‘’Aslan kerkeneze dönüyor‘’
Muhterem Bülent Yıldırım; aynı hizadaki Marcello-Semih ve Cenk- Selçuk arasındaki, dirsek katkılı organ yoklaması pozisyonlarında faul var mıydı? Vardı! Yine Beşiktaşlı Atınç’ın
Yasin’in hızına ayak uyduramayıp geride kalması münasebetiyle, rakip gırtlağına uzanan ve denge bozma unsuru olan ceza sahası içindeki dirseğinde penaltı var mıydı? Vardı!
Mesela dedim, acaba Galatasaraylı’ya yapılan bu faul 12 kusurlu hareketten biri olduğu için mi çalınmadı? Yoksa Sarı Kırmızılı kulübün yönetimi TFF ve MHK’ca “fuzuli öten trombon” hükmünde farz edildiği için mi dikkate alınmadı?
Muhterem Yıldırım eğer düdüğünü doğru çalsa henüz 13. dakikadan itibaren, doyumsuz bir müsabaka izleme şansımız olacak ve ilk yarı boyunca katlanmak zorunda kaldığımız peşrev makamına tanık olmayacaktık! Galatasaray, Beşiktaş’ı bekledi; Güneş, Tudor’u kontrol etti, taraflar birbirini denetledi ve ilk devre kuru gürültüde 2 Yasin pozisyonu, bir
Carole girişimiyle bitti. Q7 bir boy çekti ve sonra gezindi, Podolski stoperler arasında çile çekti kaynadı gitti. Talisca, Selçuk’un aşiline kramponuyla bir perdah çekti aman ki
aman şeklinde 0-0 bitti.
Kursa göndermeli
Hakan Balta sakattı, sakatlığını belgeledi. Çünkü yaptığı faul, ağır kalması münasebetiyle idi! 47’de Talisca serbest vuruşu kullandı, Bruma da hücumda kullanması gereken kafasını Muslera’nın kalesine doğru kullandı ve kaleci kontropiyede kaldı. 0-1 şimdi! Müsabaka gol sonrası renklendi, daha bir heyecan geldi. Belki de bana öyle gibi geldi! 82’de Podolski bekleneni değil beklenmeyeni yaptı ve topu kaleye değil, dışarı attı. Beşiktaş’ı külliyen Güneş’i, sporcusu, başkanı, yönetimi, taraftarıyla kutlamak lazım. Dursun Özbek ve tayfasını da Fulya tesislerine kursa göndermek lazım! Öyle ya... Kara Kartallar malı mülkü koruduğu gibi, kupaları da sıraya diziyor ama Aslan her geçen gün kerkeneze dönüyor! Yazıklar olsun.
‘’Dobra doce Tudor kakosi?‘’
Hırvat teknik adam sorumu, “Önümüzdeki maçlara bakacağız” ritüeliyle cevaplayabilir. Futbol dünyamız dolu dolu ‘öne bakma’ zenginliğini, İgor Tudor da kavramıştır sanırım! Koskoca ilk yarıda zerre Rizespo retkinliği olmayıp, hele hele 23’te Podolski golü gelip, 1-0 önde soyunma odasına gidildiğinde öne bakıldı ama fazla öne bakıldı! Acaba ikinci yarı oynanmayacak mı sanıldı?
Hepsi o kadar
Sabri özverisiyle kazanılan topu Yasin Josue’ de, şık bir sol dış vuruş içeri doğru ve Podolski bekletmeden çaktı. Bu golde özveri, pas elbette vuruş güzelliği vardı ve hepsi o kadar. Ev sahibinin de ilk yarı zerre keyfi elbette etkinliği yoktu. 18’de Edomwoyi ceza alanına girdi, pası hızlı mı attı yoksa Jancher mi geç kaldı çözemedim. 27’de Özgür Çek’in vuruşu Chedjou kafasından döndü. 25’te Ahmet İlhan ilginç bir vuruş denedi, top Muslera’da kaldı.
Rakibe yardım ediyor
Başka etkinlik ev sahibi adına olmadı ama konukta da olmadı! Galatasaray ve kulübesi çok hareketli gibi gözüktü ama aslı ‘çene suyu çorba!’ Niçin? Çünkü Sarı-Kırmızılı ekibin forvet ve orta alan savunma etkinliği hiç olmadığı için. Savunma gol kazanmak için forvetlerine yardım ederken, Galatasaraylı forvet ve orta alan da gol için yardım ediyor ama rakibe yardım ediyor!
Rize biraz oynayınca
İkinci yarı Rizespor biraz futbol oynamaya niyetlenince, Galatasaray’ın tüm fizik defoları sırıtmaya başladı, tehlikeler Muslera kalesinde yaşandı. Kontrol tamamen Karaman’ın oyununa geçti. 75’te Özgür Çek şahane bir vuruşla Muslera’nın kıpırdamasına dahi fırsat vermeden 1-1’i sağladı. Bu dakikadan sonra galibiyeti kaçıran Rize tarafıydı. 90’dan sonra kaçan karşılıklı 2 pozisyon var ama olmadı. İgor Tudor fizik anlamda, disiplin kapsamında çok çok önemli zorluklar ve problemlerle karşılaşacak. Teknik kapasite ve sözde yıldızlar da asla merhem olmayacak. Hırvat teknik adamı zor günler bekliyor diye düşünüyorum. Bir de Galatasaray camiasının “önümüzdeki maçlara bakacağız” rahatlığında asla olamayacağını da biliyorum. Zor günler henüz ilk günden itibaren başladı Tudor adına, Özbek ve yönetimi mi? Onlar zaten çaresizlik girdabında !
‘’Paşa paşa aynı kafa!‘’
Galatasaray ballı haftanın kaymağı olabilecek 11 puanı tatlı tatlı kepçeleme rüyasıyla 90 dakikaya başladı. Daha ilk 55 saniye içinde kalesinde, 2 sefer dürtülmesine rağmen de uyanamadı! Trans halinde uyurgezerlik&horlama hali, duran toplardan yenilen 10 kafa golüyle zaten belgeli. Kornerden gelen topa 29’da Jong, Semih ve Podolski’nin bakışları arasında MBiala kafayı çaktı ve Kayserispor 1-0 önde. Geceden 11 puan avantajı bekleyen Galatasaray’ın yediği, 11. kafa golüdür bu! Sergen Yalçın mükemmel ders verip, demiş “Galatasaray’ın her alanda kafa zaafı çok.
E kafa yoksa, demek ki beyin de yok! Olabildiğince alan daraltın, mücadele ve kademe anlayışından taviz vermeyin, topu kazandıkça doğru pas yapıp rakip savunma arasına salın. Olmadı duran topları iyi kovalayın, çıt çıt kafadan çakın!” Bu anlayışla 36’da Erkan Kaş’ın, kaş göz arasında soldan Muslera’nın burnu dibine kadar gittiği pozisyon savunmayı sudan çıkmış balığa çevirdi. 44’te yine soldan Güray kesti Umut vurdu, Muslera önledi. 45’te duran topta MBialla destekli Levent, Galatasaray’ın yediği 12. kafa golünü attı Kayserispor’u 2-0 öne geçirdi.
Yazık oldu
Kronik beyinsizlik eylemine devam edilerek ikinci yarı da, Sergen insafına teslim edildi! Taa 66’da Josue alındı ama Kayserispor zaten işi 66’ya bağlamıştı! Güray’ın, Wellington’un girişimleri var. 88’de Güray’ın direği döven havan topu atışı var. 89’da Eren’in golü var 2-1 ama 11 puanlık mükemmelliğin bağıra çağıra gidişi de var !
Neden ? Josue girene kadar resmen beyinsiz oynayan Galatasaray, son 20 dakika pozisyon bulmaya başladı. Hatta faul iddiasıyla bir golü sayılmadı. Eren penaltı noktasından göz göre göre kaçırdı! O lüzumsuz faulü yapan da yine aynı arkadaştı, yek Galatasaray golünü atan da tabii. Paşa paşa gelen büyük fırsat, aynı kafalar ve akut aymazlıklar neticesi paşa paşa kaçırıldı. Yazık oldu yani !
‘’Kayseri Sergen'le uçuyor‘’
Sergen Yalçın, Ümit Özat, Bülent Yıldırım ve sahadaki emekçiler, ekim ve kasımda yaşandığı bilinen ‘pastırma yazı’ havasını, şubatta, üstelik Ankara ayazında sundu. Birbirinden güzel 5 gol, özelikle iki oda bir salon ebadındaki Efe Halil’in, dakika 14-44 ve 71’de önlediği mutlak 3 gol.
Yolu çocukken Hacettepe ve Gençlerbirliği’nden geçen Efe Halil, savunma aklı&diriliğiyle kaçıranları kahra, Kayserispor’u da mutluluğa itti! Sergen topun canına can katan ayaklarla, Kayserispor’u da canlandırmış. Sağda çalışan Güray solu solladı, 35’te de Welliton’a asist üretti: 0-1. Gençler savunması uyumuyor, horluyor. Palitsevich baskıdan bunaldı ve icraatin içinde yine Güray vardı. Welliton 0-2, dakika 45’te.
Velikonya çaktı!
Mehmedi uzun ama 47’de boyu yetmedi. Sonra Slovak Velikonya girdi, keşke bir tane de Aliankara da olsaydı aynı kriterlerde! Velikonya’yı, Efehalilkayseri indirdi 68’de. Serdar penaltıyı 2 taksitte attı ve 1-2 yaptı. 76’da Umut’un yapamadığını Uğur yaptı(!) 1-3. Sonra Velikonya 86’da doksana çaktı: 2-3.
‘’İddia ediyorum!‘’
Karabük deplasmanı oyununda Galatasaray; eğer Çakır'ın gadrine uğramamış olsa, dün gecenin Akhisar'ından zerre farkı kalmazdı, geçtiğimiz haftanın galibi ev sahibinin. İddia ediyorum ! Sarı Kırmızılı ekibin 3 puan kaybettiği o meşum Karabük 90 dakikasında, futbol değil ama düdük ortama hakim olunca, Arslan badem edilmişti göz göre göre!
Henüz 5. dakikada Sneijder ortasına Semih'in kafası, ilk gol güzelliği kattığında düşündüm hemen, eğer Palabıyık limon sıkmak üzere devreye girmezse çok gol atar Galatasaray. Neden? Çünkü Karabük'te de mükemmel pas organizasyonlarıyla oyuna başlanmış fakat Çakır takır takır önlem alıp işi tersine çevirmeyi başarmıştı! Aynı performansı Palabıyık'ta örneklerse, tahminlerimde yanılacağımı düşündüm valla. Geçmişte İtalyan arkadaşımın mesaj atıp 'kaliteli ve genç bir hakeminiz var, bravo' diye tebrik ettiği genç adam, iyiydi. Dün geceyi erdemiyle süsledi, bravo...
Sneijder çok önemli futbolcu, Podolski de öyle. Bu ikili az iştahlı olduğunda Sarı Kırmızılı forvet F7 şanzıman teknolojisi hamili Mercedes gibi performans sağlıyor. Aksi halde de kara şanzıman BMC oluyor, çatırtı ve cayırtıya dayanılamıyor. Yürüyen aksam Bruma, Yasin gibi elemanların sağlıklı işleyişleri tamamen mükemmel pas otomasyonuna bağlı. 25 ve 45'te Bruma'nın arada Yasin'in atığı 2-3 ve 4. golün kurgusu, mizanseni, hikayesi, metni, süslemesi, rakibi sürklase etmesi tamamen Podolski&Sneijder retrohüner ve sistematiği eseriydi. İlk yarı Galatasaray 4-0 önde bitti.
İkinci yarı yine ev sahibi üstündü. Rodriguez'i Fatih önce nizami önledi. 78'de yine Fatih bu kez penaltı yapıp önledi, atışı şık kullanan Selçuk "5 oldu" dedi. Gümüş oyundaydı ve 87'de attığı gole, döndüğünü müjdeledi 6-0...
Akhisar adına asla unutulmayacak bu geceyi yaşatan Tolunay Kafkas'a Riekerink hakkındaki geçmiş bir beyanatını hatırlatır," eyyy hocam keşke telafisi mümkün olmayacak söylemlerden uzak kalmayı hep başarabilseydin" derim.
Bu arada Hollandalı teknik adamın en büyük eksiği lobisi ve iki yanı ! Uçan kaleci Kuzenin de, dayısı eşsiz zeka ve bilgeliğinden çook uzak olması, neredeee Ergun ağbi eşsiz tavrı?
‘’Olay netleşiyor mu ?‘’
Poster içeriği, elbette henüz müsabaka başlamadan belliydi! Belliydi de, Avcı profili manzaranın içine dahil edilinceye kadar beklenildi. E tabii filmin banyosu, ilacı, tabı ve resmin netleşmesi için 60 dakika beklemek, zaten çok uzun süre değildi ki!
Sivas 24 atmış, 15 yemiş, Bolu mu? 27 atıp, 28 yemiş! Bu vaziyet müsabakanın gollü geçip, ev sahibinin fazla atacağını konuğun atsa bile, bir yerlerde fıslıyacağını işaret ediyordu sanki. 11-12 ve 18'de Gekas Bolu savunmasına tehlike sinyalleri gönderdi. Bolu bu emarelere 44'te Yunus Emre ile cevap verdi. Ali Şaşal son anda olası golü önledi. 53'te Bolu net şans yakaladı olmadı! 55'te Poepon, Koçer'in "alda at!" pasına dokunamadı. Bu iki pozisyon sonrası Bakkal farklı bir reyonda servisi açtı ! 60'ta Kerim Avcı'yı saldı ve Burhan-Gekas pas keyfi, demlenip Yunanlı usta asisti haline geldi. 10 numara da, 10 numara gol vuruşu yaptı yani 1-0 Bolu bakarken Avcı snipper inceliğinde 69'ta yine çaktı 2-0 Kaleci Ali'nin 78'de önlediği bir problem daha yaşandı ve 80'de Alim " nedir benim kötü kaderim Rabbim?" Der gibi kornerden gelen zalim topu kendi kalesine attı 3-0... Sonra aşırı ayaz kaynaklı sakatlıklar yaşandı, 90'da Koçer tabelaya 3-1 yazdı.
Boluspor'un Tatar Rıdvan, Bigalı Mustafa, Sercan tipi üstat ihtiyacı var. Bakkal'da ne ararsan var! Gekas ve Burhan Eşer içten emeklerine saygı duyduğumu da, söylemeliyim.
Sivasspor sunumu, çok şık bir posterin işaretini şimdiden verdi sanki...
‘’Manisa'da gülen yok‘’
Çekişmeli ve sert geçeceği düşünülen 90 dakika daha başlangıçta izlenen, Tolunay ve Sergen duygusal yakınlaşmasıyla birlik, beraberlik huzur içinde bitti! Tolunay, Sergen’in üst düzey futbol ve teknik adamlık değerlerine kurgu yaparken, Sergen de çok şık bilmukabele etti.
Dakika 18-27-39-55’te Umut golleri sıralasa Sergen büyük tede olacaktı ama golcü gol yapmayı beceremediği için hocası ‘kaka’ tede kriterlerine mi girecek şimdi? Nev kaporta Ümit beye de sesleniyorum, ‘yıkama yağlama ballamalarla futbolumuz iyice dip olur!’ Kayserispor topla daha irtibatlı taraftı. Akhisar savunması da, Umut nasılsa atamıyor diye sanırım gerekli önlemi almadı.
Sonuç değişmedi
52’de Lawal gitti Sergen gibi değil de, orak sallayan Kunta Kinte gibi, zaten bir yerlerde dağıldı gitti! Neticede sahadakilerin kahir ekseriyeti arzusu mucibinde, zor(!) oyun sıfır sıfır bitti... İnsan düşünüyor zaten, futbolumuz sıfıra doğru göz göre göre ne diye gitti?
‘’Kanatsız kuşlar!‘’
Genellikle “yuvasız kuşlar” üzerine dramatik çok türkü yakılır, şiir yazılır, film yapılır da; nedense kanatsız kuşlar için, pek ses soluk çıkmaz! Oysa yaşamın reel faslında, kanatsızlık çok daha büyük sorun olmalı. Öyle ya! Allem eder kalem eder, sığınacak bir kuytu bulursunuz da, ya kanat yoksa? İşte o zaman yandı gülüm keten helva! Dün gece Galatasaray ilk 45 dakikada sahnelediği ‘kanatsız kuş’ oratoryosu gereği taraftarına lirik, epik ve dramatik olaylar zinciri sundu. Ev sahibi Konyaspor adeta ‘kaşık havası’ tadında oynadı ama kaçan net 2 pozisyonla, Yeşil-Beyaz sevdalılarına zevk değil çile zerk etti!
Dakika 8’de Bajic tehlike yaratıyor, buradan bakınca insan Semih’in pozisyonun daha da içinde olması gerektiğini düşünüyor! Aynen 27’de Balta’nın kesemediği pozisyonda, Bajic’in yüzde 100 pozisyonunu telef ettiği gibi yani! 38’de Mehmet Skubic’e ‘al da at’ dedi ama Konyalı zor olanı becerdi! Selçuk fuzuli, kanatlar ıssız, Carole ‘pınk wine’ lezzetinde ve 45’te Sabri öyle bir çalım yedi tennuresiz semazene benzedi, dönerken de zaten devre bitti...
Serum takviyesi gerekirdi!
Rodrigues’in kanatları böylesine hareketlendireceğini, elbette emektar Sabri’ye de gizemli sufi aleminin böylesi nüfus edeceğini hiç zannetmezdim. Hatta o çalımı kim yese ve öylesi boşta dönse; yürüyen aksam dağılımı kaynaklı problem sebebiyle oksijen çadırına alınır, serum takviyesi gerekebilirdi! Fakat Sabri usta semazenlere taş çıkarttı ve Sneijder’in başlattığı pozisyonda, Rodrigues’in asistiyle 51’de golünü attı: 0-1. Sonra tribünlere seslendi ‘azimle çalışan mermeri çatlatır!’ Sabri ustanın 78’de kaleci Serkan’ın göbek saplanmasını dağıtması da, bu azmin bir başka gol olmayan resmidir. 66’da gecenin kaçıranı Skubic yine kaçırdı ama Allahtan keçileri kaçıran olmadı. Teşekkürler Riekerink... Anlamıyorsun da... Birçok çooook bilenden daha iyi puan avlıyosun... Bravo hocam devaaaam... Devam...