‘’Kaf Kaf kaldığı yerden‘’
Onların hayaliydi Euroleague oynamak. O hayal gerçekleşti. İlk maç da bir Euroleague efsanesi Barcelona’ya karşıydı. Ama Karşıyaka cephesinde değişen bir şey yoktu. 7 oyuncu farklıydı sadece, ama taraftar, formalar, o büyülü atmosfer aynıydı. Türkiye’de Fenerbahçe ve Efes’in uğradığı gazaptan Barcelona da kaçamadı. Beşiktaş maçı sonrası da belirtmiştim. Coach bütün yaz takımın başında değildi. 7-8 oyuncu değişti ama Pınar Karşıyaka sezona çok hazır girdi. Kaldıkları yerden devam ediyorlar. Ragland-Kenan ikilisi takımı iyi yönetirken, Colton İverson, başta Tomiç olmak üzere bütün Barcelona uzunlarını denize döktü. Müthiş bir savunma konsantrasyonu vardı sahada. Son çeyrekte 24 sayının çoğu maç bittikten sonra geldi. Koskoca Barça, 50’li sayılarda kalıyordu neredeyde. Görünen o ki, Pınar Karşıyaka, Euroleague’de de evinde kolay kolay maç vermeyecek, Arena’dan hiçbir takımı yıpratmadan yollamayacak. Ufuk Sarıca ve ekibini bir kez daha tebrik ediyoruz.
Daçka savunmasıyla
İzmir’de bunlar olurken, Karşıyaka’dan kat be kat fazla bütçeye sahip olan Darüşşafaka Doğuş, grubun vasat takımlarından Sassari’yi küçük çaplı bir mucize sonucu yenebildi. Darüşşafaka ilk kez Euroleague oynuyor belki ama Markoishvili, Dudley, Mehmet Yağmur gibi kadroda olmayan oyuncuları bile Euorleague tecrübesine sahip. Milli Takım aday kadrosuna çağrılan Samet Geyik de takımın 8. uzunu olarak tribünde. 1 dakika kala takım 5 sayı mağlupken Lucas’ın kaptığı toplar ve Bjelica’nın üçlüğünü faul yapmayıp seyreden Sassari savunmasının hatasıyla Daçka, ilk Euroleague maçında, ilk galibiyetini aldı. Onları da tebrik ediyoruz...
‘’Kartal baskını‘’
Eurocup, Beşiktaş Sompo Japan Sigorta için harika başladı. 4 gün içinde geceyle gündüz kadar farklı iki performans sergiledi Siyah-Beyazlılar... Ligde Pınar Karşıyaka karşısında oyunun içinde bir an bile kalamayan ve sahadan farklı yenik ayrılan Kartal, Vilnius’ta bu kupayı iki kez kazanan, müthiş bir basketbol geleneğine sahip olan Lietuvos Rytas’ı 91-87 ile geçti, çok önemli bir avantaj yakaladı.
Kartal gibiydi!
Galibiyet kadar Kartal Özmızrak’ın performansı da önemliydi bana göre. Kenardan gelip 3/3 üçlük isabet oranı 15 sayı ve 4 asistle oynayan genç yıldız adayı, böylesi zorlu bir deplasmanda galibiyete büyük katkı yaptı. Özellikle rakibin farkı eritmeye başladığı anlarda 9 metreden hiç çekinmeden kaldırıp attığı üçlükle, bu yıl çok fazla dakika alacağını gösterdi. İlk yarıda Darden, Cenk, Kartal, Murphy ve Lampe ile harika bir hücum performansı sergileyen Beşiktaş, soyunma odasına 49-30 önde giderken, ikinci yarıda farkı koruma telaşına düştü. Herşeye rağmen son üç dakikaya 84-72’lik skorla giren Siyah-Beyazlılar’ın yaptıkları top kayıpları, bu tecrübedeki oyunculara yakışmadı. Kavaliauskas smaç yaparken 2 kez blok yemese, mucizevi bir yenilgi ile karşı karşıya kalabilirdi Beşiktaş.
Lampe’den 20 sayı
Takımın en tecrübelisi Lampe, 20 sayı ile gerekeni yaparken, Doğan ve Cenk’in ekstra katkıları da galibiyete yardımcı oldu. Wolters ve Murphy değerli oyuncular ama Avrupa basketboluna uyum sağlamaları zaman alacak gibi görünüyor.
‘’Fener'in hücumu çok zenginleşti‘’
Merakla beklenen ‘yeni’ Fenerbahçe ilk resmi maçta görücüye çıktı dün gece. TED Kolejliler, Elegar, Sanikidze, Lucas, Tomas, (Dün oynamadı) gibi Euroleague'te crübesine sahip yabancılarla yabana at ılacak bir ta kım de ğildi. Fenerbahçe oy una özellikle hücumda çok konsantre başladı. Udoh-Vesely ikilisinin çok iyi anlaşması ve paslaşması, Fenerbahçe hücumlarını zenginleştiriyor. İkisi 4’er asist yaparken, Fenerbahçe takım halinde 29 asist ya ptı.
Obradoviç’li Fenerbahçe’nin rekoruydu bu sayı belki de. Sloukas ve Dixon gibi iki saha görüşü olan oyun kurucuya, uzunların paslaşması da eklenince, hücum dü zenleri çok iy i işledi. Bütün maç 3 numara da kullanılan Datome de tam 5 asist yaptı. Ama NBA ve İtalya Milli Takımı alışkanlığından olacak savunmada pek takılmadı. Gerçek yerinde oynamadığı için bu pozisyondaki oyuncuları savunmakta güçlük çekmiş de olabilir. Fenerbahçe hücumda yapt ığı iyi işleri, TED’in de yapmasına izin verd i.
Özellikle ikili oyun savunması felaketti. TED gibi hücum kapasitesi sınırlı bir ta kıma 18 asist ve 81 sayı izni ve rmek, Euroleague öncesi sıkıntı ya ratabilir. Udoh, Vesely, Kaliniç gibi uzun kollu, atlet ve çabuk oyuncuların bulunduğu Fenerbahçe’nin, bu savunmayı daha iyi yapması gerekir. Tabii ki motivasyon için dünkü maç ölçü olmayacaktır. Euroleague ba şlay ınca daha net fikirlere sahip olacağız.
‘’Şampiyon gibi‘’
Ligin son şampiyonu Pınar Karşıyaka, Euroleague ayarında bir takım kuran Beşiktaş’ı tahmin edilenden çok daha kolay yendi. 8 yeni oyuncu ve coach Ufuk Sarıca’nın bütün yaz takımın başında olmadığını gözönüne aldığımızda, bu kadar hazır bir Karşıyaka beklemiyorduk. Pınar Karşıyaka’da hücum düzenleri tıkır tıkır işliyor. Saha yerleşimi, pas açıları, ince ince hesaplanmış. 3. çeyrek bittiğinde tam 17 asist yapmışlardı, fark da 25’e çıkmıştı: 77-52.
Kenan’ın şansı
Fenerbahçe’de beklenen gelişimi gösteremeyen Kenan Sipahi için Karşıyaka büyük fırsat. Bu fırsatı da değerlendirecek gibi gözüktü genç yıldız. 12 sayı ve 5 asistle oynadı. Colton İverson eski takımına 18 sayı atarken, Palacios’u da çok rahatlattı. O ve Gabriel çok fazla boş şut imkanı buldu.
Heyecan yok
Beşiktaş Sompo Japan Sigorda, Darden, Lampe, Radosevic gibi geçen yıl Euroleague oynayan oyuncularla ciddi bir kadro kurdu. Wolter ve Murhpy’den beklentiler büyük ama dün o beklentilerin çok uzağında kaldılar. İkisi çok yetenekli ama Avrupa basketboluna da çok uzaklar. Beşiktaş’ın gelişim göstermesi biraz zaman alacak gibi. Maçın seyircisiz olmasından mıdır nedir, takımın hiç heyecanı yoktu. Bir dakika bile maçın içine giremediler. Coach Dettmann takımı nasıl ve neye göre yönetti, oyuncu değişikliklerini neye göre yaptı, anlamak güçtü. Sanki maç öncesi herkesin dakikasını belirlemiş, kimin ne zaman girip çıkacağını ezberlemiş gibiydi. Tribünlerin boş olması, onun da motivasyonunu etkilemiş gözüktü!
Gökhan German
‘’Müthiş başladı‘’
Harika bir Play-Off serisi sonrası Pınar Karşıyaka’nın şampiyonluğu ile sona eren basketbol sezonu, yine müthiş bir finalle başladı. Bu kez gülen taraf, ligi kaybeden Anadolu Efes oldu.
Güne Joe Ragland şokuyla başlayan Pınar Karşıyaka’nın diğer oyun kurucularından Soner iki dakikada 2, yerine giren Kenan da 3 dakikada 3 faul aldı. Bir de Efes’in 15-0’lık başlangıcı geldi. Dixon, Strawberry ve Diebler gibi takımın karakterini oluşturan 3 oyuncuyu kaybeden Ufuk Sarıca’nın ekibi, karakterini kaybetmemiş. Yine pes etmeyen, geri adım atmayan bir Pınar Karşıyaka gördük sahada. Tam 8 yeni oyuncuyla bıraktığı yerden devam
eden Ufuk Sarıca, eşleşmeli alan savunması ile Efes’i şaşırttı, 15 sayıdan geri gelip öne geçti ama son sözü, Dunston söyledi. Momentumun değiştiği, ibrenin Karşıyaka’ya döndüğü anlarda Granger ve Birkan’ın soğukkanlılıkla attığı üçlükler herkesin yapabileceği işler değildi. Eski takımının potasına 3’ü son periyotta arka arkaya olmak üzere tam 6 üçlük gönderen Birkan, gecenin kahramanı oldu.
Final serisinin ikinci maçında yaptığı inanılmaz hatalar ve ardından aldığı 2 maçlık ceza ile Karşıyaka’nın şampiyonluğunda etkili isimlerden olan Heurtel, dün de 8 saniye kala elindeki topu kaptırdı ama Dunston hem onu hem de takımı ipten aldı. Takımı daha iyi organize eden Granger, direksiyonda Heurtel’den daha fazla kalacak gibi gözüküyor. Efes, Dunston, Tyus (yabancı sınırına takıldı) ve Brown transferleri ile pota altında atletik ve sert uzun rotasyonu oluşturmayı amaçladı. Sadece Justin Carter, adamını geçtikten sonra hiçbir engele takılmadan tam 5 smaç yaptı. Diğer oyuncuların turnikelerini saymıyorum. Euroleague’de büyük hedefler peşinde koşan bir takımın, takım savunması daha oturaklı olmalı.
Karşıyaka’da Ragland’ın sakatlığı ciddi çıkarsa, işleri zora girer. Bu saatten sonra da üst düzey oyun kurucu bulmak kolay değil. İki Carter, 40 yıllık Karşıyakalı gibi. Gidenlerin yeri dolmuş sanki. Tabii kanıya varmak için henüz erken ama Ragland’ın yokluğu can sıkabilir.
‘’Açgözlüler!‘’
21. yüzyılın fenomenlerinden biri İspanya Milli Takımı. Bir takım, bir oyuncu grubu her şeyi kazanır mı?.. Kazanıyormuş, gördük. Asrın ilk yılında İstanbul’da bronz kazanmışlardı, sonra 2003, 2007’de gümüş, 2013’te bronz, 2009 ve 2011’de altın. Dün, yani 2015’te de altın. Arada 2006 Dünya Şampiyonluğu, 2012 Dünya 2.’liği, 2008 Olimpiyatta Gümüş madalyası var... Bir jenerasyonun etinden, sütünden ne kadar faydalanılır, İspanya Federasyonu herkese gösterdi. Biz koskoca bir hatta iki jenerasyonu, (evimizdeki iki gümüş madalya hariç) heba ederken, onlar 8 madalya kazandı 15 yılda. Hiç boş geçmediler. Pau Gasol önderliğinde diğer tüm yıldızlar birleşti, hiçbiri ego savaşı vermedi ve başarı geldi. 35’lik Gasol, Marc Gasol’un, Navarro’nun, Rubio’nun, Calderon’un, İbaka’nın olmadığı, yarım takımlı, ömrünün sonuna gelmiş bu jenerasyonu, tekrar Avrupa’nın zirvesine taşıdı. Kazanma alışkanlığı, kazanmayı bilmek, karakter sergilemek böyle birşey işte... Darısı, son 3 yılda altın madalyalar kazanan 94-97 jenerasyonuna dahil, 25-30 yıldız adayı gencimizin başına...
‘’İzlanda maçının yankıları...‘’
Her şeyin yolunda gittiğini düşündüğümüzde bile evsahibi, 6 NBA yıldızının yanı sıra ve Euroleague yıldızlarına sahip ve arkalarında 26 bin kişilik tarihi bir taraftar topluluğu önünde oynayan Fransa’ya yenilmeyi normal karşılayabilirdik. Her pozisyonda bizden güçlü ve atletiklerdi. Ama bu şekilde, utanç verici şekilde olmamalıydı. Gözlemlediğimiz kadarıyla dünkü hezimetin nedenlerini sıralayalım.
1- Almanya, İspanya’ya yenilmiş, biz kazansak da, kaybetsek de 4. oluyoruz. Neden gece saat 21.00’deki İzlanda maçını zaten yorgun olan oyuncularla oynuyoruz. Maç sonrası gece 01.30’da uçak var. Lille’e sabaha karşı varıldı. Zaten takım yorulacak. Bu biliniyordu, bir de as oyuncuları 45 dakika oynatarak biz yoruyoruz... Kritik ve hatalı bir tercihti...
2- Fransa maçına istediğimiz gibi başladık. Onlar durarak oynuyordu, biz de uyutuyorduk resmen. Sete set kalındığında etkili olamıyorlardı. Ama öyle basit top kayıpları yaptık ki, bomboş turnike attı Fransızlar. Bir değil, iki değil... Sadece Ersan ilk yarı elindeki 4 topu rakibe verdi. Bunların sebebi de yorgunluk!
3- İkinci yarıya biraz derli toplu başladık. Cedi’nin turnikesi ile fark 5’e inecekti. Hakemler Diaw’ın panyayı sallamasına gözyumdu, basketi vermedi. Ergin Ataman gereksiz teknik faul aldı, 5 sayıya inecek maç bir hücumda 11 oldu. Tabii ki mazeret değil ama zaten pamuk ipliği ile hayata bağlanıyoruz, bu kırılma anında mental olarak da zaten çok hazır olmadığımız maçtan düştük.
4- Koskoca ülkede birinci oyuncu kurucu bulamadığımız için Dixon’u devşiriyoruz. Bunu anladım da, Milli Takım’ın ikinci oyun kurucusu da yok. Fransa’da Diot sakatlandı, Heurtel’i Efes göndermedi, hala 3 üst düzey oyun kurucu ile oynuyorlar. Yunanistan, İspanya, Sırbistan’a özenmiyoruz bile artık. Onlarda 5- 6 tane var, bizde 1 tane yok. Her ne kadar formsuz ve mental olarak hazır olmasa bile Kenan tercihinin büyük bir hata olduğunu gördük.
5- Melih, Göksenin, Barış, Kartal her ne kadar iyi niyetli, yetenekli oyuncular olsalar da bu seviyeler için bir gömlek aşağıdalar. Oğuz ve Furkan turnuva boyunca neredeyse 0 katkı verdi. (Şans da bulamadılar). Dixon’u da çıkar, sadece 4 hazır Türk oyuncuyla koskoca turnuva bitmezdi, bitmedi de....
‘’Başlangıç önemli‘’
Avrupa Şampiyonası’nda kader maçına çıkıyoruz... Rakip, ev sahibi, son Avrupa Şampiyonu, Dünya üçüncüsü; Parker, Batum, Diaw, De Colo gibi yıldızlara sahip Fransa... İspanya, Sırbistan, İtalya, Almanya’nın bulunduğu ‘Ölüm Grubu’ndan çıkıp, Fransa ile eşleşmek talihsizlik. Tabii ki favori Fransa ama bu demek değil ki, peşinen teslim olacağız. Fransa 5 maçını da kazandı. 5 maçı da rölantide,
kazanacak kadar oynadılar. Ama ritm buldukları söylenemez...
Son kozumuzu oynayacağız
Ergin Ataman, yine dar bir rotasyonla, son kozunu oynayacak. Faul problemine girmezsek, Dixon, Cedi, Sinan, Ersan, Semih, Melih ve Furkan’lı rotasyon, en az onlar kadar değerli... Şu ana kadar yaptığımız iyi şeyler var. İkili oyunlarla Semih’i çok iyi kullandık. Süre alan herkes, hücumda maksimum katkı verdi. Topun değerini bildik. Çok az top kaybı yaptık ki, bu, Fransa karşısında çok önemli. Az top kaybı yapıp, onlara kolay sayı imkanı tanımamak, havaya sokmamak gerekli. Ribauntlarda ezilmedik. Ama bizim karakteristik özelliğimiz olan savunmayı bir türlü oturtamadık.
Savunma bir seviye yukarı
İlk turdaki gibi savunma yaparsak, onları durdurmamız çok zor. Sadece atarak kazanamayacağımızın farkına varmamız gerekli. Savunmamızı bir seviye daha yukarı çıkarır, İtalya ve Almanya maçlarında olduğu gibi oyuna iyi başlarsak, hem 27 bin taraftarı, hem de rakip yıldızları stres altına sokabiliriz. Kendilerini baskı altında hissetmeleri işimize gelecektir. O yüzden başlangıç çok önemli... Parker ve Batum bir şekilde skor bulacaktır. Önemli olan, diğerlerinden ekstra sayılar yememek. Bu ikilinin en azından yüzdesini aşağı çekebilirsek, oyunun içinde kalabiliriz. İşimiz tabii ki zor ama imkansız değil. Ölüm grubunda üç galibiyetle Fransa ile eşleşmeyi kesinlikle hak etmedik. Umarım bugün basketbol şansı da bizim yanımızda olur...
Gökhan German









































