‘’Tadic'in devresi‘’
Valencia’da sağ forvette harikalar yaratan Galatasaray’a geldiğinde fena sayılmayacak bir 10 numara performansı gösterip iki şampiyonlukta da rol alan Feghouli artık Karagümrük’ün derin oyun kurucu ön liberosu olarak kariyerine devam ediyor. Kadıköy’de de 4’lü savunmanın önünde oynayan Feghouli’ye Fenerbahçe Szymanski ve Dzeko ile baskıyı şiddetli olmasa da yapmayı başardı. Cezayirli yıldız için bu baskıdan çıkmak, takımının oyun kuruculuğunu yapmak kolay olmadı. Baskıdan kurtulmak için oyunun yönünü değiştirmek istediğinde ise bu kez Fenerbahçe’nin bire bir baskısının etkileri ortaya çıktı. Nitekim bu baskı Karagümrük’e sadece 2 rakip ceza sahasında topla buluşma şansı tanısa da Can Keleş’in golü devrenin tek isabetli şutu olarak kayıtlara geçti. Total olarak ilk yarı futbol kalitesi vasatın altındaydı. Bunda Fenerbahçe’nin baskı kurmasına rağmen Tadiç, Szymanski ve Dzeko’nun etkisiz performansının rolü vardı.
İnisiyatifi eline aldı
İlk yarı ne kadar Tadiç’in devresi değilse ikinci 45 dakika o kadar Sırp yıldızın performansına odaklıydı. Fenerbahçe, başlama düdüğüyle birlikte tempoyu çok yükseltti. Karagümrük’ün Arjantinli kalecisi Dituro, yüksek topta yaptığı zamanlama hatasıyla İrfan Can’ın yüzüne vurarak penaltıya sebep verince maçın senaryosu tamamen Tadic’e bakmaya başladı. Kariyeri boyunca güvenilir bir penaltıcı olan Sırp yıldız penaltıyı gole çevirdikten sonra inisiyatifi tamamen eline aldı. İrfan’ın orta sahada kazandığı topu bir geçiş hücumuna dönüştürmesi ve Szymanski’nin pasını bitirmesi Tadic’i maçın yıldızı yaptı.
‘’10 numara‘’
Kerem Aktürkoğlu lig, Şampiyonlar Ligi ve Milli Takım takvimindeki hemen her maçta oynayıp sadece fiziksel değil mental açıdan da aşırı yıpranmışken Okan Buruk’un Mertens’i kullanması gecenin en doğru kararı oldu. Kerem bu sezon Zaha’nın katılımıyla 10 numaraya kaydığından beri oyun standardında dönem dönem sapmalar yaşıyor. Mertens ise ezelden beri safkan bir 10 numara ve dün Alanyaspor’a karşı forvet arkasının tarifi gibiydi. Önde hemen her hücum aksiyonu onun kramponlarından geçti. Icardi’ye yaptığı nefis asistin üstüne iki de gol ekleyince gecenin yıldızı oldu. Mertens’in yönettiği hücumlarda Zaha ile Icardi harika iş çıkardı. Icardi, geçen sezon inşa etmeye başladığı fenomenlik sarayının aynalarını dün gece iyice parlattı. Alanya’ya karşı ilk yarım saatte tüm hücum aksiyonlarının altına imzasını attı, tüm maç boyunca golü aradı, bir attı iki de attırdı.
Gerçek bir fenomen
Icardi saha dışında tarzıyla, saha içinde meziyetleriyle gerçek bir fenomen. Real Madrid söylentileri devre arasında ciddiye binerse yönetimin başı fena ağrır. Icardi’yi satmak beklenenden daha büyük yara açar. Görünen o ki, Galatasaray’da United maçı öncesi forvet hattında herkes formda. Kerem’in kulübede oturduğu bir gecede Mertens’le birlikte Zaha da büyük fark yarattı. Formda olduğunda topu içeri sürüp sağ ayağına düşürdüğünde yapabileceklerinin sınırı sadece hayal gücü.
‘’Tekil değil blok gidişler‘’
Zajc-Crespo ile Fred-İsmail farkı beklenenden çok daha büyük bir sapma yarattı Kartal’ın ana oyun planında. Crespo, İsmail’den daha temposuz ve top kullanma becerisi zayıf; Zajc ile Fred’in ise dünyaları farklı. O yüzden İsmail Kartal için kâbus senaryolarından biri İsmail ile Fred’in aynı anda yokluğu. Ama İsmail hocanın şanssızlığı bununla sınırlı kalmadı. Aynı anda 3 ana stoperin birden sakatlanması, Fred yokken İsmail’in de kırmızı kart görmesi kadrosu ne kadar geniş olursa olsun Fenerbahçe’yi derinden etkileyen en önemli detay. Özetle Fenerbahçe’yi bu süreçte yıpratan tekil eksilmeler değil, blok halinde gidişler oldu. Fenerbahçe’nin Trabzon, Ludogorets ve Adana Demirspor karşısındaki puan kayıplarının okuması rahatlıkla bunun üzerinden yapılabilir.
Santrfor egosu farklıdır
Futbolda her pozisyon kendince kıymetlidir ama kaleci kazağıyla santrfor forması oyuncular için daha pahalıdır. Kolay sıra gelmez, geldiğinde de çok ekstrem performans talepleri beraberindedir. İsmail hocanın ana oyun planı Becao-Djiku’dan başlayıp, Fred ile gelişiyor, Dzeko ile finalize ediliyor. Şu anda Dzeko’nun gerisindeki ana hat denklemin dışına çıkmış durumda ve üstüne bir de Batshuayi oynadığında Fenerbahçe’nin oyunu tarif edilebilirlikten uzaklaşıyor, oyundaki sapmalar standartın üzerine çıkıyor. Bunu Batshuayi dışındaki herkes böyle okuyor. Batshuayi, Dzeko ile rekabet etmekten ziyade şartlar ne olursa olsun oynamak istiyor. O yüzden oyundan her çıkışında suratı düşüyor, tepkisi yüksek oluyor. Devre arasında takımdan ayrılmak istemesi sürpriz olmaz. Zaten maliyeti yüksek bir oyuncu ve Fenerbahçe, Batshuayi’nin kontratından çıkıp daha düşük kontratlı genç bir santrforla Dzeko’yu yedeklemek isteyebilir. Bu sayede ego savaşı da sınırlanmış olur. Batshuayi ayrılmak isterse bu iki taraf için de iyi olabilir.
King ve Cengiz dönebilirse
İsmail Kartal, Konferans Ligi’nde Tadic ve İrfan Can’ı dinlendirip King-Kent ile Batshuayi’nin bağlantı sorunlarını tolere edebiliyordu. Kent’ten beklenen verim alınamasa da anahtar oyuncu hep King oluyordu. King’in dönüşü İsmail Kartal için nefes açıcı bir rol oynar. Diğer yandan Cengiz Ünder’in sakatlıktan dönüşü, yönetimin de merakla beklediği bir gelişme. Zira Arda Güler’in 20 milyon Euro’luk Real Madrid transferinin ardından 15 milyon Euro bonservis ödenerek alınan Cengiz’den beklenti çok büyüktü. Fakat sakatlıktan dolayı taraftar bir türlü Cengiz’i ağız tadıyla izleme fırsatı bulamadı. Fenerbahçe tarihinin en pahalı transferlerinden biri olma yükünü Cengiz’in taşıyabiliyor olması sadece İsmail Kartal’ın oyuncu portföyünü genişletmez yönetime de rahat nefes aldırır.
Fikstür desteği
Fenerbahçe’yi Milli ara dönüşü iyi bir fikstür bekliyor. Aralık ayının 20’sine kadar sadece 1 kez İstanbul dışına çıkacak. Futbolcular için idmanlardan daha yıpratıcı olan seyahat etmek. Fenerbahçe; Fatih Karagümrük maçıyla başlayacak İstanbul serisinde üst üste iki lig maçını birden Kadıköy’de oynamanın avantajını kullanabilir. Kaldı ki, Ferdi, Samet ve İsmail Yüksek’in Milli Takım’dan yüksek bir moral-formla dönüyor oluşu da İsmail Kartal’ın elini kuvvetlendirecektir. Fred ile Djiku’yu tam sağlıklarına kavuşmadan oynatma riskini de bu sayede bir hafta daha ertelemek mümkün olabilir.
‘’Beklenenden kolay olabilir‘’
A Milli Futbol Takımımız, Kuntz ile tehlikeye attığı, ‘Gitmeyeni döverler turnuvası’nda Montella ile finallerin biletini lider olarak aldı. Lider olarak katılım hakkı tarihte ilk kez gerçekleşti ve bunu Hırvatistan’ın önünde gerçekleştirdik. Fakat bu, ‘Biz turnuvanın favorilerindeniz’ anlamına asla gelmez. Hatta bu zehirli düşünceden uzak durmakta fayda olduğunu EURO 2020’den fazlasıyla tecrübe etmiş olmamız gerekir. Montella çok iyi bir taktisyen olsa da hâlâ oyuna başlangıç planlarında bazı sorunlar var. Fakat sonrasında oyun okumaları ve müdahaleleri Montella’yı farklı kılıyor. A Milli Takımımız’daki oyuncu grubuna bakarsak finallerde gruptan çıkacak bir potansiyele sahip olduğu söylenebilir. Ne var ki, şu anda ciddi bir santrfor sorunsalıyla boğuşur vaziyetteyiz. Haziran’a kadar Enes Ünal, Cenk Tosun ve Bertuğ’un durumunu yakından takip etmek gerek.
Santrfor sorunu çözülmeli
Tamam santrforsuz şekilde gruptan çıkmış olabiliriz ama EURO 2024’te bize iyi santrfor performansları gerekecek. Finallere kadar santrfor meselesini çözersek Montella’nın taktisyenliğinden çok daha fazla yararlanabiliriz. Bunun için biraz da kura şansına ihtiyacımız olacak. 1. Torbadan kaçış yok, asıl sorun 3 ve 4’ten gelecek rakiplerde. 3’ten Hırvatistan, Hollanda’dan, 4’te ise İtalya ve Sırbistan’dan kaçtığımız sürece işimiz beklenenden kolay olabilir. Kura şansı bizi desteklerse sonrası bizim ne oynayacağımıza kalır. İstediğimiz de o zaten.
‘’Vizyon farkı‘’
Montella nefis işler çıkarmaya devam ediyor. Kimsenin beklemediği, hatta 11’ler açıklandığında şaşırdığı kadroyu, Nagelsman’ın 3’lü savunmayla sahaya sürdüğü Almanya’ya karşı taktiksel olarak kusursuz bir fırtınaya dönüştürmek büyük bir antrenörlük meziyeti. Her şey bir yana Kenan Karaman’dan Kenan Yıldız’a geçişimiz bile Montella’nın futbol vizyonunun Kuntz’tan ne kadar farklı bir vizyona sahip olduğunun bir göstergesi. ‘İtalyan teknik direktörler iyi taktiksyen olurlar’ klişesinin Montella tarafından sağlamasının yapılıyor oluşu, ülke futbolu adına mutluluk verici doğrusu. Hırvatistan karşısındaki bire bir baskı oyununa Almanya önünde de 4. dakikada yediğimiz gole rağmen mental anlamda dağılmadan devam etmek Berlin’de büyük bir fark yarattı.
Yıldızlarından biriydi
Almanya’ya karşı oynadığımız ön alanda yapılan bire bir yakın baskılara dayalı bu plan yüksek ihtimal EURO 2024’teki ana planımız olacak. Abdülkerim gecenin yıldızlarından biriydi. İlk yarı Ferdi’ye yaptığı asist artık ezberlediği bir hücum setinin icrasıydı. Neredeyse hiç hava topu kaybetmedi, yüksek isabetli paslarıyla oyun başlangıçlarımızın sorunsuz olmasını sağladı ve elbette kazandırdığı penaltıyla da galibiyetimizin mimarlarından oldu. Artık Hırvatistan’ı deplasmanda yendikten sonra Almanya’yı Berlin’de deviren, bizlere EURO 2024 için büyük hayaller kurduran bir Milli Takımımız var. Bunun için bile Montella’ya teşekkür borçluyuz.
‘’Sadece gol yok‘’
İki hafta önceki Ludogorets maçından bu yana Fenerbahçe’nin oyununa karşı panzehir bulunmuş, yarım saatlik Pendik, 90 dakikalık Abdullah Avcı ve üstüne Ludogorets’in uzun top planları İsmail Kartal’ı hayli zorlamıştı. Kluivert’ın da Ludogorets ve Trabzonspor maçlarının analizinden esinleneceği bir plan beklentiler dahilindeydi. Ne var ki, beklenenin tersi oldu ve Adana Demirspor kalesinden başlayarak pas örgüsüyle oyun kurmak istediği bir ilk yarı oynadı. Bu oyun tercihi, Fenerbahçe’ye sezon başından beri rakiplerini parçaladığı şiddetli ön alan baskısı ve sonrasındaki geçiş hücumlarının yolunu açtı. Dzeko ve Szymanski ile Demirspor’a oyun kurulum aşamasında gelen baskılar henüz ilk yarıda Fenerbahçe’ye tam 13 şut getirirken Kluivert ve öğrencileri Livakoviç’in koruduğu kaleye sadece 1 kez şut deneyebildi. İsmail Yüksek ve Fred’in aynı anda oynamadığı bir günde Fenerbahçe ilk yarı sadece yüzde 43 topa sahip olurken, topun karşısında doğru pozisyon alarak Adana Demirspor’u kalesine getirmedi.
Dzeko ve Tadic yorgundu
İkinci yarının başında Adana Demirspor kalesinden küçük adımlarla çıkmak yerine orta mesafeli uzun toplara döndüğü anda Fenerbahçe’nin elinden en önemli silahını almış oldu. Adana Demirspor’un iki hızlı Yusuf’uyla direkt hücum tercihleri ve Gravillon’un direkte patlayan şutu oyuna bir süre denge getirdi. Dzeko ilk yarıda savunmanın derinine kadar inip oyunun kurulumuna katılıyordu ama ikinci yarıda mesafeler uzadıkça yoruldu. Tadiç, yoğun maç trafiğinde fazlaca yorgundu, Ferdi’nin enerjisi yine dikkat çekiciyd i. Demirspor’da ise açık ara kaleci Ertaç’ın performansı göz kamaştırıcıydı. Fenerbahçe, Fred, İsmail Yüksek, Becao ve Djiku’nun olmadığı bir Adana Demirspor deplasmanında, hem de kötü zeminde 1 puanla dönüp yine liderlik koltuğuna oturduğu için mutlu olmalı.
‘’Seri sonu‘’
Galatasaray geniş bir kadroya sahip ama herkes aynı formda olmayınca Şampiyonlar Ligi dönüşleri Okan Buruk için rotasyon kartını devre dışı bırakıyor. Buruk, ön tarafta Münih dörtlüsüyle çıkarken sol beke yerli kuralı sebebiyle Kazımcan’ı koydu. Ne var ki, Icardi’den Kerem’e, Ziyech’ten Zaha’ya herkes o kadar yorgun görünüyordu ki, henüz ilk yarı bitmeden Buruk’un gözleri kulübede dinamik birilerini aramaya başladı. Her maç iğneyle oynadığı iddia edilen Icardi’nin artık dinlenmesi gerekiyor. Yoksa sadece puanları, 10 maçlık yenilmezlik serisini değil geçen sezon Yunan Ligi gol kralı Bakambu’yu da kaybedecek Okan hoca. Galatasaray’ın bariz bir sol bek sorunu var. Bu sorunu Okan Buruk da kabul ediyor ve sürekli o bölge için doğru adamı arıyor. Kazımcan henüz çok genç ama sahanın en temposuz oyuncularından biriydi. Geri koşularda rakiplerini yakalayamıyor, takımı sete yerleştiğinde hücumu çizgiye doğru genişletemiyor. Angelinho ise istenen seviyeye bir türlü gelemiyor. O yüzden Kazımcan’ı oyundan almak zorunda kaldığında Kaan Ayhan oyuna giriyor, Sanchez sol stopere, Abdülkerim sol beke geçiyor.
Fikstürün azizliği...
Galatasaray fikstürün azizliğine fazlasıyla uğruyor. Oynadığı tüm Şampiyonlar Ligi maçlarının ardından deplasmana gidiyor. Kopenhag sonrası Başakşehir, United sonrası Antalya, Bayern sonrası Rize yine Münih sonrası Hatay deplasmanı. Keza 29 Kasım’daki United sonrası Pendik, 12 Kasım’daki Kopenhag sonrası Sivas deplasmanı gelecek. O yüzden Ndombele’nin artık dönmesi, Icardi’nin dinlenip iyileşmesi, Bakambu’nun oynaması, Kerem’in kafasını toplaması ve sol beke doğru alternatifin bulunması kaçınılmaz. Hatayspor, Galatasaray’ı çok iyi karşılayıp hızlı hücumlar üzerine kurduğu planını kusursuza yakın işletti. Galatasaray’ın yorgun forvetlerinin top kayıplarını doğru geçişlerle cezalandıran Hatay’da Lamkel kariyer maçlarından birini oynadı. 1.93’lük forvet hem müthiş bir atletizm gösterisi yaptı hem de 1 gol, 1 asistle gecenin yıldızı oldu.
‘’Çözümsüzlük‘’
Fenerbahçe bu sezonun en kötü ilk yarılarından birini oynadı. İsmail hoca Tadiç’i sağa, Kent’i sola, Crespo’yu 6 numaraya çektiğine fazlasıyla pişman olduğu bir ilk yarı izledi. Fenerbahçe, topa sahip olsa da pozisyon üretemedi, tek bir korner dahi kazanamadı, akan oyunda bir tane isabetli orta yapamadı, sadece 1 şut atıp, 0.01’lik gol beklentisi yaratabildi. Ryan Kent büyük bir özgüven erozyonu yaşıyor, topla buluştuğunda bir sonraki hamlesini kafasında canlandıramaz durumda. Keza iki hafta önce Kadıköy’de Ludogorets maçını çözen Zajc hem Trabzon derbisinde hem de dün gece beklenenin çok gerisindeydi. Crespo 6 numarada iyi niyetle çaba sarf ediyor ama tempo sorunu yaşadığından rakiplerinden hep bir saniye geride kalıyor. Bu yüzden erken bir sarı kart gördü ve kalan bölümde büyük bir riskle oynadı. Kent’in kötü oyununu sol kanatta oynamasına bağlayan tek Fenerbahçeli İsmail Kartal’dı sanırım. Zira başlama düdüğüyle birlikte Tadiç sola, Kent sağa geçse de değişen hiç bir şey olmadı.
Felaket pas tercihleri
İsmail hoca, İrfan Can ve Szymanski’yi oyuna almak için 63’ü beklemese senaryoyu değiştirmek için daha çok zamana sahip olabilirdi. Fenerbahçe bu değişimin ardından yine topa sahip olmaya devam etti ama üçüncü bölgeye geçen herkes felaket kötü pas tercihleri yapınca takım olarak şuta çıkmak zorlaştı. Bu karmaşanın arasında Batshuayi’nin direkten dönen şutu dışında neredeyse tehlikeli sayılacak tek bir aksiyon gerçekleşmedi. İsmail Kartal’ın stoperde şans verdiği 2006’lı Yusuf Akçiçek ilk maçına oranla gayet özgüvenli bir fotoğraf verdi. Sahada en çok topla buluşan Fenerbahçeliler'den biri olmasına rağmen en az pas hatası yapanlardan biriydi.









































