‘’İstanbul'da City şov!‘’
Şampiyonlar Ligi finaline 2005'ten sonra ikinci kez ev sahipliği yapan İstanbul'da, her anıyla müthiş bir final yaşandı. Manchester City'nin, Inter karşısında baskın bir oyun ortaya koyması beklenirken, ilk yarıda tam tersi oldu. Inter, son derece akıllı ve kompakt bir futbol sergiledi. İtalyanlar, hem Haaland'ı hem de Grealish ve Bernardo Silva'nın kanatlardan tehlike yaratmasına izin vermedi. Inter'in hocası Simone İnzaghi, maç boyunca kendi bölgesinin sürekli dışına çıktı. Bir ara dördüncü hakem onu sürekli uyarsa da, huylu huyundan vazgeçmedi! Pep Guardiola sakin gözüküyordu. 26'da Ruben Dias topu ayağından kaçırdı Barella, boş kaleye atamadı. Guardiola'nın o anki sinirli tepkisi, kameralardan da kaçmadı.
Guardiola çimlere bıraktı
27'de Kevin De Bruyne, oyunda fazla gözükmeyen Haaland'a harika bir ara pası verdi. Norveçli süperstarın vuruşunda Onana gole izin vermedi. Yarım saat dolarken De Bruyne, sakatlandı ve yerini Foden'a bıraktı. İlk devre golsüz sona erdi. İkinci yarının başında Inter, rakibinin kontrolü almasına izin vermemeye çalışsa da, daha sonra Guardiola'nın öğrencileri, baskıyı artırdı. Özellikle stoperden orta sahaya dönüşen Stones, süper bir performans gösterdi. 57'deDzeko çıktı, Lukaku girdi. 58'de bu kez City'de Akanji topu ayağından kaçırdı, Martinez'in vuruşunda Ederson başarılıydı. Bu hata sonrası Guardiola, kendini çimlere bıraktı!
Son anlar nefes kesti...
68'de Akanji, Bernardo Silva'yı sağdan ceza sahasına soktu. Silva'nın içeriye attığı top Acerbi'ye çarptı. Dönen topa Rodri harika vurdu ve City'yi 1-0 öne geçirdi. Maçın adamı unvanını alan Rodri, Devler Ligi'nde ikinci golünü attı. O ana kadar tribünler Interliler'in tezahüratıyla inlerken, City taraftarı adeta uyandı ve tezahüratlara başladı. 70'teCity ceza sahasına gelen topta Di Marcao'nun kafası direkten döndü. İtalyan oyuncu yine kafayla topu kaleye gönderdi ama Lukaku'ya çarptı. 79'da Foden maçı bitirecek vuruşu yaptı ama Onana gole engel oldu. 89'da Lukaku vurdu, Ederson kurtardı. City'de kaleciden dönen topu Ruben Dias, kafayla kornere yolladı. Son düdükle Guardiola, kaybeden taraf Inzaghi'nin yanına gidip, elini sıktı.. Ve City, 2021'den sonraki ikinci finalinde bu kez Avrupa'nın en büyüğü oldu
‘’Hırvatların keyfi kaçtı‘’
A Milli Takımımız, Ermenistan'ı 2-1 (d) yenerken, grubun favorisi son Dünya Kupası 3.'sü ve yarın Bursa'daki rakibimiz Hırvatistan, Galler'i Split'te ağırladı. Hırvatlar, klasik 4-3-3'le sahaya çıktı. Lovren'in vedası sonrasında Gvardiol'un yanında stoperde Sutalo oynadı. Orta sahaları zaten dünyanın en iyi üçlülerinden; savunmanın önünde Brozovic, sağda Modric, solda Kovacic. Yıllardır beraber oynuyorlar. Hücumda sağda Kramaric, solda Perisic, ileride Hajduk Split'te ligde bu sezon 25 maçta 17 gol atan Livaja (53 dk.'da sakatlandı) vardı. Hırvatlar, aslında rahat bir maç çıkardı. Biliyorsunuz, Galler'in katıldığı son iki turnuvada (Uluslar Ligi grubu ve Dünya Kupası finalleri) tek bir galibiyeti yok. Özellikle Gareth Bale'in vedası sonrası, hücumda sadece kontra atak, serbest vuruş ve taç atışları kovalıyorlar.
İnanın kimse anlamadı...
Hırvatlar, Kramaric'le golü 28'de buldu ve herkes, 'Maç bitti' havasına girdi. Ancak 90+3'te Modric oyundan çıkarken Galler, taç atışında son umudunu kullandı. Ceza sahasına gönderilen topa arka direkt Broadhead dokundu ve konuk ekip, tek isabetli şutuyla 1 puanı kaptı! Bu maç nasıl berabere bitti, inanın kimse anlamadı. Hırvatlar'ın zayıf yönleri elbette az ama sağ bek Josip Juranovic'in hücumu ne kadar iyiyse, savunmadaki konsantrasyonu da beklentilerin altında. Hem son gol hem de 2. devrenin başında James'in müsait pozisyonda kaçırdığı pozisyon, onun bölgesinde gerçekleşti.
Üçlüden uzak duralım
Göbekten onları geçmek kolay değil ama stoperlerine karşı bizde kim oynarsa, fiziksel anlamda ayakta kalması ve kanatlardaki oyuncularımıza alanlar açması çok faydalı olur. Hücumlarındaki üç isim ve arkalarından Kovacic ile Modric, sürekli rakip savunmaya pres yapıyorlar. Ataklarda iki beki de ileride hep kenarda. Daha çok hücumlar, Perisic üzerinden sol kanattan geliyor. Kovacic ile Kramaric, ya rakip ceza sahası içinde ya da savunma hattının arasına giriyor. Bu yüzden savunmada hep uyanık olalım, mümkünse Ermenistan'da başımıza iş açan 3'lü defanstan uzak duralım.
Modric'in boşa hamlesi yok
Çünkü rakip, yıldızlarıyla daracık alanlarda bile ara paslarıyla çok hızlı pozisyon yaratabiliyor. Modric 37 yaşında ama takımın kalbi. Toplu ya da topsuz her hareketinin bir sebebi var. Modric'in, 1 tane bile boşa koşusu yok.Hem takımın hem de kendisinin enerjisini çok iyi ayarlıyor. Oyun sıkıştığında hemen o bölgeye gidip, sorunu çözüyor. Özellikle Juranovic, hücumlardaKramaric sürekli içeriye koştuğu için ani geri dönüşlerde tek kalıyor. Sağ tarafı iyi kullanmamız lazım.
Bu tip durumlara alışkınlar
Sol bekte Sosa, ileri gitse de defansif anlamda daha iyi. Rakibimiz, Bursa'ya moralsiz gelecek. Sonuçta rahat kazanmaları gereken bir maçı, saçma bir şekilde 1-1 berabere bitirdiler.Ama onlar çok tecrübeli ve bu tarz duygu durumlarını pozitif hale çevirmeye alışkınlar. 2022'de 16 karşılaşmada, sadece 2 yenilgi (Avusturya/0-3 veArjantin/0-3) alan, FIFA'da 15. sıradaki bir ülkeden bahsediyoruz. Kazanırsak harika olur ama beraberlik de an itibarıyla 3 puan kadar değerli olacak.
‘’Sevilla hırpalandı ama kazandı!‘’
İspanya La Liga'da 24 maçta 39 gole engel olamayan Sevilla, kendisi gibi küme düşme hattında olan ve ilk devrede 2-1 kaybettiği Almeira'yı konuk etti. Jorge Sampaoli, Fenerbahçe maçına göre 11'inde 5 değişiklik yaptı. Stoper Bade, yaklaşık 1 ay sonra sahalara döndü. Kalede Dmitrovic'in yerine, Bono vardı. Konuk ekibin 2. dakikadaki ilk atağında ise Pozo sağdan ortaladı ve sol bek Akieme bu sezonki ilk golünü attı: 0-1. Almeira'da Akieme ve Toure 12. dakikada sakatlandılar. 33'te de Bono, Babic'le çarpışarak sedyeyle sahayı terk etti. 37'deDmitrovic eldivenleri giydi. 45+1'de Pozo, Telles'i ceza sahasında düşürdü. 45+2'de Ocampos, penaltıdan beraberliği sağladı: 1-1.
Dmitrovic kalesinde devleşti
İkinci yarıda 51'de Jordan'ın pas hatasında konuk ekipte Suarez topu kaptı amaDmitrovic'i geçemedi. 52'de Sevilla'da stoper Kouassi sakatlandı ve yerini Gil'e bıraktı. 72'de Pozo sağdan Gil'i geçip ortaladı, Portillo'nun vuruşunda Bade çizgiden çıkardı. Normalde maç boyunca sadece sağdan etkili olabilen Sevilla, 2 dakika sonra solu tercih edip, golü buldu. Gil soldan ortaladı, Lamela kafayla Sevilla'yı öne geçirdi: 2-1. 76'da Suarez kafayı vurdu,Dmitrovic yine kalesinde devleşti. Sevilla, büyük enerji harcadığı kapışmadan istediğini aldı ve bu galibiyetle 18.'likten 13. sıraya (28 puan) yükseldi.
‘’Jesus ne söyledi ama ne yaptı...‘’
Çoğunluğun ilk başlarda büyülendiği Jorge Jesus, artık tam tersi şaşırtıyor. İmza atarken, “Burada bir kadro devrimi yapmayacağız. 4-5 oyuncu alacağız” demişti ama kiralıklar da dahil takıma 16 oyuncu geldi. Genelde 4-4-2’yi tercih ettiğini söylese de, büyük maçları -Sevilla (d) dahil- ‘ısrarla’ 3’lü oynatarak, kaybetti. Hocanın, Brezilyalı bir gazeteciye yaptığı açıklamanın sosyal medyaya düşen kısmını, Portekizli arkadaşıma dinlettim.
Hava mı restoran mı?
Onun çevirisi, “Türkiye’de hava aşırı soğuk. Ancak Mayıs da yaklaşıyor” şeklinde oldu. Yani hoca, ayrılıktan değil, havadan bahsediyor olabilir. Kulüpten dün gazetecilere servis edilen ise; sohbetin Portekiz’deki favori bir restoran üzerinden gerçekleştiği yönünde. Belki hoca, Sevilla maçı öncesi bu konuyu açıklığa kavuşturur, herkes rahatlar. Jesus’un kontratı 1 yıllık ama gelen oyuncuların büyük kısmı ortalama en az -sözleşmeleri sebebiyle- 2-3 yıl daha takımda kalacak. Hocanın saha içi tercihlerine baktığımızda, sanki yönetime bir mesaj içeriyor...
Sessizce gider...
Israrla Arda Güler’i bu takımın 11’ine neden monte etmiyor. Bruma niye alındı, niye kiralandı, çözebilen yok. Yönetim transferleri diye iddia edilen Alioski (Listeden çıkarıldı) ve 6 milyon Euro’ya transfer edilen Oosterwolde dururken, 10 numara Lincoln (Benfica döneminde de Bernardo Silva’yı sol bek oynattı.) sol bekte ilk tercih oldu. Jesus, kendi aldırdığı Gustavo ve Peres varken, üstüne Samet’i transfer ettirip, stopere koydu. Fenerbahçe’nin bu sezonki kaderini Jesus belirleyecek ama şampiyonluk gelmezse, bavulunu toplayıp sessizce gidecek gibi gözüküyor. Üzülen de yine, Fenerbahçe camiası olacak.
‘’Afrika'nın gururu!‘’
Portekiz'de Fernando Santos, Ronaldo'yu ikinci kez yedek oturttu. İsviçre karşısında 3 gol atan Ramos, bu kez hiçbir şey yapamadı. Bu kupanın 'Peri Masalı'nı yazan Fas, yine Avrupalı ağırlıklı bir kadroyla sahadaydı. Afrika ekibinin kadrosundaki 14 oyuncu ülke dışından. Dünkü ilk 11'inde En Nesyri, Ounahi, Attiyat ve El Yamiq dışındakiler, Kanadalı kaleci Bono hariç Avrupa'da doğanlar. Kafa şekli sebebiyle 'Avokado kafa' lakaplı hocaları Walid Regragui de Fransa'da dünyaya geldi. Fas, yine savunmadan ve disiplinden taviz vermedi. 42'de soldan Attiyat'ın ortasında EnNesyri, zamanlama hatası yapan kaleci Costa veDias'ın üzerinden adeta kulübedeki Ronaldo'yu andıran bir zıplamayla kafayı vurup, Fas'ı 1-0 öne geçirdi.
Cheddira bir anda kızardı…
İlk yarının son anında Attiyat daha akıllı davransa, skor 2-0 bile olabilirdi. İkinci devrede Santos, Ronaldo'yu 51'de oyuna aldı. Portekiz, beraberlik için tüm gücüyle yüklendi. Regragui de 65'te, golü atan En Nesyri'yi çıkartıp, hızlı ve fizikli Cheddira ile kontratak gücünü artırmak istedi. Cheddira uzatmada kısa sürede çift sarıdan kırmızı gördü.
Bono ve Amrabat harikaydı
90+6'da Aboukhlal, kaleci ile karşı karşıya kaldı ve maçı bitirecek golü atamadı. Fas, maçın adamı Bono ve Amrabat önderliğinde hak ederek tarih yazdı. Lionel Messi'nin yola devam ettiği kupada Ronaldo, muhtemelen sahne aldığı son Dünya Kupası'nda tıpkı Brezilyalı Neymar gibi ağlayarak soyunma odasının yolunu tuttu.
‘’'1000'in şerefine!‘’
Arjantin'de sakatlığı bulunan Di Maria'nın yerine Pau Gomez ilk 11'de çıktı, hücumda Lionel Messi ve Julian Alvarez'e eşlik etti. İlk yarıda 2006'dan sonra ilk kez gruptan çıkan Avustralya, mümkün olduğunca kapanmaya çalışıp, kariyerindeki 1000. maçına çıkan Lionel Messi'ye özel önlem almaya çalıştı. Arjantin ise istediği oyunu bir türlü sahaya yansıtamadı. Ancak Tangocular çok şanslılar ki, ellerindeki süperstarı Messi'nin ilk şutunda golü buldular. 35'te Messi, iki ver-kaç pasıyla bir anda ceza sahasına girdi ve önünde 3 kişi olmasına rağmen topu iğne deliğinden geçirdi: 1-0. Avustralya, ilk yarıda bir türlü maçın içine giremedi.
Goodwin de inanamadı
İkinci yarının henüz başında Güney Amerika ekibinin hocası Scaloni, Gomez'i çıkartıp, stoper Lisandro Martinez'i oyuna alarak kenar bekleriyle birlikte üçlü stopere döndü. 57'de kaleci Ryan eliyle oyunu başlattı ama Arjantin'de sahanın en iyilerinden De Paul, orta alandan depara kalkarak Ryan'a gelen topa baskı yaptı. Bu sırada Messi'nin hücumdaki yeni sağ kolu Alvarez, topu hemen kapıp filelere yolladı: 2-0. 77'de Goodwin'in bile gol olmasını beklemediği pozisyonda onun şutu, Fernandez'e çarparak Arjantin ağlarıyla buluştu: 2-1.
Kırılma anı 90+7'de yaşandı
Bu gol, Avustralya'yı biraz uyandırdı ve hatta 80'de savunma araya girmese beraberlik golünü bile atıyorlardı. 89'da Lautaro Martinez, Messi'nin asistinde zor olanı yapıp, kale önünde topu auta yolladı. Messi ve arkadaşları için son bölümler sıkıntılı da geçti. Özellikle 90+7'de 18 yaşındaki Kuol'un topunda kaleci Martinez'ın kurtarışı kırılma anıydı. Gecenin sonunda ise Tangocular çeyrek finale yükselerek, 9 Aralık'ta Hollanda'nın rakibi oldu
‘’Kral'ın şovu!‘’
Kış ayında Dünya Kupası resmen başladı. Favori çıktığı maçta Ekvador, -öncesinde çıkan rüşvet iddialarına nazire yaparcasına- Katar'a acımadı ve net bir skorla kazandı: 0-2. 22. Dünya Kupası'nda ilk kez ev sahibi açılışı kaybetti. Özellikle ilk yarıdaki futbolla Katar, hem grupta sıfır çeker hem de çok kart görür. İkinci devredeki gibi cesur olmaları şart; çünkü kaybedecek bir şeyleri yok. Fenerbahçeli Enner Valencia ise daha maçın başında kafayı vurdu, ofsayt sebebiyle golü sayılmadı.
Kupada penaltıdan bir ilk
Katar'da ağları havalandıran ilk isim olmakta kararlı olan kaptan Valencia, 15'te kalecinin müdahalesiyle yerde kaldı ve 16'da kupa tarihinde penaltıdan ilk açılış golünü kayıtlara geçirdi. Bu, Güney Amerika ekibinin Dünya Kupaları'ndaki ilk penaltı golüydü. 31'de sağdan Preciado ortaladı ve Valencia enfes bir kafa vuruşuyla ikinci kez ağları sarstı.
Delgado'yu geride bıraktı
Gecenin yıldızı olan; Milli Takımı'nın tarihteki en skoreri Valencia, toplamda 5 gole ulaştı ve 3 gollü Agustin Delgado'yu geride bırakarak ülkesinin bu kupa tarihindeki en golcüsü unvanını da elde etti. Rakibin sert faullerine de maruz kalan Valencia, ikinci yarıda girdiği bir ikili mücadelenin ardından 77'de oyuna devam edemedi. Hollanda ve Senegal'in olduğu A Grubu'nda Ekvador'un ilk maçını en zayıf rakiple oynayarak kazanması, gruptaki kaderini belirleyecek iki büyük sınavı öncesi kesinlikle ekstra bir avantaj olacaktır.
‘’Türkiye'nin ayak sesleri‘’
UEFA Ülke Katsayı Sıralaması'nda geçen sezonu 20. tamamladığımız için iki sezon sonrasındaki Avrupa Kupaları'na katılımımızı ilgilendiren 2022-23 sezonu, hayati derecede önem taşıyordu. 5 takımla başladığımız bu sezonda tek fireyi Konyaspor'la verirken, Fenerbahçe Avrupa Ligi'nde, Sivasspor ve Başakşehir de Konferans Ligi'nde gruplarından lider çıktı. Trabzonspor da Kupa 2’de üçüncü olarak Kupa 3'te yoluna devam ediyor. Tarihimizde ilk kez 4 takımla Şubat ayını göreceğiz.
Ne kadar teşekkür etsek az
Geçmişte bize puan kazandıran tüm takımlarımız gibi bu sezonki temsilcilerimize de ne kadar teşekkür etsek az. Onlar şu an ülke futbolunun geleceğini kurtarıyorlar. Bu haftaki 4 karşılaşmamızdan bonuslarla birlikte 3.600 gibi inanılmaz bir puan kazandık. An itibarıyla daha grup aşamasında 10.800 ile tarihimizde en çok puan topladığımız 2012-13'ü (10.200) geride bıraktık. UEFA'daki 55 ülke içerisinde; İngiltere, İspanya, Almanya, İtalya ve Fransa'dan sonra bu sezon en çok puan toplayan 6. ülkeyiz. 20. başladığımız ülke sıralamasında toplamda 31.100 puanla genel tabloda 12.'liğe kadar yükseldik.
Eski günlere dönmek için
Açıkçası bu kadarını hayal bile etmiyorduk ama başardık! Gelecek sezon ne yazık ki Avrupa'da 4 takımla temsil edileceğiz ve Avrupa Ligi'nde takımımız olmayacak. Tekrar Avrupa'da 5 takımlı günlere dönmek ve 2024-25 sezonunda Süper Lig şampiyonumuzu direkt Devler Ligi gruplarına yollamak adına 2022-23'te en az 11. sırayı almamız şart. Bu hedefe çok yaklaştık ve hatta 10. sıraya bile gözümüzü diktik.
9 ülkeden biri konumundayız
Grup aşamasından sonraki eleme turlarında da gaza basmaya devam edersek, bu da mümkün. Çünkü en büyük avantajımız, listedeki tüm ülkeleri baz aldığımızda, '4 ve daha fazla takımla' yola devam eden 9 ülkeden biri olmamız. 31.785 puanlı 11. Sırbistan (Konferans Ligi Son 16 Play-Off'una kalan Partizan) ile 33.600 puanla 10.'luk koltuğunda oturan Avusturya'nın (Avrupa Ligi Son 16 Play-Off'una kalan Salzburg) Avrupa'da tek takımları kaldı.
Çok takım, çok puan demek
Arkamıza baktığımızda da 13. İsviçre'nin (Konferans Ligi Son 16 Play-Off'una kalan Basel) ve 15. Norveç'in (Konferans Ligi Son 16 Play- Off'una kalan Bodo-Glimt) de tek temsilcileri var. 14. Çekya'nın ise hiç takımı yok! Ülke Sıralaması'nda son 30 yılda en iyi derecemiz, 2000-01 sezonundaki 7.'lik! Türk Futbolu'nun bu yerlere ulaşmaması için hiçbir sebep yok. Yeter ki, bu sezon ve gelecek dönemde bu performanslarımızı 'çok takımla' devam ettirelim, Süper Lig mücadelesi sırasında Avrupa'yı ikinci plana atmayalım. Konu aslında çok basit; ne kadar çok takım, o kadar çok puan...
2023-24'te Avrupa Kupaları'na katılım (20. sırada tamamladık)
Lig şampiyonumuz: Şampiyonlar Ligi 1. ön eleme turu
Lig ikincimiz: UEFA Konferans Ligi 2. ön eleme turu
Türkiye Kupası şampiyonu: UEFA Konferans Ligi 2. ön eleme turu
Lig üçüncümüz: UEFA Konferans Ligi 2. ön eleme turu
2024-25'te Avrupa Kupaları'na katılım (Eğer 11. olursak)
*Lig şampiyonumuz: Şampiyonlar Ligi Play-Off
Lig ikincimiz: Şampiyonlar Ligi 2. ön eleme
Türkiye Kupası şampiyonu: Avrupa Ligi Play-Off
Lig üçüncümüz: Konferans Ligi 3. ön eleme
Lig dördüncümüz: Konferans Ligi 2. ön eleme
(Not: (*) Şampiyonlar Ligi şampiyonu, söz konusu sezonda kendi liginde Kupa 1'e direkt gidiş biletini kaparsa bir sonraki sezonda 11. sıradaki ükenin şampiyonu da direkt gruplara katılmaya hak kazanıyor.)