Overthinking hastalığı
Pep Guardiola harika bir teknik direktör, devrimci bir futbol bilgesiyken çalıştırdığı takımlarla bazı eşleşmelerde ‘overthinking’ yani aşırı düşünme hastalığına yenik düştüğünü itiraf etmişti. Bir maçı o kadar yaşıyordu ki, detaylarda boğulmaktan kurtulamıyordu. Okan Buruk’un geçen sezon Young Boys, Alkmaar; dün gece de Frankfurt karşısında yaşadığı şey tam olarak buydu. Buruk, takımını 3 sezondur ligde şampiyonluğa taşıyan bir sistem geliştirdi. Kadrosu da hatırı sayılır bir oyun pratiğine erişti. Hocanın Şampiyonlar Ligi’nin açılış maçında Frankfurt deplasmanında takımının tüm ayarlarını değiştirmesi ortaya yine bir hezimet çıkardı. İlk 11’den Sara ve Abdülkerim’i kesen Okan hoca, sistemin temel direği Sanchez’i sol stopere çekerek takımının tüm balansını riske etti. Başlangıçta Yunus Akgün’ün kontra sonrası gelen golü ile inisiyatif uzun süre Galatasaray’ın elinde kalsa da savunmada Eren’den başlayarak yapılan basit hatalar bulaşıcıydı ve kadronun en hayati organına yani Sanchez’e sıçraması uzun sürmedi.
Haberin Devamı ›
Osimhen yoksa olmuyor
Haberin Devamı ›
Tüm bunların arifesinde Galatasaray ön tarafta birkaç pozisyon yakaladı ama bu kez de Osimhen eksikliğine yenik düştü. Galatasaray, Osimhen olmadan Şampiyonlar Ligi’nde sıradan bir takıma dönüşüyor. Ön alan baskısında eksik kalıyor, bulduklarını atamıyor. Leroy Sane’nin Manchester City, Bayern Münih ve Alman Milli Takımı’ndaki performanslarını izlememiş olsak futbola tepki olarak doğduğunu filan zannedeceğiz. Sane standartlarında bir futbolcunun bu kadar kolay top kaybetmesi, dripling yapamaması, ikili mücadeleden kaçması inanılır gibi değil. Galatasaray hücuma her çıktığında (bir pozisyon hariç) Sane’ye gelen her top Frankfurt’un hanesine kazanılan bir ikili mücadele ve kazanılmış top olarak yazıldı