‘’Necip Türk milleti ….‘’
İzlanda'da ; ilk kez elde ettiğimiz galibiyet elbette çok değerli. Bir de Ay Yıldızlı çocuklarımızın, en az zaferleri kadar güzel ve gündeme getirilmesi gereken erdem örneği, müthiş insani ve milletimizin gerçek karakterini simgeleyen, sıcacık davranışları var ki! En az buzlar üzerinde kazandıkları zafer kadar tarihe erdem, onur ve şefkat belgesi olarak kaydedilmeli. Futbol sadece futbol değildir, şahane örneği!
İzlanda’da karşılaşılan, müthiş bir soğuk ve üzerinden Ay Yıldızlılarımızın, doğru ısınmaları neticesi, buram buram fışkıran buhar huzmeleri. Hemen önlerinde de, sadece formalarıyla seremoni için çıkarılmış olan minikler!
Çok zor ve gergin geçmesi olası 90 dakikaya konsantre olmuş yiğitlerimiz, dikkatlerini sadece müsabakaya değil, önlerinde donan çocuklara da, teksif ederek boş geçmediler. Muazzam bir Necip Türk milleti. Dünyanın tamamına ders olası şahane örneğidir bu jest. Takımımızın tamamı ‘acaba ben ne olurum?’ diye zerre düşünmeden üzerlerindeki eşofmanları ayazda kalmış, adeta donmuş İzlandalı miniklere sevgi ve sıcaklıklarını simgeleyen ; adeta bir yiğitlik pelerini edasında, özenle örttü. O anda miniklerin yüzünde beliren memnuniyet, mutluluk ifadesi, adeta zaferin müjdesiydi. Farkettiniz deği mi ?
UEFA ve FIFA; Türk Milli Takımı böylesi örnek insanlık ve erdem gösterisini, dikkatinden kaçırmamalıdır diye düşünürüm. Hele hele çocuklara Filistin’de böylesi hunharca kıyıldığı bir süreçte! İsrail acımasızca uyguladığı katliam ve soykırıma rağmen yine de spor kulvarlarında! Bu ne iştir eeeey Avrupalı ve sözde dünyalı arkadaş? İzan, insaf!
Ne mutlu Türk’üm diyene, helal olsun Ay Yıldızlı kahraman yiğitlerimize.
Kutluyorum… Büyük örnek oldunuz…
‘’Kadına ve Çocuğa dokunma!‘’
Fenerbahçe kadın futbol takımı sahaya çok anlamlı bir pankartla çıktı, dünkü ezeli rakipler Kadınlar Derbisi müsabakasına. Düşündüm ; keşke Galatasaray ‘da şöyle bir pankartla seromonide yer alsaydı ‘Kedilerimize ve köpeklerimize de, dokunma! O canlar bize Rabbimiz emaneti!”
Fenerbahçe’li futbolcular “ kadınlara dokunma “ dedi ama Galatasaray temsilcilerine fena dokundu ! 2-0 ‘lık çok net bir galibiyet Kadıköy’de. Gökhan Bozkaya futbol değerleri, kalitesi, hırs, motivasyon, kazanma azmi unsurlarını mükemmel yüklemiş sporcularına. Baştan oyunu ele aldılar ve baskıyı sonuna kadar sürdürüp mükemmel bir galibiyetle başarı performanslarını yine sahnelediler. Kutluyorum.
Daha sonra erkek basketbola döndüm ve Galatasaray eski sporcusu Orhun Ene’nin ekibi Tofaş’ın Galatasaray’ı hem de, kendi sahasında nasıl sürklase ettiğini seyrettim.
Hele hele 4. periyot ! Bitime sadece bir dakika var ve Galatasaray sadece 4 sayı atmış!
Birden bire kendi basketbol dönemim aklıma geldi! Bendeniz de 10 sene oynamış ve topu topu 4 sayı atmıştım. O dört sayıyı da Türkiye Kupası maçında Balıkesir’de. Rahmetli Doğan, İzzet, küçük ve büyük Nurlar, Muzaffer. Ömrüne bereket Üstat Nusret, ve efsane kaptan guard Şengün Kaplanoğlu rakibimizdi. Galatasaray o gün Türkiye sayı rekoru kırdı ve skorbordla 99’a kadar yazabiliyor. 00’a dönüp tersten bir daha yetişmiş ve yine geçmişlerdi Galatasaray 168-63 Sakaryaspor. Ne özel günlerdi bizler için efsanelere karşı maça çıkmış olmak. Bir de Türkiye rekoruna vesile olmak.
Neyse Galatasaray sonunda, hiç olmazsa koçunun soyadı ile müsemma bir rakama ulaşabilir mi derken, panik ataklarla bir miktar sayı daha bulsa da yenildi yine!
1990’lı dönemlerin usta basketbolcusu Ekrem Memnun’un Galatasaray Kadın Basketbol takımı başarılarına da, çok kez şahit oldum. Hatta Abdi İpekçi’de kazanılan bir şampiyonluk ardından Fenerbahçe basketbol menajeri Hakan Artış tribünün önüne gelerek seslenmişti ‘Oğuz Dizer yaptığından memnun musun?’ O Fanatik gazetesi basketbolu muazzam işlemiş ve bizlerde çoook yazılar yazmıştık.
Gelelim dün geceye. Ekrem Memnun hakemlerden şikayet etmiş. Yapma koç. Fenerbahçe üst üste 9 kere galip geldi, onuncu galibiyeti de, ekledi.
Eğer sporcular maça hakemle ilgili kafası karışık çıkarsa, zaten işi kaybetmişsinizdir. Fenerbahçe’nin futbol platformunda düştüğü hatalara, siz de özenip düşmeyiniz sakın. Güçlü bir yapı rakibi de, hakemleri de yener geçer neticede. Size tavsiye, gelecek müsabakalara ‘Hakemlerimize dokunmayın!’ Pankartıyla çıkın öncelikle. Faydası olur.
Dün Galatasaray’ın hakem marifetiyle kaybettiği hiçbir maç yoktur, diye düşünüyorum.
Nedenleri tartışırız tabii burada…
‘’Üçlükbahçe ve zafer…‘’
Dün gecenin Fenerbahçe’si için ‘ÜÇLÜKBAHÇE’ demek yanlış olmaz. İki yumurtayı tokuşturduğunuzda, kırılacak olan bir süre direnir ya! Anadolu Efes’in vaziyeti de farklı değildi. İlk periyotta direndi ama sonra Fenerbahçe hem attı, hem de zafere doğru gitti. İki galibiyeti üst üste kazanma mücadelesinde, hele hele Euro Lig podyumunda; rakip sahada üçlük bombardımanı ile kazanmanın adı ‘zafer’ değil de ne?
Fenerbahçe’de en belirgin nüans; savunmada ve hücumda, son derece kararlı gözle görülür şiddette azimliydi. Anadolu Efes ise beklenen veya olması gereken performansı, oyunun hiçbir bölümünde örnekleyemedi. Açıkçası Fenerbahçeli oyuncular, bu şansı genellikle tanımadı. İlk periyotta izlenen ev sahibi etkinliği, daha sonra bitti. Fark 15 sayılara kadar gitti. Son periyotta izlenen ev sahibi etkinlikleri de ümitlenme ve teselliden öteye geçemedi. Guduriç’in üçlüsü ise, bence maçı bitirdi.
Neden üçlük bahçe ? Şu detay size sebebi izah eder diye düşünüyorum. Anadolu Efes ilk üçlük bulduğunda, skor tabelasında Fenerbahçe adına sadece, 3’lüklerden kazanılmış tam 27 sayı vardı. Bu fark kazanmanın şifresi değilse, nedir?
Müsabaka 74-74 berabere duruma geldiğinde dahi, Fenerbahçe asla telaş etmedi. O kritik anlarda Anadolu Efes’in tereddütü, Guduric’in ise oyun başından itibaren izlenen özgüvenli atışı ile neyin ne olacağı belirlendi.
Fenerbahçe; dişli rakibi sayı mesafesini kapattıkça, içerden be dışardan mükemmel sayılar buldu. Yürüdü gitti.
Eurolig podyumunda kararlı,hazır, güçlü ve isabet yüzdesi garantili bir Fenerbahçe izleyeceğimizi ben dahi gördükten sonra, kim görmez ?
İyi haberlere, muazzam savunmaya ve her hattınızla sayılara devam ÜÇLÜKBAHÇE…
‘’Fatihzede & Şenolzedeler nerdeydi ?‘’
Aklıma ilk gelen soruyu sormak zorundayım; İzmir Büyükşehir Belediyesi ile İzmir Ticaret Odası ev sahipliğinde gerçekleştirilen organizasyonun prodüksiyonunu temin eden muhteremlere. Eeeey İzmir EFSANE zirvesi severleri, Fatihzede ve Şenolzedeler acaba neredeydi?
Eğer memlekete hizmet etmek istediyseniz, yapmanız gereken ; muhtelif mandepsilerle ziyan edilen en az bir katar mevcut insanımız arasından, seçiminizi yapar, kamunun aydınlanmasını sağlar, gerçekleri idrak etmesine de faydanız olurdu ! Bu yaptığınız alışılmış, kanıksanmış reklamlar geçidi ötesine gidemedi ki! Körler sağırlar birbirini ağırlar fiestasından öte değildir, Adnan Saygun salonundaki gösteriniz !
Fatih Terim ve Şenol Güneş Türk Futbolu altın jenerasyonunu yakalamış, muhtelif organizelerle işin başına denk getirilmiş, iki usta efsane(!) Asla unutulmaması, daim anılması şart futbolcularımız ; bilumum dümen, kaypaklık, idari ve teknik yönetim beceriksizliklerine rağmen önce UEFA Kupasını Fatih Terim’e, ardından da Dünya üçüncülüğünü Şenol Güneş’e armağan etmiştir. Bu ikili de; sözde evlatları, futbolcuları ve zaferleri getirisini ömürlerince; servet kapsamında maddi manevi yemiş, doymayı da bilmemiştir!
Merak ediyorum ‘Bu efsane ikili, kendilerini zirveye taşıyan, ekmek değil pastalarına vesile olan futbolcularından hiç söz etti mi, şükran duygularıyla yadetti mi? Altın jenerasyondan ve o çocukların katkılarından söz ederek, gönüllerini; dualarını aldı mı? Asla! Ömürleri boyunca öyle bir erdem hamili olmadılar, olamadılar ki!
Fatih Terim an itibarıyla Okan Buruk’u yerinden etme peşinde, ne gerekiyorsa kovalamakta. Şenol Güneş ise güneşi Trabzon’da doğudan batırma yolunda. Bu konular ayrı yazılar vesilesidir. İzleyeceksiniz!
Tanrı kadir bilmez, hak gaspeden, şahsından başkasını düşünmez egoman kişilikleri sevmez. Doğru bilgi ve işin esasını merak etmeyeni de, sevmez eeey İzmirli! Hesabını da gün gelir sorar mutlaka, emin olunuz.
‘’Sıcağı … Sıcağına Acun!‘’
TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu ‘Sorunlarımızı beraber istişare halinde aşabileceğimizi ve marka değerimizi layık olduğu yere taşımanın hepimizin sorumluluğu olduğunu biliyoruz. Bu bilinç hepimizde var. Futbolda kardeşlik iklimini daha da ileriye taşımak hepimizin asli görevi’ dedi ve muzaffer bir ifadeyle ufka doğru bakıp, ‘benzer toplantıları Anadolu’ya da yayacağız’ müjdesini verdi. Dört büyük kulüp başkanı da objektiflere TFF başkanıyla; mutluluk müjdeleri içeren istişarenin, ardından hep birlikte resim verdi. Dursun Aydın Özbek’te mes’ud bir havada ılımlı ve memnun ifade izlenirken, Ali Koç’un gergin ifadesi dikkatimi çekti.
Düşünüyordu belki ; ‘acaba şimdi; bunca duygu, hissiyat, umut, parlatılmış marka değerleri, sevgi, rekabet, muazzam beklentiler şerikliği üzerine bezenmiş istişare üzerine, Acun acele bir acurluk yapar mı ?’ Diye.
Veeee sıcağı, sıcağına Acun, şahsından bekleneni yaptı. Bu çıkışa da en çok Dursun Aydın Özbek şaştı! Hayrettir Galatasaray başkanı, ne bekliyordun ki? Acun bu. Şimdi Hacıosmanoğlu ve Koç bu mevzuda ne söyleyecek görelim. Ondan sonra kanaatimizi belirtelim.
Nice nice istişareler !
‘’Korku dağları bekler!‘’
Galatasaray attıkça yediği maçlardan, fena etkilenmiş. Tedirginlik ve endişe iç yapıyı öylesine yıpratır ki, korku dağları bekler! Galatasaraylı savunmacılar da, rakip kaynaklı olası sürprizler nedenli, bölgelerini terk etmemeyi yeğledi. Bilinen futbol değerlerini Tekke ekibi, örneklemedi. Kaleci Ertuğrul hariç! Çok önemli pozisyonları ve farkı mükemmel kurtarışlarıyla önledi. Galatasaray ‘yayık ayranı’ formülü ile neticeye gitmeyi deniyor! Terse çevirdiği toplar, yayıkta sallanan ayran misali konuğu bir o yana, bir bu yana hareket ettirdi. Demek ki ev sahibi bu gitme, gelmelerden tereyağı topakçıklarının oluşmasını sabırla bekliyor. 27’de Sara’nın asisti tereyağı tadında, Yunus’un attığı gol ise kaymak değerlerinde idi. Bu çocuğa söylenecek tek kelime var ‘Allah nazarlardan saklasın’.
Cehennem azabı modunda
Barış Alper, ‘Özel çalışmalarına dikkat et, dozunu kaçırma. Sürantrene olma!’ diye yazdığımı hatırlıyorum. O zevk aldığı otobanda devam etmekte sanki değil mi? Patlama yapman gereken mevkiyi tespit işi, çok hayati ve önemlidir, hele hele böyle ciddi süreçte. Okan Buruk da, 80’e kadar bekledi. Yanına aldı sonra! Galatasaray ikiyi bulamadı, korku dağları bekledi! Szalai penaltı bekledi ama değildi. Alanya yüzde 100 şansı heba etti. Uzatma harbiden cehennem azabı modunda geçti. Galatasaray’ın beklenen kıvama gelmesi için de, Milli ara beklenecek demek ki… ’Sabırla tekneden süt, Yunus’tan fevkalade ürerim çıkar’ demeyeyim de, ne diyeyim: 1-0.
‘’Kader mi oldu bu hal, Galatasaray?‘’
Son zamanlarda ne içerde ne de, dışarıdaki müsabakalarda fark etmiyor! İlk devreler mutluluk, ikinci yarı ve sonuç kahır. Eğer başlangıçta, iyi işler çıkarabiliyor, ardından da tepe takla oluyorsanız ! Elbette vardır bir nedeni. Bu süreçleri takip, onarım ve tedavi için bir sürü profesyonel görevli değil mi? O halde şu gerçek ortaya çıkıyor, sahadaki ve kenardaki profesyoneller, görevlerini fena halde ihmal ediyor !
Basketbol ligimiz ilk karşılaşması için, Galatasaray basketbol takımı Ankara’da Türk Telekom deplasmanındaydı. Harikulade bir ilk yarı izleten Sarı Kırmızılı armada, ikinci yarı özellikle son periyotta ipe un serdi. Bitime 58 saniye kala Türk Telekom eşitliği sağladı, aynı saniyeler içinde maç başından itibaren ilk kez öne geçti, zorlu müsabakayı da galip bitirmeyi başardı. Kutluyorum. 19 sayı geriden gelmek ve son anda müsabakayı kazanmak, çok önemli geri dönüş; motivasyon, özgüven elbette konsantrasyon üst düzey değerleridir.
Neler oldu ? Galatasaray hepimizi imrendiren tempo ve hücum isabetiyle start aldı. Bu arada her oyuncunun sayı katkısında bulunup, takımın pas zenginliği, savunma bütünlüğü, paylaşım özellikleri dikkat çekti. Devre de Galatasaray lehine TT 49-57 GS bitti. 15 sayı fark yani! Hele hele Türk Telekom gibi güçlü ve iddialı rakip karşısında fevkalade skor değil mi?
İlk yarı maalesef Can Korkmaz sakatlandı, ikinci yarı da sakatlıklar kervanına Sadık Kabaca katıldı. Saha zemininde el, izleyenlerde ise yürek yakan 4. çeyrekte her şey değişti. Dün gece müsabaka ilk anından itibaren her daim geride kalan TT, son dakikada öne geçti, Galatasaray ‘ı 72-70 yendi. Tebrik etmek gerekir, böylesi baş kaldırı ve ulaşılan zaferi.
Hele hele genç Melih Tunca; özel bir yazının kahramanı olmalıdır, diye düşünürüm. Galatasaray alt kategorilerden ne diye böyle bir star adayı çıkaramaz? Hadi çıkaramadı nasıl bulamaz, irdeleyecek ve sizlerle paylaşacağız sevgili dinleyenlerim ! What is this?
Ben de haftalardır süregelen, Galatasaraylı gönüllerin, son anlar düş kırıklıklarına, bir yenisi ilave olunca, sormak zorunda kaldım ‘Kader mi oldu bu hal, Galatasaray?’
‘’Yazık oluyor Galatasaray‘a!‘’
Yazık oluyor Galatasaray‘a! Abdülkerim ikinci yarı başında mükemmel bir müdahale ile olası golü önledi ama! Yunus’un attığı golden hemen sonra yediğimiz golde de, derin gaflet uykusunda! Hele hele uyku sersemliği ile rakibe yaptığı, asist tadında öyle bir pas var ki, amanda aman! Dakika 55‘te ise offfff aman! İkanueks kafa, dönen topa Odisharia ve 2-2 Oysa Galatasaray 2-0 galip değil miydi? Yahu arkadaşlar; rakibin toplam maliyeti Galatasaray‘ın bir futbolcusu kadar bile etmiyor, biliyorsunuz di mi? Galatasaray takımında ciddi disiplinsizlik hali sırıtmakta, uyarıyorum. Aklınızı saçınıza değil, başınıza toplayın! Davinson, Yunus, Mertens, Torreira ve Günay emeklerini heba etme, hakkınız yok!
Biraz kıpırda Icardi
Savunmada olman gereken yerde duramıyorsan, zırt pırt hücum alanında ne işin var? Zamanında dönemiyor, esas yerini gezi alanına çeviriyorsun be birader! Haddini bilmez isen, sınırlı yetenekli adamlar bildirir, anandan emdiğin sütü burnundan getirirler. Çırpın sonra! Kafa topu alamazsın, koşmazsın ne iş yaparsın eeeey Icardi? Gol atarsın tamam da, biraz da kıpırda be adam! Icardi ‘hHa koştu, ha koşacak’ diye beklerken, Daugava stadı skor tabelası ardındaki ağaçlardan beter olduk yani! O ağaçlar bildim bileli orada dikili, bizler de koşmanı beklerken daim dikili. Acı bize artık Icardi ne olur acı. Denk geldiğinde atıyorsun ama ya denk gelmediğinde hava! Netice… Bu platformda da hava cıva! 2-2 Bal ligi standartlarındaki rakibe ha! Ayıp ettiniz valla, nokta.