‘’Efes hata yapmadı‘’
Euroleague’de iki Türk takımını karşı karşıya getiren derbide, ihtiyacı olan taraf kazandı. Darüşşafaka Tekfen karşısına 3 maçlık galibiyet serisi ile çıkan Anadolu Efes, ilk periyottan itibaren oyuna ağırlığını koyup farka koştu.
Daçka, kaybettiği maçlarda dahi iyi mücadele eden, direnen bir takım görüntüsü vermişti. Ama dün bu oyun karakterini sahaya yansıtamadılar.
Müthiş bir hücum potansiyeline sahip olan Lacivert-Beyazlılar, maçın başında Moermann ve Beaubois ile skor üretirken, Daçka oyunun içine bir türlü giremedi. Farkı sistematik olarak açtı Efes. Periyot 21-14, devre ise 45-25 sona erdi.
Son çeyrekte Efes oyunu bırakınca bir ara 30 sayıya yaklaşan maç, 14’le bitti: 82-68.
Efes’te forma giyen 12 oyuncu da skora katkıda bulundu.
Maçın ne kadar yumuşak geçtiği iki takımın attığı serbest atışlardan bile belli olabilirdi. Efes ve Daçka sadece 7’şer kez çizgiye gittiler.
Coach Ergin Ataman, çok fazla süre vermediği oyuncuları da oynatırken, Efes fazla yıpranmadan galibiyete ulaştı.
All-Star haftasını da göz önüne aldığımızda, Lacivert-Beyazlılar önümüzdeki maçlara daha dinç bir şekilde çıkabilecekler. Üst üste Real Madrid ve Panathinaikos deplasmanları var. Bu ikisinden çıkacak bir galibiyet ve iç sahadaki Olympiakos maçı Lacivert- Beyazlılar’ı kalan haftalar öncesi fazlasıyla rahatlatabilir.
Darüşşafaka, geçtiğimiz ay Olympiakos’u devirmişti. Bir iddiaları yok belki ama belirleyici takımlardan biri olacaklar. Daçka’ya kaybeden, bir maçtan fazlasını kaybetmiş olacak belki. Belki, Olympiakos’la ilk 4 mücadelesi veren Anadolu Efes, bir galibiyet farkla hedefine ulaşacak.
‘’Fenerbahçe klasiği‘’
Fenerbahçe Beko, Euroleague'de deplasmanlarda en az sayı yiyen takım. Dış sahada oyunu çok iyi kontrol ediyorlar. Hücumda da bir şekilde kazanacak kadar atıyorlar.
Dünkü maç biraz daha idman temposunda geçti. İlk kez Euroleague oynayan Gran Canaria, Eurocup ayarında bir takım. Bir de takımın Hannah, Radiçeviç, Nelson gibi önemli isimleri sakat olunca, 3. periyot dışında bir an için Fenerbahçe'ye rakip olamadılar.
Kanarya, Kanarya Adası takımını 4 çeyrekte de 20 sayının altında tuttu.
Bu yılın dominant isimleri Sloukas ve Vesely bildiğiniz gibiydi.
Galibiyetin yanı sıra, gecenin artıları Kaliniç'in 3/3 ile üçlük atması, Green'in her ne kadar tedirginliğini üzerinden atamasa da, 9 sayı, 3 ribaunt ve 2 asistle oynamasıydı.
Partizan'da üç numara oynayan, Belgrad'daki son sezonunda 28'de 10 üçlük atan Vesely tamamen 5 numaraya konsantre. Dün Fenerbahçe'de 3 yıl sonra ilk üçlük isabetini buldu.
Öğreniler şeyler unutulmaz...
Vesely, Fenerbahçe'de serbest atış yüzdesini 4 sezonda 45'ten, 83'e taşıdı. Orta mesafe şutlarını çok geliştirdi. Oyununun her yönünü geliştiriyor. Repertuarına tekrar üçlükleri alması, Fenerbahçe hücumlarına daha da zenginlik katacaktır.
‘’Fenerbahçe'den keyifli galibiyet‘’
Moskova’da kazaya uğrayan Fenerbahçe Beko, geçen yıl Final- Four’da devirdiği Zalgiris Kaunas’ı ağırladı Ülker Arena’da... Salı günü Efes’e karşı sadece 58 sayı atabilen Zalgiris, Fenerbahçe savunması karşısında da neye uğradığını şaşırdı. Çift maç haftalarında 48 saat arayla üst düzey performans sergilemek zor. Ama bu durum Vesely için geçerli değil. Her gün maç olsa, aynı istikrarı gösterecek sanki Çek pivot. Aman nazar değmesin. Bu yılın uzak ara MVP adayı olan Vesely, dün de 6/7 isabet oranı ile 13 sayı attı, 12 ribaunt aldı, 3 asist yaptı, 2 de top çaldı. Enerjisi bitmek bilmiyor. Obradoviç de, takımı ve oyuncuları korumak adına 12 kişiye de dakika verdi. Khimki maçının yıldızlarından Melih, dün de 27 dakika sahada kalırken, hiç kaçıramadan 14 sayı attı. Obradoviç, Melih’e hak ettiğini verdi dün. Takım ilk 5 dakika sayı atamamıştı. Sloukas kenardan geldi, 9 dakikada 5/5 ile 14 sayı atıp kilidi çözen isim oldu.
Green’i bekliyoruz
Fenerbahçe, Obradoviç döneminde Ziziç hariç takıma sonradan katılan hiçbir oyuncudan verim alamadı. Ne Jackson, ne Sekuliç, ne Bennett katkı vermedi. Green’den umutluydum. Olymipakos’ta, Valencia’da çok iyi iki sezon geçirdi. Ama hep başrol oyuncusuydu. Yardımcı oyuncu olmayı beceremiyor gibi. Oyunun ona gelmesini bekliyor, atıp atmama kararını veremiyor, ne yapacağını halen bilemiyor. Bu bünyede emanet duruyor hala. Rollerin belli olduğu bir takıma sonradan katılıp rol çalmak kolay değil ama sezonun ortası geldi ve artık birşeyler yapması gerekiyor. Obradoviç, o oyundayken Green’e direksiyonu teslim edip özüne dönmesini bekleyebilir sanki. Şu anki rolüyle katkı veremeyecek gibi görünüyor.
‘’Hoş geldin Efes!‘’
Anadolu Efes’in bu sezonki en önemli galibiyetiydi bana göre. Evinde ligin en skorer takımlarından biri olan, İstanbul’da 93 sayı yiyip yenildiğin Zalgiris’i deplasmanda 58’de tutup kazanmak, Efes için büyük bir adımdı... Atarak değil, tutarak kazandılar dün. Euroleague’de galibiyetin değerinin ölçüsü bu çünkü. Kavaliuaskas sakat, yeni transfer Thompson yetişmedi, tek pivot Davies erken faulledi, Westerman da yoktu belki ama Anadolu Efes dünkü oyun konsantrasyonu ile rakip kim olsa kazanırdı. O hissi verdiler.
Son 5 maçlık iniş-çıkışlar dün yaşanmadı. Bir periyotta en fazla 16, toplamda 58 sayı yediler. Ribauntları kazandılar. Demek ki isteyince, konsantre olunca oluyormuş... Doğuş ne kadar çok oynarsa, bu takımın savunma direnci o kadar artıyor. İş sadece Dunston’a kalırsa, işler sarpa sarıyor. Doğuş dün sadece 6 sayı attı ama 18 verimlilik puanı getirdi. Düşünün yaptığı pis işleri...
Sadece Melih’e üzüldüm
Fenerbahçe Beko, beklenmedik bir yenilgi aldı belki. O kadar zor deplasmanı kazanıp, Shved’den yoksun Khimki’ye kaybedince insan böyle düşünebilir. Bir takım bütün bir sezonu aynı seviyede oynayamaz. İniş çıkışlar mutlaka olacaktır. Obradoviç de takımı Nisan ayında en üst seviyede olmakiçin hazırlayacaktır.
Dün yine galibiyet Fenerbahçe’nin avucunun içindeydi. Melli faulü atsaydı kazanmışlardı, ama bir kaç saniye önce Markoviç 2’de “0” atmasaydı, zaten kaybetmişlerdi. Dünkü yenilginin nedeni, birden fazla oyuncunun hiç katkı veremesiydi. Sarı- Lacivertliler’in geride kalan 15 galibiyetinde bir-iki oyuncunun önplana çıktığını, diğerleinin vasati katkı verdiğini görmüştük. Dün Vesely harikaydı. Melih, olağanüstü işler yaptı ama o kadar. Sloukas 9’da 1, Kaliniç 5’te 1, Datome 5’te 1 ile şut atınca, yenilgi kaçınılmaz oldu.
Unutmayın, son iki sezondur normal sezonu 5. sırada bitiren takımlar şampiyon oluyor. Ne galibiyetlere çok fazla anlam yükleyelim, ne yenilgilere çok fazla üzülelim.
‘’Fenerbahçe, bir başka boyutta‘’
Fenerbahçe Beko, Euroleague’in zirvesinde. 16 maçın 15’ini kazandı. Kazanmak için o gün ne gerekiyorsa onu yapıyorlar artık. Savunmaysa savunma. Pota altını kullanmak gerekiyorsa pota altı. Üçlük atmak gerekiyorsa, üçlük. Geçen hafta Euroleague’in en skorer iki takımı arasındaki maç 60’lı skorlarda bitmişti. Dün Fenerbahçe, Baskonia’yı 96 sayı atarak yendi. İlk periyot, hücum maçı olacağının göstergesiydi. Baskonia’da takımın yıldızı Shengelia yoktu belki ama bu sezon Gürcü oyuncu, çoğu maçta el freni oldu İspanyol ekibi için, tıpkı yine oynamayan Granger gibi. Onlarsız, daha rahat, daha takım gibi oynadılar. İkinci periyotta rakibi 16 sayıda tutan, 2. yarının başında ise Guduriç’ten 3, takım olarak da 5 dakikada 5 üçlük bulan Kanarya, farkı bir anda 21 sayıya kadar çıkardı... Tribünler, oyuncular coşmuştu. Maç artık cepteyti sanki. Obradoviç’in Eric Green’i kazanmak için çok fazla çaba sarfetmediğini düşünüyordum.
Kaoslardan kurtuluyor
Tecrübeli coach, Green’i çoğu maçta ilk beşte sahaya sürüyor, bir daha da oynatmıyordu. Dün fark 21 olduktan sonra ABD’liyi tekrar sahaya attı Obra... Farkı yaratan 5’ten Vesely’i de kenara aldı. Takım da, bu hamlelerle maçın kazanıldığını düşündü belki. Ama Baskonia, geçiş hücumlarında takımın 5 numarası Voigtman’la iki, takım olarak da 4 üçlük bulunca, onlar için gitti denilen maç, geri geldi. 29-9’luk seri ile 4. periyodun ortalarında fark 1 sayıya indi: 80-79. Ama, Fenerbahçe bu tip kaoslardan kurtulmayı çok iyi becerebiliyor. Dün de, 21 sayılık fark 1’e indikten sonra dünyanın her hangi bir takımının eli ayağı titrerdi.
Nazar değmesin
Geriden gelen, galip geleceğine fazlasıyla inanırdı. Ama maçı izleyen herkes Fenerbahçe’nin bir şekilde kazanacağını biliyordu sanki. Sloukas biraz organizasyon yaptı, savunma biraz sertleşti, Guduriç zor bir üçlük gönderdi, Fenerbahçe, Datome’ye faul çalınsa, yine çift haneli farkla kazanıyordu. Bu yıl bir başka boyutta oynuyor Sarı- Lacivertliler. Aman nazar değmesin..
‘’Efes hayata döndü‘’
Son 5 maçta 4 yenilgi alan, üstüne üstlük kazanabileceği karşılaşmaları veren efes için çıkışa geçme maçıydı dün. Takımın en efektif ismi Beaubouis yoktu belki ama, aynı Barcelona maçında olduğu gibi müthiş bir ilk yarı, yine aynı Barcelona maçında olduğu gibi kaos yaşanan bir ikinci yarı. Neyse ki bu kez moerman vardı, iki tane süre biterken attığı, şansın da yanında olduğu üçlüklerle efes’i ipten aldı. efes, neden böyle görüntüler çiziyor, anlaşılır gibi değil. Oyunun başında, Dunston içeriden, miçiç dışarıdan atıyordu. Tam 16 asist yapmışlardı. Basketbol adına tüm doğruları yerine getiriyorlardı. Ama ikinci yarıda, takıma bir haller oluyor.
Fark 19’a çıkmıştı
ilk yarıda yaptıkları doğru şeyleri tamamen unutup, resmen durarak oynuyorlar. işin tuhafı işler kötü giderken, herkes birbirine bakıyor ve sorumluluk almaktan korkuyor. Bayern’de Joviç ve Booker yoktu. Bir ve beş numaralarının yokluğunda, sürklase olmak üzereydiler. Fark 19’a çıkmıştı. Ama oyun disiplininden kopmadıkları için, yavaş yavaş geldiler. Saçma sapan top kayıpları yapmasalar, fark 7’nin bile altına iniyordu.
Larkin kontak kapattı
ilk yarıda, miçiç ve Dunston’un sürüklediği efes’te noktayı moerman ve Anderson koydu. iki tecrübeli oyuncunun kritik müdahaleleri, efes’e 10. galibiyetini getirdi. Teodosiç dedikoduları çıktığından bu yana, tam oynamaya başlayan Larkin, yine kontak kapadı. mecbur kalmadığı sürece potaya bile bakmıyor, ekstra birşeyler yapmak için gayret bile göstermiyor.
‘’Mutlu yıllar Fener‘’
Hafta içi iki müthiş galibiyet alan Euroleague takımları arasındaki mücadelenin biraz daha keyifli geçmesini bekliyorduk açıkçası. Ama, Darüşşafaka Tekfen’in aklı biraz Olympiakos zaferinde kalmış gibiydi. Kolay değil tabi. 5-6 maçı son anda kaybettikten sonra Olympiakos gibi bir takımı farklı yenmek, onların Fenerbahçe Beko karşısındaki motivasyonlarını düşürmüştü. Fenerbahçe ise Obradoviç gibiydi. Onun motivasyonu, isteği kimsede yok. Her antrenmana, her maça final gibi konsantre olan Obra ruhu, bütün takıma yansımıştı dün. 40 dakika, fark ne olursa olsun aynı motivasyonda mücadele ettiler, aynı sertlikte savunma yaptılar. Hal böyle olunca da, ortaya 30 sayılık bir fark çıktı.
Datome bıraktığı yerden!
Taraftar da salonu neredeyse tamamen doldurmuştu. İlk dakikada Douglas’ın, Sinan’a yaptığı faulu görmeyip, itiraz eden Obradoviç’e teknik faul çalan hakemler, seyirciyi işin içine erken sokmuş oldu. Real maçının yıldızı Datome, bıraktığı yerden devam ediyordu. 18 sayı attı ama en önemlisi son dakikada, pivotta top alıp, önce Ergi’ye, sonra da Barış Hersek’e özel olarak pozisyon hazırladı ve onlara basket attırdı. Ergi de maç bitimi, İtalyan yıldıza sarılıp teşekkürlerini iletti. Fenerbahçe’nin başarısındaki pay biraz da burada yatıyor. Taraftar, teknik kadro ve oyuncular gerçek bir aile gibiler.
‘’Şampiyonluk özlemi!‘’
Maçın adamı Datome’nin de dediği gibi belki puan olarak çok fazla anlam taşımayan bir maçtı ama, gerçek bir Euroleague derbisiydi. Son yılın iki finalisti arasındaki derbi sonucu; oyuncuların, takımın, taraftarın, geleceğe daha özgüvenle ve moralle bakması açısından çok anlam taşıyordu. Evinde ortalama 90’ın üzerinde sayı atan Fenerbahçe Beko ile maç başına 88 sayı ile Euroleague’in en skorer takımı Real Madrid arasındaki mücadele 65-63 bitti. Düşünün artık sahadaki sertliği, mücadeleyi, savaşı... Tam bir final maçı gibi gibiydi. Fenerbahçe, Vesely farkı ile ilk periyotta farkı yakaladı! 24- 12’den sonra Real şutları sokmaya başlayınca maç kafa kafaya geldi. Geri kalanı ise bir satranç mücadelesi gibiydi. Sloukas’ın yokluğunda, Fenerbahçe hücum etmekte çok zorlandı, hiç asist yapamadı belki ama yine bir şekilde kazanmanın yolunu buldu. Bu da tecrübe, kazanmayı bilme farkıydı. Şutlar girmedi, hücumları organize edemediler, son 2 dakikaya 63-57 geride girdiler belki ama yine de galip gelmeyi başardılar. Bu kez ortalamalarının 30 sayı altında kaldılar ama sinir harbini savunarak aştı Obradoviç ve öğrencileri...
Sol’deki dilenciler
Ne zaman Real Madrid maçı izlesem, aklıma Madrid’in ünlü ‘Sol meydanındaki dilencileri’ gelir. Geneli çok iyi İstanbul Türkçesi konuşur.Turistlere rahat vermezler. 1 Euro vermeden, arkadaşlarınla bir kahve içip sohbet edemezsin. Son derece yapışkandılar. Dün de Madrid coachu Laso, kaptanı Fernandes, yıldızı Llull her zamanki gibi fazlasıyla hakemle oynadılar, bir düdük için yalvardılar adeta. Anadolu Efes maçında 2. centilmenlik dışı faulu geri alınan, hakemlerin ürkekliği nedeniyle oyundan atılmayan Llull, dün de daha ilk çeyrekte 2. kasti faulünü almıştı aslında. Ama hakemler yine o düdüğü çalmaya cesaret edemedi. 3. periyotta şımarıkça topu hakemlere fırlatıp teknik faulle atılmasına bile itiraz etti. Bir düdük almak için, bu kadar büyük yıldızların bu kadar küçülmelerini yıllardır anlayabilmiş değilim.
Datome farkı
Llull’un yokluğuna rağmen Campazzo ile maçı kazanacak noktaya getirdiler belki ama son periyotların adamı Guduriç’in üçlüğü ile maçın adamı Datome’nin inanılmaz turnikesi sonrası kazandığı basket faul, Fenerbahçe’ye arka arkaya 11. galibiyetini getirdi. B takım bu yıl bambaşka bir boyutta oynuyor. Euroleague şampiyonluğunu yıllardır beklemiştik. Kazanmanın ardırdan bir yıl geçti. Şimdiden çok özledik....