‘’Bunun adı acizlik feryadı‘’
MHK yanıltıcı bilgilerle dolu, laf kalabalığı yeni bir açıklama daha yaptı. TFF bünyesinde birçok alt kurul var. Bunlardan biri de MHK. Bu MHK öyle işlere imza atıyor ki; her hafta yaptığı icraatları kamuoyuna izah etmek durumunda kalıyor. Bu bile tek başına ne kadar karmaşık işler çevirdiklerini ortaya koyuyor. Dün yapılan açıklamanın özünde deniliyor ki, “Abdullah Yılmaz maçları ciddiye almıyordu, hatalar yapıyordu, sürekli savunmasını alıyorduk” O zaman ben de soruyorum, ‘22 hakemin bulunduğu A klasmanında, Abdullah Yılmaz bu atadığınız maçla birlikte, neden en çok maç verdiğiniz 5 hakemden biri?’ Hem ‘hakem kötü’ diyorsun hem de en çok maçı ona veriyorsun.
‘Sövdüler ama umursamadı’
“Arkasından sövdüler umursamadı!” diyecek kadar küçülttüğün hakemi, açıklamada, “haftanın en zor maçı” diye nitelendirdiğin maça neden atıyorsun? “Futbol ekonomisi, marka değeri” ifadelerinin dillerden düşmediği günlerde; maçtan önce kırılan sprey tutacağının yedeği olmadığı için utanması gerekenler, sesini en çok yükseltenler oluyor. “Ankara’da bir hakemden temin etme gayreti göstermedi!” diye açıklama yaparak komik duruma düşüyorlar. Abdullah Yılmaz şu ana kadar yönettiği maçlarda kırık bir not almış olsa, “sprey tutacağına” kadar düşenler, kesin onu da buraya yazmaktan zevk duyarlardı. Bir sayfa açıklama yapıp, hakemi suçlayarak temize çıkmayı umut edenler, “Ben aciz kaldım” diye feryat edenlerdir.
İşte o açıklama
“Abdullah Yılmaz, MHK Başkanı Yusuf Namoğlu tarafından müsabaka gününden 2 gün önce telefonla aranmış, karşılaşmanın önemine yönelik dikkati çekilmiştir. Önceki müsabakalardaki konsantrasyon eksikliğinden kaynaklanan hataları hatırlatılarak bu müsabakayı küçümsememesi gerektiği, bu müsabakaya gözlemci ile birlikte ayrıca MHK Üyesi Erol Ersoy’un da görevlendirileceği, performansının bundan sonraki görevlendirmeleri etkileyeceği, cihetle özenli olması gerektiği iletilmiştir.”
PFDK'ya sevk edildi
Abdullah Yılmaz’ın istifasının ardından MHK’da sular durulmuyor. TFF dün yapılan toplantının ardından hakemliği bıraktığını açıklayan deneyimli hakemi tedbirli olarak Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’na sevketti.
Bu sevk ne demek!
Deniz Çoban: ‘TFF ile bağımı koparttım’ diyen birini cezalandırmaya kalkmak... İlk etapta komik ve mantıksız geliyor. Aslında arkasında büyük bir kurnazlık var. Yaptıkları her işi eline yüzüne bulaştıran TFF ve MHK; mevcut hakemlere büyük bir gözdağı veriyor. Talimata göre Yılmaz’ın 3 ay ceza alması durumunda ileride gözlemcilik, MHK üyeliği ve başka görevler yapması imkânsız hale geliyor. Yılmaz üzerinden diğer hakemlere; “Akıllı olun, bizi zorda bırakmaya kalkarsanız; bu kapıdan bir daha giremezsiniz!” demek istiyorlar.
‘’Hatalı kararı çok‘’
Sakatlığı nedeniyle uzun süre maç alamayan; sakatlık sonrası Gençlerbirliği-Trabzonspor maçına çıkan, yeterli performans gösteremeyen bir hakemden başarılı yönetim beklenemezdi. Beşiktaş’tan Pepe ve Talisca cezalı duruma düştü. Hemen belirteyim...
İki kart da bana göre hatalıydı. Özellikle Talisca’nın sarı kartı tamamen hatalı ve izahı olmayan bir sarı. Talisca’nın ayağına basan aslında Ali Turan ve onun da sarı kartı vardı! 65’te Talisca-Filipovic pozisyonunda; Filipovic, Talisca’yı durdurmak için her şeyi yaptı. Tuttu, çekti, itti, rakibini bozdu. Filipovic’e kırmızı kart göstermeliydi. Bu arada Filipovic’in sarı kartla oynadığını da hatırlatırım. 82’de kaleye giden top önce Pepe’nin kafasına, sonra eline geldi. Hem penaltı hem de kırmızı kart gerekliydi. Oyunun son saniyesinde Caner’in Volkan Şen’e müdahalesinin de penaltı olduğunu düşünüyorum. Hakemin verdiği ve kabul görecek en doğru kararı Konyaspor’un iptal edilen golüydü.
‘’Uydurma suça ceza!‘’
TFF’nin açıklamasının bazı bölümlerine itirazımız var: Talimatın 75. maddesi, “Sözlü olarak gerçekleşen disiplin ihlallerinde, resmi yayıncı kuruluş görüntüleri, izleyen kişiler tarafından ihlal olarak algılanacak söz için de delil olarak kabul edilebilir” diyor. Talimat maddesinde, TFF’nin açıklamada belirttiği üzere, “Muhatabı açıkça belirlenebilen, hakemin görüp değerlendiremediği” ibaresi yok. Kaldı ki, kötü sözün kime söylendiğinin “spor ahlakı” açısından önemi de yok!”
‘Görmediği olaymış’
İkinci itirazım... Emre olayının, “Hakemin görüp değerlendirdiği” Caner olayının, “Hakemin görmediği” olay olarak betimlenmesidir. İki olay da aslında birbirinin kopyasıdır. Hakemin görüp değerlendirmesi, illa ki kart göstermesi anlamına gelmez. Hakemin bir ihlali görmesi ve bu ihlali cezalandırmaya değer görmemesi de bir değerlendirmedir. “Caner’in kolunu yumruk yaparak, aşağıdan yukarı sallaması” tam olarak hakemin görüş alanında olmuştur. “Hakeminin arkasından yaptığı el kol hareketleri” ise 4. hakem ve yardımcıların görüş alanında olmuş; hakemi uyarmaya gerek görmemişlerdir. Nasıl ki, Emre’nin küfrünü değerlendiren hakem sadece sarı kart göstermeyi yeterli bulmuşsa, Kalkavan ve yardımcıları da Caner’e herhangi bir yaptırıma gerek duymamışlardır. Caner olayı hiçbir yönüyle “boğaz kesme, edep yerini gösterme ya da dil çıkartma” hareketlerine benzememektedir.
Müfettişlerin işi...
Bu olaylar tamamıyla hakemlerin göremeyeceği noktalarda olmuştur. Caner olayında o günde söylediğimiz gibi TFF kendince suç uydurmuş ve bu uydurma suçu cezalandırmıştır. İlk düğmeyi yanlış iliklemiştir. TFF kaş yapayım derken, göz çıkartmıştır. Son itirazım, evet, hepimiz biliyoruz ki; sevklerini, disiplin müfettişleri yapar, ancak müfettişlerin de işvereni TFF Yönetim Kurulu’dur. İşveren, işçisinin hatasından sorumludur.
‘’Belhanda'ya kırmızı gereksiz‘’
82’de Linnes’in ortasında Jevtovic topu ceza sahası içinde eliyle oynadı. Top uzaktan geliyordu ve Jevtovic’in elini kaçıracak kadar vakti vardı. Buna rağmen elini kaçırmadı. Bu net bir penaltı idi. 90’da Nagatomo’nun ortasında Celustka’nın eline temas eden topun, bir önceki pozisyondan farkı yoktu. Burada da bir penaltı kararı verilmeliydi. Belhanda - Hakan gerginliğinde Belhanda kırmızı kartı gördü. Belhanda’nın yaptıkları maç sırasında ekrana yansıyanlardan ibaretse, kırmızı kartın gereksiz olduğunu söyleyebilirim. Barış Şimşek kalitesinde bir hakemin o krizi kırmızı kartsız çözmesi beklenirdi.
‘’Beni mutlu edersiniz‘’
Namoğlu'nun şahsım için yaptığı açıklamayı dikkatle okudum. Açıklama değişik medya kuruluşlarına mail yoluyla yapılmış. TFF sitesi yerine bu yolun seçilmesi, TFF’nin arkasında olmadığını gösteriyor.
Bir adım ileri gidiyorum
Bu açıklama; Yunus Yıldırım’ın 70 maçın hiç birisine atanmadığı süreçte 5 maça giden gözlemcilerin olduğu gerçeğini inkâr etmiyor. Neyi yalanlıyor anlamadım. Hakemi değiştirdiğiniz de gözlemci raporlarını yönlendirdiğiniz de gerçek. Bir adım ileri gidiyorum. Seminerde tüm gözlemcilere: “Not verirken sıkıntı yaşadığınız pozisyonlar olursa, açıp bana sorarsınız” diyen de sizsiniz! Kasımpaşa-Alanya maçı sonrası gözlemci notuna müdahale edip, başarısız maç çıkartan hakem Yaşar Kemal Uğurlu’yu Giresun-Fenerbahçe maçına atadığınız da gerçektir. Namoğlu’na sesleniyorum...
Bedeli ne olursa olsun!
Sizin de gerçekliğinden şüpheniz olmayan konuları kaleme alıyorum. İftira yok! Bana hukuki süreci başlatacağınızı söylüyorsunuz. İnanın beni çok mutlu edersiniz. Zamanında sizinle çalışmak istemeyen Yıldırım Demirören için: “Onu iyi tanırım. İlkelerim ve şartlarım ona uymaz” demiştiniz. Sevgili Zekeriya Alp onuruyla istifa edip TFF’nin ön kapısından çıkar çıkmaz, arka kapıdan girmiştiniz. Hatırlatayım! Benim de sizin gibi ilkelerim var! Fakat sizinkilerden çok farklı. Doğru bildiğimi söylemekten çekinmem. Bedeli ne olursa olsun...
‘’Selim kırmızı görmeliydi‘’
Maçın en çok konuşulan pozisyonu 29.dakikada yaşandı. Gomis’in yerde kaldığı pozisyonda, Selim’e sarı kart çıktı. Bariz gol şansı değerlendirmesinde “Hücum oyuncusunun top kontrolü veya topu kontrol etme olasılığı var mı?” diye bakılır. Selim, Gomis’i düşürmemiş olsa, Gomis’in bence topu kontrol etme olasılığı vardı, dolayısıyla kırmızı kart daha doğru olurdu. Galatasaray’ın penaltı beklediği pozisyonlarda ise hakemin haklı olduğunu; en azından verdiği kararların hakemin yorum alanına girdiğini söylemeliyim.
‘’Necip Uysal'a komik kart‘’
Hakem hataları gündemi meşgul etmeye devam ediyor. Özellikle disiplin konusunda hakemler her maç sınıfta kalıyorlar. Çıkması gereken kırmızı kartlar çıkmazken, çıkmayacak kırmızılar çıkıyor. Son örneğini dün akşam yaşadık. Necip ayağı kayarak düştü.
Necip’e takılan rakibi de düştü. Hakem Özgür Yankaya da ikinci sarı karttan Necip’i attı. Umut vaat eden atağı önlemek, rakibe kontrolsüz müdahalede bulunmak, sportmence olmayan şekilde oynamak sarı kart gerektirir. Ancak ayağı kayıp düşmenin kart gerektirmediğini söylememe gerek yok sanırım.
‘’Tam not yoksa maç da yok‘’
Bu hafta ‘%100 Futbol’ programında Rıdvan Dilmen, çok önemli bir bilgi paylaştı. Trabzonspor-Fenerbahçe maçı gözlemcisinin Ali Palabıyık’a 8.4 verdiğini söyledi. Hemen belirtelim 8.4 hakemlikte tam nottur. Kusursuz yönetimi ifade eder. “Böyle bir yönetime, nasıl 8.4 verilir?” diye kamuoyu şaşırıyor doğal olarak. Oysa ki bilinmeyen daha neler var. O notun o şekilde verilmesini sağlayan bir irade ve bu iradenin farkında olan gözlemciler var!
Toplam 25 gözlemci var
Bu sezon Süper Lig’de görev yapan 25 gözlemci var. Birkaç istisna dışında hakemlere genelde tam not veriyorlar. Tam not verdikçe yeni bir maç alıyorlar. Her atandıkları maçta da tam not vermeye devam ediyorlar. Kazara düşük not veren olduğunda, MHK Başkanı Yusuf Namoğlu gözlemciyi dişine göre bulursa; notu gözlemciye iade ediyor, kabul etmediğini söylüyor ve notu yükseltiyor.
İşini yapınca görev alamadı
Gelelim tekrar Trabzonspor maçına. O maçta gözlemci Yunus Yıldırım. Trabzon’dan önce en son görev aldığı maç; 02.12.2017 tarihinde, 14. haftada, Fırat Aydınus’un yönettiği Beşiktaş-Galatasaray maçı. O maçta Aydınus kendi maçının gözlemcisi olsa, kendisine not verse; kırık not verir. Yunus Yıldırım da öyle yapıyor ve kırık not veriyor. O maçtan sonra 4 lig, 4 kupa haftası geçiyor. Tam 57 gün sonra 28.01.2018’de Yunus Yıldırım, Trabzon maçına gözlemci atanıyor. Görevini layıkıyla yaptığı için 57 gün çile çeken Yunus Yıldırım da belli ki, “Madem öyle, işte böyle” diyor ve tam notu Palabıyık’a veriyor.
Namoğlu ne isterse o
Yıldırım’ın maç alamadığı bu süreçte 5, hatta 6 maç alan gözlemciler var. Hem de siyahla beyaz gibi net hatalarda hakemleri temize çıkartan, hakemi temize çıkarttığında yeni göreve göz kırpan gözlemciler!
Sözün özü: Gözlemciler Namoğlu’nun istediği notu veriyor. Vermezse notu değişiyor. Not değişmezse gözlemci maça gidemiyor. İşini düzgün yapan gözlemci hocalarımı tenzih ederek söylüyorum: Gözlemcilerimizin birçoğu, bunca yıldır biriktirdikleri kariyerlerini; Namoğlu korkusuna, 1 maça feda ediyorlar!
Doğru söylemekten çekinen başkan...
Beşiktaş ve Fenerbahçe maçlarının hakemlerinin değiştiği konusu üzerine, MHK açıklama yaptı: “Tebligatlar perşembe günü öğle saatlerinde yapılır, geçtiğimiz hafta da böyle olmuştur, herhangi bir hakem değişikliği yapılmamıştır!”
Cümle âlem biliyor ki cuma maçlarının hakemleri çarşamba günü atanır. Bursaspor-Beşiktaş maçının hakemi Mete Kalkavan’dı ve görevlendirilmesi çarşamba günü yapıldı!. Burada Namoğlu, “Kurulumun gerektiğinde hakemleri değiştirme yetkisi vardır, görülen lüzum üzerine kurulum bu yetkisini kullanmıştır” demek yerine; yalana sarılmış, bu yalanına da TFF resmi sitesini alet etmiştir.
Hakemler nasıl inanacak!
Herkesin bildiği konular bu açıklamada çarpıtılmış, doğru bilgi verilmemiş. Diyelim, bu açıklamaya kamuoyunu inandırdınız. Ya hakemler? Bu açıklamanın; yanlış, hatta ‘yalan’ olduğunu tüm hakemler biliyor. “Zoru görünce doğruyu söylemekten çekinen bir başkanımız var!” algısı tüm hakemlerin beynine yerleşti. Hakemler bundan sonra size nasıl inanacak? Doğruları söyleyemeyen bir başkan, adalet dağıtan bir müessesenin başında nasıl kalacak?