‘’İçine kapalı bir lig‘’
Euroleague, Fenerbahçe ile Anadolu Efes’in aralarında bulunduğu 11 takımla, 10+10 yıllık sözleşme imzaladı ve 2016-2017’deki yeni formatını açıkladı.
FIBA’nın atağına karşı bir adım olarak nitelendirilen değişiklik, basketbol camiasında çok fazla olumlu karşılanmadı...
Çünkü mevcut formata gelen en büyük eleştiri, Euroleague’in Avrupa’da birkaç ülkeyi kapsamasıydı. Şimdi tamamen içine kapanık bir hal aldı
FIBA’dan sonra, Euroleague de benzer bir format açıkladı. FIBA’nınki biraz daha kapsayıcıydı belki ama ULEB’inki tamamen kapalı lig konseptinde. Mevcut formata gelen en büyük eleştiri, Euroleague’in birkaç ülkeyi kapsaması, Avrupa’yı kucaklamıyor olmasıydı. Şimdi tamamen içine kapanık bir hal aldılar. Futboldaki Şampiyonlar Ligi neden herkesi ilgilendiriyor. Çünkü, Faroe Adaları’ndan tutun, Lüksemburg, Arnavutluk temsilcisinin bile orada olma ihtimali var. Gruplarda onlarca Avrupa ülkesinden takım bulunuyor.
Nasıl popüler olacaksın!
Gelelim yeni Euroleague’e... 11 A Lisanslı takım. Türk, İspanyol, Yunan, Litvanya, Rusya, İtalya ve İsrail takımları. Kalan 5 takım da, Fransa, bir tane eski Yugoslavya ülkesi, Polonya ve Almanya’dan gelsin, etti sana 11 ülke. Sadece onbir... Avrupa’da 64 ülke var. 50’den fazla ülke halkının, Euroleague’le alakası olmayacak. O heyecanı yaşamayacaklar. Senin ürünün nasıl gelişecek, nasıl büyüyecek, nasıl daha popüler olacak?. Olamaz.
Türk sponsorlar olmasa...
Ne ilgi, ne maddi gelir olarak futbolun yanına bile yaklaşamazsın bu şekilde. Euroleague bir şirket. A Lisanslı kulüpler de buna ortak. Tek amaçları daha çok maç yapıp, daha çok televizyon geliri, daha çok tribün geliri elde etmek. Yani tek amaçları para kazanmak. Ama kazanamıyorlar yıllardır. Böyle giderse de kazanamayacaklar. Türk sponsorlar olmasa, maaş ödeyemez hale gelirler.
Sıkıcı bir format
Gelelim formatın teknik konularına. 16 takımlı, 30 haftalı bir lig. 30 hafta sonunda 8 takım Play-Off’a kalacak. Zaten 15 hafta sonra ilk 6 aşağı yukarı şekillenir. İddiası kalmayan en az 5-6 takım olur. Bunlar nasıl tribün dolduracak, nasıl reklam geliri alacak. Televizyondan da kimse izlemeyecek. Sıkıcı bir format açıkçası. Eskisinde son haftaya kadar bir iddia oluyordu. Play-Off’a kalan takımlar 5 maç üzerinden eleme oynayacak. Sonrası Final-Four... Yani normal sezon 30 maç. Çeyrek final 5 maç. Yarı final ve final bir maç. O gün iki oyuncun ‘ishal’ olsa, koskoca yılın emeği boşa gidecek. O zaman yarı final ve finali de 5 maçlık seri gibi, yani normal bir lig gibi oynat, bir anlamı olsun.
Kendileri çalıp, oynayacak
Pınar Karşıyaka, Türkiye Ligi şampiyonu oldu. Efes ve Fenerbahçe’yi eledi. Avrupa’nın en zor liglerinden birinde zirveye çıktı. Lütfen alın Euroleague’e... İsrail’de Hapoel Jerusalem, Maccabi Tel Aviv hegamonyasına son verdi ama onlara sıra gelmedi. Bir takım kendi liginde herkesi yenip şampiyon oluyor, ama Şampiyonlar Ligi oynama ihtimali bile bulunmuyor. Eleme oynat bari, o da yok... Sonuçta, kendileri çalıp kendileri oynayacaklar. Bu formatın çok uzun soluklu olmayacağını düşünüyorum.
Hangi takımlar katılacak?
Euroleague’in yeni formatında A lisansı bulunan 11 takım, bir önceki yılın Eurocup şampiyonu ve 3 tane doğrudan katılım hakkı bulunan lig şampiyonu yer alacak. Ancak bu ligler henüz belli değil. Ayrıca 8 takım arasında yapılacak eleme maçları sonucu 1 takım daha turnuvada yer alacak. Bu şekilde 16 ekipli bir lig oluşturulacak. Ligde ilk 8 sırayı alan takımlar Play-Off’a katılacak. Çapraz eşleşmeli Play-Off’lar 5 maç üzerinden oynanacak ve serileri kazanan 4 ekip Final-Four bileti alacak.
‘’Nefes nefese‘’
İki Euroleague takımı, ligde karşı karşıya geldi, Anadolu Efes, Pınar Karşıyaka’nın namağlup unvanına son verdi: 91-87. İki takım arasındaki maçlar son yıllarda inanılmaz çekişmeli ve keyifli geçiyor. Dün de böyle oldu. Sezon başındaki Cumhurbaşkanlığı Kupası finalinde rakibini son salise basketi ile deviren Lacivert- Beyazlı ekip, dün de 4. periyotta 12 sayı öne geçti ama taktik faullerle kazanabildi. Karşıyaka’nın inatçı karakterini bir kez daha gördük dün gece. Justin Carter’in sakatlanması onların hücumlarını kısırlaştırdı ama öteki Carter, sakat olanın yokluğunu aratmadı.
Ribauntlarda da büyük üstünlük kuran İzmir ekibi, çok düşük yüzdeyle şut atınca, ligdeki ilk yenilgisini aldı. Anadolu Efes adına Cedi Osman’ın performansı çok sevindiriciydi. Sakatlıktan çıkan milli yıldız, 4/5 üç sayı isabet oranı ile 13 sayı attı. Skor 86-83’ken Granger’in yaptığı hatalı yürüme sonrası attığı baskete itiraz eden Ufuk Sarıca’ya ‘neden teknik faul’ çalınmıyor itirazını yapıp sahanın ortasına kadar giren İvkoviç’e çalınan teknik faul, maçın kaderini de değiştiriyordu. Zaten görülmeyen hatalı yürüme sonrası basket bulmuşsun, niye itiraz ediyorsun anlaşılır gibi değil.
Karşıyaka, bir sayıyla kazansa ya da maç uzatmaya gitse, İvkoviç nasıl bir açıklama yapardı, çok merak ediyorum. Sonuçta bütün maçı daha iyi oynayan, daha iyi şut atan Efes kazandı. 24 üçlüğün 13’ünde isabet buldular. İki sayılık atışlarda da yüzde 50’nin üzerine çıktılar. Yaptıkları 24 asist, ne kadar doğru hücum ettiklerini gösteriyordu. Euroleague, Karşıyaka’yı ritimden çıkarmış gibi. İlk kez ark arkaya bu seviyede maç yapıyorlar. Alışmaları zaman alacak gibi gözüküyor.
‘’Aslan'a Uşak şoku‘’
Fenerbahçe’yi harika bir oyundan sonra devirdikten 48 saat geçmeden Krasny Oktyabr’ı Moskova’da yenip Eurocup’ta yoluna namağlup devam eden Galatasaray Odebank, Uşak engeline takıldı: 73-71. Lige çıktığından bu yana herkesi şaşırtan sonuçlar alan Uşak, bu yıl düşme adayı olarak gösteriliyordu. Ama genç coach Ozan Bulkaz, yine lige damga vuracağının sinyallerini veriyor. 4 haftada 3 galibiyet, ikisi Euroleague takımı Darüşşafaka Doğuş ve Galatasaray’a karşı... Şimdiden övgüyü hak ettiler.
Aslan maçı koparamadı
Cim Bom, yoğun haftanın ardından maça çok motive başlayamadı. Uşak’ın atletik Amerikalılar’ı iki Harris ve Harrison’a çare bulamayan Sarı-Kırmızılılar, 17 sayı geri düştü: 39-22. Ama kısa sürede toparlanan ve Micov’la oyuna ortak olan Galatasaray, skoru sürekli geride götürse de oyunun içinde kaldı. 4. çeyreğe ise Galatasaray savunması damga vurdu. Uşak’a uzun süre sayı imkanı tanımayan Cim Bom, Schilb’le 4 sayı kadar öne geçse de, maçı koparamadı. Bitime 5 saniye kala skor 71-71’e geldi ve Galatasaray topu kenardan oyuna sokuyordu. Burada Schilb 5 saniye içinde pas veremeyince, hücum sırası Uşak’a geçti. Ev sahibi, Galatasaray’ın yaptığı bu büyük hatayı affetmedi, Harrison, Birch’i bom boş topla buluşturdu. Kanadalı’nın smacı, Uşak’a zaferi getirirken, Cim Bom bu sezonki ikinci yenilgisini aldı.
‘’Fener'in ışığı yıldızı söndürdü‘’
Fenerbahçe’nin bu yıl başarılı olması için iyi savunma yapması şart. Nitekim kazandığı üç maçta Bayern’i 67, Real Madrid’i 66, dün de Kızılyıldız’ı 60 sayıda tuttu Sarı-Lacivertliler. Hal böyle olunca 70’lerde kalsa bile kazanmasını bildi Kanarya... Kombank Arena gibi Avrupa’nın en zor atmosferlerinden birinden zaferle çıkmak için, seyircinin sesini erken kesmek gerekiyordu. Nitekim maça 15-2 ile başlayan Fenerbahçe, ortalığı sessizliğe büründürdü. Gerisi ise çok kolay oldu. Başladığı gibi bitti maç. Özellikle pota altı etkinliği, Fenerbahçe’nin zafere ulaşmasındaki en önemli faktör oldu. Antiç, Vesely, Udoh ve Ömer Faruk, atılan 74 sayının 41’ine imzasını attı. İki skorer Melih ve Bogdanoviç toplam 4 sayıda kalmasına rağmen, uzunların müthiş performansı, kısalara çok iş bırakmadı. Alınan 17 hücum ribaundu, Kızılyıldız’ın direnç koymasına engel oldu.
Bu galibiyetle artık Fenerbahçe, nasıl oynaması gerektiğinin farkına varmalı. Tempo ve potaya atılan top sayısı ne kadar azalırsa, Fenerbahçe’nin atletik ve sert oyuncularının özelliği o kadar artıyor. Maç ne kadar yumuşak geçerse, Kanarya’nın kazanma şansı bir o kadar azalıyor. Kazanılan üç galibiyet ve 91 sayı yiyip kaybettikleri Strasbourg maçları, gelecek için örnek olmalı.
‘’Darüşşafaka'nın gücü yetmedi‘’
Euroleague’in yeni takımı Darüşşafaka Doğuş, yeni, modern salonunda şampiyonluk adaylarından CSKA Moskova’ya 80-75 yenildi. İlk üç çeyrek çok kötü savunma yapan sırasıyla 24-24 ve 22 sayı yiyen Daçka, son periyotta rakibi 10 sayıda tutmasına rağmen, çabası galibiyet için yetmedi. CSKA ilk yarıda De Colo’nun etkili oyunuyla, skoru önde götürürken, Darüşşafaka, Ender ve Emir’le oyunun içinde kaldı ve devre 43-48 sona erdi. İkinci yarıda CSKA Moskova atmaya devam ederken, sert savunma yapıp Darüşşafaka’ya kolay sayı imkanı tanımadı.
18 sayıya çıktı
Teodosiç’in organizasyonunda çok rahat hücum eden Rus ekibi farkı 18 sayıya çıkardı ve son periyoda 70-52 önde girdi. Darüşşafaka son bölümde savunmada agresifleşip rakibin hücum ritmini bozdu. Harrangody ile etkili olan ekibimiz farkı ancak 5 sayıya kadar indirebildi ve salondan 80-75 yenik ayrılıp, Top 16 yolunda bir yara daha aldı.
‘’Aslan evinde kral‘’
Son yıllarda alışılagelmiş bir derbi izledik Abdi İpekçi’de... Bir kez daha gülen taraf evsahibi oldu. Son 17 maçtır taraflar birbirlerini deplasmanda yenemiyor. Avrupa’nın her salonunda maç kazanan Obradovic’in henüz burada siftahı yok.
Galatasaray, taraftar desteğini arkasına alırken daha agresif, daha saldırgan olan taraftı. Fenerbahçeli oyuncular, bu agresifliğe hiç cevap veremediler. Hem teknik taktik olarak hem de mental olarak yenildi Sarı-Lacivertliler...
Galatasaray’da Sinan takıma ne kadar enerji veriyorsa, Fenerbahçe’de de o işi Vesely yapıyor. Ama Vesely’nin durgun günlerinde, (dün erken 3 faul aldı), Fenerbahçe hiç etkili olamıyor. Çok az süre alan Melih dışında, birşeyleri değiştirmeye çalışan oyuncu yoktu konuk ekipte. ‘Çıkıp oynarız, yenersek yeneriz, yenilirsek yeniliriz’ havasındaydılar.
Yıllarca Spanoulis’in gölgesinde kalan Sloukas’ın rüştünü ispat edebilmesi için bu tip maçlarda karakter göstermesi gerekiyor. Yunan oyun kurucudan henüz böyle bir ışık göremedik. Keza geldiği günden bu yana Kaliniç’ten de...
Sinan önderliğinde işin emek kısmında üstünlük sağlayan Cim Bom, tam 14 hücum ribaundu alırken, galibiyeti ne kadar çok istediğini de gösterdi.
Schilb 18 sayıyla yıldızlaşırken, o 8, Green de 6 asist yaptı. Green’in bu performansı çok ekstraydı ama Galatasaray o kadar iyi top çevirdi ve isabetli dış şut attı ki, son pası verenin asist hanesine artı yazıldı. Ergin Ataman derbiye yine iyi hazırlanmış. Tam saha baskı, zaman zaman alan savunması, zaman zaman 4 kısaya dönerek, çok fazla değişik şeyler yaptı. Obradovic bu hamlelere yanıt veremedi. Vermek istese de çoğu oyuncudan yeterli performansı alamadı.
‘’Real maçından çıkan dersler‘’
Fenerbahçe, iki kötü maç sonrası son şampiyon Real Madrid’i, yaptığı savunma ile yenerken Galatasaray derbisi öncesi de moral buldu. Yeni Fenerbahçe’nin başarılı olabilmesi için müdafa sertliğini her maç ön planda tutmak zorunda. Hücumda da Goudelock ve Bjelica gibi yaratıcı oyuncuları olmadığı için oyun disiplinine sadık kalmalı, sistem basketbolunu oynamak zorunda. Oyun kurucu Sloukas’ın Olympiakos’tan kalma sisteme sadık olma alışkanlığı var. Savunma yapılmadığı takdirde hücumda da oyundan düşüyor Sarı-Lacivertliler.
Farkına varılmalı
Bunun örneğini Strasbourg karşısında gördük. Ama tam tersi olduğunda da Real Madrid gibi müthiş hücum silahlarına sahip bir takım 60’larda kalabiliyor. Obradoviç de, Real Madrid maçının ‘ders’ olması gerektiğini söylüyor. Fenerbahçeli oyuncular, kazanmaları için neyi doğru yapmaları gerektiğinin farkına varmalı. Real galibiyeti tabii ki önemli. Ama sonuçta sıradan bir normal sezon galibiyeti. Galibiyeti abartmadan yola devam etmek gerekiyor.
‘’Fener karar verince‘’
Bir hafta önce Strasbourg’dan 91 sayı yiyen takım, bir hafta sonra Avrupa’nın en iyi hücum eden ekibi olan Real Madrid’i 66 sayıda tutabiliyor. Geceyle gündüz kadar farklı iki Fenerbahçe seyrettik bir hafta arayla. Birinde konsantre olmayan, rakibi küçümseyen, ikincisinde istediği zaman, mücadele ettiği zaman neler yapabileceğini gösteren bir Fenerbahçe... Daha önce de belirtmiştim. Bu takımın hedefe ulaşabilmesi için önceliği savunma olmalı. Zaten Udoh, Antiç, Kaliniç gibi transferler savunma sertliği için yapıldı. Hücum kapasiteleri sınırlı olan bu isimler, savunma yapmayınca Fenerbahçe sıradan bir takım havasına bürünebilir. Ama tam tersi olduğunda da son üç maçta 300’den fazla sayı atan Real Madrid gibi bol hücum silahı olan bir takımı 60’larda tutup kazanırlar.
Dün herkes görevini yaptı. Sloukas 6 asist yaptı, Udoh 3 blok. Ondan gelen 15 sayı çok değerliydi. Datome de 15 attı, Bobby 3 top çaldı. Barış’ın kenardan gelip yaptığı katkı çok değerliydi.
En önemlisi Real gibi değerli oyun kuruculara sahip bir takımı 18 top kaybına zorlamak, keskin şutörlerin kullandığı 28 üçlüğün 22’sini kaçırmalarını sağlamaktı.
Kaybedilen iki kolay gözüken maç sonrası gelen Real Madrid zaferi, takımın moral ve özgüven kazanması açısından da önemliydi.
Nasıl ki Strasbourg yenilgisi çok fazla birşey anlam ifade etmiyor, dün normal sezonda gelen bir Real Madrid galibiyetine de çok anlam yüklememek gerekli. Önemli olan onları Top 16’da, çeyrek finalde ya da Final-Four’da yenebilmek. Ama dünkü oyun Fenerbahçe’nin daha çok eksiği olmasına rağmen, potansiyelini sahaya yansıttığı zaman herkesi yenebileceğini gösterdi.









































