Arama

Popüler aramalar

Futbolda hep iyi yoktur!

Haberin Devamı

Futbolu yaşam ile ilişkliendirmeye çalıştığım her dönemde şöyle düşünmüşümdür: Bir kültür varlığı olan insan yarattığı kültürel değerlerle hayatını çeşitlendirip daha yaşanılası bir dünya kurmaya çalışmaktadır. Futbol da, insanın kendi hayatına soktuğu güzel bir kültürel etkinliktir. Nasıl ki, hayatta devamlı iyilik, güzellik hoşluk yoksa, futbolda da her zaman kazanmak üzerine kurulu bir devamlılık yoktur. Futbolda da, yaşamda da altın çağlar, dönemler, sezonlar ve haftalar bir anda mazi olur, coşkun naiflik asla sonsuza kadar sürmez.

Bu bağlamda Galatasaray'ın, Gençlerbirliği karşısında maçı kaybetmesi salt bir deplasman oyununda üç puan bırakmak anlamını değil aynı zamanda hayata ilişkin öğretici bir ders niteliği de taşımaktadır. Hayat ne kadar çeşitlilik içeriyor ve her an durmaksızın yeni değişikliklere gebe ise, futbolda da çoğu zaman karşılığını bulup anlamlandıramadığımız ilginç sonuçlar üretebiliyor. Örnek mi istiyorsunuz; uzatma dakikalarında Alper Ulusoy'un attığı gol. Oysa son noktada Manu'nun Alper'e bilinçli bir gol pası vermediğini gördük. Manu rakibini geçmeye çalışırken ayağından kaçırdığı top bindirme yapmaya çalışan arkadaşına gol pası oldu.

Pas denildiğinde hep takımların istatiksel verilerine bakılır ama çok pas yapan takımlar da yenilmekten kurtulamazlar. Futbolda önemli olan çok pas yapmak değil, doğru, amaca yönelik, sonuç alıcı paslar yapmaktır. Bu gerçeği artık herkes biliyor. Ama pek az bilinen bir gerçek daha var. Ne kadar az pas yaparsanız hata yapma oranınız da o derece düşer. Maç boyunca yüzde 24 oranında topa sahip olan Gençlerbirliği, yüzde 76'lık bir oranla sahanın hakimi olan Galatasaray'ı yendi. 134 isabetli pas yaparak üç puanın sahibi olan Gençlerbirliği, 536 isabetli pas yapan Galatasaray'a sonuç anlamında üstünlük sağladı.

Bunda şaşılacak bir şey yok! Daha önce bu köşede Galatasaraylı futbolcuların en önemli açmazının, atağa çıkarken kaptırdıkları toplar ve Maicon ile Serdar Aziz'in ikinci hamlelerde yetersiz kalmaları olduğundan söz etmiştim. Maicon'un atağa çıkarken kaptırdığı bir top ve dönüşteki zorlanma belki de ligin kaderini değiştirecek bir gol ile sonuçlandı. Futbolun şu gerçeği bir kez daha yaşamın içinden çıkıp 19 Mayıs'ın çimlerinin üzerinde öğretici bir eyleme dönüştü: Bir takımın en savunmasız olduğu an hücumda başarısız olduğu andır. Böyle bir anda, siz ne kadar planlı oynasanız da hayatın küçük şeytanlarının futbolun içine girip kurduğu tuzağa düşersiniz. Yüzde 24 ile yüzde 76'nın arasındaki fark da bu tuzaktan kaynaklansa gerek...