‘’Freni yok!‘’
Efes otomatiğe öyle bir bağlamış ki, rakip kim olursa olsun, takımda kim oynamazsa oynamasın aynı basketbolu sergiliyor. Makina düzeninde, adeta gözü kapalı oynuyorlar. Takımın yıldızı, Euroleague’in en değerli oyuncusu Larkin’in olmadığı ikinci maçta Alba Berlin’i deplasmanda güle oynaya 99 sayı atarak yendi Efes. 13. deplasmanda 12., arka arkaya 11. galibiyet geldi. Şu an için Euroleague seviyesinin çok üsünde Efes... Sakatlıktan çıkan Micic, öyle bir basketbol oynadı ki, 9 kop kaybedip rekor kırmasına rağmen 23 sayı, 9 asist ve 5 ribauntla 35 verimlilik puanı elde etti.
O top kayıpları da olmasa 40’ları geçecek. Uzun süre tedavi gören Moerman da yavaş yavaş eski formunu buluyor. Singleton’ın kötü gününde bu kez Fransız forvet sahne aldı. 19 sayı ve 7 ribauntla oynadı. Beaubois ve Simon da tamamlayıcı rollerini başarıyla uygulayınca ortaya enfes bir basketbol ve harika bir hücum performansı çıktı.
Nefesleri yetmedi
İki yıldır istikrar abidesi olan Pleiss’in de 9/12 isabet oranı ile attığı 18 sayı gözardı edilmemeli. Alba skordan bağımsız oynayan bir takım. Bu nedenle hiç oyun disiplininden çıkmıyorlar. Efes iki kere 20’li farklara yaklaşmasına rağmen, çaktırmadan geri geldiler. Ama son bölümde nefesleri yetmedi. Aslında çok zor bir deplasmanı, kolaymış gibi gösterdi Efes.
‘’2. Aslan baskını‘’
Fenerbahçe Beko’nun, ağır Real Madrid yenilgisi sonrası Galatasaray derbisinde reaksiyon göstermesi bekleniyordu. Bu salonda ezeli rakiplerine hiç yenilmemişlerdi. 2011 yılından bu yana da iç saha mağlubiyeti almıyorlardı. Derbi öncesi ibre Fenerbahçe’yi gösterse de Galatasaray Doğa Sigorta coach Ertuğrul Erdoğan yönetiminde Ülker Arena’ya gerek mental, gerekse taktikse anlamda çok hazır gelmiş. Öyle ki ilk yarıda çok fazla top kaybı yapmalarına rağmen aldıkları hücum ribauntları ile hep oyunun içinde kaldılar. Maç sonu Galatasaray 17’si hücum olmak üzere 44 ribaunt alırken, Fenerbahçe sadece 26 ribauntta kaldı.
Harrison ve Poythress...
İşin mücadele ve konsantrasyon kısmında Galatasaray’ın ne kadar önde olduğunun da bir göstergesiydi bu. Buna rağmen Sarı- Lacivertliler, Melih ve De Colo’nun üçlükleriyle 59-53 geri düştükleri maçta 12-0’lık seriyle skoru lehine çevirdi. Bitime 4 dakika 43 saniye kala da 75-67 öne geçtiler. Geriden gelip ivmeyi yakalamış, taraftar da havaya girmişti. Buradan maç vermeyi de ancak bu seneki Fenerbahçe takımı başarırdı. Öyle de oldu. Galatasaray mola dönüşü, Harrison ve Poythress’le geri döndü. Üçlüklerle öne geçen Kanarya, Sloukas ve Melih ile bomboş pozisyonlar bulmasına rağmen bu kez şutları sokamadı. 4 dakika 43 saniyede kullanılan 9 üçlüğün hiçbiri girmeyince 13-0’lık seri yakalayan Galatasaray, sonuna kadar hak ettiği derbi zaferine imza attı.
Auguste 17 sayı ve 15 ribauntla pota altının tek hakimi olurken, yeni Amerikalı Roberson da ilk maçında ciddi katkı verdi. Sakatlıktan çıkan Yiğit’in de kritik üçlükleri gözardı edilmemeli.
Vesely’nin hareketi kaybettirdi!
Maçın kırılma anlarından biri de Vesely’nin, Webster’a yaptırdığı gereksiz faul oldu. Vesely, Webster’a kolunu takıp faul almaya çalışırken, Melih bomboş üçlük bulmuş, ama bu kez isabeti de bulmuştu. Ama tam şu atarken Vesely faul almayı başardı, fakat üçlük güme gitti. Sürekli bu işlerle uğraşan Vesely’nin bu hareketi takıma Ankara’da kupa getirmişti ama İstanbul’da derbi kaybettirdi.
‘’Kaybedilen prestij‘’
A Milli Basketbol Takımımız, 2021 Avrupa Şampiyonası Elemeleri’nde önce Ankara’da Hollanda’ya, ardından da Stockholm’de İsveç’e yenilince, grupta şansını oldukça zora soktu. Daha grubun favorisi konumundaki Hırvatistan’la maç yapmadan 4. sıraya indik.
Oynanan oyun kabul edilemez
FIBA’nın yeni takviminde üst düzey basketbol ülkeleri Euroleague ve NBA oyuncularından faydalanamıyor. İspanya evinde Polonya’ya, Sırbistan da evinde Gürcistan’a mağlup oldu. Bizim de yenilgilerimiz olası karşılanabilir belki ama oynanan oyun, mücadelden uzak görüntü kabul edilebilir değildi. Üstüne üstlük, İsveç karşısında Sertaç ve Buğrahan da kadroya katıldı, Melih ve Doğuş’la beraber tam 4 Euroleague oyuncumuz sahadaydı. Sakat olmasaydı, Shane Larkin de sahada olacaktı. Türk kulüpleri, burada büyük fedakârlık gösteriyor. Bizden başka Euroleague oyuncularını kullanabilen ülke yok. Federasyon bu konuda teknik ekibe olabilecek katkıyı sağladı.
Ne kadar sorumluluk aldıkları önemli
Ama asıl sorun sahada ne kadar Euroleague oyuncusu olursa olsun, bu oyuncuların kendi takımlarından ne kadar süre ve sorumluluk aldıkları. Takımın en skoreri Melih, bazı maçlarda bırakın sorumluluğu dakika bile alamıyor. Buğrahan, Doğuş çoğu Euroleague maçında oynamıyor bile. Dunston sakatlanınca, Sertaç önemli gelişim kaydetti. Nitekim İsveç maçının en efektif ismi Sertaç oldu. Neredeyse tek başına maçı çevirecekti.
Hedef gitmek değil derece yapmak!
Sonuçta, prestij dışında kaybedilen çok büyük birşey yok. 4 takımdan 3’ü Avrupa Şampiyonası’na gidecek. Bizim için hedef şampiyonaya gitmek değil, orada derece yapmak olmalı. Bu takım nasıl bu duruma düştüyse, kalan maçlarda gereğini yapacaktır. Başka şansları yok. Başka bir olasılık da yok. 95’ten bu yana her şampiyonaya katılan Türkiye’nin, bir tane bile Avrupa Şampiyonası’nı ıskalama hakkı yok. Bizim asıl odaklanmamız gereken nokta, Türk oyuncuların sahada daha fazla kalmalarını sağlayabilmek, onların gelişimini hızlandırabilmek olmalı.
‘’2. İsveç hüsranı‘’
Önce Hollanda, sonra İsveç yenilgileri ile başladık Avrupa Şampiyonası Elemeleri’ne... İki sonucu da hiç beklemiyorduk açıkçası. Bizim ayarımızdaki ülkelerin hiç biri Euroleague oyuncularından faydalanamazken, biz Doğuş, Melih, Sertaç ve Buğrahan’ı oynatma fırsatı yakalıyorduk oysa ki. Bu nedenle coach Ufuk Sarıca’nın mazeret üretme hakkı da yok bana göre. İsveç basketbolunun Avrupa’da esamesi okunmuyor. Ama takımlar artık aşağı yukarı aynı basketbolu oynuyor. Farkı oyuncu kalitesi, mücadele belirliyor.
Türk Milli Takımı, dün de son 8 dakika hariç hiç mücadele etmedi, savunma yapmadı. Aynı Hollanda karşısında olduğu gibi. 60’lı sayıları bulması bile mucize sayılabilecek İsveç, ilk çeyrekte 6/6 üçlük, devre biterken de 9/14 üçlük sonucu 47 sayıya ulaşırken, 4. periyodun başında da 60-45 öne geçti. Bu dakika aklımız başımıza geldi. Biraz savunma yapınca, rakibi fazlasıyla top kaybına zorladık.
Tam bir felaketti
Mükemmel oynayan Sertaç’ın gayreti ile farkı 2 kere 6 sayıya kadar indirdik. Ama bu kez savunma ribauntlarını alamadık, kolay turnikeleri kaçırdık. Rakibin 24 top kaybı yaptığı maçı kazanamadık. İsveç, 7’si Hakanson’dan olmak üzere 15 üçlük bulurken, dış adam savunmamız tam bir felaketti. Kabul edilir bir durum değil.
Allah’tan son bölümde İsveç hatalarda bizle yarışınca 15 sayılık maç 7 ile bitti. En azından ikili averajı elimize alabileceğiz. Önümüzde 2’si Hırvatistan ile olmak üzere 4 maç daha var. Şansımıza gruptan 3 takım çıkıyor. Hollanda ya da İsveç’i altımıza alalım artık. Aksini düşünmek bile kabus gibi...
‘’Telafisi yok!‘’
2021 Avrupa Şampiyonası Elemeleri açılış maçında Hollanda’ya sürpriz bir şekilde kaybeden A Milli Takımımız gruptaki ilk galibiyeti almak için bugün sahaya çıkacak. Ay-Yıldızlılar, geçen yıl kaybettiği İsveç’in konuğu olacak.
2021 Avrupa Şampiyonası Elemeleri’ne beklenmedik Hollanda yenilgisi ile başlayan A Milli Basketbol Takımımız, geçen sene Dünya Kupası Elemeleri’nde mağlup olduğu İsveç’le Stockholm’de karşı karşıya geliyor. İlk maçta Hırvatistan’a 72-56 mağlup olan İsveç de, Euroleague oyuncularından mahrum olarak Türkiye karşısına çıkacak.
Buğrahan ve Sertaç takıma katıldı
Hollanda önünde biraz da ‘nasıl olsa kazanırım’ havasında maça çıkan A Milli Basketbol Takımımız, aldığı uyarı sonrası İsveç önünde daha agresif ve mücadeleci oynaması bekleniyor. Anadolu Efes’le Bayern Münih’e karşı forma giyen Buğrahan Tuncer ve Sertaç Şanlı da, Almanya’dan direkt olarak Stockholm’e geçti ve A Milli Takım kafilesine katıldı.
Jerebko ve Erikkson yok
İsveç’te ise Jerebko ve Erikkson gibi Euroleague oyuncuları forma giyemeyecek. 4 takımlı grupta ilk üçe girmek Avrupa Şampiyonası’na katılmak için yeterli olacak. Türkiye, her ne kadar Hollanda’ya Ankara’da yenilip ekstra bir mağlubiyet alsa da, deplasmanda kazanarak bunu telafi edecek güce sahip.
Geçen yıl Dünya Kupası Avrupa Elemeleri’nde İsveç’e mağlup olmuştuk ama bu kez kazanacağımızı düşünüyorum. Yeter ki, Hollanda karşısındaki hataları tekrarlamayalım.
‘’Hollanda baskını‘’
Hollanda’nın böyle bir maç kazanması benim için sürpriz değil. Son dönemde çıkışta olan bir basketbol ülkesi. Ama sahadaki takım, ‘nasıl olsa kazanırız’ havasında oynayınca, ortaya böyle bir sonuç çıktı. Yeni takvim sonrası üst düzey basketbol ülkeleri, yıldız oyuncularından yoksun olarak sahaya çıkıyorlar. Hollanda gibi orta sınıf ülkeler ise tam kadro, birbiriyle oynamaya alışık oyuncularla... Bunun farkında olmazsan, mücadele etmezsen, sahaya enerji koymazsan, zaten kapasitesi sınırlı bir takımsın, değil Hollanda’yı kimseyi yenemezsin. Sonuçta kimse Euroleague oyuncularını kullanamazken, bizde en azından Melih ve Doğuş vardı sahada. Melih 20 sayı ile takımın en skoreri oldu. Gerçi daha iyi bir yüzde ile üçlük atabilirdi. Takım da genel olarak 26’da 6 ile üçlük attı.
Organize olamadık
Holanda’da 27 sayı ile yıldızlaşan Ormanspor oyuncusu Kloof... Düşünün aslında aradaki kalite farkını. İşin kötü kırılma anını kötü oynayan taraf bizdik. Daha tecrübeli ve evsahibi olmamıza rağmen. Son 4 dakikaya kafa kafaya girilen maçta hücumda hiç organize olamadık. Kartal, Melih, Göksenin ve Metecan, hep yanlış tercihler yaptı. Kaçan şutlar sonrası geri de koşamadık. Hollanda hızlı hücumlarla kolay basketler buldu. Sonuçta kazanmayı hiç hak etmedik. Umarım bu bir uyarı olur.
Rahat çıkarız
Hollanda, geçen sene de Dünya Kupası Elemeleri’nde Avrupa’nın dev takımlarına kafa tutmuştu. Sonuçta deplasmanda da yenilmeyecek bir takım değil. Keza İsveç ve bizimle aynı şartlarda mücadele eden Hırvatistan... Yeter ki, Dünya Kupası Elemeleri’ndeki gibi coşkulu, inançlı ve enerji dolu olalım. Bu gruptan yine rahat çıkarız. Yoksa dünkü görüntü ile başka galibiyet almamız zor olur.
‘’Fenerbahçe dibe vurdu‘’
Bazen su yüzüne çıkabilmek için, ayakların yere değmesi gerekir. Yani dibe vurmak. Fenerbahçe Beko, Obradoviç yönetimindeki en ağır iç saha yenilgisini aldı Real Madrid karşısında. Bu yıl iç sahada çok fazla kalp kırıcı yenilgi almıştı Sarı-Lacivertliler. Zalgiris, Zenit, Valencia ve Maccabi’ye son saniye basketleri ile mağlup olmuştu. Ama dünkü Real yenilgisi bambaşka bir şey oldu Fenerbahçe için. İki takım da lokal kupaları kazanarak çıkmıştı sahaya. Fenerbahçe, Telekom ve Darüşşafaka’yı ite kaka yenerken, Real Madrid, Valencia ve Malaga’yı eze eze mağlup etmişti.
Moral bozulunca...
İki takım arasındaki form durumu, maç öncesi Real’i önde gösteriyordu. Hem de Llull, Randolph ve Taylor gibi önemli eksiklere rağmen. Ama Sarı-Lacivertliler’in kötü basketbolu Türkiye Kupası’nı kazanmasına yetti belki ama o basketbol Real Madrid karşısında ‘sıfır’ etki yarattı. Çok durağan ve statik hücum etti Kanarya. Kötü hücum edip sayı atamayınca moraller bozuldu. Moral bozulunca da savunma direnci kalmadı. Real, her periyodu önde bitirip 29 sayılık bir galibiyete imza attı. Fenerbahçe’nin, Obradoviç döneminde evinde aldığı en farklı yenilgi oldu bu.
Hiç umut vermiyor!
2. yarının başında iki üç dakika yapılan agresiflik, farkın tek hanelere inmesini sağladı belki ama yenilen bir üçlük sonrası kafalar yine öne düştü. Mental problem daha büyük Fenerbahçe’de. Hiç alışık olmadığımız bir takım seyrediyoruz bu sene. Hâlâ Play-Off şansı var. Bunu başaracak oyuncu kalitesi de var Fenerbahçe’nin. Ama kısa sürede çok büyük reaksiyon göstermeleri gerekiyor. Önceki yıllarda, böyle ağır yenilgiler sonrası reaksiyon gösterdiklerini görmüştük. Oynanan basketbol, oyuncuların beden dili hiç umut vermiyor ama bu takımın yaptıklarını hatırlayınca insan umudunu da kolay kolay kaybedemiyor.
‘’Fener rövanşı vermedi‘’
Basketbol kalitesi olarak üst düzey bir oyun olmadı belki ama kıran kırana son ana kadar büyük çekişmeye sahne olan bir final izledik. 4 yıl önce olduğu gibi yine Fenerbahçe ile Darüşşafaka karşı karşıya geldi, kazanan yine Fenerbahçe oldu.
Her saniyesi ayrı bir heyecan, ayrı bir hikaye barındırıyordu final. Üstünlük tam 11 kez el değiştirdi, sonucu belirleyen ise yine serbest atış yüzdesi oldu. Darüşşafaka, 21 kere geldiği çizgiden tam 10 atış kaçırınca bu kadar yakın geçen maçta, yenilgi de onlar için kaçınılmaz oldu.
Fenerbahçe Beko, Daürüşşafaka’nın sert savunması karşısında hücumda çok zorlanırken, Obradoviç’in Williams- Datome değişikliğinin de ne kadar doğru bir karar olduğu ortaya çıktı. İtalyan yıldız hücumların tıkandığı anlarda çok kritik üçlükleri Darüşşafaka potasına gönderdi. De Colo da 2. periyodun başında savunmadan sıyrıldığı anlarda seri sayılarla takımını 8 sayı öne geçirdi ama Kartal’ın organizasyonunda geri dönen Daçka, son ana kadar maça ortak oldu.
Oyunun kırılma anı Vesely’nin Kartal’a yaptığı faul oldu. Daçka 2 sayı gerideyken Vesely önce Kartal’a faul yaptı, ardından itti, ardından ayağa kalkmaya çalışan oyuncunun üzerine yürüdü. Hamilton da takım arkadaşını koruma adına Vesely’e vurunca ortalık karıştı. Hakemler, Vesely’nin yaptığı normal faulu iptal edip, Kartal’ı ittiği için centilmenlik dışı faul çaldı. Hamilton’a da centilmenlik dışı faul çıktı. Karşılıklı fauller sonrası hakemler doğal olarak hava atışı kararı verdi. Daçka’nın da iki serbest atışı da böylece güme gitmiş oldu. Hamilton’un, Vesely’nin tuzağına düşmesi, Daçka’ya pahalıya maloldu.
Daçka 10 serbest kaçırırken, Fenerbahçe yapılan taktik faulleri de özellikle Sloukas’la iyi değerlendirdi. 17’de 14 gibi yüksek serbest atış yüzdesi onlara, zaferi getirdi.
Her iki takım da mücadele olarak şampiyonluğu hak edecek bir oyun çıkardı bence. Kaybedene yazık olacaktı. Umarım, Fenerbahçe kupa morali ile Euroleague’e iyi döner ve Play-Off’a kalacak sonuçları elde eder.
Selçuk Ernak ve ekibini de tebrik etmek gerekiyor. Önce Anadolu Efes’i devirdiler, sonra Galatasaray’ı, ardından da Fenerbahçe’yi son saniyeye kadar zorladılar.