalınan bir sevinç. O maçın ardından Fenerbahçeli basketbolcuların hepsinin ağzından ‘Seneye İstanbul’da şampiyon oluruz’ sözleri dökülüyordu. Onlar bir takımdı. Birbirini destekleyen, yardımına koşan, arkadaşının attığı sayıyla gururlanan, öne çıkanları destekleyen, arkada kalınca gönül koymayan.

Söz verdiği için bir dakika bile beklemeden saçını kestiren, Amerikalı olmasına rağmen Türk bayrağı ile seremoniye çıkan, Fenerbahçe için herşeyini ortaya koyan, yine Amerikalı olmasına rağmen daha çok bizden, ‘Mustafa Kemal’in Asker’i olan, geçen yıl verdiği sözün arkasında duranların takımı vardı sahada.

Sonuna kadar hak ettiler

Obra’nın askerleri, Play-Off’ta, Final- Four’da eze eze yendi tüm rakiplerini. Mükemmel basketbol oynadılar. Diğer takımlarla arasında oyun olarak büyük fark vardı. Çalıştırdığı bütün takımları Euroleague şampiyonu yapan Obradoviç de sözünde durdu. Harika bir takım yarattı. Taraftar da bu takımı çok sevdi. İnandı, güvendi, Obra ve bütün oyuncuları kalbine aldı. ‘Dünyanın en güzel’ takımı dediler bu takıma. Haksız da değildiler.

Onların da bu şampiyonlukta büyük payı. Sezon başından bu yana centilmence, kararlılıkla, büyük bir tutkuyla desteklediler. Maç bitimi Obra’nın, yönetimin, taraftarın sevinci görülmeye değerdi. Sonuna kadar hak etmişlerdi bu sevinci.

Hesapları alt üst ettiler

Başkan Aziz Yıldırım, yönetim, Obradoviç ve oyunculara ne kadar teşekkür etsek az bize bu gururu yaşattıkları için. Rakip Olympiakos’tu. Asla can vermiyorlardı. Dün de Fenerbahçe karşısında ayakta kalmaya çalıştılar, çalıştılar ama olmadı. Öyle bir güç vardı ki karşılarında ne yapsalar kâr etmeyecekti.

Udoh ve Vesely’ye önlem almak için Kaliniç’i riske ettiler. Final-Four’un yıldızlarından olar Sırp forvet, 4/4 şut atarak başladı, bütün hesaplarını alt üst etti Sfairopoulos’un...

‘Çanakkale geçilmez’ dediler

Udoh yine ‘Çanakkale geçilmez’ dedi. 5 blok yaptı, tribünleri çıldırttı MVP ödülünü de hakkıyla aldı. Bodganoviç de MVP gibi oynadı. Datome, ikinci yarı Olympiakos’u yıkan isimlerin başından geldi. Eski Olympiakos’lular, Sloukas ve Antiç, eski takım arkadaşlarını fazlasıyla üzdü. Ve özlenen şampiyonluk geldi. Artık buralarda olmaya, bu heyecanları yaşamaya alışmak istiyoruz. Darısı nice şampiyonluklara....

22 Mayıs 2017, Pazartesi 09:30
YAZININ DEVAMI

‘’Fener tarih yazmaya hazır!‘’

Fenerbahçe ve Türk basketbolu için tarihi bir gün daha yaşıyoruz. Geçen yıl kılpayı kaçan şampiyonluktan sonra, genel kanı Fenerbahçe’nin İstanbul’da yarım bıraktığı işi bitireceği yönündeydi. Bugüne kadar da Fenerbahçe kimseyi yanıltmadı. Üst üste ikinci kez finale kalarak, ülkemizin gururu olmayı başardı.
Şimdi sıra şampiyonlukta.

6 yılda 4. final

Rakip Olympiakos. Sezon başında favori gösterilmiyorlardı belki ama kazandıkları iki Euroleague Final-Four’unda da favori değillerdi. Olympiakos-CSKA Moskova maçlarında hep aynı senaryo yazılıyor. CSKA Moskova maça iyi başlayıp farklı öne geçiyor, ardından Olympiakos birşekilde geri dönüp zafere ulaşıyordu. Cuma günü de aynısı oldu.
Eğer takımda Spanoulis ve Printezis gibi iki isim varsa, o takım her zaman kazanmaya adaydır. Kazanmayı bilen, kötü de oynasalar işleri bir şekilde yoluna koymayı başaran bu iki isim önderliğindeki Olympiakos, son 6 yılda 4. kez finale kalmayı başardı. Geride kalan 3 finalinde de ikisini kazandı bu ekip.
Aslında yıllardır aynı basketbolu oynuyorlar. Rakip ne yapacaklarını biliyor belki ama önlem alamıyorlar. Spanoulis, Printezis, Mantzaris ve Papanikolau gibi Yunan oyuncuların yanına, tamamlayıcı roldeki yabancıları monte eden, iyi savunma yapan, doğru şutu bulana kadar pas yapmayı deneyen bir düzenleri var.
Ama Spanoulis o kadar yaratıcı ve saha görüşü yüksek ki, sürekli şapkadan tavşan çıkarabiliyor.
Dün de ilk üç periyotta sadece serbest atış çizgisinden 4 sayı bulabildi, uzatmada 3 turnike ve bir üçlük atarak, CSKA Moskova’nın ipini çekti. Tabii bundan CSKA’nın oyun disiplinini tamamen kaybetmesi, son periyotta 0 asist yapmasının da payı vardı ama sonuçta Rus ekibini bu şartlara Olympiakos zorladı.

Sadece Spanoulis bu kez yetmez

Olympiakos’un kazanması sürpriz olarak nitelendirilde belki ama maç günü yazımda da belirttiğim gibi bu sonucu öngörüyordum.
Pekii, Olympiakos bir sürpriz daha yapabilir mi?
Tamam Spanoulis çok tecrübeli ve ‘winner’ bir oyuncu ama yaşı itibariyle artık beyni, vücuduna eskisi kadar hükmedemiyor. Sezon içinde baskı altında bir çok maçta son derece verimsiz oynadı. Milutinov, Birch ve Young gibi uzunlar kesinlikle kendi pozisyonlarını üretemiyor. Ya hücum ribaundu kovalıyorlar, ya da kısalardan asist bekliyorlar. Lojeski’nin yokluğu onlar için büyük eksiklik. Papanikolau eski formuna ulaştı ama Amerikalı oyuncuyu yedekleyen Papapetrou bu seviyeler için çok tecrübesiz.
İşin mental boyutuna gelecek olursak, onlar da Real Madrid gibi Fenerbahçe’nin gücünden ve taraftar desteğinden çekiniyorlar.
Bence Fenerbahçe maça 1-0 önde başlayacak.

Uzunlarımız ağır basıyor

Vesely-Udoh ikilisi, yukarıda saydığım Olympiakos uzunlarına büyük üstünlük kuracaklardır. Sloukas eski takımına karşı şu ana kadar çok iyi oynayamadı. Bobby Dixon’a biraz daha fazla iş düşebilir. Tüm savunmanın gözü Bogdanoviç’in üzerinde olacak. Yarı finalde de Real, Bogdanoviç’e çok konsantre olmuştu ama Fenerbahçe’nin sadece bir tane hücum opsiyonu yok. Nitekim Udoh attı, Vesely attı, Dixon attı, Kaliniç attı, Fenerbahçe kolay kazandı. Bogdanoviç çok olgunlaştı ve savunmayı harika okuyor. Yine onun üzerine yoğunlaşırlarsa Kaliniç gibi, Datome gibi, oynarlarsa Antiç ve Melih gibi ceza şutlarını çok iyi atabilen silahları var. Fenerbahçe, Real’e karşı tempoyu kontrol etmeye çalıştı ve bunu başardı.

Bu kez tempo artacak

Olympiakos’a karşı ise daha farklı oynamaya çalışacaklar. Çünkü, Atina ekibi de düşük tempoları seven bir takım. Sarı-Lacivertliler, Panathianikos serisinde de gördük, geçiş hücumlarını çok iyi oynayabiliyor, iyi savunma yapıp net ribaunt aldığı zaman da hızlı hücumlar bulabiliyor. Obradoviç’in bunları Olympiakos karşısında daha çok deneyeceğini düşünüyorum.
Formda, güçlü, alternatifi daha fazla ve arkasında binlerce taraftarı olan takım Fenerbahçe. Yani, şampiyonluğa yakın olan taraf Fenerbahçe. Bir aksilik olmazsa, bugün tarihi bir zafer yaşamaya hazırız.

21 Mayıs 2017, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Fener, çifte bayram yaşattı‘’

Son yıllarda Real Madrid’e karşı büyük üstünlük kurmuştu Fenerbahçe. Hem mental hem de taktiksel olarak. Real, her ne kadar normal sezonu lider bitirmiş olsa da, Fenerbahçe eğer tam kadroysa bütün maçların favorisidir. Dün de bunu kanıtladı fazlasıyla... Öyle ki, resmen sürklase etti normal sezon liderini... Real Madrid ilk periyot 13 sayı atabilirken, bunun 11’i Llull’dan gelmişti. Sonra Carrol girdi devreye, olağanüstü bir yüzdeyle üçlük attı, o kadar. Koskoca Real Madrid’in bütün hikayesi bu. Yıldızlar topluluğu belki de hiç bu kadar çaresiz kalmamıştı bu sezon. Fenerbahçe, o kadar rahat, o kadar kendinden emindi ki, daha maçın başında psikolojik olarak da ezdi rakibini. Maç başladı, Dixon’ın üçlükleri, Vesely’nin smaçları, Kaliniç’in her şeyi yapması ve Fenerbahçe şovu vardı. Maç sürekli çift hanelerde gitti.

Udoh efsane oynadı

İkinci yarı Sloukas devreye girdi, Bogdanoviç üstündeki yoğun savunmaya rağmen 14 sayı atmayı başardı. Datome az oynadı ama maçı bitiren turnikeyi attı. Ve tabii ki Udoh... Efsane oynadı Amerikalı. Ona ‘yılın savunmacısı’ ödülünü vermeyenlerin yüzü kızarmıştır belki. Atatürk’e ve Türk tarihine fazlasıyla ilgili olan Udoh, ‘Çanakkale zaferini’ de okumuş belli. Blok üstüne blok, rakip oyun kurucunun elinden top çalmalar, ‘buradan geçit yok’ mesajını verdi tüm dünyaya.. Üstüne üstlük 18 sayı attı, 12 de ribaunt aldı. İş taktik hamle yapmaya gelince, Laso’nun efektifliği kalmıyor. Real ritmini bulamayınca, kenardan birşeyler yapılması gerekiyordu. Laso ancak oyuncu değiştirebildi. Bir gün öncesi basın toplantısında, ona “Fenerbahçe ile oynadığınız 6 maçın 5’ini kaybettiniz. Bu istatistik bir baskı unsuru olur mu” diye sormuştum. Laso da aklınca bana laf sokmaya çalıştı. “Hazırlık maçlarını saymıyorsunuz herhalde” dedi. Hazırlık maçında Fenerbahçe’yi yendiğini sanıyordu galiba. Oysa sezon öncesinde Fenerbahçe’nin Madrid’de çok kolay kazandığı maçı da dahil etmiştim. Dünkü galibiyetle Fenerbahçe, son 7 maçta 6. kez Real’i yenmiş oldu.

Böylesini görmedim

Obradoviç büyüklüğünü yine gösterdi. Real’i çok iyi analiz etmiş. Maç öncesi stratejisi tıkır tıkır işledi, maçta ona fazla iş düşmedi. En rahat yönetimlerinden birini gösterdi belki Obra. Yıllardır Final-Four izlerim, hiçbir şehirde ev sahibi takımın bu kadar yoğun taraftar üstünlüğü olmazdı. Fenerbahçe taraftarı takımlarına olan inancını 5 ay önce bütün biletleri alarak göstermişti zaten. Sinan Erdem’de de müthiş bir atmosfer oluşturdular. Salon bayram yeri gibiydi. Türk milleti için çok anlamlı olan bugünde, Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nda, Türk spor tarihinin önemli zaferlerinden birini yaşattı Fenerbahçe bize bir kez daha. Bu vesileyle Türk milletinin önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını saygı, sevgi ve rahmetle anıyor, herkesin bayramını kutluyorum.

20 Mayıs 2017, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI