Arama

Popüler aramalar

‘’Bir özür‘’

Kasıtlıydı, pozisyon gereğiydi bir yana, ‘kıpkırmızı’ bir gerçek var ortada; Adrian 2 maç yok. Hangi iki maçta yok; belki de en çok ihtiyaç duyulacak Athletic Bilbao maçlarında. Trabzonspor’un Avrupa’daki sezon boyu kaderinin şekilleneceği karşılaşmalarda. Ya yerinde bizden biri olsaydı, Adrian değil de ‘Ahmet-Mehmet’...
Neler yapardık kimbilir. Nasıl hırpalardık. Bu iki maçta yoksan ‘yok ol’ mu derdik, parasını maçlara bölüp dakikayla mı çarpardık kimbilir. Ayıp ederdik yani. Ama Adrian olunca dokunmuyoruz. Biz kendimizi değil, ‘başkalarını’ seviyoruz, hep onlara pozitif ayrımcılık yapıyoruz. Adrian’ı asalım-keselim-sövelim demiyorum.
Sadece bu tip istenmeyen gelişmeleri de işin içinde görüp, o kabullenişi kendi değerlerimiz için de gösterebilelim diyorum. Gösteremediklerimizden de kendi adıma özür diliyorum.

Bir tebrik

Arda Turan, Atletico Madrid’e gitti, hayırlı uğurlu olsun. Oynar mı, döner mi, Nuri’ye, Mesut’a, Messi’ye ne derece rakip olur ben o kadarını bilemem. Başka şeyleri aklıma getirdi bana gidişi, daha doğrusu giderken söyledikleri... Çünkü, önümüzdeki maçlara bakmadı! Çünkü, ‘play’ düğmesine basılmış
cihaza dudak uyduruyormuş gibi konuşmadı. Arda Turan, giderken zihin açtı. Öyle bir veda konuşması yaptı ki... İçinde duygu da vardı, düşünce de, heyecan da, eleştiri de, espri de... Hep alışık olmadığımız
bir futbolcu konuşmasıydı. Dinlerken bitmesin istenen, aman kaçırmayalım denilecek türden. Diğerleri gibi dinlemeden de ne dediğini bildiklerimize benzemedi hiç. Futbolcu arkadaşlara kızmamak elde değil bizi tek düze, ruhsuz, duygusuz, zeka içermeyen, dinleyenin bir adım önüne geçmeyen konuşmaları için. Üçbeş zihin açacak cümle kurmak için o kadar yetersiz olamazsınız. Öyleyse niye, artık tahmini hiç kolay
olmayan, ‘ezber bozacak’ cümleler kurmazsınız? Yeni sezon başlıyor... Lütfen önünüze ve önünüzdeki maçlara bakmayın, konuşun!

Bir soru


Bir avukat çıktı, “Para verdim, bilet diye aldığım şey davetiye çıktı” dedi, olayı dava boyutuna bile taşıdı. Trabzonspor’un rahatsızlığı malumdu, hatta kat kat fazla kirayla Olimpiyat’tan Arena’ya sırf bu yüzden taşındığı bile konuşuldu, kimse yalanlamadı. Hatta Trabzon’un yöneticileri bile, “Takipçisiyiz” dedi. Olayın muhataplarından Biletix firması da, “Araştırıyoruz” dedi. Günler geçti, nasıl bir araştırmaysa bir adım
bile gitmedi, gidildiyse bile haber verilmedi. Firmanın tüm bilet organizasyonu bir kenara, konunun
iki muhatabı yine birlikte çalışacak. Hatta 25 Ağustos’taki Trabzonspor-Athletic Bilbao maçı için
aynı firma bilet basıp satacak. Ya kusura bakmayın, belki abartıyor olabilirim ama bu durum
benden başka hiç kimseyi rahatsız etmiyor mu!

14 Ağustos 2011, Pazar 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Teşekkürler...‘’

Yoğun strese, transfer söylentilerine, babaları yaşındaki büyüklerinin kriz önleme değil, yaratma çabalarına rağmen sahada hiç çirkinleşmeyen, bazıları kendi kapasitesinin üzerinde oynayan Bordo-Mavili futbolculara tebrikler...

Şimdi yeni sınav başlıyor Trabzonspor camiası için. Teknik adamından yönetimine, muhalifinden taraftarına kadar... Hatta bu sınav en az ligdeki yarış kadar zorlu, bu sene kaçan şampiyonluğun gelecek yıllarda yaşanması adına da çok değerli. Sadece saha içinde değil her anlamda çok derslerle dolu olduğunu düşündüğüm bu sezonun analizi, mutlaka en objektif şekilde, hatalar, suçlar kabullenilerek, doğrularda günlük kaygı güdülmeden ısrar edilerek yapılmalı. Ancak o zaman Trabzonspor’un kalıcı başarılar kazanması mümkün olabilir, bir cazibe merkezi haline gelebilir. Üstelik bunların tamamı yapılabilir, Trabzonspor camiasının üstesinden gelebileceği işlerdir.

23 Mayıs 2011, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Mağluptur bu yolda galip!‘’

Hala her şeyin belli olması için 1 hafta kaldı... Ama belli ki Trabzonsporlular hesap-kitap yapmaya başlamış...
Maç bitiyor, tribünlerde matem havası, futbolcuların başı önünde rota direkt soyunma odası. O zaman yol göstermekte, en azından fikir vermekte fayda var hesap-kitap içindekilere. Ayrıca şampiyon olsa bile genel itibariyle çok şey değişmese gerek ana felsefede. Çünkü 1. ya da 2. olsa da kapatılmayacak kulüp, devam edecek serüvenine.
İki yol var Trabzonsporlular’ın önünde... Biri bireysel, diğeri kurumsal.
Ya oturup, Colman Avni Aker’deki Fener maçında o penaltıyı atsaydı, Umut Bulut 30 tane değil de 15 tane gol kaçırmış olsaydı, gol makinemiz Teo’nun ‘beyni yanıp’ kaçmasaydı, Jaja ve Yattara biraz daha katkı yapsaydı, diyecekler...
Ya da daha geniş açıdan bakacaklar tabloya.
Yani, kurum olarak kulüp ve onun liderleri, muhalifleri, tribünleri, kısacası Trabzonspor ailesi, sadece 1 İstanbullu ile giriştiği psikolojik mücadelenin nerelerinde hata yaptı, hangi krizler olumlu sonuç alınarak atlatıldı, hangileri iz bıraktı, onların tahlilleri yapılacak, gelecek buna göre şekil alacak.
İki tarafından da tutulabilecek, kimsenin ‘haksız’ sayılamayacağı bir süreçtir geride kalan.
Aktifler, “Başarılıyız” diyebilir, muhalifler, “Biz yönetsek tur atıyorduk” tezini savunabilir. İkisi de haklılığını kanıtlayacak veriler sunabilir. Şehir, “Daha ne yapalım” diyebilir. Ve yine herkes kendi haklılığını savunup Trabzonspor üzerine ‘politikalar’ üretebilir. Hatta bütün suç biz ‘İstanbul basınına’ bile kalabilir! Fakat o politikalar artık eskimiştir, takıma kardan çok belli ki zarar getirir. Sınav vakitleridir, bu sezonun analizi iyi yapılmalıdır. Ya da mağluptur bu yolda galip söylemi tekrarlanır.

16 Mayıs 2011, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Kara haber tez duyuldu!‘’

Kendi göbeğini kesme avantajı bile yetmiyor işte lidere. Buca’daki kriz, Karabük’teki sancılar... Trabzonspor’un durumu ise daha da zor. Hem atacak, hem de rakibinin rakiplerinin atması, en azından yememesi için bekleyecek. Tesadüf mü bilinmez ama Trabzonspor’un durgunluğu dün Karabük’ten gelen haberle başladı. Her ne kadar yasak edilse bile ‘skor sorulması’ kim dinleyebilirdi ki bu öğütleri. Dinleyemedi, her Trabzonlu oyun durduğunda ‘maç kaç kaç?’ dedi. Ve skorun 1-0 Fenerbahçe lehine olduğu ortaya çıkınca da önce oyuncuların yüzleri, sonra da Fırtına’nın deviri düştü. Tabi beterin de beteri var, evinde bile yabancı kalan Bucaspor, toptan küme düşmüştü!
Tam da bu dağınık anlarda Buca’nın, ‘bari ben düşmeyeyim’ diyerek çıtasını yükselten oyuncusu Abdülkadir’in golü, Fenerbahçe gibi Trabzon’a da soğuk duş etkisi yarattı. Belki 1-2 dakika geçseydi o golün üzerinden Karabük’te mini bir şampiyonluk provası olabilirdi ama ‘gizli forvet’ Umut Bulut öyle bir anda sahne aldı ki, Ankaragücü günlerinden kalma performansıyla ‘daha bitmedi’ dedi.
Sonuna kadar Fener’in ensesinde olacağını gösteren Trabzonspor, daha da önemlisi bu çevirdiği maçlar (geriden gelerek 5’i deplasman 6 maç) ve yaşattığı 3 değil 6 puanlık sevinçlerle taraftarının olası bir lig ikinciliği üzüntüsünü de hafifletiyor.

09 Mayıs 2011, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Tebrikler başkan‘’

Koltuğa güç vermek yerine koltuktan güç alanlara ne söyleseniz boş. Olsun, Şener’in bunu yapması da her ne sebepten olursa olsun hoş. Belli oldu ki bu kulüpte -haksızlık etmeyelim, en azından mevcutlar içinde- konuşabilecek 2 kurmay var; Şener ve Şenol Güneş. Özellikle de Şener. Özel sohbetinden, yazılabileceklere kadar sıradışı, esprili. Son dönemde ‘gerginlere’ alıştığımız için bazen fazla bile esprili. Ama olsun. Konuşamayanlar konuşacağına o konuşsun, bilmeyenler, espri yapayım derken gerenler, laf çakayım derken hadsizleşenler olacağına bir tek başkan konuşsun.

Hisar Büfe ve ruh hali!

Futbol asla sadece bir futbol değilse bile ölüm-kalım meselesi hiç değildir. Nereden mi çıktı şimdi bu? Anlatayım. Bizim gazetenin Mecidiyeköy servis durağıdır Hisar Büfe. Çalışanlarının neredeyse tamamı Karadenizlidir, hatta Trabzonlu, hatta ve hatta Trabzonsporlu.

Geçen gün ayaküstü sohbet, korktuğumla karşı karşıya getirdi beni. Dükkandan biri, “Abi lütfen söyle sakin olsunlar” dedi, arkadaşını işaret ederek. İşaret ettiği Trabzonspor için ölecek biriydi! “Ya sorma Serhat bey” dedi, “Sinir hastası oldum, doktora gittim, ilaç verdi...”

O doktora gitmiş, ilaç almış iyi yapmış. Ama onun özelinde genelin ruh hali de biraz bozulmuş durumda. Gelen mailler, telefonlar bunu gösteriyor. Bazen gerilmekte, kazanmak için her yolu mübah sayanlara tepkide haklılar ama ‘asmak-kesmek’, ‘öleceğiz bu iş yüzünden’ boyutuna gelmek hiç doğru değil.
Çünkü o top o kadar da her şey değil. Sakin kalmakta, kontrollü tepkide fayda var.
Tersinin yararını görmüş kimse yok ama zararını çeken Trabzonlu çok.

07 Mayıs 2011, Cumartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Bir golden fazlası‘’

Hoş, iyi derken öyle aman aman bir futbol da yoktu ama lider sıfatıyla İstanbul’a gelen Bordo-Mavililer o kadar dağınık ve dalgındı ki, Galatasaray bile derli-toplu göründü. Pozisyon vermek konusunda ligimizin en formda takımı karşısında dahi Trabzonspor’un son bölümlere kadar bu kadar üretkenlikten uzak olması izah gerektirir durumda. Hadi Avni Aker’de seyirci baskısı var da dün bomboş statta neyin baskısı, stresi vardı. Bu pek dayanağı olmayan mazeretten sıyrılması gereken çok oyuncu var sanki. Çünkü Trabzonspor’da ne zaman inisiyatif almaktan kaçınan futbolcu sayısı artıyor, sıkıntılı maçlar yaşanıyor. Bu konunun üzerinde özellikle durulması gerekiyor.

Yaptığı kurtarışlarla gecenin adamı olmaya aday Tolga ile birlikte Trabzonspor’un en iyisi diyebileceğimiz Burak’ın örnek mücadelelerinin tüm takıma yayılması Bordo-Mavililer’in bundan sonraki haftalarda en az puan farkı kadar avantajı olur. Yazmadan olmaz, bu Yattara’dan maç kurtarmasını beklemek, ona güvenmek, üzerine strateji geliştirmek en büyük yanılgıdır. Oyuna girdikten sonra ilk 5 topu bencil ve sorumsuzca kaybeden, arkadaşları yerden kalkmazken zahmet edip orta sahayı bile geçmeyen bu Gineli’nin Trabzonspor defteri kapanmalıdır. Yoksa varlığı hep bir dert olacak, kangrene dönüşecek.

Nihayetinde Burak’ın attığı gol ve kazandırdığı maç bir golün çok ötesindeydi. Hem ruhuyla, hem matematiğiyle.

11 Nisan 2011, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Her yer Trabzon da Trabzon hariç mi?‘’

Bildiğim, çok gittiğim, iyi ki de gördüm dediğim bir şehirdir Trabzon... Özellikle yazları etkinlik imkanı çok daha boldur, yaylası, denizi, balık keyfi, yakın yer ziyaretleri, hasat işleri... Ama o 2-3 dışında kentin en büyük etkinliği Trabzonspor’dur. Hatta kulüp artık gerek para potansiyeli, gerek KİT haline gelişi, gerekse Trabzonlu ünlülerin uğrak yeri olması sebebiyle şehrin bile önüne geçmiştir.

Buraya kadar her şey normal ama bunları bilen biri olarak bana anormal gelen tablo Avni Aker’in hali. Yanlış anlamayın mimarisi değil, ruh hali!

Çok merak ediyorum; sağlık sıkıntısı olmayan, düğün-cenaze ile uğraşmayan ve çok daha özel bir sebebi olmayan bir Trabzonlu, Trabzonspor’un maç günü ne yapar?

Eğer bilmediğimiz bir etkinlik, sanat faliyeti, yani zirveye oynayan takımın önünde bir gelişmesi varsa kentin niye duyurulmuyor tüm ülkeye!

Bilet fiyatı desen makul, kombine zaten 2-3 forma fiyatı.

Sonuç; son maç 5 bin boş koltuk. O boş 5 bin koltukta Avni Aker dışında kalan her Trabzonlu’nun payı var, şampiyonlukta olmayacağı gibi!

Sessizlik iyidir...

Trabzonspor popüler, hele bir de lider olmaya görsün. Başlıyor açıklamalar, daha önce uzatılan mikrofonlar kapış kapış. En büyük kriz anlarında Başkan Sadri Şener ve Teknik Direktör Şenol Güneş’i yalnız bırakan ‘iyi gün dostları’ bari bu anlarda da sussun, sessizliğini korusun. Yoksa komik oluyor, bu işin asıl emekçilerine ayıp oluyor.

06 Nisan 2011, Çarşamba 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Niyetini kusan adam: Sergen!‘’

Salağa yatmış bekliyorum, pozisyon gelirse diye. Takım kazandı korneri, savunma çıkardı, gelişine bir kapattım, gol! Ya 2-1 ya da 3-1 oldu hatırlamıyorum... (İnsanın aklına hep araba markası ya da para gelince skor gelmez tabi). Kendimi yerlere attım hemen, çıkartın beni diyerek de işaret ediyorum. Ben arabanın peşindeyim abi!

Sergen Yalçın bu sözlerin sahibi. Hani geçen gün Onur sakatlandığında ‘yalandır’ diyen. Herkesi kendi gibi zanneden. İki dakika beklemeden niyetini kusan, iyiyi değil, kötüyü düşünen. Sergen sahalarda iyiydi, hoştu. Futbol bitince az iş-çok para diyerek konuşmayı seçti. Devlet eliyle, sizin-benim paramla akıl veriyor, dalgasını geçiyor. Bazen sınırı da aşıp, ayıp ediyor. Umarım o geceki ayıbından sonra Onur’u ilk arayanlardan olmuştur.

Umut ve Hayrettin!

Umut’un bana, bize, en azından benim gibilere, yani özetle kendisini eleştirenlere kızdığını biliyorum. Ancak yanlış yapıyor, bize kızarak günahımızı alıyor. Umut kötü futbolcu, daha da ötesinde kötü niyetli diyen yok. O nedenle Umut bize değil, takıma ‘gerçek bir forvet’ almayanlara, tek umudun kendisine bağlanmasını sonucunda ortaya çıkan kendi verimsizliğine yol açanlara kızmalı. Ha bir de Umut lütfen çıkıp ‘kim ne derse desin ben en iyilerden biri olduğunu biliyorum’ demesin, biraz da böyle düşünüversin. Yoksa yıllar önce bunları söyleyip şimdilerde sadece komiklikleri klip olan Hayrettin’e benzeyecek.

Körfez’den bakınca Yattara

Kocaeli seyahatim çok renkli geçti, keyifli geçti, detaylar bende kalsın. Önce belirteyim ki, Kocaelispor keşke bu hale düşmeseydi de biz Kocaelispor-Trabzonspor maçına gitmiş olsaydık, olmadı. Neyse, geçelim saha içine. Çok acayip bir maçtı, Bordo-Mavi’nin izdihamı vardı. Hatta basın tribünü ile taraftarları sadece adam boyunda bir tel ayırdığı için sağduyularımızın sesine sıkça kulak verdik. Evet, ‘size her yer Trabzon’ ama o gecede bir tuhaflık, daha doğrusu ‘fazlalık’ vardı. O fazlalıklar da önemli bir sıkışıklığa yol açtı. Hemen yanımdaki abi, “Dedim ben size evde izleyelim hiç bir şey görmüyoruz” diyerek maçı adeta bizim önümüzdeki ekrandan izledi! Maç boyu güldü, güldürdü. O neşeli abiyi bile çileden çıkaran tek kişi vardı; Yattara. Umut’a da kızdı, Colman’a da, ama sitemkardı onlara. 61’e ise kızgın. O yılların kandırmacasının sonucuydu belki o ve diğerlerinin tepkisi. Kısaca Yattara’nın maskesi düştü, yönetimin alması gereken kararın ipuçları görüldü!

Resmi sitenin amacı ne?

Malum söylem şu yandaş basın işi. Trabzonspor da bulaştı. Yanlışlığını tabi ki zaman gösterecektir ama en azından şimdi sakil. Tıpkı o; herkes ‘penaltı’ diyor komikliğindeki gibi.
O zaman birgün herkes ‘penaltı değil’ derse ne olacak diye sormuştum. Şimdi de başka bir mesele var; Trabzonspor’u her öven yazı resmi sitede yer alıyor. Peki öven, göklere çıkaranlar yarın başka bir şey yazarsa? Ne gerek var bu kavram karmaşasına. Trabzonspor’un kendisini övenlere mi ihtiyacı var? Forumlarda hepsi var. Peki neyin peşinde bu resmi site?

Şimdi sıra Onur’da...

Bir çeşme gözüyle bakarsak ‘hayrat sahibi’ Nuri Albayrak, çeşme de Onur Kıvrak. Futbol tarafından bakarsak da Onur yenisi, Tolga aslında en deneyimlisi. O Tolga, genç Onur’un en büyük yardımcısı olmuştu, biliyorum ki sakatlığı da en çok o üzüldü. Ama şimdi sıra Onur’da. Son haftalara, belki de yaşadıklarından fazlasına Tolga abisini o hazırlamalı.

16 Mart 2011, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI