‘’Fiyasko‘’
Ferdi Kadıoğlu, Cenk Tosun, Enes Ünal’ın sakatlıkları sebebiyle santrfor ve sol bekte büyük bir krizin içinde bulduk kendimizi. Fakat bu küçük çaplı krizi çözmek için Kuntz’un santrfor ve sol bek pozisyonunda eli o kadar da zayıf değildi. Şenol Güneş’in Masuaku’nun yokluğunda iki haftadır sol bekte şans verdiği tecrübeli Onur Bulut’u kullanmak bunlardan birincisiydi. İkincisi ise Galatasaray’ın Ljubljana ile oynadığı rövanş hariç tüm maçlarında 11 başlayan Abdülkerim’in sol stoperde olduğu bir üçlü savunma sol bek krizini çözecek mantıklı seçeneklerden bir başkasıydı. Bu denklem için Abdülkerim’in haricinde Ozan Kabak’ın da olduğunu hatırlatmakta fayda var. Ne var ki, Kuntz’un tercihi bu sezon Valencia’da sol stoper oynayan Cenk Özkaçar’ı sol bek oynatmak oldu. Maalesef bu tercih sol kanattan çıkışlarımızı zayıflattı, Cenk ağır kaldığı için gittiğinde dönüşlerde sol bek kademesinden pozisyonlar verdik. Cengiz Ünder’in sol forvetteki etkisizliği hücumda üretkenliğimizi engelleyen detaylardan bir başkasıydı. Zeki ile aralarında ciddi bir iletişim sorunu vardı ve sağ kenardan çıkışlarımız sorunlu ilerledi. İlk yarıda oyunun defoları gün gibi ortadayken Kuntz’un oyuna müdahalesi için Cenk’in ceza sahasında ıskaladığı toptan golü yememiz bile yeterli olmadı.
Kariyerli ve iyi
Kuntz, Cenk’i sahada tuttuğu her dakika en büyük kötülüğü bizzat oyuncuya yaptığının farkındadır umarım. Kuntz, ‘Vargas’ın kardeşi var mı?’ Diye soruyor ya bizzat Vargas’in kendisi gelse nafileydi. Bireysel olarak acayip kariyerli ve iyi futbolculardan kurulu bir kadromuz olsa da planımız Kuntz’un tercihleri yüzünden tam bir fiyaskoydu. Yıllarca Guidetti ile finallere kadar gelip kupayı alamıyorduk ama Santarelli ilk yılında iki büyük turnuvayı kazanmayı başardı. Demek ki, teknik direktör bir takımın kaderini belirlermiş. Kuntz böyle giderse hepimizden önce Almanya biletini alacak.
‘’Riskli bir durum‘’
Fenerbahçe bu sezon kalesinden santrforuna kadar neredeyse her pozisyonunu güncelledi. Kadro zincirinde rotasyon halkalarının en zayıf olduğu pozisyon şimdilik 6 numara gibi görünüyor. Fakat İsmail Yüksek sezona iyi başladı, oynadığı hemen her maçta beklentileri büyük oranda karşıladı. Oyun görüşü, dinamizmi, yetenekleri düşünüldüğünde İsmail uzun vadede Fenerbahçe merkezinin yükünü çekebilir. Ne var ki, sezon planlaması yapılırken kulüplerin en dikkat etmesi gereken detay; derinlik. İsmail hoca 2022’de Crespo-Zajc, Crespo-Sosa ile çift 8 numaralı oyunu tercih ederek önlerinde Mesut ya da Arda’ya konforlu oyun alanları yaratmayı başarmıştı.
Muhtemelen transfer olacak
Crespo kalacaksa ve planın bir parçası olacaksa bu oyun modeli İsmail hocanın cebinde önemli bir koz olarak durabilir. Zira artık Fred gibi bir maestroya da sahip. Ama Fenerbahçe’nin topa sahip olma halkalarında eksikler var ve bu durum ideal bir 6 numaranın büyük bir ihtiyaç olduğu gerçeğini İsmail hocanın yüzüne çarpabilir. Fenerbahçe’nin hemen her pozisyonda yeterli derinliğe sahip olduğu görülürken ön liberoda sadece İsmail ve Bartuğ ile devam edilmesi risk barındırıyor. İsmail’in Ankaragücü maçında gördüğü basit ikinci sarı kartla atılması gibi olaylar sezon içinde yaşanabileceği gibi sakatlık riskleri de göz ardı edilemez. Avrupa’nın 5 büyük liginde transfer sezonu 1 Eylül’de kapandı. O liglerden sekenleri toplamak için TFF bizim ligimizin transfer penceresini 15 Eylül’de kapatma kararı almıştı. Fenerbahçe’nin 15 Eylül’e kadar vakti var ve uluslararası standartlarda bir 6 numara transferi yapmaları yüksek ihtimal. Ne var ki, bu isim 4 Eylül’e kadar UEFA listesine yetiştirilemedi.
İsmail için avantaj
Fenerbahçe’nin mevcut kadrosu Konferans Ligi’nde grup aşaması için yeterli. Ayrıca bu durum İsmail Yüksek için de önemli bir fırsat. Zira 6 grup maçının tamamında ilk 11 başlama ihtimali var ve bu şansı iyi değerlendirirse yeni gelecek 6 numara ile rekabette fazlasıyla gelişim gösterir. Zaten Fenerbahçe kalecide yabancıya döndüğü için İsmail Kartal ligde İsmail Yüksek’i daha sık kullanmayı tercih edecektir. Yani ortaya çıkan bu yeni durum İsmail Yüksek için yıkım değil. Tam tersi onun sürekli rekabette kalması ve gelişmesi için büyük bir fırsat. Yeter ki, özgüvenini yitirmesin ve rekabetin kendine bakan avantajlarını doğru görsün.
‘’Tepeyi aştılar‘’
İlk yarıda Tolunay Kafkas Fenerbahçe’nin merkezine yoğun bir baskı planladı. Tolga Ciğerci ve Djokanoviç ile İsmail Yüksek’i kapatan Ankaragücü, Efkan, Cephas ve Mujakic ile de Fenerbahçe’yi sağ koridorda sıkıştırdı. Samuel’den gelmeyen topları tolere etmek adına İrfan Can’ın geri geldiği pozisyonların sayısı çoktu ve bu Fenerbahçe’yi hücumda eksik bıraktı. Fenerbahçe sağdan götüremediği topları Dzeko’nun da yardımıyla soldan Oosterwolde ile götürmeyi denedi. Dzeko’nun orta sahanın derinine kadar indiği anlarda Oosterwolde’ye iç koridorda bir pencere açılsa da Hollandalı sol bekin o pencereden sızma hızı ve şekli beklenen etkiyi yaratmadı. Ferdi Kadıoğlu’nun hızı, dripling yetenekleri ve oyun zekasına alışmış bir kadronun hücumda sete yerleşmek için merkezdeki oyunculardan çok ekstra katkı almasının dışında bir seçenek kalmadı. İkinci yarı İrfan’ın içeri kat ederek iç koridoru doldurması, Dzeko’nun başarılı alan taramaları, Osayi-Samuel’i rakip ceza sahasına yaklaştırmaya yetti.
Kaliteyle gidebileceğin nokta....
Nitekim gol de Dzeko’nun asisti, Samuel’in golüyle geldi. Ankaragücü’nün birebir baskılarından dolayı topa istediği oranda sahip olamayacağını anlayan İsmail Kartal, İrfan-Cengiz değişimiyle rakip arkasında daha hızlı olmayı planladı. Fenerbahçe, topa ilk yarıdan daha az sahip olmasına rağmen Dzeko, Tadiç ve Fred’i ceza sahasında topla buluşturdu. Ankaragücü gibi zor bir deplasmanda yine oyuncu kalitesiyle kazandı. Zaten sezonun bu bölümünde kimse yüzde 100 formda değilken kaliteyle bazı tepeleri aşabilirsen bir ay sonra düzlüğe geldiğinde planın gücüyle ilerleyebilirsin. Ankaragücü-Fenerbahçe maçıyla aynı saatte Türk spor tarihinin en büyük zaferlerinden birini bize kazandıran Kadın Voleybol Milli Takımımız’a sonsuz teşekkürler.
‘’Keremler'in gecesi‘’
Galatasaray transfer dönemini hareketli geçirip sansasyonel imzalar attırmış olsa da Ziyech ve Zaha’yı şimdilik kullanamadığı için kadrosundaki derinlik zaafı Gaziantep’te de dikkat çekti. Okan Buruk, Gaziantep karşısına Molde maçının 11’iyle çıktı ama bir farkla; bu kez iki Kerem de hafta içinin acısını çıkartırcasına iyi başlayınca ilk 5 dakikada Kerem Aktürkoğlu’nun biri sayılmayan iki golüyle tabela çok erken 1-0’a geldi. Aktürkoğlu acayip hırslı, Demirbay ise hücumun her sahnesinde yer alacak kadar istekliydi. İki Kerem’in birbirlerini yükselten iş birlikleri bir yana Demirbay’ın ceza sahasına yaptığı 8 numara koşuları maçın kilidini açan en önemli detaydı. Kilit pasları, üçüncü bölgedeki doğru pas tercihleri ve elbette duran toplardaki kusursuza yakın ortaları Kerem Demirbay’ın ışığını ilk kez bu kadar parlak gösterdi.
İletişimin göstergesi
Keremler'in bu formu Icardi’yi de hep oyunda hep tetikte tutuyor doğrusu. Aktürkoğlu lig standartlarının üzerinde bir hıza ve bitiriciliği sahip. Dün gece 3 attı 1 sayıldı ama Icardi’ye yaptığı asist aralarındaki iletişimin ne seviyede olduğunun göstergesiydi. Gaziantep’te erken bozulan ve topun hızını düşüren bir zemin vardı. Düşenin kalkmadığı, kolay faullerin kovalandığı pozisyonların çokluğu ülke futbolunun önündeki en büyük engel. Gaziantep’te de dün gece bu sahnelerin fazlaca yaşanması maçın temposunu büyük ölçüde düşük tuttu. İlk 4 haftalık bölümüne bakınca Gaziantep ligin en kötü futbolunu oynayan takımı gibi görünüyor. Savunmadan top çıkarmakta zorlanıyor, hücumda ciddi bir bitiricilik sorunu yaşıyorlar. Bundan sonrası ne olur bilinmez ama 15 Eylül’e kadar santrfor krizini çözemezlerse işleri düzeltmek zaman alabilir.
‘’King is back!‘’
İlk yarıda 5 sarı kart görmüş olmak endişe vericiydi. Hollanda temsilcisinin aşırı agresif tavırlarına karşı daha soğukkanlı kalmak gerekirdi, özellikle Becao’nun pozisyonunda yürekler ağızda bir kaç dakika geçirdik. Dzeko santrforda aşırı yalnız kaldı. Çünkü Twente, Samsunspor gibi Cengiz ve Tadic’i çizgiye doğru itti. Bir ara Tadic sorumluluk alarak Dzeko ile yer değiştirmeyi bile denedi ama sonuç istediğimiz kadar pozitif olmadı. Devre arası dönüşü Cengiz’i kenara alıp King’i sahaya sürmek İsmail hocanın maçtaki en doğru tercihlerinden biri oldu. Forvette top tutamadığı için arkada net pozisyonlar verdikten 15 dakika sonra da Szymanski ile İrfancan’ın girişiyle Fenerbahçe ideal oyununa kavuştu. King sol forvette fizik kalitesiyle büyük fark yaratırken kazandığı penaltıyla ekmeğini taşta çıkardı. Hayli sert geçen maçın ikinci yarısında Fenerbahçe’nin topu ön alanda doğru paylaşması sonucu Twente’nin tehlikeli geçiş hücumlarından bir nebze korunabildik.
Tek başına çökertti
King’in hücuma getirdiği hareketlilik çok değerliydi. Twente’nin sağ koridorunu tek başına çökertmesi maçın senaryosunu Fenerbahçe lehine değiştirdi. King, gösterişten uzak sessiz sedasız işini yapan, sol kenardaki performansıyla İsmail Kartal’a yeni bir seçenek sunan, Batshuayi’nin ayrılması gündemdeyken santrfora da alternatif olabilecek bir jokere dönüştü. Sanırım ‘King is back’ sloganını sık sık duyabiliriz. İsmail hoca Dzeko’yu 86’ya kadar oyunda tuttu. Bir çok insan bunun aşırı sabır gösterisi olduğunu düşünebilir. Ama agresif ikili mücadeleler kovalayan, ön alanda şiddetli baskı yapan Twente’ye karşı ön tarafa uzun vurup Dzeko’nun indireceği toplar İsmail hocanın ana planıydı.
‘’En pahalı maç!‘’
Şampiyonlar Ligi gruplarına bir adım mesafedeki Galatasaray’da tarihinin en pahalı maçlarından birine çıkacak olmanın stresi Okan Buruk’tan başlayarak tüm kadroyu sarmış gibiydi. Maça yine Molde şaşırtıcı şekilde beklenenden hızlı başladı. Molde’nin hızı karşısında Galatasaray’ın topun ritmini ayarlamak için tempoyu ele geçirmesi Icardi’nin penaltıdan attığı erken gole rağmen mümkün olmadı. İlginç şekilde Galatasaray yüzde 70’lerde topa sahip oldu ama ceza sahası aksiyonlarında Molde’nin üstünlüğünü izledik. Icardi ilk yarıda büyük bir çarpışmanın arasında kalmasına rağmen oyuna devam edebildi. Ama sırtının üzerine düşmesi yürekleri ağızlara getirdi. Buna rağmen Icardi’nin ikinci yarıdaki pergel santrfor rolü etkileyici hücum setlerine dönüştü. Ne var ki Kerem Aktürkoğlu’nun yanlış pas tercihleri birçok pozisyonu doğru bitirmenin önünde engeldi. Oyunun kurulumunda 3 metre yanındaki Kerem Demirbay’a veremediği pası işleyen Moldelileri bu kez Muslera da durduramayınca topu ağlardan çıkardık. Okan Buruk, oyuna 72’de Kaan ve Barış’ı alarak planı değiştirmek istedi. Ama Kaan orta sahada kaldı, savunmada dörtlüye devam edildi. Galatasaray iç koridorları kapatamadığı için pozisyon yedikçe Kaan’ın üçüncü stoper olması kaçınılmaz hale geldi ve bu pahalı maçı yürekler ağızda da olsa bitirmeyi başardık, üstelik Angelino’nun golüyle kazanarak...
‘’Alanya'da sessiz gece‘’
Hatayspor, görkemli Pendik galibiyetiyle sezona başlayınca dikkatleri üzerine çekmişti. Alanyaspor deplasmanında Volkan Demirel ve Ömer Erdoğan’ın mücadelesi fazlasıyla merak uyandırıyordu doğrusu. Hatayspor maçı hep kontrol etmek istedi, tempoyu düşürdü, topun karşısına geçerek pozisyon aldı. Bu kadar kontrol isteği Hatayspor’un üretkenliğini o kadar düşürdü ki ilk yarıda 0.07 olan gol beklentisi 80. dakikaya geldiğimizde 0.02’ye düştü. Gol beklentisinin neredeyse sıfır noktasına kadar düştüğü maçta Alanyaspor, Efecan’ın sağdan getirdiği toplarla bir kaç kez net pozisyon üretti.
VAR’a takıldı
Tayfur’un bir kafa şutu direkten döndü. 89. dakikada merkeze bir de Umut Güneş takviyesi gelince Alanyaspor baskıyı bariz şekilde artırdı. Umut Güneş ceza sahasına ilk yaptığı 8 numara koşusunda golü yaptı ama VAR’dan ofsayt gerekçesiyle iptal edildi. Son bölümleri büyük bir heyecan fırtınasına dönüşen maç golsüz bitti.
‘’İrfan Can şov‘’
İsmail Kartal’ın kafasında ligin santrforu Dzeko, Avrupa Konferans Ligi’nde ise Batshuayi. Forma adaleti açısından bunu yapmak zorunda. Aksi halde böylesine kaliteli, pahalı ve egolu kadroyu bir arada huzurlu şekilde tutmak hiç kolay olmaz. Ne var ki, Batshuayi’nin Twente karşısındaki 70 dakikalık performansı beklentilerin altındaydı. Sağ bek Mert Müldür ile önündeki Ryan Kent’in uyum sorunu da gözlerden kaçmadı. İsmail Kartal’ın da ilk yarıdaki oyuna bakarak bu tercihlerinden memnun kalmadığını devre dönüşünde anlamış olduk.
Sezonun fragmanı gibi
Samuel ile İrfan Can Kahveci’yi sahaya sürdüğü andan itibaren 10 kişi kalmış Twente’nin direncini kıracak hamleyi de yapmış oldu. İrfan Can Kahveci, İsmail Kartal’ın hemen her maçta şans verdiği bir oyuncu. Dün gece de sağ forvette topu sürekli iç koridora çekmesi ve Osayi’ye alan bırakması Fenerbahçe’nin hücum setlerini kusursuza yaklaştırdı. İrfan Can bunu yaparken yaşatacağı sezon filminin fragmanını izletir gibiydi. İrfan için kariyerinde en çok dakika aldığı sezon başlangıcı olmayabilir. Ama en iyi başladığı sezonlardan biri olduğuna şüphe yok. İrfan Can’ın Batshuayi’nin önüne koşu yaparak attığı goldeki sezgi ve atletizmi, peşinden ceza sahasındaki dominasyonuna attığı nefis bir golle daha devam edişi sezona ne kadar hazır olduğunun göstergesiydi. Oosterwolde dün gece stoperde oynamasına rağmen beklentilerin üzerinde oynayan bir başka isimdi. Icardi’nin hafta sonu Trabzon’a attığı kafa golüne benzer bir gol atarak fişeği ateşleyen ilk isim oldu.
Szymanski’nin liderliği
Szymanski oyun standardını her maç biraz daha yükseltiyor. Twente’ye karşı hücum organizasyonlarının liderliğine soyundu, bir gol attı bir de asist yaptı. Polonyalı çok iyi bir yatırım transferi olduğunu maçtan maçta daha iyi gösteriyor