Arama

Popüler aramalar

‘’Hakem’i Bırak (!), Oyununa Bak!‘’

Sadece Türkiye’nin değil, kadrolar ve ligdeki durum sebebiyle, dünyada futbolla ilgilenen birçok insanın gözü kulağı derbideydi. Maçtan 1 saat önce ilk 11’ler açıklandığında da iki takımın daha top odaklı, oynama üzerine bir kurguyla sahaya çıkacağını düşünmüştük. Hakemin ilk düdüğüyle beraber hemen anladık ki, pazar günü ne hakem, ne topçular, ne de hocalar risk almadan kazasız belasız bu maçı atlatalım düşüncesiyle sahaya çıkmış. Hakemi bırak derken oradaki ünlemin sebebi ise, çalınan 2 dakika başına 1 faul yani toplamda 45 faul ve İcardi – Djiku pozisyonu tabi ki. Ancak derbiyi hakem üstünden okumak doğru değil. Oyunu sürekli durdurması, tempoya izin vermemesi ve bence de aleni penaltı olan bir pozisyonun atlanması tabi ki kritiktir ama bunun yanında sahada neredeyse sıfır risk alarak derbiyi çekilmez hale getiren iki takıma da düşen çok büyük bir pay var. Fenerbahçe’nin isabetli şut çekemediği, Galatasaray’ın da 1 tane isabetli şut çekebildiği bir derbi kabul edilebilir bir senaryo değil. İki takım açısından da bunu söylüyorum, tabi Galatarasay deplasmanda olduğu için oyun stratejisi bir nebze daha anlaşılır gibi duruyor. Fenerbahçe için ise kendi evinde kırılma denebilecek bir maçta, kırmaktan çok, kırılmamaya odaklanmış olması çok büyük bir soru işareti. Özetle hayatımızdan giden bir 90 dakika oldu ve iki takım da kazanmak için hiçbir şey yapmadı. Kararlar maçı etkilese de genele baktığımızda iki takım için de soru işaretleriyle dolu bir derbi oldu. Umarım cuma günü daha eğlenceli bir maç izleyebiliriz. Gelecekte de futbolun daha izlenebilir hale gelmesi için gollü beraberliğe daha fazla puan verilen bir sistem şart diye düşünüyorum.  

Tek çözüm…

Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok, La Liga işim gereği bildiğim ve futbolsever olarak takip ettiğim kadarıyla, en iyi yönetilen ve pazarlama yapılan liglerin başında geliyor. Premier Lig’i, yarış dışı bırakıyorum tabii. Başka ülkelerde yaptıkları organizasyonlar, yayınla ilgili ortaya koydukları kalite derken, Premier Lig’in ardından tartışmasız dünyanın en değerli ve iyi pazarlanabilir liglerinden oldular. Yakın zamanda yeni bir uygulama duyurdular. Bundan sonra VAR diyaloglarının yayınlanacağını açıkladılar. Biz bir kere yaptık, neden düzenli hale getirmeyelim. Yabancı hakem romantizmi bence imkansız, geri dönülemez bir karar olur. Türkiye’de zaten şu ortamda iyi hakem bulmakta zorlanıyoruz, ondan sonra hiç bulamayız. Dolayısıyla çözüm belli, açıklayan diyalogları neyse görelim. Başka türlü güven, saygı geri gelmeyecek gibi gözüküyor. Bunu yapabilmek birçok şeyi temizler, birçok tartışmaların önüne geçer. İkinci yarıda gelecek yarı otomatik ofsayt sistemi ile beraber, bu uygulamayı biz de getirelim, futbolumuzu geri kazanalım…

ALPY…

Neredeyse 2-3 günde bir Türk basketbolu için hepimizi gururlandıran geceler yaşanıyor. Alperen Şengün, Houston Rockets formasıyla inanılmaz işlere imza atıyor ve NBA’de bu sene gündem olması beklenen Wemby’nin önüne geçip, tüm otoriteler ve mecralar tarafından konuşuluyor, paylaşılıyor. Oynadığı oyun ve takımda aldığı rol ile All -Star’ı fazlasıyla hak ediyor, umarım en kötü yedeklerden başlayarak All – Star gecesinde bizi temsil eder. Hala oy vermediyseniz hemen NBA’in resmi internet sitesinden oyunuzu kullanın. Burada beni Alperen’in NBA’deki başarısı kadar mutlu eden başka bir şey daha var. Milli Takım’da belli bir süredir belirsiz olan liderlik ve “go-to-guy” yani kritik anlarda topu kimin eline vereceğimiz konusu bence uzun süre kapandı. Bu çok daha önemli çünkü kimlik bunalımı yaşayan Milli Takım’da artık topu kimin yönlendireceği, kritik anlarda kimin karar verici olacağı konusu açık ve net. Umarım manasız maceralar aranmaz. NBA maçlarında artık iki kişi bazen üç kişi baskı görmesi rağmen bu performansı veren Alpy’nin tartışmasız liderliğinde yeni bir dönem başlar umarım…

26 Aralık 2023, Salı 15:48
YAZININ DEVAMI

‘’Avrupa Süper Ligi – Yeni Gelmedi, Geri Geldi ‘’

Bir dönemi fena halde meşgul eden Avrupa Süper Ligi gündemi mahkeme kararının açıklanmasıyla adeta hayatıma geri geldi. UEFA’yı haksız müdahale yaptığının kararına varan mahkeme, Avrupa Süper Ligi’nin önünü açmış oldu. Bizim hayal edemeyeceğimiz seviyede lobinin döndüğüne emin olduğum şu süreçte, nasıl oldu da tekrar buraya geldik, çok enteresan.

UEFA’dan bu yazıyı yazarken henüz bir hamle gelmedi, ne planlıyorlar hiç bilmiyorum ama sanırım futbolda da basketbol gibi çift başlı bir yapıya doğru gidiyoruz. Hangisi doğru, yanlış bilemem ama bildiğim tek şey, bir turnuvada karar kılınıp öyle hareket edilmeli yoksa zamanla ikisinin değeri de önemi de sorgulanır hale gelecektir.

Bir uyarı da bu format konusuna… Zaten UEFA’nın formatı tamamen değişiyor, Süper Lig de olursa o da yeni bir format, yeni neslin anlayıp heyecan duyabileceği bu kadar şey varken, kompleks bir futbol yapısı, ileride seyirci, pazarlama ve satış anlamında büyük sorunlar yaratır. Bir de bu sürece dahil olmayacağını açıklayan kulüpler bir bir açıklama yapıyor. Ekonomik olarak Perez’in vaat ettikleri inanılmaz güç olsa da, zamanla bunu kanıtlarsa belki U dönüşleri görebiliriz bu kulüplerden. Süreci merakla ve yakından takip edeceğiz…

Bir Gün Yönetecek Kimse Kalmadığında…
Bu hafta oynanan maçlar, belki de hakemlik mesleği ve Süper Lig’in itibarı açısından en hassas olunması gereken maçlardı. Malum olaydan sonra oynanan ilk haftaydı ve yaşanabilecek her olumsuz olay belki 2-3 kat büyük etkiye sahip olabilirdi. Tam da böyle bir haftada, önce İstanbulspor sahadan çekildi, sonra da maç bitiminden 4 saat sonra Sivasspor, klasik ve artık söylenmesinin anlamı bile kalmayan “Kara Gece” tweetini attı. Halil Umut Meler konusu canımızı çok sıkmıştı tabi ama ondan sonraki ilk haftada sanki özellikle herkesin hassas ve dikkatli olması gereken bir zamanda şu iki aksiyon daha çok canımı sıktı. Hakemlerin ve futbolun üzerindeki baskıyı arttırmaktan ve futbolumuzu daha fazla dibe çekmekten başka hiçbir işe yaramayan bu eylemler bir son vermemiz gerekiyor artık.

Tamam kabul ediyorum, hakemler de iyi yönetmiyor, şikayet edilecek birçok unsur var onlara da kabul. Ama o zaman ben de şu soruyu sormak durumunda kalıyorum; madem herkes bu kadar mutsuz, futbol düzeninden şikayetçi vs. neden federasyon seçimleri yıllardır yapılmıyor, bir kişi belirlenip sorgusuz sualsiz devam ediliyor…

Ya da bence en net çözüm olan Kulüpler Birliği’nin futbolu yönetmesi neden hiç konuşulmuyor? Yine geçen haftadaki gibi, çok değer verdiğim birinden duyduğum önemli bir söz tam da buraya oturuyor; “Yakınma, Yekin”. Yani şikayet etme, gereğini yap, hareket geç. Bunu sadece bu dönem için söylemiyorum, yıllardır benzer bir senaryo var ve futbolseverlerin önünde oynanıyor. Bu tablo biraz daha sertleşti bu sene, daha radikalleşti.

Yumruklar, sahadan çekilmeler, yangına körükle gidilen mesajlar… Ne yapmak istiyorsunuz? Bir gün yönetecek kimse, oynayacak topçu, izleyecek taraftar kalmadığında ne yapacağız? Sorunlar yok demiyorum ama çözümü bunlar değil, ya değiştirin, sorumluluk alın, doğru yolu işaret edin ya da elde kalan son birkaç damla futbol tadımızı bozmayın…

23 Aralık 2023, Cumartesi 08:33
YAZININ DEVAMI

‘’Galiptir Bu Yolda Mağlup!‘’

Klişe ama öyle. Roma bir günde kurulmadı gibi cümlelerle de devam edebiliriz. Çoğunluğu Galatasaray taraftarı ve Avrupa’da Türk takımı desteklemeyi becerebilen tüm futbolseverler gibi ben de dün hayal kırıklığına uğradım tabi. Neredeyse düne kadar tüm maçları iddialı ve her an maçı kazanabilecek gibi oynayan Galatasaray dün kendi hazırladığı tuzağa düştü. Okan Hoca’dan, futbolculara kadar bir çok şeyi eleştirebiliriz.

Ancak sene başında kuralar çekildiğinde herkes için uygun olan senaryoya geldiğimizi, bu takımın 1.senesi olduğu gerçeği, en az Galatasaray kadar her maç çok iyi performans gösteren Kopenhag’a elenmek gibi faktörleri unutmamak gerekir. Zamanında işle ilgili çok saygı duyduğum birinden çok güzel bir söz duymuştum, “Celebrate Learning” yani tecrübeyi, öğrenmeyi kutla, tadını çıkar. Bu Şampiyonlar Ligi serüven eminim ki hem takıma hem de Okan Hoca’ya çok şey katmıştır. Geldiğimiz noktada üzülmek, sinirlenmek haktır ancak maçtan hemen sonra şimdi hedefimiz Avrupa Ligi kupası demek de bir o kadar vizyondur, değerlidir. Olur olmaz bilinmez ama önemli olan yolda olmaktır. 18 Aralık’ta iyi bir kura ile yeni hedef, yeni yol şimdiden hayırlı olsun. Yeniden Avrupa takımı olabilmek, buralarda mücadele edebilmek de tur atlamak kadar önemli.

Gönül isterdi ki…

Bugün fazla uzatmayacağım, Pazartesi gününden beri canım her anlamda çok sıkkın, yaşanan olay, konunun özellikle dış basında yer alış şekli, insanlıktan uzak hareketlerin tüm dünyanın gözü önünde bu şekilde yaşanması kolay atlatılabilecek şeyler değil. Dünkü maça ne denli etkisi olduğunu da hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. Önemli de değil, yaşanan olay o kadar büyük kepazelik ki, Türkiye’ye gelecek antrenörlerden, futbolculara, Türkiye’de altyapıdaki çocuklara, hakem adaylarına herkesi futbolla alakalı düşündürdü, düşürdü. Marka değeri falan buralara girmek bile istemiyorum. Sonrasında çeşitli gruplardan gelen bu rezilliği yapana destek mesajları da ayrıca bir psikoloji ve sosyolojik vaka diye düşünüyorum.

Türkiye’de futbol ve belki de spor için kırılma anındayız. Bu kırılma anının ilk aksiyonu çok yetersiz ve radikal bir müdahaleden uzak “süresiz bir uzatma” diyerek geçti. Buradan mutlaka ama mutlaka öğrenerek, değişerek ve dönüşerek çıkmamız lazım. Yoksa Avrupa’ya maksimum 1-2 takım gönderebilen, ara sıra 1-2 iyi oyuncu çıkaran bir futbol ülkesi olma yolunda gidiyoruz… Gönül isterdi ki, ben bugün burada Southampton’ın da sahibi olan grubun Göztepe’yi aldıktan sonra City Group’un olası bir satın alma yapmasını yani Başakşehir’i almasının futbolumuza ve ligimize etkisini konuşayım ya da Euro 2024’teki hayallerimizi, futbol ve iletişim fırsatlarını konuşayım… Umarım o günler de gelecek, karanlığın en yoğun olduğu an Güneş doğmadan önceki saniyedir bakış açısıyla, umut varsa yarın da vardır diyerek şimdilik burada duralım.

13 Aralık 2023, Çarşamba 15:19
YAZININ DEVAMI

‘’Bu Ateş Üfleyerek Sönmez…‘’

Türk futbolunda belli bir süredir enteresan açıklamalar medyada yer buluyor. Eski hakemlerin, hocaların, başkanların vs. açıklamalarını son olarak Serkan Çınar’ın açıklaması takip etti. Serkan Çınar, katıldığı bir dijital yayında, 2019 yılındaki Rizespor – Galatasaray maçındaki bir pozisyonla ilgili itiraf niteliğinde açıklamalarda bulundu. Açıklamanın hepsini buraya koymaya gerek olmasa da özetle, Serkan Çınar başta penaltı olmadığını düşündüğü Onyekuru pozisyonuyla ilgili VAR’a çağırıldığını ve penaltı kararına yol açacak görüntünün ona gösterildiğini ancak bunun özetlere ve yayına verilmediği için kendisi ve pozisyonla ilgili algı yapıldığını, gözlemcinin de bu görüntüyü yayına veremeyeceklerini yoksa başlarının yanacağını söylediğini ifade etti. Şimdi bu açıklamadan sonra, sosyal medyada taraftarlar arası manasız, bir işe yaramayacak bir algı çalışması başladı. Aslında olay net, Galatasaray’ın kazandığı bir penaltının sanki penaltı değilmiş gibi bir açıdan verilmesi, sorun teşkil eden kısım bu. Manasız diyorum çünkü bu sosyal medyada taraftarlar arası konuşulacak bir konu değil bu. Bunun ivedilikle incelenmeye alınması ve ne gerekiyorsa da yapılması lazım. Fakat futbolda son dönemde ortaya atılan bu iddiaların hiçbiri ciddi bir şekilde yargı seviyesinde ele alınmıyor veya alınıyorsa da kamuoyuyla paylaşılmıyor. Eğer böyle bir durum varsa, yine buradan özür dilerim ancak bu gibi resmi kurumlar tarafından üzerine düşülmeyen ve ortaya atılan iddialar, yarar sağlamadığı gibi zaten cambaz ipinde giden futbol iklimimize büyük zarar veriyor. Bu ve bunun gibi tüm beyanatların detaylıca incelenip sonuçlarının kamuoyuyla paylaşılması lazım. Başlıkta da belirttiğim gibi bu ateş üfleyerek sönmez, futbolu kirleten son dönemde kim, kimler, hangi aktör varsa her şeyi ortaya dökelim ve EURO 2032 yolunda tamamen bir futbol ülkesi olma adımlarımızın en önemlisini atalım.

Bir Garip Tweet…

Geçtiğimiz günlerde tahminen Adidas’ın sosyal medya ajansından birkaç kişinin ya da şirketten birkaç yöneticinin kariyerine mal olduğunu düşündüğüm bir tweet hadisesi yaşandı. Adidas seviyesinde bir şirketinden beklenmeyecek seviyede bir hadise olduğu için buna değinmeden geçemezdim. Minnesota’nın yıldızı Anthony Edwards, Adidas ile iş birliğinden kaynaklı bir ayakkabı çıkarması ve bunun tahminen idolü olan ama hayat boyu Nike ile kontratı olan Kevin Durant’ın giymesini istediğini söylemesiyle olaylar başladı. Önce Kevin Durant haklı olarak asla onları giymeyeceğim özetinde bir tweet attı ancak sonrasında Adidas öyle bir cevap verdi ki tweeti sonrasında hemen silmek zorunda kaldı. Tweette bence Nike’tan çok Durant’a bir ayıp vardı, özetle şu cevabı verdiler “zaten yakında o ayakkabıların emekli olacak”. Şimdi Kevin Durant bu ligin gördüğü en büyük skorerlerden biri ve şu anki sporcuları düşündüğümüzden belki en az 3-4 sene daha oynayabilir, sildikten sonra yazdıkları da bence özrü kabahatinden beter durumu, “özür dileriz, fake hesaptan atmak istemiştik” anlamına gelen bir cevap. Yani Amerikan eğlencesinde bu diyalog belki devasa sorun olmayabilir ama naçizane spor iletişiminde Adidas’a bence yakışmadı. Önce rakip markanın NBA efsanesine sonra da rakip markaya saygı duymak durumundasın…

Sosyal Medya’nın Gücü

Öncelikle Beşiktaş başkanlık seçimini kazanan Hasan Arat ve ekibini tebrik ederim. Bu süreçte de gördük ki, sosyal medyayı daha iyi kullanan artık günümüz dünyasında 1 adım öne geçiyor. Hasan Arat’ın çok daha önce adaylık ve çalışmalarını açıklamasının bir etkisi tabi ki var, aynı şekilde Serdal Adalı’nın 20 gün kala açıklamasının yarattığı negatif etkiden de bahsedebiliriz. Fakat genel gördüğüm Hasan Arat çok daha efektif, çok daha yayılım sağlayacak bir politikayla yönetti medya kısmını ve bunun da faydasını seçimlerde gördü diye düşünüyorum.

06 Aralık 2023, Çarşamba 15:11
YAZININ DEVAMI

‘’Şimdi değilse ne zaman?‘’

Yakın zamanda bu “kara geceler” konusuyla ilgili bir yazı ele almıştım ve orada bu konunun abartıldığını, sonucu etkileyecek noktalara varmayan pozisyonlarla ilgili her takımın algı yapmaya çalıştığını yazmıştım. Fakat bugün gelinen noktada artık hakem hataları dozunu çok aşmış durumda. Bunu sadece tek bir takım ve tek bir pozisyon için söylemiyorum. Alt liglerden tutun da, Süper Lig’deki birçok maçta akıl almaz karar alınıyor. Bu odadaki fili artık bir kabul etmek lazım. Hiçbir kurumu veya kimseyi zan altında bırakmak ya da itham etmek için söylemiyorum, bu bir sorun ve Türk futbolunun önündeki belki de en büyük engellerden biri. Bunu düzeltmenin yolu da ödül & ceza sisteminin “ama”sız işlemesinden geçer. En yakın ve en büyük yankı uyandıran örneği ele alalım. Fenerbahçe – Karagümrük maçının orta hakemi Arda Kardeşler ve VAR’daki Hüseyin Göçek, bu pozisyonla ilgili mutlaka ifade vermişlerdir. MHK sonuçta her maçta o an ne oluyor bilemez ancak maç sonrası her türlü denetimi yapabilir, ki yapıyordur da. Ancak bu denetimin sonucu, Aralık ayında klasman düzenlemesini beklemek ya da kamuya bu kadar mal olmuş bir maçı ve pozisyonun diyetini, kamuoyunu sürece dahil etmeden ödemek, ödetmek naçizane iletişim açısından pek doğru değil. Çünkü bu net bir şekilde ortaya konmazsa, sezonun devamında çok daha büyük problemler ortaya çıkacaktır ve bir nevi, “eyyam” çatısı altında her takım kendine ayrıcalık isteyecektir. Bu hataları yapanlar açık ve net bir şekilde ortaya konup, cezaları kamuoyuyla paylaşılsa (Ali Aydın örneği, GS – BJK maçı) genel bir sakinleme konusunda yardımı mutlaka olur. O yüzden, hem Fenerbahçe, hem Galatasaray VAR kayıtlarını talep etmişken, VAR kayıtlarını açıklayıp, kimin hatası varsa net bir şekilde bedelini ödetip, önümüze bakmamız lazım. Yoksa herkes, her şeyde bir bit yeniği aramaya devam edecek, hem de büyüyerek… Hatırlatayım henüz 14. haftadayız…

Spiker Duruşu…

Geçtiğimiz günlerde Emirhan Erdoğan isimli spiker arkadaşımız, Getafe’de Mason Greenwood’un attığı güzel gole gerekli tepkiyi vermediği için sanırım eleştirildikten sonra bir tweet atarak şunu söylemiş: “Kadına şiddet uygulayan birinin golüne sevinemezdim, üzgünüm, istediğiniz kadar eleştirebilirsiniz, sevgiler.”

Konuyu burada ele almamın sebebi ise, bazı konular vardır ki, onlar iş etiğinin dışında hareket gerektirebilir. Sonuçta bu işi yapanlar bir yargı veya karar mercii değil ancak kadına şiddet konusu böyle bir konu değil. Öncelikle Mason Greenwood konusunda birçok bilgi karmaşası var. Aslında kızı seviyormuş da, sonra evlenmiş ya da evlenecekmiş vs. Önemli olan bu değil, kadına şiddet ve kadının toplumdaki yeri konusunda, bu gibi “abartılı” tepkilere gerçekten ihtiyaç var. Çünkü bu konunun hala ülkemizde gündem olması bile kendi adımıza bir rezalet. Her ne kadar tweetin altındaki yorumlara baktığımda tepki çektiğini görsem de, Emirhan Erdoğan bence bu konu özelinde böyle bir tepki vererek, bu konuya dikkat çekmiştir. Önemli olan Mason Greenwood’un ne yaptığından ziyade, kadına şiddetin kamuoyunda böyle tepki görmesidir. Geçen hafta olduğu gibi yine aynı söze vurgu yapacağım Kafka’dan, “Abartıyorum, çünkü anlaşılmak istiyorum”…

Reklam Panoları…

City – Liverpool maçıyla ilgili daha farklı şeyler de yazmak isterdim ama maç buna pek müsaade etmedi, birbiriyle rekabeti artık sonucu çoğunlukla çıkmayan taktiklere varan Pep – Kloop mücadelesi yine benzer şekilde sonuçlandı. Yine de şu an dünyanın en büyük maçlarından ama 90 dakika ne kadar keyifli oldu derseniz orası biraz soru işareti. Neyse benim dikkatimi çeken, biraz da mesleki deformasyon, saha kenarında daha farklı boyutta ve genişlikte reklamlara izin veren reklam panoları oldu. Daha fazla gelire ihtiyaç duyan kulüplerimize, hani olur da, belki dikkat ederlerse naçizane bakmalarını öneririm….

29 Kasım 2023, Çarşamba 07:44
YAZININ DEVAMI

‘’Maracana Kaosu‘’

Geçtiğimiz günlerde, Brezilya – Arjantin arasında Dünya Kupası eleme maçı oynandı. Bu cümleden sonra maalesef futbolda hiç görmek istemeyeceğimiz rezalet diye adlandırabileceğimiz hadiselerden bahsetmek zorundayız. Güney Amerika’nın hatta tüm Dünya’nın futbol membaları olan iki ülke, çok kötü bir sınav verdi. Ev sahibi Brezilya olduğu için, Sambacıları daha çok sorumlu tutabiliriz. Ama burada esas bahsetmek istediğim sorumlu, bu iki ülke arasındaki rekabetten sanki bihabermiş gibi davranan Avrupa’daki UEFA’nın muadili CONBEMOL, yani Güney Amerika Futbol Federasyonu. Hızlıca bir ne oldu hatırlayalım… Maçtan önce iki takım taraftarları kavga çıktı ve Brezilya polisinin Arjantinli taraftarlara aşırıya kaçan müdahalesine Arjantinli futbolcular sessiz kalmayınca ortalık tamamen karıştı. Tarihteki ikonik görüntüler arasına girecek kaleci Martinez’in polise müdahalesi, Messi’nin takımı çekmesi ve maça geç başlanması gibi konular da hafızalara kazındı. Maracana stadındaki maçta, tribünlerin karışık oturtulması, belki de bu rezaleti tetikleyen en önemli unsur. Brezilya Futbol Federasyonu’nun maçtan sonra yaptığı açıklamada, bunun bir standart olduğunu belirtse de bu gibi uygulamaları gözü kapalı, faktörlere bakmadan uygulamak işte böyle önce dünyaya rezil olmaya sonra da herkese kötü örnek olmaya yol açar. Güney Amerika’nın tansiyonu hepimizin malumu, özellikle de futbolda. Ama bu kadar da yangına körükle gidilmez. Sonrasında durumu toparlamak adına da hiçbir açıklama veya sakinleştirici bir yaklaşım da görmedim. Bu rezaleti bu şekilde yönettikten sonra, şimdi Arjantin’deki ilk maçta neler olacak? Maçtan sonra iki ülkenin federasyon başkanları ve takım kaptanları ortalığı sakinleştiremez miydi? Çok dertleri değil belli ki ama birine bir şey olursa da sorumluluk tamamen onlarda. Umarım kan davası büyüyerek devam etmez.

Bir not: Brezilya 70 yılda evinde sadece 2 kez yenilmiş, o da sadece Messi’li Arjantin’e.

Bir Garip Van Der Sar Açıklaması…

Altay Bayındır, Manchester United’a gittiğinden beri hem medya önünde daha gözle görülür halde, hem de mental olarak çok daha iyi durumda. Bunu vücut dilinden ve paylaşımlarından çok net anlayabiliyoruz. Çok da güzel bir açıklama yaparak, Manchester United ve Hollanda efsanesi Van Der Sar’ı idolü olarak belirlediğini söylemiş. Normalde, buna karşılık bulması, Van Der Sar’ın ona cevap yazmasını burada şahane bir iletişim aksiyonu olarak Altay’ı tebrik ederek minik yer verirdim. Ama Van Der Sar o kadar manasız bir şekilde, çok garip bir açıklama yaptı ki, bazen insan hayrete düşüyor. Van Der Sar, Altay’a yönelttiği mesajın başına güzel girse de en son, “Biliyorsun ki benim favorim hala Onana” gibi anlamsız, kompleksli ve bence en önemlisi de Onana’ya da zarar demesem bile olumlu yazmayacak bir açıklama yapmış. Muhtemelen Ajax’tan Manchester United’a transferinde başroldeydi ve şu an Onana’nın gidişatından kendini sorumlu tutuyor olabilir. Kapalı kapılar ardında bu desteği verebilirsin ama özellikle Onana bu kadar kötüyken, bir de Afrika Kupası’nda 1 ay kaleyi koruyacak Altay’ı da hiç düşünmeden bu açıklamayı yapamazsın. Dediğim gibi iyi bir şey yapayım derken, Onana’ya da olumlu etkisi olmayacak. Umarım Altay’ı daha da hırslandıracak bir açıklama olur. Kendi muhakemesini mutlaka yapıyordur…

Yaşayan Efsane…

Dün gece NBA’de ve hatta spor dünyasında son dönemde gördüğüm en kral hareketlerden biri yaşanmış. San Antonio Spurs – Los Angeles Clippers maçında, San Antonio taraftarları eski oyuncuları Kawhi Leonard’ı yuhalarken, bir anda eline mikrofonu alan Popovich taraftarına “yuhalamayın, bu bize yakışmaz” minvalinde kısa bir ayar vermiş. Bu hareketi herhalde Popovich dışında yapabilecek kimse yok desek yeri…  Bunun bir oyun/eğlence olduğunu en iyi bilen ülkelerden biri olan Amerikan taraftarına bu ayarı vermek herkesin harcı değil. Tarihin gördüğü en büyük koçlardan biri olan Popovich’e saygılar…

23 Kasım 2023, Perşembe 13:14
YAZININ DEVAMI

‘’Oyun Top Hareketliyken Güzel‘’

Marka değeri herkesin dilinde ama “çoğunlukla” kimsenin fikrinde değil. İyi zemin, marka değerinin en temel taşlarından biri. Bu konuda bu sene özellikle ayyuka çıkan problemlerden sonra bir gelişim bekliyorum, nispeten diğer bahsedeceğim konuya göre daha kolay çözülebilecek bir konu. Direkt kaynaklardan aldığım bilgilere göre de zaten sorunlu zeminlerle ilgili özellikle bazı statlarda yüklenici firmalarla alakalı gerekli aksiyonlar alınmış. Gelelim bir diğer konu olan (yine buradan defalarca söylediğim) topun oyunda kalma süresi konusuna. Bu futbolcular ve hakemler tarafından ortak işlenen bir “suç”. Faul standardını süratle yukarıya çekmemiz lazım, bunun yanında da futbolcuların ilk fırsatta düşmeye odaklanmaması lazım. Maalesef her takımda bunu yapan birçok oyuncu var ligimizde. Premier Ligi’nin bu kadar izlenmesinin tek sebebi, neredeyse dünyanın en iyi oyuncularının orada olması, stat yoğunluğu ve atmosferi ya da top 6 sebebiyle çok büyük maçların sürekli oynanması değil. Oyun çok akışkan ve çoğunlukla oyuncuların aklı devam etmekte, topla kalmakta, ilerlemekte. Çok nadir kendini yere bırakma, faul alma için çaba oluyor. Bu da tempo sağlıyor, o da seyir zevkini getiriyor. Bu sene Premier Lig’de hakemler için durum pek iç açıcı olmasa da oyun akışı bundan hiç etkilenmiyor. Çünkü bir standart var. Lütfen ve lütfen acilen bu standardı getirelim. Yoksa değişim ve dönüşüm belki de en yüksek olduğu şu yıllarda futbol, ülkedeki ağırlığını, payını ve ekonomik pastasını zamanla kaybedecek.

Geçtiğimiz hafta sonu Premier Lig’de sezonun belki de en ikonik maçlarından biri oynandı. Chelsea – City maçını izlemediyseniz mutlaka özetini izleyin, acayip bir deneyimdi. Aynı takımları, bizim zeminlere, bizim hakemlere versen, aynı kalitede iki takım yine oynasa, 2-1 ya da 1-1 biterdi. İspatı olmayacak bir şey söylediğimin farkındayım, Kafka’nın “Abartıyorum, çünkü anlaşılmak istiyorum” cümlesine atıfta bulunarak bunu böyle ifade etmek isterim. Nasıl bir eğlence ve keyiften mahrum kaldığımızı, kendi ayağımıza nasıl sıktığımızı biraz ifade edebildiysem ne mutlu…

Yine İngiltere, Yine VAR, Yine Kayıt..

Dünyanın her yerinde hakem hataları, skandalları oluyor. Yukarıda bahsettiğim gibi İngiltere’de özellikle bu sezon bundan fazlasıyla nasibini alıyor. Özür dilenen maçlar, hatalı ofsayt çizimleri gibi konular ada basınını uzun bir süre meşgul etti. Geçtiğimiz haftalarda oynanan Arsenal – Newcastle maçı da hakem anlamında çok tartışmalı geçmişti. Yine yapmayı sevdikleri ve daha önce kullandıkları bir yönteme başvurdular ve VAR kayıtlarını açıkladılar. Konuşmalar çok net, her şey açık ve ortada. Art niyet veya benzeri bir durum da yok. Bunu açıklayabilmelerinin sebebi, yine yukarıda olduğu gibi standartları olması ve hatalarının kamuoyunda “hata” olarak algılanması. Tabi ki ada basını çok serttir ve bunların acısını çıkartır ama altında bir şey aranmaz. Aslında burada şeffaflık ve algı arasında bir yumurta-tavuk ilişkisi var. Şeffaflık olduğu için algı böyle, biraz da algı böyle olduğu için şeffaflık var. Ama kilit nokta şeffaflık tabi, bunu geçtiğimiz hafta hakemlerin performanslarını ve kararların değerlendirmelerini açıklayacağını belirten TFF’den daha çok göreceğimiz için umutluyum. Ne kadar şeffaflık, o kadar katılım, o kadar ekonomi, o kadar değer demek…

Kısa Kısa…

  • Arda Güler’in sakatlığı konusunda, Real Madrid daha açıklayıcı ve bilgilendirici olabilir. Hem kendi taraftarlarına, hem de geleceğimizde oynayacağı rol sebebiyle Türk taraftarlarına, ilgili sakatlık süreci bu kadar kompleks hale gelmişken, bunu borçlu olduklarını düşünüyorum.
  • Hakan Çalhanoğlu Serie A’da 37.golünu attı ve en çok gol atan Türk oldu. Bunun havasını yine az attık bence…
  • Alperen Şengün’ün en başından beri hayranıyım. Sonunda gerçek potansiyeline yakın oynamaya başladı. Medya başlıklarını Wemby’den çaldı, Jokic’le olan düellosu ile de NBA’e seviyesi için mesaj verdi. Yürüyedur Alpy…
15 Kasım 2023, Çarşamba 17:17
YAZININ DEVAMI

‘’İkinci Devre Başlıyor‘’

Ülkenin futbol gündeminin kaosa sürüklendiği veya sürükletilmeye çalışıldığı günlerde, aslında gerçekten önemi olan bir dönem de bugün itibariyle başlıyor. Avrupa gruplarında ikinci devre zamanı geldi. Hem yerleştiğimiz 9.sırayı perçinlemek hem de 8.liğe göz kırpmak elimizde şahane fırsatlar var. Önce Galatasaray’la bugün imkansızı deneyip, olmazsa sonraki maçlara odaklanacağız, sonrasında Fenerbahçe ile liderlik ve Beşiktaş’la da gruptan çıkma mücadelesi vereceğiz. Galatasaray ve Beşiktaş’ın 2.olarak, Fenerbahçe’nin lider olarak Avrupa’da yoluna devam ettiği senaryo en hedeflenebilir senaryo gibi duruyor. Tabi futbolcular saha içine konsantre olurken, futbolun içindeki birçok aktör, futbolu saha dışına çekmeye çalışıyor. Arka planda ne gerekiyorsa yapalım ancak kamuoyu önünde gerçek gündemden kopmayalım. Türk futbolunun istikrarı düzenli Avrupa başarı ve katılımından geçiyor, bu bence iki kere iki dört kadar net. Umarım futbolcular ve teknik heyetler dönemdeki gelişmelerden etkilenmez ve gemiyi limana yanaştırırlar…

Yeri Gelmişken…

Türk futbolunda birçok farklı camiadan birçok farklı ses yükseliyor. “İtiraf” niteliğinde açıklamalar, enteresan istifalar, agresif başkan açıklamaları, manasız ve çok ileri giden kulüp beyanatları gibi durumlar konuyu sürekli ısıtıyor. En son Murat Ağırel’in de ortaya koyduğu yasa dışı bahis ile ilgili olan dosya da olayları başka bir boyuta getirdi. Ülkede her nerede bir yolsuzluk, yasa dışı operasyon varsa tabi ki hızlıca müdahale edilsin ve dursun. Sonuçta şeffaflık, hesap verebilirlik ve adil olmak, bir sektörün büyümek için sahip olması gereken unsurlardan en önemlileri belki de. Ancak bu tartışmaları ve çözümlemeleri kamuoyu önünde yapmak hem işin içinde olan suçlulara bir uyarı gibi oluyor, hem de safsataya da mahal veriyor. Kanıtsız iddialar havalarda uçuyor. Böyle konuları biz kamuoyundan takip etmemeliyiz, devletin birimleri ya da ilgili kurumlar gerekeni yapar üzerine de biz en son bir sabah operasyon başlatıldığını duyarız ve gözaltına alınanlar olur. Aynı Adnan Oktar operasyonu gibi. Burada tüm paydaşların bu konuya bu anlamda gerekli hassasiyeti göstermediğini düşünüyorum. Belli ki odanın içinde bir fil var ve uzun zamandır oturuyor. Bu fili odadan çıkarırken ışıkları kapatmak lazım ki filin odada olduğunu bilip ona yem atanlar konuya uyanmasın. Belki de iş işten geçti ama yine de bir temizlik yapılacaksa bu “çaktırılmadan” yapılmalı…

Çimden Elmas olur mu?

Barcelona geçtiğimiz günlerde Nou Camp çimlerindeki karbondan oluşan 0.5 karatlık elmasları satışa çıkardığını duyurmuş. Sınırlı sayıda üretilen elmasların maliyeti 2.500 Euro. Üretilen adet de 1957. Şahane bir iş, her yerin suyuna çıkarmak ve bundan kazanç elde etmek işte budur. Belki Barcelona için bir futbolcunun yıllık parası ama hiç yoktan yaratılan yaklaşık 5 milyon Euro’luk bir kaynak. Altyapı için, pazarlama için, tesisler için çok büyük para. Kulüplerimiz henüz daha kendi oyuncularının şöhretinden yeterli parayı kazanamadığı veya bu oyuncuların ünlerine göre ürünler yapamadığı için bu nokta biraz hayal gibi gelebilir. GS Store, Fenerium, Kartal Yuvası. Buralar ülkedeki taraftar sayısını ve camia büyüklüklerini düşününce, bir de buna oyuncuların kaliteleri ve şöhretleri eklenince para basma yerlerine dönmüş olmalıydı…Biz yine de söylemiş olalım…

08 Kasım 2023, Çarşamba 15:28
YAZININ DEVAMI