Arama

Popüler aramalar

‘’Test edildi onaylandı‘’

Çünkü Trabzonspor’a averaj lazım olsa Süper Lig tarihine geçecek derecede bir skor rahatlıkla oluşabilir, kimse de şaşırmazdı. Fakat istediği sonucu ve elektriği (!) çabuk alan Fırtına, fren yaptı, kontrollü ilerledi. Tabi ki Ordu ne kadar kötü olursa olsun tatil öncesindeki bu moral dopingi Trabzonspor’un neşesine gölge düşürmez, düşürmemeli, Bordo-Mavililer biraz kafa dinlemeli.

Ordu maçından çıkacak en önemli sonuçsa bana göre Burak’ın hala alternatifsiz oluşunun bir kez daha ispatlanmasıdır. Artık Burak’sız kaybedilen puanları tesadüf diye açıklamak zor. O yokken sahneye çıkıp onun işini yapabilecek tek yiğit de Halil, bu da test edildi, onaylandı! Korkmayın; o da olmasa diyerek başlayacak ve böyle bir günde keyif kaçıracak bilgiler yok sırada!

Sadece şunu söylemeye çalışıyorum; Burak ve Halil yokken Adrian’ın harika pasları asist, Trabzonsporlar’ın gecesi böyle nefis olmuyor! Yol yakın, önümüz transfer dönemi. Eski hatalar unutulmayacak kadar yakında, hatta hala takımda! Ekonomisi rahat, piyasada kredi, kasada para... Tek yapılması gereken hafiften negatife kayan tabloyu her birim kendi deneyimi ve ustalığı ile düzeltmeli.

Bahsetmesek ayıp olur, Halil ve Burak’ın skor gölgesinde kaldı ama Adrian bir başkaydı. Böyle oynarsa fark yaratır, hayran kitlesi olur. Başkan Şener aldıklarında onun için, “Hagi gibi” demişti. Dün, gibisi fazlaydı, sadece saçları sarıydı!

23 Aralık 2011, Cuma 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Burak'sızlığaçözüm şart‘’

Mersinliler’in alışık olduğu, ‘gündüz güneş-akşam muson yağmuru’ tarifesine artık bizler de aşina olmaya başladık.

Olmamak mümkün değil. Çünkü o yağmurun söz sahibi olduğu anlarda futbolcuların hiçbir hükmü olmuyor, doğa resmen oyuna hakim oluyor. Pasları engelliyor, görüşü bozuyor, futbolu kitliyor, garip işler oluyor.
İlk garipliği Giray yaptı, Mersin’de Trabzonspor’un ilk golünü attı! Ama kendi kalesine... Giray geceye o golüyle damga vuracaktı ki, Moritz izin vermedi. Trabzon kalesinde net fırsatları harcayan Mersinli, öyle bir ters vuruş yaptı ki, bunu rakip ceza sahasında becerse haftanın golünü atmış olurdu! Olmadı.

Doğal şartlar bir yana, maçın belirleyicisi olabilecek en önemli isim Burak Yılmaz da biraz yorgun, biraz sakat, biraz da kafa olarak maça hazır olmayınca işler iyice sarpa sardı. Trabzonspor’un rakiplerden ziyade, Burak işini çözmesi lazım. O oynayınca rakipler zaten çözülüyor ama Burak olmayınca her şey kilit! Sonuçta Burak da insan, düşüşleri olacak. Ancak o durunca Trabzonspor’un hücumda çaresiz kalması bu takıma yakışmıyor. Aksini iddia etmek de mümkün değil bu tespitin. Burak’ın gol atmadığı maçta Trabzonspor mutlaka puan kaybediyor. Eğer gerçek bu değilse, koskoca Trabzonspor’un işi ‘şansa’ bağlaması gerekiyor.

Bir de Şampiyonlar Ligi mazereti türedi Trabzonspor’da. Her önemli maç öncesinde sıkıntı yaşınıyor olması bu takımın büyük hedefleriyle örtüşmüyor. Motive olmak için bir önceki ya da sonraki maça ihtiyaç duymak bu devirde biraz lüks!

Neticede deplasmanda kaybetmemek değerli gibi görünse de Trabzonspor’un Mersin’de 1 puan kazanan değil, 2 puan kaybeden taraf olduğu kesin.

19 Kasım 2011, Cumartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Provokasyon saçmalaması!‘’

Trabzonspor resmi sitesi dün bir bildiri yayınladı... Gazetecilere iş öğreterek, işi kendi cephesinden ele alarak...

Sanki Volkan Şen için Bursa’ya verilen sözden Şenol Güneş’in gerçekten de sonradan haberi olmamış, gazeteler bunu uydurmuş gibi...

Sanki o haberlerde ‘verilen sözü çiğneseydiniz kardeşim’ deniliyormuş gibi...

Sanki Volkan’ın durumuyla ilgili bilgilendirme zorunluluğu aslında kulübün değilmiş gibi.

Bir de ‘provokasyon’ demişler, tüy dikmişler işlerinin duayenleri!

Volkan Şen için verilen söz madem herkesin malumuydu neden imza attığı gün Şampiyonlar Ligi’nde statü gereği oynamayacağı açıklanırken Bursa’da olmayacağı da duyurulmadı!

Şimdi ‘zekiler’ diyecektir ki, “Volkan oynasa Bursa maçı kazanılacak mıydı?”

Belki kaybedilecekti bile. Buradaki aksaklığı medyaya yüklemek, bir de Başkan Şener ile Güneş’in arasını açmaya çalışmakla insanları suçlamak en yumuşak tabirle ayıptır!

Bu kulübün yönetenleri, o açıklamanın sahip ya da fikir babaları, Trabzonspor’un sadece kendilerinin malı olmadığını, bu kurumun halka açık bir şirket olduğunu, kar-zarar ettiğini, yine en iyi tabirle her ferdinin böyle gelişmelerden haberi olması gerektiğini bazen unutuyorlar!

Kaldı ki; Şenol Güneş ile Sadri Şener’in arası bu ‘doğru’ haberlerle açılacaksa hiçbir zaman iyi olmamış demektir.

26 Ekim 2011, Çarşamba 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Doğum sancısı‘’

Kadronun kağıt üzerinde hiçbir eksiği olmadığı, Şenol Güneş avantajının ne kadar önemli olduğu aşikar...

Tek problem o iyi kadronun takım olamaması. Bir galibiyet bunu sağlamaz ama özgüven ve coşkuyu artırır

Evet paniği gerek yok. Ancaaak... İtalya ‘bidonu’ İnter’i yenmenin getirdiği kredinin de bittiğini unutmamakta fayda var!

Trabzonspor’un mevcut kadrosunu kısa bir süre önce alt alta koymuş, toplamda 31 futbolculuk geniş bir yelpazeye tanık olmuştuk... Evet, Onur, Barış Özbek, Tayfun ile Vittek gibi önemli sakatlar, ligin yanında koşulan ve çok şey anlamına gelen Şampiyonlar Ligi kulvarında da cezalı ve statü mağdurları var. Ancak yine de kağıda yazıldığında birçok sisteme bölünebilecek, alternatiflerin de yakın geçmişin aslarını aratmadığı bir yapılanma, Şenol Güneş gibi ustanın önünde forma bekliyor. O zaman Trabzonspor’un eksiği ne demek mümkün. O sorunun da yanıtı, ‘takım olmakta’ gizli. Çünkü Trabzonspor şu an için iyi bir kadroya sahip. Fakat her iyi kadronun takım olması zaman alır, çok da doğaldır. Bordo-Mavililer’in en büyük handikapı ise son dönemlerin en iyisi olarak kabul edilebilecek geçtiğimiz sezon. Çünkü hem skorsal hem de takım bütünlüğü yönlerden en üstlere çıkmıştı Fırtına. Şimdi olmayacak pozisyonlar verilmesi de, hücumda zaman zaman yaşanan karmaşa da, oyuna sonradan girenlerin katkı anlamında dibe vurması da, bu ‘takım bütünlüğünün’ halen sağlanamamış olmasından. Evet, panik için erken ve takım içinden konuştuğum önemli futbolcular da ‘bir galibiyet yeter’ noktasında. O bir galibiyet, tabii ki Trabzonspor’u bir anda takım yapmayacak, ama özgüveni artıracak, coşkuyu katlayacak. Ancaak... Artık o futbolcular İtalya ‘bidonu’, ‘yenmeyeni dövüyorlar’ sınıfındaki İnter galibiyetinin kredisinin bittiğini de bilmeli.

Taraftarların görevi

Bu noktada 12. adama sahadaki 11 kadar görev düşüyor... Avni Aker’deki Karabük maçı takım kadar tribünün de sınavıdır. Şimdiki mevcut olumsuzlukların Şenol hoca tarafından zaten tespit edildiğini ve üzerinde çalışıldığını biliyor, sadece yakın gelecek adına enseyi karartmamak gerektiğini söylüyoruz. Ayrıca muhtemel yarış ortaklarının da benzer kayıpları, Trabzonspor için bir başka tesellidir.

23 Eylül 2011, Cuma 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Her şeyi taraftardan beklememek lazım!‘’

Paranın merkezi İstanbul olsa da Trabzonspor’un şube kodu Trabzon’dur, plakası 61’dir. Durum böyleyken, bu kadar Trabzon eksenli yönetici varken bu kadar iç bünye sorununa (altyapısından, futbolcu krizlerine kadar) hayret etmemek mümkün değil. Ne yapar Trabzon’daki o kadar yönetici, üst düzey çalışan. Trabzonspor kentin en büyük ‘KİT’i olmuşken bu kadar az proje üretilmesi neyin nesidir diye hep sormuşumdur.

İşte son bir örnek... Bilet iade mevzusu. Ergun abi de dün yazdı, keyfini kaçıran görüntüyü anlattı. Ona dokunduğu kadar yönetenlere dokunmadığından da eminim o Athletic Bilbao bilet iade kuyruğunun. Parası da önemli -350 bin TL’den bahsediliyor- ama o tablo bir proje üretememe eseridir. Kimsenin taraftara kızmaya hakkı yoktur.

O taraftar üzerine düşeni yapmış, gurbeti cennete çevirmek için gidip bilet almıştır. Maçın iptalinden sonraki süreci yönetmek taraftarın işi değildir. O süreci yönetmek, yönetmek için koltuğa oturanların işidir. Proje üretme sorumluluğu olanlarındır. Sadece birkaç ‘goy goy’ ve ‘gazla’, ‘taraftarımız jest yaptı’ narasıyla olmaz. Çıkıp bir proje sunmak lazım. Örneğin bu sezon futbolculara verilmeyen 61 numara tekrar sahaya indirilebilir ve “Bu oyuncunun alacaklarını ödeyen biletlerini iade etmeyen taraftardır” denilebilir. Ya da unutulmaz isimlerden birkaçının figürleri şehre yaptırılır, imza olarak 12 numara konulabilir. Ya da tesiste bir basın merkezi inşa edilir, 12 numaranın eseri denilebilir. Ya da diyerek o kadar çok örnek verilebilir ki... Uzatmaya da, taraftara kızmaya da gerek yok.

Hep söyledim, Başkan Sadri Şener yalnız adam kaldığı sürece ihale de ona kalır. Trabzonspor Yönetimi’nde görev yapan herkesin kendi şirketini, şirketi yoksa evinin bütçesini yönetiyor gibi davranması lazım. Ben olsam Başkan, iade tablosuyla ayıp, kasaya girmeyen 350 bin TL dolayısıyla kayıp sınıfına rahatlıkla konulabilecek durum için hesap sorarım.

09 Eylül 2011, Cuma 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Kağıtta tamam sahada görelim‘’

Kimse Selçuk’u aramamalı. O olsa bu pası atardı demek yerine yenilerin neyi nasıl yaptığına bakmalı. Aksi halde yeni bir Tekke buhranı yaşanır.

Özellikle lig için eskiyi aratmayacak bir kadro var. Tek soru ne kadarda takım olacağı. Süreç hızlı geçilirse Trabzon, İstanbullular’ı yalnız bırakmaz

Trabzonspor’un dağılan oyuncularının, sadece kadro anlamında değil, takım bütünlüğü ve takım ilişkileri adına da darbe oluşturduğu kesin. Çünkü bir kadronun 3 sezon birlikte oynaması pek kolay değil. Üstelik bu takım zor şehir Trabzon’un markası Trabzonspor ise gerçekten güçlü bağlar vardı demek ki. Ersun Yanal’ın kurduğu, Şenol Güneş’in koruduğu o malum kadronun Trabzonspor’a iyi hizmet ettiği ve misyonunu doldurduğu da aşikardı. Yani kayıplar zaten kaçınılmaz hale gelmişti ama önemli olan gidenlerin yerine geleceklerin boşlukları ne derecede dolduracağıydı.

Uzun vadeli planın eseri

Son 1 yıl içinde büyük sirkülasyonun yaşandığı Trabzonspor’da ortaya çıkan tablo, 3-4 sene önceki kadro gibi uzun vadede hizmet için şekillendi. Şenol Güneş’in istedikleri de var, yönetimin aldıkları da. Ancak Güneş’in, ‘Trabzonspor menfaatleri’ prensibi büyük avantaj. Engin, Jaja ve Yattara örneklerinde de olduğu gibi işi kendine hakaret boyutuna vardıran oyuncularını bile ‘belki adam olur’ mantığı ile bünyede son ana kadar tutmanın yollarını arayan Şenol hocanın kimseye ön yargılı bakmayacağı kesin.

Yenilere destek vakti

Birebir isim bazında karşılaştırma yapmayı çok doğru bulmadığım için, mevcut bu kadronun nasıl oluşacağını, ne kadar sürede takım olacağını, Avrupa-lig rotasyonunun nasıl sonuçlar doğuracağını beklemek daha uygun yol gibi duruyor. Yani Selçuk ile birebir Adrian, Colman ya da Sapara’yı eşleştirmek yerine Adrian, Colman ve Sapara ile nasıl bir orta saha düzeni olur, Umut’u Henrique ile eşleştirmek yerine, Brezilyalı’nın stilinden nasıl verim alınır diye bakmak lazım. Aksi halde o pası Selçuk atardı-atamazdılarla uğraşmak, gitmiş ve futbolcu olarak dönüşü olmayan Fatih Tekke sayıklamalarının forvetlere verdiği zararın benzerine zemin hazırlamaktır. Fatih’in dönüşü olsaydı, Selçuk kalsaydı varsayımları detaylandırılabilir ve iyisi-kötüsü konuşulur ama sürekli dikiz aynasına bakıp ileri yol almak zordur.

Yabancı alternatif biraz lüks

Bu mantıktan ilerlersek Trabzonspor’un artık çok alternatifli bir kadrosu var. Birçok takımın kriz yaşadığı kaleci sorunu Onur varken uzun yıllar garanti altına alınmıştı, Tolga da ne kadar iyi bir eldiven olduğunu yine bize hatırlatarak bu mevkiye ‘sorunsuz’ ibaresini yazdırdı. Savunmadaki hareketlilik de artık yerini istikrara bırakacaktır. Zira sol beke alınan Cech’in, stoperde Giray-Glowacki’nin ve sağda da Serkan’ın yeri garanti. Solun alternatifinin Piotr, sağın da Celustka olması ise yabancı hakkının kullanılması adına bir handikap.

Her sisteme uygun

Orta alana gelince... Bu bölge özellikle yeni alınanlarla her türlü oyun sistemine ve stiline uygun görünümde. Colman ve Zokora’ya her şekilde ihtiyaç duyulacağını düşünürsek, Sapara, Volkan Şen, Adrian, Alanzinho ve Halil arasındaki rekabet keyifli sonuçlar doğurur. Bu futbolcular arasında savunmaya destekten ziyade, (Bunu Colman-Zokora yapacak) hücumu iyi tamamlayanlar öncelik kazanır. Bu oyunculara ek olarak iyileşecek Barış Özbek, Barış Ataş, Aykut, Sezer, Eren ve Sercan’ın da kadroda bulunacağını hatırlatmak lazım.

Avrupa’da Vittek, ligde Burak

Forvette handikapları da var, avantajları da. Burak’ın bir anlık sinirinin faturası ağır oldu, Devler Ligi’nin ilk yarısında yok. Yani Vittek, Henrique ve Pawel’in yükü artacak. Avrupa’da tek forvetli, arkası kalabalık bir sistem oynatmasını beklediğimiz Güneş’in golcüsünün Vittek olması muhtemel. Çünkü hem deneyimli hem de silahı çok. Ayrıca Henrique’nin arkadaki pozisyonlarda görev alması da mümkün. Ligde ise Burak formasını geri alır, ancak sağlam bir Vittek her zaman rekabetin nefesini rakiplerinin ensesinde hissetirir.

06 Eylül 2011, Salı 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Rasim Ozan'ı hak ettik...‘’

Geçen gece televizyonda gördüm onu... Yine bas bas bağırıyordu, ne dediğinden çok sesiydi öne çıkan. Önce ya Orta Doğu’daki kanı durduruyor, ya tüm ‘derin’ siyaseti çözüyor ya da ülkemizi refaha kavuşturacak altın teoriler geliştiriyor sandım! Değilmiş. Yabancı damat (!) bizden bahsediyormuş... Futboldan... Yanında da çarkımızın dişlileri vardı, kimisi figüran olmuş kimisi ondan çok bağırabilirse sesini duyurmaya çalışıyordu.
Sonra aklıma küçüklük yıllarım geldi bir an. Çok yaramazlık yapınca başta annem olmak üzere büyüklerim hep uyarırdı: Kudurma çok, başına bir iş gelir, diye.

Gelirdi de. Genelde bisikletten düşerdim.

Meğer daha bitmemiş! Meslekte de başımıza bir gelecek varmış!

Mesleğin gerçek sahipleri olarak birbirimize sarılmayı, doğru dürüst bir dernek çatısı altında buluşmayı beceremedik...

Aramıza katılan diğer tüm meslek sahiplerine hiçbir sektörde olmayacak misafirperverliği ve mütevazılığı göstermemize rağmen bu işte bile sınıfta kaldık; ince ayrımları hiç yapamadık! Asıl emek sahipleri; gazetelerin, dergilerin, televizyonların, radyoların emekçileri çalışıp iş üretirken, o işlerden iş türetenleri baştacı yaptık.

Spor ya da en kötü haliyle futbol yazarlığını bile beceremeyip takım yazarlığına başladık.

Daha neler neler... Biz biraz fazla yaramazlık yaptık ve galiba Rasim Ozan’ı sonuna kadar hak ettik. Allah beterinden saklasın!

Şener'in zor anları

Sadri Şener ile başkanlığı dönemiyle beraber başlayan ikili ilişkilerimiz söz konusu. Hatalarıyla sevilebilecek türden, sıcak, samimi bir kişi olarak tanıyoruz kendisini. Bizim ilişkilerimizin tarihi çok eskiye dayanmasa da onun futbol ailesiyle tanışıklığı hayli eski. Mevcut ‘deneyimli’ başkanların önemli bölümüyle sosyal hayattan da hukuku var. Bursa Başkanı Yazıcı’yı kar tatillerinden, Cavcav’ı ilk dönemlerinden tanıyor. Görüntü itibariyle kendisiyle tamamen zıt kutuplar izlenimi veren Aziz Yıldırım’la da çok eski tanışıyor. Ne zaman konusu açılsa Yıldırım’a sahip çıkıyor, toz kondurmuyordu. Sevdiği, saydığı, ilişkisine değer verdiği belliydi. Ancak hiç şüphe yok ki şimdi bu dostluk en önemli sınavını veriyor. Yıldırım önceki gün Habertürk’ten Serdar Ali Çelikler’e mektup yazmış, Şener’i hedef almış. Zor bir an Şener için. Ya çıkıp tutuklu olan dostuna o da sallayacak ya da susup camiasının eleştirilerine karşı koymaya çalışacak. Herkes Mehmet Ali Aydınlar’ın yerinde olmak istemiyor, ben de Şener’in yerinde olmak istemezdim doğrusu.

24 Ağustos 2011, Çarşamba 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Ve Trabzon takım oldu‘’

Ama o anda kalmadı ve çok önemli bir işe imza attı Karadeniz ekibi; her açıdan daha kolay olan Benfica deplasmanına oranla. Aslına bakılırsa San Mames’teki maçın anlattıkları ve Trabzonspor adına değeri deplasmanda alınan golsüz bir beraberlikten de fazlaydı. Çünkü Trabzonspor, kağıt üzerindeki en önemli yıldızı olmadan maça başlayıp rakibi de bu motivasyonla yüklenmesine rağmen olağanüstü bir bütünlük içinde mücadele etti. Takım olmak, birbiri için savaşmak, alınan iyi bir sonuçta birbirine daha anlamlı şekilde sarılabilmek adına bundan iyi bir fırsat olamazdı. Bunu da en iyi şekilde değerlendirdi Bordo-Mavililer. Bu kazanımlara bir de özellikle 2005’ten bu yana Avrupa’da hüsran üzerine hüsran yaşayan kulübün kazandığı özgüveni eklersek bahsettiğimiz 0-0’lık beraberlikten fazlasıyla neyi kastettiğimiz daha iyi anlaşılacaktır. Artık takım kimliği adına dev bir adım atan Trabzonspor’un rövanşta direnci de fazla olacak, Adrian ve Burak’ın yokluğunun yaratacağı boşluk azalacak. Gecenin en üzgün adamı olduğunu adım gibi bildiğim Burak’ın o kırmızısı belki de Trabzonspor’un gelecek adına açacağı beyaz sayfada etkin rol oynayacak.

19 Ağustos 2011, Cuma 12:00
YAZININ DEVAMI