‘’Çaresizliğin beslediği gerginlik!‘’
Kağıt üzerinde Türkiye uzak ara favori lakin ilk devre işler hiç de ‘kağıt’taki gibi işlemiyor. Arkadan kurulmaya çalışılan oyunun tüm riskleri aleyhimizdeydi. Macaristan takımının süratli paslaşmaları milli takımın yerden ve ayağa oyunlarını önledi. Burak Yılmaz’ın devre boyunca yalnızlığı tam da bu yüzdendi. Top o bölgeye ulaştırılamadı. İkinci devre, ön bölge oyununa geçilebilecek bir şablon bulunamayınca işler iyice karıştı! Sürekli arkada pas yaparak, arayan takım görüntüsü sürüp gitti. Dakikalar ilerlerken rakip sakin, bizimkiler ise çaresizliğin beslediği bir gerginlik içindeydi. Baştan beri Burak’a top geçirmek için uğraşıldı ama acaba Burak Yılmaz tipi oyuncunun oynayacağı bir maç değil miydi bu karşılaşma?
Gecenin sorusu
Burak Yılmaz pozisyonunu farklı becerilerle oynayacak gençlere duyulan ihtiyaç göründü mü acaba?
Maçın olayı
İlk devre maçın kopmasının önüne geçen Uğurcan Çakır. Pür dikkat maçı izledi ve kurtardıkça kurtardı. Onun kurtaramadığını da direkler kurtardı!..
Kısa not
Bu maçlara ‘hazırlık’ gözüyle bakmamız gerek. Yenilgiyi yıkıma çevirecek dilden ise uzak durmak bir görevdir.
‘’Oyuncular üzerinden açıklanamaz‘’
Maç başladı ve fark ortaya çıktı; sahada duruş! Beşiktaş’ın sahadaki yerleşimi ve alan kullanımıyla PAOK’un ki ilk devre gece gündüz gibiydi. İlk 30 dakikada savunma hücum dengesizliği, oyuncu bazında görece daha iyi oyunculardan kurulu Beşiktaş’ı PAOK’un hayli gerisinde gösterdi. Rakip yeteneğinden öte sadece sahayı doğru kullanarak Beşiktaş’ın eksiklerini avantaja çevirip farkı yakaladı. Durum, ne bek olmayan Lens’in yer tutamayışı ne de N’Sakala, Welinton ya da Vida’nın yapamadıklarıyla açıklanabilir. Durum düpedüz ‘’oyun bilgisi’’, ‘’yerleşim’’, ‘’tekrar eksiği’’ ve ‘’oyun analizi’nin sonucuydu. İlk devre oyunuyla sürklase olabilecek Beşiktaş ikinci yarı oyunu eline aldı. Bunda, PAOK’un temkinli oyununun yanı sıra Oğuzhan Özyakup’un oyun bilgisi ve becerisinin etkisi büyüktü ancak golü bulamadılar. Eğer bir gol daha bulsalar maçı dengeye getirmeleri işten bile değildi. Kısaca, olmadı…
Gecenin sorusu
Kısa ve net…‘’Beşiktaş neden hazırlık maçı yapmadı?’’ Yani bir iki antrenman süresinde hazırlık maçı yapmamanın gerekçesi nedir?
Maçın starı
30 Ocak 2002 doğumlu (18 yaş), sağ ayak kullanan ilk devre 2 gol bir asist yapan Christos Tzolis. Sanırım daha fazlasına gerek yok!..
Maçın olayı
Maç önü yazılan onca ‘’Kazanırız/ kazanabiliriz’’ içerikli yazının iyi niyetle yazıldığı kuşkusuz. Ancak konu futbol, özne bizim takımlar olunca temkinli ve gerçekçi olmakta sonsuz yarar var.
Kısa mesaj
Beşiktaş’ın çok yolu var, ama çok…Bu oyun öyle kısa erimde geliştirilir gibi görünmüyor.
‘’Geleceği kurtarmanın anahtarı...‘’
Hepimiz zor günlerden geçerken kamusal nitelikli futbol kulüpleri de esasen kendi yarattıkları sorunlar nedeniyle daha da büyük sıkıntı içindeler. Bunlardan biri de Beşiktaş... Elinden kâr ederek çıkarabileceği bonservis ya yok ya da çok cüzi miktarlarda. Burak Yılmaz benzeri 'serbest kalma'lar kârlılıkla açıklansa da durum tam olarak böyle değil. Beri yandan, Burak Yılmaz anlaşmasının ne durumda olduğu hâlâ muğlak!
Yarışmacılıkla gelen transfer kıskacı
Elinde 20 sözleşmeli oyuncusu var ve bunların çoğu genç potansiyeller. Diğer altı yedisi ise her anlamda ciddi maliyetli oyuncular. Ancak yine de Trabzonspor'un durumuna bağlı olarak Şampiyonlar Ligi ihtimali de barındıran Beşiktaş özellikle Alanya'da oynayan ve üçü bonservissiz görünen Cisse, N'Sakala, Fernandes ile bonservisi belirsiz Welinton haberleriyle gündemde. Bir yandan maliyetleri düşürme zorunluluğu diğer yandan yarışmacılığın getirdiği transfer kıskacı...
Performansları soru işareti
Unutulmasın ki, Cisse gibi bir başka gösterişli isim Vagner Love Beşiktaş'ın işine çok da yaramadığı gibi maddi olarak kayıba da neden olmuştu. Alanyalı oyuncular bir başka oyun düzeninin oyuncuları ve Beşiktaş'taki performansları soru işareti. Sivas'tan alınan Douglas örneği benzeri... Kaldı ki Beşiktaş ligi o beğenilmeyen kadrosuyla üçüncü bitirdi.
Geleceği kazandırır
Ezcümle, Beşiktaş da diğer takımlar gibi şampiyon olma baskısından sıyrılıp gelişmiş oyun/gelişmiş oyuncu paradigmasına dönmeli yüzünü. Başta Ersin, Utku, Güven, Rıdvan, Fatih ve diğer gençlerini eldeki olgun oyuncularla harmanlayarak sıralamayı bilmem ama gelirde geleceği kurtarmanın anahtarı haline getirebilmeli. Tüm takımların kurtuluşu borçlanma kapasitelerinin artışında değil katma değerli oyuncu fazlasındadır. Bu da paradan çok 'bilgi' ve 'yöntem' sorunudur. Evet, tranfer belki maç kazandırır ama potansiyel oyunculardan izlenir bir oyun icat etmek kulübün geleceğini kazandırır.
‘’En çok ona zaman tanınır‘’
Ülke futbolunda ‘’kimin ne yapabileceğini’’ ölçebilmek için diğerlerinin neler yapamayacağını da kestirmek gerekiyor. Düşünün, UEFA Kupası ünvanlı, son iki yılın Şampiyonlar Ligi takımı Galatasaray kötü denilen Fenerbahçe’nin bir çıt üzerinde bitirdi ligi ve şu an itibariyle gelecek sezon Avrupa’da yok… Beri yandan, Sergen Yalçın’ın son maç sonrası yaptığı gerçekçi açıklamalar ise umut verici. Şimdiye kadar ülke ölçeğinde borç harç demeksizin sınırsız olanaklarla çalışmaya alışmış bir atmosferde yola ‘’nelerin olamayacağı’’ndan başlamak önemli veri. Bundan sonra yapılacak her şey ‘’hazıra konma’’ değil bilgiye dayalı olmak zorunda. Haliyle kim, futbolu ne kadar biliyor hep birlikte göreceğiz.
Sürdürülebilir yapı...
Maliyetleri düşürmek için gençleşmek zorunda olan Beşiktaş’ta ilk hedef şampiyonluk değil sürdürülebilir bir yapı için geliştirilebilir bir oyun inşa etmek!.. Eğer kulüp yönetimi ve Sergen Yalçın ‘’şampiyonluk baskısı’’ atmosferini dağıtabilir ve de yeni oyun için daha çok kafa yorar, bilgi toplarsa ülke futbolu için yeni bir kapı aralayabilirler. Ancak bu ihtimal için çok da umut beslemiyorum doğrusu. Çünkü şimdiye değin kalıcılık ve üretim adına pek de parlak performans izleyemedik Sergen Yalçın’dan. Yine de Beşiktaşlılar üzerindeki etkisi düşünüldüğünde ihtiyaç duyulan zamanın en çok ona tanınacağı da aşikar. İşte bu ‘’pay’’ hem onun hem Beşiktaş’ın lehine olgunlaştırılarak işletilirse şimdilik ufukta gözlenemeyen umut ete kemiğe bürünebilir. Yok, ergenleri memnun etmek için çoğunlukla olduğu gibi yine ‘’Kazanamayan gider’’ formülüne geçilirse, o bildik filmi izlemek bir kez daha kaçınılmaz olacaktır.
‘’Hoca farkı!‘’
Oyuncunun birden fazla pozisyon oynayabilmesi teknik direktör için fırsattır ancak bu fırsat için doğru oyuncunun / oyuncuların belirlenmesi gerekir. Sergen Yalçın ise kendinden önceki “Atiba artı diğer oyuncu” pozisyonunu Elneny’ye bırakarak hücum tehdidini artırdı. Böylece Atiba da savunmacı kimliğinden hücumcuya evrildi. Bir önceki teknik adam Abdullah Avcı ise bu “çok kimlikli” oyuncu tercihini Caner Erkin’den yana kullanmış, oyuncuyu, sol bek, sol ön, 10 numara hatta sağ açık olarak konumlamıştı ve olmamıştı... Koyu bir savunma kurgusunda olan Gençlerbirliği’nin duran toplar dışında seçeneğinin olmadığı belirginleşince Beşiktaş’ın ön alana geçişi kolay oldu. Sorun sahadakilerin birlikte oynama pratiklerinin düşük oluşuydu. Daha çok birlikte oynasalar birbirlerini bulma sorununu da çözmüş olacaklardı. Ancak Gençlerbirliği bilmediği hücumları kurgulamak için savunma halinden de vazgeçince Beşiktaş işi kolayladı.
Gecenin sorusu
Bir sezon, o da takımına göre, görece parlak performans gösteren Tyler Boyd benzeri oyuncuları abartarak transfer etme alışkanlığından ne zaman vazgeçilecek? Boyd’u önemsemediğimden değil harcama alışkanlıklarına itiraz etmek için söylüyorum bunları.
Maçın starı
Ligin son maçında Beşiktaş takım olarak iyi göründü. Şampiyonluk baskısından kurtulabilirlerse, maliyetleri düşürecek gençleştirme politikaları için sağlam bir zemin buldular.
Maçın olayı
Burak Yılmaz ayrılığı tıpkı Trabzon’da olduğu gibi sahaya olumlu yansımış. İlk 20 dakikada üç farklı oyuncuyla 4-5 pozisyon buldular. Çünkü top bir adrese gönderilmeyip, paylaşarak oynandı. Yani, şimdiye kadar ezberletildiği gibi kimse vazgeçilmez değil.
Kısa Mesaj
Şampiyonlar Ligi ihtimali doğan Beşiktaş umarım ki, yeniden ‘transfer tuzağı’na düşme şaşkınlığı yaşamaz. Yoksa içinden çıkılması zor ekonomik sarmal için devlet/federasyon takviyesi de yetmeyebilir.
‘’Avantaj Beşiktaş'ta‘’
İşi zor takımların başında geliyor Beşiktaş. “Geçmişin günahı” diye işin içinden çıkılmaya çalışılıyor ama geçmişteki denetimsizliğin, vurdumduymazlığın yükünü omuzlamak zorunda kalıyorlar bugün. O günlerde borcu, harcı düşünmeyip anın hazzını yaşama arzusu eskilerin deyimiyle, “fitil fitil burundan gelecek” günleri getirdi beraberinde. Tişört satarak kurtulamayacak kadar derin bir kriz söz konusu. Ödenmesi mümkün olmayan paralar yüzünden tası tarağı toplayan yabancı oyuncular, “Alacağımı nasılsa alırım” diyerek ülkesine dönüyor. Düşünün, ya o her daim burun kıvrılan “yerli oyuncular” da FIFA’ya gitme hakkına sahip olsalar, ne olurdu kulübün/kulüplerin hali?
Olgun oyuncular mı günü kurtaracak
Menajerlere teslim olmuş görüntüsünde bir kulüp Beşiktaş. Yönetim o ünlü Gencebay parçası, “Alan aldı giden gitti ah ile / Ölen öldü kalan kaldı vah ile”yi mi söyleyecek yoksa geçmişle hesaplaşmanın hukuki yollarını mı bulacak, bilinmez! Haberler hala “transfer sihirbazlığı” merkezinden yürüyor, yürütülüyor. Bir iki yıl içinde Milli takım ya da Avrupa yolcusu oyunculardan kurulu bir takım mı tasarlanıyor yoksa eski olgun oyuncularla günü mü kurtaracaklar, o da belirsiz...
Burak seçeneği hazır
Trabzonspor’un durumuna bağlı olarak Şampiyonlar Ligi hedefinin söz konusu olduğu kritik bir maçın eşiğinde savunmanın önemli ismi stoper çekip gitti. Menajeri ile başı dertte olunan diğer stoper Vida, Roco ile bölgeyi onarır gibi duruyor. Ön tarafta Ljajic ile Umut Nayir yok ama Burak seçeneği hazır durumda.
Sonucu Fener belirler
Yine de maçın sonucunu belirleyecek olan Beşiktaş’tan çok Fenerbahçe olacak kanısındayım. Haberlere yansıyan Emre/Dirar münakaşasının Fenerbahçe üzerindeki olumsuz etkisi daha yoğun olacaktır. Çünkü ülkemiz; teknik, taktik, antrenmandan çok motivasyon ve “ruh halleri”yle iş görmeye alışmış yapıda. Bu minvalde Fenerbahçe’nin halletmek zorunda olduklarıyla, ki kronik stoper sorunu olan bir takım, Beşiktaş’ın onaracaklarının kıyası Beşiktaş’ı önde gösteriyor. Yine de bir klişeye sığınayım; “derbilerin sonucu belirsizdir”.
‘’Pozisyonsuz zafer!‘’
Şampiyonlar Ligi ön elemesine yaklaşmışken maçtan maça anlaşılamaz hale geldi Beşiktaş’ın oyunu. Bir maçta yaptıklarının tam tersini yapıyor bir sonraki maçta ya da bir maça çıkardığı kadroyu diğerinde çıkarmıyor. Örneğin, Gökhan Töre 12. dakikada Caner’in alanında iki pozisyon buldu. Özellikle ikincisinde Caner alanı için koşmuyor sadece yürüyordu ama Rıdvan yerine sahada olan oydu!.. 43’te ise sağdan sıfıra indiği pozisyonda boş kaleye atamadı Malatyalı oyuncular. Oysa Beşiktaş, ilk devre boyunca dişe dokunur tek gol pozisyonu kurgulayamadı. Beşiktaş. ikinci devre biraz da Lens yerine oyuna giren Güven merkezli hücumlarla oyunu öne taşıdı. Ancak bu da VAR’dan gelen penaltı sonra buhar olup uçtu!.. İki takım da bu maç öncesi neye çalışmış, ne antrenmanı yapmış anlayamadım. Evet Beşiktaş kazandı ama nerdeyse tek pozisyon kurgulayamadan kazandı. Bu da onlar adına gelecek için hayli düşündürücü olmalı...
Gecenin sorusu
Beşiktaş bu oyuncu topluluğuyla derli toplu, sürdürülebilir bir oyun bulabilmiş değil. Para olmadığı da düşünülürse gelecek sezonun oyunu için kimi, nereden, kaç paraya bulacaklar acaba?
Maçın starı
Görev gereği maça sadece ‘’benzeyen’’ bu karşılaşmayı izledim. Sahadakiler de sadece ‘’futbolcuya benzedikleri’’ için ben maçın adamı diye birini tespit edemedim. Bağışlayın!..
Maçın olayı
İlk devre dört gol pozisyonu bulan Malatya’nın bunları atamayıp maçı kaybetmesi!
Kısa mesaj
Beşiktaş gelecek sezon için düşük yaş ortalamalı, atletik bir takıma mı yönelecek yoksa eski oyuncularla sadece maç kazanmayı mı hedefleyecek? İşte onlar için büyük yol ayrımı...
‘’Sonucu Konya belirler!‘’
Son beş yılını Abdullah Avcı ile ilk dörtte bitiren hatta bunun ikisinde uzun süre şampiyonluk ikilisinde kalan Başakşehir, onca yılın birikimini taçlandırmaya çok yakın. İlginçtir, Avcı’nın Başakşehir’le kolları sıvadığı sezon Jurgen Klopp da Liverpool’a başlıyor. O şampiyon, diğeri takımsız!
Yaptıkları, rakiplerin yapamadığı gibi
Başakşehir, Okan Buruk ile varolan düzeni türevleyince yerinde sayan ligin önünde kalmayı başardı. Öyle ki, maçları çözen bazı goller, kendi yaptıklarından çok rakiplerin yapamadığı gibi göründü. Rahat, basit, güvenli ve düzenli oynuyorlar. Yani, futbolun insandan, onların oluşturduğu takımdan beklediği şeyler... Sadece bu nedenle bile şampiyonluğa yakınlar...
Sadece Rize'de güldü
Konya ise pandemi sonrası oynanan iki maçta düzenli oyundan sonra sadece Rize maçından güler yüzle ayrıldı. Bu da o iki maçtaki oyunun tesadüfi ya da diğerlerinin yapamadığı ile açıklanması sonucunu düşündürür. Yine de topun yuvarlıklığı ve ihtiyacı olanın mecburi yaratıcılığı, yani Konya’nın yapacakları belirleyecek maçın sonucunu. Kısacası Başakşehir için kolay olmayan bir maç diye düşünüyorum.
KISA MESAJ
Başakşehir yakın ama ihtiyacı olan Konya geri kalan haftaları hem yukarıda hem aşağıda karmaşıklaştırabilir. Sadece bunun için bile oynamaya/izlemeye değer bir oyun futbol!









































