Arama

Popüler aramalar

‘’Daha da yükselecektir‘’

Orta sahanın bir çok pozisyonunu (6 numara, 8 numara, 10 numara) oynayabilen hem de iyi oynayan Ozan Tufan’a kaybettirilen zaman için hayıflanmak gerek aslında! Yine de beceri ve dayanıklılığıyla hem takımına hem Milli Takım’a tuttunmayı bildi. Yoksa bu oyuncu öğüten sistemin kurbanlarından olması işten değildi. Bir oyuncunun yükselişi takımın ona yardımıyla mümkündür. Bu da teknik ekibin işidir. Şu an özellikle Luiz Gustavo ile uyumu onu da takımını da ön alanda hayli etkili kılıyor. Ben Fenerbahçe’nin yükselişine bağlı olarak gittikçe daha da yükseleceğini düşünüyorum

20 Ekim 2020, Salı 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Avrupa'da konuşulacağız‘’

Türkiye, ilk devre boyunca pas/temkin oyunuyla tempoyu düşürüp maçı ikinci devreye taşımayı hedeflemiş görünüyordu. Ancak, özellikle orta sahadaki ikili mücadeleler Rusya lehine olunca tempo ayarlanamadı. Üstelik topu kaptıkları anda yüksek hız ve doğru paslarla bizim ceza sahasının önüne iniverdi Rusya. Dzyuba gibi 1.96 boyunda bir oyuncuya tek orta atmadan onun, yardımcı koşularına dayalı hücumlarla tüm yükü bizim savunma hattına bindirdiler. Burak ile Kenan da top almaya geldikçe oyun bizim için iyice sıkışıp, oynanamaz hale geldi.

Saha içi mühendisliği...

Ancak Cengiz Ünder’le birlikte saha içi düzen, haliyle de maçın rengi değişti. Yoksa mesele, yetenekli/daha az yetenekli oyuncu değişiminde değildi. Böylece oyun ikili mücadele çekişmesinden çıktı ve Türkiye enine genişlettiği oyunda akışkanlığı sağlayıp golü de buldu. Öyle şeyler yaptık ki, Rusya biri hariç tüm ön oyuncularını değiştirmek zorunda kaldı. Futbol bir saha içi mühendisliği oyunu yoksa bize ezberletilmeye çalışıldığı gibi motivasyon/konsantrasyon oyunu değil. Bunlar sadece yardımcı parametrelerdir.

Maalesef ham hayal!

Yenemediysek de Milli Takımımız gayet iyi ve bizi Avrupa Şampiyonası’nda konuşulur bir takım yapmaya, Dünya Kupası’na da götürmeye aday. Ancak ligimiz bu manasız transfer inadını sürdürdükçe sürdürülebilir bir futbol iklimi oluşturmak da maalesef ham hayal!..

12 Ekim 2020, Pazartesi 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Sorunlar daha da büyüyor!‘’

Oyunda sorunlar olunca problemi oyuncuyla çözmeye çalışmak da yöntemlerden biridir. Ancak asıl olan ‘’oyun’’ olduğundan bu ancak ara çözüm olabilir. Ayrıca sürdürülebilirlik açısından sıkıntı yaratacağı gibi oyuncuların hangi tip oyuncular olduğu da bir o kadar belirleyicidir. Beşiktaş için bu oyuncular Aboubakar, Gökhan Töre ya da Josef de Souza mıdır, işte soru bu! Beşiktaş, ilk yarısında birkaç güçsüz atak girişimi ve devre sonu Töre hücumu dışında etkisiz kaldığı gibi Gençlerbirliği’nden hem gol yedi hem de pozisyonlar verdi. Yedikleri golden önce baskıdan çıkan Gençler’in çoklu hücumundaki çaresizlikleri teknik ekibe çok şey anlatmalı.

Eski model oyun...

İkinci devre çare olarak sahaya şimdiye kadar çare olamayan Mensah sürüldü. Ancak geriden bilinçli, kısa ve seri paslarla başarıyla öne çıkan Gençler her defasında Beşiktaş’a atacağı golü hatırlattı. İki takım arasındaki temel fark şuydu; Gençlerbirliği sahaya yerleşim ve topun kullanımı açısından planlanmış bir oyunu icra ediyordu. Elbette bu oyuna daha çok rakibi izin verdi. Beşiktaş ise ‘’marifetli bellenen futbolcular’’ın ayaklarına bakan eski model bir oyun peşindeydi. Gol bulabilirler miydi? ‘’Evet’’. Birden fazla gol yerler miydi? O da, ‘’Evet’’! Hatta son bölümdeki Sio’nun laubali tavrı olmasa yemişlerdi bile.

Rakipler, cesaretleniyor

Beşiktaş’ın takım savunması konusunda ciddi problemleri var ve bu sorun giderek büyüyor. Hatta her hafta giderek derinleşecek gibi görünüyor. İlk hafta oynanan Trabzonspor maçı sonrası tespit ettiğim, ‘’Beşiktaş bu oyunla içeride de çok maç ya da puan kaybeder’’ dediğim şey tam da buydu. Bu düzenini bulamamış takım ve oynamaya çalıştığı oyun tüm rakipleri cesaretlendirecektir.

05 Ekim 2020, Pazartesi 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Teknik sorun‘’

Maç önünde bir İsmail Kartal takımı sahadaysa ilk yarının düşük tempoda, rakibin tüm alanlarının kapatılması prensibiyle geçeceğini tahmin etmek zor değildir. Konya, orta alanı iyi kapatarak Beşiktaş’ın o alanda oyunu kurmasını engelledi. Oyun kurma işi doğrudan stoperlere kalınca ne oyunu genişletebildi Beşiktaş ne de rakip ceza sahasını herhangi bir noktadan tehdit edebildi. Yetmedi, geriden oyun kurarken olmadık bir pasla kornere sebebiyet verdi. O da yetmedi, kornerde uyuyup golü yedi. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi 41. dakikada bu kez yerleşik savunmada Konyalı üç oyuncuyu aynı noktada unutup kafa vurdurdular. Eğer o topa Uğur Demirok vursa belki de ikinci gol o anda gelecekti.

2’den sonra görünür hale geldi!

Aboubakar’ın girişiyle bir şeyler değişir sanıldı. Aksine, Beşiktaş öne oyuncu yığmaya başladıkça iyice çözüldü. Çünkü düzenden çok belli ki, ‘’beceri/yetenek’’ten medet umuyordu teknik ekip. Yani, 90 artıdaki Gökhan Töre golü misali! Konya, saha dizilimiyle Beşiktaş’ın savunma arkasındaki derin alanları hem oluşturdu hem bunları kullandı. Beşiktaş, ancak 2-0 sonrası önde görünür hale geldi ancak bu da pahalıya mal oldu. Tek tek oyuncularına bir şey denemez belki ama Beşiktaş’ta ciddi bir teknik sorun olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Sadece transfer değil...

Oyun ve yenilen goller, bireysel hatayla açıklanamayacak kadar ciddi. Bu bir oyun sorunu ve bu sorun esasen sezonun başından bu yana devam ediyor. Trabzon maçı, durumun doğru kavranmasını sadece öteledi. Ve bir son not; yorumcu, gazeteci birçok arkadaş Beşiktaş’ın transfere ihtiyacı olduğunu düşünüyor. Welinton, N’Sakala, Mensah transfer değil mi? Beşiktaş’ın sorunu sadece santrfor ya da sağ bek sorunu mu acaba?

28 Eylül 2020, Pazartesi 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Kaza 'Geliyorum' demez, gelir!‘’

İlk yarıdaki baskı/hapis oyunundan daha çok gol de çıkarabilirdi Beşiktaş ama rakibini öylesine geri itti ki, maç Antalya ceza sahası önünde tıkandı kaldı! Başlardaki Boyd merkezli bir iki hücum sonuçsuz kaldıysa da gol, eski bir ters top oyunuyla (Tolgay/Quaresma misali) Atiba/Necip üzerinden geldi. Antalya ise geçen hafta Beşiktaş’ın Trabzon karşısındaki planına yakın bir anlayışla sahadaydı. Ancak önemli bir fark vardı, golü yediler! Bizde futbol ‘’saf yetenek oyunu’’ olarak ezberletildi. Oysa artık ‘’multi disipliner bilim’’e dönüşmüş durumda. Aslolan atletizm, saha içi mühendislik ve uygulanabilir planlar. Öyle ki, en ‘’yapamaz’’ denilenler ‘’en kolay yapabilenlerin’’ yaptıklarını yapabiliyor. Gökhan Gönül/Necip Uysal misali.

Sorun apaçık ortada

İkinci devrede Antalya’nın gol için öne çıkma zorunluluğu fırsatlar yaratacaktı. 52’de yarattı da… Larin, ofsayta düşmek yerine bir iki adım orta saha çizgisinde kalabilse başka şeyler de olabilirdi. 75’te doğru ayağına kullansa yine aynı şey… Beşiktaş iki maçta da maça göre çeşitli oyunlar tatbik etmeye çalışıyor ama ‘’gol sorunu’’ apaçık ortada. Bu sorun, ‘’dışardan alınarak’’ mı yoksa ‘’eldekileri geliştirerek’’ mi çözülecek muamma burada! Özellikle, taraftarlarının ‘’düz oyuncu’’ diye gördüğü futbolcularla işi üreten Sergen Yalçın, yedek kulübesine kümelediklerinle de ‘’tamamlayıcı oyun’’a geçiyor ancak sorun hala takımı ‘’huzura erdirecek’’ gollerde. Eğer bu soruna çözüm bulunamazsa maçlar bu maçta olduğu gibi hep ‘’kaza riski’’ yüksek maçlara dönüşecek.

20 Eylül 2020, Pazar 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Başlangıçlar zordur‘’

Başlama vuruşu öncesi fotoğraf, Beşiktaş’ın aleyhine görünüyor. Maç deplasmanda; hoca, ‘Kovid-19 pozitif’, hücum bloğu, güven veren türden değil. İlk 20 dakikadaki oyun, fotoğrafı doğruluyor. Trabzon, topu Beşiktaş alanının her metrekaresinde kullanırken rakipleri, sadece alan kapatmakla meşgul. Peki, Trabzon bunu nasıl yapıyor? Top çalarak!.. Ancak kaptığı topları, kolaya kaçıp savunma derinliğine atmaya çalıştıkça da verimli olamayıp sadece baskılı görünüyorlar. Çünkü oyunu tasarlarken kullandıkları Sörloth yok ve o varmış gibi oynamaya çalışıyorlar. Beşiktaş ise ilk gittiği ve ilk şut attığında golü yaptı. Gol sonrası sakin kalıp aradığı alanları bulsalar da biri dışında - Boyd ile 42’deki- etkili hücum edemediler. Enteresandır, ilk devrenin aksine hem skor hem yedek kulübesi avantajı Beşiktaş’a çevirdi. Nihayetinde VAR üzerinden gelen penaltı kararıyla maçı kopardılar. Trabzon ise geçen sezon bulduğu oyunu Novak, Sosa, Sörloth ve Pereira’nın yokluğunda kaybetmiş görünüyor. Başlangıçlar zordur ancak bu halde bir organizasyon inşası da hayli zor görünüyor.

Gecenin sorusu

1-3 getiren gol nedeniyle bir anda Ersin’i Twitter’da TT listesine soktu Beşiktaşlılar! Bu trol faaliyetine karşı çıkacak bir Beşiktaş kitlesi de var mı acaba?

Maçın starı

Bu oyunda mutlaka birini yazacaksak bu Beşiktaş’ın 37 yaşındaki oyuncusu Atiba olur. Kendi adıma, inanın Beşiktaş taraftarlarını ajite etmek için değil, Necip’i de eklerim listeye.

Maçın olayı

Beşiktaş’ın ilk gidişinde ve ilk şutunda, biraz da Hüseyin Türkmen’in şu ünlü eli arkaya bağlama kaygısı nedeniyle kafasından seken topun gol olması!

Kısa mesaj

Beşiktaş hücum alanı sıkıntılarına rağmen biraz da rakibinin zaafları nedeniyle kazandı.. Bu iyi ancak çalışılması gereken çok şey olduğu da aşikar.

14 Eylül 2020, Pazartesi 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’“Halkın Takımı'nı hatırlamak...‘’

Beşiktaş’ın mevcut durumu iç açıcı görünmese de algılandığı kadar kötü de değil. Şöyle ki eldeki oyuncu topluluğu rakiplerin mevcutlarının kesinlikle gerisinde değil. Sorun, bu futbolcuların işlevsel oynayabileceği ‘’sade planlar’’ın yokluğunda. Elbette bu durumun gerekçelerinden biri Sergen Yalçın’ın bahsini ettiği takımdan ayrılan oyuncu sayısının çokluğu... Ancak çözüm yine kendisinin bahsettiği gibi 5-6 oyuncunun getirilmesi mi, işte bunu tartışmak gerek!

Yaratan teknik adam...

Kulübün finansal krizi malum... Çözüm, ‘’Oyuncuya yatırım yaparak şampiyon olup, açık kapatmak’’ biçiminde formüle ediliyorsa da bunun mümkün olmadığı, tersine krizi yaratanın tam da bu yol olduğunu öncelikle belirlemek gerekiyor. Her takım gibi Beşiktaş’a da gereken, ‘’oyun bilgi ve uygulaması’’. Örneğin, diyorlar ki, ‘’Sağ bek yok’’. Var; Necip Uysal ilki. Lens’ten hücumcu değil sabit bek olarak faydalanmak diğer seçenek. Kaldı ki, Dorukhan’ın Eskişehir’de sağ bekliği var. Olmadı, üçlü savunma oyunu gibi seçenekler üzerine kafa yormak... Kısacası sorunlar, geçmiş bildik ve işe yaramayan yöntemlerledeğil yeni yollar açarak çözülür. Bu arayış Sergen Yalçın’ı da ‘’kazanma odaklı teknik adam’’dan, ‘’üreten/yaratan teknik adama’’ evirecektir.

Sanıldığı kadar zor değil

Tüm bu yapı için Beşiktaş esasen ideal takımlardan. Şimdilerde unutuldu ama bir zamanlar tribünün olmazsa olmazı olan ‘’HALKIN TAKIMI’’ pankartının ruhu tam da buydu. Kendi olanaklarına güvenip onu bilgiyle ve taraftar kolektifiyle yükseltmeyi hedefleyen plan hem oyunun hem finansal çözümlerin çıkış kapısıdır. İş, Beşiktaş kitlesini bu planlamaya ikna ve dahil etmektir. Bu da sanıldığı kadar zor değil.

06 Eylül 2020, Pazar 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’'Halkın takımı'nı hatırlamak‘’

Beşiktaş’ın mevcut durumu iç açıcı görünmese de algılandığı kadar kötü de değil. Şöyle ki eldeki oyuncu topluluğu rakiplerin mevcutlarının kesinlikle gerisinde değil. Sorun, bu futbolcuların işlevsel oynayabileceği ‘’sade planlar’’ın yokluğunda. Elbette bu biri Sergen Yalçın’ın bahsini ettiği takımdan ayrılan oyuncu sayısının çokluğu... Ancak çözüm yine kendisinin bahsettiği gibi 5-6 oyuncunun getirilmesi mi, işte bunu tartışmak gerek!

Yaratan teknik adam...

Kulübün finansal krizi malum... Çözüm, ‘’Oyuncuya yatırım yaparak şampiyon olup, açık kapatmak’’ biçiminde formüle ediliyorsa da bunun mümkün olmadığı, tersine krizi yaratanın tam da bu yol olduğunu öncelikle belirlemek gerekiyor. Her takım gibi Beşiktaş’a da gereken, ‘’oyun bilgi ve uygulaması’’. Örneğin, diyorlar ki, ‘’Sağ bek yok’’. Var; Necip Uysal ilki. Lens’ten hücumcu değil sabit bek olarak faydalanmak diğer seçenek. Kaldı ki, Dorukhan’ın Eskişehir’de sağ bekliği var. Olmadı, üçlü savunma oyunu gibi seçenekler üzerine kafa yormak... Kısacası sorunlar, geçmiş bildik ve işe yaramayan yöntemlerle değil yeni yollar açarak çözülür. Bu arayış Sergen Yalçın’ı da ‘’kazanma odaklı teknik adam’’dan, ‘’üreten/yaratan teknik adama’’ evirecektir.

Sanıldığı kadar zor değil

Tüm bu yapı için Beşiktaş esasen ideal takımlardan. Şimdilerde unutuldu ama bir zamanlar tribünün olmazsa olmazı olan ‘’HALKIN TAKIMI’’ pankartının ruhu tam da buydu. Kendi olanaklarına güvenip onu bilgiyle ve taraftar kolektifiyle yükseltmeyi hedefleyen plan hem oyunun hem finansal çözümlerin çıkış kapısıdır. İş, Beşiktaş kitlesini bu planlamaya ikna ve dahil etmektir. Bu da sanıldığı kadar zor değil.

06 Eylül 2020, Pazar 06:58
YAZININ DEVAMI