‘’Efes geri geliyor‘’
Anadolu Efes'in hafızası geri geliyor... 3 yıldır Avrupa'nın zirvesinde yer alan bu takım, sezon başı neredeyse basketbol oynamayı unutmuş gibiydi. Bazı mazeretler kabul edilebilirdi ama bu düşüşü anlamlandırmak mümkün değildi. Adeta neler yaptıklarını unutmuş gibiydiler. Ama yavaş yavaş, Efes geçmişi hatırlamaya başlıyor... Önce Alba Berlin, ardından Olympiakos, şimdi de Monaco galibiyeti... En önemlisi kazanırken keyif veren, koşan, doğru basketbol oynayan bir takım vardı sahada. Özellikle de ilk yarıda. Beaubois sezonun en formda ismi. Olympiakos maçında bıraktığı yerden devam etti. Pleiss, Moerman ve Petrusev skora katkı yapınca ilk yarı tam 58 sayı buldu Lacivert Beyazlılar. Monaco ikinci yarıda tempoyu kontrol etmeye çalıştı. Bunda da başarılı oldu ve 4. periyodun başında farkı 6 sayıya kadar indirdi... Alan savunması Efes'in dengesini biraz bozmuştu.
İniş-çıkışlar çok oldu
Ama bu kez Simon ve Larkin devreye girdi. Singleton da kritik bir üçlük atınca Monaco yelkenleri tekrar suya indirdi. Savunma kaynaklı sayılar da buldu Lacivert-Beyazlılar... 25 asist, 9 top çalma ve atılan 98 sayı... Her şey mükemmel mi? Tabii ki hayır. Bu oyunu 40 dakikaya yayabilseler 110 sayıya bile ulaşabilirlerdi. İniş-çıkışlar çok oldu. Ama her şeye rağmen sezon başına oranla önemli yol kat etti Efes takımı. Devamının gelmesi dileğiyle...
‘’Efes potayı göstermedi!‘’
Anadolu Efes'in geçen haftaki Alba Berlin galibiyeti sonrası, biraz daha kendine gelebilmesi için mutlaka kazanmak zorunda olduğu bir maçtı. 6 galibiyeti de Atina'da alan Olympiakos, henüz deplasmanda kazananamıştı. Efes, ilk üç periyot fena hücum etmese de çok kötü savunma yaptı. Olymipakos'un savunma ve hücum düzeni belli. Disiplinli bir şekilde aynı basketbolu oynuyorlar. Beaubois 40 dakika boyunca en istikrarlı katkıyı veren isimdi. 3. periyotta Efes 2-3 defa 8 sayılık farklara ulaştı ama maçı bir türlü koparamadı. Dorsey ve Sloukas gibi hücumdaki iki kilit ismi etkisiz hale getirmesine rağmen Vezenkov ve Fall'a engel olamadı Efes. Final bölümüne girilirken skor 68-66'ydı.
Micic oyunu kopardı
Bu periyotta Efesli oyuncular karar verdi. Savunma öyle konsantre hale geldi ki Olympiakos tam 5.5 dakika sayı üretemedi. Skor 74-66 oldu, Efes arka arkaya 3 boş üçlük kaçırdı. Ama dördüncüde Micic isabeti bulunca skor 79-66 oldu, oyun da orada koptu. Lacivert-Beyazlılar, son periyotta rakibi sadece 3 sayıda tutup, 19 farkla kazanmayı başardı.
Bartzokas çıldırdı!
Olympiakos coachu Bartzokas, 7 saniye kala Efes'in hücum etmeyeceğini düşünerek Ergin Ataman'ı tebrik için yürümeye başladı. Ama Ataman, Beaubois'ya 'potaya git' diyince, Efes 2 sayı daha buldu. Bartzokas çıldırdı ama Ataman kesinlikle haklı. Sezon sonu sıralamayı ikili averajlar belirliyor. Her sayının önemi var. Atina'daki maçı Olympiakos'un 19 sayıyla kazanamayacağını kim garanti edebilir ki. Yunan coachun yaptığı çok gereksiz bir çıkıştı
‘’Fener yine kayıp‘’
Klasikleşmiş bir Fenerbahçe Beko mağlubiyeti daha izledik Euroleague'de... Kazanabileceği bir maçı, yine iyi savunma yapıp, iyi mücadele etmesine rağmen kötü hücum, top kayıpları nedeniyle kaybetti Sarı- Lacivertliler... Geçen hafta İstanbul'da Milano karşısında kabus gibi bir gece geçiren, sadece 43 sayı atabilip bu alan kendi tarihinin en kötü sonucu alan Fenerbahe hücumları Münih'te biraz halliceydi belki ama 63 sayı bu seviyelerde kazanmak için yeterli olmuyor. Fenerbahçe'nin en çok eleştirilen isimleri iki oyun kurucu De Colo ve Henry. İkisi birden kötü oynayınca, diğerlerinin devreye girmesi de imkansız oluyor. Hiçbir şey üretemiyor Sarı-Lacivertliler.
Enerjik ve koşan...
Tek kozları var. İyi savunma yapıp, ribaunt alıp ya da top çalıp hızlı hücum bulmak. Bunu da maç içinde bir kaç kere yapabiliyorsunuz. İş yarı saha basketboluna kalınca, eli kolu bağlı bir takım görüntüsü ortaya çıkıyor. Nitekim Fenerbahçe birkaç kez geriden gelmeyi başardı. Şehmuz ve Polonara oyundayken, daha enerjik ve koşan bir takım ortaya çıkıyor. Savunma kaynaklı sayılarla son periyotta skor 54-54'e geldi. Ama Rubit ve Luçiç'le 8-0'lık bir seri bulan Bayern'e bir daha karşılık veremedi Fenerbahçe Beko...
Zor olacak
İki oyun kurucumuz De Colo ve Henry toplamda 5 sayı atıp, sadece 3 asist yapabilmiş. Hal böyle olunca iyi basketbol ya da galibiyet beklemek imkansız oluyor. İşler iyi gitmiyor Fenerbahçe'de. Cuma günü ilk galibiyetini alan ve moral bulan Zalgiris deplasmanı var. Bu basketbol tarzı ile oradan galibiyet çıkarmak da çok zor olacak..
‘’Hüsran‘’
Fenerbahçe Beko için kabus gibi bir geceydi. Sarı-Lacivertliler, geçen hafta CSKA'yı yendikten sonra maç yazımı 'hala bir oyun kurucu ihtiyacı var. Bu galibiyetle umutlu ama temkinli olalım' diye bitirmiştim. Nitekim dün teknik anlamda takım duvara çarpınca, sorun çözücü bir oyun kurucu da olmayınca Fenerbahçe ilk periyotta 3, devre bitiminde de 20 sayıda kaldı. Hiçbir şey üretemedi Sarı-Lacivertliler. Milano, İstanbul'a sadece 1 yenilgi ile lider olarak gelmişti. Maça gerek mental, gerekse taktik olarak çok ama çok iyi hazırlanmışlar.
Çözüm bulamadı
Fenerbahçe'nin yarı saha hücumlarında değişmeli adam savunması müthiş işe yaradı. Geriye de iyi koşup ekibimize açık alan sayıları da vermeyince Fenerbahçe 9 dakikada hiç basket atamadan sadece 1 sayı üretebildi. Eli ayağı bağlanmıştı Fenerbahçe'nin. Coach Djordevic de 40 dakika boyunca bu soruna çözüm bulamayınca bir ara 35 sayı geri düşen Sarı-Lacivertliler salondan 43-68 mağlup ayrıldı. 43 sayı Fenerbahçe'nin Euroleague tarihinde attığı en az sayı. Hem de kendi evinde.
Oyun anlayışı değişmeli
Yazacak, söyleyecek çok fazla bir şey yok aslında... Basketbol aklı, zekası, saha görüşü olan bir oyun kurucu fark yaratabilir. Ama tüm sorunları çözebilir mi, bilemiyorum... Çok değişken, inişli çıkışlı grafikler çiziyor Djordevic'in Fenerbahçe'si bu sene. Umutlanacağımız örnek maçlar da var, kabus gibi biten maçlar da. Hangi Fenerbahçe, gerçek Fenerbahçe? Bunu çözmek güç aslında. Sarı-Lacivertliler'in oyun kurucu takviyesinin yanı sıra, oyun anlayışında da değişikliklere gitmesi gerekecek. Daha önümüzde uzun bir maraton var. Ama halen Fenerbahçe'nin olumlu ya da olumsuz anlamda neler yapabileceği konusunda bir fikrimiz yok.
‘’Tehlike çanları‘’
Anadolu Efes'te alışık olmadığımız görüntüler devam ediyor... 'Son şampiyon' dedik, 'Sezon başı biraz rehavet olabilir' dedik, 'sakatlıklar var, takım düzelir' dedik ama günler geçiyor değişen bir şey yok Anadolu Efes'te... Hala toparlanacak, tırmanışa geçecek zaman var ama o gözü kapalı, birbirlerinin nerede duracağını bildikleri, ezbere oynadıkları basketboldan eser kalmamış. Birbirlerinden tamamen kopuk bir duruş sergiliyor Lacivert-Beyazlı basketbolcular... En önemlisi tepki vermiyorlar.
Zenit, iki yıldır gelişen, beraber oynayan, düzen içinde hareket eden bir takım. Disiplinli oynuyorlar. Onları yenmek çok kolay değil. Ama Zenit gibi bir takıma karşı kendi evinde 25 sayı geri düşmek de akıl alır gibi değil... Son 15 dakika biraz da hakemlere kızgınlıktan isyan bayrağını çekti Efesli oyuncular. Savunma yapmaya çalıştılar ama hücumda tamamen birebirlerle skor üretmeye çalıştılar.
Acilen...
'Acaba oluyor mu?' dedik ama bu seviyelerde 25 sayı geriden gelip kazanmak küçük çaplı bir mucize gerektirir... Tabii ki olmadı. O 3 yıldır gözü kapalı oynadıkları 'Efesball'u unutmuşlar. Sanki hipnoz seansına girmişler de, hafızaları silinmiş gibi Efesli oyuncuların... Çözüm yine Efes'in içinde... Kesinlikle bir uzun transferi şart. Hem de acilen... O transfer de biraz 'kumar oynamak' gibi olacak. 'Ya tutarsa' mantığı. Bu saatten sonra başka çare de yok. Çözümü yine kendi içinde bulmalı Lacivert-Beyazlıların... O güç ve potansiyel var. Geriye dönüp baktığımızda bu ekibin muazzam işler yaptığına şahit olduk. Ama zaman da su gibi akıp gidiyor...
‘’Sonunda oldu‘’
Maça yine iyi başladı Fenerbahçe Beko... Booker ilk periyodun yıldızıydı. Sonra Vesely, sonra Guduriç sahne aldı. Bütün oyunu kontrol altında tuttu Sarı-Lacivertliler. Skorda da hep öndeydi. Ama bir türlü 'acaba mı?' sorusu kafalardan gitmiyordu. Nasıl gitsin ki...
De Colo isyan bayrağını açtı...
Benzer maçlar, kopya yenilgiler iki Atina, bir Madrid deplasmanında gelmiş, çok benzeri İstanbul'da Barcelona karşısında alınmıştı. Yine Henry bir iki top kaybı yaptı, CSKA Shved ve Clyburn'un üçlükleri ile 10 sayılık farkı 4'lere kadar indirdi ama bu kez De Colo isyan bayrağını açtı. Dördüncü çeyrekte tam 3, üçlük bulan Fransız yıldız eski takımını yıkarken, Fenerbahçe'ye hayat öpücüğü verdi...
Shayok'u unutmamak gerek
Fenerbahçe Beko, en sonunda hak ettiği bir maçı kazanmayı başardı. Panathinaikos, Olympiakos, Real Madrid ve Barcelona maçlarında da galibiyeti hak etmişti Sarı-Lacivertliler ama maç sonunu oynamayı becerememişti. Bu kez De Colo kendisinden beklenen sorumluluğu aldı ve Fenerbahçe adına klasikleşmiş bir Moskova deplasmanı zaferi geldi. Tabii ki Piere'in yokluğunda 12 sayı, 5 ribaunt ve 4 asistle oynayan ve ilk kez katkı veren Marial Shayok'u da unutmamak gerekiyor. Böyle bir deplasmanda paylaşarak atılan 91 sayı, yapılan 22 asist sezonun en olumlu maçlarından birini oynanmasını sağladı. Kritik ve önemli bir galibiyet. Özellikle de moral motivasyon açısından. Ama CSKA'nın daha geçen hafta Asvel ve Monaco'ya bile yenildiğini, sakatlıklar nedeniyle hâlâ arayış içinde, Fenerbahçe'nin de hala gerçek bir oyun kurucuya ihtiyacı olduğunu unutmayalım. Ayakları yere sağlam basıp, önümüze umutlu ama temkinli bakmakta fayda var...
‘’Efes çok farklı‘’
Anadolu Efes'in kazanmasından ziyade, nasıl kazanacağının önemli olacağı bir maçtı. Çünkü Zalgiris Kaunas, nagalip ligin dibinde. Zaten sınırlı kapasiteye sahip kadroda Mudiey ve Leuvergne de sakat. Kötü günler geçiren Efes'in galibiyete ulaşması normaldi belki ama sahada nasıl bir basketbol oynayacağı geleceğe ışık tutacaktı. 6 maçta 5 yenilgisi bulunan son şampiyon son derece ciddiye aldığı maçta o unuttuğu kendi basketbolunu oynamaya çalıştı 40 dakika boyunca. Genelde de bunu başardı.
Maçı erken kopardılar
Larkin ve Beaubois formsuz, Micic sakatlıktan daha yeni çıktı ama Simon'un takıma elinin değmesi, Moerman ve Singleton gibi 4 numaralardan dış atış katkısı alınması, kısaların gerek ikili oyunlar, gerekse potaya giderek uzunlar Petrusev ve Pleiss'i sürekli beslemeleri eski günlerden esinti sundu. Bryant rolünü çok çabuk kabullendi ve sanki uzun yıllardır bu takımda oynuyormuş gibi katkı veriyor. Maça çok agresif savunma yaparak başlayan Lacivert-Beyazlılar, zaten pamuk ipliğine bağlı olan Zalgiris'in direncini çok çabuk kırdı. Maçı erken kopardılar belki ama ısrarla aynı basketbolu oynamaya devam ettiler.
Reaksiyon gösterdiler
Fark periyoduk olarak açıldı. Larkin-Beaubois ikilisinin 1/7 üçlük isabet oranı ile oynamasına rağmen atılan 94 sayı önemliydi. Tabii herşey yoluna girmedi belki ama Efesli oyuncuların sahadaki tavrı, bir an önce ayağa kalkmak için çaba gösterdikleri yönündeydi. Dunston ve Anderson daha sakat. Kısalar formsuz. Halen eski görüntüsünden çok uzakta Anadolu Efes ama en azından bir reaksiyon göstermeleri güzeldi...
‘’Bir Fener klasiği‘’
İyi oynamak başka bir şey, kazanmayı becerebilmek başka. Fenerbahçe Beko, sezon başından bu yana Alba Berlin hariç tüm maçlarda mücadele etti, oyunu kontrol ve domine etti, kazanacak noktaya getirdi ama 4 maçı son saniyede verdi. Burada beraber oynama alışkanlığı, son topları oynama becerisine, soğukkanlılığa sahip isimlerin olması önemli. Bunu da daha çok yapacak kişiler oyun kurucular. Pierra Henry meziyetleri olan, bir çok işi iyi yapabilen bir oyuncu. Özellikle açık alanda. Ama oyun sete sete kaldığında vasıfları yetersiz kalıyor. Dün de son hücumlarda ya top kaybı yaptı, ya da yanlış tercih. Tıpkı Barcelona maçında olduğu gibi. Sarı-Lacivertliler, kesinlikle mükemmele yakın, özverili savunma yapıyor.
Oyun kurucu ihtiyacı göze çarpıyor
Ribaunt alıp açık alan bulduklarında, ya da geçiş hücumlarını becerdiklerinde kolay sayı buluyorlar. Ama iş yarı saha basketboluna kaldığında gerçek bir oyun kurucu ihtiyacı göze çarpıyor. Dün de Şehmuz-Polonara ikilisi oyundayken takıma verdikleri enerji, takımı koşturmaları sonucu 16-0'lık seri ile öne geçti Sarı-Lacivertliler. Atina'dan geriden gelip ivmeyi de yakalamışlardı ama maç sonunu oynamayı yine başaramadılar. Henry'nin zorlama şutu girmedi, Sloukas daha zor bir pozisyonda hem de Vesely'nin üstünden basketi bulunca, can yakıcı bir yenilgi daha geldi. Tamam mücadele etmek, dönem dönem iyi basketbol oynamak güzel ama bunu sonuca da yansıtmak gerekiyor iş işten geçmeden...