Arama

Popüler aramalar

‘’Borçlusun Obama!‘’

Demokrasinin beşiği namıyla maruf Amerika! İşte o sözde demokrasi yuvası ülke restoranlarında siyahi vatandaşlara yemek servisi yapılmayınca, bir olimpiyat şampiyonu altın madalyasını Ohio nehrine attı, ardına bile bakmadı! Yine o dönemde... Sözde barış ülkesi USA gençleri, Vietnam savaşına gönderilip, sıra sıra tabutlarda dönmeleri seyredilirken; Ali bu hale itiraz etti, ‘Benim Vietnamlılar’la sorunum yok ki’ dedi ve ünvanı gitti! Demokratik (!) şartlarda maddi manevi çoook eziyet çekti... 36 yaşına kadar number one olup 37’si nakavt, 56 müsabaka kazanan, Malcolm X’in yakın dostu Muhammed Ali ve benzerlerinin eşsiz mücadelesi, Obama’ya, ABD başkanlığı yolunu açtı. Zorlu mücadeleyi geçmiş zamanın, yiğit siyahi yürekleri çok şeyleri kaybetmeyi sineye çekerek kazandı... Bu nedenle ‘Borçlusun Obama...’

Floyd Patterson’dan sonra, unvanını yeniden elde eden ikinci boksör Muhammed Ali 1978’de boksa şampiyonluk apoletiyle veda etti. 17 ocak 1942 Kentucky-Luisville doğumlu eşsiz insan 1964-1978-1978 Dünya Ağır Sıklet Boks Şampiyonluğu’nu 3 kez kazandı. Muhammed Ali unvanını 19 kez, insanlık değerlerini yaşamı boyunca korudu. 1984 senesinde parkinson hastalığına yakalanan Ali’ye, o haliyle kaybettiği 2 maç yaptıran şartları ve organizasyonu elbette tarih yargılayacak ve insafsızlığın hesabını umarım soracaktır! Muhammed Ali yaşam ebadı ringlerle sınırlı kalmayan bir renkti, 11 Eylül vakasında da susmadı, olaya girdi itfaiyeci kaskını giydi, ‘İslamiyet barış, dostluk, elbette doğru insanlıktır’ mesajıyla kandırılmak istenen halklara ve meczuplara, nakavt değerlerinde çakmayı bildi! Mekanı cennet, rahmeti çok olsun... Fatiha’larınızı esirgemeyiniz, eşsiz şampiyonumuza...

05 Haziran 2016, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Borçlusun Obama !‘’

Bir zamanlar demokrasinin beşiği namıyla maruf Amerika! İşte o sözde demokrasi ve insancıllık yuvası ülke restoranlarında siyahi vatandaşlara yemek servisi yapılmayınca, bir olimpiyat şampiyonu yumruklarıyla kazandığı altın madalyasını Ohio nehrine attı, ardına bile bakmadı! Yine o dönemde... Sözde barış ülkesi USA gençleri, Wietnam savaşına gönderilip, sıra sıra tabutlarda dönmeleri seyredilirken; şampiyon bu hale itiraz etti 'benim Wietnamlı'larla sorunum yok ki' dedi ve ünvanı anında gitti, pür demokratik(!) şartlarda maddi manevi çoook eziyet çekti... 36 yaşına kadar number one olan 37'si nakavt, 56 müsabaka kazanan, Malcolm X'le yakın dostluğu dikkat çeken Muhammed Ali ve benzerlerinin eşsiz mücadelesi, Obama'ya Başkan'lık yolunu açtı. Zor çok zor mücadeleyi geçmiş zamanın, yiğit siyahi yürekleri çok şeyleri kaybetmeyi sineye çekerek kazanmıştı... Bu nedenle 'borçlusun Obama ...'

Floyd Patterson'dan sonra, ünvanını yeniden elde eden ikinci boksör Muhammed Ali 1978'de boksa şampiyonluk apoletiyle veda etti. 17 ocak 1942 Kentucky-Luisville doğumlu eşsiz insan 1964-1978-1978 Dünya ağır siklet boks şampiyonluğu'nu 3 kez kazandı. Muhammed Ali ünvanını 19 kez, insanlık değerlerini yaşamı boyunca korudu. 1984 senesinde parkinson hastalığına yakalanan müslüman şampiyona, o haliyle kaybettiği 2 maç yaptıran şartları ve organizasyonu elbette tarih yargılayacak ve insafsızlığın hesabını umarım soracaktır !
Muhammed Ali yaşam ebadı ringlerle katiyen sınırlı kalmayan, dünya alemi külliyen saran mükemmellik destanı, güzel insanlığın rengidir. Siyahilerin ve müslümanların alnına çakılmak, boynuna takılmak istenilen onca hainliğin önünde durabilen, yere sermeyi de bilen Altın Yumruk, tabii ki eşsiz erdemdir... 11 Eylül vakası yaşandı ! Muhammed Ali susmadı, olaya girdi, itfaiyeci kaskını giydi , yardımını esirgemedi 'İslamiyet barış, dostluk, elbette doğru insanlıktır' mesajıyla kandırılmak istenen halklara ve meczuplara, adeta nakavt değerlerinde çakmayı da bildi!

Mekanı cennet, rahmeti çok olsun... Fatiha'larınızı esirgemeyiniz, eşsiz şampiyonumuza...

04 Haziran 2016, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Fıtratımızda var, son anlar!‘’

Biz ‘bitti’ demeden bitmez doğrudur ama ya biz ‘başladı’ demeden karşımızdakiler başlarsa? Mesela dün gece bizimkiler oyuna başlayamadı bir türlü! Allah’tan Montenegro’lu konuklar da başlamadı ve herhangi bir tatsızlık yaşanmadı. 36’da Sarı-Kırmızılılar tek topta 5 kişilik geri ordumuzu pert vaziyete düşürdü. Jovovic çıkardı Becirac vurdu. Bu pozisyonda Volkan harbi kurtarıcı oldu. 6’da Çalhanoğlu, çarpanoğlu olacaktı olmadı. Arda ile Tosun alışverişi 11’de uymadı. 45’teki Oğuzhan girişimine kadar, akılda kalan başka bi şi olmadı! Bu arada Antalya tribünleri ve Terim mükemmel renk yapmış ama forma renkleri harbiden olmamış! Demirperde ülkeleri giyerdi, böylesi yüreklerde buz gibi esen cansız renkleri. Aynı ruhsuzluk ve cansızlık sahadaki takıma da sirayet etmiş. Mavili yiğitlerin hali Akdeniz akşamları vaziyeti değil, forma ruhundaki arıza kaynaklıdır ! Adale sakatlığına maruz kalabilecekleri aşırı gayrete dalmamaları da, mazur görülmeli! Önce sağlam kafa, sağlam vücut, relax modunda tempo ve huzur aman olmasın muzur. Sonra haydi Fransa!

Antalya güzeldi...

Renksizliğe renk katma uğruna Çinli Burak ve 86’da muazzam bir gollük atak yapan şahane Mor’u ardından da rakibi yıldırmak adına Şahin’i kattık oyuna. Mallı da sahaya dahil oldu ve sanırım futbol malsızlığına, mülki çare bulundu, çocuk beyin hasarından son anda kurtuldu. Karadağlı kardeşimize de geçmiş olsun tabii. Sırp ekolünden gelen 10 yıllık Montenegro futbolu, temiz futbol oynadı. Alman hakem iyiydi. Antalya güzeldi... Bu memlekette sadece ‘İstanbul Boğaz’ı, raki, balik, kebap’ ürünü güzellikler yok yani! Yeni Türkiye&Whitesea’mız da var... Biz ‘bitti’ demeden bitmeyen,Türk futbol dünyamız var... Arda uzattı ve Topal fıtratımız dahilindeki son dakika golünü attı 1-0...

30 Mayıs 2016, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kutluyorum...‘’

Galatasaray henüz dakika 6'da şık organizasyonuyla Podolski ayağı, 9 ve 12'de ezberlenmiş pozisyonda yine Podolski vuruş kalitesiyle gol tehlikeleri yarattı. Carole 20'de ince işçilik gösterisiyle resital yaptı ama Podolski ters ayakta kaldı! Fenerbahçe ilk tehlikemsi atağı da, dakika 26'daydı. Sonra önde, arkada, havada çok etkili olduğu dillendirilen Kanarya darbeyi havadan yedi! 31'de kornerden gelen topa Denayer kafası, o kafaya uzanan Podolski kellesi ve 1-0 Galatasaray öndedir şimdi.

Fenerbahçe fıtratına hakim bunalıma, Kennerman gibi Kalkavan'da fena halde girdi! Mesela Souza'nın kartlık hamlesini es geçti, olmayan korneri verip 'product by hakem' oldu yaşanan karmaşaya! Uzun sözün kısası ilk 45 dakika sonunda Fenerbahçe'nin 1-0 yenik vaziyette soyunma odasına gitmesi dahi başarıydı sanki! Kanarya zerre ortada yoktu yani.

Riekerink eğer devre arası gelmiş olsaydı, Galatasaray çok daha başarılı olabilirdi demek ki. Aslan'ın her geçen hafta iyiye giden resmi, takım olma hali ortada. Takım oluşturma konusundaki hakkaniyet ve tutarlılığı da. 65'te Gümüş'ün yerine Sabri katılımı da doğru tercih, kıpırdayan Fenerbahçe'ye karşı gerekli önlemdi. Ba'nın direkten dönen topuna Denayer karşılık verdi, günün başarılı ismi Fabiano önledi. Fernandao gözükmeye başladı, Nani tehlikeli toplar taşıdı. Markovic öne, Gökhan'da sağ kanada taşındı. Tehlikemsi Kanarya pozisyonları başladı ama olacak o kadar arkadaş. Karşında oynayan, Binnaz değil ki!

Mükemmel oynayan Emre çıktı Linnes girdi. Podolski Fenerbahçe kalesine doğru girdi bir-iki-üç dışarı gitti. Bu arada Hasan Ali depresyona girdi. Galatasaray sadece Ziraat Kupasını değil, çok çok önemli değerler kazandı. Mevcut kadronun zaten var olan kalitesi ve doğru karakteri belgelendi. Fakat şu önemli detay mutlaka değerlendirilmeli daha önce Hamzaoğlu'nun başardığı gibi Riekerink'te gitti, bitti denilen çoook güzellikleri geri getirdi. Kutluyorum...

27 Mayıs 2016, Cuma 10:30
YAZININ DEVAMI

‘’19 Mayıstoss 2016‘’

Yaşadığımız mayıs ayında olan bitene bakınca, hele hele Kayserispor böylesi berbat çarpıldığında ‘bu ayın adı Mayıstoss diye değerlendirilse fena mı olur?’ diye konuştum. Hayrettir toslayan toslayana, siyasetten spora! Siyaseti çok bilenler değerlendirsin de, biz bakalım işimize. Fenerbahçe, Trabzonspor, MİY, Eskişehir, Sivas hatta Gaziantepspor toslaya toslaya pertten beter oldular yani. Aslında Galatasaray da, boynu büküklerden farklı değildi ki! Fakat şu gerçeği de paylaşmak gerek. Riekerink işbaşı yaptığı günden itibaren mantıklı ve istikrarlı işler üretiyor. Oyun işleyişi ve sonuçlar da zaten olumlu performansı belgeliyor. Hollandalı kaynayan kazanda huzuru büyük ölçüde sağladı, 90 dakikalara yansıtmayı da başardı. Bravo yani.

Kupaya sarılma umudu

62’de Selçuk 5. golü attığında, 18’de Muslera, 48’de de Koray’ın çizgiden çıkardığı top dışında kayda değer bir sıkıntı yaşamadı Sarı Kırmızılı kale. Bu arada dikkate alınması gereken bir not var elbette. Emre ceza sahası önünde birkaç serbest vuruşa sebebiyet verdi, tabii ki bu hal tehlikeli! Genç adam daha da özen göstermeli, iki trafiğe de. Hem Kuruçeşme, hem de ceza alanı önüne! Podolski gol perdesini açtı, sezon başından itibaren üst düzey kalitesini anlatmaya çalışanları 1 gol, 4 asistiyle de haklı çıkardı. Gümüş bambaşka bir renk elbette, sim gibi parlak maşallah 6-0 olduğunda hattrick brövesini de kazandı. 75’te Yasin acaba neden yine egoistlik yaptı? Bol gollü ama tenha Arena gecesi mayıs sonu toslama değil, kupaya sarılma umutlarını yeşertmiştir Galatasaraylı camianın... Nasılsa Fenerbahçe çok kulvarda toslamaya alışkın! 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramımız da bu vesileyle kutlu olsun.

20 Mayıs 2016, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Her şey izlenen vaziyetle müsemma!‘’

Galatasaray topçuları adı üzerinde Kuruçeşme azalığı kriterlerinde! Akhisar mı? Zeytin emekçisi resminde! Pozisyon, mal, mülk elinde ama zeytin üreticisinden farksız boşa bakıyor! Kuruçeşme ahalisi mi? Suya sabuna dokunmadan sorumluluktan kaçak oynayıp arkadaki sağlam kale, Muslera’ya dua ediyor. Tam Kuruçeşme löpçülüğü mantalitesi ve üretici reel çilesi görsel temsili yani! Akhisar yüzde 100 goller kaçırdı, Muslera neler kurtardı ama memeye çarpan topta Aslanboğa penaltı çaldı ve 45’te işi Aslan’a bağladı: 0-1. Sonra 60’ta doğru penaltıydı: 0-2.

Durumu talimhane tarifiyle ‘Özbeck’s familiye’ izah edecek olursak, şöyle! Galatasaraylılar’ın aktarma organları, rot, rotil, debriyaj plakası arızalı, aks dağınık! Araç pahalı marka, oldukça da havalı ama tork güçsüz, bakım berbat, kaporta dağınık. Arıza ya serviste ya da mevcut ürünlerde! Kuvvetsizliğin buram buram sırıttığı, güçsüzlüğün kahkaha attığı Galatasaray ile Akhisarspor’un örnek alınası dirlik ve düzeni, bir hatalı düdükle ilk yarıda konuk lehine gelişti ve öyle de gitti ! Aslanboğa dün gece ‘Akhisarboğanaslan’, Muslera’da kalesini kurtaran aslandı 90’a kadar. Sonra örttüğü köşeden Douglao 1-2.

Galatasaray şehirli & kasabalı farkı dengesizliği sapkın zihniyeti gölgesinde 3 puana itilince, mecburen 48 puana yürüdü gitti yani!

16 Mayıs 2016, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sarbi&Gomez farkı!‘’

Napolyon sordu, ‘bu muharebeyi neden kaybettik?’ Cevap verdi subay, ‘önce barutumuz bitti’. ‘Tamam, başka söze gerek kalmadı’ diye, kesti attı komutan. Yeşilköy’den Mardik aradı dün akşam, ‘Oğuz’cum Arena’da vaziyet ne?’ diye. Cevap verdim ‘valla Galatasaray umduğumuzdan çok daha hırslı ve iyi oynuyor, top daha fazla ayaklarında kalıyor ama ev sahibinde Sabri, konukta da Gomez, gol arayıp kalecilere yakın duruyor!’ ‘Mardik’ tamam anlaşıldı vaziyet, başka muhabbete de lüzum yok’ dedi ve görüşmeyi bitirdi!

Kalkavan mükemmel

Oysa Fikret Orman gereksiz söylemleriyle Galatasaray’ı, Özbek yönetiminin sezon boyunca beceremediği kadar mükemmel motive etmiş, Aslan’ı adeta hırs küpü etmişti. Fakat sadece hırs yetmiyor, futbolda iş bitiricilik de gerekiyor. Muslera’nın 10 civarı topu kurtardığını, Tolga’nın da hemen hemen hiç yatmak zorunda kalmadığını söylemem acaba sahadaki manzarayı ifade eder mi? Üstelik Beşiktaş’ın alışılagelmiş orta alan zenginliklerinden uzak olduğu gerçeği de ortada. Ama konuğun gol pozisyonu bereketi de ortada! Hele hele dakika 60’tan sonra. Bu arada Mete Kalkavan’ın mükemmel olduğunu da söylemeliyim. Bir kısım tribün genç hakeme harbi haksızlık etti yani.

Fark ortaya çıktı!

74’te onca konuk tehlikesi sonrası, ev sahibi evinde olduğunu Emre’yle anımsadı. Tolga da kaleciliği hatırladı. Yoksa neden o kritik mahalde bulunduğunu kendisi de düşünmek zorunda kalacaktı. Az sonra sahaya dışarıdan biri girdi, o arada Cenk’in soldan asisti sonrası Gomez’in ayağından top da Muslera’nın kalesine girdi: 0-1 ve dakika 77, işte Gomez işte Sabri. Gol adamlığı farkı yani, 87’de kale sahasındaki fırsatı da yine Sarbi reiz tepti! Eeey Dursun efendi ve ekibi farkı fark edin, Galatasaray’ı yönetmeye boyunuzun yetmediğini de artık keşfedin! Sarı-Kırmızılı armayı bu hale sözde Galatasaraylı kongre üyeleri, divan, mivan ve yılışık danışmanlar, mektepli yanaşmalar getirmiş, tüm maddi manevi değerlerin içine etmiştir. Galatasaray kulübü çıkarsaray çiftliği kriterleri hamili birilerinin beslenme ve yol bulma istasyonudur artık!

09 Mayıs 2016, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Pozisyon çok vukuat yok!‘’

Mükellef bezeli bir sofra düşününüz. Her yudumda tadı damağınızda kalan, mükemmel aroma. Keyifle devam edersiniz di mi, lezzet sofrasına? Dün gecenin futbol tadı da, benzer durumdaydı. Uzun süredir böylesi çekici bir futbol oyunu, izlememiştim açıkçası. Üstelik ilk yarı birlik, beraberlik içinde 0-0 neticelendi ama herkes mutluydu yani.

Karaman forvetine bir ilginç sos katmış! 78 İlhan kenar süsü değil, tabasco gibi yayılıyor her tarafa. Savunma acımsı lezzeti tadıyor ama sürprizi çözemiyor sanki. Galatasaray müdafaasında bu sıkıntı ve merak hali hatalarla belgelendi tabii .
77 Orhan sağdan bir başka bonus olarak geldi ve 78 İlhan'a pasını verdi, direkten döndü top dakika 10'da. Sonra 22'de yine Ahmet İlhan vurdu, top Muslera'nın memesinden sekti, İlhan Ahmet yine denedi bu sefer de Denayer çizgide yetişti! 78 numara az şanslı olsa Rize 2 golle öne geçmişti yani!

Galatasaray'ın da elbette gol girişimleri vardı ama hepsi projede kaldı ! Yani doğru dürüst tehlike mehlike olmadı! Forvette Podolski bildiğimiz lezzet çeşnisi de, ötekiler sirke! Her eve lazım faslından, mevcutta bulunduruluyorlar gibi! İkinci yarıda da, Muslera kurtarışları, Podolski gayretleri vardı genelde. Akyüz Balta'dan kaptı Muslera kurtardı, 54'te Rabia Sercan'ın golü atmasına yine ramak kaldı, İyi ki yine Muslera vardı...

Karaman kaçırdıklarına baktıkça çıldırdı, sakalını yoldu, takımını forvetle doldurdu. Ama çok sevmekle, çok çocuk olmaz ki be hoca! Donk kardeşimiz de, tam bir dank yani. Her top sanki basur gibi 'dank' diye itilir mi be birader? 70'te Sinan Gümüş geldi ama Altıntop hala gelmedi!

Acaba Patagonya'da bir kulübe mi gitti? Gümüş hızla gole gitti az farkla kaçtı 75'te. Podolski boşa kürek çekince 87'de Umut geldi. 90'da Gümüş az daha geceyi süsleyecekti, Gökhan çok şık kurtardı...

Umut yokladı yine olmadı...

90+3'te Semih'in galiba adalesi attı, bu arada da oyun bitti, final gözüktü 0-0

05 Mayıs 2016, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI