Arama

Popüler aramalar

‘’Guldbrandsen maçı çözdü‘’

İlk devre gole rağmen beklendiği gibi 'ülke normalleri' nde geçti; durağan ve sıkıcı! Bekleyerek oynarken kaybettikleri enerjiden fazlasını top kapmak için harcadı iki takım da. Enerji hücum organizasyonlarına, dinlenme ise savunmaya ayrılmalıydı. Başakşehir hücumda Viscalı oyunlara muhtaçtır. Ki bu maçta da golü oradan buldular. Bazen, anlarsınız ama bu çözmeye yetmez. Bir önceki maçın ' özel oyuncusu' Güven devre boyu aradı durdu ancak neredeyse tek başınaydı. Beşiktaş ikinci devreye Güven/Oğuzhan/Atiba değişikliğiyle çıktı. Peki, ortadaki ikili bu maç için çıkacak kadar yetersiz ise forvet oyuncusunun yetersizliği hangi verilerle ölçülüyor? İkinci yarıyı tıpkı ilki gibi diğer kalecinin tercihi belirledi. 59'da 'oyunsuz'lukta dengede giden maç skorda da dengeyi buldu. Beşiktaş yüklenir gibi olduysa da sol tarafı koridor boyu çökünce Başakşehir' in son değişikliği olan Fredrik Guldbrandsen maçı çözdü.

Gecenin sorusu

Elini kaldıran savunma oyuncusu her zaman değilse bile çoğu zaman ofsaytı bozan oyuncu olabilir mi? Örneğin, dün akşamki ilk golde Vida benzeri!..

Maçın starı

Önce Emre Belözoğlu… 'UEFA pro lisansı'nın gereksizliğini hepimize bir kez daha kanıtladığı için! Sonra Guldbradsen, kenardan gelen oyuncunun maça nasıl etki edebileceğini gösterdiği için!..

Maçın olayı

Rosier'nin sarı kart aldığında pozisyonda Başakşehirli oyuncuların hakeme, "Bu da olur mu hocam?" demelerini beklemiyoruz kuşkusuz. Ancak benzer pozisyonda verilen Mahmut Tekdemir sarı kartı için en azından 'politik tutarlılık' açısından bu şiddette itiraz edilmemesini bekliyoruz!

Kısa mesaj

Çok gol aldatmasın… Bu kadar vasat futbol için bu denli hummalı transfer ve 'yabancı oyuncu sayısı' tartışmaya gerek var mı? Oyunun gerçek sorunu 'bilgi'… Maalesef çok az insan bunun kaygısını taşıyor, yaşıyor gibi görünüyor.

16 Ekim 2021, Cumartesi 08:23
YAZININ DEVAMI

‘’Topyekün bir dönüşüm şart‘’

İkincilik için düşük bir ihtimal söz konusu olsa bile ‘Dünya Kupası’ yolu tıkalı görünüyor. Bir kere bu kadar çalkalanan ve düzgün doğrusal bir eğriye sahip olmayan yapı kendinden çok diğerlerinin yapıp/ yapamayacaklarına bağımlıdır. Bunu defalarca test ettik. Diyelim ki her şey yolunda gitti ve Katar’dayız, emin olun yine benzer şeyleri yaşarız. Çünkü hepimiz biliyoruz ki, yarın her daim muğlak! Çünkü hepimiz biliyoruz ki, metodik değiliz ve dolayısıyla çalışamıyoruz. Futbolun kültürel iklimini değiştirip oyunu tabana yaymadan bir başka seviyeye terfi etmeyi beklemek ham hayalden öte anlam taşımaz. Bu konu tek başına teknik direktör değiştirmeyle çözülecek kadar basite indirgenemez. Ne kulüp ne milli takım düzeyinde... Ülkede topyekün dönüşüm ise sanıldığı kadar zor ve halledilemez değildir. Çözüm için bilgi ve otorite yeterlidir.

10 Ekim 2021, Pazar 10:06
YAZININ DEVAMI

‘’Erken teşhis hayat kurtarır!‘’

Süratle alınan kararların getirdiği şaşkınlık ve belirsizliğe rağmen maçın ilk yarısı bu tablo içinde 'iyi'ye yakın seyretti. Arzu, arayış, disiplin, dayanışma, plana bağlılık devre boyunca tahminlerin üzerindeydi. Sorun biraz bitiricilik, bir parça acelecilik az biraz da yaşananların getirdiği tedirginlikle açıklanabilir. Yine de her şeye rağmen Kuntz ile ilk devre iyi bir açılış izledik. Verilen bir iki pozisyon ve yenilen gol ise eski alışkanlıkların kalıntısı gibi duruyordu. Bu da tedavi edilebilirlik açısından umut vericiydi. Forvet hattındaki iki kenar, Cengiz ile Kerem orta sahaya çekilen Hakan’ın kurguladığı oyunları Burak’ın yıpratıcılığında gayet doğru icra ettiler. Keza Ozan- Berat hattı da olgundu. Ufak tefek sorunlar ise savunmanın göbeğinin idealin uzağında kalmasına bağlıydı biraz da... İlk devre gibi ikincisi de 'git gel' ile başladı. Gol de atabilirdik, yiyebilirdik de. Ancak 60’lara doğru güçten düştüğü açıkça belli olan bir takım görüntüsündeydi. Ay- Yıldızlılar. Değişiklikler de güç tazeleyeceğine karışıklığa neden oldu. Artık gerisi doğaçlama ile biraz da tesadüflere kalmıştı ki, olmadı.

'Ucuz gösteri' hastalığı

Ülke futbolu 'beyaz sayfa' açmayı sever. Bu süreç de onlardan biri! Sorunlar ise üç aşağı beş yukarı aynı; güç problemi, belirli kalıpları oynayamama illeti, beceriye takımdan fazla bel bağlama hastalığı ve kolektif bilinç yoksunluğu. Hepsi düzelir ama teşhisi doğru yapıp tedaviye bir an önce başlamak koşuluyla. Bilinir, erken teşhis hayat kurtarır! İyileştirilmesi gereken çok önemli bir 'hastalık' daha var; faul ya da penaltı almak için yapılan 'ucuz gösteriler'. Özellikle ekrandan açıkça belli oluyor ve iyi durmuyor!

09 Ekim 2021, Cumartesi 08:32
YAZININ DEVAMI

‘’Futbol cömertlik sevmez‘’

Süper Lig’in ‘’bir’’ puanlı takımına karşı ülkemizin UEFA’daki ‘’dört’’ puanlı temsilcisi arasındaki karşılaşmanın ilk devresi hayli şaşırtıcıydı. Galatasaray’ın ‘’ağır savunma hataları’’na karşı Rize’nin dingin oyunu ilk devrenin de özeti oldu. Görüntü şuydu; Galatasaray Berkan ile direnmeye çalışıyor ancak savunma hattından başlayan takım dağınıklığı Rize’yi oyuna alıyordu. Esasen Rize ligdeki çoğu takım gibi ‘’beklemeye hazır’’ bir düzendeydi. Ancak Galatasaray öyle dağınıktı ki, önce 4 savunmacı arasından Pohjanpalo, ardından kornerden gelen topta alandaki 9 futbolcuya rağmen 3 Rizesporlu’dan biri olan aynı oyuncudan bir gol daha yedi. Üstelik o arada bir gün önce Sergen Yalçın’ın yaptığına benzer biçimde topa vuran Muslera da oyundan atılabilirdi!

En iyisi Berkan...

İkinci devreye Berkan/Taylan ikilisinden feragat ederek çıktı Galatasaray. Orta sahada sadece Berkan vardı ve daha derlenmiş görünüyorlardı. Önce Halil ile girilen önemli pozisyonu kaçırıp ardından Muhammed ile, yedikleri ilk gole benzer bir gol buldular. İşler onlar adına yoluna girmişken belki de takımın en iyisi Berkan, yağmur/zemin ilişkisini hesaplayamayınca denklem değişir gibi oldu ama değişen sadece sahadaki Galatasaray oyuncu sayısıydı! Sahadaki sayısal üstünlüğü ele geçiren Rize son bölümde yüklendikçe yüklendi ama kaçırdıkça da kaçırdı. Futbol bu tür cömertlikleri sevmez! Galatasaray, son saniyelerde ülkede en sevilen tartışmalara neden olacak bileşik aksiyonlarla maçı kazanırken Rize’nin puan cetvelindeki ‘’1 puan’’lık yeri de değişmedi.

04 Ekim 2021, Pazartesi 07:28
YAZININ DEVAMI

‘’Normale dönüş‘’

Ligi ve UEFA maçları derken ‘’ülke normalleri’’ne döndük! Temposuz takımların denk mücadelesinde, oyuncu ayrıntılarının belirleyeceği karşılaşmalar ülkesine hep birlikte hoş geldik! Güven’in golüne kadar neredeyse ciddi hiçbir girişim izleyemedik ama göze hoş gelen bir golle onurlandırıldık. Oyun o kadar yavaş ilerledi ki, ilk devre Sivas’ın öne gitme niyeti zaten yoktu. Beşiktaş hücum etmeye karar verene kadar da Sivas savunması tam kadro yerini alıyordu.

Gol ise bir ‘’uyutmadan’’ geldi. O ana kadar Batshuayi’ye şişirilen uzun toplara konsantre olan Sivas sağdan çıkan Rosier’i unutunca golü de yemiş oldu. İkinci devre beklendiği gibi Sivas’ın gol arayışını yanı sıra Sergen Yalçın’ın ihracının yüklediği tansiyonla bir parça hareketlendi. Haliyle oyun genişledi ve genişledikçe pas hataları, problemli yerleşim tercihleri birbirini izledi. Bir gol oldu Sivas nete yakın bir pozisyon kaçırdı ve vasatı aşamayan maçı Beşiktaş kazandı.

Gecenin sorusu

Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi’nin gözü hakeminin üzerinde olacaktı! Peki, takımının teknik direktörünün tavrını da yakından izledi mi? Aynı kenar yönetim, hakeme karşı benzeri tavrı Ajax maçında takınabildi mi?

Maçın starı

Yıllık 150 bin Euro’ya oynayan ve çoğu taraftarın beğenmediği Güven Yalçın... Elbette Rıdvan Yılmaz, Ersin Destanoğlu ve Serdar Saatçi. Josef De Souza’yı da ihmal etmemek gerek.

Maçın olayı

Elbette Sergen Yalçın’ın hiç uğruna takımını sahada yalnız bırakması. Oysa onun kenardaki varlığı özellikle takımdaki genç oyuncular için hayli önemli...

Kısa mesaj

Ajax maçı şaşkınlığı, onca sakat ve o kadar eksikle yapılan antrenmanların ardından Sivas gibi ‘’ülke ölçeğinde tutarlı oynayan’’ bir takıma karşı maçı kazanmak Beşiktaş için mühimdi...

03 Ekim 2021, Pazar 09:03
YAZININ DEVAMI

‘’Yerleşim problemleri‘’

Maça dengeli başlarken Szalai'nin çıkışında yakalanan topta gerek rakip hücumu gerek Fenerbahçe savunma reaksiyonu ders niteliğindeydi. Vitor Pereira maç önünde yerleşimden çok 'oyun dinamikleri'nden söz etmişti ama üç savunmacının bir oyuncu üzerine çullanmaya çalışması önemli bir göstergeydi. Alan bilgisi olmaksızın 'dinamik' oluşturmak mümkün olamıyordu. Devamında Valencia'nın birkaç girişimi dışında devrenin sonuna kadar uzun süre kendine gelemedi Fenerbahçe…

'Üretkenlik tıkandı'

İkinci devreye tam tersi, dinamik başlayıp dinamik sürdürdüler. Arayıp durdular ama golü bulamayınca üretkenlik yavaş yavaş tıkanmaya başladı. Sakin kalan Olympiakos'un fırsatları gözlediği o kadar belliydi ki! Altay'ın karşıdan gelen toplardaki kurtarışlarındaki takipsizlikler iki ve üçüncü golleri getirdi. Üçüncü gol de tıpkı ilki gibi savunmadaki yerleşim problemlerini açık seçik ortaya koydu. Gol altı savunmacıya karşı üç hücumcudan geldi çünkü savunma şaşkın ve alana hakim değildi.

'Boğulmayı sürdürüyoruz'

Ülke futbolu birbiriyle didişip eski yanlışlarını tekrarlayıp durdukça Kapıkule dışından gelen her takım haniyse 'öğretmen edası'yla davranıyor. Biz de gerçekçi eleştiri/özeleştiri yerine hamasi nutuklar atıp o nutukların içinde kayboluyoruz. Yani, bizimle Avrupalı rakipler arasındaki o kocaman farkın kapanması için yapılması gerekenleri bildiğimiz halde, takım fark etmeksizin anlamsız münakaşalarımızda boğulmayı sürdürüyoruz.

01 Ekim 2021, Cuma 09:02
YAZININ DEVAMI

‘’En iyisini yapmaya çalıştı‘’

Beşiktaş’ın 'sakatlar sorunu' düşünüldüğünde sahada olan biten anlaşılır bulunabilir. Lakin yeter mi? Bu aynı zamanda kadroya giremeyenlerin antrenman düzeylerini de göstermiyor mu? Yeteneğe bağlı yaratıcılık eksik olabilir ama savunma için organizasyon da gerekmez mi? İlk devredeki en çarpıcı karşılaştırma, rakip ceza sahası içindeki topla buluşma sayıları: 31/1. Bunun anlattığı şu; hücum edemeyebilirsin ama bu savunma yapmana engel mi? Değil elbette. Peki bu noktaya nasıl geliniyor? Ülke futbolunun temel ezberlerinden, 'Yediğinden çok atacaksın' gibi bir manasızlık yüzünden. Bu önermenin anlattığı esasen şudur; 'Bende yetenekli oyuncular var nasılsa elini kolunu sallayarak atarlar'. Ne var ki, iş buralara gelince bilgi/yöntem/antrenman olmadığından rakip kaleyi ya uzaktan ya da tesadüfen görebiliyorsun!

Zaman zaman 'hipnotize' etti

Neyse ki ikinci yarı 'darmadağın' olan oyun Ajax’a da bildiklerini unutturdu! Top kullanımı, alan yaratma gibi ilk yarı da yaptıklarını yapamaz hale gelince Beşiktaş 20 yaşındaki Can Bozdoğan'ın alan yaratıp attığı iki incelikli pasla maçta varlığını hissettirdi. Ancak Kenan'ın gol vuruşu hakem kararına takıldı. Beşiktaş maç boyu yapabileceklerinin en iyisini yapmaya çalıştı. Öyle ki, zaman zaman rakibini 'hipnotize' ederek onları oyundan kopardı ancak arkasını getiremedi. Neticede 'korkulan olmadı' ve Beşiktaş farklı yenilmedi ama yenildi. O zaman her mağlubiyet öğreticidir… Ama öğrenmek isteyene. Gelecek günler Beşiktaş'ın neler öğrendiğini gösterecek?

29 Eylül 2021, Çarşamba 08:35
YAZININ DEVAMI

‘’Fırsatı kollamak, fırsatı yakalamak‘’

Sahaya '11 bilinmez'le çıkınca oyun kurmakta zorlanan Beşiktaş yine de ilk devre boyunca Altay’a bir iki girişim dışında alan bırakmadı. Ancak olabileceklerin en kötüsü oldu ve onca sakat oyuncuları varken 'oyun aklı' olarak görülen Pjanic de 32. dakikada sakatlanıp çıktı. Üstelik ters tarafta oynatılan N’Sakala daha az, lakin önünde oynayan Gökhan Töre haddinden fazla top ezince Beşiktaş düzen tutturamadı ve ister istemez kendi sahalarında birbirine yapışmak zorunda kaldılar. Böylece durağana giren maç iki takım için de bir 'fırsat kollama' oyununa dönüştü.

'Güven imalatı gol'

İkinci yarıya Altay defansının hatasından, 'Bundan olmaz' denilenlerden, üstelik yedekteki tek değişiklik gibi görünen Güven Yalçın'ın kişisel imalatı bir golle başladı Beşiktaş. Ancak baştan beri ters tarafı yadırgamış görünen N’Sakala’ya yapılan baskıdan bu kez de Altay gol çıkardı. Beşiktaş tüm olumsuzluklara rağmen son bölümü olabildiğince iyi oynamaya çalışırken Altay o kolladığı fırsatı son anda buldu ve girdiği pozisyonları olumlu kullanarak maçı almayı bildi.

Gecenin sorusu

A – Bu kadar sakatlık konusunda anlaşılır bir açıklama yapılacak mı?

B – Mutlaka beş oyuncu değiştirme gerekiyor muymuş? Böyle de oynanabiliyor muymuş?

Maçın starı

Kuşkusuz Gökhan Töre değil ama örneğin Güven Yalçın, Cebrail Karayel, Josef De Souza, Serge Aka’dan biri ya da hepsi olabilir…

Maçın olayı

Onca eksiğe rağmen Beşiktaş'ın maça tutunması ama daha fazlası Mustafa Denizli'nin kimilerince ortalama görülen oyunculardan kurulu takımla maçı kazanıp zirveye oturması!

Kısa mesaj

İki kadro arasında keskin bir fark yok hatta Beşiktaş’ın 'tanınmışları' daha fazla ama takım olabilmek başka bir şey! Yetenek mi oynuyor yoksa taktik/düzen mi bu memlekette bu sürekli karışıyor ne yazık ki!

25 Eylül 2021, Cumartesi 08:46
YAZININ DEVAMI