Arama

Popüler aramalar

‘’“Bu, o mu?”, “Evet, o bu!”‘’

Reina katliamını yapan canavara benzetilen şahıs teşhis (!) edildiği an, ahaliden Şemsettin Heptetik sordu “bu, o mu?” Vaka meraklılarından Hicabi Küllirüya cevapladı “evet, bu o!” Yüz kişiyi yerle bir eden canavar, o an 10 asabi ademe teslim kurbanlık koyuna dönüşmüş ve polis tarafından zorlukla kurtarılmıştı! Sopa sonrası canavar olmadığı anlaşıldı, yediği dayakla kaldı!
Tespit, teşhis kolaycılığımız “bu, o mu?” ve “evet, o bu” cehaletimiz kimi masumların sadece dayak yemesiyle sonlanmıyor ki. Özellikle futbolda bir sürü arsızın da malı götürmesi, yol bulması gibi sonuçları, elbette hüzünleri beraberinde getiriyor! Mesela ‘Bruma tip’ zannedilen ama Nani’msi özellikleri olduğu Yunanlı dostlarca iddia edilen yıldız adayı (!) uçuk dövizle komşudan getiriliyor, Palikarya gülüyor! Fenerbahçeli, Beşiktaşlı gülüyor, Trabzonlu “beraber yürüyoruz biz bu yollarda” diyor! E Florya demirbaş ahalisi de, nasıl olsun da mutsuz dursun?

Amatör kulüp ciddiyeti

Galatasaray kulübü; tabii senatörden farksız menacerler, danışmanlar, tayinliler, tribünlerdeki ultraYöntayinciler, torpilli scoutlar, atananlar, sözde seçilenler, horlayan divan ve trans halinde uyurgezer genel kurul inhisarında batmaya doğru yol almakta! Ya sonra? 20 yıldır devam eden borç batağı, uçan ASY, kuşa dönen Aslantepe, kaçak et kesim hevesi neticesi kaptırılan ada, envai çeşitlilikte hüsranlarla malı mülkü zayiye doğru giden yolculuk!
Vasat bir amatör kulüp ciddiyetiyle dahi bağdaşmayacak futbolcu sayısıyla, Akdeniz akşamları kampı yaşamak zorunda kalan Galatasaray’ın hali, “uçan zeplin” emekli master mi tutacak kaleyi?

Bir utanç vesilesi

Başkanı, danışmanı, yöneticisi, tayinlisi, tayinsizi, abisi, kardeşi, amcası, kuzeniyle bir utanç vesilesi! Elinde çift kale yapacak miktarda futbolcusu bile olmayan Riekerink ve güya kadroda ama aklı Çin veya Brezilya’da gezen yıldızlar altında Sarı-Kırmızı armada! Bu, o mu, evet o zihniyetiyle transfer edilen, futbolculukla alakası olmayanlara dağıtılan milyonlarca para. Maraba diyen 3-4 milyon kapıp giderken kulüp bakıyor, Riva ve Florya arada, hemen sırada!
Pendikliler haybeye teşhis vasıtasıyla, dayak ve stres atarken... Galatasaray malı, mülkü, eşsiz hazinesiyle gaibe karışma yolunda! 500 yıllık tarihte böylesi cehalet... Fenerbahçe birlik, beraberlik, duruş ve özgün direnişinden, nasıl ders almazsınız? Hayret!

10 Ocak 2017, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Galatasaray forması giydi diye!‘’

Bir eski atasözümüz geldi aklıma, Galatasaray’ın 20 yıllık perişan vaziyetine bakınca. Paylaşalım mı? “Hacı mı olunur ulaşmakla Mekke’ye, eşek derviş midir yani taş taşıdı diye tekkeye?” Uzun lafın kısası “Galatasaray forması giydi ya da mektebini bitirip diploma hamili oldu diye, hiç kimse Galatasaraylı olamaz” nokta. Ali Sami Yen’den itibaren, Alp Yalman dönemi dahil, kulübe hizmet eden tüm Başkan profillerine haksızlık yapmış oluruz sonra! Türk futbolunun gelmiş geçmiş en mükemmel futbolcu jenerasyonunun sırtına
binip giden ve dipsiz kuyu gibi istifade edenler de, ayrı bir yazı hatta roman konusudur elbette!

Sömürge tiplerden kurtulmadıkça...

Kulüp onun kuzeni, ötekinin biraderi, muhasebe “mektepli” secret zamparanın kapatması, scout yol bulması gerekenin kapısı, menacerlik ortakların paylaşım sofrası kriterlerinden ve eş dost yeğen danışman sömürgen tiplerden kurtulamadıkça yer ile yeksan olur.

Florya ve Selahattin Beyazıt’ın eşsiz eseri Riva talan edildiği gibi, dertlerin biteceği zannedilirken “şak” diye, kasaya da 200 milyon Dolar borç konur!

Riekerink kaderine terk edilmiş

Riekerink tek başına bırakılmış, bir doğru karakterli Hollandalı. Doğal olarak Türk futbolunu tanımaz, rakipleri tanımaz ki! Yani acemilerle beraber kaderine terk edilmiş bir teknik direktör modeli. Arkadaş bu camiada Bülent Ünder, Mahmut Alpaslan, Erkan Ültanır, Hasan Şaş, Ergün Penbe, Hakan Ünsal, Orhan Ak ve Emre Aşık gibi nice Galatasaraylılığı, adamlığı sertifikalı değerler var. Başarılı çok işte imzaları var. Ama siz Abüziddinler peşinde koşmaya ve tuhaf tuhaf adamlara yol buldurmaya bayılıyorsunuz. Bu arada da, göz göre göre kulübü batırıyorsunuz!

Cavanda, Sigthorsson, ‘Bombkreutz’, Donk, İtalya’dan oradan buradan Galatasaray’a milyonlarca Euro’ya yerleştirilen ama kadroya yerleşemeyenler hiç “dank” etmedi, değil mi? Zaten hesap kitap verdiğiniz, adam gibi sorgulandığınız da yok ki!

Arda’dan öncesini bilen kalmadı

Son derviş Yasin efendi oldu... Gözünü zam doyursun, iyi futbolcuydu ama Galatasaraylı olamadı. En kralının Alp Yalman zamanı ne olduğunu da, hiç kimse anlatmadı! Zaten kulüpte, Arda’dan öncesini bilen acaba kaldı mı, bilmem!

Galatasaray deneyimsiz, bilgisiz, kulüpten bi haberlerle olmaz, asla bir yere de varamaz! Ancak sinsi planlar yoluna koyulur ve 100 yılın büyük birikimi emanetçi “Sultana”da dahi bulunamayıp zayi edilmiş olur. Haberin olsun eyyy duyarsız&sözde Galatasaraylı! Tamam mı?

03 Ocak 2017, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kurşun zamanı!‘’

Galatasaray 9. golü de kafa marifetiyle yediği an düşündüm, iyi ki devre arası geldi. Sarı-Kırmızılı yönetim Sabri, Semih, Hakan, Selçuk, Eren ve tüm diğer sakatlarına kurşun döktürüp, nefesi kuvvetli bir Of’li hocaya da okutmalı. Başka çare yok! Bu takımda nazar var, kem göz var. Avrupa fatihine karşı muazzam bir düşmanlık ve darbe hevesi de zaten var. Olmasa kafadan bu sayıda, gol yenmez valla. ‘Headball’ mı oynuyoruz, ‘football’ mu Riekerink hocam? Sonra bu arkadaşlar senin yönetimin mi, düşmanın mı ? Çözemedim inan! ‘Galatasaray çok gol yedi’ diyenlere, soramıyorlar ‘ötekiler hiç mi yemedi?’

Nasıl bir memleketteyiz bilmem... Dalida’nın ‘Parole parole’ şarkısını sırf kafiye olsun diye ‘Palavra palavra’ diye uyduran, imaj ecesi ‘vakumlu&high havalı’ Ajda Pekkan ülkesinde... Her etkinlik ve performansın palavra-palavra kriterlerinde olduğu yerde!

Riekerink’e haksızlık

Galatasaray ilk yarıyı 30’da De Jong ve 45’te Gassama’nın kendi kalesine attığı golle 2-1 önde tamamladı. Gassama’yı Sabri’miz bastıramayınca kestiği topa 39’da Sajjad bir çaktı Semih evlat baktı, Muslera çaresiz kaldı. Kurşun dökülmesi ve okunup üflenmesiyle gerekenleri belirttim zaten. Bu arada sağ bek diye Cavanda’yı Galatasaray’a gazlayan dini bütün arkadaş da, ‘Şencan’ hamamında ağırlanmalı!

İkinci yarı Hamit sahada, 3 gol daha da Alanya kalesindeydi. Sneijder mükemmeldi. 51’de 3-1’e taşıdı, 55’te Eren’e attırdı. 80’de Josue vaziyeti 5-1’e taşıdı.

Riekeeink’i hiç haketmediği halde insafsızca eleştirenler var. Galatasaray camiasında, tribünlerinde takımın savunma ve orta alanındaki kevgir halini görmeyenler var. Kiralık askerler var, ebleh Gurka’lar var... Kör nişancılar var... Tartışacak paylaşacağız. Sabırla tekeden süt çıkar, haberiniz yok mu beyler... Adam gel gitlere alışık bir Hollandalı kardeşimiz, dahi olsa, sizlerdeki med-cezirlerle neyler? Dengeli olun biraz yahu!

26 Aralık 2016, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Otomatik kapı!‘’

Kapı gibi savunmasıyla övündüğümüz Galatasaray savunması, yine kapı gibi ama otomatik kapı gibi. Üzerine gelene sonuna kadar açılmakta! Jübilesi yaklaşan Sabri’nin otomobili Ferrari. Fakat GS emektar sağ beki; ‘takıldıkça beygirlerin nal sesine, uzanmış kalmış sanki yaylının şiltesine!’ Ligin en çabuk golünü Muslera’ya yedirmesine ramak kaldı ve o andan itibaren, olabildiğince mücadeleden kaçtı. 3. dakikada Sneijder, Bruma iş birliği Yasin ayağından taçlandı 1-0 Galatasaray önde. Eren nedense, Ankara havasına ayak uyduramadı. 5-20 ve 29’da topa o değil de, ben vurdum sanki! Bi şi olmadı tabii. Bu arada Osmanlı sanki ‘kafa-gol’ oynuyor, her hava topuna vuruyor. Webo saymadım kaç kez tosladı ve 35’te Faslı Regattin’in uzun pasına ‘bam’ diye yine tosladı. Savunma zaten ‘fısss’ tı ve 1-1 oldu. O sırada Sabri, Webo’nun hemen yanında horon deniyordu. Madem sıçramayacak, vaziyete müdahil olmayacaksın, adamın dibinde neden kalabalık ediyorsun be birader? Webo belki rehavete girer, sıkmayınca da top bakarsın dışarı gider!

Muslera olmasa...

Sevgili dinleyenler Riekerink devamlı eleştiriliyor, hatta teknik adamdan dahi sayılmıyor! Vaziyeti sizlere ben izah edeyim. Hollandalı’nın öncelikle loby’si yok! Savunması lop, orta sahası futbola tok! Eğer Muslera da olmasa, Galatasaray’ın vaziyeti bom bok! Kaç gol kurtardı sayamadım, Sarı-Kırmızılı leşkerler gibi çaresizce baktım. Suriye sınırından beterdi dün gece Galatasaray savunması valla. Eğer Riekerink bu şartlardaki yapıyı ligin buralarında tutabiliyorsa, daha ne yapsın? Mal meydanda mal... Mallar da tabii ! 83’te Osmanlı yine cümbür cemaat geldi, ‘destuuuur’ diye çaktı, Muslera kurtardı. 85’te Webo, Muslera’yı bu defa çaresiz ve cefada bıraktı 2-1... Semih, pası atan Umar’a ‘bunu senden hiç ummazdım’ diyerek, hem de durumu protesto ederek 87’de vaziyeti 2-2’ye getirdi. Sabri de 90+4’te galiba beni duydu ve kritik bir pozisyona kahramanca dalıp vaziyeti kurtardı. Memalik-i mehterspor muhasarası altında geçen gece, 2-2 beraberlikle sonuçlandı. Kim ne derse desin, Riekerink bu yükü mükemmel taşıdı... Anlayana!

19 Aralık 2016, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Futbolun güzel yüzü...‘’

Galatasaray taraftarı, futbolcusu, Gaziantepspor’un ‘Gazi’ olmayı canıyla hak ettiği güzel ruhu ve Hakk’tan inen şehadet şerbetini içen aziz yiğitlerimiz, elbette kahraman polislerimiz; en içten dualarım, Rabbime yakarışlarım sizler içindi dün gece... Yüreklerdeki tufanı, derin azabı, tsunamiden farksız göz yaşlarını, isyanı, en anlamlı haliyle ASY Arena’da “Futbolun güzel yüzü” cümle aleme yansıtıldı.

Gönül pınarlarımızda sıkışmış, adeta donup kalmış damlalar, Yasin golü atıp yiğitlerimizle kucaklaştığı anda sular seller gibi aktı. Podolski’nin uzattığı şahane uzun pas, Bruma asisti ve Yasin iş disiplini de gecenin bir başka güzelliğiydi elbette.

Yanlış yolun karanlığında sıkışıp kalan sefiller, merhamet gömleği giymemiş bölücü hainler tabii ki, futbolun güzel yüzünü, sporcuların erdemini, emniyet güçlerimizin kahramanlık destanlarını ve cümle taraftarların gönül renkleri ne olursa olsun Ay-Yıldız altında tek vücut olabileceğini asla göremezler. Göremedikleri ulusal güç ve birlik beraberlik ruhunca da, pestil gibi ezilecekler... Şart olsun ki, ezilecekler...

Hataların bedeli

Gökhan’ın hakkını da teslim etmeli, en az olası 4-5 golü önlediğini söylemeliyim. Önce Yasin 2-0’a taşıdı, sonra Elyasa vaziyeti 2-1 yaptı. Savunma arkasına kim kaçtıysa kesin tehlike yaşattı. Bu pozisyonlarda göz göre göre savunma hataları yaşandı. Gökhan, Bruma bombasını 90’da bir daha çıkardı.

Demek istediğim şudur ki: Futbol müsabakasında bile ön pozisyonda ihmal, dalgınlık, geç kalma gibi hataların bedeli çok pahalı oluyor. Gökhan aldığı yaralara dayanamadı ve Yasin tarafından, yine fena mıhlandı! 3 oldu yani 90’da...

Savunma, hep dikkat ve asla uyuma... ‘Uyursan ölürsün’ demişti ya komutan... Doğruymuş!

12 Aralık 2016, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Rize tükeniyor‘’

Esas problemin iki kulüp adına da üretilen emeğin, skorlarla hak edilen ölçüde ve kazandıkları golerle yansımaması olduğunu düşündüğüm bir 90 dakika. Sorun iyi futbol ve mücadele kadar, şans kapısının da açık olmamasında. Tabii rakiplere de lüzumundan fazla gol sevinci yaşatılmış olmasında. İşte bu olumsuz hal, tüm doğruları yerle bir eder ve herkes futbolun meyvesi golün renkleri adına kazanabilmesini bekler. Altı sakal, üstü bıyık, perçemi de Namoğlu olan müsabakada, kazanan Kasımpaşa oldu. Özkahya toz kaldırmadan yönetti. 8'de Oğulcan, 9'da Kweuke, 25'te Jantscher, 60'ta Özgür, 62 Petrucci, 68 yine Kweuke, 84 ve 90'da Yakubi vuruşlarına olağanüstü müdahalede bulunan, geçmesine izin verdiği 2 top da zaten ofsayt olan mükemmel kaleci Ramazan. Müsabakayı büyük üstünlükle götüren ev sahibi savunması, kendi ceza alanında 43'te çekirgenin 3 defa sıçramasına izin verince, golü Eduok'un ayağından yedi. Basiret bağlılığı hem önde hem de arkada birleşince, Rizespor evinde yenilmekten de kurtulamadı: 0-1.

Taraftar tepkili

Bu hüsranda Kweuke ve arkadaşlarının, daha da gayretli olmasını beklerdim. Olamadılar. Olamayınca kazanamadılar. Özdeş yürekli, gayretli futbol oynatıyor, emeğinin karşılığını almaya doğru da gidiyor. Karaman da tüm uğraşlarına rağmen, topun rakip fileelrle buluşmasındaki bahtsızlığını dürdürüyor... Rize'li de soruyor "Söylesena sevdiğim, sonumuz ne olacak?"

11 Aralık 2016, Pazar 17:00
YAZININ DEVAMI

‘’Osmanlı, Avrupa'yı fethetti‘’

Osmanlıspor grup lideri, fakat son sıradaki Zürih eğer kazanırsa altta kalmaktan kurtulup gruptan çıkacak! Bu vaziyet bizlere disiplinli, dikkatli, dengeli ve fizik kalitesi yüksek bir ekip izletti. Toplara ‘püf’ diyebilme ustası Musa Çağıran eksikliğini de hissettirdi. Osmanlı emeklerine, Musa süsleme ve incelikleri de gerekliydi. Jug’un düdüğüyle karşılıklı AR-GE (araştırma geliştirme) çalışmasına şahit olduk. İlk 45 dakikada Zürih ‘gol atıp acaba üzerine yatabilir miyim’ hesabı yaptı. Osmanlı mı? Beklediğimiz futbol rengini sunamadı.

Mücadele nefes kesti

Henüz 6’da Zürih savunmacılarıyla kafadan korkuttu, üstten dışarı. “Konuk ataklarında dualar Numan’a” dersem, abartmış olmam yani! 13 ve 35’te Regattin kornerleri az heyecan verdi. 32’de Ndiaye, Messi’yi dahi imrendirecek işler üretti orta sahada, Kukeli de tek koldan kapıp, indirdi! 38’de savunma ıskaladı ve Zürih tehlike üretti, iyi ki sadece tehlike üretti. 44’te iki Osmanlı tehlikesi vardı. İlkinde Regattin’in şutu az farkla üstten dışarı ve Maher topu Delarge’ye geçirebilse, 74’teki gol sevinci 45’te yaşanacak, 74’e kadar nefes kesen gerginlikler ve Zürih direnci de, belki erken bitecekti.

Karce süper kurtardı

Karcemarkas’ın 64’te gecenin kaderini değiştirdiğini söylemem gerek. Sarr öyle bir şut savurdu ki, roket gibi topu Karce şahane bir hamleyle önledi, bravo yani. 71’de Webo golü koklattı ve 74’te Delarge göstere göstere şahane bir gol attı: 1-0. 89’da Erdal ‘Kılıç’ gibi soldan hareketlenip, aslanlara yakışır bir golü daha ağlara gönderdi: 2-0. Klas bir hakem, iyi bir rakip, başarıya inançlı Osmanlıspor heyecanlı ve düzeyli bir futbol izlememizi sağladı. 90 da ‘dan’ diye direkten dönen Kone vuruşu da, mücadelenin akılda kalan bir güzel sesi oldu. Mustafa Akçay ve tüm emekçilerini kutluyorum. Helal olsun valla...

09 Aralık 2016, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’9/10 Kasımpaşa 7/8 Hasan Paşa‘’

BJK ve Başakşehir 4’er, FB’de 2 puan zayi edince toplam 10 puan, Galatasaray hanesi hamili gözüktü. Kasımpaşa’dan alınacak 3 puan Cim Bom’a, 9 puan tadında yansıyacak olunca olayın prezantasyonu değişti! Nasıl? Tarihimize nam salan 7/8 Hasan Paşa’dan sonra, şimdi de 9/10 Kasımpaşa ama Riekerink ya bu sürpriz avantajı kullanamazsa ? Bir ‘uçan old goal keeper’ deyimiyle; ‘chakal, tilki, guguk kuşları sesi eşliğinde ‘Koning’in boynu kesile! Öylesi kritik bir 90 dakika yani.

Enteresan oyundu!

Galatasaray kendinden emin, 9/10 Kasımpaşa gözü kara başladı. Sarı Kırmızılı ekip mükemmel pas yapıyor, ev sahibi kalabalık çıkıyor. Aslında dikkat çeken şu iki tarafta kim hücuma çıkarsa, üzerine gelene fazla rahatsızlık vermiyor! Bir ara Galatasaraylılar pas yapa yapa, Kasımpaşalılar da onlara baka baka, Nevizade’ye gidip 2’şer tek atıp acaba geri mi dönecekler diye düşündüm valla! Çünkü dakika 6’da Podolski-Sneijder adeta Noel alışverişi tadında bir operasyon yaptı ve konuk 1-0 öne geçti. Podolski’nin şık golü sonrası poşetleri taşıyan hep konuk oldu ama daha çok şut atan ve yürek hoplatan da ev sahibi. Bir enteresan oyundu yani!

Cim bom 3 şeyi kurtardı...

Hele hele Yasin’in 46’da taraftarı 46 buçuk ettiği bir pozisyon var ki, sormayın yani! EGO’suna esir oldu, kaleye vurdu. Portekizli ilk yarı Sabri ikinci yarı Yasin’e bağırdı durdu ‘I’m not Khasım Pasha, Real Bruma Pasha’ ama anlamadı ne Yasin ne de Sabri, çocuk boşuna tepindi. 53’te Edu vaziyeti 1-1 yapınca cümle Galatasaraylılar tepindi! Carole çok çok iyi üretimler yaptığı geceyi bir de şahane asistle süsledi ve Bruma 59’da 2’ledi. Eğer Kasımpaşa hücuma çıktığı gibi bir de gol atmayı becerebilse, kalede de Muslera olmasa, harbi yandı gülüm keten helva. 78’de Balta’nın sapı değil ama eli-kolu devreye girdi ve gecenin ayazıyla müsemma ‘buz’ gibi bir penaltı! Adem Büyük geldi amaMuslera daha da büyük geldi ve penaltıyı kurtardı. Galatasaray’da hem geceyi, hem Riekerink’i, hem de 3 puanı kurtardı. Zirveye asılı kaldı, 9/10 Kasımpaşa yaradı yani... Hayırlısı...

05 Aralık 2016, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI