‘’Emre Belözoğlu artık saha dışında olmalı‘’
Futbolda vedalar zordur. Gerçekten profesyonel de olsanız sahaya çıktığınızda, topu gördüğünüz zaman her şey unutulur. Messi ne diyor, “Bu işten para kazanamıyor olsaydım, bedava oynardım.” Emre’yi de bu motivasyon bu yaşa kadar oynattı zaten. O nedenle Emre’nin durumuna böyle bakmalıyız. Son sezonu derken yaşanan olağanüstü durum kararını revize ettirir mi? Tabi ki kararı kendisi verecektir...
Ama bence orlamaya gerek yok. Türk futboluna altın harflerle damgasını vurmuş bir isim olarak kendisini yıpratmamalı. Maalesef bunun örneklerini geçmişte gördük. Emre’ye ıslıklarla, protestolarla veda asla yakışmaz. Çünkü bu sezonki performansı bırakmaya dönük sinyaller vermişti. Yakışan, yine kulüpte kalıp Fenerbahçe’ye sahanın dışında uzun yıllar hizmet etmesi.
‘’Gelecek planları‘’
Olağanüstü süreci yaşarken sonrasında da neler yapabileceğimizin planlarını da tasarlamak gerekir. Bu kişisel olduğu gibi kurumsal anlamda da böyle olmalı. Süper Lig’de kulüplerimiz de kurumsal bir yapı olarak planlarını revize etmek zorundalar. Trabzonspor ’u ele almak gerekirse... Karadeniz ekibi ne yapabilir diye düşüncelerimizi paylaşmak istedim. Ligde lider olan Bordo-Mavili ekip, kalan 8 maç için bekleyişini sürdürürken, bu periyotta gelecek sezon için neler yapmalı? Dünyadaki büyük kulüplerin de içinde bulunduğu bir çok kurum maaş kesintileri ve bütçe küçülmelerine gittiğini açıkladı. O nedenle benim kişisel fikrim Trabzonspor, şampiyon olsa dahi yeni Sörlothlar bulmaya devam etmeli. Şu ara dönemde de bunun arayışları sürmeli. Ama böyle oyuncuları 23 yaşında Crystal Palace’tan değil, 18-19 yaşında Norveç’ten bulup getirmek çok daha kıymetli. Tabii ki bu kolay bir iş değil.
Sörloth satılabilir
Önce iyi bir bütçe planlaması yapılmalı. Gerekirse yaz döneminde Sörloth’un bonservisi alınarak, onun satışından iyi bir rakamla kulübe büyük gelir getirilir. Bu konuda duygusal değil rasyonel davranmak gerekir. Öte yandan kadroya baktığımızda kiralık ve ileri yaştaki oyuncular konusunu masaya yatırmak şart... Böyle baktığımda Sosa ile anlaşıp diğer yabancı isimlere birer yıllık sözleşmeler sunulmalı. Pereira gibi Novak gibi etkili isimler kalabilir. Nwakaeme, dokusu takımla-şehirle uyuşmuş bir oyuncu olarak genç olmasa da özel bir isim olarak kadroda mutlaka yer almalı. Ndiaye konusuna gelirsek, o bölgede Sosa’nın yanında yerli olabilir. Çünkü kadroda oynamış ve oynamaya hazır genç isimleri zaman zaman bu sezon izledik.
Rakiplere fark atarlar
Olası bir Uğurcan teklifine karşı da kulübün B planı olmalı. Tahmin ediyorum ki böyle bir teklif belki de gelmiştir. O nedenle tecrübeli bir yabancı kaleci ve Erce ile kale güçlendirilebilir. Bir de elbette stoper bölgesinde elinizde en az 4 kaliteli savunmacı olmalı. Savunma tandemi pek tatmin edici değil. Özetlersek, Trabzonspor bana göre Sosa’nın etrafında bir kadro yapılanmasına gitmeli. Eğer Sörloth ve Uğurcan iyi bir teklif gelirve satılırsa, orayı doldurmak için yazımın başında söylediğim gibi gözü etkili avcılar bulup yani iyi scoutlarla başarılı operasyonlara ihtiyaç var. Yetenekli altyapısıyla bu açıkları kapatacak güce sahip Trabzonspor, bu avantajıyla iyi bir üst akılla rakiplerine fark atar, yeter ki inansınlar...
‘’Avcı söyleseydi ortalık yıkılırdı‘’
Sergen Yalçın gerçekten özel bir kişilik. Birkaç gün önce bir TV kanalına bağlandığında, ‘Futbolcuların durumu nasıl’ diye sorulan soruya, “Vallahi hiçbirinden haberim yok” diye verdiği cevap gerçekten özel bir insan olduğunun en büyük kanıtı. Zaten bu yanıta stüdyodakiler de kahkahalarını tutamadı. Bu görüntüleri ben de izler izlemez aklıma hemen şu geldi. Bu cevabı Abdullah Avcı’nın verdiğini düşünün. Bence ortalık yıkılırdı ve büyük tepki alırdı. ‘Baksanıza adamın futbolcularından haberi yok, takımı kime teslim etmişiz ya da ben dememiş miydim’ gibi bir sürü eleştiri alırdı Avcı.
Profesyonel bakarsak eleştirilmelidir
Oysa Sergen Yalçın’ın bu söylemi görsel-işitsel ve yazılı basında o kadar sempatik karşılandı ki inanılır gibi değil. Tabi ki böyle karşılanmasının tek sebebi bunu söyleyenin Sergen Yalçın olması. Öyle popüler ve öyle özel bir kişilik ki kredisinin ne kadar yüksek olduğunun en büyük göstergesidir bu pozitif bakış. Zaten bu rüzgar getirmedi mi Beşiktaş’a Sergen Yalçın’ı... Ama olaya profesyonel baktığımızda böyle bir söylem eleştirilmelidir.
Söylem ve eylemlerde daha hassas olunmalı
Evet olağanüstü bir dönem yaşıyoruz ama futbolun tüm paydaşlarında önemli bir aktör olarak teknik adamlar da söylemlerinde ve eylemlerinde daha hassas olmalı diye düşünüyorum. Bugün telekonferans ile antrenman yaptıran teknik adamları en azından motivasyonu diri tutma çabası olarak görüyorum ve saygı duyuyorum. Özetle aynı geminin içindeyiz ve futbolsuz günlerde futbolun değerini daha iyi anladık. Şimdilik özlemle o günlerin bir an evvel geri gelmesini bekliyoruz...
Volkan Babacan en doğru aday
Beşiktaş, Karius sonrası kaleyi kim alır sorusunun cevabını bulmaya çalışıyor. Volkan Babacan’ın en güçlü aday olarak öne çıktığını görüyorum. Benim kişisel görüşüm olabilecek en doğru isim. Son 6 yıldır Başakşehir’de ve son iki sezonu bir kenara koyarsak performans muhteşem. 4 sezon Başakşehir formasıyla tüm maçlarda oynadı ve Milli Takım’a kadar yükseldi. Yaşadığı bir olay ve kulüp tarafından açıklanmasa da formayı Mert Günok’a kaptırmasına neden oldu. Mert de yüksek performansıyla bir daha formayı Volkan’a vermedi. Şu bir gerçek ki Volkan gibi kaliteli bir ismin bu yaşta artık yedek beklemesi değil oynaması lazım. Tabii ki kendi kulübündeki ortam ve Mert’in olası bir transferle ayrılması ne ifade eder onun için bilemeyiz. Ama tecrübesiyle, hava toplarındaki hakimiyetiyle, Süper Lig’deki maç sayısıyla Beşiktaş için bana göre biçilmiş kaftan diyebilirim...
‘’Tarih yazmak kendi elinde‘’
Bu belirsiz ortamda futbol konuşmak gerçekten çok zor. Bir taraftan ne zaman normale döneriz diye her kafadan bir ses çıkarken gel de futbol yazısı yaz. Bunu şikayet olarak söylemiyorum. Sadece durum tespiti. Bizim işimiz futbol ve sabırsızlıkla futbol dolu günleri bekliyoruz. Ve sağlık olmadan hiçbir şeyin olmayacağını biliyoruz. Biz yine de umutla liglerimizin yakın zamanda başlamasını umut ederek analizlerimizi, görüşlerimizi okuyucularımızla paylaşmaya devam edeceğiz. Trabzonspor’u, bugün teknik direktör Hüseyin Çimşir’in penceresinden ele almak istedim. Genç teknik adam belki de tarihe adını altın harflerle yazdıracak ve Trabzonspor efsaneleri arasına girecek. Ya da yakaladığı büyük fırsatı kullanamayan bir teknik adam olarak anılacak....
Bu yükü taşımak zor
Düşünsenize ilk teknik adamlığınızda yıllardır şampiyonluk özlemi çeken bir kulübü zafere taşıyorsunuz. Gerçekten bu herkese nasip olmaz. Ancak bu hedefin dayanılmaz ağırlığını taşıyabilmek hiç kolay değil. Çimşir’in bu süreçte artısı bana göre uzun süredir kulübün içinden birisi olması. Ayrıca Ünal Karaman’ın yardımcısı olarak kadroyu iyi tanıması. Şu anda altyapıdan takıma kattığı isimler ve tecrübeli yerliyabancı yıldızlarla arasında iyi bir elektrik olduğunu görüyoruz. Peki Sturridge ile Obi Mikel’in gitmesi hocanın elini zayıflatır mı? Gerçekçi olmak lazım, eldeki kadro bana göre bu ikiliyi aratmaz. Ancak kadro zenginliği her zaman forma rekabeti yaratır. İkisi de Premier Lig tecrübeli ve yokluklarını küçüksemek hata olur.
Oyuncu olarak yaptı
Gelelim lig yarışına... Kalan maçların kolay olmadığı ortada. Bu fikstürden şampiyonluk çıkartmak için Hüseyin Çimşir’in şu anki duruma bir devre arası dönemmiş gibi bakması gerek. Tabii ki takım olarak antrenmanların bile olmadığı şu süreçte yapması gereken öncelikli şey, kendini mental olarak hazırlamalı. Kentin önemli dinamikleriyle, şampiyonluk yaşamış isimlerle diyalogda olmalı, fikirlerini almalı. Ayrıca yerel basına da bu yürüyüşte ne kadar önemli olduklarını hatırlatıp, kötü sonuçlarda dahi destek istemeli. Trabzonspor şu an lider ve bu büyük avantajı sonuna kadar sürdürmenin yolu sakin ve kararlı olmaktan geçiyor. Bursaspor’da futbolcu olarak şampiyonluk yaşamış bir hocanın bu duyguları ve bu dönemi iyi yöneteceğini düşünüyorum.
‘’Tarih yazmak kendi elinde‘’
Bu belirsiz ortamda futbol konuşmak gerçekten çok zor. Bir taraftan ne zaman normale döneriz diye her kafadan bir ses çıkarken gel de futbol yazısı yaz. Bunu şikayet olarak söylemiyorum. Sadece durum tespiti. Bizim işimiz futbol ve sabırsızlıkla futbol dolu günleri bekliyoruz. Ve sağlık olmadan hiçbir şeyin olmayacağını biliyoruz. Biz yine de umutla liglerimizin yakın zamanda başlamasını umut ederek analizlerimizi, görüşlerimizi okuyucularımızla paylaşmaya devam edeceğiz. Trabzonspor’u, bugün teknik direktör Hüseyin Çimşir’in penceresinden ele almak istedim. Genç teknik adam belki de tarihe adını altın harflerle yazdıracak ve Trabzonspor efsaneleri arasına girecek. Ya da yakaladığı büyük fırsatı kullanamayan bir teknik adam olarak anılacak....
Bu yükü taşımak zor
Düşünsenize ilk teknik adamlığınızda yıllardır şampiyonluk özlemi çeken bir kulübü zafere taşıyorsunuz. Gerçekten bu herkese nasip olmaz. Ancak bu hedefin dayanılmaz ağırlığını taşıyabilmek hiç kolay değil. Çimşir’in bu süreçte artısı bana göre uzun süredir kulübün içinden birisi olması. Ayrıca Ünal Karaman’ın yardımcısı olarak kadroyu iyi tanıması. Şu anda altyapıdan takıma kattığı isimler ve tecrübeli yerliyabancı yıldızlarla arasında iyi bir elektrik olduğunu görüyoruz. Peki Sturridge ile Obi Mikel’in gitmesi hocanın elini zayıflatır mı? Gerçekçi olmak lazım, eldeki kadro bana göre bu ikiliyi aratmaz. Ancak kadro zenginliği her zaman forma rekabeti yaratır. İkisi de Premier Lig tecrübeli ve yokluklarını küçüksemek hata olur.
Oyuncu olarak yaptı
Gelelim lig yarışına... Kalan maçların kolay olmadığı ortada. Bu fikstürden şampiyonluk çıkartmak için Hüseyin Çimşir’in şu anki duruma bir devre arası dönemmiş gibi bakması gerek. Tabii ki takım olarak antrenmanların bile olmadığı şu süreçte yapması gereken öncelikli şey, kendini mental olarak hazırlamalı. Kentin önemli dinamikleriyle, şampiyonluk yaşamış isimlerle diyalogda olmalı, fikirlerini almalı. Ayrıca yerel basına da bu yürüyüşte ne kadar önemli olduklarını hatırlatıp, kötü sonuçlarda dahi destek istemeli. Trabzonspor şu an lider ve bu büyük avantajı sonuna kadar sürdürmenin yolu sakin ve kararlı olmaktan geçiyor. Bursaspor’da futbolcu olarak şampiyonluk yaşamış bir hocanın bu duyguları ve bu dönemi iyi yöneteceğini düşünüyorum.
‘’Yönetim dikkatli olmalı!‘’
Trabzonspor, aynı Başakşehir ve Galatasaray gibi şampiyonluk rüzgarını arkasına almış bir ekip olarak ertelemeden en fazla etkilenen takım diyebiliriz. Ancak yaşanan küresel salgından ötürü herkes şartlara uymak zorunda. Peki liglerin başlamasına kadar Trabzonspor ligin lideri olarak nasıl bir strateji içinde olmalı? Önce yönetimden başlayalım. Bir kere söylemde çok dikkatli olunmalı ve kelimeler itinayla seçilmeli. Taraftara hoş görünmek gibi bir zorunluluk içinde hissetmemeli yönetim kendisini.
Psikolojik destek gerekli
Bunu neden söylüyorum; Trabzonspor şu anda iki kulvarda da başarılı bir performans sergiliyor. Benim gördüğüm Trabzon taraftarı takımından mutlu ve polemiklerle takımının yıpratılmasını istemez. O nedenle verilen kararlara uyup işine bakmalı Trabzonspor. Futbol takımı ise yerlisiyle yabancısıyla topbaşı yapar yapmaz fizik olarak çabuk toparlanır. Ama önemli olan psikolojik olarak durumları nasıl? Burda iş teknik kadroya düşüyor. Mutlaka psikolojik bir danışman gerekirse toplu terapilerle mental hazırlıkta yapılmalı. İmajımızı zedeler Bu yöntem aslında tüm takımlar İçin geçerli hatta bir ihtiyaç diyebilirim. Bir de bu Obi Mikel konusuna değinmeden geçemeyeceğim. Kariyerli ve ünlü bir isim olarak Mikel ayrılışından sonra dış basına verdiği olumsuz demeç sadece Trabzonspor’u değil Türkiye’yi de imaj olarak zedeler. Bu tür ayrılıklarda daha hassas olmalıyız.
Fırsat vermeyelim
Tabii ki hiçbir futbolcu kulübün üstünde olamaz. Ama futbol evrensel bir spor unutmayalım. Bizler misafirperverlik konusunda örnek bir ülke olarak bu konularda kimseye fırsat vermeyelim derim...
‘’Sadece bir futbol adamı değil...‘’
Sadece ülkemizde değil tüm dünyada spor faaliyetleri durduruldu. Tabii ki spor sektöründe toplumsal ilgi anlamında en çok etkilenen branş futbol. Liglerin ileri bir tarihe ertelenmesi kararını kulüpler desteklerken kafalarda da soru işaretleri vardı. Bu konuda öncü kulüp Galatasaray oldu. Aslında ligin ikinci yarısının en formda takımı olarak şampiyonluk rüzgarını arkasına almış Sarı- Kırmızılı ekip belki de bu ertelemeyi en son isteyecek takımdı. Ancak Fatih Terim tutarlı açıklamalarıyla öncü olurken bu söylemlerin derbi haftasına gelmesi de polemik konusu oldu. Oysa aynı Terim erteleme kararı çıkmadan derbi sonrasında takım idmanlarını iptal ederek tutarlı tavrını sürdürdü. Aslında bu bir riskti çünkü federasyon devam edeceğini açıklamıştı. Ama sağlığın her şeyden, şampiyonluktan da önemli olduğunun bir mesajıydı bu davranış. Nitekim sağduyu hakim oldu, beklenen karar çıktı.
3 ihtimal görünüyor
Şunu çok iyi biliyoruz; derbi maçına Muslera, Falcao gibi isimler ayaklarını sürüye sürüye gönülsüz çıkmışlardı. Bu psikolojinin şu anda onarılma zamanı bana göre. En azından alınan kararla futbolcular rahat bir nefes aldı. Bunun küresel bir salgın olması nedeniyle durumu anlayışla karşılayacaklarını düşünüyorum. Bundan sonraki safhaya gelirsek; Fatih Terim’in A-B ve C planları vardır mutlaka. Bunların başında sıkıştırılmış fikstür ve seyircisiz bir lig sonu. İkincisi pek ihtimal vermiyorum ama Play-Off’lu bir bitiş. Bu konuda en tecrübeli hoca diyebiliriz. Daha önce oynandı ve şampiyon oldu. 3. ihtimal ise eğer şartlar uygun olmazsa gelecek sezona sarkan bir karar. Bütün bu opsiyonları anlatarak takımı psikolojik anlamda diri tutmak kolay değil. Bu tabii ki sadece Galatasaray için değil, tüm takımlar için de geçerli. Ama bu karar alınmadan önce en avantajlı takımlar içinde olmasına rağmen, ertelemenin gerektiğini söyleyen ilk teknik adam olarak Fatih Terim sadece bir futbol adamı olmadığını göstermiştir...
‘’Beşiktaş'ta büyük iş yapar‘’
Kayserispor şu anda ligde son sırada olsa da Anadolu takımları içinde en değerli yabancı isimlerden birine sahip diyebiliriz. Sarı-Kırmızılı ekibin orta alandaki ismi Mensah’tan gerçekten izlenince etkilenmemek mümkün değil. Sezon başı Fenerbahçe’nin ve sonradan Galatasaray’ın da gündeminde olan Ganalı şimdi de Beşiktaş’ın radarına girdi. Kendi kişisel fikrimi söyleyeyim... Bu adı geçen 3 kulüpteki orta alanlara baktığımızda rahatlıkla oynar derim. Fizik olarak, yetenek olarak oyun görüşü olarak 8 ya da 10 numara da iş yapar. Koşu yapısı, ayaklarına hakimiyeti, dripling yeteneği ve isabetli pas atabilme özelliklerine baktığımızda bir orta alan oyuncusundan daha ne beklenir diyebilirsiniz... O beklenti bana göre daha skorer olması ve istikrar diyebilirim.
Mensah, büyük takım oyuncusu
Kasımpaşa’da ilk sezonunda ligimizi yeni tanıdığı için beklentiye cevap veremedi. Kayserispor’da ise kiralıktı ama daha göze batan bir performans gösterdi. Zaten bu performansa bakıp Atletico Madrid’e 3.5 milyon Euro verip bonservisi alındı. Sonrasında biraz da kulübün yaşadığı krizler, belirsizlikler kafasını karıştırdı ve inişli çıkışlı bir form grafiği çizdi. Her şeye rağmen kaliteli bir kumaş ve 25 yaşında. Yani üzerinde fazlasıyla durulmaya değer bir oyuncu. Zaman zaman bazı futbolcular için söyleriz büyük takım oyuncusu diye. Bu tanıma fazlasıyla uyuyor Mensah...
Orta alana zenginlik katar
Gelelim Beşiktaş’ın ilgisine; Sergen Yalçın bu tarz oyuncuları sever. Atiba seneye 38 yaşında, Elneny kiralık olarak baktığımızda orta alanın yenilenmesi şart. İyileşen hazır bir Dorukhan, Sivasspor’da kiralıkta pişen Fatih ve yanlarında Mensah olursa hiç de fena olmaz. Tabii ki bu oluşumda Atiba ve Elneny’yi dışlamıyorum. Ancak onlarla birlikte böyle bir orta alan zenginliği gücünüze güç katar derim.
Belirleyici unsur Kayseri’nin durumu...
Madalyonun diğer tarafı tabii ki para... Sözleşmesi 2022 Haziran da bitecek olan Mensah için bonservis parası ne kadar olacak. Şu anda liglerin akıbeti belli değil. Ama normal şartlara dönülürse bu transferde belirleyici unsur Kayserispor’un ligde kalıp kalmaması olur. Küme düşerse böyle maliyetli bir oyuncuyu bir alt ligde bütçesel olarak elde tutmak zor olduğu İçin Beşiktaş’ın işi kolaylaşır. Kayserispor ligde kalırsa Beşiktaş’ın içinde bulunduğu mali darboğaz nedeniyle transfer kolay olmaz...