‘’Her koşulda şampiyonluk‘’
Beşiktaş’ta Trabzonspor mücadelesi öncesi Cenk Tosun sakat. Amir cezalı. Bu iki ismin yerine kimler görev yapmalı?
'İlk akla gelen Necip'
Amir’in bölgesi zor onarılır ve aklıma ilk gelen Necip Uysal ama bu ismi duyunca Beşiktaşlılar’ın tüyleri diken diken oluyor. Bu nedenle dörtlü savunmanın önüne Salih Uçan - Gedson Fernandes ikilisi en akılcı duruyor. Böylece Maxim’e de orta sahada efektif bir rol verilebilir. Cenk’in bölgesinin onarımı da ya sadece Aboubakar ya da Jackson Muleka katkılı bir ikiliyle mümkün sanki. Ama tekli ya da ikili olması büyük sorun olmaz. Çünkü ikinci devre çözümleriyle bilinen Beşiktaş bu maçta da çözümü oralarda bulacaktır ve elinde bu açıdan seçenekli oyuncuları var.
Beşiktaş’ın kalan haftalardaki realist hedefi ne olmalı?
En kolay yanıt üçüncülük’
Her koşulda şampiyonluk. Çünkü Beşiktaş, “Bitirdi” denilen sezonlarda şampiyonluklar kaybetmiş bir takımdır! Dolayısıyla futbolun türlü cilvelerini yaşayarak öğrenmiştir. Haliyle önündeki ikili de benzeri durumları pekala yaşayabilir. Ancak denilecek ki, “Bu gerçekçi değil!” Zaten, “imkansız görünen” için mücadele etmek değil midir “gerçekçilik!” Bu sorunun en kolay yanıtı, “Üçüncülük”tür ki bunu söylemeye gerek olduğu kanısında değilim...
Redmond’un sezon sonunda bitecek olan sözleşmesi uzatılmalı mı?
‘Redmond, makul olacaksa imzalanır
Bu konularda öncelik “para”nındır. Sezon sonuna doğru yükseliyor gibi görünen performanslara yapılan sözleşmelerin akıbeti bilinir! En yakını Ghezzal’dır. Ve bunlar say say bitmez. Redmond sözleşmesi de makul olacaksa imzalanır. Sonuçta vazgeçilmez bir oyuncudan bahsetmiyoruz.
Şenol Güneş, 5’te 5’le yoluna devam ediyor. Trabzonspor maçı öncesi Güneş’in oyun sisteminin en güçlü yönleri neler?
'Güneş'in tahmin gücü'
En önemli artısı rakipler! Örneğin Fenerbahçe maçı...Çünkü Beşiktaşlılar dahil çok insan olacakları tahmin bile edemezdi. İlk gole kadar görünmeyen takımın yarısı bir anda parladı. Elbette bunda Şenol Güneş’in “olabilecekleri tahmin gücü”nü de ihmal etmiyorum. Takımın enerjisini maçın hangi diliminde kullanacağını bildiği gibi bireysel oyuncu performanslarını yükseltiyor olması da teknik adamın hanesine yazılabilecek bir diğer artısı...
‘’Skoru almasını biliyor‘’
İlk golünü bulduğu penaltıya kadar Giresunspor tarafından sürekli geriye koşmak durumunda bırakıldı Beşiktaş. Giresun golü bulduktan sonra Beşiktaş şöyle bir silkindi ancak topu oynatmak yerine uzun süre isabetsiz orta ya da şut denemeye çalışınca oyununu akışkan hale getiremedi. Yine de ‘’öne çok koşan’’ rakibinin arkasına sarkıttığı Aboubakar ile devreyi önde kapatmayı bildi Beşiktaş. İlk 20 dakika oynamaya çalışan Giresun ise sonrasında sahneden çekildi. Gerisi Beşiktaş’a kalmış görünüyordu. Onlar da tribünlerinin beklentisini karşıladı. Öyle ki bunu, Rachid Ghezzal gibi bir görünmezin varlığıyla yaptılar! İki takımın kadrosu arasındaki farkı kapatabilecek yegane seçenek ‘’antrenman’’ken Giresun’un bu yönde çalıştığını gösteren emareler yoktu.
Üç takımı belli gibi
İkinci devre de ilki gibi Beşiktaş’ın aralıklarla örgütlediği hücumlarla geçti. Ligin ilk üç sıralaması değilse de, üç takımı belli gibi. Şenol Güneş sonrası Beşiktaş oyununu geliştiriyor görünmese de, skoru alma konusunda sıkıntı yaşamadan yükselişini sürdürüyor.
Rakibi Giresun’a gelecek olursak, deprem felaketine uğrayan Hatay ile Antep ligden çekilmek zorunda kalmasa bu oyunlarıyla ligde kalmaları hayli zor olacaktı.
Ve son bir not… Onca kamera yayında ve yayın kayıttayken hakemi aldatabilmek için sürekli sakatlanma taklidi yapmak nasıl bir yöntem? Ve dahası VAR gibi bir ‘’yardımcı’’ var iken bu aldatmacalar neden cezalandırılmaz?
‘’Sakin kaldı, kazandı‘’
Ülkenin davranış özeti gibi bir maç. Israrla, sürekli ve şiddetli biçimde hakeme itiraz. Çünkü... İki takım açısından da oyun planı ciddi sıkıntıda. Ev sahibi kendi sağ kanadını kapatamıyor, orta sahadaki gedik de sağ bek bölgesine binen yükü savamıyor. Sonuç, ilk devre yenen iki gol ve dahası az sayıda da olsa verilen pozisyonlar. Arkası da geliyor. Hücuma her çıktıklarında haniyse 2–7–1 gibi diziliyorlar sahaya ve kale ile en yakın ikili arası evlere şenlik. Böyle bir durumu sıradan bir Avrupa takımı yakalasa gözünüzün yaşına bakmaz. Başakşehir kapanırken daha derli toplu görünse de açılırken Galatasaray’ın bu zaafını kullanmakta zorlanıyor. Bunda da sorun 'kenar'da gibi görünüyor! Yüksek stres, daimi itiraz... Hem de vara yoğa! Oysa sıradan pozisyonlara itiraz etmek yerine sakin kalınsa ve Galatasaray’ın zaafları gözlense... Ve sonuç; Emre Belözoğlu yine oyun dışı! Kime yarıyor ki bu?..
İzin vermedi
İkinci devresinde iki golden gayrı pek bir şey olmadı. Dahası kendi alanına doğru kapanan Başakşehir buna izin vermedi. Peki bu duruma 'kenar yönetim stresi'nden uzaklaşma yol açmış olabilir mi? Sona doğru Galatasaray planlı görünmese de yüklendikçe Başakşehir alan buldu ancak topu verimli kullanamadı. Yani alan/zaman paradigmasının 'zaman'ı eksik kaldı. Haliyle skor 2-3’de 'dondu'! Sakin kalıp, bulduğunu gole çeviren Başakşehir maçı kazanıp turu geçti. İki takım açısından da gözle görülür oyun sorunları varsa da 'Kazanan haklıdır'cıların ülkesinde bu sorunları görenimiz kaç kişidir varın siz düşünün!..
‘’Redmond’la her şey değişti‘’
İlk devre boyunca ciddi bir tempo yoksa da en azından tempo arayışı vardı. Ancak oyun sık sık faullerle durunca tempo sadece ‘’arayış’’ta kaldı. İki kalecinin karşı karşıya birer kurtarışının dışında Arda Güler’in penaltı öncesi incelikleri devrenin akılda kalan nadir anlarındandı. Gerisi itiş kakış, bolca münakaşa ve hakeme her kararında çıkışma! İkinci devre futbol açısından ilkinden pek farklı başlamasa da ardı ardına şaşırtıcı gelişmeler yaşandı. İlk devre sahada Beşiktaş adına birçok görünmeyenden biri olan Ghezzal çıkıp Redmond oyuna girince hal ve gidiş de değişti. Wellinton atılıp Valencia ikinci penaltıyı kaçırdıktan sonra Beşiktaş, o ünlü ‘’Fenerbahçe savunmasının arkasındaki boşluk’’ları gözlemeye başladı. Buradan önce, Redmond/Cenk ikilisiyle üç pozisyon çıkarıp iki gol yaptılar. Yetmedi, 76. dakikada Redmond 17Nisan 2005’te aynı statta atılan Koray Avcı golüne benzer bir gol daha buldu!..
Ağır olacak...
Maçta ikinci devre 10 kişilik Beşiktaş’ta bir çok oyuncu iyiydi ya başta Mert Günok, Nathan Redmond, Omar-Colley,Cenk Tosun ve Necip Uysal’a özel not düşmek gerek. Peki Fenerbahçe? Polemiklerde kaybolan, sezon başı çizgisini terk eden, geçmiş yıllardaki transfer yanlışlarını tekrarlama konusunda ısrar eden tarzıyla yıkımı, geçmiş sezonlara göre daha ağır olacak gibi...
Ve bazı notlar...
**Omar Colley, 8. dakikada Arda Güler karşısında bir stoperin yapması gerektiği gibi rakibe hamle yapmayıp sadece ayakta kalarak belki de golü önledi...
** Avrupa kupalarında VAR incelemesi yapılırken FIFA kokartlı hakeme yanaşamayan futbolcular, bizim ülkede ne hakem ne kokart tanıyor! Acaba MHK bu konuda hakemini değilse bile FIFAkokartını korumayı düşünür mü dersiniz?
**Madem Jorge Jesus cezalı, kulübe önüne çıkan teknik direktör unvanlı yardımcısı Joao de Deus’un kulağındaki kulaklık ne anlama geliyor?
**İlk devre sonuna doğru Masuaku ile Osayi Samuel arasındaki mücadele üç farklı görüntüyle huzurlarımıza geldi! Olay aynı, hadise her birinde farklıydı... Yani, ‘’görünüşler aldatıcıdır’’!
‘’Yetenek, kaos ve 3 puan‘’
Ligin ortalama temposunun hayli üzerinde bir maç. Top iki kale arasında gidip gelirken iki takım da gol arayışını sürdürdü durdu tüm ilk yarı boyunca. İki takım da havadan oynama konusunda ısrarcıydı. Devre bittiğinde Demirspor 33 uzun top, 7 orta yapmıştı. Ev sahibi Galatasaray ise 24 uzun topa karşın, 17 orta ile tamamladı ilk yarıyı. Oysa sahada top becerisi yüksek hatırı sayılır oranda futbolcu vardı. Örneğin Demirspor topu ne zaman ki yere alıp pas yaparak öne doğru hızlandı, o ara iki topu direkten döndü. Temposu ve arayışı gayet iyi olan Galatasaray ise şut/orta deneyip dururken Icardi’yi topla buluşturamadı ve ‘’görünmez adam’’a çevirdi oynadığı oyunla!..
Gomis’i gönderdi sahaya
İkinci devre, 60’lara kadar durağandı. O dakikalarda oyun yeniden tempo kazanıp karşılıklı gol girişimleri ardı ardına yaşanır oldu. Ancak oyun tıkanmış ve beklenen bir türlü olmuyordu, Galatasaray adına. Sonunda Okan Buruk, sezon başı problem çözücüsü Bafetimbi Gomis’i gönderdi sahaya. Kaldı ki, sahada Nicolo Zaniolo da vardı. Yani artık iş düzenden çok yetenek ve ‘’kaos’’a kalmıştı! Oradan da çıkan Sacha Boey’in sonuçsuz orta girişiminin devamında Fredrik Midstjö oldu.
Okan Buruk’un değişiklikleri sonuç alırken Vincenzo Montella’nın değişiklikleri takımının oyununu daha da geri aldı. Maç boyu büyük bölümü nafile olan 29 orta yapmış Galatasaray baştan beri elinde tuttuğu oyunu gol sonrası iyice sağlama alarak bu zor maçı kazanmayı bildi.
‘’Salih ve Gedson etki eder‘’
Fenerbahçe’nin muhtemel on birini de göz önüne alarak, Beşiktaş’ın bu maça hangi takım ve formatla çıkmasını uygun bulursunuz?
'Savunma güvenliği ön planda'
“Fenerbahçe’nin iki kenar oyuncusu Osayi Samuel ile Ferdi Kadıoğlu’nu sıklıkla aktif alana gönderdiği düşünülürse, deplasman takımı Beşiktaş’ın en azından ilk devrede savunma güvenliğini ön plana alacağını düşünebiliriz. Bu durumda da yükü orta sahadaki Amir ile Gedson Fernandes sırtlanacaktır. İlk devre oyunu merkeze sıkıştırabilirse ikinci devre Fenerbahçe’nin o bildik ‘’defans arkası boşlukları’’na dair planlarını devreye sokabilirler. Elbette bunu oyunun ilk bölümünde de yapabilirler ancak Beşiktaş’ın kazandığı maçlarda dahi son bölümlerde ciddi sıkıntılar yaşadığını unutmamak gerek.”
Teknik direktör Şenol Güneş’in bu maçı kazanmak için yapması gereken en önemli hamleler ne olmalı?
'Sağlam bir kurgu gerek'
“Bu değil her maçı kazanmak öncelikle sağlam bir savunma kurgusu gerektiriyor. Bunun için de sanıldığı gibi defansif nitelikli oyunculardan çok başta ön alan oyuncuları olmak üzere ofansif karakterli futbolcuların savunma prensiplerine bağlılığı önemli oluyor. Cenk Tosun ile Salih Uçan bu konuda geçer not alır belki ancak Vincent Aboubakar’ın da sadece ‘’anı yakalandığında iş yapar’’ halini aşıp arkasındaki ikiliye destek vermesi şart. Çünkü futbolda her metrekarenin kullanımı gittikçe önem kazanıyor.”
Beşiktaş’ın bu maçı kazanması ya da kaybetmesi halinde, zirve yarışındaki konumu ne olur?
'Büyük takım maçı'
“Zaten şampiyonluk için kendi yapacaklarından çok diğerlerinin yapamayacaklarına bağlı konumda Beşiktaş. Kazanamazsa, Avrupa kupası hedefi için oynayacaktır devamını. Yine de bu maç şampiyonluk sorunundan çok ‘’büyük takım’’ maçı olarak anlaşılmalı. Belki de sadece bu nedenle özellikle deplasmanda kazanmak onlar için önemli olmalı... Örneğin, Rıza Çalımbay’ın teknik direktörlüğü dönemindeki 3-4’lük Kadıköy’de oynanan maç en az şampiyonluk kadar yer etmiştir Beşiktaşlılar’ın zihninde. Yani şampiyon olamadığında da geleceğe olumlu miras ve hisler bırakabilmeli bir takım.”
Beşiktaş adına bu maçın kilit isimleri kimler olur?
'En önemlisi Mert Günok'
“Elbette ‘’kilit oyuncu’’ deyince akla ilk gelen gol atmaya yakın olanlar oluyor. Ancak bence Beşiktaş için oynadığı çoğu maçta olduğu gibi en önemli oyuncu kaleci Mert Günok olacaktır. Ardından da Amir Hadziahmetovic. Orta sahanın yükü ağırlıklı olarak onda... Hücumu koordine edecek Salih ile her alana yetişmeye çalışan Gedson’un performansı da onlar adına maçın sonucuna etki edecektir. Gerisi de Cenk ile Aboubakar’a kalır artık...”
‘’Takım ilham veriyor ama...‘’
İlk yarı skora rağmen plan/uygulama açısından kabul edilebilir nitelikteydi. En azından ilk 20 dakika savunma önünde Hakan Çalhanoğlu’nun örgütlediği hücumlarda, Enes Ünal’ın ön alan baskısıyla gol olabilecek pozisyonlar yaratıldı. Ancak sorun, girilen pozisyonların 'tek boyutlu', yani şuta dayalı olmasındaydı. Oysa Hırvatistan attığı ilk golde ceza alanımız içinde 5 oyuncusuyla pozisyon almıştı!
Üçlü, dörtlü, beşli!
Çalhanoğlu’nun sakatlanıp çıkmasının ardından oyun kurulumunda gözle görülür bir gerileme olduysa da ikinci devrenin başındaki iştahlı baskıyla biraz silkindi Milliler. Ancak arkası gelmedi. Hırvatistan, bir arada daha çok oynamış olmanın yanı sıra bir ekolden geliyor olmanın rahatlığıyla kullanıp durdu topu da alanları da. Savunmada üçlü de göründüler duruma göre dörtlü, beşli, altılı da!
Rakip hiç uyumadı
Milli Takım ise daha çok ülkede dillerden düşürülmeyen 'beceri/yetenek paradigması'na sıkışmış görüntüdeydi. Sanki, bir oyuncu bir şeyler yapacaktı da talih dönecekti! Ancak böylesi durumlar biraz da 'rakibin uyuduğu anlar'a muhtaç olduğundan ve Hırvatistan takımı uyumadığından 'uğurlu şehir' diye anılan Bursa’nın da uğuru bozulmuş oldu! Milli Takım geleceğe dair en azından bana ilham veriyorsa da ülkedeki imha edici hasmane dilin bu ilhamın umuda dönüşmesine izin vermeyeceğini de biliyorum.
‘’'Orta oyunu' değil kültür farkıyla kazandı‘’
Topla oynuyorsa da düşük temposu gereği üretkenlikte zorlanan Beşiktaş’ın bu eksiğine güvenmiş görünen İstanbulspor ilk devre boyunca haniyse orta sahaya gitmeye dahi yeltenmedi. "Gol yemeyelim de yakalayabilirsek atarız belki" dercesine bekledi durdu. Öyle ya, bu planla son iki maçı kazanmışlardı da... Beşiktaş ise bir iki kırık dökük Aboubakar girişimi dışında tek plandaydı; her koşulda Rachid Ghezzal’ı bulmak! O da İstanbul’un isteğini yaptı ve ortaladı durdu devre boyu. Neticede yapılan 29 ortadan sonuç bulamayan Beşiktaş, altıncı kornerinde golü buldu. Evet, korner vuruşu iyi Cenk de doğru yerdeydi. Ya, o kadar ortayı ve 5 korneri savuşturan İstanbul’un savunma duruşu? Üstelik devre boyu yerlerinden kıpırdamamış olmalarına rağmen!
Diken üstü oyun
İkinci devre de benzeri tempoda devam ederken İstanbulspor bir parça öne çıkınca Aboubakar top sürecek ve topa vuracak fırsatı yakaladı. Bu gol sonrası "Maç koptu" sanılırken reaksiyon gösteremeyen İstanbulspor, Mert Günok’un gönderdiği topu süratle gol yapmayı başararak maça döndü. Onlar dönerken zaten ritmi bir türlü bulamayan Beşiktaş bir süre bocalamadı değil... Ancak değişikliklerle birlikte rakibi yeniden durağana döndü. Ve nihayet topu alıp giden Redmond noktayı koydu.
"Beşiktaş icra ettiği oyun değil futbolcu farkı ve 'Kültürel üstünlüğü’ ile maçı kazandı" denebilir. Bu ‘Diken üstü oyun’la maç kazanılır ama tribüne insan kazanılır mı, işte maça ve Beşiktaş’a dair bir soru daha...