‘’Skor yanıltmasın‘’
5400 seyircinin izlediği karşılaşma, son 20 dakika hariç maçtan başka her şeye benziyordu. Bu dakikaya kadar gol lazım, gol için şut lazım, golcülerin hazır olması lazım. Hatta golcülerine gol attıracak yardımcı oyunculara ihtiyaç var. Bunların hiçbiri yok. Ne Sosa, ne Gökhan Töre. Siz bakmayın Gökhan Töre’nin bir şeyler yapmak istemesine. Kendi çalıyor, kendi oynuyor. Hep yürüyor. Bakmayın beyler hep yürüyor. ‘Quaresma’nın yokluğunda Gökhan Töre ikinci planda kalmasının eksikliğini üstünden atar, maça ağırlığını koyar’ diye düşündük ama yok. Bu eksiklik, gol bölgesinde Gomez’i yalnızlığa itti. Hatta öyle ki; ceza sahası dışında istemeyerek kalarak bölgeden de uzak kaldı. Şenol Güneş, mecburen 2 santrfor oynatmak istedi. Cenk Tosun ve Gomez. Ama bu da çözüm olmadı. Bir kilit lazımdı. O da iki tane ölü toptan geldi. Olcay’ın 3. ve Kerim Frei’ın 4. golü maçı da kurtardı.
Takım S.O.S verdi
Aklımı kurcalayan bir konu var. İki bek, Tosiç ve Beck. Yerli bir futbolcu yok mu? PTT Ligi’nde böyle binlerce oyuncu var. Bunu şunun için söylüyorum: Beşiktaş gibi bir takım iki bekine bu parayı bu yatırımı yapmamalı. Cüneyt Çakır’ın bu maçı yönetmesi Beşiktaş için bir şans. Çakır’ı tebrik etmek lazım. Siz bakmayın skorun 4-0 olduğuna. Maçın hakkı bu değildi. Kötü oynadı, maçı 4-0 kazandı. Ancak yarına yansıması ne derseniz, onu da şöyle söylemek isterim. Skor güzel, maçı seyretmeyen ‘Muhteşem Beşiktaş’ der. Ancak goller muhteşem. Takım Mersin galibiyeti gibi S.O.S verdi. Şenol hocanın çok çalıştırması lazım. Bu netice yanıltmasın. Ama yine 4-0 iyi bir netice. Hep söylüyoruz bu takım çok gol atar, ama malesef çok da gol yer. Buna dikkat etmeli.
‘’Seyirciye yazık!..‘’
Mersin İdmanyurdu maçının 5-2’lik skoru hepimizi yanılttı. O günkü maç yazımızda, “Bu skor yanıltmasın” demiş, o maçın ölçü olmadığını söyleyip, büyük eleştiri almıştım. Ayrıca Trabzonspor maçının da çok farklı olacağını belirtmiştim. Keşke yanılsaydım.
Önce Quaresma’dan başlayalım. Bilmiyorum, Avrupa’da oyun kuralları değişik mi? Ama Türkiye’de hakem düdüğü gösterdiği anda, “oyna” demeden oynamayacaksın. ‘Acaba bu takım sezon başında hakem eğitimi almadı mı?’ diye düşünmeden edemiyorum.
Futbol Ailesi bir bütündür. Hakemi ile sporcusu ile... Ve tabii ki seyircisi ile... Quaresma’nın oyundan atılması, zaten aksak giden oyunu tamamen sıkıntıya soktu. İlk 20 dakikayı bir kenara bırakırsak, Beşiktaş oyunun genelinde sıkıştı kaldı. Mersin maçında methiyeler düzülen Oğuzhan, sahada yürüdü. Türk sporcunun yapısından mı, nedir? Malesef günlük yaşıyoruz. Oyunu bir türlü genele yayamıyoruz.
Maç bitsin istedik
Geçen haftaki maç yazımda, “Beşiktaş defansı S.O.S veriyor” demiştim. Bu durum Erkan ve Rhodolfo’nun önünde oynayan ikili Oğuzhan ve Atiba’nın verimsizliğinden kaynaklanıyor. Oğuzhan golü düşünüyor, Atiba ise yan pas-geri pas...
Hele Quaresma atıldıktan sonra ‘maç bitsin’ diye dua ettik. Tabi ki, bir de orada Motta muamması var. Adeta saatli bomba. Her zaman takdir ettiğim Şenol hocamdan bir ricam var; ne olur Motta’ya tanıdığın şansı İsmail’e de tanı.
Trabzonspor haddini bilerek oynuyor. Risk almadılar, beraberliğe maç başından beri razıydılar, ancak Beşiktaş 10 kişi kalınca galip gelmesini de bildiler. Yazımın sonunda bir dipnot vermek istiyorum. Bu takımda yönetimle takım arasındaki uyumu sağlayacak bir ağabey yok. Aslında Mete Vardar vardı. Ama onu da harcadılar. Kim harcadı, bilmiyorum...
‘’Oğuzhan-Cenk A.Ş.‘’
Öncelikle Fanatik okurlarına hayırlı sezonlar. Kazasız, sakatsız, bol gollü ve BJK’nin şampiyonluğu nasip olur inşallah...! Ve Süleyman Seba sezonundan sonra Hasan Doğan sezonunun ismine yakışır bir şekilde başlar biter. Mersin’de 90. yılını kutlayan kale arkalarındaki görselliğe harcanan güç yönetim tarafından güzel ancak keşke takıma harcansa bu kötü günleri yaşamasa. Mesut Bakkal’a üzüldüm. Adamcağıza yıllardır paralı bir takım nasip olmadı. Ve tabii ki dünün kahramanına dönmek istiyorum. Takım dört köşe Oğuzhan 4 köşe. Oyunda kaldığı 75 dakikada hepimizi mahçup etti. Çünkü Oğuzhan’ı mevcut kadroda düne kadar hiç düşünmüyorduk. Geçen sezonki performansı buna sebepti. Biz Beşiktaş düşmanı değiliz Oğuzhan’a laf söylediğimiz zaman çok sıkıntılar yaşadık. Oğuzhan’ın diri olmasını istiyorduk. Aslan gibi bir hoca var, Şenol Güneş. En önemli özelliği ister yaşlı ister genç olsun formayı hakedene verir. Adama yer aramaz. Yerin adamını oynatır. Oğuzhan böyle devam ettiği müddetçe forma onundur. Sosa düşünsün. Beşiktaş kazandı ancak bu ölçü olmayacaktır.
Şartlar eşit değil
Zengin ve fakirin maçı. Şartlar eşit değil buna rağmen takım arzulu istekli mücadeleci bir oyunla sahada. Beşiktaş Mersin ceza sahası üzerinde çok üretken gol arayan Oğuzhanla pas yapan rakibi bunaltan görüntüde. Tamam da Rhodolfo ve Ersan’a ne demeli? Devamlı Nakoulma’yı kaçırdılar. Beşiktaş defansının bu hataları yapma lüksü yoktur. Burada büyük sıkıntı var. Atiba. Tek başına yapamıyor. Çünkü herkesin kafasında hücum ve gol. Neyse hoca sorunu gördü Neciple çözdü. İkinci yarı bu sıkıntı yaşanmadı ancak son sözüm Cenk Tosun’a. Aferin Cenk ama geçen sene nerdeydin? Gomez, ısınırken gollerinde biraz yüzü buruktu. Bizim sadece sana Beşiktaş’ta değil milli takımda da ihtiyacımız var.
‘’Hovarda başkanlarım!..‘’
Yazılı ya da görsel medyada, son bir aydır Türkiye’ye getirilmeyen yıldız futbolcu kalmadı. Fenerbahçe bu bakımdan olumlu yönde önplana çıktı. Ancak bu değirmenin suyunun nereden geldiğini kimse bilmiyor, kimse açıklamıyor, kimse de sormuyor. Varsa yoksa, gelsin dünya yıldızları...
4 büyüklerin 3’ünün 500’er milyon Euro’nun üstünde borcu var. Trabzonspor’unki ise bu miktara yakın bir rakam... Buna rağmen hovardalık yapıyorlar. Diğer Anadolu takımlarının durumunu anlatmak ise bu satırlara sığmaz...
Ey başkanlar, “Bu değirmenin suyu nereden geliyor?”
UEFA’nın kriterlerini ve cezalarını, Türkiye Futubol Federasyonu malesef uygulamıyor. Çünkü Türkiye’de başkanlığa dayalı bir sistem var. Kulüplerin kurumsal bir yapılanması yok. Kısacası hepsi miras yedi gibi, hovardalığın bile ötesine geçtiler.
Aman dikkat!
Üstelik, bu başkanlar mirasyedi olsalar bile kendi paraları ile böyle bir kumar oynamazlar.
Sonunda ne oluyor? Kulüpler kapanma noktasına geliyor. Anadolu kulüplerinde yaşananlar gibi...
Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş... Aman dikkat... Sonunuz Kocaelispor, Malatyaspor, Erzurumspor gibi olmasın.
Sizi ne devlet kurtarabilir ne de kongre üyeleriniz...
Çare çok basit; 2 sene, 5 sene, 10 sene... Olsun varsın, şampiyon olma...
Unutkan bir milletiz. Şampiyonluklar çabuk unutulur. Ama borcu 24 saat sırtında ağır bir yük olarak ödeyene dek taşırsın...
Yeni MHK’ye güvenelim...
Seçimde inandığım için Haluk Ulusoy’un yanında oldum. Mükemmel projeleri vardı. Ancak kimsenin aklına gelmeyecek entrikalarla, seçime girmesi engellendi.
Bunu buradan bütün samimiyetimle söylüyorum: Eğer seçilme hakkı elinden alınmasaydı, bugün Federasyon Başkanlığı koltuğunda Haluk Ulusoy oturuyor olacaktı.
Ancak, keser döner, sap döner, yanlış hesap çok kısa zamanda Bağdat’tan döner. Göreceksiniz, o koltuk çok kısa zamanda değişecek.
Müftüoğlu’nu rahat bırakın
Yeni Federasyon’un en önemli icraatı heyecanla bekleniyordu. O da MHK’ydi. Kuddusi Müftüoğlu... Yukarıda Allah var. “Yanlış adam” dersek, çarpılırız. İyi, doğru, yerinde bir karar. Çünkü Federasyonlar’ın kellesi en çok MHK’ler yüzünden kopar. Yıllarca, bu böyle olmuştur. Onun için Kuddusi Müftüoğlu ve ekibi, herkesin hoşuna gidecek ve destekleyeceği bir kadrodur.
Ancak, rahat bırakılmalı. Kulüplerin seçmiş olduğu bu federasyon, malesef biraz eyyamcı görüntü verdiğinden, kulüplerin istekleri doğrultusunda MHK’ye baskı yaparlarsa, sıkıntı orada başlar.
Kısacası şunu demek istiyorum: Kuddusi hocayı rahat bırakın... Genç ve dinamik bu kardeşimizi daha işin başındayken, bunaltmayın...
‘’Zamanı değil!‘’
Önceki gece yönetimin düzenlediği iftar yemeğindeydik. Yönetimin ve Başkan’ın davetlisiydim... Basın mensubu ve arkadaşların hepsi oradaydı. Genel kurul zamanı boy gösteren yöneticiler, 4-5 kişiye inmişti. Aslında yöneticilerin tamamının tüm basın ailesinin birarada olduğu bu toplantıya katılmasını isterdim. Ancak belli ki, Beşiktaş Yönetim Kurulu’nda büyük bir sıkıntı var. Transfer dönemi, en çok birlik-beraberlik ve paraya ihtiyaç olunan bu dönemde acaba yöneticilerin çoğu, para istenir diye mi Fikret Orman’ın etrafından kaçıyorlar? Yine Ahmet Nur Çebi yanında, yine kafa kafaya vermişler, sorunlara çözüm arıyorlar. Hayret ediyorum, genel kurul zamanları burunlarından kıl aldırmayan bu yöneticilere... Ortalarda yoklar...
Atınç’ı 10 bin liraya aldım
Daha dün gibi hatırlıyorum... Spor genel müdürümüz Mehmet Baykan’la beraber Çekmece Kulübü’nde Ahmet Kurşun’u ziyaret etmiştik. Sinan Vardar rica etmişti, Mustafa Denizli ısrarcı olmuştu, “Bu çocuğu profesyonel yapalım” diye.. Atınç, çok tokat yedi... Nerelere sürülmedi ki? Hiç suçu olmadığı halde sırf boyu uzun diye kulüpten uzaklaştırmaya çalıştılar. Tek başına Fulya’ya, Beylerbeyi’ne, zorla Çanakkale’ye gönderildi... Sonunda azmetti, bu takıma geri döndü. 10 bin liraya almıştım Atınç’ı; şimdi duydum ki 6 milyon Euro’ya gidiyor. (Parayı Sinan Vardar’dan almıştım) Bir de Beşiktaş’ın altyapısını beğenmezler!
Fikret Orman’a ricamdır
Bakın, yıllarca altyapılardan giden oyuncular hatırı sayılır paralar kazandırdılar... Ama ne olur bu paraların bir kısmını da altyapıya harcasınlar... Şenol hocaya güveniyorum. Şu anda onun bir dediğini iki yapmamak lazım. Ancak altyapıyı da yabana atmamak gerek. Demba Ba ve bir de Nihat Kahveci dışında üst yapıdan hiçbir futbolcudan para kazanılmadı. Ama altyapıdan gidenler, bu kulübün bütçesini de düzeltti. Nereye kadar, hovardalık yapılana kadar! Onun içindir ki Fikret Orman ve ekibinin en iyi imkanları altyapıya sunması lazım. Geç kalınmış değil, Nevzat Demir’in arkasındaki 3 saha, Fulya, hasretle sayın Orman’ın icazetini bekliyor. Lütfen Başkan bu seslere bir kulak ver...
‘’Ulusoy öcü değil!‘’
Türk futbolu çok kötü bir döneme girdi. Maalesef bu dönemin baş aktörleri de siyasiler. Ne olur elinizi, ayağınızı futbolun evinden çekin. Bakın, 10 sene önce Ulusoy, milli takımı dünya üçüncüsü olarak bıraktı. Birinci torbadaydık, şimdilerde esamesi okunmuyor. Yani son torbada. Yazık... Bu işe sebep olanlar, şu anda ellerine döner bıçaklarını almış, saldırıyorlar. Neden? Niçin? Sebepsiz bir şekilde...
Amatörlere dokunmayın
Şimdi size bir şey anlatacağım... 40 senedir bu işin içindeyim. Hele amatörlerin tam içindeyim. Bugün seçim var. İlk defa amatörler bu derece kullanılıyor. Genel başkan koltuk kapsın diye. Yazık, yazık, yazık... Amatörleri bu işe alet etmeyin. Yıllardır amatörler hep tarafsızdı. Seçim günü gider oyunu atar. Çünkü amatörün tarafı olmaz. Amatör her taraftandır. Bu tarafsızlıklarından dolayı İstanbul’daki görevimden ayrıldım. Artık, ‘taraf olabilirim’ dedim. Kayıtsız şartsız Ulusoy’un yanına gittim. Hiçbir vaat istemedim, almadım da. Sadece Ulusoy’un ilk dönemlerinde bilhassa Orhan Saka döneminde neler verdiğimi, bugün de neler verebileceğimi çok iyi bilen biriyim. Dedim ya amatörde koltuk olmaz.
10 delegeye...
Benim elimle alıp, koltuğa oturttuğum kişiler maalesef bugün sırtımdan indiler. Bir Yemen Ekşioğlu gider, bin Ekşioğlu gelir. Bu makamlar kimseye kalmaz. Amatörün 10 delegesi var diye bu kadar saygısızca koltuk kavgası yapıp, bu 10 delegeyi satamazlar. Şimdi bu 10 arkadaşımıza söylüyorum. Elinizi vicdanınıza koyun, yıllardır Ulusoy ne verdi, mevcut iktidar ne verdi bir araştırın. Namuslu ve şerefli olun, kukla olmayın. Kendi öz iradenizle oyunuzu verin.
Size özgür olan, 40 senedir amatör camianın içinde olan, konfederasyon üyesi olan Yemen Ekşioğlu sesleniyor. Başkanınıza koltuk veriliyor diye, camiayı satmayın.
Özgür irade!
Keser döner sap döner, yanlış hesap bir gün öyle döner ki feleğimizi şaşırırız. Amatörler bir daha toparlanamayız. 10 delegeye sesleniyorum. Çok kilit bir noktadasınız, kukla olmayın. Bir takım kişilerin, kişisel komplekslerine alet olmayın. Adam gibi gidin, oyunuzu bileceğiniz adaya atın. Çünkü sırtınızda 6 bin kulübü temsil eden bir kurumun ağırlığı var. Bakın ağırlığı var diyorum. Lanetlenmek istemiyorsanız, özgür iradenizle oyunuzu kullanın. Geç olmadan.
‘’Yarının yıldızları‘’
Pazar günü Sakarya Karasu’daydım. Türkiye Finalleri’nde... Beşiktaş’ın, yarınının yıldızlarını seyretmek için... Bu takım, Türkiye Şampiyonu olacak... Hiç şüphem yok ancak oraya gelen aileleri ve çocukların geleceği yönünde hiç umudum yok. Bakın endişelerim yok demiyorum. Umudum yok diyorum. Şu an bu satırlarda teker teker isimlerini yazmayayım. Beşiktaş’ın yükselme dönemi hocalarından Hikmet Çobanoğlu ve teknik heyeti mükemmel bir takım yaratmış. İşte Beşiktaş’ın geleceği bunlar. Ama bu çocukların buraya kadar nasıl geldiğini kaç kişi biliyor?
Gazete sayfalarında bir cümle dahi geçmiyor. Varsa yoksa uçan daireler, yani transferler. Cepte para yok transferlerin peşinde. O kadar uzağa gitmenin de lüzumu yok. Süper Lig, PTT 1. Lig ve 2. Lig’de şu anda ismini sayamayacağım 40-50 tane genç var. Bir tanesi bile bu kadronun içinde olamaz mı? Olur tabii ki. Ama borç ne kadar yüksek olursa bu kulübün talibi bu kadar çok olur. Borç trilyonları aşmış hâlâ yöneticiler transfer peşinde. Yapmayın yazıktır, hadi biraz daha ileri gideyim. Ayıptır.
Ulusoy’da birleşin
Geçen gün elime bir fotoğraf geçti. Rahmetli Orhan Saka ile ben Yemen Ekşioğlu, amatörler evinde beton sularken... Ben, 40 senedir baba mesleği inşaatlarda beton sulamadım. Orhan Saka ile amatörler evinde beton suladım. Tabii ki zaman değişti. Bazı arkadaşlar ne oldum delisi oldular. Bir seçim uğruna kapıları kapattılar. Değer miydi? Bugün sen, yarın da oraya gelecek olan ben. Yalnızca şunu demek istiyorum. Yemen Ekşioğlu’nu İl Başkanlığı’ndan almanız sorunu çözecek sanıyorsanız, yanılıyorsunuz...
HESAP DÖNER SAP DÖNER, YANLIŞ HESAP BAĞDAT’TAN DÖNER! Lafın nereye gittiğini herkes biliyor. Dün bu koltukları verdiğim arkadaşlar, hadlerini bilsinler. Bugün almasını o kadar iyi bilirim ki feleklerini şaşırırlar. Onun içindir ki; bugün bu amatörler evi başta olmak üzere, dün Haluk Ulusoy babalığını yapmışsa, yarın da aynı babalığı yapacaktır. Dünkü o geldiği yeri inkar etmeyen bir başkan. Amatör delegelerine sesleniyorum; Günü kurtarmayın! Yarınların huzurlu geçmesini istiyorsanız Haluk Ulusoy’un etrafında toplanın.
‘’Neden Haluk Ulusoy...!‘’
Herkes çok şaşırdı, “Neden Haluk Ulusoy” deyince. Bu durumu hep bana sordular, anlattıklarımı duyunca şaşırdılar. Bu yazıyı Türkiye’deki 6 bine yakın amatör spor kulübü için 70 bin maç oynatan bir kurulun temsilcisi, aynı zamanda İstanbul’da da resmi 22 bin, gayri resmi 30 bin müsabaka oynatan kurumun başkanı olarak yazıyorum. Evet Haluk Ulusoy. Benim için de Haluk Ulusoy. 43 senedir bu camianın içindeyim. Futbol ailesinin bütün birimlerinde yer aldım. Futbol Federasyonu’nun yönetim kurulu üyeliği de dahil.
Kavun değil ki...
Çok acı çektim yıllarca ama maalesef, kavun değil ki koklayınca anlayasın. İki sene içinde çok acılar yaşadım. Hep sustum amatör camia adına. Kenara çekilip ‘yolun açık olsun’ dediğimiz arkadaşlarımız ne olduğuna şaşırdılar. Dünün sıradan adamlarını alıp başına dikersen olacağı buydu. Aslında (Spor Eski Genel Müdürü) Mehmet Baykan’dan sonra oluşan boşluğa gelen arkadaşlar; kendilerine altın tepside sunduğumuz makamlara bir anda ne olduğunu anlamadan kaprisli, kompleksli ‘ne oldum delisi’ olan insanlar gelince etrafındaki ailelerini de görmeden maalesef amatörlere çok büyük sıkıntılar yaşattırdılar.
Masa başında sattılar
Kapalı kapılar ardında kararlar aldılar. Son iki sene içerisinde amatör futbol için faydalı olamadılar. Son 3-4 senede olanlar da Mehmet Baykan’ın döneminde oldu. Ama şimdi amatörler kan kusuyor. İnanın kızılcık şerbeti içiyorlar. Ve maalesef, Türkiye Futbol Federasyonu’nun mevcut yönetiminin hepsine sinek ikili oldular. Sözleri itibarsız oldu. Kısacası amatörü, masa başlarında koltuk için sattılar. İnsanlara çok yalan söylediler, bu yalanlara da birçok kişiyi inandırdılar.
Amatörün ezilmemesi için!
İşte amatörün daha fazla ezilmemesi için 6 bin kulübün hakkını savunmak adına, bulunduğu dönemde profesyonel takımlardan hiç ayırt etmediği amatör takımların üst düzey bir yöneticisi olarak Haluk Ulusoy’un başkan adayı olması beni çok mutlu etti. Ulusoy zamanında amatör futbol ailesi en güzel günlerini yaşadı. Gerek kulüp tescilleri, gerek fiyatlar, gerek ekonomik destek, hakem camiası, saha komiserleri camiası, kulüpler minik takımlardan U-19’a kadar, A takımlardan BAL ekiplerine kadar her konuda imparatorluk yaşadılar.
Ulusoy’un yanında olun
Maalesef bu dönem bilhassa amatörlerin başı olarak, en yakın arkadaşı olarak kenara çekilip, ‘en iyi vuruşu yap’ dediğim için tüm amatör ailesinden özür diliyorum, beni affedin. Dedim ya kavun eğil ya koklayayım. Amatör delegelerine sesleniyorum. Sistemin adamı değil, size sizin için hizmet veren, bizi amatör olduğumuz için seven Haluk Ulusoy’un yanında olun. Geç değil tam zamanı! Öyle bir tekme atın ki herkes haddini bilsin!