Rams Park’ta sahaya favori çıkan Galatasaray, Beşiktaş karşısında ilk yarıda tek gol atsa da bu sayıyı artırabilirdi. Aslında oyunun ilk 15 dakikasında Beşiktaş rakibinin baskısına baskıyla cevap verdi. Taa ki Icardi’nin kendin pişir kendin ye şeklinde attığı gole kadar. Bu gol Siyah-Beyazlılar için kırılma noktası oldu ve ardından Mert Günok’un kırmızı kartı işin tuzu biberiydi. Pozisyon var uyarısıyla geldi ancak Mert’in son anda elle dokunuşunu gördükten sonra kart doğruydu. 10 kişi kalmanın ve yenik durumda olmanın moral bozukluğu ilk yarı bitene kadar Beşiktaşlı futbolcularda hissedildi. Tabii ki bu psikolojik üstünlük bir anlamda salı günü Şampiyonlar Ligi maçı oynayacak Galatasaray’ı rahatlattı. İki teknik adamın oyun kurgularına bakarsak Okan Buruk orta alanda Kaan Ayhan tercihini yaparak rakibin bu bölgedeki gücü karşısında dengeyi hedeflemişti. İkinci yarıya Beşiktaş etkili başladı ve skoru eşitlemek için risk aldı. Beşiktaş, Galatasaray’ın en zayıf bölgesi sol bekten aradığı golü buldu.

Yenilgi yarıştan kopmak demek

Penaltıdan gelen Icardi golüyle öne geçen Galatasaray kolay geçmesi beklenen bir 90 dakikada özellikle ikinci yarıda zorlandığını söylemek mümkün. Maç öncesi de dengeleri kulübedeki zenginlik değiştirir diye yorum yapmıştım. Gerçekten de Okan Buruk, Angelino zaafını geç de olsa sonradan oyuna soktuğu isimlerle tölere etti ve taraftarının yüzünü güldürdü. Gecenin özeti Icardi’n varsa kazanırsın, öyle de oldu. Beşiktaş için bu yenilgi bir anlamda şampiyonluk yarışından büyük ölçüde kopmak demek. Galatasaray cephesinde ise Bayern Münih maçı öncesi büyük moral oldu.

Almanya’daki Avrupa Şampiyonası’na bir maçlık uzaklıktaydık Letonya karşısına çıkarken... Hırvatistan moraline rağmen oyuna motivasyon açısından düşük başladık. Sanırım rakibin dünya sıralamasındaki durumu etkenlerden biriydi. Montella, kazanan 11’den İrfan’ın yerine eski öğrencisi Yunus’u tercih etmişti. Grupta iddiası kalmamış ve prestij için oynayan kapanan takımlara karşı erken gol sizi rahatlatır. Milli Takımımız da sabırla acele etmeden ama çabuk set oynayıp rakibi hataya zorlayıp gol aradı. Konya taraftarının müthiş desteğiyle geriden ayağa paslarla organize ataklar yapmayı planladık ancak rakipte bu planı bozmak için çıkmıştı sahaya. Nitekim moda deyimle otobüsü kalenin önüne çeken Letonya karşısında ilk yarı ezici bir üstünlük kurduk ama son vuruşlarda etkili olamadık.

Domine ettik...

Aslında Yunus’un ofsayt gerekçesiyle sayılmayan golü zamanlama olarak harikaydı ve rakibi risk almasını sağlardı. Ardından Abdülkerim’in üst direkten dönen kafası, Kerem’in yakın mesafeden sert şutunu rakip kalecinin müthiş bir refleks ile kornere atması bizim adımıza şanssızlıktı. Kısaca ilk yarı Letonya duvarına çarptık ama yıkamadık... İkinci yarı Ferdi’nin yerine Zeki ile başladık. Yine baskıyı kurduk oyunu domine ettik ve öne geçmek an meselesiydi. Nitekim Yunus nefis bir gole imza attı.

Tebrikler Montella

Cenk Özkaçar’ın asistine ilk yarıda saymadınız hadi bunu da saymayın dercesine hareket halindeki topu düzeltip jeneriklik bir gol attı. Ancak öne geçtikten sonra risk alan rakip karşısında etkili hücumlar yapmayı beklerken büyük bir baskı yedik adeta skoru koruma duygusuyla anlamsız bir telaşa kapıldık. Oysa bu kaliteden skoru artırması beklenirken rakibin uzun boylu oyuncularla hava toplarıyla kalemizde tehlikeli anlar yaşadık... O anlarda Galler’in önde olması ister istemez bu maçı mutlaka kazanmamız gerektiğini gösteriyordu. Neyse ki kabustan Samet’in nefis asistinde Cenk Tosun’un kafa golüyle çıktık ve arkası Kerem ile geldi 3-0, ardından Cenk’le dördüncü gol... Ve bu skor aynı zamanda Almanya biletini almak demekti. Tebrikler bizim çocuklar tebrikler Montella iki de iki yaparak bizi Almanya’ya götürdüğün için...

Manchester’dan zaferle dönen Galatasaray, Antalya’da dersini iyi çalışmış bir rakip buldu karşısında. Şimdi teknik direktörlerin ağzına pelesenk olan ‘Makas açıldı’ söylemine Nuri Şahin ben kabullenmiyorum dercesine sahada rakibine kafa tutan bir futbol oynattı takımına. Tabii ki 250 milyon Euro değerinde bir takımın karşısında ondan daha küçük bütçeli takımın handikapları olacaktır. Ancak sahaya 11’e 11 çıktığına göre mücadele edersen disiplinli oynarsan puan almak hiçte sürpriz olmaz. Dün gece Galatasaray geniş kadronun rahatlığıyla sahaya farklı bir 11 ilk ile çıktı. İlk yarıdaki oyun kurgusu pozisyon bulmasına rağmen iyi işlemedi. Antalyaspor rakibinin hücum setlerini işlettirmedi iyi kapandı. Açıkçası önce savunma dedi ve hücumu biraz göz ardı etti Antalyaspor. İlk yarıda nerdeyse evinde gol pozisyonu bulamadan bitirmesi oyun anlayışını anlatmak İçin yeterliydi. Galatasaray’da görünen en büyük zaaf orta alandan gelen toplarda forvetlerin etkisizliğiydi. Özellikle Barış Alper istikrarsız bir görüntü çizerken takımın hücum koordinasyonunda olumsuz bir görüntü verdi. İlk yarıda bizim gördüğümüz Okan Buruk da görmüş olmalı ki Barış Alper’i alıp yerine Tete’yi oyuna sokarak başladı. Baskıyı artıran Galatasaray kornerden gelen golle rahatladı ve öne geçtikten sonra biraz da yorgunluk etkisiyle tempoyu düşürdü.

Durdu durdu noktayı koydu

Dün Galatasaray adına gördüğüm olumsuz tablo savunmada baskı karşısında yapılan hatalardı adeta rakibe ikram edilen gol pozisyonları düşündürücüydü. Özellikle sakatlıktan çıkan Kazım Can çok aksadı ve Buruk bir çözüm üretmeliydi bence. Nelsonn’u stopere alıp Abdülkerim’i sol beke çekme hamlesini biraz gecikmiş buldum. Aslında yenik duruma düşen risk alan Antalyaspor karşısında kaliteli ayaklarla etkili hücumlar yapabilecekken skoru korumak savunmaya yaslanmak pek yakışmadı Manchester fatihine... Her şeye rağmen Anadolu’nun ligdekiler hazır takımına karşı önemli bir 3 puan diyebiliriz Galatasaray adına. İcardi, Antalya’da durdu durdu yine son noktayı koydu ve skoru 2-0’a taşıyarak skoru perçinledi.

Fenerbahçe, galibiyet serisini sürdürmek için çıktığı Rizespor maçında erken bir golle de öne geçti. Daha oyunun başındaki baskı ve Taha’nın hatası Szymanski’nin golünü getirdi. Çaykur Rizespor yeni transferi Shelvy’yi orta alana koyup onun tecrübe ve kalitesinden faydalanmak istedi. Ancak Fenerbahçe’nin sahanın her yerindeki pres anlayışı karşısında ofansif anlamda etkisiz bir konuk ekip izledik ilk yarıda. Fenerbahçe’nin soyunma odasına sadece 1-0 önde girmesi, oynanan futbolla doğru orantılı bir skor değildi. Bir de yapılan transferlerin etkisiyle teknik adamların Fenerbahçe ve Galatasaray hakkında ‘makas açıldı’ söylemleri hiç hoş değil. Bu yenilgiyi tamamen kabul etmek demek ve profesyonel işi yapan birisi için geçerli olamaz. İkinci yarıya da golle başlayan yine Fenerbahçe oldu ve son haftaların formda ismi İrfan Can skoru 2-0 yapıp takımını rahatlattı.

Geçen seneden fark büyük

Sonrasında İlhan Palut’un rakip sahaya takımını taşıma çabaları yetersiz kaldı. Kadro olarak belki kendi kalibresi için geçerli olur ama Kadıköy’de çok silik kaldı Karadeniz ekibi. Fenerbahçe cephesinde ise oyun iştahı, kazanma hırsı üst düzeyde ve kim oynarsa oynasın her şeyin yolunda gittiği bir takım vardı sahada. Dzeko’nun attğı 3. golle bir anlamda maç bitti Rizespor adına. Oyunun son bölümünde fark peşinde koşan Fenerbahçe futboluyla, golleriyle şampiyonluğun en büyük adayı olduğunu gösterdi. ‘Geçen sezon da böyle başlamıştı’ diyenlere sözüm, önemli bir fark var. O da 90 dakika taktik disiplin. Sözün özü; Fenerbahçe hatayı affetmez ve cezayı keser.

Sivas’ta iki çiçeği burnunda teknik direktörün yönettiği bir 90 dakika izledik. Hatayspor geçen haftaki sükseli Trabzonspor galibiyetiyle moralli gelmişti Sivas’a. Volkan Demirel maç sonu konuşmaları ve oynattığı futbolla teknik direktör olarak yeni bir portre çiziyor. Servet Çetin ise içeride takımının ilk galibiyetini alması için yapmıştı planlarını. İlk yarı karşılıklı mücadele ve kontrollü futbolun egemen olduğu bir maç izledik. Her ne kadar Sivasspor baskılı gözükse de Hatayspor defans hatası yapmadan bitirdi ilk yarıyı. İkinci yarı da Sivasspor’un etkili ataklarını gördük, gole çok yaklaştıkları pozisyonlar vardı ama Hatayspor kalecisi Erce’yi geçemedi. Ev sahibi ekip oyunun son bölümlerini iyi oynayan Hatayspor karşısında bir taraftan galibiyet golünü atmak isterken bir taraftan da temkinliydi.

1 puana razı

Özellikle Saiz ile gol pozisyonları üretmeye çalışan Yiğidolar sonradan oyuna giren N’jie ile de etkili olmaya çalışsa da skor üretemedi. Özellikle son bölümde yapılan hamleler iki taraf adına da çare olmayınca Sivas’ta maç başladığı gibi bitti. 90 dakikayı özetlersek; ligde yenilgisi olmayan Hatayspor bu ünvanını devam ettirirken 5. beraberliğini aldı. Ev sahibi Sivasspor ise bu sezon içeride maç kazanma başarısını dün de gösteremedi ve bir puana razı oldu.

Bir erteleme maçı ama öncesinde yaşananlar dün gece bize nasıl bir hikaye yazılır konusunda çok düşündürdü. Çünkü görüntğ; ev sahibinin son oynadığı maçta gördüğü 3 kırmızı ve statü gereği oynamayacak isimlerle birlikte işinin Beşiktaş karşısında çok zor olacağı yönündeydi. Ancak unuttuğumuz spor branşları içinde sadece futbolda bu istatistikler ve eksikler doğru orantılı işlemez. Nitekim ilk yarıda bunun somut örneğini gördük Adana’da. Hep söyleriz atanın ve tutanın iyi olmalı diye. Beşiktaş için bu faktör bu maça kadar çok iyi işlemişti. Ancak kalede Mert ve forvette Aboubakar performansları ilk yarı Beşiktaş adına döküldüler. Zaten Mert sakatlığı nedeniyle ilk yarıyı bitiremeden sahayı terketti ve yerine uzun süredir yedekte bekleyen Ersin girdi. Maça dönersek; Kluviert, Beşiktaş’ı iyi analiz etmiş ve eksikleri bahane edip sistemden ödün vermedi. Ceza alanı dışından gelen gollerle de işleri kolaylaştı. Tribünün desteğiyle de avantajlarını korudular ilk devrede. Tabi ki Beşiktaş hem savunma da hem de orta alanda dinamik değildi, tempo yapamadı, gözler Gedson’u fazlasıyla aradı. Kutlanası... Şenol Güneş hamlelerle önce oyunda sonra da skorda dengeyi hedefledi. Ancak kornerden Emre Akbaba’nın kafa vuruşuyla gelen 3. gol Güneş’in hepslarını alt üst etti diyebiliriz. Sezon başından beri kazandığı ilk Karagümrük maçı dahil bir türlü türbülanstan çıkamayan Beşiktaş futbolu izliyoruz. Trabzon ve Brugge deplasmanlarından sonra Adana’da hem oyun hem de skor olarak birçok soru işaretlerinin olduğu Beşiktaş’ta Şenol Güneş’in saha kenarı performası da oldukça kötü. Kasımpaşa yenilgisinden ve görülen 3 kırmızı karttan sonra bu takım Beşiktaş karşısında ne yapar diyenlere, Adanademirsporlu futbolcular oyunlarıyla ve golleriyle cevap verdi. Gerçekten rakibi sürklase eden ve sahadan farklı bir skorla ayrılan Güney ekibini kutluyorum.

Alanya’ya şimdiye kadar tüm maçları kazanarak gelen Fenerbahçe, dün geceki karşılaşmasında favorisiydi. İsmail Kartal Avrupa kupasındaki rotasyon sonrası Alanyaspor karşısına hemen hemen ideal 11’ini sahaya sürdü. Alanyaspor ise güçlü rakibi karşısında topu rakibe bırakıp baskıyla kaptığı toplarla Fenerbahçe kalesinde gol atmayı denedi. Ancak oyunun ilk yarısında mutlak hakim Fenerbahçe’ydi. Alanyaspor Teknik Direktörü Ömer Erdoğan’ın planı ilk yarıda Fenerbahçe’yi durdurup ikinci yarıda kazanma hamlesini yapmaktı. Ev sahibi ekibin bu planını savunmanın bir anlık hatasını affetmeyen İrfan Can Kahveci bozdu. Sezonun Fenerbahçe adına en formda ismi klas çalımından sonda yerden sert şutla Alanyaspor ağlarını havalandırdı.

3 puan ve savunma

İkinci yarıda genel beklenti Fenerbahçe’nin skoru artırıp maçı kopartması şeklindeydi. Çünkü 1-0 yenik durumdaki Alanyaspor’un risk alıp hücumu düşürecek olması Fenerbahçe’nin hızlı hücumlarla daha çok pozisyon bulması demekti. Bir anlamda da oyunun gidişatı bu yönde oldu ama ev sahibi adına beklenmeyen bir gelişme teknik direktör Ömer Erdoğan’ın kırmızı kart görmesiydi. İsmail Kartal son bölümde 3 oyuncu değişikliği yaparak 3 puan ve savunma güvenliği daha önemli dedi. Dün gecenin Fenerbahçe adına kahramanları İrfan Can, İsmail ve Fred’i söyleyebilirim. 90 dakikayı özetlersek Fenerbahçe’nin çok daha kolay 3 puana ulaşması gereken bir maçı 1-0’la bitirmesi eksisiydi. Oysa evinde sadece savunma düşünen Alanyaspor karşısında Fenerbahçe daha farklı bir skorla dönmeliydi İstanbul’a...

Süper Lig’e müthiş bir giriş yapan Çaykur Rizespor, dün de evinde Sivasspor’u ağırladı. Aslında maça geçmeden iki takımın oyuncularını da böyle kötü bir zeminde iyi niyetle gösterdikleri futbol oynama çabasından dolayı kutluyorum. Gelelim maça; moralli Rizespor karşısında 3 puana oynayan bir rakip görünce biraz şaşkınlık yaşadı. Zaten bu şaşkınlık arasında sağ kanattan yeni transfer Burak Kapacak yaptığı bindirme ve yerden pasıyla buluşan Samu Saiz, takımını öne geçiren isim oldu. Yenik duruma düştükten sonra Rizespor’un beraberlik çabalarını izledik. Ancak Sivasspor, baskı yemesine rağmen rakip kalede ikinci golü de kovaladı. İlk yarı biterken Rizespor’un imdadına yeni transferi Dal Varesanovic yetişti. Bosnalı, sol kanattan gelen ortaya nefis bir tek vuruş ayak içi ile Sivasspor ağlarını havalandırdı. Bu gol aynı zamanda ilk yarının skoruydu: 1-1.

Bilek güreşi izledik!

Maçta ikinci yarıya Rizespor Jonjo Shelveyve Benhur Keser’i oyuna alarak başladı. Bu devrede ikili mücadelenin fazla olduğu bir bilek güreşi izledik. Açıkçası futbolcuların vücut dilleri, beraberliğe razı değildi. Rizespor sert ve temaslı oyun oynarken bol bol da sarı kart gördü. İki önemli isim Gerson ve N’jie’den yoksun Sivasspor ise deplasmanda nasıl oynanır öyle mücadele etti. Nitekim 75’te Saiz’in sol kanattan taşıdığı pozisyonda Manaj’ın dokunuşu, Rizespor’un yan direğinden döndü. Dakikalar 80’i gösterirken bu defa Dal Varesanovic’in sert şutunda Ali Şaşal geçit vermedi. Son bölümde iki teknik adamın oyuncu hamleleri vardı ancak bu çabalar skoru değiştirmeye yetmedi. 90 dakikaya baktığımızda skorla futbolun örtüştüğü maçın hakkı beraberlikti öyle de oldu.