‘’Ruhunda var!‘’
Beşiktaş’ın Süper Lig’deki görkemli futbolu ve hak ederek bulunduğu liderlik koltuğu doğal bir motivasyon kaynağı bu etap için... Fakat aynı takımın kupa gibi, genelde angarya olarak kabul edilen bir etapta aynı motivasyonu koruyup koruyamayacağı merak konusuydu. Fakat Kartal, hiç şüphe yok ki, teknik direktörü Şenol Güneş’in varlığının da etkisiyle Türkiye Kupası’nda da lig heyecanı yaşadı, yaşattı.
Oyun şansı vermedi
PTT 1. Lig’de tekrar Süper Lig’e dönüş performansı ortaya koyan Kardemir Karabükspor’un hiç de hafife alınmayacak mücadelesine rağmen Beşiktaş, tavrıyla oyunun dominant tarafı olmayı başardı. Kupa sınavının bir başka önemli yönü de elbette ki, kulübedeki isimlerin bu fırsatı nasıl kullanacağıydı. Onların da önemli bir bölümü sınavı geçmeyi başardı.
Skor kadar önemli
Özellikle Cenk, Kerim, yeni dönen Veli gibi isimlerin katkısı, skorun da ötesindeydi. Her zaman hazır durumda olacaklarını ve ilk 11 ne kadar formda olursa olsun onları zorlayacaklarını gösterdiler. En az skor kadar bu tablonun da Şenol Güneş’i sevindirdiğine hiç kuşku yok. Oyunu ve skoru nerede olursa olsun bu kadar çok isteyen Beşiktaş’ın arzusu gerçekten de alkışı hak ediyor. Bir alkış da kesinlikle dünkü hava şartlarında Olimpiyat’a giden sadık taraftarlara...
‘’Her anı çok değerli‘’
Mevcut durum itibariyle Trabzonsporlu futbolcular için bırakın kupa-lig diye ayırmayı antrenmanların bile her anı çok önemli. Şu ana kadar takımın motivasyonsuzluğu, iniş-çıkışları için sayısız sebep ortaya atıldı. Belki bunun da etkisiyle yönetim değişti, önemli profesyoneller ayrıldı, hocalar bıraktı. İşin matematiğinden kimyasına kadar her noktası sorgulandı ve futbolcuların potansiyellerinin altında kalmasına adeta elbirliği ile bir mazeret arandı.
Artık mazeret kalmadı!
Ancak şu an için gelinen noktada ekonomiden genel yapılanmaya kadar Trabzonsporlu futbolcuların bütün mazeretleri giderilmiş durumda. Yani artık Bordo-Mavili yıldızlar, yıldız olduklarını, bu kadar ciddi meblağlara oynamayı hak edip etmediklerini, gelecek sezonun hedefi olan ‘şampiyonluk’ kadrosunda olup olmayacaklarını kanıtlamak zorunda.
O nedenle de Trabzonsporlu oyuncuların kendi gelecekleri için kıymetli bir sınavdı Nazilli’deki kupa randevusu. Kadrodaki sürekli değişkenlik ve doğal sistemsizlik özellikle yıldızları doğaçlama oynamaya zorluyor. Devre arasına kadar da böyle gidecektir kuşkusuz. Devre arasında biraz daha bir sistem ve organizasyon planı oluşacaktır. Nazilli ise potansiyeli ölçüsünde Trabzonspor’a engel olmaya çalıştı, 2 basit hatayla kaybetti.
‘’Ne geçen hafta ne de dün gece‘’
Geçtiğimiz haftaki Eskişehirspor galibiyetinin yeni yönetimin iş başı yapmasına bağlanması ne kadar eşyanın tabiyatına aykırıysa dün geceyi de ‘böyle de olmayacak’ diye nitelendirmek aynı aklın eseri olur ancak.
Trabzonspor, eğer çok büyük bir futbol sürprizi olmazsa sezonu böyle tamamlayacaktır... Bazen ‘vay be’ dedirtecek kadar kendi kağıt üzerindeki değerine uygun işler yapacak, kimi zaman da ‘nasıl olur’ hayal kırıklığı yaratacaktır.
Kimseyi tek ve asıl suçlu ilan etmek doğru olmaz, hatta büyük bir haksızlık olur. Çünkü eskisiyle-yenisiyle, oynayanıyla-bekleyeniyle Trabzonspor’un kimyası temelinden sarsılmış durumdadır ve artçı şokları sürecektir, kaçınılmazdır.
Bu noktada yapılması gereken ve yapılabilecek tek şey ise mevcut sezonun sportif anlamda en iyi dereceyle atlatılması ve şimdiden gelecek sezonun planlarının başlatılmasıdır. Yani Avrupa bileti almak, kağıt üzerindeki maliyeti ve potansiyeli yüksek kadrodan en azından yüzde 60’lık bir kazanım sağlamak...
Rize’nin doğruları...
Trabzonspor’un genel ruh halinin skora yansıdığı gecede Rizespor’un emeğini de gözardı etmemek gerekir elbette. Özellikle kaleci Itandje başta olmak üzere ev sahibi ekibin oyuncuları neredeyse kusursuza yakın bir performans ortaya koydular. Skora rağmen disiplinden taviz vermeyerek Trabzonspor’u sahadan silmeyi başardılar.
Palabıyık’ın gecesi!
Geceye Rizesporlu futbolcular kadar damgasını vuran bir başka isim de karşılaşmanın hakemi Ali Palabıyık’dı. Özellikle ilk yarıda verdiği-vermediği penaltı kararlarıyla gecenin en az Trabzonspor kaybedeni de genç hakem oldu. Bu kadar yakın olduğu pozisyonlarda bu kadar hatalı kararlar vermesi inanılır gibi değildi.
‘’Önce matematik sonra da kimya‘’
Hoca, futbolcular, sistem bile aynı haliyle. Tek değişen yönetimdi dün gece. Fakat skoru seçime bağlamak elbette komik olur. Ne kongre sürecinde bu takımın bildiklerini unutması mümkündür, ne de bir günde bilmediği her şeyi öğrenmesi. Ama elbette her değişimin bir rüzgarı vardır. O rüzgar dün bir de erken gelen gol ve kötü Eskişehir ile birleşince skor oldu, 3 puan oldu. Matematiksel olarak değerli. Ruhsal açıdan ise bundan sonraki tedavi süreci çok kıymetli.
Neyi değiştirir?
Yoksa bir galibiyetin Muharrem Usta’nın kafasındaki her şeyi derinden sarsması, aylardır yaptığı projeleri değiştirmesi imkansız. Fikirlerinde ve yol haritasında yüzde 5 belki etkisi olmuştur dünkü maçın. Usta’nın izlemeye, gözlemlemeye ve güvendiği isimlerle fikir alışverişi yapmaya en azından devre arasına kadar devam edeceği inancındayım. Bu, tabi ki mevcut kadro bazında olacaktır. Yani tüm yapıyı değersizleştirecek, değerleri yok sayacak, önyargılarıyla hareket edecek biri olmadığı izlenimini zaten verdi Usta.
Oyuncuların mesajı
Galibiyetin dışında şans bulan oyuncuların da bazı mesajları vardı geleceğe dair. Cavanda, Mbia, Ekici ne kadar kaliteli olduklarını söylediler. Cardozo oynaması gerektiğini, Yusuf oynamak istediğini fısıldadı. Aytaç’ın başı çektiği bazı isimler de ‘şampiyonluk’ takımının elemanı olamayacağını haykırdı. Artık tercihler vakti. Üstelik vakit de dar 2017 için. Başkan seçim sürecinden daha fazla yorulacak gibi görünüyor ilk 3 ayda.
‘’Trabzon neden 'Usta' dedi?‘’
Muharrem Usta, tarihi bir oy alıp kaybetmişti 2013 seçimini. 70 küsür farkla. Sonrasında da hep işin içinde kaldı. Basketbolla bağını güçlendirdi, yıkıcı muhalefet yapmadan durumu izledi. Adaylığını açıkladıktan hemen sonra kendisiyle bir araya gelmiştik. Çok net şekilde farkındaydı 2013’te neden kaybettiğinin. Genel tavrını koruyarak hangi tuğlalar eksikse kısa sürede koymak için çalıştı. Daha önce kendisine vaat edilen bir başkanlıktı ama öyle olmayacağını anlayınca sahaya indi ve kendi aldı. Camianın Usta’yı seçmesinin (Hekimoğlu için de aynı şey geçerli) bir başka sebebi de artık üslup değişikliğine gitme arzusudur. Tıpkı 2013’te nasıl Hacıosmanoğlu sesini ve tarzını istediyse delegeler, bu kez Usta’nın yanında saf tuttular. Kendi tabiriyle ‘proje adamı’ Usta’dan beklenti ve yükü çok. Kutlar, başarılar dilerim.
Hekimoğlu da kazandı
Aylardır sahadaydı. Karşılığını makam olmasa da oy olarak aldı Celil Hekimoğlu. Bu kongre kendisi için müthiş bir altyapı oldu. Gelecek dönemler için Trabzonspor delegesi Hekimoğlu’na, ‘Hazır ol’ mesajını çok net şekilde verdi.
Hacıosmanoğlu niye kaybetti?
Hacıosmanoğlu, yola çıkıp kendisini yarı yolda bırakanlara, camianın atlatamadığı 2010-11 travmasına ve tabi ki kendisinin de kabul ettiği üzere yarısı yapmam dediği tercihlerine kaybetti. Yine de camia ona bir geri dönüş kapısı bıraktı. Gerek 2.Başkan, gerekse Başkan olduğu dönemde gelip geçmedi, iz bıraktı. Gitti demiyorum, çünkü tekrar ilk seçimde göreceğiz kendisini.
‘’Trabzon'un seçimi‘’
Üç adayı da önceki gün kulüpte verdikleri o tarihi fotoğraf için tebrik ederek söze başlamak gerekiyor. Kongrenin nabzını düşürürken, Trabzonspor’un kamuoyundaki negatif algısını ise olumlu anlamda yükselttiler. Bugün sandıktan kim çıkarsa çıksın İbrahim Hacıosmanoğlu da, Muharrem Usta da, Celil Hekimoğlu da kazanmıştır. Her şey unutulacak ama onların bu tavrı akıllarda hep kalacaktır.
Sadece gönüller yetmez!
Seçime hazırlık, propaganda etabı açısından son yılların en hareketli dönemi geride kaldı. Sadece gönülleri değil akılları da çelebilmek için adaylar çok uğraştı. Bu kez duygusal ve romantik vaatler kadar projelerin de masada, kürsüde olduğunu gördük. Akla yatkın olanlar da var, yine romantik olanlar da. Ancak Trabzonspor’un sıkıntılarının ortak kabul gördüğü de netleşti.
Hacıosmanoğlu hala güçlü
İbrahim Hacıosmanoğlu için çok şey söylendi... Aday olamayacağı, olmayacağı bile. İçine kendi kabul ettiği hataları da ekleyerek tüm iktidar yıpranmışlığına rağmen Hacıosmanoğlu’nun kentte ve
delege üzerinde hala etkili, güçlü olduğu ortada. Hem yeni yönetimiyle, hem salondaki gövde gösterisiyle, hem de en çok eleştirildiği nokta olan ekonomik açıdan ibrasıyla bunu kanıtladı. Hala ortada kararsız bir seçmen var. Onların aklını çelebilirse yüzdesini daha da artıracaktır.
Usta dengeleri değiştirdi
Muharrem Usta’nın adaylığı dengeleri değiştirdi Trabzon’da. Adaylık için itilen birçok kişi onun göreve tekrar soyunmasıyla yerine oturdu. Usta, 2013’teki seçimi neden kaybettiğini biliyor. Daha aktif çalıştı, daha net ifadeler kullandı, ekibini kurarken daha hassas davrandı. Varlığı diğer aday Celil Hekimoğlu’nun oyları üzerinde etkili oldu. Birleşme taleplerine karşı değildi ama kendisi iyi bir projeyle gelinmediği için ikna edilemedi. Eski oy bandını zorlar.
Sahada Celil Hekimoğlu
Hakkını verelim; sahada en çok vakit harcayan isim Celil Hekimoğlu’ydu. Ciddi emek sarfetti. Ancak Usta ile birleşme polemikleri, yönetimindeki bazı isimlere dair duyulan önyargı en büyük dezavantajı. Bugün başkan seçilemese bile gelecek dönemler için çok güzel bir altyapı hazırladı. Bu altyapıyı bugün alacağı hatırı sayılır oyun da destekleyeceğine inanıyorum.
‘’Tebrikler‘’
Çağrıyı yapan Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu’nu da, kompleks yapmayıp o davete uyan Muharrem Usta ve Celil Hekimoğlu’nu da ortaya çıkardıkları bu tarihi fotoğraf sebebiyle kutlamak lazım. Camianın bu kadar kutuplaştığı, herkesin karşısındakinden bu kadar nefret ettiği bir dönemde ve kongreye saatler kala ortaya konan 3 adaylı buluşma son dönemlerin en anlamlı işidir. Bu kongreden kim başkan çıkar bilmem ama bu tabloya imzasını atan her aday kazanmıştır, Trabzonspor markasına çok şey kazandırmıştır. Tebrikler.
‘’Kimyası da hesabı da bozuk‘’
Trabzonspor’un kimyası uzun zamandır bozuk, bilmeyen yok. Ancak büyük maçları hep farklı oynamayı başarıyordu Bordo-Mavililer. Bu kez o da olmadı. Bozuk kimya, motivasyonun da çok önüne geçti. Futbolcular, ‘Aman benlik bir şey olmasın da’ havasındaydı. Hiçbiri birbiri için ekstra bir şey yapmaktan uzaktı. Bu işin kimyası. Bir de saha içi matematiği vardı ki, o da böyle etliye-sütlüye karışmaktan, inisiyatif almaktan kaçınan futbolcuların ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey değildi.
Beklenen ‘ideal’ olandı
Kimse Sadi Tekelioğlu’ndan elbette bu geçici görevde, 2 hafta içinde bambaşka takım beklemiyordu. Futbol dışı sorunlarla uğraşmaktan kafasını zor kaldıran Tekelioğlu aslında tam da bunun için en basiti, ideali yapsaydı belki skorları çok geliştiremezdi ama işi daha kolay olur, daha az ‘tercih’ eleştirisine maruz kalırdı.
Hepsinin daha iyisi var
Kadıköy’de Fenerbahçe’nin baskıyla başlayacağı, erken gol için saldıracağı gün gibi ortadaydı. Bunun önüne geçmek, topla daha fazla oynamakla, rakibi beklemeyecek, kendi oynayabilecek oyuncuyla mümkündü. Elinde olmasa kimse Sadi hocadan daha fazlasını beklemez ama var... Alper gibi Trabzonspor standardının çok altında bir oyuncu yerine Yusuf, Özer’in yerine çok daha hareketli, faul alabilecek, içeriye girebilecek, sürekli rakip meşgul edebilecek Marin, her maç patlaması beklenen ama taraftarın sabır taşını çatlatan N’Doye yerine Cardozo vardı.
Hamleler ve stratejiler
Kulübede hamle oyuncusu tutmak da belki bir strateji, fakat sonraki hamleleri de düşününce sanki nasıl başlasa zaten öyle gidecekti. Çünkü girenler, girenlerle ortaya koyabileceğiniz stratejiyle aslında oynayabilecekleriniz arasındaki makası bu kadar açmak beklentilerin ötesiydi! Ve tüm bunlara ve özellikle de 45 dakika 10 kişi oynama dezavantajına rağmen Trabzonspor’un oyuna tutunup skor ümidi taşıması, akıllardaki farklı olamaz mıydı, sorularını daha da güçlendirdi.