Üç buçuk
Haberin Devamı ›
İlk kez bu kadar baskın bir şekilde hissettirdi kazanma isteğini... İlk takım olmaya bu kadar yaklaştı. Bunun için varını da yoğunu da ortaya koydu.
Kolay değil... Ligin uzak ara lideriyle ‘olmak ya da olmamak’ maçına çıkıyorsun. Üstelik o lider ligin en diri, en coşkulu, en dirençli, en takım oyunu oynayan ekibi olunca, sinir harbi de iyice katmerleniyor. Buna bir de maçtan önce medyanın kanatana kadar kaşıdığı ‘demeç’ gerginliğini ekleyin.
Bu ahval şerait altında önce rakibin silahlarını imha etti Sarı Lacivertliler. Yetmedi hem seyir zevki veren bir futbol sergileyip, hem de gollere erken ulaştılar. Lugano’nun fırsatçılığıyla araladığı kapıdan, Niang da usta işi kibar bir dokunuşla girdi. Fenerbahçe ihtiyacı olan skoru ilk yarının ilk yarısı dolarken buldu. Pozisyon takibi, devamlılığı ve hamle cesareti bir ‘tık’ daha yukarda olsaydı maç daha bu yarıda kopardı.
İkinci yarıda sakin sakin rakibin hatalarını bekleyip, bitirici darbeyi vurmak yerine, yine ‘rölanti’ ve ‘koruma’ saçmalığı perde aldı. Bu da Bordo-Mavililer’i hayli rahatlattı. Sanki bu kadarı yetmemiş gibi, bir can simidi de Selçuk Şahin attı. Abuk bir sarı kartla takımını eksiltti. Sonra yeniden savaşmayı hatırladı.
Bünyamin Gezer çaldıkları ve çalmadıklarının yanı sıra tavrıyla da zaten gergin olan futbolcuları iyice gerince, ortam çığırından çıkıp meydan savaşına döndü.
Fenerbahçe ikili averajı da cebine koyunca sahadan 3,5 puanla ayrıldı. Bütün dengeler allak bullak oldu. Her şey yeniden başladı. Haftaya Manisa’da puan bırakırsa, bu galibiyetin de hiçbir önemi de anlamı da kalmaz.