Bornova Stadı önünde beyaz keten elbiseli, hasır şapkalı sırılsıklam bir beyefendi vardı. Sordum ‘kim o ?‘ İzmir meteoroloji müdürü dediler! Galatasaraylılar da, meteoroloji müdürü gibi bembeyazdı! Yani hava şartları herkesin formatını bozmuş, dün İzmir’de. Yollar batak, saha rezil, zemin felaket. Aynen 50 sene öncenin şartları. Yegane fark zemin toprak değil, çimen yeşili! Bu bataklığı sağlamak için üste para alıp köşe dönenler var biliyor musunuz? Beyler yeşillenirken futbol ve kulüpler zemine batıyor! Penaltı kaçıran Borges’e ‘neden?’ demem. Savunma ve hücum işlerine uğraşanlara da ‘asla’ eleştiri getiremem. Yıldırım’ın Gümüş’e gıcığı mı var bilemem! Ayarlarına güvenmedi gece boyunca gitti. Bu arada saha şartlarıyla müsemma bir gol, Göztepeli Reis’ten asist, Sinan’dan son dokunuş ve Galatasaray 1-0 önde 73’te.

Gecenin sorusu?

Futbolun ve sporcuların sağlığı adına gereken neyse o mutlaka yapılmalı. 4X4 aracın dahi diferansiyel dağıtabileceği zemine insan adelesi kurban edilemez. Edilmemeli!

Maçın starı

Muslera’nın 20’de çizgiden çıkardığı top gecenin akışını değiştirdi.

Maçın olayı!

Fatih Terim’in taraftarlarıyla kucaklaşıp, 3 puan sevincini makamında Muslera’nın 20’de çizgiden yaşanması.

Kısa mesaj

Galatasaray‘ı yıpratmaktan sorumlu, Aslan görünümlü naylonlara mesajı gerçek aslanlar verdi nokta.

Türk futbolu unutulamaz iki efsane solağı; üst düzey sol ayak zekalarını değil çok yönlü futbol projelerini yansıttı. Tur yolunda, Mustafa Denizli ve Sergen Yalçın’ın akıl uygulamalarını izledim. Keyif aldığımı da söylemeliyim.

İlk 10 dakika Alanya sağ kanat ataklarıyla kendini hissettirdi. Kasımpaşa ise daha sonra elde ettiği her topu, Ufuk’a doğru ivedilikle tahvil ederek, Alanya yüreklerini pırpır ettirdi. Gol için Kasımpaşa’nın çok şehvetli gözüktüğü dakika 15 var, 25’te devreye girip Alanya’nın görebileceği olası kırmızı karta, mani olan VAR var. Oyuna hakim oldukları halde, 59’da ucuz kartla kendini dışarıda bulan Josue var. Bahattin Şimşek’in iyi niyetinden emin ama tecrübesinden kuşkuluyum bu arada ! 105’te Tregezuet şık vurdu, gole yine direk mani oldu. Ceyhun yokladı 108’de, top fresh kalecide. Cenk Ahmet hakem marifetiyle cenke giremedi, Popov’lu Kasımpaşa topu o esnada kaleye Tarkan plasesiyle girdi, 1-0 şimdi. Dakika 13 değil ama 113 Alanya’ya uğursuz geldi, son düzlükteki hakem marifetiyle ! Hayırlısı...

Bülent Korkmaz ve Hikmet Karaman’ın, örnekledikleri akıl oyunları keyifliydi, enteresandı. Düşünenlerin; düşüncelerinin, şahit olanları nerelere yönlendirdiklerinin de, sunumuydu tabii! Kimi ‘bu ne?’ dedi. Kimi de ‘bu iş strateji uygulama platformudur’ dedi. Edison ve Tesla’yı, General Patton ve Çöl tilkisi Rommel’i anımsadım. Radyoyu icat eden, ampülü hayatımıza sokan bilginleri, 2. Dünya savaşına yön veren komutanları ve o dönemde nasıl anlaşılamamış olup, çektikleri çileleri düşündüm, 90 dakika boyunca. Soğuk savaş gibi Efsanelerin titiz, kuralcı, mükemmeliyetçi kimliklerinin, Korkmaz ve Karaman’ın ruhlarında barındığını bilirim. Soğuk savaş tadında geçen ama iki tarafın da kaybetmediği bir 90 dakika izledim. Detay ve olasılıklar konusunda uzman 2 teknik adam ve planları resitali. Sürpriz ayrıntıları önce savunma ve yenilmeme adına sahneye koydular ve başardılar. İzlediğim reji; alternatif akım gerçeğini, toplumu mutlu etme adına mutlaka kazanma gerekliliğini de sahneye koyacaktır zamanla. Futbolun sadece futbol olmadığı gerçeğini de! Antalya soğuk savaşı 0-0 bitti.

Galatasaray’ın yediği gollere baktıkça, Sarı- Kırmızılılar’ın ‘Stendhal sendromu’ yaşadığını düşünmemek mümkün mü? Bu hâl feci bir sorun, özellikle savunma aksiyonlarında! Rakibin sürpriz hücum, çalım ve gol arayışları nedenli; çarpıntı, baŞ dönmesi, mide bulantısı başlıyor Galatasaraylılar’da. Milyonlarca Euro’luk starlar, birer acemi stajyere dönüŞüyor o esnada! İlk yarı 2-2 beraberlik ve benzer sıkıntılarla bitti. Halil Umut Meler’e ve VAR yönetmenlerine ‘helal olsun’ demezsem olmaz. Onyekuru çok çalıştı 52 ve 69’da attığı gollerle de, 3 puanı perçinledi. Top Belhanda’nın ayağında jazz ritminde, harikulade bir melodiye dönüşüyor diyorum. Feghouli de kendine geldi harbi. Söylemiştim ‘Galatasaray rakiplerinden kalite ve futbol becerileri olarak çok ileri. Ehhh zor günler de tüm hasara rağmen, geçti gitti! Şimdi Stendhal sendromunu tedavi ve 22. şampiyonluğa devam dönemi... Haydi Aslanlar el ele, kalp kalbe, dirençle hedefe yürümeli!

Gecenin sorusu

Eyyy Galatasaray doğruları adına kellesini koyan canlara, cellat olmaya çalışan bir kısım çıkar hamili ahali! Şu onurlu duruş direniş ve çaba, seni utandırmadı değil mi?

Maçın starı

Onyekuru ve Robinho tabii...

Maçın olayı

Halil Umut Meler şahane bir müsabaka yöneterek; öküz altında buzağı arayan kötü niyetlilere ve hakemlik müessesesini yerle bir etmek isteyen hainlik hamillerine ‘doğru her daim kazanır’ mesajını, bir kez daha vermiştir.

Kısa mesaj

Mesajı gündüz kazanılan zaferde, basketbolcu Göksenin evlat verdi; ‘Haydi Galatasaray sadece gök değil, gün de senin’ dedi... Kutlu olsun...

Açık ve net; Kalede İsmail Çipe olmasa, henüz ilk devrede tur, ‘veleddalin amin el faaaatiha!’

Sonra? Yunus Akgün, 65’te golü attı 1-0’ı Galatasaray yakaladı ama...

Futbola dair hoşa gidecek bir dolu şıklığı da, açıklıkla söylemeliyim, Keçiörengücü sahneye koyduğu gibi, Taha ile 85’te 1-1’i de yakaladı,

2. Lig temsilcisi. Serkan Özbalta ve ekibini şık futbolları, oyun disiplinleri, mücadele kaliteleri nedeniyle kutlamak şarttır, futbol namusu adına. Helal olsun valla.

Keçiörengücü 90 dakika boyunca tempo ve gol arama aktivitelerinden asla vazgeçmedi. Futbolseverleri keyif veren şahane bir kupa mücadelesine çekti.

Dün gece futbolumuzda, zirvedeki havalılara yaklaşmış tertemiz bir kalite güzelliği ve ruh zenginliği izledim. Açık söylemeliyim, futbolumuz adına da umutlanıp keyiflendim.

Keçiörengücü turu kaybetmiş fakat gönülleri kazanmıştır.

Ya Galatasaray?

Maalesef son zamanlarda süre giden, evinde kazanamama ve ikram haline galiba şartlanmıştır! 1-1.

Gecenin sorusu

Formayı adeta zoraki giyen, tüm heyecanını ve motivasyonunu kaybetmişlere yine maaş ve ömür boyu refah ikramiyesi sunulacak mı? Çorbadan oynayan içi geçmiş, işi bitmişler var Fatih Terim... Bunlarla mı uğraşmak kaderin!

Maçın starı

İsmail Çipe turu kurtaran adamdır, biline...

Maçın olayı

Süleyman’ın şutu falso almasa, belki de Galatasaray Türkiye Kupası yolundan falso alıp uçacaktı! Tehlikenin farkında mısın Galatasaraylı?

Kısa mesaj

Galatasaray; savunma, orta alan, hücum etkinlikleri adına çalışma mı yapmıyor? Yoksa futbolcular mı, öğretilenleri uygulamaktan kaçınıyor? Araştırılmalı...

Ümit Öztürk’ün muassır hakemlik seviyesine ulaşmış olduğu açık, seçik izlendi. İtimat telkin etti, dürüst yönetti. Her sporseverin sahalarımızda görmek istediği, erdemli hakem profili budur. Galatasaray dün gece her haliyle; sonuç ne olursa olsun Başakşehir’den daha kaliteli ve üst düzey futbol yapısı hamili olduğunu örneklemiştir, nokta! İlk 10 dakikada Visca’nın haksız düdük aramasına, Öztürk ‘devam’ dedi ve hakkaniyetle oyunu yönetti. 18’de İrfan Can’ın savunmayı iskambil destesi gibi dağıtıp Fernando, Serdar ve Muslera’yı küllükte ezilmiş havana purosundan beter etmesi de şık bir futbol görselliği. Başakşehir savunmasının sancılı gözüktüğü anlarda da, kalitesi diplomalı Mert penaltı yapmak zorunda kaldı. Eren’e nasıl ziyadesiyle salladıysam; penaltı atışındaki yüreğine ve şut kalitesine de, ‘helal olsun’ demem gerek: 1-1. Dün gecenin enerjik Aslan posteri, şampiyonluk iddiası adına ümit verdi. Güven Galatasaraylı aslanlarına... Hedefe ulaşacak, aşık olduğun armada...

Gecenin sorusu

Güven veren hakem olduğunda, ne denli huzurlu bir 90 dakikanın yaşanabileceğini herkes gördü değil mi? Cezalara hiç itiraz etmeyeceksin ‘ÇİBKB’ iyi mi! (Çıkar İçin Birleşen Kulüpler Birliği)

Maçın starı

Eren’in penaltı vuruşundaki yüreği gecenin, Ümit Öztürk‘ün yönetim adaleti de sezonun yıldızı, elbette dersidir. Anlayana!

Maçın olayı

Müsabaka başladığı anda geçmiş alışkanlıklarıyla hakeme yaslanma ve herkesi kandırma alışkanlığına yeltenen bir kısım Başakşehirli futbolcular; hiç alışık olmadıkları bir yönetimle karşılaşında 90 dakika boyunca bocaladılar!

Kısa mesaj

Galatasaray ve TFF üzerine oynamaya çalışan iç ve dış güçler. Dürüst ve erdemli yiğitler, bu oyunu bozacak ve hak yerine gelecektir. Emin olunuz!

Akhisarspor, Sevilla 90 dakikaları hariç, diğer rakipler karşısında; gruptan çıkabileceği futbol performansı örnekledi. Örnekledi fakat maalesef futbolumuz Avrupalı rakipleri karşısındaki, malum absürt halinden kaçanlarla, aymazlıklarla ve deneyimsizlikle daha da öteye gidemedi! Doğru planlanmış oyun düşüncesi, fizik ve çabukluk kalitesi; eyleme geçildiği anda olmadık hamlelerle, beklenmeyen işler üretiyor! Tabii bu mantık dışılık, herkesi yerle bir ediyor! Mesela Elvis Manu 32’de penaltı aramakla değil, topla uğraşsa, 34’te Barbosa akla ziyan vuruşu kale dibinde yapmasa, Onur 90 artıda kendini fuzuli yere atmasa ya!

Deneyim kazandı

Biz futbol düşünürlerinin; içinden çıkamadığı durumları, paradoks olarak uydurması, masallara dalması gerekmeyecek o zaman! Çatışkı ve çelişki içinde kıvranmaktan da kurtulurduk, çabaları dürüstçe gol atmaya yetse. Akhisar çok puan alacağı yerden tek puanla çıktı neticede: 0-0. Yek puan çok deneyim yani.

Fatih Terim Porto maçı öncesi basın mensuplarının sorularını cevapladı. Cevapladı da mesele oynanacak müsabaka gelmeden, farklı istikametlere doğru yollandı ! Açık ve net Galatasaray’ın yaşadığı problemlerin ana merkezi, geçmiş yönetim defoları ve TFF başkanına sıkıntı yaşatmak isteyen bir kısım iç mihraklar merkezlidir. Bu konuları zaman içinde paylaşacağım .

Fatih Terim ; Gomis transferi merkezine çekilen toplantıda mesajı asist tadında net verdi anlayana! “İdari ve teknik bir karardır, Galatasaray yararına olacağı ve iki santrfor transfer edileceği için alınmıştır. Fakat bu transferler maalesef yapılmamıştır. O dedi, bu dediye gerek yok. Fake hesaplarda hiç kimsenin kafasını karıştırıp, bulandırmaya da gerek yok. Hedef saptırma gayretinin de zerre yararı yok !”

Terim söyleminden net olarak anladığım budur. İşler iyi gitse ‘tık’ çıkmayacak. Ama olmadık goller kaçıp, inanılmaz cezalar uygulanıp, bir kısım düdük ve VAR olanları yok etmeye uğraşıp, üstelik başarınca bu hale gelindi. Güven duygusu zayi olan futbolcunun ; beynindeki karmaşa, oyun esnasında ayağında olur pranga nokta ! Yönetimin verdiği sözlerle ilgili uygulanamama defoları varsa hele, o da bir ayrı vakıa!

Fatih Terim’in 96 - 2000 arası yönetim mandepsilerine getirildiğini en iyi bilenlerden biriyim. Hangi yönetici; en iyi futbolcuları satmak için neler yaptı, ne anlattı ve ne işlere daldı bilirim. O yüzden de, şu anda Terim ne hissediyor yüzde 100 tahmin edebilirim.

Şu Porto bir aşılsın hele, bakacağız esas postere... Hayırlısı !