‘’TEMA vakfına mı bağışlansa acaba !‘’
Diagne’nin 6 milyon Euro dahi ettiğini düşünen spor adamı yok, kulüp yok, uzun sözün hiç kimse yok. Eveeeet ! Böylesi devasa ebattaki kazığı ; Galatasaray kulübü nasıl yedi? Sisler arasındaki o muammayı çözebilen yok. Daha hafif ebattaki diğer santrfor kılıklı kazık ise zaten ortada yok! Gündeme dahil olabilecek, mevzu ederi de yok ! Oysa bu iki adama sarf edilen miktarın ucu bucağı da yok.
Transfer konusundaki tribün baskı ve yönlendirmeleri, her daim garibime gitmiş ve kuşku içinde bırakmıştır şahsen beni. Gidişlerde de, gelişlerde de öyle elbette !
Bir yönetici ve menajer ağırlıklı organize yapı konuyu planlar, paylaşır, dallandırıp saf ve bakir tribünlere yansıtır. Ondan sonrası mı ? Artık çoook kolaydır. Türkiye’nin en popüler, şanlı şöhretli tarihi muhteşem, kadim kulüplerinden birine; sportif menajer ve teknik direktörün tribün baskısıyla oturtulduğunu bilmeyen var mı ? Neyse biz dönelim Diagne’ye, Albayrak çok kıvrak bir düşünce üretti ve Monako’ya önerdi ama bu muazzam tasarı Fransız onayından geçmedi !
Hemen herkes Diagne’nin neredeyse attığı kadar, rakip kaleye giren topa çarpıp mani olduğu onca pozisyona şahit olmadı mı? Rakip stoperleri sağa sola sürüklediği de şehir efsanesidir zaten. İkinci Dünya savaşı ağır kruvazörü gibi salınır durur ceza alanında. Kıvraklık ve çabukluk değerlerinin diskotek ya da beach temposuna ancak yettiği futbol sahasında da belli ve hepimizin malumu değil mi ? Ama ne kazık yenmiş di mi ? Hele hele bu görsellik devrinde!
Ormanlarımız cayır cayır yanarken, yüreklerimiz de kavruluyor. Bu üzüntü deryası içinde aklıma şu geliyor ‘Diagne ve benzeri diğerleri TEMA vakfına bağışlansa, hiç olmazsa Türkiye’nin ağaç ve odunsal geleceği adına faydalı adım atılmış olmaz mı ?
‘’Köfteler edebiyatı !‘’
Galatasaray başkanı Mustafa Cengiz ; ‘Köfteler edebiyatı’ kavramını ‘kıyma sever’ camia içine, kimyon, kekik, karabiber, sarımsak katkılı köfte tadında attı. Bu eşsiz ürün, elbette ağızdan ağza da dolaştı. Dolaştı da, sanırım hiç kimse bu lezzetin, sahanın içine de, dahil olup mevzuya karışacağını düşünmedi. Düşünemedi !
Horoz Sarı Kırmızılı köfteleri Denizli’de eşeledikçe ; 291 çeşit çeşitten en az 19 ürünün çimler üzerinde bulunduğunu gördüm ! Selçuk ‘bayat ekmek’ köftesi ise, Belhanda da, ‘kaşarlı köfte’ kıvamındadır. Mevsim sıcakları merdiven altı kaşarın bozulma nedeni olmuş, Trakya veya Kars kalite formatı şartıyla, kaşarın tekrar kendine gelmesi, köftenin lezzet kazanması şartı net olarak görülmüştür.
Seri ‘kuru köfte’ tadından öteye geçmediği gibi beklenen rayihasını da, camiaya bir türlü yansıtamıyor. Diagne şahane bir ‘patates köfte’ olmalı ! Yani bir santrfor ‘potatos ’ olur da, bu kadar mı olur ? I love you Abdurrahim Albayrak, eğer bu eşsiz patates köftesini Monaco’ya yedirebilirse, yanında hava kalır bizim meşhur Adapazarı ıslama köftesi!
Luyindama ‘Dalyan köfte’ ama ebadı dalyan köftenin, futbol aktivitesi ‘galeta unu’ kıvamı. Darmadağın ! Marcao ise ‘İzmir köfte’ diyemiyor, acaba ‘İzmir torba’ olabilir mi diye merak ediyorum! Bu nasıl stoperlik ne tür bir iştah arkadaş?
Sulu köfte, çiğ köfte ve daha niceleri var ama sabredip bekleyelim. Gelecek haftaların neler getireceğini ve zafer sarhoşu mağrurlar, uçmuş egometrelerinin kabul edilebilir düzeye inmesini de bekleyelim!
‘’Atmaca'nın siftahı‘’
Bir memleket düşününüz; bayram sevinci nedenli kazalarda 50 ölü, yüzlerce yaralı. ‘Kurban keseyim’ derken, kendini kesen binlerce usta(!) kasap! 17 Ağustos gecesi huzur ve güven içinde uyurken, ebedi huzura kavuşan binler. Enteresan olaylar ve sonuçlar ülkesiyiz yani. Tıpkı Rizespor’un deplasmanda attığı o eşsiz gol gibi! Gençlerbirliği-Rizespor müsabakasını izlerken de, bir dolu futbol kazasına şahit oldum. 13’te Ahmet Oğuz ve Vetrih az hasarlı teması. Dimitrios’un rakibi Sio’yu şarampole atması. 22’de El Kebir’in muazzam slalomu fakat Samudio’nun uyuması. Aynı Samudio’nun 23’te benzer hamlesi ve pasının zayi edilmesi. Flavio Ramos’un 3 dakika içinde 2 sarıdan ihracı 38’de Melnjak’ın saha çizgisinden savrulup, kamera ayağına çarpması. Ve daha nice futbol kazaları!
Stancu direğe takıldı
Gençlerbirliği mi? Etkisizdi! Rizespor’un ‘çaylar da, goller de bizden’ diyerek işi 66’ya bağlamasını umuyordum fakat Melnjak’ın bu kadar kaza ve savrukluk serisinde, böylesi muhteşem bir golü 66’da atacağını beklemiyordum; kutlarım. 90 artıda Stancu tehlikesi direkten, gecenin karanlığına karıştı ve Rize deplasmandan 3 puan kazanıp evine gitti.
‘’Aslan gümbür gümbür‘’
Galatasaray oldukça şık organizasyonlar örnekliyor. Gel de ‘umutlar gümbür gümbür şelale’ deme!
Zafer 22 sonrası 23’ün startını vermek için, sadece ligimizin başlamasını beklemek gerek.
Sarı-Kırmızılı yıldızlar armadası; Terim ve ekibinin özenli dokunuşlarıyla, tribünleri mest edecek organik doku hamilidir. Bu hâl açık ve net izlendi, Panathinaikos karşısında.
Belirgin etkinliklerden en önemlisi ; Galatasaray ceza alanı içinde rakiplerin, duran veya durmayan toplardaki hava üstünlüğü ve rahatça gol bulma şansı artık bitti. Luyindama ve Marcao havadan karadan savunma namusu ehli. Donk kaptanlığı her haliyle hak etti. Pazubandı Selçuk’a devri, bir eşsiz güzellik değil de neydi?
Tempo, baskı, savunma, hücum...
Aslanların temposu, baskısı, koşu mesafesi, bloklar arası irtibatı, saha dizilişi, savunma ve hücum anlayışı çok önemli. Çok önemli de Galatasaray starlarının kişisel beceri ve yetenekleri hepsinden önemli.
Adem her geçen 90 dakika büyüyor demiştim. Dün gece attığı golün haşmeti, kimi titretmedi? O hengamenin içinde topu kalenin alnına mıhlamak, az iş miydi? 1-0
Babel ince kenar işlerini, Terim marifetiyle ortaya çekti. Özel ve güzeldi! Güçlü, iddialı Yunan ekibiyle oynadılar.
Onarılması gereken bölümler gördük. Kişisel hataların günü geldikçe, hazırlıklar sayesinde giderileceğini de gördük. Yunus'la filizlenen organizasyonda Mariano ve Donk mükemmelliğini gördük: 2-0.
Okan Kocuk’a da helal valla, güven verdi her pozisyonda.
Erencan, Yunus, Martin Linnes ve Emre Mor farklı renklilikti, tribünlere heyecan getirdi.
Uzatmada yenen gole rağmen bu heyecan ve tempo, kupalar kazandırdı, yine kazandıracak, emin ol Galatasaraylı.
‘’Bulunmaz eşin...‘’
İç sahada beraberlik hüznüyle tamamlanan müsabakanın, kazanılan rövanşı sonrası, başladım mırıldanmaya ‘Malatya Malatya bulunmaz eşin...’ Açık ve net söylüyorum Tüm ülkemizin, bütün Türkiye’nin sevindiği, mutlu olduğu bir galibiyet kazanıldı.
NK Olimpija konuğun level değerlerini bildiği için çok temkinli başladı. Golü yedikten sonra temkin, disiplin, akıl, makıl kalmadı adamlarda. Eşi bulunmaz Yeni Malatyaspor’da, Slovenleri evinde bıraktı ve zaferle döndü vatana !
Farnolle muhteşem kurtarışı ve sahadaki utanılası Made in Sloven ırkçı çirkinliklere karşı, erdemli duruşuyla özel olarak kutlanmalıdır. Yeni Malatyaspor kalecisi turun kapısını tutmuş, Gökhan zorlamış, Jahovic sonuna kadar açmıştır. Gergin Çekiç atıldı ama balyoz dahi sahada olsaydı, havaydı! Turu geçmeye kararlı ve azimli Sergen Yalçın ekibini keyifle izledi Türkiye.
Sergen Yalçın için Beşiktaş, Fenerbahçe, Trabzon, İstanbulspor, Galatasaray, Eskişehirspor, Şekerspor, Siirt Jetpa hatta orada da oynasaydı eğer Makedon Jugomagnat ekininin peşine dahi,eşsiz Sergen’i izleyebilmek için düşecektim.
Şimdi de Sergen Yalçın ; saha içi vizyonu farklı galalarını izlemek üzere, çalıştırdığı kulüpleri periskobum görüş alanı dahiline aldım. Çünkü bu gencin kafasında çok enteresan futbol pırıltıları var... Aslında periskoba dahi gerek yok ama benim gibi ihtiyarlar için ya katarakt operasyonu ya da benzer levazımata kesinlikle ihtiyaç var.
Sevinçlere devam...
Bu arada özel de olsa ; Okan Buruk ekibi de, AEK karşısında çok şıktı, tebrikler gençler devaaaam....
‘’Tanımıyla müsemma...‘’
Nasıl diyor teşkilat ve ne yazıyor ‘futbol kitap?’ Hazırlık dönemi ! Yani bu safhada yapılan her icraat hazırlık adına ve elbette tanımıyla müsemma... O halde hazırlık müsabakaları sonuçlarına zerre takılmadan, kamp dönemi ışıldayanlarına bakacağız.
Avusturya Alplerinden ülkemize yansıyan en önemli parıltı, henüz 17 yaşındaki piliç Erencan oldu kanaatimce. Futbol fukaralığımıza yeni bir bonus ha geldi, ha geliyor. Saha duruşu, mücadelesi, mükemmel fiziği ve yetenekleri elbette eşsiz. Galatasaray kültürü ve eğitimi sadece Erencan’ı değil, Ali Yavuz Kol, Mustafa Kapı, Metehan ve Babacan gibi daha nicelerini harman edecek evvel Allah futbol mutluluklarımıza.
Kapı var, kol var, çilingir var, anahtar var ! Yani görünen o ki, gelecekle ilgili umut var.
Yarka durumu ne alemde acaba ? Önümüzdeki sezon Galatasaray ‘gezen tavuk’ üretim değerleri, her rakip için ciddi sıkıntı nedeni olacaktır net ! Kadroda Adem’in her dakika daha da büyüdüğünü gözlemledim. Hele hele babacanca eda ile Babacan’a asisti ve pilicin çoook horoza taş çıkartacak gol vuruşu nefaseti, harikulade değil de neydi ? Ardından neredeyse Avrupa Köprüsü mükemmelliğinde uzanan vuruşu ve topun filelerle buluşuşu, Tirollerde şuşi nefasetindeydi.
Ömer Bayram tenhalarda bunalım içindeyken, kalabalıklarda bayram yaptı! Kendisini içeride denemek, alışılmış Terim hünerleri serisiydi. Durmaz Jimy kolay kolay durdurulamaz kesin. Ahmet onca tecrübesiyle serpme kahvaltı gibi sahaya atılan Samuel Palluk’a o şansı vermeyecek ve hemen yere serilmeyecekti.
Hazırlık dönemi Galatasaray’da olacaklar ve olmayacaklar adına mükemmel geçti nokta.
‘’Kronik arızalar!‘’
Yeni Malatyaspor’u yeni kadrosuyla izlerken, futbolumuzun kronik arızalarının nasıl sırıttığına bir kez daha tanık oldum. Ev sahibinin kadrosu belliydi, daha yetenekli ve değerli. Ama çıktıkları planlı programlı hücumla Olımpija dakika 13’te öne geçti. 1966 model saç modeli hamili Olimpija koçu Safet Hadzic’in, mütevazı kadrosu; neredeyse 93 harbinden beri savunma hata, defo, aksaklık ve iş bilmezlikleri süre gelen futbolumuza deplasmanda 2 gol atarak 2-2 beraberlikle sahadan ayrılmayı bildi.
Yalçın’ın mahareti!
Oysa ev sahibi önce kalça sadmesiyle 1-1’i, sonra penaltıdan 2-1’i yakalamıştı. Doğru ve kollektif uygulamalardan, mücadeleden vazgeçmeyen konuk, disiplinini bozmadı konsantre kalmayı başararak evine birlik ve beraberlik mutluluğunda gitti. Şenol Güneş ve ekibi de maçı zledi. Bakacağım! Değerli hocamızın dikkatini acaba hangi yerli futbolcumuz çekti? Müsabakada Sergen Yalçın etkinliği, beceri ve mahareti devreye girdi girdi! Aksi halde Malatya şehrinin 15 sene sonra kapısına gelen, Avrupa platformu şansı henüz Ağustosta bitti!
‘’TPFD Yüksek konseyi ...‘’
Türk futbolu ulusal ve kulüpler kapsamında en yüce zaferler ve kupalar kazandırmış yıldız kramponlarımız, yeşil sahalardan ayrıldı. Ama bu aslanlar şimdi de ‘TPFD Yüksek Konseyi’ armadası sıfatını hak edecek değerde icraatlarla TPFD’nin başında.
Yıllarca alkışladığımız yıldız statüsündeki değerlerin; ülke insanımıza sunduğu mutlulukları ifade etmeye kalem, yaşanan onurları anlatmaya dil yetmez. Üstelik ülke insanımız her ne kadar unutkan olsa, balık hafızasından taviz vermez inadıyla iç içe yaşasa da !
Hakan Ünsal başkanlığındaki dernek mükemmel uygulamalar örneklemekte. Sıhhi problem yaşayan tüm profesyonel futbolculara uzanan şifa elleri. Muhtelif ekonomik sıkıntılar bataklığında çırpınan kazazedelere, yardım girişimleri, hemen herkesin ilk aklına gelen güzellikleri.
Ya sonra ? Ergün Pembe nezaretinde Bolu’da devam eden kulüpsüz ve kontratsız kalmış profesyonel gençlerimizi, sezona hazırlama ve futbolumuza kazandırma emeklerinin üçüncüsü bu sene yine start aldı. 7 Temmuzda başlayan ilk etap başarıyla tamamlandı. Şimdi ise 29 Temmuzda ikinci etap başlayacak.
Başka ? Emekli futbolcuların hakem olabilmesine yönelik MHK talimatında gerekli değişiklikler TPFD emekleriyle sağlandı. TFF scouting sertifika programı için yine dernek üyelerine yol açıldı. Neredeyse 3 senedir bila bedel hukuk ve avukatlık hizmetleri sunuluyor.
Uzun sözün kısası ‘TPFD Yüksek Konsey’i faal futbolcularımız kadar, futbolu bırakmış fakat problemi olan tüm insanlarımıza yardım etme çabasını devam ettiriyor. Hakan Ünsal ve emeği geçen tüm kardeşlerimize teşekkürlerimizi, şükran duygularımızı sunmak Erdem ve sportmenlik gereğidir yani. Sağ olsunlar var olsunlar.
Kamp sonrası gelişmeleri ve kazanılan futbolcularımızı Fanatik sütunlarında yine paylaşacak ve günümüz sporcularına ders olabilmesi adına; zamanın spor bakanı Şükrü Erdem tarafından desteklenen ama o günün yıldızları duyarsızlığı nedeniyle ziyan olan sporcu sakatlıkları tedavi hastanesi ve huzur evi hüsranımı anlatacağım.
Sporcu sakatlıkları sadece bedende değil, beyinde de fena halde yaşanıyor yani!