‘’Patron mutlu son istiyor!‘’
Trabzonspor aslına bakarsanız sezon başında yaptıklarını yapıyor, öyle kaybediyor. Osmanlı deplasmanı hariç. Galatasaray maçında dünyaları, hatta altıpastan fırsatları kaçırdı, yenildi. Dünkü gibi yani. Kale ağzında N’Doye başta olmak üzere yine çok fırsat kaçtı, bir de Konya ikinci yarı başında golü atınca işler iyice çığrından çıktı. Trabzonspor’un panikatak futboldan normale dönmesi neredeyse 15 dakikayı buldu. O panik geçtikten sonra kendi çalıştıkları üzerinden gittiler, skoru da eşitlediler.
Tıpkı son 2-3 yıldır olduğu gibi yine topu 3. bölgeye en rahat getiren takım konumundaki Trabzonspor, yine nokta koyma sıkıntısına karşı verdiği sınavı bir kez daha kaybetti. Buna Şota’nın formsuz N’Doye ısrarı mı dersiniz, gol vuruşu becerisine sahip oyuncuların özgüvenden yoksun geri dönüş ve bir pas daha deneme ısrarı mı dersiniz bunu sizlerin okumanıza bırakıyorum. Ancak şu bir gerçek ki,
bu kadar pozisyona giriyor, bu kadar çok rakip sahada kalıyorsanız bu işin mazereti olmaz, atacaksınız ya da yemeyeceksiniz!
Trabzonspor atma kısmında sıkıntılar yaşarken bir de eskiye oranla çok fazla yemeye başladı. Bunda savunma kurgusunun çok hazırlıksız yakalanışları, ikinci hamlesi olmayan stoperleri başrolde tabii ki. Finaldeki seyirci müdahalesi çirkin, istifaya davetler ise istisnalar hariç sadece bizim coğrafyanın değil futbol aleminin kültürü. Hâlâ sezonun başı sayılır, hâlâ kadro kalitesinde herkesin hemfikir olunduğu kanısındayım. Fakat kimsenin işine o kadro listesindeki değerler yaramaz, kimse o tabloyla mutlu olmaz. Futbolun patronu için teknik direktörleri yazarız, başkanları söyleriz ama aslında patron taraftardır. Ve Trabzonspor’un patronu, yani taraftarı artık mutlu son istiyor.
‘’1 eksik değil 10 fazla!‘’
Trabzon için önemliydi elbette Okay ve Constant’ın yokluğu. Çünkü Okay yokken Şota sadece Constant’ın Okay’ın işini yapabileceğine inanmış ve bunun için daha önce kurgu bile değiştirmişti. İkisi de olmayınca doğal olarak tüm işleri diğer arkadaşlarının biraz omuzlaması, ekstra oynaması lazımdı. Ancak bırakın bunu yapmayı kendi işlerini bile yapamadılar. İlk yarıdaki Trabzon’un sezonun en kötüsü olduğunu düşünürken 2. yarı daha da kötüsünü yapabileceğini gösterdi Bordo-Mavili oyuncular. Üstelik öne geçen Osmanlı, Musa’nın inanılmaz anlamsız kırmızı kartıyla 10 kişi kalmışken. Zira Mustafa hocanın takımı asla skor üzerine yatabilecek, öyle oynayabilecek yapıya sahip değil.
Şota alternatif geliştirmeli
Trabzonspor kalan bölümlere biraz baskı ile girdi ama o geride kalan haftalardan eser yoktu ortada. Ne hızıyla, ne konsantresiyle, ne de o beraberliğe bile razı olmayan kontrollü agresifliğiyle bozabildi rakibi. Belki devre arasında o Trabzon’u düşünüp çare arayan Osmanlı oyuncuları ve kulübesi de her dakika biraz daha cesaretlendi. Adeta 1 eksik değil 10 fazla gibiydiler. Kendi oyunlarını oynadılar analarının ak sütü gibi helal bir 3 puan aldılar. Tebrikler. Trabzon’a gelince. Daha geçen haftanın o ligin zirve adayı takımı için şimdi kalkıp çok tersini söylemek hem haksızlık hem de ayıp olur. Ancak Trabzonlu oyuncuların favori olanın yetmediğini, Şota’nın da mutlaka alternatifler geliştirmesi gerektiğini vakit geçmeden anlaması lazım.
‘’Hacıosmanoğlu aday olur‘’
Çünkü hâlâ bazı işlerinin yarım kaldığını düşünüyor...
Çünkü sokaktaki insanların ve kendi ifadesiyle ‘Trabzonspor sevdalılarının’ kendisinden yana tavır takındığını düşünüyor...
Çünkü mevcut muhalefetin (Eleştirilecek icraatları da olduğu için tamamının bu sebepten olduğunu söylemek haksızlık olur) tekerine çomak soktuğu için oluştuğunu düşünüyor...
Çünkü seçim yönetiminden sonra yeni kuracağı faal ve yük hafifletecek yönetimle daha başarılı olabileceğini düşünüyor...
Çünkü ciddi hatalar yapmış olmasına rağmen artık doğru insanlarla tanıştığını, ustalık döneminin geldiğini düşünüyor...
Süleyman Hurma neden başarılı?
Tartışılmayacak isimler dışında sezonun en iyi transferleri Trabzon’dan geldi. Cavanda, Mbia, Douglas, Okay, Marko Marin... Bu isimleri Trabzonspor’a, Trabzon’a getirmenin İstanbul’dan çok daha dezavantajlı olduğunu da işin içindeki herkes az-çok bilir. Transferlerin tamamının altında karar anlamında imzası olan sportif direktör Süleyman Hurma, başkanına en huzurlu transfer dönemini yaşattı. Ayrıca bundan sonra kulübü kim yönetirse yönetsin, “Ne yapalım yıldızlar Trabzon’a gelmiyor” bahanesine sığınamayacak! Başkanın tercihi olduğu için dezavantajlı başlayan Hurma, kredisini kısa sürede Trabzon’da yükseltti.
Nasıl mı?
- 20 yılı aşkın zamandır bu işlerin içinde olmasına, defalarca fırsat da gelmesine rağmen takım elbiseden vazgeçip ‘eşofmana’ göz dikmediği, sportif direktörlüğü teknik direktörlüğe geçiş ayağı değil iş olarak gördüğü için.
- İyi deneyimlerini unutup daha çok hatalarından mesajlar çıkarttığı için.
- Her bünyede, hedefte takımda çalıştığı, bu hedef-yöntem stratejisini birbirine karıştırmadığı için.
- ‘Şu yaşa geldim artık...’ diyerek çok insanla çalışmak yerine hâlâ oyuncu odalarındaki klima sistemine kadar işi kendi gördüğü için...
Seda Sayan ve hakemler
Ligimizin diğer sorunları çözülür mü bilmem ama bu hakemlerle ilgili meselenin ve ‘adalet’ arayışının futbolumuzun sonsuzluğuna kadar varolacağı kesin.
Merkezi bozuk, hakemi eksik, kurulu çok sıkıntılı Merkez Hakem Kurulu’nun yeni başkanla bir günde değişeceğini Polyanna bile düşünmez. Bu MHK kadar adamına göre muamelenin olduğu, muhalefetiyle-iktidar çekişmesinin siyasi partileri bile aratmadığı bir ortam az vardır. Tabi aynı anda 18 kulübün ‘adalet’ diye çağrı yaptığı bir lig de! Asıl çözüm malesef ‘asıl niyetten’ geçiyor.
Bir başka deyişle mekanizmanın içinde en zayıf nokta görülen, kredisi toplum nezninde ‘en güvenilir kadın olan’ Seda Sayan kadar bile olmayan hakemlerin düzelmesini belki isteyen de yoktur! Dokunmanın bu kadar kolay olduğu bir sistem varken kimse kendi sistemine toz kondurmaz ki.
Hekimoğlu izlenimleri
Aralık seçimleri şu an için sportif tablonun da etkisiyle birinci gündem olmaktan çıktı ama herkes çalışıyor. Celil Hekimoğlu öne çıkanlardan. Seçilir-seçilmez bilemem ama tavrı onu biraz farklı kılıyor diğer adı geçenlere oranla.
- Camianın ‘çatı’ adaylarına oranla çok daha genç, dinamik ve bu işe tam mesai ayıracak durumda.
- Açıklamalarıyla kırmıyor, dökmüyor. Eleştiriyor ama üslubunun sözlerinin önüne geçmemesine dikkat ediyor.
- Diyaloğa açık, Hacıosmanoğlu dahil herkesle her konuyu konuşabileceğini düşünüyor.
- ‘Çatı’ olma derdinde değil, kendi binasını yapmak isteyen mütahit durumunda.
‘’Şota bu kez geç kaldı‘’
Oyunun genel durumundan memnun olduğu kesindi Şota’nın. Tıpkı taraftarı gibi. Baskı vardı, pozisyon vardı, rakip ataklar başlamadan bitiyordu. Ama bir eksik de vardı, sihirli dokunuş. Akhisar ve Kayserispor maçlarında oyunu, sahadaki öğrencilerinin psikolojisini çok iyi okuyan Trabzonspor’un hocası bu kez aynı performansı gösteremedi. N’Doye’nin oyunda kalma iştahına güvendi ama yanıldı. Oyunu belki de çok uzun bir zaman sonra ilk kez bu kadar rakip ceza sahasına yığan Trabzonspor’un ihtiyacı olan isim N’Doye değil Cardozo’ydu. Olmadı. Birkaç dakika daha derken Cardozo’nun vakti geçti.
Mesajı almak lazım
Savunmada çok sakarca yakalandığınız birkaç anı bir kenara koyarsak, rakip sahada bu kadar varken, orta sahada hep üstünken ve direklerden dönen toplar söz konusuyken Trabzonspor’un böyle bir maçı kaybetmesi gerçekten de puan kaybı açısından sıkıntı verici olsa da oyun temposu ve süreklilik açısından Bordo-Mavililer’in kazançları da var. En önemlisi yine taraftarın tavrı. Bu belki de sezonun en büyük transferi, gelişmesi. Sezona iyi başlangıcını Avni Aker’i doldurarak ödüllendiren Trabzonsporlular, kaçan 3 puana üzülmeyi erteledi ve sahadaki futbolu ödüllendirdi. Akhisar beraberliğinden sonra 2. kez bu refleksi veren Trabzonspor taraftarının mesajını sahadaki oyuncular da doğru şekilde algılayabilirse bundan sonra işleri daha rahat olur.
‘’Marko Marin ve Ribery!‘’
Marko Marin’in özel bir oyuncu olduğunu biliyorduk. Çok gezdi, belki kafası belki de gittiği kulüplerin sistemi uymadı, olmadı. Ancak şimdi Marko’nun yetenekleri Trabzon’un oynamak istediği sistemle birebir örtüşüyor. Yani Akhisar maçında 16 dakikada yaptıkları ve gelen beraberlik, sonra yarım saatlik Kayseri performansı ve gelen 3 puan tesadüf değil.
Bu noktada çok önemli bir kazanım elde eden Trabzonspor’un şimdi asıl bitirici hamleyi yapması lazım. O da kiralık olarak ve 4 milyon Euro satın alma opsiyonu bulunan Marko Marin’i sezon sonunu beklemeden bitirmek. Yoksa Marko oynadıkça çok katkı sağlar ama her oynadığı oyun da onu Karadeniz’den uzaklaştırır. Çünkü izleyeni, bekleyeni çok bir yıldızdır. Galatasaray, Ribery’yi aldığında ne aldığını bilmiyordu, ‘sürpriz yumurta misali’ büyük piyango çıkmıştı. Ama bunu anladığında Ribery çoktan pasaportuna çıkış damgasını vurdurmuştu. Şimdi Trabzonspor’un bu şekilde bir hayal kırıklığı yaşamaması için işi erken bitirmesi şart.
‘’Şota'nın sihiri takımın siniri!‘’
Trabzonspor’da Şota, Alper’i sola, Constant’ı da Mbia’nın yanına alarak aslında 18’de bile olmayan Okay’dan vazgeçmeyeceğini gösterdi. Yani özetle, “Olsa Okay ile başlardım, yoksa ona en yakın ismi oynatırım... Mbia’yı yalnız bırakmam” dedi.
Constant Okay’lık, Alper Constant’lık, önde oynayanlar da fazla varlık gösteremeyince beklenen hamle ile müdahale etti Şota. Constant ve Marko Marin yerine geçti! Yani Marko oyuna girdi.
Şota; zeki, oyuna ve sisteme müdahaleyi seven bir hoca. Daha dakikalar 60’tayken Marin’in ardından Cardozo ile bu kez Kayserispor’daki meslektaşı Tolunay Kafkas’ı şaşırttı. Çünkü tüm riskleri daha yarım saat varken ve takımı oyunu öyle gerçek manada rakip sahaya yığmamışken aldı.
Üzerine bir de Özer hamlesi yaptı ki, 3 puanı almak için 1 puanı riske etmekten kaçınmayacağını gösterdi. Burada bir parantez açalım... Trabzonspor’da çıkanlar ile girenler arasındaki makasın ucunun neredeyse ilk kez bu kadar dar olması da Şota’nın en büyük şansı. Kontrollü baskı dakika dakika tehlike dozunu artırdı. Her şeyi denedi Trabzonspor, Kayseri karşısında. Göbekten, kanattan, duran toptan... En sonunda Özer kesti, Marko arkaya gönderdi, büyük golcü Cardozo yine olması gereken yerdeydi. 3 değişiklik ve 3 puan. Üstelik Kayserispor’u neredeyse duran top dışında ceza sahasına bile sokmadan.
Şota’nın yaptığı, sihir kadar değerli bir hamleydi ama asıl önemli olan takımın 1 puanı kabullenmeyen siniriydi. Kızdı oyuncular, “İstemiyoruz 1 puan” diye bas bas bağırdılar. Ve oldu, tıpkı Beşiktaş’taki gibi.
‘’Abilik böyle olur‘’
Trabzonspor, efsane olduğu dönemlerde Anadolu ve özellikle de Karadeniz’in abisi kabul edilirdi. Sonrasında biraz değerlerinden uzaklaştı, yabancılaştı, İstanbul vari yaşamaya başladı. Artık tam bir Anadolulu olması imkansız. Çünkü bir yandan İstanbul’un dev ekonomilerine karşı aynı hedeflerle mücadele edip hem de ‘amatör’ kalamıyorsunuz kapatilist futbol aleminde.
Ama küçük dokunuşlar o abilik hissini tekrar hatırlatıyor. Tıpkı dünkü güzellikler gibi. Hopa’da halk yanında ekranda aşık olduklarını gördü, dokundu. Kimin aklına geldiyse süper iş. Trabzonspor abi sıfatını geri istiyor ya da önemsiyorsa fırsat buldukça bu abilikleri yapması lazım. Geri dönüşleri müthiş işler bunlar.
‘’Son yılların en iyisi‘’
Trabzonspor’da mevcut yönetim geldiği ilk sezondan itibaren transferde çıtayı çok yükseğe koydu. Her sezon taraftarına ‘Trabzonspor’a, Trabzon’a gelmez’ denilen oyuncuları sunarak bu alandaki psikolojik sorunları da ortadan kaldırdı. Yani artık Cardozo’nun, Bosingwa’nın, Marko Marin’in, Mbia’nın geldiği takıma ve kente oyuncu getirememek gibi bir mazeret söz konusu değil. Mevcut kadro belki de Gökdeniz’li Fatih Tekke’li dönemin şartlarını bir kenara bırakırsak son yılların en iyisi. En azından kağıt üzerine yazdığınızda Trabzonsporlular’ın iştahını kabartacak, gelecek için umutlandıracak bir kadro var. Şimdi her zaman olduğu gibi önemli olan o kadrodan iyi bir ‘takım’ ortaya çıkartmak. Şota elindeki kadro fırsatını fantastik işlere girmeden iyi kullanırsa futbolculuk döneminden sonra antrenörlük hayatında da bir efsane olabilir.
Devre arasında stoper
Bordo-Mavililer’de geri beşliye mantıklı bir şekilde ciddi yatırım yapıldı. Onur gibi çok değerli bir kalecinin varlığına rağmen alternatifsizliği ortadan kaldırmak için Esteban alındı. Bu kafaları rahatlatan bir işti. Savunmaya kağıt üzerinde 2 ama aslında 3 takviye söz konusu. Cavanda, Bosingwa gibi bekletilerin üzerine çıkan bir starın yokluğunu bu kadar kısa sürede unutturarak büyük iş yaptı. Douglas da stopere ilaç niteliğinde. Fizik yapısı itibariyle yanında daha çabuk bir oyuncuyla oynayacaktır, yani ya Medjani ya da Aykut ile. Constant da takım içinden bir transfer. Daha önce de Milan’da bu bölgede oynamıştı, yabancısı değil. Savunma hattının en büyük sıkıntısı alternatifler ile asların arasındaki makasın açıklığı. Bu konuda devre arasında mutlaka transfer gelecektir.
Hepsinde gol özelliği var
Ekstra durumlar ve skorlar oluşmadığı sürece tek forvetle oynayamasını beklediğimiz Şota’nın en büyük kozu orta saha. Buradaki 5 formaya neredeyse 2 katından fazla talip ve hazır oyuncu var. Mbia, Mehmet Ekici, Yusuf ve Erkan’ın forması garanti. Son forma için Okay, Özer, Bourceanu, Sefa ve Marko Marin gibi birbirinden önemli ve her türlü stratejiye uygun alternatifler var. Şota’nın buradaki tercihleri belirleyici olacak. Orta alandaki Mbia dışındaki -ki onun da kafa sürprizleri var- tüm oyuncuların skor üretme özelliği var. Bu da sadece N’Doye ve Cardozo’yu değil, takımın tamamını rahatlatacak, rakiplerin ise çözüm yollarını zorlaştıracak bir durum.
Cardozo'ya doping etkisi
Trabzonspor’da N’Doye’nin transferi farklı oyun yapılarına da dönüş için bir koz olmakla beraber, Cardozo’ya da doping etkisi yarattı. Fırtına artık Paraguaylı’nun formsuz dönemlerinde onun özelliklerine göre mecburi oyundan kurtuldu. Ayrıca yıldız futbolcunun yedekliği sorun etmeyen yapısı ve iç sahada zaman zaman oynanacak çift forvetli oyun Trabzonspor’un bu sezonki avantajlarından. Ancak şu bir gerçek ki, yakın gelecek için Bordo-Mavililer’in yeni bir golcü planı da yapması şart.