Arama

Popüler aramalar

‘’Soruyoruz!‘’

Galatasaraylılar 341, Fenerbahçeliler 147, Beşiktaşlılar 61, Sivaslılar 0 dakika oyunda kaldı. Evet, bir derbi var, önlem iyidir. Ama adalet bunun neresinde? Özel maç takvimi 1 sene öncesinde belirlenir. Beyaz Rusya’nın
2-3 ay önce rakip olarak seçildiği doğru mu? Hava, takım ve seyahat kolaylığı neden düşünülmedi? Isı -6 derece. Zemin uzaktan iyi görünüyor, ama topu yuvarlayınca sinsi bir katil olduğu ortaya çıkıyor. Hamit sezonu kapattı, Arda belirsiz? Buna değer miydi?

Beyaz Rusya-Türkiye özel milli maçında 90 dakika boyunca oyunda kalan Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaşlı oyuncuların dakika dakika dökümüdür...
Galatasaray: Servet 90, Hakan Balta 90, Mehmet Topal 90, Sabri 68, Arda 3. Toplam 341...
Fenerbahçe: Aurelio 90, Selçuk 45, Gökhan Gönül 12. Toplam 147...
Beşiktaş: Serdar 61. Toplam 61...
Oysa ki biz onu çok farklı tanımıştık. Onun için herkes herşeyi söyledi şimdiye kadar. Ama kimse onun için “Çekindi” diyemedi. Biz onu cesareti ve kimseden çekinmeme özellikleriyle ve durum ne olursa olsun adaletten yana olan tavırlarıyla tanıdık.

Böyle açıklama olur mu!
Çarşamba günü Beyaz Rusya ile Millilerimiz özel bir maç yapacaktı. Cumartesi (yarın), Beşiktaş-Fenerbahçe, pazar ise Galatasaray-Gaziantep maçları vardı. Sivas da Kasımpaşa deplasmanına geliyor. Tek oyuncusu var Milli Takım’da. O da şampiyon adaylarından. Dinlenmek onların hakkı mı sadece? Bir de Milli patron önce öyle bir açıklama yaptı ki, kulaklarımıza inanamadık, “Derbi maçı var. Sakatlık olmaması için Beşiktaş ve Fenerbahçeli futbolcuları oynatmayacağım...”
İnsanın inanası gelmiyor değil mi?
O takımda başka Süper Lig ekiplerinde oynayan futbolcular da var. Hatta Avrupa’nın sayılı takımlarının yıldızları da var. Hadi diyelim ki elin oğlunun takımları bizi ilgilendirmiyor. Ya bizden olan takımların oyuncuları ne olacak? Olan da oldu zaten; Arda sakatlandı, Hamit sezonu kapattı. İstatistiksel olarak yaklaşırsak en fazla Galatasaraylı oyuncuların sakatlanma olasılığı vardı. Çünkü rakamlar onu gösteriyor; 341, 147, 61, 0...

Neden Beyaz Rusya?
İşin ilginci özel milli maçlar bir takvime bağlıdır ve 1 yıl önceden maç tarihleri bellidir. Ancak yaptığımız araştırmalar neticesinde öğrendik ki, Beyaz Rusya 2-3 ay öncesinde bulunan bir rakip. Yani Süper Lig takvimi belliyken. Ufak bir çocuk bile tahmin eder ki, şampiyonluk mücadelesi Üç Büyükler arasında geçecektir. Hadi diyelim ki, Milli Takım’ı kaynaştırmak gerekiyor, görev de kutsal. Böyle maçlar için uygun rakip bulunur. Yani hava, takım ve seyahatte zorlanmazsın. Beyaz Rusya grubumuzda oynayacağımız rakiplerimizin stiliyle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir takım, hava -6 derece, yol en iyi şartlarda 4 saat. Bırakın oynayıp sakatlanmayı, yolculuk ve soğuk hava bile tüm milli kafileyi zorlar, oynayanları tabii ki daha fazla...

Katil zemine 2 kurban

Şimdi hocamıza sormazlar mı...
Derbi oynayacak futbolcuların canı can da, zaten anlamsız bir şekilde seyircisiz oynama cezasına çarptırılmış ve kimyaları bozulmuş, şampiyonluk mücadelesi veren Galatasaraylı futbolcuların canı patlıcan mı?
Sürpriz şampiyon adayı Sivas’ın gözbebeği Mehmet Yıldız’ın 1 dakika bile o katil zemine çıkmaması Sivas adına bir avantaj değil mi?
Hamit Altıntop sezonu kapattı. Bayern Münih şokta... Belki Euro 2008’e bile yetişemeyecek.
Arda’nın Gaziantepspor’a karşı oynaması çok zor. Milli Takım yetkililerinin bile tavsiyesi bu yönde.
Onlar sakatlananlar. Bir de diğerleri var. Bakalım, sakatlığı nedeniyle Milli Takım’a gitmeyenlerden kaçı, bu hafta sonu takımlarında forma giyecek?
Göreceğiz...

28 Mart 2008, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Başlangıç olsun‘’

Galatasaray camiası, 23 Şubat’taki Mali Kongre’de, Başkan Özhan Canaydın’ın “Aday değilim” açıklamasından sonra tamamen yarınki seçime kilitlendi...
Aday belirsizliğinin ve enflasyonunun neticesinde kalpler kırıldı, söylenmeyecekler söylendi. Her gün yapılan toplantılar havayı ağırlaştırdı da ağırlaştırdı. Başta kongre üyeleri olmak üzere tüm camia bir anda ne yapacağını şaşırdı. Her kafadan ayrı bir ses çıktı...
Benim amacım canınızı kongre kulisleriyle sıkmak değil; örnek bir davranışı anlatarak, daha doğrusu olması gerekenin olduğunun müjdesini vermek. Bir anlamda bu boğucu ortamdan sizleri biraz olsun uzaklaştırmak.
Galatasaray Başkanı Özhan Canaydın’ın seveni de var sevmeyeni de, ‘Çekildi iyi oldu’ diyeni de var, ‘Zamansız çekildi’ diyeni de. Ama şu bir gerçek ki, Sayın Canaydın Galatasaray için en fazla mesaisini harcayan Başkan oldu 6 yıllık görevi boyunca. Mecidiyeköy’deki kulüp binasının yönetim katında büyük bir odası var ve günlerinin büyük bölümünü orada geçirdi Sayın Canaydın. İyi, kötü birçok haberi orada aldı. Sevincini, üzüntüsünü, her şeyi orada yaşadı.
Başkan adaylarından Adnan Polat da yıllardır beraber çalıştığı Başkanına büyük bir jest yaparak, “Sayın Başkanım, o oda istediğiniz sürece sizindir” mesajını gönderdi. Tabii ki yarınki kongrede yeni Başkan kendisi olabilirse...
Bu haberin detaylarını yan sütunlarda okuyabilirsiniz. Sayın Adnan Polat’ın bu hareketi son günlerde ağırlaşan havayı dağıtan tatlı bir rüzgârdır, belki de Galatasaray geleneğine uygun yaşanan bir dayanışmadır, ağabey-kardeş ilişkilerinin nasıl olmasını hatırlatan bir jesttir.
Artık camia içindeki herkesin bu davranışı örnek alarak seçim sürecinde yaşananları unutması gerekmektedir. Artık Galatasaraylılar için birlik günüdür. Ve yarın da lise koridorlarını demokratik hakların kullanılması adına doldurma günüdür.
Biraz da bizden... Haber almanın bu kadar zor olduğu bir dönemde FANATİK farkını sizlere yaşattıkları için sevgili arkadaşlarım Yalçın Dümer ve Raşit Altun’a düşünce ve emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum.

21 Mart 2008, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Al gülüm, ver gülüm‘’

Galatasaray karşılaşmaya çok güzel başladı. Hakan ve Ümit’in forvette yaptığı iyi şeyler karşılaşmanın ilk devresinde Galatasaray’a artı olarak dönmedi. 35. dakikada Ümit’in ustalığını konuşturması da Galatasaray’a yine gol olarak dönmedi. Galatasaray bu dakikadan sonra Leverkusen defansını zorladı da zorladı. Kaleci Adler, Servet’e bile direndi ki, Servet defanstan gelerek Leverkusen kalesini zorladı.
Maçın kırılma anlarından biri 38. dakikada Barış’ın kullandığı korner atışında Arda’nın topu dışarı atmasıydı. Bundan üç dakika sonra karşı karşıya pozisyonda Hakan Şükür yüzde 90’lık golü kaçırdı. Karşılaşmanın ilk devresinde Galatasaray, Leverkusen’e karşı üstünlüğünü kabul ettirdi.
İkinci devrenin başlamasıyla Ümit Karan, Hakan’ı 52. dakikada öyle bir pozisyona soktu ki, bu büyük ihtimalle maçın kırılma anı oldu. 70. ve 71. dakikada Ümit Karan yine klasına yakışmayan, ya da yakışan pozisyonlarla Galatasaray’ı bir golden etti. 75. dakikada penaltı kokan bir pozisyonda Galatasaray golü kaçırdı. 80. dakikada Arda da arkadaşlarına uydu. Bu dakikadan sonra Galatasaray Almanya’daki rövanş maçına tüm taraftarları adına büyük ümit verdi.
Galatasaray gurbetçilerin sevgilisi olan bir takım olarak bu turu geçecektir. Çünkü Leverkusen’de Galatasaray’ın en azından Ali Sami Yen’de olduğu kadar taraftarı olacaktır. Bu turu da Galatasaray mazisine uygun bir şekilde geçmiştir. Tüm Galatasaraylılar’a hayırlı uğurlu olsun.

14 Şubat 2008, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Anlamsız‘’

Karşılaşmaya etkili başlayan Galatasaray, golü erken buldu ve deplasmanda 1-0 öne geçti. İlk devre boyunca köy takımı gibi oynayan rakibi karşısında dört tane de net gol pozisyonu buldu.
Kaçırdığımız pozisyonları değerlendirsek, devrenin 5-0 bitmesi gerekiyordu. Nonda ve Ümit Karan’ın beceriksiz son vuruşları hepimizi şaşırttı.
İkinci devre Bordeaux’un ataklarıyla başladı. Galatasaray’da yere düşen her oyuncunun uzun süre kalkmaması, anlamsız bir negatiflik yarattı. Böyle gariban bir takım karşısında bu tür oyunlara hiç gerek yoktu. Galatasaray bir boksör gibi rakibinin üzerine gitseydi, maçı büyük farkla kazanacaktı.
Bu anlamsız skoru koruma çabası Galatasaray’a mağlubiyeti getirdi.
Karşılaşma öncesi bölücü terör örgütü aleyhine yapılan tezahürat ve tüm tribünlerin şehitlerimizi anması, benim maçı seyrettiğim bölümde bulunan gurbetçilerin gözyaşlarına boğulmasına sebep oldu.
Böyle güzel bir atmosferde başlayan maçı kaybetmemiz gerçekten anlamsız. Yere düşüp de kalkmamamız anlamsız. Garip bir takıma karşı aciz duruma düşmemiz anlamsız. Favorisi olduğumuz grupta ilk maçta mağlubiyetle başlamamız anlamsız. Kısacası anlayamadığımız bir taktikle oynayan Galatasaray’ın Bordeaux’tan puan alamaması anlamsız.

26 Ekim 2007, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Golcüler‘’

Sezon başından bu yana iyi futbolunu golle süslemekte zorlanan Galatasaray, dün gece bu şanssızlığına son verdi. Galatasaray’da gol atması beklenen herkes iyi bir performans ortaya koydu. Bunda takıma yeni katılan Nonda’nın Konyaspor karşısındaki istekli futbolu etkili oldu.
Rize, Ankaragücü, Vestel Manisa, iki tane UEFA Kupası ön eleme maçında kaçırılan goller, Konyaspor karşısında kaçmadı ve 6-0’lık farklı galibiyetle 3 puana ulaşıldı. Konyaspor karşısına ideal kadrosundan uzak bir 11’le çıkan Sarı-Kırmızılılar, zorlanmadan art arda golleri sıraladılar. Lincoln alıştığımız performansından uzak olmasına rağmen, devreye bu kez de arkadaşları girdi.
Galatasaray neredeyse her istediği an gole kavuştu. Takımın gol yememesi de ayrıca alkışlanacak bir durumdu. Çünkü savunmadaki Servet Çetin sakat sakat oynadı. 126 gün sonra formasına kavuşan Carrusca ise defansa hiç yardım etmedi. Buna rağmen görev bölgelerinde devleşen Song ve Linderoth eksikleri kapadılar. Özellikle Song, her geçen gün daha iyi oynuyor. Uğur Uçar ve Barış Özbek’in de olumlu futbolları, kolay galibiyetin gelmesinde önemli rol oynadı.
Yeni transfer Nonda’nın da forvete katılmasıyla daha fazla hareket alanı bulan Hakan Şükür, maçın yıldızı oldu. Bir gol attı, iki de attırdı. Bir golcüden bir maçta daha fazlası beklenemez. Bir kez daha ispatladı ki, Hakan oynadığı her takımın vazgeçilmezidir. Son olarak, karşılaşmanın hakemi başta sertliklere izin verse de sonradan mükemmel bir yönetim göstererek maçı tamamladı. Netice olarak Galatasaray, geçen sezon 4 puan kaybettiği Konyaspor’dan dün gece 6 golle rövanşı almış oldu. Camiada şu anda iki şey konuşuluyor; Sion maçları ve Başkan Canaydın’ın rahatsızlığı...

17 Eylül 2007, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Fatih'in fedaileri‘’

Yıl 1453... Fatih Sultan Mehmed İstanbul kapılarında... Bizans’ı zorluyor. Her günü savaşmakla geçiyor. Arada sırada babası Sultan II. Murad’a bile boyundan büyük laflar ediyor; “Padişah sensen gel ordunun başına geç, eğer bensem sana emrediyorum, ordunun başına geç”...
Size kimseyi çağrıştırdı mı?
Son günlerde böyle ağır laflar etmek moda oldu. Eskiye özlem mi nedir?
Eski demişken; bu genç Sultan’ın yanında, onu her türlü kötülükten koruyan fedaileri varmış. En meşhuru da çocukluğumuzun film kahramanı, Cüneyt Arkın ile özdeşleşen Kara Murad’mış...
Bu gözü pek fedai, padişahını her türlü düşmanından korurmuş. Padişahı da onu kese kese altınla ödüllendirirmiş...
Sultan ise savaşta ordusunun başında, barışta ise annesi Huma Hatun’un yanı başında belki de düşmanlarının ona karşı neler planladıklarırını düşünerek günlerini geçirirmiş...
En büyük düşmanı da onu bu hayattan alıp götüren nikris (gut) hastalığıymış... Bu hastalığın sebebi ise dengeli beslenmemekmiş. Çünkü Sultan’a yanındakiler, özellikle de fedaileri, “İçin devletlum size birşey olmaz, yiyin haşmetlum size birşey olmaz” derlermiş. Sultan ise yedi dil bilmesine, uzun boylu, dolgun yanaklı, kıvrık burunlu adaleli ve kuvvetli bir padişah olmasına rağmen nefsine hakim olamaz ve yer, içermiş. Bu da onunu sonunu hazırlamış ve genç denilecek bir yaşta hayata veda etmiş...
Bu tarih dersi ne mi? Günümüzde de güçlü insanların yanında fedailer dolaşıyor. Bunlar kimi zaman, bütün millet gözyaşları içinde gole sevinirken el kol hareketleriyle hesapta hesap kesiyor, imparatoruna dokunanlara... Kimi ise, görevleri halka haber yetiştirmekten başka birşey olmayan basın mensuplarına aşağılayıcı bakışlar ve hareketlerle tavır alıyor.
Ama bu günümüz fedaileri bilmiyorlar ki, tarih yapraklarında sadece sultanlar, krallar ve imparatorlar yer alır. Fedailer ise bir gün işe yarar bir kayık uğruna bile feda edilir.
Şunu da unutmamak gerekir ki; Sultan’ın hocası Akşemseddin bile Şehremini-Topkapı arasında bir semttir sadece.

14 Eylül 2007, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kolaydan zora‘’

Galatasaray çok kolay kazanabileceği bir maçı ecel terleri dökerek galip tamamladı. Ankaragücü karşısında maçın ilk dakikalarında büyük bir baskı kuran Sarı-Kırmızılı ekip, Lincoln’le öne geçti, golden sonra çok rahat bir futbolla 3 puanın geleceğinin de sinyallerini verdi. Ancak gol ayaklarının tutukluğu ve boş tribünler önündeki kale direkleri ikinci gole izin vermedi. Artık bu onun şanssızlığı mı yoksa kırılacak olan rekorun stresi midir bilinmez, Hakan bir türlü maçı kopartacak ikinci golü getirmedi. Ankaragücü ilk iki hafta topladığı 6 puanı boş yere kazanmamış. 90 dakika boyunca gol atmak için ellerinden geleni yaptılar. Ancak Galatasaray defansı başta Song ve Servet olmak üzere gole izin vermedi. Bu karşılaşmada da yine bir klasik gerçekleşti. Sarı-Kırmızılılar’ın en büyük silahı Lincoln her atakta ya da her topu ayağına aldığında tekmeyle durduruldu. İlk sarı kartlarda cömert davranan hakem Vedat Yüksel, sarıları kırmızıya çevirmede cimri davrandı. Umarız Lincoln sakatlanmamıştır. Çünkü bu futbolcu anladığımız üzere Galatasaray’ın şifre çözücüsü. Attığı ustaca golün yanı sıra takımın zora düştüğü anlarda bastığı toplarla takımının rahatlatıcısı oldu. Bu maçın bir özelliği de; Başkan Özhan Canaydın’ın karşılaşmayı izlemesiydi. Seyircisiz maçlarda takıma destek için tribünde gördüğümüz Başkan’ı, seyircili maçlar başladığı zamanda da aynı yerde görmek istiyoruz. Neticede Galatasaray 3 haftada aldığı 9 puanla şampiyonlukta ne kadar iddialı olduğunu ispatladı.

27 Ağustos 2007, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’İki ıslık bir çığlık‘’

Kayseri Erciyesspor Teknik Direktörü Bülent Korkmaz ailemizin hocası oldu. Takımını kenardan ıslıklarla yöneten yeni teknik adam Sakaryaspor taraftarından da destek gördü. Maç bitiminde lehine yapılan tezahüratlara alkışlarla cevap veren Bülent Korkmaz, iki golde de en fazla payı olan isimdi. İlhan ve Mustafa’yı gollerden önce uyaran genç teknik direktör maçı adeta yedek kulübesinde kendi oynadı ve takımının hanesine kritik haftalarda 3 puan daha yazdırdı. Karşılaşma Kayseri Erciyesspor için sıkıntılı başladı. Defansın hatasında Sakaryaspor’a karşı verilen penaltı henüz 3. dakikada golle sonuçlanınca tüm oyun planı değişti. Devre boyunca bocalayan Erciyesspor’u Bülent Korkmaz’ın ıslıkları ve çığlıkları kendine getirdi. 24. dakikada ilk kez rakip kalede tehlike yaratabilen Erciyesspor’un golü de 29. dakikada geldi. Sakaryaspor’un direnci ise bu golle kırıldı. İkinci devrede Mustafa Sarp ile kazanılan galibiyet golünden sonra Tatangalar kendine geldi. Yarattıkları tehlikelerde kaleci Orkun ve Sakaryaspor forvetinin beceriksizliği skoru belirledi. Misafir ekip bu sonuçla ligde kalma umutlarını son iki haftaya taşıyabildi. Artık rakiplerinin puan kaybetmesini bekleyecek. Sakaryaspor’a gelince; asla düşmeyi hak eden bir oyun sergilemediler. Bu kadar hedefsiz kalmış bir ekip ancak bu kadar mücadele edebilir. Taraftarının desteği ile ayakta kalmaya çalışıyor. Bu ekibi en kısa zamanda tekrar Süper Lig’e dönmesini bekliyoruz. Çünkü bu şehre Sakaryaspor heyecan veriyor.Hakem Cüneyt Çakır belki de hayatının en kolay maçını yönetti. Bunda etken iki takım oyuncularının da iyi niyetiydi.

14 Mayıs 2007, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI