‘’Acaba kurtarır mıydı?‘’
90 dakikanın neredeyse tamamında Başakşehir’i hep geriden kovalayan ev sahibine baktıkça, düşünmeden edemedim. Sarı-Kırmızılı ekip rakibini erken tanıyıp, teşhisi zamanında koyabilse kalesini bu denli kolay goller yemekten acaba kurtarır mıydı? Abdullah Avcı sabah 11 paça jeanini giyerken, inanın Visca ve Batdal’dan daha fazla zorlanmıştır! Bir orta saha ki, tamamen ileriye yönelik ama savunma işlerinde hava. Bu arızalı yapı daha ilk dakikadan itibaren sırıttı, savunma külliyen şapşırdı ve henüz dakika 5’te Visca skoru 0-1’e taşıdı. Galatasaray’a bakıyorum genel bir boş vermişlik hakim sporcuların alayında. Tamam top genellikle ayaklarındaymış gibi gözüküyor ama bu manzaradan ortaya tribünleri mutlu edebilecek bir aksiyon çıkmıyor.
43’te Batdal ‘headplase’ diyenler de olabilir ama bence lop bir top gönderdi ve Cenk o lopa kısa geldi: 0-2. İkinci yarı Galatasaray yine topu tutan, skoru yakalamayı arzulayan havadaydı. Pozisyonu yine Başakşehir buldu, 53’te Cenk mutlak golü önledi. Dönen pozisyon 54’te Yasin’le 1-2’ye taşındı skor.
Hamzaoğlu ile başladı!
Etkili forvetleriyle pozisyon kovalayan ev sahibi Yasin’le 2-2’yi yakaladı dakika 71’de. Savunma ve orta alan defolarını Başakşehir yine çok mükemmel değerlendirdi. Kısa paslar, çalımlar Batdal’dan bacak arası, kalabalık savunmanın yine afallaması ve Visca 2-3 yaptı dakika 82’de. Galatasaray tribünlerinin umutsuz vaka haline getirdiği Umut, diyagonalde karambole geldi ve bedenini yere bıraktı! Yankaya da kıyamadı ve penaltıyı çaldı, oldukça ağır bir karardı. 20. dakikada topu Podolski’ye atayım derken, tribündeki ‘dobrovskiye’ pas atan Selçuk, bu kez hak edilmemiş ceza vuruşu için çok hırslı geldi ve durumu 87’de 3-3’e taşıdı.
Gözümün önüne getirdi
ASY Arena’da kazanılan bu sonuç muazzam bir dönüş müdür? Hayır! Hamza Hamzaoğlu’nun haksız, insafsız ve sportmenliğe asla yakışmayan şekilde gönderilmesi provokasyonundan itibaren, hep şunu düşündüm ‘yalanlar seni ileri götürebilir ama asla geri dönemezsin!’ UEFA süreci, Denizli vaziyeti, Selçuk’un Trabzonspor ve Başakşehir’e net(!) golleri... Bursaspor’un bulunduğu mevkiden Hamzaoğlu ve ekibi eşliğinde yola çıkıp Galatasaray’ı puan olarak geçmeye doğru yönlenmesi, Kıyaksaray’da 20 yıldır sergilenen tiyatro ve yalanları gözümün önüne getirdi... Bir tarihi kadro ve başarılarının vebaliyle, yönetim günahlarını yani!
‘’Bu Gençler'e şapka çıkarılır!‘’
En öndeki ve en arkadakinin ne denli önemli olduğunu çok net anlatacak, keyifli bir 90 dakikaydı. İki pehlivanın el ense ya da künde kovaladığı havada süren oyunun 23. dakikasında Kadir’in ortasına Onur kafasıyla çok şık vurdu: 0-1. Kaleyi tutan ilk top gol olmuştu yani. 25’te Aydın sağdan dalıp sol çaktı ama olmadı. Sonra en arkadaki adam Hopf 2 kez üst üste, yüzde 100 gole ‘hop!’ dedi. Akhisar’ın daha ilk yarıda 2 veya 3 golle öne geçme şansını da yok etti. Üzülmez ve Arslan futbolculuklarını iyi bildiğim karakterli, elit sporcular. Aynı namuslu ve özenilesi yapı teknik adamlık dönemlerinde de, vizyonda. Bu kültür futbolcularına da yansımış. Öyle olunca da çok başarılı iki ekip ve genç hakem Halil Umut Meler’i keyifle izledim. Gelecek adına da umutlandım gerçekten.
Hakeme dikkat!
Animasyona zerre taviz vermeyen bir hakem ve kararlara saygılı sporcu yapısı sahnedeydi Başkent’te. İkinci yarı roller değişmiş ve bu kez en öndeki adamın ‘star’ olma vakti gelmişti. Baskılı başlayan ev sahibi 60’da penaltı kazandı ve Stancu 1-1’i sağladı. 67’de Stancu savunmayı adeta uyuttu ve sağ dışla çok şık bir gol daha yaptı: 2-1. En öndeki ‘Adam’ 70’te bir de asiste adını yazdırdı ve Djalma Üzülmez’i 3-1’e taşırken, Cavcav da sevinç gözyaşlarına boğuldu.
Öndeki ve arkadaki
Haklı çıkmış olmanın mutluluk gözyaşları mıydı, Başkan’ın heyecanı acaba? En öndeki ve en arkadaki görevini layıkıyla yaptığında pek sorun kalmıyor ve ortadaki sensör Hleb’in becerileri daha net gözlenebiliyor. ‘Güzel oyun dedikleri’ bu olmalı galiba.
‘’Kıyaksaray'dan son kıyak!‘’
Denizli takım elbise kravat üstü, kaz tüyü anorağıyla sahada, Lazio teknik direktörü Dioli sadece takım elbiseli. O an Terim geldi aklıma! Dioli’yi takım elbiseli gördüğü an ceketi fora eder, gömleğinin kollarını şöyle bir sıvar ve daha ilk anda ekibini gaza getirir, İtalyanlar’ı da düşünsel anlamda yerle bir ederdi. Bu tür örneklere çok şahit oldum, iyi bilirim. Fakat Terim model ve tatbikatları devrinden Sabri kalmış, gerisi hava kısmen de cıva! Koskoca ilk yarıda dar alanda sıkışan oyundan size yansıtabileceğim pozisyon bulamayınca, Denizli’nin anorağında takıldım kaldım. Tecrübe önemli ayrıntı olmalı. Usta hoca belki de ikinci yarı olabilecek fırtınayı çok önden kestirdi ve önlemini de aldı! Demişti ya “millete sisli, puslu, bulutlu gelen, bize berrak gelir” diye. Fakat tam tersi oldu ve bizimkiler siste kaldıkça, Lazio yağmur, fırtına eşliğinde gök gürültüsünden farksız geldi Muslera’nın dibine!
Selçuk hep geri oynadı
İlk yarıdan aklımda kalan Lazio’nun hava toplarında etkin olduğu, pozisyona rahat girip şut attığı ama sonuca ulaşmakta becerikli olmadığı. Ayrıca Selçuk hemen her topu başarıyla geri pas olarak değerlendirdiği gibi; forvetlerimiz de, Marchetti ve arkadaşlarını pek rahatsız etmemeyi yeğledi. Hiç birimiz de ikinci devre olabilecekleri galiba kestiremedik! Denizli’den başka tabii. Çünkü demiştim ya ustamız tedbirliydi! İkinci yarı bir 5 dakika iyi gibi göründük, Lazio kale alanında da, yakınında da gözüktük ama dikkatli ve kontrollü olamadık. E o zaman golü de bulamadık tabii.
Kaderine razı oldu
Becerili gol adamını da bir kısım taraftar ve medya marifetiyle zaten Çin’e göndermiştik! Kaderine razı, huzurlu bir Stopsun yönetimi ve Denizli buluşması sonu tabii ki hüsrandı, öyle de oldu zaten. Matri 57’de direkten döndü ve sonra Parolo 59, Anderson 61’de vaziyeti 2-0’a getirdi. 2 dakika sonra Sabri topu araya şahane attı, Yasin gol yapmayıp da, ne yapacaktı: 2-1. Meneceri maaşına zammı hafta sonu konuşsun artık! ‘Bir umut var mı acaba?’ derken, Klose “UEFA’dan önce Avrupa’yı ben kapattım, haydeee annenizin evine!” dedi. Kıyaksaray son kıyağını da, İtalyan Lazio’ya çekti! Olay budur.
‘’Tuhaflıklar arenası!‘’
Bu sezon olmadık tuhaflıklara şahit olmak, milletimizin kaderi! Öylesi ilginç bir hakem ve kararları sahnedeydi ki, zaten minnacık olan aklım da külliyen gitti yani! Becerilemeyen Grosskreutz transferi ve gönderilen Telles ve Melo meselesi. Sonra dünya para verilenlerin, Euro’su benden forması senden diye yalvalırıp, emaneten gönderilişi!
Benzer onlarca hüzzam makamı gelişme sonrası kaç kere ‘Bay Dursun ne yapıyosun?’ dedim ama inanınız bunların hepsi hakem kardeşimin yaptıkları yanında sanırım yaya kaldı. Hamzaoğlu gider ayak iyi puan toplamış, yoksa bu futbol kafasıyla Galatasaray’ın işi çok zor olurdu valla. Şampiyonluk değil, kümede kalabilme meselesi için tabii! Lazio müsabakası koruma ordusu zihniyeti bu gece de sahnede. Ama bu kadar da rakibe geniş alan bırakılır, böyle de yol verilir mi be hoca? İktidar korumaları kafa kol, bu arkadaşlar topu kırıyor! Sabri ve Podolski de olmasa külliyen yandı saray. Her çulsuza kıyaksaray olacak değil ya, Deniz Ateş Bitnel bu sefer kıyağı harbiden Sarı-Kırmızılı’lara yaptı. Önce Marko’ya yapılan penaltıyı vermedi, sonra olmayanı verdi. Balta’da bir şey yoktu ama gerilime girdi ve ikinci devrede de kendini tamamen bitirdi!
Sneijder, Paris’i hak etti!
O kadar kolay adam eksiltilmez be hocam, Hagi, Lefter hatta Şükür bile eksiltemedi ama sen öyle bir eksilttin ki, maazAllah yani! Roma holiday mi İtaly tour mu neyse o tarafa giden ve oradan dönen Sneijder, ikinci yarıya yetişti, ikinci sarıdan önümüzdeki haftada bir Paris hak etti! Podolski ve Sabri ekürisi çok pozisyon üretti. Direk mirek Umut mumuttan dönen toplar derken Podolski 66’da vaziyeti 66’ya bağladı 1-1. Sonra önce Bitnel oyunu önce olmayan penaltı kararına 11’e karşı 7 Trabzonlu’ya bağladı. Topun başına Selçuk geldi ve attı... Keşke atmasaydı, hiç olmazsa Trabzonspor’un katlinde dahli olmazdı: 2-1.
‘’10 numara yağ!‘’
Anadolu güzergahında kısa aralıklarla rastlarsınız ‘10 numara yağ’ tabelalarına. Salaş kulübeler ve sıra sıra dizili tenekeler! Zaman zaman da şahit oluruz haberlerde ‘lüks otobüs cayır cayır yandı, yolcular canını zor kurtardı, ya da kurtaramadı!’ Bu felaketlerin asıl sebebi, aracına doğru dürüst mazot almak yerine ‘10 numara yağ’ ucuzluğuna tevessül eden ucuz akıllardır kesinlikle. Milyonlarca liralık serveti de, insanların canını da acımasızca heba eden ufakçılar yani. Dün gece Kocaman’ın taktik uygulamaları riyasetinde oynanan oyuna baktıkça, Galatasaray’ın da mazot yerine ‘10 numara yağ’ katkısıyla, idare edilmeye çalışıldığı garabeti geldi aklıma!
Tüyüp gitme hesabında!
Özbek ve yönetimi kulüp değerlerini pazarlamaktan sorumlu, icra kurulu üyeleri sanki! Melo, Telles, Burak şimdi de sırada kim, bilemem ki? Takımın dün gece sırıtan iştahına göre Arena’ya puan kazanmak için değil, bir an önce tüyüp gitme hesabı için çıkmış futbolcular izledim sanki. İlk 45 dakika sona erdiğinde Serkan bırakın çamura batmayı, ütüsü bile bozulmadan soyunma odasına gitti. Denizli komutasındaki lüks Sarı-Kırmızılı armada da, her an tutuşmaya amade motor evsafında rodajda kaldı! Aylardır ne çalışırlar, ne konuşurlar, ne yaparlar çözemedim valla. İkinci yarı Sabri katılımı, Olcan ve Sneijder çabaları, Arızasaray fikrimi değiştirmeye yetmedi, sadece Konya kalecisinin tertemiz üstü başı kirlendi! 87’de Sabri çok uygun pozisyonda topa öyle bir vurdu ki, tribünlerin hakkındaki müşfik kanaati yine tazelendi! Podolski 90+’da bir röveşataya yattı olmadı iş 0-0 bağlandı.
Burak’a sevinenlere...
Bruma kadar bile edemeyen Burak’a sevinenlere tavsiye; Denizli’ye 4 buçuk milyon Dolar vereceğinize, bir diğer ekran yıldızı kadim dost Osman Şenher’i teknik direktör yapsaydınız keşke. Hem milyonlar kasanızda kalır, Osman bağıra çağıra belki de takımı daha iyi oynatırdı valla...
‘’Rize'yi coşturan zafer‘’
OlimpiyatZADE Sivas Belediyespor ile BucaZEDE ÇAYKUR Rizespor, neticesi heyecanla beklenen kupa 90 dakikasına çıktı. Turan mütevazi kadrosu ve gencecik sporcularıyla 4 Eylül stadına çıkarken, Karaman hücuma yakın bir yapı kurgulamış! Sağ ve sol arka dahi, hücum aksiyonu etkin isimlerle takviyeli. Deniz bu havada 6’da vurdu, top üst direkten dışarı gitti. 9’da Seyit Ahmet çaktı, İtandje kornere çeldi. Sivas’ın liderliği durduk yerde gelmemiş. Açıkçası 24 yaş ortalamalı ekibin gençlik heyecanı olarak değerlendireceğim, ufak tefek hatalarından başka eksiklerini de görmedim. Güçse güç, fizikse fizik, pozisyonsa pozisyon, tempo ne ararsan var. Hele hele ikinci devre hepsi var. Helal olsun 2. Ligimiz temsilcisi Sivas Belediye’ye. Centimenlik konusundaki örnek hallerine de. Çünkü 73 ve 75’te olanlar Rizespor değil, Sivas’ın başına gelse, Türkalp penaltı noktasını Rizespor lehine göstermek için hiç düşünmezdi!
Türkalp çıldırttı
Hele hele 82’de Viera’nın son adam olarak topu elle çelmesini sarıyla geçiştirmesi, 90’da golü saymaması olmadı. Bay Özgüç Türkiye’de saray kontenjanı uygulanmayan platform görebilmek, anlaşıldı ki artık çok güç! Dakika 18’de İsmail’in vuruşuna Serkan dokundu ama top çizgiyi geçmişti: 0-1. 80’de Serkan çok şık gelip asistini yaptı ve vaziyet 0-2’ye taşındı.
Karaman efsanesi!
Şimdi gelelim yeşil çayın faydalarına, elbette beyin hücrelerine olan katkısı futbolseverlerce kayıt altına alınırsa! Süper Lig, marka lig palavralarını boş verin Sivas Belediye, Buca, Tuzla ve daha nice emekçilerimizin çok ehven değerlerle çözümlediği futbol pratiklerinin içine yukarılardaki şımarık görgüsüzler nasıl ediyor? Allah aşkına doğru açıdan irdeleyin! Bunun adı sözde Rizespor zaferi, Sivas’tan bir Karaman efsanesi geçti di mi?
‘’Sahanda yumurta!‘’
Hanımefendi işe gitmek üzere olan kocasına seslendi, ‘akşam gelirken bir sütyen alır mısın bana? Koca iş sonrası mağazaya giriyor ve reyondaki bayana ‘eşim için bir sütyen lütfen’ tezgahtar ‘peki kaç numara efendim?’ Koca ‘numarayı bilmiyorum!’ Tezgahtar sordu ‘ şöyle kavun gibi mi?’ adam ‘ı ıh!’ peki ‘ayva?’ yine ‘ı ıh’ ‘o zaman portakal ya da limon’ ‘hayır’ dedi adamcağız çaresiz... ‘Yumurta gibi mi yoksa?’ Cevap veriyor koca üzüntü içinde ‘evet yumurta gibi ama sahanda yumurta gibi!’ Dün gecenin Galatasaray savunmasını ‘ne gibi?’ diye sorsanız, verebileceğim cevap en iyimser haliyle ‘yumurta gibi ama sahanda yumurta gibi’ olur.
Savunma gol yemeye doymuyor
Yönetim bilmem kaçıncı sağ bek oyuncusunu aldı. Her gelende olduğu gibi yalaka&yandaşlar önce Sabri’yi kakaladı, sonra kulübe kakalanan sağbeki alkışladı, yönetimi şakşakladı ama yine Sabri oynadı. Son icat Linnes, Manisa’da sağ ön! Şakazingo yorumcular çok beğendi ve derhal alkışladı. Denizli Kuzeyli’yi sanırım daha da soğuk iklim, gecelerine sakladı! Galatasaray forvetleri gol atmaya, savunması da yemeye doyamıyor. Bu sezon Muslera’da hizalarına geldi ve tezgah şenlendi! Önce Osmanlı attı, 31 ve 43’te Burak ve ardından Sneijder vaziyeti 1-2’ye getirdi, 15 saniyede de yedi. Öncesinde Ndiaye, Rusescu, Torje ve Umar’ın ayağından kaçırdığı mutlak gol fırsatları var. Semih debriyaj sıyırdı, ardından Denayer istavroz dağıttı ikisi de parka çekildi. Balta su, Selçuk sibop kaynatıyor.
Menemen belki...
Donk bir türlü ‘dank’ etmiyor ! 44’te Umar, 51’de Musa Osmanlı’yı 3-2 öne geçirdi. Mustafa Denizli bakıyor, ben de bakıyorum ve açıkça ifade ediyorum ki, bu malzemeden sahanda yumurta garanti, forvetler sayesinde de menemen belki... Gaza gelmeye devam saf ve bakir Galatasaraylı, nasılsa tuttuğunu alıp götürmek bunların alayının hesabı! Ada var, Florya var, Riva var... Galatasaray’ın malı deniz yemeyen keriz!
‘’Hayde toteme!‘’
Sevgili Galatasaraylı, Denizli’nin dahi pek umutlu olmadığı bir ortamdan, zaferle çıkılıyorsa vakit kaybetme. Hayde toteme! Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin de kaybetmesi adına duaları icra etmeye! La havle vela kuvvete, Rabbim Galatasaraylı’ları bu hale getirenleri de nasıl bilirse öyle eyleye. Aslında sadece Denizli’nin değil, benim dahiçok çekindiğim bir 90 dakikaydı ama şükürler olsun korktuklarım olmadı. E tabii hiç kimsenin Hamzaoğlu’nu telkin etmesine de, lüzum kalmadı. Gün önce totem için davranma hemen sonra da hamd günüdür. Burak emekleri ve attığı onca gole ihanet günü de, değildir! Neredeyse gençliğinin tamamı şampiyonluk hasretiyle geçmiş jenerasyondanım ama bir kısım sözde taraftarın Galatasaraylı Hamzaoğlu, Sabri, Umut ve Burak’a örnekledikleri yanlışın benzerlerine o sıkıntılı yıllarda dahi hiç şahit olmadım! Taşıyıcı kolon eksikliği depremde çökme ve can kaybı ana sebebi olur diye bilirim. Sarsıntı ve korkuyla atlatacağınız süreci, büyük sıkıntıyla solumak zorunda kalırsınız.
Vicdan muhasebesine...
Galatasaray daha önce yaşamıştı savunma kurgusunda! Şimdi sıra Sivasspor’daydı. Deneyimli İbrahim ve fresh Qumari’nin ciddi duruş, hamle ve pozisyon defolarına, Sivasspor kademe zafiyetleri de eklenince Sinan, Selçuk’un gol yaptığı penaltının mimarı, 2. golün de üretim zanaatkârı oldu 13 ve 23’te Galatasaray 2-0 önde. 86’da bir de Sneijder yerde ve yine penaltı. Burak hem skoru 3-1 yaptı, hem de hak bir kısım seyirciye Galatasaray’ı anlatmaya çalıştı. Texeira 68’de attığı golle Sivasspor’a ümit taşıdı fakat savunma zaafiyetleri şansbırakmadı. Galibiyete rağmen Denayer ve Muslera’nın çok değerli ikişer hamlesini sizlere yansıtmazsam, 2 değerli sporcunun hakkını ihlal etmiş olurum. Skoru külliyen tehlikeye sokacak Sivasspor gol pozisyonlarını önlediler. Yani diyorum ki, harbi Galatasaraylı taraftarlar hayde toteme... Mustafa Denizli ve futbolcuları da, nasılpozisyon verdiler, analiz etmeye... Burak Yılmaz ve tüm Galatasaraylı’lara yanlış yapan bir kısım taraftarlar da, vicdan muhasebesine...