‘’Roller değişince‘’
İsmail Kartal, Zimbru maçında King’in sol forvet performansından memnun kalmış olacak ki, Maribor’a karşı bazı isimler değişse de planını büyük oranda korudu. Zira Fenerbahçe’de trend belirleyen oyuncu açık ara Tadic. Sırp yıldızı Dzeko’nun ya da Batshuayi’nin arkasında kullanmak Fenerbahçe’nin hücumdaki üretkenliğini negatif etkiliyor. Maribor’a karşı Dzeko’nun arkasında kalan Tadic, rolü gereği duvara karşı hücum etmek zorunda kalınca Fenerbahçe üretmekte çok zorlandı. Fenerbahçe için maçın senaryosu ikinci yarının başlamasıyla birlikte değişti. Szymanski girip Tadic sola geçince Fenerbahçe için hücum setleri anlam kazanmaya başladı. Baskılı oyun beraberinde pozisyonları getirirken Becao’nun kornerden attığı duran top golü Fenerbahçe’ye nefes aldırdı.
Kalın kalemle çizilir
Fenerbahçe stoperleri fizik olarak güçlü, fakat pas oyunun başlangıç noktası olmayı başaramadıkları için ilk yarı maçın momentumu ortada ilerledi. Golden bağımsız, Becao ile Djiku’nun birlikte çok kilometre yapması gerekecek. İsmail Kartal takımlarında orta sahaların ‘kısa 8 koşu ve ortaları’ meşhurdur. Bu yüzden Crespo, Zajc, Mert Hakan, İsmail’in rollerinin altı kalın kalemle çizilir. Buna dün gece Szymanski de katılınca İrfan Can’ın arka direk golü geldi. Kartal’ın ikinci yarının üzerinde biraz fazla durmasını beklerim. Tadic’in sol kenarda Szymanski’nin santrfor arkasında kaldığı bir düzen, Fenerbahçe için doğru oyunun kapılarını açıyor
‘’Büyük rahatlık‘’
Zalgiris, kendi liginde 20 haftanın üzerinde resmi maç oynadığından fizik olarak Galatasaray’ı çok zorlamıştı. Özellikle geri koşularda Galatasaray savunmasının müşkül duruma düştüğü pozisyonlar gözlerden kaçmamıştı. Ljubljana, Zalgiris’ten daha iyi bir kadroya sahip olsa da Galatasaray rakibini topla aşırı yıpratarak fiziksel açıdan hiçbir sorun yaşamadı. Okan Buruk, Barış Alper’i sağ kenarda ön alan baskısının anahtarı olarak kullanmayı tercih ederek aslında ne kadar doğru bir karar verdiğini ilk golde gördü. Barış, sezonu bitirdiği seviyeden devam ediyor gibiydi doğrusu. İkili mücadelelerde ayakta kalışı, ön alan baskısında beklentinin üzerinde top kazanımı ve elbette Kerem’e yaptığı asist muazzamdı.
Defolar problem yaratabilir
Aslında Galatasaray’ın attığı ikinci golün başlangıç senaryosu, ilkinden çok farklı değildi. Topla oynama becerisi olan Ljubljana’nın çıkışlarına doğru noktada doğru baskılar getiren Okan Buruk ve öğrencileri için Slovenya deplasmanındaki rahatlık dikkat çekiciydi. Elbette dikkat çeken tek şey olumlu aksiyonlar değildi. Galatasaray’ın kazandığı bir gecede Torreira’nın merkezdeki eksikliği, Nelsson’un kaybettiği basit topların sayısı, stoperlerin geri dönüşlerdeki ağırlığı da Okan Buruk’un gözünden kaçmamıştır. Nelsson’un kaybettiği topların ya da geri koşularda yakalanamayan forvetlerin faturası ödenmiyor gibi görünebilir ama rakipler zorlaştığında, Şampiyonlar Ligi’nde grup aşamasına kalındığında bu defolar can yakar.
‘’Mert Hakan etkisi‘’
Kadıköy’deki 5-0’lık galibiyetin öz güveniyle İsmail Kartal kadrosundaki futbolcuların çoğunu test etme fırsatı da buldu denebilir. Tadic, Kadıköy’deki sol kenar rolünden Batshuayi’nin arkasına gelirken, İsmail Yüksek ile Crespo’nun merkezdeki birliktelikleri dikkat çekiciydi. İsmail bazen top kayıpları yapsa da Fenerbahçe’nin topu geri kazanmasına olumlu katkı yapacağının sinyallerini verdi, devamında yaptıklarıyla gecenin kahramanlarından biri olmayı başardı. Jesus döneminde bulduğu her şansı fazlasıyla kullanan İsmail Yüksek o kadar faydalı oynadı ki; attığı golü fazlasıyla hak etmişti. Crespo sakatlanıp çıktıktan sonra yerine giren Mert Hakan maçın senaryosunu değiştiren isimdi. Mert Hakan, Fenerbahçe kariyerindeki en iyi sezonunu yaşayabilir. Zira İsmail Kartal ile frekanslarının tuttuğunu söylemek yanlış olmaz. Oyuna girdikten sonra ceza sahasına yaptığı koşular ve taşıdığı toplarla doğrudan istatistik katkısı vermeye aşırı odaklıydı.
Göz doldurdu
Önce Tadic peşinden Batshuayi’ye hazırladığı pozisyonların gol olması performansının karşılığı niteliğindeydi. Zimbru karşısında King’in sol forvetteki performansı göz doldurdu. İrfan Can’ın sağ kenardan içeri devrilerek taşıdığı toplar bir çok tehlikeli pozisyonun hazırlayıcısı oldu. Batshuayi, özellikle ilk yarıda Fenerbahçe’nin dar alan hücumlarında bocalasa da ekmeğini taştan çıkarma becerisini gösterdi, 2 dakikada attığı 2 golle maçın fişini çekti.
‘’Santrforun kadar konuşursun!‘’
Avrupa’nın kuzeyinden gelen takımlarla bu mevsimde karşılaşmak özellikle fiziksel açıdan büyük dezavantajlar doğurabiliyor. İklim koşulları gereği Litvanya Ligi yaz döneminde oynanıyor. Kalite ve yetenek açısından zayıf görünse de Zalgiris lig ritmini yakalamış olduğundan Galatasaray’a fiziksel açıdan büyük problem çıkardı. Özellikle Galatasaray’ı arka alanda yakalamak istediklerinde kenar forvetlerinin patlayıcı kuvvet koşuları Torreira’nın yokluğunda başta Berkan olmak üzere Nelsson ve Abdülkerim’i çok zorladı. Nitekim ilk gol de bu yöntemle geldi. Galatasaray maçı ilk dakikadan itibaren domine etti etmesine ama topu içeri atma yüzdesi geçen sezon Icardi sayesinde sorun teşkil etmiyordu. Ne yazık ki, dün ilk yarıda Zaniolo, Barış, Kerem ve Yunus’un dörtlü forvet duruşları pozisyon getirse de gol getirmedi. Galatasaray, Icardi gibi bir golcünün dokunuşlarını maç boyunca çok aradı.
Benzer sorunlar...
Geçen sezona başlangıçta yaşadığı sorunun benzerini dün gece Zalgiris’e karşı da fazlasıyla yaşadı Okan Buruk. Geçen yıl, Rashica devreye girene kadar Yunus ile Kerem’in iki kanadı paylaştığı dönem Buruk’un uykularının en çok kaçtığı dönemdi. Zalgiris’e karşı da Mertens ve 11 dakika sonrasında Halil Dervişoğlu oyuna girene kadar Kerem ile Yunus’un birlikteliği beklenen hücum akıcılığını yaratmaya yetmedi. Mertens dün gece oyuna girdikten sonra Galatasaray’ın sahadaki duruşu, hücumdaki rol paylaşımları kısacası oyun karakteri değişti. Daha özgüvenli ve ne oynadığı bilen bir oyuncu grubuna dönüştüler. Ama Galatasaray için dün geceki beraberliğin en doğru tanımı; santrforun kadar konuşursun. Icardisiz Galatasaray da santrforu kadar konuştu.
‘’Doğru zaman doğru zemin‘’
İsmail Kartal, Fenerbahçe’de geçirdiği iki dönemde de ligi ikinci bitirmesine rağmen kulüp tarihinin en yüksek puan ortalamasına (2.2) sahip yerli teknik direktörü oldu. Mustafa Denizli ve Aykut Kocaman’ın şampiyonlukları olmasına rağmen İsmail Kartal’ın hiç şampiyonluğa ulaşmadan en yüksek puan ortalamasına sahip olması dikkat çekici. 2021-22’deki müthiş bitirişin ardından Jesus gibi büyük bir ismin dışında teknik direktör gelse, yönetim bunu camiaya izah etmekte zorlanabilirdi. İsmail hoca Jesus sonrası sıranın tekrar kendine geleceğini bildiği için bu sezon takım çalıştırmadı. Kartal’ın Fenerbahçe’de yarım kalmış ve tamamlanmayı bekleyen bir hikayesi var. Elbette kendisini bekleyen bazı tatlı sorunlar da yok değil.
Maksimum verim aldı
Batshuayi ve Dzeko’nun kullanım şeklinden Zajc, Crespo, Mert Hakan, Rossi, Altay’a kadar İsmail hoca döneminde yükselmiş ama Jesus’la irtifa kaybetmiş isimlerin sahada verecekleri tepkilerin tamamı Kartal’a yazacaktır. İsmail Kartal, camianın bildiği, sevdiği, büyük oranda içine sindirdiği bir karakter. Fenerbahçe’yle teknik direktör olarak şampiyonluk yaşamasa da geldiği gün mevcut kadrodan maksimum verim alması, birçok futbolcuyu yükseltmesi ve umutların bittiği bir sezonu ikinci tamamlaması İsmail hocayı yeniden takımın başına getirdi. İki taraf doğru zamanda doğru zeminde buluştu.
‘’Kuntz'a huzur yok!‘’
Stefan Kuntz, 2016-21 arasında Alman U21 takımının başında 3 kez büyük turnuvalarda final oynadı, 2’sinde kupayı kazandı. Kariyerinde kulüp antrenörlüğü pek yok o yüzden yarışmacı kimliği hep sorgulanıyor. Şenol Güneş’in yerine göreve geldiğinde Dünya Kupası’nda Play Off şansımızı zora sokmuştuk. Kuntz 4/3 yaparak Portekiz ile Play Off oynama şansımızı doğurdu. Ne var ki, o maçtaki Berkan’ın sol bek oynatılması ve üçlü savunma tercihi, Burak’ın kaçırdığı penaltıyla maçın 3-1’e gitmesi kadar büyük şanssızlıktı Türkiye için. O maçtan sonra Kuntz, Uluslar Ligi’nde üst üste 4 galibiyet elde ettiğinde de eleştirilerin hedefiydi, eylül ayında Lüksemburg ve Faroe Adaları’na karşı puan kayıplarında da. Kuntz artık öyle bir noktadaki hemen her maçta kendini yeniden ispatlamak zorunda.
Uzun vadeli planlar...
Milli takımlar teknikDirektörlük koltuğu uzun vadeli plan üzerinden değerlendirilmeli. Elemelerde Hırvatistan ile birlikte grubun favorisiyiz. Ama EURO 2024’te ne yaparız, ne oynarız, makul hedef ne? Sorularının cevabını TFF yönetiminin değerlendirmesi gerek. 2-0 kazanılan bir maçın ardından TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin Kuntz’la ilgili “Bayramdan sonra karar vereceğiz” açıklaması doğal olarak biraz kafa karıştırdı. Görünen o ki, Temmuz ayında bir değişim olma ihtimali masada var. Büyükekşi tek aday olarak giriyor ve geçen yıldan farklı olarak bu kez 4 yıllığına koltuğa oturacak.Daha icracı olacağını tahmin etmek güç değil.
Işık saçmıyor
Stefan Kuntz, grupta çıktığı 4 maçın 3’ünü kazandı. Tabelada başarılı görünse de Kuntz’un oynattığı futbolun ışık saçtığını söylemek zor. EURO2024 finallerine gittiğimizde hedefimiz ne olur şimdiden kestirmek güç. Ama görevde kalırsa Eylül ayındaki Ermenistan maçı da Ekim’deki Hırvatistan ve Letonya maçları da Kuntz için test maçları olmaya devam eder. Yani Kuntz’un stresi hiç bitmeyecek, aradığı huzuru belki de hiç bulamayacak. TFF, net olmalı. Şayet Büyükekşi veHamit Altıntop Kuntz’tan memnun değilse ve geleceğe dair endişe hissediyorsa çabuk hareket etmeli ve planını hemen hayata geçirmeli. Aksi halde önümüzdeki yaz Almanya’da finaller var ve biz orada olmakla yetinemeyiz. TFF, şayet bir değişime gidecekse, yeni hocanın kontratına başarı kriteri koymalı. Önümüzde EURO2024 var ve bizim hedefimiz finallerde olmak değil Almanya’da başarılı olmak. Açık açık bu madde olmalı, gelen de bunu bilerek gelmeli.
‘’Sandalye-çivi meselesi‘’
Haziran aylarında şayet büyük turnuva oynanmıyorsa bir çok futbolcunun metabolizması tatil moduna erken geçebiliyor. Letonya deplasmanında Kuntz’un tercih ettiği 11’e bakarsak herkes pozisyonunun en formda oyuncusu gibiydi. Milli Takımımız’ın orta sahası form, kalite ve yetenek olarak kâğıt üzerinde büyüleyici görünüyordu. Hakan 6 gün önce İstanbul’da City’nin karşı Şampiyonlar Ligi Finali oynadı, Orkun Hollanda Ligi Şampiyonu olduktan sonra Benfica’nın yolunu tuttu. Arda Güler ise gelecek 15 yılda dünyanın en iyilerinden biri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Ne var ki, kâğıt üzerindeki bu büyüleyici üçlünün sahadaki performansı aynı etkiyi yaratmadı. İlk yarıda bölge geçişlerinde sorun yaşadık, önde Umut Nayir ile kaybedilen toplar orta sahamız şeffafmış gibi kalemize aktı. Nitekim ikinci yarının başında yediğimiz golün müsebbibi de kaybettiği topla Orkun Kökçü oldu. Sevindirici olan, hatasını affettiren asisti erken yaptı da Cengiz’in golüyle maçı kazandık.
Sevindirici olan kazanmak
Barış Alper Yılmaz oyuna girdikten sonra maçın momentumunu ele almayı başardık. Barış, güçlü fiziği ve Galatasaray’da alışık olduğu iç koridor driplingleriyle Milli Takımımız’ı hayatta tutan isimdi. 10 kişi kalmış rakipten beraberlik golünü yemişken Barış Alper’in nefis ortası ve İrfan Van’ın golü Kuntz’un sandalyesine bir çivi olarak çakıldı. Riga’da zemin kötüydü, Milli Takımımız’ın pas kalitesi sıfıra yakın seyretti. Futbol kalitesi vasatın altında olsa da öylesine basit savunma hataları oldu ki, tabelada yazan 5 gol gecenin bonusu oldu. Sevindirici olansa kazanan tarafta durmamızda.
‘’Sezon finali!‘’
Türkiye Kupası finalinde insanlar Arda Güler’i izlemekten gözlerini alamadı dersem abartmış olmam sanırım. Öylesine saf bir yetenek ki, uzunca bir süre daha böylesi bir futbol sanatçısının eserlerine şahit olma ihtimali bile heyecan verici. Maçın henüz ilk dakikası içinde ön alan baskısıyla Ahmed Touba’dan kazandığı topu Batshuayi’nin koşu yoluna o kadar yumuşak bıraktı ki, Belçikalı golcü için topu ağlara göndermek basit bir rutinden ibaretti. Ne var ki, Arda’nın parladığı ilk yarıda Batshuayi’nin ekstra performansı tüm sezonun acısını çıkartır nitelikteydi. Belçikalı forvet çok istekli olmasının meyvesini ikinci golü kucağında bularak topladı.
Arda Güler, Fenerbahçe ekosistemine dahil olduğundan bu yana Ferdi Kadıoğlu’nun sağ bek performansı başka bir boyuta taşındı. Sağ bekte fazladan bir oyun kurucusu var Fenerbahçe’nin. Ferdi ve Arda Başakşehir’e karşı sağ koridoru çok ağır domine ettiler. Emre Belözoğlu, henüz ilk yarım saat dolduğunda sol bekini ve Serdar Gürler’i değiştirmek zorunda kaldı.
Kestirmesi çok güç
Valencia da yüksek ihtimalle son maçını oynadı Fenerbahçe formasıyla. Oyundan çıktığı dakikaya kadar kendi vasatını bile yakalayamadı. İlk yarıda net pozisyon yaratacak pas opsiyonlarını kullanmaması şaşırtıcıydı.
Lig şampiyonluğunu kaçıran Jesus, Türkiye Kupası’nı kazanarak Fenerbahçe camiasına bir teselli verdi. Yeni sezon planlamasını kim yapacaksa sol bekin Luan Peres değil ofansif bir sol bek olması değişmez bir kural olmalı.