‘’Beşiktaş'ın tek derdi virüs değil‘’
Koronavirüsün en çok etkilediği takımlardan biri olan Beşiktaş’ta futbolculardan ‘feda’ beklentisi olabilir. Beşiktaş Kulübü, Burak’tan indirim isteyerek tüm takıma mesaj veriyor. Mantık şu; Burak kadronun lideri ve o indirimi kabul ederse tüm takım kabul eder.
Sergen hoca; fizik olarak güçlü, dirençli ve duran top için iki yönlü avantaj sağlayan bir sol bek istiyor. N’Sakala, talebini fazlasıyla karşılayabilecek bir futbolcu. Kale için hedef Volkan Babacan... Beşiktaş’ın iyi bir kaleciye, Babacan’ın da iyi bir çıkışa ihtiyacı var.
Virüsün dünya ekonomisini derinden etkilediği bir dönemde futbol kulüplerinin yeni normalini belirlemesi kaçınılmaz olacak. Sadece sahada değil masada da hareketli bir yaz dönemi yaşayacağımıza şüphe yok artık. Kulüpler yayın geliri, sponsorluk ve tribün hasılatı gibi bir çok kalemden mahrum kaldığı için futbolcu maaşlarında yeniden düzenleme talepleri gündeme gelecek.
Burak üzerinden mesaj
Virüsün en çok etkilediği takımlardan biri olan Beşiktaş’ta futbolculardan ‘feda’ beklentisi olabilir. Geçtiğimiz günlerde Burak Yılmaz üzerinden çıkan tartışmalar aslında tüm futbolculara sıranın geleceğinin habercisi. Tüm kulüpler futbolcularından indirim talep edeceğe benziyor. Burak Yılmaz, 35 yaşında ve hala çok iyi. Hayat normal akışında sürse ve EURO 2020 oynansaydı muhtemelen Burak Yılmaz, Milli Takım kadrosunda olacak ve belki yüksek kontratlı birkaç sezon daha geçirmesi doğal olacaktı. Fakat futbolun oynanmadığı şu belirsiz ortamda Beşiktaş Kulübü, Burak’tan indirim isteyerek tüm takıma mesaj veriyor. Mantık şu; Burak kadronun lideri ve o indirimi kabul ederse tüm takım kabul eder.
Daha atlet bir sol bek!
Caner Erkin ve Gökhan Gönül’ün sözleşmeleri bitiyor. Sergen Yalçın’ın özellikle sol bek pozisyonunda bir arayış içinde olduğunu düşünüyorum. Caner orta kalitesiyle ligin açık ara en iyilerinden biri. Fakat geri koşuları ve savunması zayıf olduğu için Sergen Yalçın’ın planında olma ihtimali düşük. Sergen hocanın daha önceki açıklamalarından anladığımız kadarıyla, fizik olarak güçlü, dirençli ve duran top için iki yönlü avantaj sağlayan bir sol bek aranıyor. O yüzden Alanyasporlu N’Sakala ismi konuşulmaya başlandı. N’Sakala ligi ezbere biliyor, güçlü ve geri koşularda talebi fazlasıyla karşılayabilen bir sol bek. Ayrıca kulübün beklenen yeni maaş skalası başta Caner olmak üzere bir çok futbolcuya az gelebilir.
Önce kaleci alınmalı
Beşiktaş’ın acil çözmesi gereken bir kaleci problemi var. Aslında bu sorunu geçen haziranda çözmeliydi, Karius’un bu sezona devam etmesi büyük hataydı. Görünüşe göre Volkan Babacan’a büyük bir ilgi var. Başakşehir Kulübü’nün geçtiğimiz günlerde Volkan ile ilgili açıklama yapması hem oyuncunun gönlünü kazanma hem de Beşiktaş’a bir mesajdı. Fakat Mert Günok geldiğinden beri Volkan forma giyemedi, tüm kariyer hikayesi başka bir yöne evrilmeye başladı. Oyuncu da sahada olmak ve kendini bir kez daha ispatlamak istiyor belli ki. Beşiktaş’ın iyi bir kaleciye, Babacan’ın da iyi bir çıkış kapısına ihtiyacı var
‘’Bir taşla iki kuş‘’
Josef de Souza’nın Türkiye macerası, Luis Nani ve Robin van Persie ile aynı döneme denk geldiği için biraz sessiz başlamış olsa da Brezilyalı orta saha Fenerbahçe’nin son yıllarda yaptığı en faydalı transferlerden biriydi. Gösterişsiz ama faydalı futboluyla sahici bir orta saha oyuncusu olan Brezilyalı, Arap yarımadasından Türkiye’ye döner ve Trabzonspor’u tercih ederse bu iki taraf için de faydalı bir transfer olur.
Mikel saygıyı hak ediyor
İsmi Trabzonspor ile anıldığı andan itibaren herkesin kafasında bir Obi Mikel mi Souza mı sorusu belirmeye başladı doğal olarak. Benzer fizikte, birbirlerine yakın futbol tarzlarında iki orta sahayı kıyaslamak kolay değil. Tabii hangi sezonlarını kıyasladığımız da önemli. Chelsea dönemlerindeki Mikel’i konuşuyorsak eğer, onun kalitesine yaklaşacak orta sahayı bulmak kolay değil. 32 yaşındaki Trabzonspor performansı bile saygıyı fazlasıyla hak ediyordu. Josef, Brezilyalı olmasına rağmen Mikel’e göre daha düz ama çok faydalı bir oyuncu. Ama Mikel’in yıllarca oynadığı kulüplerde ve özellikle Nijerya Milli Takımı’nda gösterdiği liderliği düşününce bu eşleşmede Josef’in en büyük eksiğinin saha içi liderliği olduğunu söyleyebiliriz.
İyi karakterli takım oyuncusu
Josef de Souza, Porto ile adım attığı Avrupa macerasından mutsuz bir şekilde ülkesine döndüğünde Gremio ve Sao Paolo formaları altında o kadar iyi iş çıkardı ki, 2013 sonrası Brezilya Milli Takımı’na seçilerek kariyerinde altın bir sayfa açmıştı. Fenerbahçe’ye gelişi biraz sessiz gibi görünse de dönemin en faydalı transferi olmayı başardı. Pereira’dan Aykut Kocaman’a kadar çalıştığı teknik direktörlerin onu Mehmet Topal ile birlikte kullanması takım savunması için iyi bir tercih gibi görünse de Josef’in 6 numarada tek oynamayı tercih ettiği bilinen bir durum. O yüzden Trabzonspor ile Josef buluşursa, Bordo-Mavili takımın Sambacı'yı saf bir ön libero olarak kullanması gerekir.
Asist sayılarını yükseltir
Sosa 35 yaşını devirmesine rağmen Trabzonspor’da yeniden doğdu. Kulüp ondan, o da kulüpten memnun ve sanırım devam edecekler. Sosa kaliteli bir 8 numara ve yanında Josef gibi çift yönlü pasör bir 6 numarayla oynamak konforlu bir sezon daha anlamına gelir. Josef’in Fenerbahçe döneminde en dikkat çekici özelliği hem hücum hem savunmada duran top organizasyonlarındaki becerisiydi. Josef’in Trabzonspor’un neredeyse tüm duran toplarını kullanan Sosa’nın asist sayısını yükselteceğine kesin gözüyle bakılabilir.
‘’Balotelli mi? Deli misiniz!‘’
Karantina günlerinde taraftar transfere sarmış vaziyette ve son günlerde sıklıkla Galatasaray ile Balotelli’nin adı birlikte anılıyor. Önümüzdeki sezon için Terim’in Avrupa’yı da düşünerek kafasında kurduğu kadronun bir değil iki iyi santrforu olacağa benziyor. Andone oynadığında faydalı olabildi ama sınıf atlamadı. İyi bir hamle oyuncusu olmanın ötesine geçeceği fikrini verdiği söylenemez. Keza Adem Büyük Falcao sakatken müthiş iş çıkardı. Ama mesele günü kurtarmak değil sınıf atlamaksa yeni sezonda Falcao’nun yanında Balotelli tarzı bir santrfora ihtiyaç var.
Çift santrfora doğru
Galatasaray’ın mevcut kadrosu çift santrfora uygun oyunculara sahip değil. Oysa Falcao, Atletico Madrid günlerinde de Monaco’da da 4-4-2’nin santrforuydu. Falcao’nun kariyerinde en verimli olduğu düzenin ikili santrfor düzeni olduğunu unutmamak gerek. Terim’in yeni sezonda Falcao’nun yanına ya da arkasına koyacağı oyuncunun, 10 numaradan ziyade santrfor karakterli bir forvet olma ihtimali çok yüksek. Terim’in hem Galatasaray hem Milli Takım’da kendini en rahat ifade edebildiği oyun tarzı bu çünkü.
Balotelli de sever
Balotelli herkesin bildiği üzere çılgın bir profil. City’de şampiyonluk kupasını kaldırırken Mancini manevi babasıydı. Milan’da Allegri ile iyiydi ama sonrasında Nice’e gelene kadar hep sorunlu bir görüntü çizdi. Luicen Favre’in çalıştırdığı Nice’te Belhanda ile 3-5-2’nin en ucunda harika performanslara çıktığında herkese eski Balotelli’yi izletmişti. Ta ki Patrick Viera gelene kadar. Balotelli geçen sezon Viera’yla anlaşamayıp Marsiya’ya gittiğinde Valere Germain ile ikili forvet oynayıp 5 ayda 8 gole ulaşmıştı. Yani anlayacağınız Balotelli de yanında fazladan bir forvet ile oynamayı seviyor.
Baba-oğul olmayı seviyor
Balotelli çalıştığı antrenörlerden baba şefkati isteyen sevgiye aç bir karakter. Mancini’den de Favre’den de gördüğü bu şefkat onu hep sahada tuttu. Olası bir transfer halinde Fatih Terim ile aralarındaki ilişki Balotelli’nin performansını belirler. Genelde çalıştığı futbolcuların Terim’in babacan tavrıyla ilgili demeçlerine sık rastlarız. O yüzden Terim’e Balotelli’yi ister misin diye soran olursa, ‘siz deli misiniz kim istemez?’ cevabını alma ihtimali yüksek. Böyle bir transfere sadece Galatasaray’ın değil Balotelli’nin de çok ihtiyacı olduğu inkar edilemez bir gerçek.
‘’Emre masaya, Bulut sahaya!‘’
Fenerbahçe’nin hocadan ziyade bir futbol yönetim modeline ihtiyacı var. O model çerçevesinde hocasını belirlemeli. Erol Bulut ihtiyacı karşılayacak kapasitede bir teknik adam olduğunu ispatladı. Fakat Fenerbahçe’nin başına geçecekse buradaki profesyonel futbol düzeninin Erol hocayı desteklemesi gerekiyor. Bence Bulut çok iyi bir taktisyen. Bunu çalıştırdığı her takımda ispatladı. Taktiksel sadakati yüksek bir oyuncu grubu isteyecektir. Bunun için Emre Belözoğlu’nun sportif yönetim masasında oturması yeni hocanın işini fazlasıyla kolaylaştırabilir.
Gustavo-Ozan kemikleşirse
Emre Belözoğlu muhtemelen bu sezon sonu formayı asıp masanın karşı tarafına geçecek. Fenerbahçe’de total bir oyun kalitesinden bahsedeceksek Gustavo-Ozan Tufan merkezinin kemikleşmesi şart. Ozan ile yeni sözleşme yapıldı. EURO 2020 bir yıl ertelendiği için yeni sezon Ozan’ın kendini yeniden ispat etme çabası kaçınılmaz. Gustavo gibi bir yıldızla oyununu geliştirme potansiyelini de yüksek görüyorum. Yeter ki Ozan kendine bakmaya devam etsin.
Önce savunma
Fenerbahçe son iki sezonda oyuncu sirkülasyonundan bir türlü kadrosunu oturtamadı. Yeni sezonda Fenerbahçe’nin kadrosunu ve düzenini oturtması öncelik olmalı. Elbette hali hazırda Vedat Muriç gibi transfer potansiyeli yüksek bir santrforu var. Kim bilir belki yüksek bonservisle satılabilir. Ama Fenerbahçe’nin savunmadan başlayarak doğru bir kadro yapılanmasına ihtiyacı var. Öncelikle Kjaer-Skrtel’den sonra büyük yara alan stoper rotasyonu güçlendirilmeli. Serdar’ın yanına dominant bir stoper alınmalı.
Sol bek şart
Gelelim bu sezon Fenerbahçe’nin kanayan yarası sol beke. Geçen sezon düşülen hata tekrarlanmamalı ve yaz transfer döneminde Hasan Ali’yi tutarak rotasyonuna iyi bir sol bek bulunmalı. Mali durum dikkate alınmalı ancak Fransa Ligi’nde Hasan Ali’nin yarı maaşına oynayacak çok kaliteli sol bekler var.
‘’Sezonu tam oynamalı‘’
Galatasaray'ın son üç sezonluk performansını bir İngiliz ya da Fransız futbolsevere inceletseniz kafası karışır. Sanki her sezona eksi puan cezası ve transfer yasağıyla başladığını düşünebilir. Galatasaray üç sezondur ilk 5 ayı hep çöpe atıyor, ocaktan itibaren yeni sezonu açıyor. Bu yüzden şampiyon olup Şampiyonlar Ligi’ne gidiyor olmasına rağmen bir türlü Avrupa’da başarılı olamıyor.
Santrfor dengesi yok
Gomis’i gönderdikten sonra Eren ile devam eden Fatih Terim, Diagne’yle de sezonu şampiyon tamamlamıştı. Bu sezon Diagne gitti, Falcao geldi ama santrfor dengesi yakalanamadı. Ocak ayından itibaren Falcao gerçek anlamda oynamaya başladı. Bu düzenin ağustos ayından itibaren sağlanması şart, aksi halde Avrupa’da başarı hayal. Gomis’i gönderdiğinden beri başı santrfor derdinden kurtulamayan Terim’in artık yoğurdu üfleyerek yiyeceğini düşünüyorum. Terim, kadroyu taşıyan santrfor kimse onunla devam etmeli, Gomis’te düşülen hataya düşmemeli. Falcao’ysa onun rotasyonu genişletilmeli, belli ki her yıl sıfırdan bir santrforu kaldırmıyor bu kadro.
Lemina ve Seri kalırsa
Virüs meselesi haziranda çözülür ve lig tamamlanırsa Galatasaray’ı yeni sezonda yorucu bir transfer masası bekliyor olacak. Lemina, Seri, Onyekuru ve Andone’nin kiralık sözleşmeleri bitiyor, Donk ve Mariano’nun da kontratları sona eriyor. Galatasaray için öncelik yeni sezonda aynı kiralık kontratları yapabilmek olacaktır. Zira virüsten sonra futbol dünyasında da bir çok şey değişecek, finansal kriterler esneyecek, gelirler dengesi bozulacak. O yüzden Galatasaray için kiralık modeli vazgeçilmez olacak. Lemina, Seri ve Onyekuru takımda kalmalı. Donk ve Mariano’ya da yeni kontrat sunulmalı.
Yerli oyuncu bulmalı
Galatasaray alt yapı konusunda bir çok rakibinden daha avantajlı. Fakat kulübün mali sorunları sebebiyle nakit akışını sağlamak için yetişen bazı oyuncuları satmak kadrodaki güçlü yerli oyuncu opsiyonunu eritiyor. Terim’in elinde yeterli sayıda yerli oyuncu yok. Galatasaray’ın iyi bir yerli sağ bek, stoper, kaliteli bir yerli ön liberosu olsa UEFA’ya bildirilecek kadroda da büyük bir rahatlık sağlanabilirdi. Ayrıca Donk ve Mariano’ya bol sıfırlı teklif yerine 34 yaş üstüne uygun kontrat önerilebilirdi.
‘’Sıfırdan olmaz!‘’
Beşiktaş, Transfermarkt verilerine göre 4 büyük takım içerisinde futbolcu piyasa değeri en düşük kadroya sahip. Bu bir tesadüf değil elbette, yıllar çerisinde; Anderson Talisca, Cenk Tosun, Adriano ve Pepe’lerden; Diaby, N’Koudou ile Boyd’a düşüşün yansıması... Şimdi taraftarın gözü yeni sezon planlamasında. Teknik direktör Sergen Yalçın’ın nasıl bir kadro istediği ve bunun ne oranda yapılacağı merak konusu.
Caner-Gökhan kalır
İlginçtir Beşiktaş’ın iki bekinin de sözleşmesi Haziran’da sona eriyor. Üstüne diğer sol bek Rebocho’yu da eklersek 3 beki denebilir. Sergen Yalçın ve Başkan Ahmet Nur Çebi yönetiminden beklentiler büyük olabilir ama Beşiktaş’ın mali yapısı, transfer bütçesinin henüz artıya çıkmadığı düşünüldüğünde sıfırdan bir kadro kurması mantıklı durmuyor. O yüzden Gökhan Gönül ve Caner Erkin ile sözleşme yenilemek zorundalar. Bence her iki bek hâlâ ligin en iyileri arasında yer alıyor. O yüzden Sergen Yalçın’ın bu iki beki tutup onlara alternatif üreteceğini beklemek daha yüksek ihtimal. Zaten Beşiktaş’ın sıfırdan bir yapılanma içerisine girmesi beklenemez.
Dışarıdan değil içeriden
Burak Yılmaz’ın sözleşmesi 2021’de bitiyor, dolayısıyla Beşiktaş hala iyi bir santrfora sahip. Sorun Burak’ın rotasyonunda. Burak’a iyi bir alternatif bulunması kaçınılmaz. Sergen Yalçın ligin dinamiklerini iyi bildiğini her fırsatta dile getiriyor. Çalıştığı hemen her takımda forvetleri parlatan Sergen hoca yakın zamanda birlikte çalıştığı ve kulübünde sözleşmesi haziranda bitecek bazı isimleri Beşiktaş’a isteyebilir.
Kaleci ilk sırada
Beşiktaş’ın yeni sezonda atacağı ilk adımın kaleden başlayacağına artık şüphe kalmadı. Sergen Yalçın, kalede Karius’u istemediğini dile getirmişken aksi de düşünülemezdi. Kaleci transferinin de dışarıdan değil içeriden çözülme ihtimali yüksek. Mert Günok gelene kadar Milli Takım’ın da kalesini koruyan Volkan Babacan’ın bir sezon daha yedekliğe razı olacağını zannetmem. O yüzden Volkan, Beşiktaş’ın açıklayacağı ilk transfer olabilir, olmalı da.
‘’Önce hoca sonra kadro‘’
Ülke futbolunun içine düştüğü sarmaldan kurtulamamasının sebebi doğru düzenin ne olduğuna bir türlü karar verilememesi. Fenerbahçe’de Ali Koç ile birlikte gelen tüm futbol yapısının bağlı olduğu Comolli yapısı işlemedi. Şimdi Koç’un önünde yeni bir sayfa açmak için yeterli zaman var. Comolli-Cocu projesinin başarısızlığını bir kenara bırakarak ‘Sportif Direktörlük’ yapısını devam ettirip ettirmeyeceğine karar vermeli. Erol Bulut iyi bir futbolculuk kariyerinin ardından Abdullah Avcı ile başlayan antrenörlük hayatını başarıyla inşa etti. Bulut, Alman’dan ziyade biraz daha İtalyan teknik adam tarzını yansıtıyor. Oyuncu grubundan taktiksel sadakat bekliyor, oyunun her bir sahnesini futbolcularına ezberletiyor ve yaş ortalamasına bakmaksızın dirençli kadrolar yaratabiliyor. Fenerbahçe yönetimi Erol Bulut’la çalışır mı çalışmaz mı onu ben bilemem adı sık geçtiği için söylüyorum, Erol Bulut, Fenerbahçe için yanlış bir tercih olmaz.
Kadro planı değişmeli
Fenerbahçe mali sıkıntılarına rağmen Ali Koç döneminde üç tam bir yarım transfer sezonu geçirdi. Fakat kadro planlamasının doğru yapıldığını söylemek zor. Yeni dönemde antrenörü ve oyun tarzını belirledikten sonra ilk yapılması gereken Fenerbahçe’nin savunma hattının baştan aşağıya değiştirilmesi. Serdar Aziz standart ama faydalı bir stoper, yanına dominant stoper bulunmalı. Hasan Ali yeterli bir sol bek gibi görünse de onu geçecek bir sol bek tartışmasız alınmalı. Oyunda yanma hakkını bu sezon fazlasıyla kullanan Isla’ya ise teşekkür edilmeli.
Vedat giderse...
Sezon sonunda virüsün etkileri ne olur bilinmez ama hayat normale döndüğünde Fenerbahçe kadrosunda en çok para edecek futbolcu Vedat Muriç olur. Vedat, Fenerbahçe yönetiminin nakit akışı sağlamak ve transfere alan açmak için elinde kuvvetli bir koz. Malum, transfer bütçelerinde en büyük alanı genelde forvetler tutar. Vedat’ın satışından gelmesi muhtemel paranın yine santrfora gideceği unutulmamalı. Bundan sonrası biraz da yeni antrenörün oyun tarzına uygun santrfor modelini talep etmesine bakar. Fizik olarak onun kadar güçlüsünü bulmak kolay değil ama yeni oyun tarzında o kadar güçlüsüne ihtiyaç olmayabilir.
‘’Play-off umut olur ama...‘’
Koronavirüs salgını sebebiyle tüm dünyada hayat durmuşken futbol ligimizin nasıl tamamlanacağı merak konusu. TFF’nin önünde 3 seçenek duruyor. 1- Ligi kaldığı yerden oynatmak. 2- Play-Off sistemiyle bitirmek 3- Ligi tatil edildiği gün itibarıyla tescil etmek. Şayet mayısa kadar virüs salgını geçer ve hayat normale dönerse ilk iki seçenekten biri gerçekleşir. Liglerin kaldığı yerden oynatılması ihtimalini yüksek görmekle birlikte Play-Off sistemini takvimden dolayı Kulüpler Birliği’nin istemesi halinde gerçekleşme durumu olabilir elbette.
Euroleague sistemi gibi...
Kulüpler Birliği Başkanı Mehmet Sepil’in açıklamasına göre Play-Off ihtimali tartışılıyor. Şayet Belçika modeli alınırsa ilk 6 takım ayrılıp şampiyonluk grubu oynar. Yok eğer 2011’deki Türkiye modeli esas alınırsa ilk 4 takım ayrılır, oynar. Tabii bu iki modelde de puanların ikiye bölündüğü unutulmamalı. Fenerbahçe ve Göztepe’nin denklemin içine girebilmesi için 8 takımlı Euroleague sisteminin uygulanması gerekir.
Denklemin içine girebilir
Yani 3 maç üzerinden 1 ile 8 eşleşip 2 maç yukarıda yer alan, 1 maç aşağıdakinin sahasında oynanabilir. Fakat görünen o ki; Kulüpler Birliği’nde tartışılan ilk 8’den yukarı ayrılıp, puanların bölündüğü lig usulü sistem. Bu son iki denklem içerisinde Fenerbahçe’nin şansı olabilir. Ama bu durumda ilk 4 sıradaki takımların haklı itirazları belirir.