‘’Nekropolis & Nekrosaray‘’
Zelzele bilimiyle ilgilenen uzmanlarımız, ifadeleri çerçevesinde hangi felaketi algılıyoruz ? Beklenen (İnşallah olmayası) Marmara depreminde, İstanbul'un bir Nekropolis haline geleceği. Yani ölüler şehrine dönüşeceği ihtimalini!
Galatasaray'ın son Divan Kurul toplantısı da açıkçası bana, Nekrosaray çağrışımı yaptı. Sarı Kırmızılı Divan sahnesinde rol alan ; Dursun Özbek ve Levent Nazifoğlu şahsında, cehennemde çırpınan günahkarları izlememiz şansını, henüz bu alemde yarattı!
Çünkü Galatasaray'ın felakete doğru gidişatını, tam 21 yıldır Fanatik sütunlarında dile getirdim. Duymazdan gelen Divan, fiskos takımı, götürgenler ekibi, Başkanı-maşkanı, güya yönetimi, barı-marı, rant umarı sözde Galatasaraylı felaketi yaşayacaktı... Yaşadı!
Ölülersaray yönetimi eski leşkeri Nazifoğlu bazı gazetecilerin, yönetimden muntazam nakit indirdiğini ifade etti. Ayıp olur diye de, açıklamadı. Esas ayıp açıklamamak değil mi? Müstafi leşker herkesi zan altında bırakmaktan vaz geçip, doğru olanı yapmalı. Aksi halde, duyacaklarına şaşmamalı. Kimse evi ekmeği, namusuyla oynatmaz nokta.
Açık ve net söylüyorum Türk futbolunda sporculardan, yöneticilere oradan teknik kadro ve menajerlere korkunç bir soygun çarkı dönüyor. Aksine iddia edecek olanın alnını karışlarım. Böyle bir çıkar çarkı içine, bi-günah namusuyla çalışan erdemli emekçileri sokmaya çalışan, günahkar şerefsizlere de gerekeni yaparım... Bilesiniz.
‘’Canımı ye canımı!‘’
Geçen sezon kanımızı kurutan Galatasaray, bu sezon farklı olacak. Neden? Geri pas yapa yapa, cümle Aslanlar’ın ciğerini yiyen, yüreğini çürüten, bezdirici saha kombinasyonları yoktu dün gece. Belli ki stratejik değişim, tribün çoşkusuna paralel olacak bu sezon. ‘Ee o zaman ciğerimizi kurutan, yüreğimizi boğazlayan geçmiş sezon bunalımlarına veda ettik’ diyelim mi? Yepyeni oyun heyecanı ve özlenen coşkuya ‘canımı ye, canımı’ teşekkürünü ekleyelim. Galatasaray’ın topu önde kazanma arzusu mükemmeldi... Fakat arka tarafın da kazandığı topu, öne ve doğru yöne aktarması bir başka güzellikteydi. Rakibin toparlanmasına meydan vermeyen; “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz” harekatı henüz ilk yarıda 3 gol getirdi.
Kutluyorum seni
Tudor Bu arada da, duran toptan yine bir kafa golü yenildi! Tabii Kayserispor’u mükemmel basketbol set oyunu nedeniyle kutlamalı... Galatasaray’ın da duran her topta, rakip “durmayan adamı” gereği gibi takip etmesini de istemeliyiz. Bu çok ciddi bir savunma defosu çünkü! Her rakipte, Kayserispor mahmurluğunda olmaz, bilinmeli! Marius ‘ölüm emri’ gibi bişiler demişti Kayseri’de. Rumen dostumuzu uyarıyorum, özgün Kayseri mutfağı Romanya üretimlerine hiç benzemez. Hele hele pastırma ve mantı! Ayar kaçarsa sıkıntı yaşanır. Ölüm o zaman akla gelir! Kayserispor kadavra değilde, ölüden az hallice sahadaydı... Tolga, Belhanda, 37 ve 87’de Gomis çifte tabancalı Nev Tommiks, maden suyu gibi golleriyle Marius’u ayılttı! Galatasaray 4-1 Kayserispor... Sana çok salladım ama şimdi de, içtenlikle kutluyorum Tudor!
‘’Beyin yok!‘’
Galatasaray sözde şık, gösterişli, süslü püslü ve umutlu ama beyin yok beyin! Ee olmadığında da, akıl ve akıllı futbol aksiyonları üretmek, mümkün olmuyor elbette. ‘Tur bizim olacak’ diyen Igor Tudor, futbol doğrularıyla alakası olmayan, bir garip futbol müfredatı hazırlamış. Mesela iki bek Linnes ve Carole, android telefon devrinde, harcanan onca dövize karşın manyetoludan beter vaziyette. Stoper Maicon prostatlı ihtiyarın teşaşür ameliyesi gibi. Bunca özürlü ortamında Muslera da aşırı hararet kaynaklı, su kaynattı! Önce 39’da sarı, sonra 58’de Ahmet’in tuhaf kol hali nedeniyle, yapmak zorunda kaldığı penaltıda da, kayışı kopardı, Alman çaldı Nouri ve 0-1.
Yazıklar olsun...
Bu gol tribünleri dağıttı ama dev futbol koordinatörü mektepli Cenk ve Dursun & yönetim göbek saplaması kırık kamyona dönmüş olsa da yıkılmadı. Külliyen ayaktaydı! Cengiz abi de, zaten canından can gittiği için, kefeniyle gelmiş ama her tür söylem ve ilçede 7 sülaleyi kapsayan teşvik (!) nidalarına karşı da, yağmurluğunu giymişti.
69’da Ahmet’in tesadüfen gelen topu, rakip ağlara tepmesi sadece 1-1’i getirdi. Hepsi o! Bruma, Sneijder, Balta, Podolski ve Sabri gibi futbolculara karşı, imitasyon futbolculara milyonlarca Euro akıtan sözde Galatasaray yöneticileri, uyuyan divanı ve trans halinde uyurgezer sorumsuz kongre üyeleriyle şunu dedi “böyle başa, böyle traş!” Östersunds’a başarı olanağı tanıyan eşsiz elemanlar ve bu beyinsiz kadroyu kuranlara, rezilliğin oluşturulmasına destek verenlere, yazıklar olsun... Nokta.
‘’Potter'in takımı ders verdi!‘’
Nev sezonun ilk resmi maçı için dün akşam İsveç’te sahaya çıktı Galatasaray. Rakip Östersunds 1996’da kurulmuş bir kulüp. Kuzey ekibi 4. Ligden çıktığı yolda, ilk kez yakaladığı Allsvenskan’da başarılı performans gösterip, Avrupa Ligi 2. ön eleme turu hakkını kazanmış. Yani “geçmişinin, geleceğinin” en önemli müsabakasını oynuyor. Külli değeri Galatasaray’ın bir futbolcusu kadar dahi etmeyen, Graham Potter’in takımı ders verdi! Tabii anlayana ve avanta kovalamayan, futbol erbabına.
Merdiven altı ürünler
İlk 45 dakikada suni çim üzerinde, suni ve imitasyon bir Sarı-Kırmızılı yapı vardı. İkinci yarıda zaten merdiven altı ürünleri hiç sırıtmadı, bir güzel yattı ve battı! Östersunds fizik gücü, çağdaş futbol düşünce ve uygulama arzusu, şık çalımlar ve pas yapısıyla çok iyi işler yaptı.
Yazıklar olsun!
Allah’tan cacık ve yoğurt kıvamındakiler arasında, ilk yarı sarımsak gibi faydalı Ahmet vardı. Sonra tamamını nane bile kurtaramadı, Tudor da maydonoz olmaktan başka işe yaramadı! Tabii 68’de
sözde Aslan’dan korkmuş, Ghoddos’un saman gibi savurduğu, “Cenk dursun, Sabri uçsun” modeli savunmaya acemi tarafından bir usta gol geldi. Ahmet’in sarmısak etkisi de, savunmacı leşkerler de bu esnada kayboldu! Eyyyy İgor Tudor;
1-0 ve zaten 90’da 2’ncisi de geldi, 2-0 bitti. Uzun lafın kısası Talimhane yedek parçacısına, vaziyeti ve olan biteni tarif etmek lazım. En kral İmpala, Belair hatta 8 ocak Fairlane dahi, tevzi makarası olmadan yürümez. Süslü püslü ve dehşet pahalı haliyle yolda kalır. Adamın yüzünü de, fena halde kızarttırır! Adam olanın tabii... Suratına gizli pençe kösele taktıranın değil. Yazıklar olsun!
‘’Şekeriniz kutlu olsun...‘’
Sevgili Galatasaraylılar geçmiş Şeker bayramınız kutlu, yeni sezonunuz umutlu, transferleriniz tatlı inşallah, başarılı olsun. Olsun da!!! Bayramın kutlu olması dışında, harbi taraftar nasıl umutlu, mutlu ve moralli olsun? Hele hele bu eşsiz (!) akıllarla! Olmaz, olamaz yani... Florya mektepli futbol direktörünün cenk seferleri sayısı, muhteşem Süleyman’ı dahi kıskandıracak miktara erişti. Muhteşem Süleyman bile dizi boyunca at sırtında prostattan inledi, otağında memeli basur kaynaklı az buz ızdırap mı çekti? Fakat Galatasaray mukimi businessclass plakalı Pegasus gibi uçuyor, 5 star otellerde transfer, fin hammam ve jakuzinin balını çıkartıyor.
Nasılsa masrafları kulüp ödüyor!
Çıkartsın tabii, nasılsa masrafları kulüp ödüyor. Her fedakarlık da, zaten arma için ya! Kombineler nasıl bu arada? Aklıma da, şu soru gelmez mi? Sayın dinleyiciler ‘futbolcu transferi için ülkemizde fıldır fıldır dolaşan Made in Italy, Russian veya Germany ya da UK hatta France kulüp direktörüne hiç rastlayan var mı?’ Nasıl alışveriş ne tür alemdir, bu fıldır fıldır cenk fotoğrafı sizce? Bizim T.M. kulüp direktörleri, menajerleri, yöneticileri, başkanları malı almak için de, satmak için de deplasmanda. Galiba var bi ince iş, bu mecralarda! Ama what acaba? Zaten transfer mevsimi döneminde “kaçak et” kesimini önleme adına, Rusya’dan kesilmiş hazır et transfer edeceklermiş ama bize ne!
O zaman Poldi&Bruma neden gitti?
Bakalım Florya işlerine. Belhanda için France Nice opsiyon kullanmadı, üstelik kontratı 1 yıl sonra hitam edecek! Ama taşeron tapulu şarj dinamosu gibi diyar diyar dolanan kiralıklar kralına; bonservisi için 8, kendisine de Galatasaray statükosu gereği 3 milyon yıllık layık görüldü. Siz böyle görürsünüz de Allah reva görür mü? O zaman Bruma’nın, Podolski’nin klozet yoluna gitmediğini kim iddia edebilir ki? Galiba Musa Çağıran’ı da 2 buçuk milyon bonservisle çağırmışlar! Gomis için yola en önce zaten eski danışman çıkmışmış. Yancı mektepliler bıkmadan hep aynı adrese gidiyor, aynı bala parmak atmaktan da hiç vazgeçemiyor! Muslera’ya rağmen; Galatasaray gemisi de, kalesine bol gollü hamule yüklemeye doyamıyor. Fakat ilginçtir esas işi “damat, kayınço, amcaoğlu, ürkmez, korkmaz” bitirip yüzdeyi iç edince, 500 yıllık Galatasaray aşırı diyabetten çime serilip, ağır komaya giriyor! Kutlu, insülininiz hazır olsun yani...
‘’Şans kapıyı çalınca!‘’
Dursun Özbek dedi ki, “Ergin Ataman’a verdiği hizmetlerden dolayı teşekkür ediyorum. Çok güzel günler yaşadık beraber ama Ataman’ın ‘ücretsiz çalışırım’ demesi yanlış ifade. Herkes bugüne kadar ücretini almıştır, bundan sonra da alır. Ben bu ifadeyi söylenmemiş kabul ediyorum...” Özbek’in söylemini eksik buldum doğrusu! Başkan şöyle demeliydi, “Galatasaray’da çalışan çalışmayan, hatta uygulamalarıyla kasayı tamtakır bırakan herkes ücretini, bahşişini fazlasıyla...
Hatta peşin peşin almıştır. Zaten bu kafalar yüzünden de, kulübün elinde malk mülk kalmadığı gibi buzzz adamız da erimiş, maalesef yan yatmıştır!” Nokta. Aslında şansın Östersunds kulübünün kapısını nasıl çaldığını anlatabilmek için başlamıştım yazıya. Fakat 30 sene spor camiasında hiç görmediğim mektepli Talimhane otomotiv esnafı, harbiden kafamı bulandırdı. Topsakal ve Özbek’in aldığı her karara onay vermek için, kanun hükmünde kararname mi çıkardınız arkadaş? Ayıptır yani!
Bir Tarık etmiyorlar, ama...
Şans Östersunds’un kapısını nasıl çaldı? ‘Tak’ diye çalmadı tabii, kurada çarptı. İranlı Ghoddos boşuna korkup ‘kabus gibi’ demiş. Başlarına talih kuşu kondu da haberi yok! Galatasaray’ın topu az biraz dürten adama, 3 milyon Euro’yu derhal toka ettiğinden 23 yaşındaki santrforun haberi yok. 2 buçuk milyon Euro bütçeli Östersunds’un külliyen bir Tarık Çamdal dahi etmediğini nereden bilecek ki sabi? Türkiye ayak işleri ve top kakmayı az becerenden, Karun’lar üretilen bir masal ülkesi değil mi!
İsveç ligindeki 4-4-2 formatında üretilen; Irak, Nijer, Greece, Kongo, Serbia, England ve İsveç harmanı futbolun İngiliz yönetmen eşliğinde, eşsiz zenginliğin kapısına kadar geldiğini birileri anlatı, anlattı...
Aksi halde Grande fırsat kaçtı! Harry Potter’in beyaz perdeden bulduğunu, Graham Potter ve futbolcuları ülkemiz yalan dolan sahnesinden neden bulmasın değil mi yani?
‘’Güle güle Podolski...‘’
Alman yıldız giderayak çok değerli bir söylem üretti. En az attığı goller, verdiği emekler, elbette son olarak 34'te Gümüş'e ürettiği asist kadar değerli. Peki ne demişti Poldi? "Her sezon yeniden 100 milyon borçlu olmak yerine, finansı doğru yapıp hem dengeli hem de başarılı gitmek ve doğru bir yapı üretmek mümkün!" Bir futbolcu akıl üretir de, bu denli doğru akıl üretir mi? Demek ki Podolski önündeki mallara değil, kulübün doğru geleceğine ve tertemiz yönetilmesi gereğine de bakıyor! Güle güle Podolski...
Podolski'nin önerdiği yol doğru da, bu memlekette yöneticiler doğru mu peki? Ne gezer! Şapşik mösyöler kendilerine emanet edilen kurumları yönetmekten değil de, batırmaktan sorumlu adeta. Sapasağlam Made in Germany gönderiliyor, yerine aynı paraya ne olduğu belirsiz bir Fransız toplama ürünü getiriliyor! Eldeki mevcutlar mükemmeldi ya! Haydaaa.
Altın üretmeye devam!
Sinan Gümüş altın üretimlerine devam ederken, hiç mutlu değildi. Haklı da! Adam sezonun her dakikasını mükemmel kullanmış fakat kendisine bir tuhaf davranılmış. 34'te attı, sonra 77'de Linnes'in harika getirdiği topu mükemmel tamamladı ve 1-1'lik vaziyeti 2-1'e taşıdı ve gitti! Konyaspor'un Fofana marifeti, Ömer Ali katkısıyla ürettiği ve 3'üncü taksitte Selim vasıtasıyla Galatasaray savunmasını kaşık oltası yutmuş kofanaya çevirdiği pozisyon aslında sezonun tamamı resmiydi!
Ön tarafa Tommiks, Teksas, Kinova arayacağınıza arkaya Baltalı Zagor, Tarzan, Sezgin Burak markalı Tarkan, olmadı Kara Murat ya da 'Savunmayı kurtaran adam' bulun... Florya'yı da Daltonlardan temizleyip, Red Kit'i serbest bırakın... Çözüm budur!
‘’Vaziyetle müsemma!‘’
Last Mohikan fon müziği eşliğinde sahaya çıkan Aytemiz Alanyaspor ve Galatasaray bilinen vaziyetleriyle müsemma bir ilk yarı sundu! İlk yarılarda (29) en çok gol atan konuk yine ilk yarıda kazandığı 3 golle namını süsledi. Bu alanda en çok yiyen (30) ev sahibi de kalesinde ilk 45’te kabul ettiği 3 golle, savunma ameline kati sadakat örnekledi. Alanya 1-3 Galatasaray.
Gümüş’ten altın vuruş
14’te Bruma tezliği ve 1-0. 17’de yine Bruma çabuk geldi, Podolski vurdu Lazic çizgiden çeldi ve dönen topa Gümüş altın vuruş ekledi: 0-2. Ee, bu iştaha Love cevap vermeden duramazdı tabii... Semih’e ‘V’yakayı boş ver bisiklet yaka sana daha çok gider’ deyip genç stopere boşa pedal çevirtip işi yerden bitirdi 1-2... Susic seslendi ‘I love you Love’ 24’te Podolski yokladı Haydar ve direk golü önledi. Linnes 27’de çok çabuk duhul etti Alanya alanına ve Sinan ikiledi: 1-3. Karşılıklı hal hatır sormalar eşliğinde ilk devre bitti.
Sakin kalınca
İkinci yarı Alanya tempo yükseltmek isterken, Galatasaray sakin kalmayı tercih etti. Sarı- Kırmızılılar’ın forma destinasyonu alt yapı zenginlikleri dahilinde ekli, oyuncu hareket ettiğinde uzayan tasarıma sahip turuncu şeritin bulunduğu kırmızı şortun üzerindeki elin de uzaması gerektiğine şartlanan Ahmet 76’da kıyafet gustosuna uygun, futbol standartlarına aykırı harekette bulununca penaltı ve Love: 2-3. Başkan adayı Albayrak ağladı ve bağırdı ‘No I love you, Love’
Topal Aslan kadrosu
Üzerinde çizgisel grafik bulunan kırmızı çoraplardaki grafik nereye ve nasıl batıyor? Net olarak görülemediği gibi, oyun da bitti. Avrupa şansı için inim inim inlenilirken, Başakşehir müsabakası topal Aslan kadrosunu yapan akıl kimdi ? Araştırılsın!