‘’Plansız Beşiktaş‘’
Bu sezon sık sık hoca ve oyuncu değiştirerek oynayan Beşiktaş hem telaşlı hem de plansız göründü ilk devre. Kasımpaşa zaten ligin en çok koşanlarından. Bu maçta da hem koşup hem bu koşuları uygulanabilir bir plana bağlı yaptılar. Beşiktaş’ı karşılarken sakin topu aldıklarında ise seriydiler. Elbette özellikle Vida’dan güçlü bir yardım aldıkları da muhakkak!.. Önceki teknik adamlar gibi muhtemelen Valerien Ismael de Vida’nın gerek antrenman gerekse maç içindeki topla münasebeti hususunda şaşkındır! Gerçi diğer iki stoper de Vida’nın önünde değil ya!.. Öncelikli işlerini yapmakta zorlanan bu oyuncularla üçlü savunma kurgusunu oturtup onlara dayalı bir oyun inşa etmek, zor mu zor!
Orta ısrarı çaresizliği artırdı
İkinci devreye doğal olarak baskılı başladı Beşiktaş ama sağdan soldan orta yapma ısrarını sürdürdükçe çaresizliği de arttı. Oysa 52’de Batshuayi’nin ofsayta takıldığı pozisyon benzeri organizasyonların tesisi o kadar zor olmasa gerek. Örneğin, 56’da Emirhan’ın yay içinde kazandırdığı serbest atış 52’deki pozisyonun benzeriydi. Hocaların ‘’koruma kalkanı’’nı aşamayan Emirhan’ın 68’de tek başına yarattığı pozisyonla kıpırdanır gibi oldularsa da Kasımpaşa başlangıçtaki gibi sakin ve golü gözleyen stilini sürdürüyordu. İlk maçında yarattığı heyecanın ardından Valerien İsmael için, "Yakında nasıl bir futbol iklimine geldiğini o da anlayacaktır" benzeri şeyler söylemiştim. Yavaş yavaş durumu idrak ediyordur diye düşünüyorum. Bu sadece rakipler için değil takımı için de geçerli. Yapılacak iş seneye oynayamayacak olanlar başta, oynamaması gerekenleri birer ikişer kenara koymak ve gelecek sezonu kurgulamaktır. Ama transfere değil eldeki kaynaklara dayalı olarak.
‘’Gerçekten ilginç‘’
Galatasaray, ilk devre boyunca tempoyu yeteri kadar yükseltemediyse de maçı koparacak hatırı sayıda pozisyon buldu. Birkaçı ‘’hatıraların golcüsü’’ Gomis’in ayağında eridi. Bir başkası ki, en kurgusal olanıydı, Kerem’in kafa vuruşu tercihine kurban gitti! Pozisyonların önemli bölümü Altay orta sahasındaki kopukluğun uzun ya da ters toplarla aşılmasıyla geldi. Ev sahibi ise rakip ceza sahasına ulaştıktan sonra sadece ‘’orta yapma’’yı öğrenmiş gibiydi ya da hocaları bunu istiyordu onlardan. O ortaların çoğu Victor Nelsson’da eridiğinden geri koşup durdu Altaylı futbolcular. Başlarda daha iyi görünüyorsa da dakikalar geçtikçe Gomis’in oyundan düşme hali çarpan etkisiyle büyüdü. Böylesi bir merkez, iki kanat oyuncusu Babel ile Kerem’i de işlevsiz kıldı. Haliyle ilk devre oynanan oyunun değilse de girilen pozisyonların çok arkasında kalan bir durum ortaya çıktı. Altay yüklendi yüklenmesine ama sonuca götürecek hücum şablonları olmadığından sadece yoğun kalori harcadılar!
Kaçınılmaz oluyor
70’lere doğru oyun iyiden iyiye soğuyunca Torrent de fırsatı görmüş olacak ki, 82’de Arda Turan’ı bu maçta da oyuna gönderdi! Çoğumuz Gomis’i anlamakta zorlanırken bir de Arda tercihi! Gerçekten ilginç. Son dakikadaki Poko kafa vuruşunu Muslera çıkardı ve Galatasaray maçı kazandı. Ancak bu Torrent’in takımdaki geleceğine olumlu etki bırakacak bir kazanım gibi değildi sanki… Ev sahibi Altay’da ise… Başkan yok, bildiğimiz anlamda teknik direktör yok (teknik sorumlu Sefer Yılmaz) ama ilk 11’e 7 yabancı oyuncuyla çıkıyor! Kayıp büyük… ‘’Büyük sözü dinlemeyince’’ mevcut durum da kaçınılmaz oluyor maalesef…
‘’Aralarında çok fark yok!‘’
Öyle bir sezon ki, her hafta bir öncekinden daha enteresan şeyler oluyor. Onca hakemi lig devam ederken, kapıya koyan MHK’nin gerekçelerinden biri de bazı takımların maçına ısrarla aynı hakemin verilmiş olmasıymış. Giresun’daki maçı yöneten Arda Kardeşler de daha önce 9 Beşiktaş maçını yönetmiş. Bu maçların sekizini ise Beşiktaş kazanmış! Gelin görün ki Kardeşler’i, 10. kez Beşiktaş maçına atayan MHK Başkanı bir gün bekleyemeyip, maç oynanmadan istifa etti! Size de enteresan gelmiyor mu? Neyse maça geçelim. İlk 15 dakika Giresun tempoyu yükseltmeye çalıştı ancak ön alanda sade oynamak yerine hep, 'Fazladan bir iş yapma’ya kalktıkları için hücum girişimleri verimsiz kaldı. 20. dakikaya doğru Beşiktaş kontrolü eline aldı ve Josef/Can ikilisi üzerinden oyunu metre metre öne taşıdı. Ancak bir pozisyon dışında kaleye inecek organizasyonlardan uzaktı ve varsa yoksa bir ülke klasiği olarak şut atıp durdular! İkinci devre Beşiktaş topu dolayısıyla oyunu eline almış görünse de verimli hücum organizasyonu sıkıntısı sürüp gitti. Batshuayi ya da N’Koudou’ya ulaştırılan toplar o alanda eriyip gidiyordu. Ancak Giresun da şut atma konusunda rakibi gibi davranınca maç 'Verimsizlik dengesi’nden bir şey kaybetmemiş oldu!
Ismael zamanla kavrayacaktır
Acele ve dengesiz hücumlar, düşük pas kalitesi, yerleşim hataları açısından düşünüldüğünde para harcayarak kurulmuş takımla düşmemeye oynayan takım arasında önemli farklar gözlenmedi. İlk iki maçında Beşiktaşlılar üzerinde ciddi etki bırakan Valerian Ismail de nereye geldiğini, burada futbol dinamiklerinin nasıl işlediğini yavaş yavaş da olsa kavrayacaktır. Ve son bir not... Çoğu Beşiktaşlı'nın burun kıvırdığı Necip Uysal yeni hoca tarafından da sahaya gönderildi! Bu da ülkede futbolun ve futbolcunun nasıl anlaşıldığının fena olmayan göstergelerinden biri olarak not edilmeli.
‘’İlginç futbol iklimi!‘’
İlginç bir futbol iklimimiz olduğu muhakkak! Düşmemek için çırpınan Göztepe, eski bir stoperi hoca olarak getiriyor. Ne ki, maçın başında kornerden gelen topu rakip stoper haniyse boş kaleye gol yapıyor! Düşünmeden edemiyorum, 'Eski stoper hoca' takımındaki stoperlere ilk bunu öğretmeyecekse neyi öğretmek için orada? İlk devre boyunca Fenerbahçe topla daha içli dışlı göründüyse de 'Gol pozisyonu' açısından kümede kalmak için çırpınan rakibi bir parmak öndeydi! İki 'Yabancı transferi’ topu kalecinin ayağına nişanlamasa devre farklı sonuçla bitebilirdi. Gelin görün ki, santrforunu aksiyon içinde sanırım bir kez görebildiğimiz Fenerbahçe, VAR golü iptal etmese ilk devreyi 2–0 önde bitebilirdi de! Hakikaten ilginç bir lig... Sakatlanan Pelkas’ın yerine Arda’nın değil de Szalai’nin gönderilişi örneğin, size de ilginç gelmiyor mu? Muhtemelen yine ’Koruma kalkanı’ devredeydi! İkinci devrede Göztepe kaleci Altay’ın üzerine vurma alışkanlığını sürdürdü. Lakin Fenerbahçe, muhtemelen İsmail Kartal ve ekibinin hafta boyunca ince ince analiz ettiği maçın planladığı oyunu icra ediyordu!
VAR'ın aldığını VAR verdi
Öyle bir maç ki, Arda ile Serdar Aziz değişirken, oyunun görünmezleri Serdar Dursun ile Mert Hakan da çıkıyordu! Nihayet ilk devre VAR’ın aldığını ikinci devre VAR verince tribünün teveccühüyle koruma kalkanını kalkan Arda atacağı onca golden birini daha attı! Pozisyonu sınırlı ama skoru net bu ilginç maçın sonunda Fenerbahçe kazandı. Göztepe 'Darda kalma’ halini sürdürdü… Arda ve Ferdi’yi yüzümdeki mutluluk ifadesiyle izledik. Ve maç, İsmail Kartal’ı gelecek sezonun hocası yapan tezahüratlarla tamamlandı! Gerçekten ilginç bir futbol iklimi, değil mi?
‘’Net bir galibiyet‘’
Gol öncesine yani 25. dakikaya kadar maç, iki takımın da istediği gibi ilerliyordu. Fenerbahçe temkinli arıyor Galatasaray temkinli bekliyordu. Ancak 25’te Taylan koşuyu kesip Osayi Samuel devam ederek rakip altı pasın köşesine inince Fenerbahçe de sinyali aldı! Bir dakika geçmemişti ki Osayi Samuel aynı bölgeyi zorlayarak darmadağın olmuş Galatasaray savunmasının arkasına yine sızdı. Ancak Taylan bu kez bir önceki pozisyonda gitmediği yere, ki bu kez de gitmemesi gerekiyordu, gidince Zajc’a gol kaldı.
Gol sonrası Galatasaray temkini bırakır gibi oldu... Kerem ve Babel’in kanadından zorlamalar yaptılarsa da ön tarafın takımın geneliyle mesafesi çok açık olduğu için hücumlarda devamlılık onlar açısından mümkün olamadı. Bir iki deneme, o kadar. Kadroları düşündüğümüzde Fenerbahçe’nin birçok bölgede önde olduğu aşikardı ancak çok şey yapmayan ama yine de koşarak oyunda kalan Serdar Dursun’a karşı Gomis! Buradaki eksiklik tartışılmaz durumda? Demek Halil bin beter!.. Fenerbahçe kalesinden uzak tutmakta zorluk çekmediği Galatasaray karşısında net bir galibiyet aldı. Çok ciddi tehditlerle karşılaşmadan ve goller dışında ciddi tehditler oluşturmadan kazanmayı bildiler. Ancak tahminince yönetim düzeyinde işler iyice karıştı. Göreve ilk gelişindeki Aykut Kocaman ayrılığı için ‘’büyük hata’’ belirlemesi yapan Ali Koç için sezon sonu İsmail Kartal kararı da benzer riskler taşıyor.
Acıklı
Ve elbette Arda Turan’ın ‘’kurtarıcı’’, Arda Güler’in ise "koruma" gerekçesiyle aynı dakikada oyuna gönderilmesi memleket futbolunun ironik hallerinden biriydi. Ve son not... Hakemlik müessesesinin darmadağın edilişiyle iyiden iyiye cüretkarlaşan futbolcular hemen her pozisyonda hakeme itiraz etti. Örneğin Mert Hakan, acı içinde kıvrandığı anlardan birinde hastaneye mi kaldırılacak diye düşünürken bir anda fırlayıverdi ve gayet sağlıklı, son derece de hiddetli bir üslupla ‘’itiraz görevi’’ni yerine getirdi. Çaresiz hakem de tüm bu ve buna benzer olumsuzluklar içinde sadece pozisyonları süzmeye çalışıp durdu. Acıklı!..
‘’Yenilenmiş ruh hali!‘’
Trabzon maçının damaklarında bıraktığı tadın hakkını vermek için İnönü’yü dolduran Beşiktaş taraftarları ilk devre oyun değilse de skor açısından muradına erdi. Onca insanı stadyuma çeken ise Valerien Ismael’le gelen yenilenmiş ruh haliydi! Önder Karaveli’nin yaklaştığı ama giremediği kapıdan o girecek gibi sanki. Beşiktaş ilk devrede golleri bulduysa bile buna oyunuyla değil, oyunu elinde tutan rakibi Alanya’nın yapmak istediklerini gerçekleştirerek ulaştı. Devrenin not edilmesi gereken anlarından birinde de pozisyon içinde Ersin Destanoğlu vardı. Tıpkı Trabzon maçındaki gole benzer pozisyonda bu kez Efecan’a yakalandı ancak bu kez ‘’dondu’’.
Maalesef durum böyle
İkinci devreye ilki gibi girdiyse de adına ve kariyerine göre Beşiktaş’ta ciddi bir etki koyamayan ‘’ünlü Texeira’’ çıkınca ev sahibi bir ara ön tarafta görünür gibi oldu. Ancak işler süratle ‘’maç normalleri’’ne döndü. Bu arada elbette Ismael’in ilk sarı kartını da unutmamak gerek. Neticede futbol insanları akışkan haldeki sıvı ve gazlar misali girdikleri kabın şeklini alırlar. Burası Türkiye ve burada maalesef durum böyle! Beşiktaş skor avantajı nedeniyle tempoyu yükseltme konusunda iştahlı olmayınca maç da top kazanma/top kaybetme oyununa döndü.
İleri derecede manasızdı
Oyun tam dinlenmeye geçiyordu ki, Beşiktaş’ın geleceği olması beklenenlerden Rıdvan derine gönderdi, az oynayabildiği için gerçek problemleri yerinde çözerek gelişme şansı düşen Güven Yalçın gol yaptı. İşler iyi giderken dördüncü golden sonra tribünlerin aniden Fenerbahçe’ye sarması ise ileri derecede manasızdı. Alanya ilk devrenin bazı bölümleri dışında varlık gösteremezken, ki bunda Beşiktaş’ın çok önemli payı var, Beşiktaş gelecek sezon için ‘‘ruhuna uygun’’ bir hoca bulmuş göründü.
‘’Gerek yok!‘’
İlk devre tempoyu belirleme konusunda rakibine göre görece daha iyi görünen Beşiktaş, doğru yöntemlerle Ghezzal ile Rıdvan’ı kenar oyunlarına kattı. Ancak Rıdvan’la, ülkedeki ‘’boş orta yapma’’ illetine takıldı çoğu kez. Oysa bir kere o da Ghezzal gibi davrandı ve Josef ikinci kez kaleyi karşıdan gören pozisyonda şutladı. Gerçi ikisi de olmadı ama doğrusu bunlardı. Abdullah Avcı belli ki Beşiktaş döneminden rakibin yumuşak karnını biliyordu; Vida. Sürekli oraya oynattı takımını. Ve 17. dakikada merkez stoper Vida öne doğru o ünlü ‘’nafile hamle’’lerinden birini yapınca Djaniny kaleci Ersin’le burun buruna kaldı. Yine de Vida hem kritik savunma müdahaleleri yaparken ciddi bir gol girişiminin de aktörüydü. Tempo devre boyu ülke ortalamasına göre hayli yüksekti ve bakalım hangi takım daha önce yorgunluğa takılacaktı?
Çaresiz kaldı
Trabzon hücumlarında Visca’yı çaresiz bırakıp Nwakame’yi değiştirilmeye zorlayan Beşiktaş oyunu, "Yumuşak karnı" Vida üzerine atılan uzun topta çaresiz kaldı. Yine de, çok şeyler beklenen Batshuayi ve Texeira’nın az şey dahi veremeyen tarzlarına rağmen oyunda kaldı Beşiktaş. Golü de bulup değişiklerle oyunu da ele almışlardı ama bu kez aleyhlerine devreye Larin girdi! Görüldü ki, biraz tempo bir parça dengeli ve sistemli oyun ligin uzak ara liderini bile hayli zorluyor. Bunları yapmak da sanıldığı kadar zor değilmiş. Yani marifetli sanılan futbolculara onca para dökmeye gerek yokmuş.
‘’Biri oynar diğeri bakar!‘’
Neredeyse goller dışında sahada hiçbir şeyin olmadığı bir ilk devre. Haniyse her başlıkta Avrupa’nın en düşük istatistiklerine sahip, ’Süper Lig’in temposu düşük nice karşılaşmasından biri daha... Tempoya rağmen Kayseri, boynunu bükmüş yiyeceği golleri bekliyor! Haliyle Fenerbahçe’ye de onları atmak kalıyor. Önce bir duran top golü. Ardından tam, ‘’Akan oyunda gol olmaz’’ diyecekken sıradan bir pas organizasyonu sonunda kapalı yerden yenen ikinci gol!. Televizyonun sesini kapatarak izleyen biri ‘’Ne oluyor burada?’’ diyecektir ama neyse ki maçı anlatan arkadaş sahada göremediğimiz bir tempoyla sundu bize karşılaşmayı.
İkinci devre de farklı başlamadı ama Kayseri’nin ‘’Hiç bir şey yapmama stratejisi’’ ya da ‘felsefe’’si İrfan Can’a ilk devre daha uygununda gösteremediği marifetini gösterme fırsatı verdi. O da gösterdi...
Ülkenin ilham kaynağı
Futbol adına hiçbir şey değilse de çok şey olmadı ama Fenerbahçe elini kolunu sallayarak dört gol atıp, pozisyon da vermeden kazandı. Üstelik kapanışı da ülkenin ilham kaynaklarından Arda ile yaptı. O gol ki, oyuna girdikten sonra Crespo ile birlikte futbola dair özel işler yapan Gustavo’nun başlattığı pozisyon sonrası geldi. Maç sonunda şunu düşündüm: ‘’Sahada herhangi bir an görünmeyen Kayseri hangi antrenmanları yaptı da bu oyunla küme düşmeyecek? Dahası, acaba küme düşecekler daha fazladan neleri yapamıyor ve acaba nasıl oynuyorlar?’’
‘Boynu bükükler’
Ve son not... Şu maçta bile karşı kaleye gidemedikleri halde hemen her pozisyonda hakeme, ‘’Hocaaaaa!’’ diye çıkışan futbolcular artık daha da güvende... Öyle ya, son Tahkim Kurulu kararından sonraki gelişmelere bakarak hakemlere istediklerini söyleyip, istediklerini yapabilirler. Çünkü karşılarında, hukukun bile koruyamadığı çaresizler var! Örneğin, ilk devre sonunda rakip kaleye sadece bir serbest vuruş gönderen Kayseri’den vuruşu yapan Emrah Başsan uzun uzadıya itiraz etti hakeme! ‘’Boynu bükükler’’ de çoğu zaman olduğu gibi öylece dinledi...









































