‘’Nerelerdesin Salih?‘’
Salih, Advocaat’ın 18 kişilik kadrosunda yoksa suçu kendinde aramalıdır.
“Advocaat, niçin oynatmıyor?” diye soranlara...
Hollandalı hoca, fiziksel ve taktiksel açıdan hazır olsa, Salih’i dışlayarak kendi kariyerini tehlikeye atacak kadar saf mı?
Onun gibi 21 yaşında bir kabiliyetten yararlanmak istemez mi?
Roma’nın sportif direktörü Walter Sabatini, Salih’de bir ‘ışık’ gördüğü için, kiralık olarak Fener’den aldı.
Bu arada hem Spalletti hem de Rudi Garcia gibi ünlü teknik direktörlerle çalışma ortamını yakaladı ama şansını kullanamadı.
Ve geçtiğimiz hafta çıkan La Gazzetta dello Sport, Sabatini’nin hatalı transferler yaptığını, bu yüzden Roma ile yollarının ayrıldığını yazdı.
Hatalı transferler arasında ne yazık ki Salih’in de adı vardı.
Salih 19 yaşında Roma gibi bir dev kulübe transfer oldu ama ne yazık ki 2 sezonda 10 defa Roma formasını giyebildi.
Resmen yakaladığı büyük şansı eli ile itti.
Advocaat’ın işi zor...
Devam edelim. Salih yuvaya döndü. Hatta Roma’dan Fener’e gelirken Sunderland’in onu istediği yazıldı.
Fenerli yöneticiler iyi bir staj devresi geçirdiğine inandıklarından ‘olmaz’ demişler.
Başlangıçta Salih, iki maç çıkardığı oyunla herkesi umutlandırdı.
Ancak daha sonra aksama başladı.
Kaybetmeyi sevmeyen Advocaat’ın ilk görevi Fenerbahçe’yi şampiyon yapmanın yanı sıra Salih’i tekrar kazanmak olmalıdır. Tabii Salih’in de bunun için büyük çaba göstermesi şart. Şimdi Samandıra’da olağanüstü bir çalışma yapıyormuş. Umarım formayı bir defa giyince artık çıkarmak zorunda kalmaz.
Ben, Salih’in başarılı olacağına inananlardanım.
Bakınız; Fener’de sorun sadece Salih değil. Adının başında gol kralı unvanı olan Fernandao ve yine başka bir golcü Aatıf da var...
Hem lig, hem kupa ve ayrıca Avrupa... Advocaat üç kulvarda çarpışacağını düşünerek kiraya verilecekleri söylenen bu ikiliyi de kadroda tutmanın hesaplarını yapmalıdır.
Tarihe geçecek bir golü de Fener’de at
“Yiğidi öldür ama hakkını ver” diye bir deyim vardır.
Fener’e geldiğinden bu yana çoğu zaman eleştirdik.
Ama büyüklüğünü hiçbir zaman inkar etmedik.
Bir türlü istenilen formu yakalayamadığı için adeta yerden yere vurduk.
İşte bu Van Persie var ya... 2013’te Manchester United formasını giydiği dönemde Aston Villa’ya attığı gol Premier Lig tarihinin en iyisi seçildi.
Hollandalı ayrıca Premier Lig’in 25. yıl kutlamalarında 100’ler kulübüne giren kendisi dahil 9 efsane ile bir araya geldi.
Unutulmazlar listesindeki Ryan Gigs, Dion Dublin, Alan Shearer, Floyd Hasselbaink, Michael Owen, Les Ferdinand, Emile Heskey, Matt Le Tissier ile birlikte yer aldığı fotoğraf dünya basınında sayfaları süsledi.
Bu fotoğraf aynı zamanda Van Persie o karede olduğu için Fenerbahçeliler’i de gururlandırdı...
Fenerliler’in şu anda Van Persie’den beklentisi ilk 11’de yer alması ve Süper Lig’de de tıpkı Manchester United’da olduğu gibi tarihe geçecek bir gol atması.
Neden olmasın diyelim ve bekleyelim.
Sosa değil ama Gomez rövanş olur
Milli arada transfer söylentileri zirve yaptı.
Fener’in gözü, Beşiktaş’tan Milan’a giden Sosa’da deniyor.
Sosa, Milan’da mutlu değilmiş.
Yine Beşiktaş’tan Wolfsburg’a transfer olan Gomez, gol atamamanın burukluğunu yaşıyormuş.
“Sosa, Fener’e gelirse, Beşiktaş’a giden Caner ile Gökhan’ın rövanşı alınır” diyenler var.
Ben de diyorum ki;
Sosa değil ama Gomez rövanş olur...
Ama ne Sosa, Milan’ı bırakır; ne de Gomez, Wolfsburg’u...
Hem sonra merak ettim;
Bu ikili ile konuşan oldu mu?
Görüşlerini aldı mı?
Sanmıyorum.
Ve ayrıca Fener’in ikisi ile ilgileneceğini de sanmıyorum.
‘Eyvah!’ derim
Ne zaman bir kulüp başkanı;
“Teknik direktörümüzün arkasındayız” diye konuşsa;
“Eyvah, o da gidici” derim.
Araştırın bakın. “Sonuna kadar beraberiz. Hocamıza güveniyoruz” demeçleri bugüne kadar hep havada kalmıştır ve de anında unutulmuştur.
Konu Ersun Yanal... Genç, bilgili yetenekli... Fenerbahçe’yi şampiyon yapan 3 yerli hocadan biri.
Yanal, Trabzon’da zor günler geçiriyor.
6 maçta 4 yenilgi, 2 beraberlik almış.
Yani hedefteki adam.
Başkan Muharrem Usta, hocaya, “İstediğin kararı ver. Biz arkandayız” demiş ve de eleştirenlere, “Bana, Yanal’ı kötülemeyin” şeklinde uyarıda bulunmuş.
Usta’nın hoca değişikliğinin Trabzonspor’a yaramadığını vurgulaması da gerçeğin ta kendisi.
Ne diyeyim, inşallah Ersun’un şansı döner, ben de yanılırım.
‘’Lens de olsaydı...‘’
Başladık yine aynı hikayeye...
“Lens oynasaydı böyle olmazdı” diyorlar.
Tamam, Lens’in kalitesi belli. Ona lafımız yok.
Ama, Allah aşkına 2 puan kaybını sakat Lens’in yokluğuna bağlamak doğru mu?
Bana göre falcılık.
Gündemde o kadar eleştirecek konular var ki...
Mesela;
Penaltı mı-değil mi?
Herkes ikiye ayrıldı. Kimi Kalkavan’ın kararı doğru diyor. Kimi de yanlış...
Aslında en büyük yanlış Volkan’ın kalesini terk etmesi. O pozisyonda Regattin baktı Volkan yerde, ayağını taktı... Kalkavan da düdüğü çaldı.
Bana sorarsanız penaltı ile uzaktan yakından ilgisi yok.
Ne yapıyorsun Volkan?
Sahada basmadık yer bırakmıyor. Oyununa ve hırsına herkes hayran ama gel gör ki hakemin her düdüğüne itirazda. Kalkavan’ın kararı değişiyor mu?
Hayır. Değiştirse, itirazlara sabaha kadar devam et. Herkesin sinirleri geriliyor, o kadar. Volkan’ın kendisini frenlemesi şart.
Advocaat’ın, “45 dakika Van Persie’yi oynatmak biraz da riskti” demesine karşın, bir gol attı diye Van Persie’yi neredeyse kahraman ilan edecekler.
O ortayı da boş kaleye göndermese arkasında Sow aynı işi yapacaktı.
Hiç inanmıyorum ama bu gol inşallah Van Persie için bir milat olur.
Hollandalı bu 14 günlük arada tatili düşünmeyip, her gün çalışırsa belki de formayı devamlı kapar...
Aziz beyin ihtiyacı yokmuş
Fenerbahçe Yönetimi bir karar aldı.
Fenerbahçe Spor Okulları, Fenerbahçe Koleji öğrencileri, alt yapıdan sporcular ve aileleri Feyenoord maçına davet edildi. Bu uygulama İstanbul’daki her maçta geçerli olacak ve bilet ücretlerini yöneticiler karşılayacakmış.
Uygulama güzel ancak Aziz Yıldırım’ın daha sonraki konuşması oldukça garip: “Osmanlı maçını da kazanalım, bir sonraki hafta bu seyirci, üzerine 5 bin daha koyar, giderek de artar. Bu takımı protesto edenlere ihtiyacımız yok.”
‘Ne alaka’ demeyin.
Aziz bey böyle konuşurken Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, Antalya maçı öncesi taraftarlara kucak açtı ve seslendi: “Tribüne gelin, büyüklüğünüzü gösterin.”
Bu çağrı üzerine tam 40.812 biletli seyirci tribünleri doldurdu. 1-0 yenik duruma düşen futbolcuları coşturdu ve Galatasaray maçı 3-1 kazandı. Hatırlayın, Dursun Özbek bir ara protesto edilmişti. İstifaya bile davet edilmişti. Hedefteki adamdı ama işi kısa zamanda toparlamasını bildi.
Bugüne dek taraftara ‘12. adam’ gözü ile bakılan Fener’de sular durulmuyor. Osmanlı maçı öncesi başkentte Anadolu GFB ile GFB’yi tutanlar arasındaki gerginliği güvenlik güçleri önledi. Protestocular diye adlandırılanlara bilet satılmadığı söyleniyor.
Bu çekişmenin sahadaki futbolcuları etkilemediğini kimse iddia edemez.
Unutmayın, Fenerbahçe’nin bırakın yenilgiyi, bu saatten sonra berabere kalma lüksü bile yok.
Yönetimin ne yapıp edip bir barış ortamı yaratması şart.
Yeter Demirören yeter
Fatih Terim konuştu.
Arda cevap verdi.
Göksel Gümüşdağ görüşlerini söyledi.
Burak, “Milli maçlardan sonra açıklama yapacağım” dedi.
Gazetelerde, TV’lerde her gün sayfa sayfa görüşler çıkıyor.
Futbolun patronu Yıldırım Demirören’den ‘TIK’ yok.
Beşiktaş’da başkanlık yaparken seyirciler kendisini, “Yeter Demirören yeter” diye protesto ederdi.
Ben de diyorum ki;
Yeter Demirören yeter. Çık, konuş ve bu olaya noktayı koy.
Kimse şapkayı önüne koymadı
Haftalar önce ‘Anlayana’ başlıklı bir yazı yazmıştım.
Gençlik ve Spor Bakanı Çağatay Kılıç, Rio Olimpiyatları sonrası başarısız sonuçlar için şunları söylemişti:
“Sportif başarı bir federasyon başkanı için en önemli unsurdur. Yeni bir ivmeye ihtiyaç var. Yakın zamanda bu işi daha motive arkadaşlar devam ettirsin. Şapkasını önüne koyacak çok kişi olduğunu düşünüyorum.”
Üstüne alınan olmadı.
Şapkasını önüne koyan da çıkmadı.
Ve Bakan herhalde baktı ki aldıran yok, bu defa 28 Eylül’de bir açıklama daha yaptı: “Değişiklikler olacak. Bu hem federasyonlar anlamında hem de bizim içerimizde bürokraside, spor yönetiminde olacak.”
Rio’ya tantanalarla git. Sonra tek madalya alamadan dön. O ne tatlı koltukmuş ki uyarıya rağmen kılını bile kıpırdatma.
Her zaman söylüyorum. Sadece başarısız olan federasyon başkanları değil, çalıştırıcıların da değişmesi şart. Devşirme sporcu alacağımıza gençlerimizi uzman yabancı hocalara emanet edelim. Göreceksiniz, sporcularımız uluslararası alanda daha güzel işler yapacaktır.
‘’İşte Fener'in yeni Alex'i!‘’
Fener deplasmanda Kasımpaşa’ya 5 gol atıyor.
Gaziantep maçında tribünler “ful” çeker diyoruz..
Bilet fiyatlarında indirime gidildiği halde gelen seyirci sadece 15.047.
Neden?
Açık konuşmak gerekirse iki yıl üst üste kaybedilen şampiyonluk, taraftarın takıma olan inancını büyük ölçüde sarstı.
Seyirciyi heyecanlandıracak flaş bir transfer yapılmadı.
Şampiyonluğa inananların sayısında büyük ölçüde azalma var.
Kombine biletlerine ilgi az...
Yöneticilerin yerinde olsam, geçtiğimiz yıllarda kombine bilet alanlara , bu yıl, “Niçin almadınız?” diye sorarım.
***
Advocaat için yorum yapamıyorum. Lig başlarken geldi. Ona zaman tanımak şart.
Lens için, “Fener’in 10 numarası olur” demiştim.
Göreceksiniz, yakında efsane Alex’i aratmayacak.
Lens, Gaziantep maçında iki golün yaratıcısı idi. Birinde kornerden, diğerinde serbest vuruştan yaptığı ortalarla Emenike ve Josef de Souza’ya iki nefis gol attırdı.
Garip olan ne biliyor musunuz?
Fenerbahçe’de atılan iki golün de duran toplardan olması.
Advocaat’ın kısa zamanda bu problemi çözmesi şart.
Uslu’ya şaşırıyorum
Bakınız;
Görünen o ki, şu anda Fenerbahçe’nin seyirci yönünden ciddi bir problemi var.
Aleyhte tezahürat yapanlarla tribün kapatarak işin kolayına kaçmak yerine, karşılıklı dialog yolu seçilerek anlaşma yolunu açmayı denemek varken...
Fenerbahçe neden Başakşehir’in 7, Bursaspor’un 6, Beşiktaş ve Galatasaray’ın 4, Gençlerbirliği ve Osmanlıspor’un 2 puan gerisinde, bunun sorgulanması gerekirken...
Mahmut Uslu tuttu, önce Galatasaray’ın aldığı Eren Derdiyok için konuştu.
Bakın neler dedi:
“Biz aslında Fernandao’yu satıp Eren Derdiyok’u almayı çok istedik. Başkanı zor ikna ettim. Ama bu kez de transferde geç kaldık.”
Sayın Uslu;
Fernandao sizin futbolcunuz. Sıradan bir adam değil. O bir gol kralı. Sakatlığı geçtikten sonra Advocaat kadroya alsa bile beklenen randımanı verir mi?
Yorumu okuyuculara bırakıyorum.
Uslu, herhalde Fenerbahçe’de gündemi değiştirmek istiyor olacak ki;
Hakemlerin Beşiktaş’ı kolladığını iddia etti. Yenikapı ruhundan bahsetti. Galatasaray’a şöyle bir dokundu ve de son olarak Fatih Terim de bundan nasibini aldı.
İnanın bana seyirci artık bu tip konuşmalardan bıktı.
Fener seyircisi iki yıl özlemini çektiği şampiyonluğu istiyor, “Beşiktaş’tan, Galatasaray’dan bana ne” diyor.
Garip değil mi?
Sezon başında ‘gitsin’ diyenler vardı.
Sonra iş, ‘oynar mı-oynamaz mı’ya döndü.
18 kişilik kadroda yer bulamayacağını iddia edenler bile çıktı.
Ve sonunda Josef de Souza, Fener’in parlayan yıldızı oldu.
Maç biterken Gaziantep’e attığı galibiyet golü ile Fener’e hayat veren kişi olarak lanse edildi.
Sıra seyircisiz maçta
Olurdu-olmazdı denirken deplasman yasağı kalktı.
Fena mı oldu?
Beşiktaşlılar, Galatasaray’ın 2000’e yakın taraftarları ile yan yana maçı izlediler.
Demek ki istenince oluyormuş.
Şimdi yapılacak iki iş daha var.
Birincisi, bir yıl içinde taraftar sayısının maçlarda yüzde 50-yüzde 50 olması.
İkincisi seyircisiz maç cezasının kaldırılması.
Kulüpler Birliği Vakfı Başkanı Göksel Gümüşdağ’ın bu işin de üstesinden geleceğine inanıyorum.
Riekerink kendini kanıtladı
Alt yapı için Galatasaray’a gelmişti.
Teknik direktörlüğe getirilince;
“Yapar mı-yapamaz mı”, “Bu görevin altından kalkar mı-kalkamaz mı” tartışmaları başladı.
Derbide hem de deplasmanda Galatasaray ile Beşiktaş yenişemeyince, eleştirmenler beraberliğin sorumlusu olarak Riekerink’i gösterdiler.
Oysa Levent Nazifoğlu’nun dediği gibi, Galatasaray artık pozitif futbol oynuyor. Geçen yılla bu yıl arasında çok fark var.
Hem bu Riekerink’i taraftar sevdi. Futbolcu memnun. Yöneticiler kendisine çok güveniyor.
Eleştirilere verdiği yanıt da kısa, öz ve de anlamlı oldu:
“Hamle yapacağım oyuncularım kulübede değil, yanımdaydı.”
‘’Daha önceleri neredeydiniz?‘’
Hah şöyle...
Nihayet arzuladığımız, görmek istediğimiz Fenerbahçe sahneye çıktı.
Hem de birbirinden güzel 5 gol attı.
Volkan’ın baş döndüren öldürücü çalımları...
Emenike-Sow gol şirketinin tekrar işbaşı yapması...
Advocaat’ın alternatif bekler Şener ve İsmail’e şans tanıması...
Ve İsmail’in muhteşem golü...
Kim ne derse desin Fenerbahçe artık özgüvenini yeniden kazandı.
Kısacası Kasımpaşa karşısında arzu, coşku, hırs ne ararsan vardı.
Yedincide ‘cuk’ oturdu
Advocaat, Kasımpaşa maçına kadar ‘2’ Grasshoppers, Başakşehir, Kayserispor, Bursaspor ve de Zorya karşısında ‘6’ farklı 11 denedi.
Nihayet yedincisinde galibiyeti yakaladı.
Diyorlar ki;
Efendim, Kasımpaşa’dan son anda Rıza hoca gitmiş... Sonra golcü Eren’i Galatasaray kapmış. Yurt dışına transfer Scarione gibi aslar olsaymış Fener zor galip gelirmiş.
Geçiniz...
Elin ağzı torba değil ki büzesin. Bırakınız istedikleri gibi konuşsunlar.
Advocaat, biraz geç kalmıştır ama artık doğruyu bulmuştur. O kadar...
Van Persie ile helalleşin bitsin
Rıdvan Dilmen, “Van Persie’yi idmana bile çıkarmam” demiş.
Aynı kanıdayım.
Geldiği günden beri, “Oynayacak, oynamayacak, sakat, antrenmana çıktı, hayır çıkmadı, salonda güç çalışması yapıyor” haberlerini okumaktan bıktık.
Yeter be...
Adam doğru dürüst antrenmana çıkamıyor. Hâlâ, “Devamlı ilk 11’de olması şart” diyenler var.
Nasıl oynayacak bir anlatsalar.
Advocaat, sakatlığı olmasa Van Persie’yi takıma koymaz mı arkadaşlar?
Onun için, her dakika Van Persie demekten vazgeçelim.
Kim iyi bir Van Persie’yi sahada görmek istemez ki?
En iyisi zararın neresinden dönersen kârdır deyip, devre arasında helalleşmek.
Advocaat’dan ders
Advocaat, Kasımpaşa maçında sahanın en iyilerinden biri Lens’i oyundan alıp Sow’u sahaya sürünce, Lens söylenerek kulübenin yolunu tuttu.
Hatta, Sow bir gol atınca yedekler dahil herkes sevinirken o, yerinden bile kalkmadı. Boş gözlerle sahaya baktı.
Hollandalı hoca, Lens’in sinirli bir şekilde yanından geçmesine ve kulübede oturmasına aldırmadı bile.
Advocaat bu konuda kendisine soru soran muhabir arkadaşa, “Sinirli olması iyi ama ben pek umursamam” dedi.
Hollandalı hocanın bakış açısı; Bu tip olaylarda ‘kadro dışı bırakalım, para cezası verelim, özür dilesin’ diyen hocalarımıza, yöneticilerimize ders olmalı.
Lens 10 numara olur mu?
Evet, olur. Hem de bal gibi olur.
Bakınız... Oyun sırasında yerinde duramadı. Bir sağda, bir solda cirit attı. Dripling, çalım... Yetmedi iki golün de asistini yaptı. Yetmedi pas trafiğini yöneten adam oldu.
Göreceksiniz Lens bu üstün vasıflarına gol de ekleyecek.
“Kasımpaşa maçında en çok kimi beğendiniz?” diye sorarsanız cevabım Volkan Şen olur. Eğer Advocaat, Van der Wiel kadar Şener’e şans tanırsa, İsmail’i de sahaya sürerse özlenen Fener ortaya çıkar.
Selçuk’a haksızlık etmeyin
Selçuk, Rize maçında penaltıyı direğe nişanlayınca bizde görüş belirtmeye bayılanlar konuşmaya başladılar:
-Kaptanın yerinde olsam jest yapar 100. maçına çıkan Sneijder’e ‘gel penaltıyı sen at’ derdim.
-Eren’e söylese o da hat-trick yapardı.
İyi de kardeşim bu takımın kaptanı Selçuk.
Onun da şu günlerde milli takımdan Galatasaray’a kadar hakkında çıkan haberlerden kafası iyice karışık.
Vuruşu filelere gitse kendisine ‘ilaç’ gibi gelecekti.
Sağda solda fikirlerinizi yüksek sesle yayarken, Selçuk’un o andaki durumunu düşünen oldu mu çok merak ediyorum...
‘’Pereira'yı bırak Advocaat'a bak!‘’
Konuşulanlara bakın...
Advocaat gelince Pereira devrinde asık olan yüzler, yerini gülücüklere bırakmış...
İyi mi!
Çok babacan ve güler yüzlü imiş...
Başka başka?
Takımda çok seviliyormuş...
Bitmedi.
Futbolcularla diyaloğu çok iyiymiş...
Sonra?
Pereira geride bir enkaz bırakmış...
Peki Advocaat ne yapmış?
Fenerbahçe ‘ 3’ maçta ancak ‘ 1’ puan alabilmiş.
Milli maç arasında ülkesine gittiği için Advocaat ’ı eleştirenlere kızmıştım. “Yanında 40 CD götürmüş. Analistlerle incelemiş. Fener ’li futbolcuların tek tek analizlerini yapmış. İyi de yapmış “ demiştim. Sonuç ortada...
Hay demez olaydım.
Uyandırsaydın...
Advocaat ’a bak! “ Yanlış giden bir şeyler var” diyor. Bulacağını söylüyor. Atı alan Üsküdar ’ı geçiyor, o hâlâ 10 numara eksiğinden bahsediyor. “ Gol sırasında iki oyuncumuz uyuyordu” diyor.
Senin görevin uyandırmak.
Sadece benim değil , herkesin dilinde tüy bitti.
Bu takımın futboldan sorumlu yöneticisi kim?
Niye ortaya çıkıp “Hoca bu Şener, bu İsmail ’e neden forma vermiyorsun?” diye sormuyor.
Arkadaş; Bursa yenilgisinin mazereti yok. Olamaz da.
12. adamı biletlerde damping yaparak tribünlere davet ediyorsun. Çoluk, çocuk bayram arefesinde geliyor. Özlenen desteği veriyor. Sonra günü zehir oluyor, evinin yolunu tutuyor.
Yönetici protesto edenlere kızıyor. Onlarla tartışmaya giriyor. Arkasından gidip özür diliyor.
Özür dileyeceğin hareketi niye yapıyorsun sayın yönetici?
‘Kurtarıcı’ diye Van Persie’yi aldı
Fenerbahçe, Bursaspor önünde ilk devrede ecel terleri dökerken maçın 37. dakikasında bir de baktık, Van Persie ısınıyor...
İkinci yarı başladı. Advocaat, hemşehrisini ‘ kurtarıcı’ olarak Alper ’in yerine sahaya sürdü.
Baktı gene olmuyor, Emenike ’yi ve Stoch’u da devreye soktu.
Van Persie ne yaptı?
İki pas attı o kadar.
Adamın geçmişine, kariyerine saygı duyuyoruz. Ancak Fener ’e transfer olduğundan bu yana koca bir sezon geçti. İkincisi başladı hala kendine gelemedi.
Keşke Fernandao ile birlikte sezon başında başka kulübe verilseydi, yerine bir golcü alınsaydı.
Van Persie ’nin faydalı olması için ‘devamlı oynaması gerekli’ diyenler var.
Kısa ve öz konuşmayı severim:
Bu Van Persie ’den ne köy olur ne kasaba!
Ama nerde? Hala düzelir diye bekleyenler var...
Sadece hocalar mı?
Bu takımın belkemiği Gökhan gitti. “ Dur nereye?” diyen çıkmadı. Bir sürü karşılıklı tatsız söylemler.
Hadi onu bırakalım.
Ya Caner, Mancini istedi İnter ’in yolunu tuttu .Yerine gelen Frank De Boer “İ yi futbolcusun ama benim kadromda yerin yok” dedi.
Ve Caner’in tekrar Fener’e dönme şansı doğdu.
Ona da “K apıdan içeri giremez” dendi.
Alex’den, Emre’den bahsetmeyeceğim.
Bu ekibi şampiyon yapan hocalar Mustafa Denizli, Aykut Kocaman ve
Ersun Yanal nasıl gittiler diye de sormayacağım.
Sadece yöneticilere birkaç sorum olacak:
-Bu başarısızlıkların sebebi sadece hocalar mı?
-Futbolcular mı?
-Yanlış transferler mi?
-Acaba sizler hiç istifayı
düşündünüz mü?
Artık anketlere inanmıyorum
UEFA ‘nın “ Avrupa Ligi’nde bu sezon en çok golü kim atar?” sorulu anketinde ‘ 4’ aday arasında Van Persie yüzde 52 ile birinci olmuş.
Manchester United ’lı İbrahimoviç ’e yüzde 33, İnter ’den İcardi yüzde 11, Roma ’dan Dzeko da yüzde 4 oy almış.
Gazetelerden bu sonuçları okuyunca güldüm.
Ve kararımı verdim:
Bundan sonra hiçbir ankete inanmayacağım.
‘’Musa, Musaaa...‘’
Ağlayarak gitmişti.
Gülerek döndü.
Musa’yı özlemiştik.
12. adamın her gol attığında “Musa, Musaaa” diye coşku içinde tezahürat yapmasını da... Musa, Fener’e 10 milyon Euro’ya gelmişti.
3.5 yıl oynadı, 108 maçta rakip filelere
52 gol yolladı.
Ve sonra 17 milyon Euro’ya Al Ahli’ye verildi. Orada da 24 maçta 13 golü var.
Yani, her gittiği yere hem bereket hem de golleri ile hareket getirdi.
Şimdi bir yıllığına kiralık olarak Fener’de.
Soruyorlar; “Musa, Fener’in gol derdine çare olur mu?” diye.
Olur...
Ayrıca alınan sonuçlara üzülen ve maça gelmeyenleri de tribünlere çeker. Zaten kombinelerde hareket başladı bile.
Bir Şener’e bakın bir Van Persie’ye...
Şener’i, Hırvatistan karşısında izlerken bir kez daha üzüldüm. Adam milli takımın değişmezi ama Fener’de çoğunlukla kulübe mahkumu.
Pereira fazla şans vermedi. Umarım Advocaat aynı hataya düşmez.
Hırvatistan karşısında nasıl oynadığını görmüştür. Sürati, çalımları, pasları, enfes ortaları...
Bu üstün vasıfları olan 26 yaşındaki Şener’in kenarda beklemesi ne kadar yanlışsa, Van Persie’de hâlâ ısrar edilmesi de o kadar anlamsızdır.
Yazdım, yine yazacağım.
Hollandalı’nın Fener’de ikinci yılı, hâlâ patlama bekleniyor.
O ise yorgun ve bitkin.
Keşke Fenerbahçe, Nani’yi bırakmasaydı da Van Persie’ye yol verseydi. Merak ediyorum, isteyen oldu mu acaba?
Advocaat’ı eleştirenlere...
Advocaat, Kayseri karşılaşmasından sonra milli maç için verilen aradan yararlanarak Hollanda’ya gitti...
Çalışma programını da yardımcıları Mario Been ve Cor Pot’a bıraktı. Hemen eleştiriler başladı;
“Efendim, Fener’in hali ortada. İki maçta 1 puan aldı. Ne işi var Hollanda’da?” diye.
Sonradan anlaşıldı. Meğer Advocaat, Fenerbahçe’nin geçen sezon ve bu sezon oynadığı maçlar ve antrenman görüntüleri olan 40 CD’yi de ülkesine götürmüş.
Ne mi yapmış?
Orada analistlerle CD’leri birlikte izlemiş. Sonra futbolcuların tek tek analizlerini yapmış. İyi de yapmış...
Advocaat, Fenerbahçe’de üst seviyede futbolcuların başında. Hepsini isim isim saymaya gerek yok.
Yapacağı tek şey, bu şöhretleri doğru yerde oynatmak.
Anlayana...
Gençlik ve Spor Bakanı Çağatay Kılıç baktı ki kimseden çıt yok, Rio’da başarısız sonuç alanları kibarca uyardı:
“Sportif başarı bir federasyon başkanı için en önemli unsurdur. Yeni bir ivmeye ihtiyaç var. Yakın zamanda bu işi daha iyi, daha motive arkadaşlar devam ettirsin. Şapkasını önüne koyacak çok kişinin olduğunu düşünüyorum.”
Bundan çıkan anlam şu:
Ben görevden almadan siz bırakın...
Sayın Bakan:
Sadece başkanlar değil, başarılı olamayan hocalar da istifa etmelidir. Gerekirse de yabancı eğitmenler getirilmelidir. Çünkü Rio’da kazanılan madalya sayısı çok azdır.
Anlayamadığım bir şey var, o da şu:
Ben, “Başarısız olduk” dedikçe, bazıları, “Her şeyi madalya ile ölçmeyin. Olimpiyatlara katılmak da bir başarı” diyorlar.
İşte o zaman saçımı başımı yoluyorum!
Fatih,bir yere gitmez
Galatasaray, Fatih Terim’in doğum gününü kutlayınca, “Galatasaray’a mı gidiyor?” söylentileri ortalığa yayıldı.
Hele Hırvatistan maçı sonrası, Galatasaray’la ilgili bir soruya, “Dönelim bakalım neler oluyor” şeklinde cevap verince ortam iyice karıştı.
Hayal dünyasında yaşayanlar, “Ne var bunda? Hem milli takımı hem de Galatasaray’ı çalıştırır” diye sağda solda saçma saçma konuşanlar Terim’i hiç tanımıyorlar.
Boşuna kafa yormayın. Hedefleri büyük olan, milli takımda hiçbir hocanın cesaret edemeyeceği bir ‘reform’ yapan Terim, milli takımı bırakıp Galatasaray’a gitmez.
Hem unutmayın, Galatasaray’ın başında şu anda Riekerink var. Adam Galatasaray’ı Türkiye Kupası’nın sahibi yaptı. Ayrıca sezon başlamadan Cim Bom’a bir de Süper Kupa kazandırdı.
Galatasaray ligde ikide iki yaptı, yola devam ediyor. Yani sıkıntı yok.
‘’Seyirci neden gelsin ki...‘’
Arkadaş:
Bizzat Dick Advocaat, “Yaratıcı oyuncu yok” diyorsa varın gerisini sizler düşünün. Şampiyonluk sözleri havada kaldı. Türkiye Kupası gitti. Avrupa Kupaları’nda Fener nal topladı. Süper Kupa hayal oldu. Gökhan yuvadan uçtu, Beşiktaş’ta. Caner de yok... Taraftarlar süper transferler bekliyordu, alınanlara bir bakın. Sıradan kişiler...
Oynayamadıkları için kiraya verilen Emenike, Stoch ve de Salih, yani eski yüzler geri döndü. Al-Ahli’de mutlu olmayan Sow gelmek istiyormuş. O’nu da alın bari ‘KARE’ tamamlansın. Lig başlamış, Başakşehir karşısında hüsran. Kayseri’den hem de kendi evinde son saniyede alınan beraberlik... Sonra da soruyorlar: “Seyirci neden gelmiyor?” diye.
Yazık çok yazık
Milyon Euro’lar ödenerek kurulan bu takımda hâlâ bir golcü yok. Ve bir de ‘10’ numara. Alex’ten sonra Diego 10 numaralı forma ile sahaya çıkınca biraz ümitlenmiştik. Ama o da fos çıktı. Şimdi 10 numaralı forma Van Persie’de. Başarılı olur mu? Hiç inanmıyorum... Baksanıza, Hollanda Milli Takımı Teknik Direktörü bile Sneijder’i çağırıyor, Van Persie’yi pas geçiyor. Geçen yıl da öyleydi. Onu da bırakın... Son Kayseri maçında hocası, aynı zamanda hemşehrisi Dick Advocaat bile bitime 15 dakika kala oyuna alıyor.
Efendim maç biterken Alper’e asist yapmış. Alper de Fener’i yenilgiden kurtarmış... İsmail-Şener-Salih üçlüsü Türk Milli Takımı’nın değişmezleri. Gökhan varken, Şener kenarda bekliyordu. Ama şimdi Gökhan yok. O hâlâ kulübede. İsmail, şampiyon Beşiktaş’ın gözbebeği idi. Fener’de sıraya girdi. Salih için Hollandalı hoca, dripling yaptığını söylüyor, “pas dağıtacak oyuncu değil” diyor. Diyeceğim şu, bu kadro zenginliğine rağmen, hiçbir hoca sahada savaşacak bir Fenerbahçe yaratamadı. Şimdi Advoaat’ın, “10 asist yapar, 10 da gol atar” diye tanımladığı Lens alındı. İnşallah başarılı olur.
Madem Pereira gidecekti...
Fenerbahçe’de başarılı olan hocaların yanı sıra takımı şampiyon yapanlar bile gönderildi. Bazı sorularım olacak: Birincisi: Fenerbahçe, Monaco’yu yense acaba Pereira gönderilir miydi? İkincisi: Madem gözden çıkarılmıştı, niye son ana kadar beklendi? Ve üçüncüsü: Zaman zaman dünya çapında hocalarla çalışmış Fenerbahçe, niçin artık danışmanlık yapan Advocaat’ı tercih etti? Daldan dala atlıyorum;
EXPRESSGAZETE.COM’da bir haber okudum.
Orada, Pereira’nın UEFA’ya gönderdiği raporlar ile FIFA’ya başvurarak Fenerbahçe’yi şikayet ettiği ve yüklü bir tazminat davası açtığının öğrenildiği yazıyor. Bunu, gönderileceğini anlayınca yaptığı ifade ediliyor. Takımı şampiyon yapsa gönderilse, hak verilir. Ancak, hem başarılı olma hem de tazminat davası aç. Hiç de şık olmamış.
Göksel Gümüşdağ’a:
Deplasman yasağının kalkmasında başrolü oynayan Kulüpler Birliği Başkanı Göksel Gümüşdağ’ı kutluyorum. Gümüşdağ’dan futbolseverler adına bir isteğim olacak. O da şu: Seyircisiz maç cezasının da kaldırılması.
Küfür edenle; sahaya taş, şişe, çakmak atanla; amaçları sadece futbol seyretmek olanları aynı kefeye koymayalım lütfen. Adam binlerce lira ödemiş kombine almış veya ailesi ile dişinden tırnağından artırdığı para ile aldığı biletle maça gelmiş. Birileri çıkıyor, koro halinde küfüre başlıyor. Hoppala, saha kapanıyor. Yazdık, çizdik aldıran olmadı. Gümüşdağ’ın bu işin de üstesinden geleceğine inanıyorum...
‘’Önce Aatif, sonra...‘’
Neye hayret ediyorum biliyor musunuz?
Bu Aatif 4 yıldır Sivas’ta.
Bugüne kadar neden beklendi anlayamadım.
Sivas, Süper Lig’e veda etti.
Ve Fener, Aatif’a, “Gel bize” dedi.
Bir dedikodu da, yine bir alt lige düşen Eskişehirspor’un kalecisi Boffin için.
Fener’in ilgi odağında imiş..
Aatif, Sivas’ı küme düşmeden kurtaramadı.
Boffin de öyle...
“Bu ikili, Fener’de ne yapar?” diye sorarsanız, cevabım: “Yöneticilerin bir bildiği var” olur.
Artık dikiş tutmaz
Soruyorlar: “Gökhan, Fener’e döner mi?” diye.
Dönse bile bu kadar ağız dalaşından sonra ‘dikiş tutmaz’ derim ben.
Fener’de asıl problem artık Gökhan, Caner değil.
Geçen yıl son maçlara kadar Pereira; Van Persie-Fernandao olayına bir türlü ağırlığını koyamadı.
Bu yüzden iki futbolcudan tam randıman alınamadı.
Van Persie ilk 11’de sahaya çıkmadığı zaman sıkıntılar doruğa çıktı.
Alves, Meireles, Mehmet Topuz, Markovic, Kadlec, Serdar gitti.
İnanın hiç biri Fener için kayıp değil.
Bu takımın tek eksiği, golcü bir santrfor. Emenike değil ama... Stoch da pekala takımda kalabilir.
Az daha unutuyordum. Van Persie’ye bir teklif varsa gitmesi Fener’in yararına olur.
Ama Nani asla bırakılmamalı.
Yeniköy kasabı ve Löw
Yıldırım Demirören, Del Bosque’yi Beşiktaş’ın başına getirdi.
Davul-zurna ile karşılandı.
Göklere çıkardılar.
Sonra adama ‘Yeniköy Kasabı’ adı takıldı.
İsim babası kimse bugün ‘iftihar’ ediyordur.
Neyse...
Ülkesine dönerken, arkasından bir teneke çalınmadığı kaldı.
Ama çatır çatır tazminatını aldı.
İspanya Milli Takımı’nın patronu oldu.
Dünya Kupası’nı kazandı.
Yetmedi.
Ülkesine bir de Avrupa şampiyonluğu armağan etti.
Fenerbahçe, Löw’ü getirdi.
Aynı tantana. Omuzlara alındı, takımı şampiyon yapamadığı için yolladılar.
O da Almanya’ya bir Dünya Kupası getirdi.
Yıllardır Alman Milli Takımı’nın patronu.
Onları getirenler-gönderenler bu işten çok anladıkları için biri bir kulübün, öbürü de federasyonun başında.
NOT: Yazarımız Nezih Alkış, yurt dışında olduğu için bir süre yazılarına ara verecek.