‘’Ne de olsa şampiyon‘’
Galatasaray’ın hafta içi Eurocup şampiyonu olmasının ardından bu maça yeteri konsantrasyonu gösteremeyeceği düşünülüyordu. Rakip ise Brown geldikten sonra 4’te 4 yapıp Play-Off için umutlanan ezeli rakip Beşiktaş’tı. Üstüne üstlük Micov, Green ve Amerika’da bulunan James forma giyemeyecekti. Jerrels yabancı kontenjanından dışarıdaydı.
Lasme serumla, McCollum da iğneyle oynuyordu. Tüm göstergeler, istim üstündeki Beşiktaş’ı işaret ediyordu. Nitekim maçın büyük bölümü de Siyah-Beyazlı ekibin kontrolünde oynandı. İyi savunma yapan Kartal, Göksenin’in ablukasındaki Brown’dan yeteri katkıyı alamasa da Cenk ve Hamilton’un üçlükleri ile skoru hep önde götürdü. Devre 35-30 biterken, 27’de fark 10’a kadar çıktı: 54-44. Sinan Erdem tribünlerini ilk kez bu kadar çok dolduran Beşiktaş taraftarı da takıma büyük destek veriyordu. Ama son çeyrekte, Eurocup’ın MVP’si ‘bu maç böyle gitmez’ dedi.
Aslan 6 dakikada 20 attı
Uzun süredir dakika almayan Ege’nin katkılarıyla oyunda kalmayı başaran Cim Bom, 33. dakikada skor 63-56 Beşiktaş lehineyken inanılmaz bir seri yakaladı. McCollum önderliğinde, Schilb ve Davis’le 6 dakika içinde tam 20 sayı atıp, sadece 2 sayı yinen Galatasaray Odeabank 7 sayı geriden gelip, 11 sayı öne geçti: 75-66. Salondan da 76-71 galip ayrılan Sarı-Kırmızılılar, sıralama açısından kritik bir galibiyet alırken, rakibine de Play-Off yolunda ağır bir darbe vurdu.
Gökhan German
‘’İnancın zaferi‘’
Galatasaray, Euroleague’e alınmayınca coach Ergin Ataman, “Biz de Eurocup’ı kazanırız. Bakalım o zaman da almasınlar” demişti temmuz ayında. Hedefi 10 ay önce koymuştu, dün de o kupayı havaya kaldırdılar. Önce kendi inandı, sonra takımı ve taraftarı inandırdı. İnancın zaferiydi dünkü şampiyonluk. Tarihte ilk kez bir Türk takımı bu onuru yaşadı. Final kaybetmeye alışık bir ülkeydik, şimdi kazandık. Mutlu ve gururluyuz...
İkinci yarı mcCollum...
4 sayılık farkın rövanşında Galatasaray’ın şampiyon olacağına inanıyorduk. Ama Strasbourg, beklediğimizden çetin ceviz çıktı. Ortamdan çok fazla etkilenmemiş gözüktü. Oysa ilk maçın aksine ilk 4 üçlüğü sokarak başladı Cim Bom maça. Skor bir anda 15-2 olmuştu. Tribünler de coşmuştu. Kolay bir galibiyet olacak gibi görünüyordu ama Fransızlar her seferinde geri gelmeyi başardı. İlk maçta ve dün ilk yarı çok kötü oynayan ligin MVP’si McCollum ikinci yarıda sahne aldı. Onun üçlüğüyle 35. dakikada skor 73-60 oldu. İlk yarı 2 sayı atan McCollum ikinci yarıya 14 sayı sığdırırken, görmeye alışık olmadığımız işler de yaptı. Top çaldı, gitti Collins’e inanılmaz bir blok yaptı. Kenarda beklerken inanılmaz konsantre olmuş. Tamam şimdi bitti dediğimiz anda Collins’le bir kez daha yaklaştı Strasbourg. Cim Bom tam 4.5 dakika sayı atamadı. Fark 6’ya indi ama potasını çok iyi savunan Galatasaray, rakibin daha fazla yaklaşmasına izin vermedi, maçın startını yapan Sinan, son noktayı koydu ve Galatasaray sonuna kadar hak ettiği şampiyonluğa ulaştı.. Lasme rakip uzunlarla yine tek başına boğuştu, Göksenin savunma görevinin yanı sıra 2 kritik üçlük atıp yine gereken katkıyı verdi. Böyle zaferlere çok alışık değiliz ama umarız devamı gelir, Türk takımlarını hep finallerde, kupalarla görmeye devam ederiz.
‘’Kupa Cim Bom'a yakın‘’
Galatasaray sezonun belki de en kötü hücum performanslarından birini çıkarmasına rağmen deplasmanda sadece 4 farkla yenildi. Cim Bom, standart oyununa yakın bir maç çıkarırsa çift haneli farkla kazanıp şampiyonluğa ulaşır.
Galatasaray Odeabank, Türk basketbolu için tarihi bir maça çıkıyor. Eurocup’ta finale kalan ilk Türk takımı olan Cim Bom, bugün Strasbourg’u 5 farkla yenerse şampiyonluk kupasını kaldıracak. Aslında Galatasaray işi Fransa’da bitirebilirdi... Belki de bu sezonki en kötü hücum performansını sergiledi Sarı-Kırmızılılar. 18’te 3 üçlük isabeti, hücumdaki durağanlık ve hiçbir şey üretememelerine rağmen sadece 4 sayıyla kaybetmeleri aradaki güç farkının da göstergesiydi.
Final stresi olmazsa...
Galatasaray’ın finale gelene kadar gösterdiği iç saha performansına baktığımız zaman, Strasbourg’u da çift haneli farkla yenmesi hiç de sürpriz olmaz. Tabii ki bir final maçı oynayacaklar. Final stresi denen birşey var. Bu da genellikle favorileri daha çok etkiler. Strasbourg nispeten daha rahat olan taraf olacak. Ama Lasme, Davis, Sinan, Micov, Schilb gibi oyuncular çok tecrübeli ve bu stresin üzerinden gelecek kapasitede.
Taraftar faktörü
Sarı-Kırmızılılar’ın finale gelmesindeki en büyük etkenlerden biri de taraftar faktörü. İlk turda Karşıyaka, çeyrek finalde Bayern Münih, yarı finaldeki Gran Canaria maçları 28, 13 ve 14 farkla kazanılırken, salonda yaratılan atmosferin de rolü büyüktü. Bugün de Abdi İpekçi tamamen dolu olacak. Strasbourg da finale gelene kadar atladığı üç turda hep deplasmanda kazandı. Ama ne Novgorod’da, ne Oldenburg’da ne de Trento’da, İstanbul’daki gibi rakibi baskı altına alan bir ortam yoktu. Bu nedenle Strasbourg’lu oyuncuların da atmosferden etkileneceğini düşünüyorum.
Panik yapmamalı
Galatasaray’a şampiyonluk için sadece 5 sayılık fark yeterli olacak. İşler kötü de gitse, maç son ana kadar kafa kafaya da gitse, 30 saniye içinde elde edilebilecek bir skor. Bu nedenle Galatasaraylı oyuncuların sakin kalıp, maçın gidişatı ne olursa olsun paniklemeyip kendi düzeni içinde kalması gerekli. Cim Bom, standart performansına yakın bir oyun ortaya koyarsa, istediği sonucu alacaktır.
Coach farkı
Cim Bom, ilk maçta her ne kadar kötü hücum ettiyse de savunmaya çok konsantreydi. Rakibin önemli silahlarına konsantre olup onları durdurmayı başaran Galatasaray, Lelloup’tan hiç hesapta olmayan 3 üçlük yedi. Bugün bütün hikaye baştan yazılacak. İki coach farklı şeyler deneyip, hücumda daha aktif olmaya çalışacak. Ergin Ataman’ın bu konuda daha öne çıkacağını düşünüyorum. Ataman’ın takımın başında olması, coaching avantajını da Galatasaray’dan yana olmasını sağlıyor.
‘’Şampiyonluk Cim Bom'a yakın‘’
İki ayaklı bir final için, Galatasaray şampiyonluk umuduyla dönüyor İstanbul’a... Evindeki maçları ortalama çift haneli farklarla kazanan Sarı- Kırmızılılar, kaybetti belki ama istediğini aldı Fransa’dan... Dün de maçı alabilecek noktalara getirdi ama bardağın dolu tarafından bakacak olursak, son bölümde bir iki top bizim istediğimiz gibi olmasa fark daha da büyüyebilirdi. 18 üçlüğün 15’inin kaçtığı, hücumların doğru dürüst işlemediği bir maçta 4 sayılık yenilgi bence kabul edilebilir bir sonuç. Oyunun büyük bölümünü kontrol etti Sarı-Kırmızılılar. Özellikle ilk yarıdaki savunma performansı inanılmazdı. Çok fiziksel bir mücadele oldu. Bu durum en çok McCollum’un işine gelmedi. Sezonun MVP’si seçilen Amerikalı, temasa çok izin verilen bu sert maç için zayıf kaldı. Nitekim o biraz normal istatistiklerine yaklaşsa iş ilk maçta bile bitebilirdi.
İkinci yarıda Strasbourg savunmaya çözüm buldu. Dış atışları savunamayan ekibimiz, potasında çok fazla üçlük görürken buna aynı karşılığı veremedi. Ama potaya gidip faul almayı başarabilen Cim Bom’da Micov ve Davis’in yüksek yüzdeyle attıkları 28 sayı, kısır maçta çok önemliydi.
Üç sayılık atışlar dışında aslında Coach Ergin Ataman’ın tüm planları işledi diyebiliriz. Bu kadar üçlük yüzdesiyle şut atılacağını o dahil kimse tahmin etmemiştir sanırım. Strasbourglu oyuncular, maçtan sonra kazandıkları için tabii ki galibiyeti kutladılar ama tribünlerde şampiyon olunmuş gibi bir hava vardı. Ya da, Galatasaray’ı en azından bir kere yenebileceğiz, onun keyfini çıkaralım diye düşündüler.
Strasbourg finale gelirken 3 turu deplasmanda kazanarak atladı ama 3 maçta da Abdi İpekçi’deki gibi bir atmosferle karşılaşmadı. Eğer final stresi olmazsa, üç sayılık atışların da normal seviyeye yakın olacağını düşündüğümüzde Eurocup şampiyonluğu Galatasaray’a artık çok yaklaştı diyebiliriz.
‘’Kazananı Galatasaray belirleyecek‘’
Strasbourg’un bana göre finale kadar gelmesi sürpriz oldu. Son yıllarda Fransız kulüplerinin gerek düşük bütçelerle yola çıkması, gerekse saha içi performanslarına baktığımızda, Vincent Collet’nin takımı büyük iş yaptı. Onlar da buraya kadar gelmişken, şampiyon olup gelecek yıl Euroleague’de oynama fırsatını yakalamak isteyecekler.
Collins, Campbell, Weems...
6200 kişi kapasiteli Rhenus Sports’u sezon başından bu yana neredeyse tamamen doldurdular. Bugün de zor bir atmosfer Galatasaray’ı bekliyor olacak. Sarı-Kırmızılılar’ın deplasman karnesi her kadar geçer not almasa da, Strasbourg da evinde bir o kadar kötü sonuçlar alıyor. Öyle ki finale gelene kadar geçtikleri üç turda deplasmanda kazanıp, kendi evlerinde kaybettiler. NBA’den dönen Beabeus, Olympiakos gibi takımlarda forma giymiş Collins, yıllardır Fransız kulüplerinde oynayan tecrübeli oyun kurucu Campbell ve Weems bu takımın en önemli isimleri. Tek tek baktığımızda büyük yıldızlara sahip değiller ama takım oyununu iyi beceren, disiplinden çıkmayan bir yapıya sahipler. En önemlisi de gerek kulüp takımlarında gerekse Fransa Milli Takımı’nda büyük başarılar kazanan Vincent Collet gibi bir coacha sahipler.
Akıllardan çıkmamalı!
Kağıt üstünde baktığımız zaman Galatasaray ağır basıyor. Gerek coach Ergin Ataman, gerekse tecrübeli yıldızlarıyla ekibimiz favori. Ama maçların kağıt üzerinde değil, parkede kazanıldığını bir an olsun akıllarından çıkarmamaları gerekiyor. Belli bir potansiyele sahip olan Strasbourg, istediği ortamı bulduğu anda çok tehlikeli olabiliyor. Bu nedenle Galatasaray oyunu en baştan beri kontrol edebilir, konsantrasyon sorunu yaşamazsa, Abdi İpekçi’ye şampiyonluk kutlamaları için istediği sonuçla dönebilir.
‘’Fenerbahçe'den şampiyonluk adımı‘’
Fenerbahçe çok ağır bastı. Son üç yılın finalisti, son şampiyon, yıldızlar topluluğu ancak bu kadar çaresiz bırakabilirdi. İstanbul’da 60’lı sayılarda tutulur tamam ama Madrid’de ortalama 90’a yakın bir ortalama yakalayan Real’i böyle yenmek büyük takımların işidir.
Real son kozunu oynayacaktı. Maçın başlangıcı çok önemliydi. Onlara tempoyu vermemek, kontrolü elde tutmak gerekiyordu. Obradoviç’in planı tıkır tıkır işledi. Kanarya tempoyu istediği seviyeye çekti. Set hücumunda mükemmel savunma karşısında hiç bir şey üretemeyen Real’in üçlükleri de girmeyince, umutları da tükendi. Öyle ki Llull, Fernandes, Nocioni gibi şutörler boş pozisyon bulmalarına rağmen şut atmaktan korkar oldular.
Geçen yılın 4 kupalı müthiş özgüvene sahip oyuncularının bütün güvenini yerlere bir edebilmek de büyük iş. Hem basketbol hem de psikolojik olarak da ezdi Fenerbahçe son şampiyonu. Geçen yılki Final-Four’un rövanşı, eze eze alındı.
Yakışır...
Sezon başından bu yana sürdürdüğü şampiyonluk yürüyüşünde biraz daha yol katetti Obradovic’in öğrencileri. Vesely’nin yokluğunda, bütün takım büyük bir özveri gösterdi.
Udoh, dün 37 dakika oynadı. 15 sayı ve 12 ribauntla double-double yaparken ‘buraların hakimi benim’ mesajını verdi Real uzunlarına. İlk yarı 0 sayı atan Bogdanovic ikinci yarı sazı eline aldı. Datome en kritik anlarda, el yakan şutları soktu. Kaliniç bütün seride büyük katkı verdi. Bobby Dixon ve Sloukas takımı çok iyi yönetti. Antic, Real’in bel altı çalışan oyuncularının hepsinin hakkından tek başına geldi.
Sonuçta, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da son şampiyonu ‘süpürdü’ Fenerbahçe. Bu yıl daha tecrübeli, daha güçlü, daha olgunlar. Bu performansa şampiyonluk da çok yakışır.
‘’Psikolojik savaş!‘’
Fenerbahçe, 2-0’ın rövanşına Madrid’de çıkıyor. Son şampiyon Real Madrid, kazanmak için her türlü faktörü lehine çevirmeye çalışacak, bütün kozlarını oynayacak. Ülker Arena’daki gibi olmasa da zor bir atmosfer Fenerbahçe’yi bekliyor.
Tuzağa düşme, sakin kal!
Real Madrid’li oyuncular taraftarı ve hakemi de işin içine sokmak için psikolojik oyunlar da deneyeceklerdir. Spor etiğinin dışına çıkmayı sorun etmeyen Real Madrid’li oyuncuların tuzağına düşmemek, sakin kalabilmek önemli. Maçın başlangıcı da büyük önem taşıyor. Real son derece saldırgan ve agresif olacaktır.
Kontrolü elden bırakma...
Onların sertliğine karşılık verebilirsek ve oyunun içinde kalabilirsek zaman bizim lehimize işleyecek. Onlar için baskı artacak, stresi daha fazla hissetmeye başlayacaklar. Tabii ki iç sahada daha fazla skor bulacaklardır. Obradovic yeni planlamalar yapmıştır. Fenerbahçe, onlara istedikleri açık alanı ve tempoyu vermemek için çaba sarfedecek. Bunu başarırlar, kontrolü Real Madrid’in eline vermezlerse maç sonunda avantaj ekibimizden yana olacaktır.
‘’Savaş doğru tarz yanlış‘’
Çift başlılık uzun yıllardır Avrupa basketbolunun kanayan yarası. FIBA’nın geçmişte yaptığı büyük hatalar durumu buralara kadar getirdi. Şimdi tekrar söz sahibi olmak istiyorlar. Bu doğrultuda geçen ay Paris’te FIBA Şampiyonlar Ligi’nin formatını açıklarlarken, Eurocup’a katılacak takımların bağlı olduğu federasyonlara gözdağı vermişlerdi. Dün gönderdikleri mektupla da ne kadar ciddi olduklarını gösterdiler.
Euroleague takımlarına da ceza vermelisin...
Bir kere savaş açıyorsan, topyekün yapmalısın. Bu kararla ‘Euroleague takımlarına gücüm yetmiyor, Eurocup takımlarını bünyeme alayım’ diyorsun. Ceza vereceksen Euroleague takımlarına da vermelisin ki herkes safhını seçsin. Ayrıca yukarıda ismi geçen ülkeleri Avrupa Şampiyonası’na almazsan, kendi ayağına sıkmış olursun. Lüksemburg, Arnavutluk ve Portekiz gibi ülkelerin katılacağı bir şampiyonayı kim seyreder. ULEB’le savaş ve mücadele kararına saygılıyım ama yöntemi bu olmamalı. Kulüpler Birliği toplantısında Fenerbahçe ve Efes gibi takımların, ‘Galatasaray ve Beşiktaş’ı ligden atarsanız’ biz de çekiliriz gibi söylemleri de gerçekçi değil. Televizyon ve iddia gelirlerinden kulüplere 4 milyon Euro civarı belki daha fazla gelir geliyor. Kimse bir çırpıda bu parayı gözden çıkaramaz.









































