‘’Jesus'a 7, Kartal'a 1‘’
Fenerbahçe Yönetimi, Jorge Jesus’a karşı maddi konulardaki cömertliğini İsmail Kartal’a göstermemiş. Yaptığım istihbarata göre iki teknik direktörün sözleşmelerinde dağlar kadar fark var. Mesele Jesus’a yıllık 7 milyon Euro ödeyen yönetim, Kartal’a yıllık yaklaşık 1 milyon Euro ödeyecek. Jesus’a ödemeler Euro üzerinden yapılırken, İsmail Kartal TL kazanacak. Aldığım bilgilere göre Fenerbahçe Yönetimi yeni hocasına yıllık 30 milyon TL verecek. Bu para her ay 3 milyon TL maaş olarak 10 ay hesaba yatacak.
Kartal’a ‘ekonomik’ yaklaşım
Fenerbahçe şampiyon olursa, Kartal’ın primi 20 milyon TL olacak. Süper Kupa primi 2.5 milyon TL, Ziraat Türkiye Kupası primi ise 3 milyon TL olarak belirlenmiş. Konferans Ligi primleri de kademe kademe olacak. Bu kupa kazanıldığı takdirde İsmail Kartal 10 milyon TL prim alacak. Görüldüğü gibi Başkan Ali Koç, Jesus’a cömert, Kartal’a ise ekonomik yaklaşmış.
Tüccar çıkınca...
Yaptırdığı transferleri de hesaba katarsak Portekizli hocanın bir sezonda Fenerbahçe’ye maddi olarak büyük hasar verdiğini görüyoruz. Düşünün, Jesus 7 aldıysa İsmail Kartal 1 alacak. Sonuç mu? Fenerbahçe servet ödediği hocayla ligi yine hüsranla kapattı. Neden mi? Teknik direktör diye getirdiğin tüccar çıkarsa, sonuç sürpriz olmuyor. Jesus’un yeni adresi de bunun en güzel örneği.
‘’Fenerbahçe'nin hayati bir yılı‘’
Fenerbahçe’de gerek başkanın, gerek teknik heyetin, gerekse futbolcuların hayati bir yılı, sezon açılımıyla başladı. Başkan Ali Koç geldiği günden beri futbolda başarıyı yakalayamadı. Başarı gelmeyince de ‘hedef başkan’ durumuna düştü. Göreve geldiği gün hem kongre üyelerinin hem de taraftarın kendisine sonsuz güveni vardı. Camia, Ali Koç’la beraber şampiyonlukların ve kupaların geleceğinden emin, beklemeye geçiyordu. Ancak evdeki hesaplar çarşıya uymadı. Şampiyonluk özlemi Koç’la beraber 9 yıla çıktı.
Bu defa durum farklı
Jesus’la geçen seneyi de çöpe atan Fenerbahçe, yeni sezona ‘yine yeniden’ İsmail Kartal ile giriyor. Son gelişinde başarılı olduğu söylenen Kartal’ın bu defa işi kolay değil. İki sezon önce görev yaparken, Fenerbahçe 10 kişi kalmış Gençlerbirliği’ne evinde yenilip, kupaya ve ardından da Konferans Ligi’ne veda etmişti. Tek kulvarda yarışan takımın lig ikinciliği teselli olmuştu. Bu defa durum farklı. Takım 3 kulvarda yarışacak. Ligin 4 büyükleri şampiyonluk parolasıyla yola çıkacak.
Baskı ve stres
Fenerbahçe için de şampiyonluk artık olmazsa olmaz konumda. Bu, takım üzerinde büyük bir baskı ve stres oluşturacak. Onun için ben bu sezona Fenerbahçe adına ‘hayati’ diyorum. Şampiyonluk gelirse, başkan Ali Koç bir 3 yıl daha göreve devam eder. İsmail Kartal da uzun yıllar futbol takımının patronu olarak kalır. Aksi olursa diye soranlar olabilir. Onlara cevabım şu: Başkan Ali Koç ve İsmail Kartal’ın uzun yıllar Fenerbahçe’de görev alamayacakları kesinlik kazanır.
‘’Teknik direktör toto‘’
Yıllardır Fenerbahçe’yi takip ederim, Ali Koç dönemi kadar ‘teknik direktör toto’ oynandığını görmedim. Sezon açılacak, hâlâ belirsizlik sürüyor. Jesus, giderken yaptığı açıklamada, görevi bırakacağını birkaç hafta önce başkana ilettiğini söyledi. Bu yönetime yaklaşık 1,5 ay kazandırdı. Ama gel gör ki her sene başında olduğu gibi camia, taraftar ve medya papatya falı açmaya devam ediyor. Son durak İsmail Kartal gibi duruyor. Peki Kartal başarılı olur mu? Geçtiğimiz günlerde Elvir Baliç ile bir canlı yayındaydım.
Baliç: Bu kez farklı
Ona bu soruyu sordum. Şöyle dedi: “Geçen dönemle bu dönemi karıştırmamak lazım. O dönem başarısızlık da dahi suçlanmayacak bir İsmail Kartal vardı. Takım iddialı durumda değildi. Stressiz oynarsan, işler farklı olur. Bu defa öyle değil. Şampiyonluk hedefleyen büyükler var. Mutlak şampiyonluk isteyen Fenerbahçe camiası, hoca ve oyuncular üzerinde müthiş bir baskı oluşturur, bu yüzden yeni teknik adamın işi çok zor.” Baliç’e hak vermemek mümkün değil. Fenerbahçe camiasının önümüzdeki sezon olmazsa olmazı şampiyonluk. Benim merak ettiğim bir aşka konu da transferler. Yönetim tüm hızıyla transfer çalışmalarını sürdürüyor. Bu çalışmaları kafalarına göre yapıyorlarsa, skandal. Teknik direktöre göre yapıyorlarsa, o zaman takımın patronu belli demektir. ‘Sürpriz yapmaya meraklı Fenerbahçe Yönetimi, hepimizi ters köşeye yatırır mı?’ diye düşünmüyor da değilim
‘’Bir yudum mutluluk‘’
Maç başladı, Başakşehir ne olduğunu anlamadan Batshuayi’nin golüyle Fenerbahçe öne geçti. Golün asisti sahanın yine en iyilerinden Arda Güler’den geliyordu. Golü yiyen Başakşehir, rakibinin presinden bunalıp, oyuna bile ortak olamadı. İlk 30 dakika dolarken Arda Güler yine akıl dolu pasla bir atak başlattı, Arao kale önüne kesti, Milli Takıma seçilen kaleci Muhammed topu elinden kaçırınca Batshuayi gollerini ikiledi. Bu golden sonra sahanın tek hakimi Fenerbahçe oldu. Düşünün ilk yarı bittiğinde Başakşehir’in kaleye yolladığı tek şut yoktu. Devre 2 farkla bitince, ikinci bölümde Fenerbahçe oyunu rölantiye aldı. Başakşehir biraz kıpırdanır gibi oldu, kale önlerinde gözükmeye başladı. Bitirici ayakları sahne alamayınca kaderine razı oldu.
Gecenin tek çirkinliği…
Fenerbahçe zor gözüken 90 dakikayı kolay yoldan kazanıp kupayı 9 yıl sonra müzesine götürdü. Maçla ilgili birkaç not düşelim. Fenerbahçe’de gecenin yıldızları Arda Güler, Ferdi ve Zajc ( Jesus’un onu dışarı alışı yanlıştı) idi. Gecenin tek çirkinliği ise devre bitmeden oyundan alınan Caner Erkin’nin kendisine kucak açan Başakşehir formasını yere atışıydı. Ziraat Türkiye Kupası Fenerbahçe müzesine giderken camia teselli olarak “Bir yudum mutluluk” yaşıyordu. Ne diyelim kazanılmış kupalar her zaman alkışlanır..
‘’Jesus'u alkışlayın (!)‘’
Bu Jesus’un büyük maçları kazanamaması elbetteki tesadüfi değil. Maç Fenerbahçe’nin bir yerde prestijini kurtarma oyunu. İlk 45 dakikaya bakıyorsun, takımın isabetli tek şutu, tek pozisyonu yok. Ancak bunlar tamamen Jesus’un eseri. Galatasaray karşısına da, inat yaparcasına 3’lü defans ile çıkıp bu maçta sahada olması gereken İrfan Can ve Emre Mor’u kulübede bırakıp Rossi ile maça başlamanın açılımı ne? Her maça çift forvet (Valencia, Batshuayi) çıkmak şart mı? Defans arkasına atılan her top rakibe pozisyon bulduruyor ısrar niye? (Zaniolo’nın golü böyle geldi, Peres kırmızı kart gördü) Takımın belli bir oyun planı yok. Bütün ümit şahsi becerilere ve duran toplara kalmış. Arda Güler çizgiye hapis, Kazımcan’dan da kelepçe yiyince etkisiz. Batshuayi, Rossi hiç yoklar. Valencia yalnızları oynuyor. Zajc ve Ferdi sahada çıpınanlar. Fenerbahçe devreyi yenik bitirince, Jesus’un müthiş (!) hamlesi geliyor. Rossi dışarı, Osayi içeri sağ beke, Ferdi sol beke. (İlk 45 dakika çöpe) Fenerbahçe bir ümit saldırırken, yine defans arkasına atılan bir top bu defa son adam pozisyonundaki Peres’i yakıyor.
Komedi hamleler...
11 kişiyle varlık gösteremeyen Fenerbahçe, İcardi’nin golüyle maça havlu atıyor. Jesus mu? Kafa yaparcasına Arda Güleri dışarı alıp Emre Mor’u sahaya sürüyor. Pedro ve King’i oyuna alışı ise tam komediyi andırıyor. Sonuç Galatasaray hem şampiyonluğu hem de maçı hakkıyla farklı kazanıp alkışı haketti. Unutmadan, Galatasaraylılar’da gelen şampiyonlukta kendilerine yardımcı olan Jesus’u alkışlasınlar.
‘’Alkışlanan olmak ister!‘’
Son yıllarda böyle bir ezeli rekabet yaşamadık. Genelde iki büyük, bu tür 90 dakikalara şampiyonluk hesapları yaparak çıkarlardı. Şampiyonluğu kolay yoldan kaybeden Fenerbahçe, taraftarının en azından gönlünü almak için bu maçı kazanmak zorunda.
Ligin sonu geldiğinde nihayet doğru bir 11 yakalayan Jesus, bu maçta macera aramayacak, son kazanan takımı sahaya sürecek. Ancak bu defa rakibine karşı mutlaka 4’lü defans oynayacak. Maçın öne çıkan ismi bana göre Arda Güler olur.
Ferdi Kadıoğlu, İrfan Can, Zajc ve Valencia da oyunun kaderini belirleyecek ayaklar olacak. Hafta içini kutlamalar ile geçiren rehavet içindeki Galatasaray’ın en büyük avantajı onu ateşleyecek seyircisi.
TESELLİ OLUR
Kupa töreni öncesi Sarı-Kırmızılı futbolcular, stadı dolduran taraftarlarına bir Fenerbahçe galibiyeti armağan etmek isteyecektir.
Şampiyonluk gelmediyse, Fenerbahçeli mutlu olmaz. Ama unutmamak lazım ki, evinde yenildiği Galatasaray’ı kendi evinde yenmek, şüphesiz Sarı-Lacivertli taraftarlara sezon sonu tesellisi olur. Maçtan önce alkışlanma muhabbeti çok konuşuldu.
Fenerbahçeli futbolculara, "Şu anda aklınızda olan nedir?" diye sorsalar, “Şampiyonu yenip alkışı biz alalım” olur. Kısacası alkışlamak değil, alkışlanmak isteyecekler...
‘’'Esmer günler'‘’
Fenerbahçe maça adeta golle başladı. Genç yıldız Arda Güler’in mükemmel asistini Valencia golle sonuçlandırdı. Jesus bana göre birazda tribün baskısından artık ilk 11’ler için toto oynayamıyor. Son maçları kazanan takımı sahaya sürüyor. Halbuki Zajc ve Arda Güler’i haftalar önce bu takıma monte etse, şimdi çok farklı bir Fenerbahçe konuşuyor olurduk.
Tehlikeli bölgedeki Antalyaspor, beklediğimiz oyun planıyla sahadaydı. İyi kapandılar, ani ataklarla golü kovaladılar, pozisyonda buldular. Kazanmaktan başka çaresi olmayan ve hata yapma lüksü bulunmayan Fenerbahçe’nin üstündeki streste ister istemez onları kontrollü oyuna yöneltti. Oyunun ikinci bölümünde Sarı - Lacivertli futbolcuların ayakları sahada, akılları dışarda olunca futbol vasatın üzerine çıkamadı.
King'i toplasan...
Maç kopmamışken son 20 dakikada, Batshuayi ve Valencia’yı dışarı alıp Pedro ve King’i , yuhalatmak için Rossi’yi oyuna alan Jesus, bu takımın asla hocası olamaz. Pedro ile King’i toplasan bir Haji Wright etmez. Neyse uzatmayalım, bana göre kaçan şampiyonluğun başrol oyuncusu Jesus’tur. Maçtan sonra Fenerbahçeliler tahminin o ki rahmetli Kayahan’nın “Esmer günler” şarkısını mırıldanıyorlardır. “Yine bana hüsran, bana yine hasret var.”
‘’Umutsuz yaşanmaz‘’
Umutsuz yaşanmaz derler. Fenerbahçe de son bir umutla Antalyaspor maçına çıkıyor. Şampiyonluk hesapları yaparken, beklenmedik puanlar kaybeden (Son İstanbulspor ve Giresunspor maçları) Sarı-Lacivertliler önce kazanacak, sonra umutla Ankara’dan Galatasaray’ın puan kaybı haberinin gelmesini bekleyecek. Ancak maç ‘çantada keklik’ 90 dakikası değil. Rakip Antalyaspor tehlikeli bölgede. İyi kapanan, çabuk atağa kalkan bir takım. Jesus’un maçta rotasyon yapacak durumu yok. Sahaya büyük ihtimalle son kazanılan Sivasspor kupa maçının 11’ini sürecek. Önde baskıyla ve seyircisinin müthiş desteğiyle Sarı-Lacivertli takım bir an önce sonuca gitmeye çalışacak.
Futbol mucizeler oyunu
Maçın favorisi tartışmasız Fenerbahçe. Arda Güler, Ferdi Kadıoğlu, İrfan Can ve Valencia oyunun çilingirleri olur. Liderin Ankaragücü maçı da kolay değil. Fenerbahçe kazanır, lider puan kaybederse, son hafta bize müthiş bir final izlettirir. Her ne kadar, Galatasaray’ın ikili averaj avantajı olsa da futbolun mucizeler oyunu olduğunu unutmamak lazım. Fenerbahçe için ‘zor dostum zor’ desek bile, geriye kalan 90 dakikalar merak ve heyecan uyandırmaya devam ediyor. Bakalım sürpriz puanlarla zirveden uzaklaşan Fenerbahçe bu defa sürpriz puanlar ile zirveye yaklaşabilek mi? Kadıköy’de umut ve heyecan hiç bitmez.