‘’Bursa iflas etti‘’
Belki bıraktığı Bursaspor’dan birçok oyuncu değişse de Batalla, Pinto ve İbrahim gibi Bursaspor’un etkili silahları sahadaydı. Ev sahibi ekipte Dede, Hürriyet sakatlıklar nedeniyle, Tello yabancı sınırlaması, Servet ve Necati de hocanın tercihi olarak ilk 11’de yoktu. Daum ise maç öncesi verdiği demeçte bir puana geldiğini çok net söyledi. Nitekim ilk yarıdaki Bursapor aynı dediği gibiydi ve kontrollü savunmayla Eskişehirspor’u uyuttu.
Biraz da zorunluluktan Aytaç, N’Diaye ve Özgür’den oluşan genç orta sahasıyla mücadele etti Eskişehirspor. İlk yarı adına söyleyebilceğim savunma futbolunun ön plana çıkmasıydı. İkinci yarısı da birbirini çözemeyen ve teknik adamların da bir çözüm üretemediği bir 45 dakikaydı. Sağlam’ın genç Erkut hamlesi de böyle bir karşılaşmada etkili olması beklenemezdi. Daum’un da anlaşılmaz şekilde orta alanın ayakta kalan ismi Musa Çağıran’ı çıkarmasını garipsedim. Oysa Ferhat’ı oyuna sokarken Tuncay veya Sestak dışarı alınabilirdi. Daum Batalla’dan; Ertuğrul Sağlam da Erkan’dan şapkadan tavşan çıkarmasını bekledi. Sağlam’ın beklentisini Erkan gerçekleştirdi. Eskişehirspor öne geçmenin de rahatlığıyla özellikle Erkan’ı coşturdu. Nitekim Eskişehirspor’un 2. golü öncesi nefis çalımı ve asistine Bienvenu kafa ile aynı güzellikte rakip ağlara yolladı. Dün gecenin özeti; bir puana oynarsan işim zorlaşır. Bursaspor’un bu stratejisi ilk yarı tuttu ama ikinci yarı iflas etti.
‘’Ava giderken avlandık!‘’
Aslında bu tür maçlarda şok goller yiyebilirsiniz ama yediğiniz gol dakikaları ayağa kalkmak için yeterliydi. Ancak dün gece Bursaspor yenik duruma düştükten sonra devamlı uzun toplarla şişirme bir futbol oynadı. Rakibin taktik savunma kurgusu buydu. Çünkü iki uzun stopere sahip Vojvodina orta alanı iyi kapattı ve Bursaspor’u kanatlara zorladı. Burada Bursaspor’un yapması gereken yan ortaları gelişi güzel değil, çizgiye inip yapmasıydı. İkinci yarı bir kere Batalla ile girdi ve Arjantinli pasını Sestak’a verdi, ancak Slovak forvet yüzde yüz golü kaçırdı. Bellushci ile iyi bir ikili olan Batalla’nın partnerinin yokluğunda oldukça etkisiz kalması, bu sonuçta önemli etkenlerden biriydi. Şamil ve Murat Yıldırım bu kalibrede oyuncular değil. Pinto’nun sakatlanıp çıkması işin tuzu biberi oldu. Sözün özü; ilk maça bakıp, “Çok rahat eleriz” dediğimiz bir takıma, hem de evimizde 3 gollü bir yenilgiyle tura veda ettik, yani bedeli ağır bir sonuçla geceyi bitirdik...
‘’Yanal bunu hak etmedi‘’
Arkasında bir büyük takım lobisi yoktu, sıradan bir isimdi ama Denizlispor'da başlayan başarı öyküsüyle futbolumuza damgasını vurdu. Trabzonspor ve milli takım deneyimleriyle de yükselişini sürdürdü ve aranılan istenen bir aktör oldu her zaman.
Beğenirsiniz beğenmezsiniz ama her gittiği takıma bir Ersun Yanal ekolü monte etti ve izlediğimiz zaman "Bu Yanal'ın ekibi" dedik. Göze hoş gelen, iyi hücum yapan, gözü kara takımlar oluşturdu. Zaman zaman sezon bütünülüğü açısından inişli çıkışlı takımlar oldu Ersun Yanal'ın ekipleri. Hatta en çok eleştiriyi de bu noktadan aldı. Genelde "İyi başlar ama sonunu getiremez" dendi Yanal'ın takımları için. Geriye dönüp baktığımızda bu eleştiriler pek de haksız sayılmaz. Ancak şu bir gerçek ki bazı kesimler alaylı bir gülümsemeyle karşılasa da, futbola bilgisayarı sokan isimdir Türkiye'de Ersun Yanal.
Gelelim Fenerbahçe olayına... Bu satırları yazarken veya bu yazı gazetemizde çıktığında bir ihtimal Fenerbahçe teknik direktörlüğü açıklanmış olabilir. Benim asıl üzüntüm, Fenerbahçe yönetiminin böyle kıymetli bir teknik adama yapığı muamele. Başkan Aziz yıldırım biliyor ki hoca Fenerbahçe'ye gelmek için can atıyor ve kulağı telefonla gelecek bir çağrıda. Çünkü kendine güveniyor ve bu bilgi birikimiyle bu enerjisiyle ve büyük takım çalıştırma özlemiyle ve arkasına alacağı büyük taraftar gücüyle Fenerbahçe'yi büyük hedeflere uçurmanın sabırsızlığı içinde. İşte benim de takıldığım nokta bu ve bunu benim gibi Fenerbahçe yönetimi de çok iyi biliyor. Bence Yanal'a bu muamele yapılmamalı, yapılmamalıydı.
Bir anlamda hocanın zaafından yararlanmaktır bu "Sen nasıl olsa ceptesin, biz biraz daha yabancı isimler üzeride dolaşalım, olmazsa anlaşırız" muamelesidir yaşanan. Bu gerçek, Fenerbahçe için de, Ersun Yanal için de daha işin başında doğru bir duruş değil. Sen daha sezon başında hocana bu muaemeyi yaparsan işin sonu pek güzel bitmez. Örnek mi! Samet Aybaba... Beşiktaş bir sürü adayı dolaştı ve en sonunda "nasıl olsa gelmek için can atıyor" diye bildiği Samet Aybaba ile anlaştı. Ne oldu sezon sonu? Çok önemli başarılı işler yapmasına rağmen çok kolay harcadılar Aybaba'yı.
Sözün özü; Benim bildiğim Ersun Yanal her ne olursa kulübün ismi ne olursa olsun kendini ezdirmez ve ezdirmemeli. Fenerbahçe'nin başına gelecekse ya da gelmişse böyle gelmemeli...
‘’Kredisi tükendi!‘’
Bence güvendiği dağlara karlar yağdı. Özellikle tecrübeli isimlerini takıma katkısı minimum düzeyde oldu. Bir de resmi maçların başlangıcında yarattığı gereksiz Selçuk polemiği yıpranmayı hızlandıran faktörlerdi. Ben her zaman iddia ettim Abdullah Avcı iyi ve donanımlı bir teknik adam ama radikal olamadı ve bu yüzden de bu noktaya gelindi. Asıl işi olan A Milli Takım’dan ziyade uzun vadeli planla uğraşmayı denedi. Oysa burasının Türkiye olduğu gerçeğini unuttu. Çünkü ne yaparsanız yapın üst düzeyde lokomotif bir başarı yakalayamazsanız işiniz zordur. Abdullah Avcı Bence bunu göremedi ya da görmek istemedi.
Bu saatten sonra ciddi bir kredi sorunu yaşayacak bu görevi sürdürmede. Bu krediyi federasyondan alsa bile kamuoyunda çok çok azaldığı kesin. Benim tanıdığım bildiğim Avcı küçük hesaplar yapmaz, tazminatını almak için onlar beni göndersin demez. Çünkü kişilikli ve prestijini para için harcayacak bir adam değildir. En iyisi “Olmadı” deyip inadı bırakıp, bu hedefe daha güçlü bir şekilde dönmenin planlarını yaparak ayrılması daha iyi olur diye düşünüyorum.
‘’Zor dostum zor‘’
Gerçekten Letonya maçındaki futbola razı oldum dün geceyi gördükten sonra. Tamam kolay goller yiyoruz, bu bizim tedavi edemediğimiz hastalığımız. Hücumda durum ne derseniz hiçte iç acıçı değil manzara... Tarihimizde ilk defa oynamış Slovenya ile ve rakibimiz gayet ciddi. Bizim cephede bitireyim de tatile çıkalım havası hakim. Slovenya belki hakemin de müsamahasından yararlanarak sert ama kazanmak için oynadı. Rakibin adeta resmi maç, puan maçı havasındaki mücadelesinden ders çıkarmak gerek.
Benim gördüğüm Abdullah Avcı’ın bel bağladığı gurbetçilerden hayır yok. Bence Avcı yeni ve etkili gurbetçi tercihleri yapmalı. Yani ‘bu oyuncuları oynatacağım’ diye yerli bir çok ismi kadroya çağırmadı teknik patronumuz. Gökhan Töre, Mevlut ne iş yapar, niye ısrarla milli takıma çağrılır anlayabilmiş değilim. Abdullah Avcı’ın artık futbolcu havuzu saplantısından vazgeçmesi gerekli.
Eğer takımın en önemli gol pozisyonlarını stoperimiz Ömer Toprak ile yakalaması gecenin özetidir.
Benim gördüğüm, daha doğrusu göremediğim bizim futbol anlayışımız. Kanatlar kullanılmıyor, orta sahada kısa ve çabuk pas ile hücuma geçiş yok, uzun topla havadan mı oynuyoruz, hayır! Kısaca, Avcı eğer göreve devam etmeyi düşünüyorsa bu kafa ile işi zor hem de çok zor...
‘’Sıfır konsantrasyon‘’
Teknik direktörümüz Abdullah Avcı aslında grup maçlarına başlarken bu anlayışla bir kadro tercih etseydi belki de şu anki puan durumumuza kimse tepki göstermezdi. Hepimiz birçok genç ve yetenekli oyuncu bulunduran bu kadroya daha hoşgörülü olurdu. Bu kadronun içinde Selçuk İnan gibi Arda Turan gibi Mehmet Topuz gibi genç ağabeyler olacak ve onların organizasyonlarıyla güzel işler çıkabilir. Açıkçası Avcı boşu boşuna zaman kaybetti. Letonya önünde zorlanmadık ama rakip kalemize 3 kere geldi, ağlarımızda 3 gol gördük. Bu kronikleşmiş zaafımızı gidermezsek işimiz zor.
Dün gece rakibe değil, elimizdeki kadronun kalibresine baktığımızda gördüm. 2002 ve 2008 kadroları gözümün önüne geldi ve karşılaştırma yaptım. Benim kişisel fikrim bu kadronun o kadrolara göre çok önemli artıları var, eksik olan ne derseniz 2002 ve 2008 kadrolarında ruh vardı, savaşıyorlardı. Asla pes etmediler başarı da ondan geldi. Sözü fazla uzatmayayım bu kadronun sorunu olmaz, yeter ki gerekli ruh enjekte edilsin.
Başarı için saydığım faktörler önemli ancak dünyada zirveye çıkan ekiplerin ortak ozelliği iki yönlü oynamaları. Maalesef biz bu dengeyi hala kuramadık. Endişeliyim çünkü dün gece yediğimiz goller beni bu kötü düşüncelere yöneltti.
‘’Alkışlar Konya'ya‘’
Dün gece maça erken bir golle başladı Konyaspor. Murat Akın’ın serbest vuruşunda kaleci Volkan’dan dönen topu Recep ağlara göndermekte zorlanmadı. Tabii ki, böyle bir final maçında erken golle öne geçmek Konyaspor’u oldukça rahatlattı. Şu bir gerçek ki, ilk yarıda Kahe’nin pozisyonu hariç Manisaspor çok etkisizdi. Konyaspor da çok pozisyon zengini değildi ama daha etkiliydi ve oyunun hakimiydi.
İkinci yarı yine bir Konyaspor golüyle başladı. 2-0 öne geçen Konyaspor karşısında, Manisaspor teknik direktörü Reha Erginer acilen ofansif hamlelerini yaptı. Zaten başka da çaresi yoktu genç hocanın... Murat Gürbüzerol ve Murat Tosun’un oyuna girmesiyle üst üste mutlak pozisyonlar yakaladı Manisa. Özelikle Cem Sultan biraz motive olsa Konyaspor filelerini havalandırabilirdi. Bu arada dakikalar 56’yı gösterirken Manisaspor’un mutlak penaltısını Bülent Yıldırım ‘es’ geçti. Erdinç’in, ceza alanı içinde Murat Gürbüzerol’a yaptığı hareket penaltıydı. Kritik bir karardı. Çünkü o dakikada skorun 2-1’e gelmesi dengeleri değiştirebilirdi. Oyunun son 30 dakikası 2-0 yenik duruma düşen Manisaspor’un baskısı altında geçti.
Konyaspor haklı olarak 2 farklı skoru yakalamanın avantajını korumak için oyunu ağırlaştırıp maçı sonlandırmak ve mutlu sona ulaşmak istedi. Uğur Tütüneker’in öğrencileri bunu da 90 dakikanın sonunda başardılar ve Süper Lig’e çıkan 3. takım oldular.
Konyaspor’un bundan önceki Süper Lig’e cıkışı da Play-Off’tan olmuş ve yine bir Ege takımı Altay’ı finalde yenmişti. Hoşgeldin Süper Lig’e Konyaspor, tebrikler. Uğur Tütüneker ve öğrencilerini de ayrıca kutluyorum. Bu başarı Torku Konya camiasına hayırlı olsun.
‘’Hak eden kazansın‘’
Zaman zaman bu tür karşılaşmalara damga vuran isimler ortaya çıkar. Hiç unutmam; Konyaspor bir önceki Süper Lige çıkışında Olimpiyat Stadı’nda oynadığı final maçında Ramazan Kahya sahneye çıkmıştı. Eski Altaylı olan Ramazan, Altay karşısında Konya’yı Süper Lig’e taşımıştı. Konyaspor Teknik Direktörü Uğur Tütüneker’in ilginç bir özelliği var. Tecrübeli hocanın yakın geçmişte sezon başı aldığı iki ekip Orduspor ve Kasımpaşa’yı sezon bitmeden Metin Diyadin’e teslim etmiş ve iki takım da Diyadin’le Süper Lig’e çıkmıştı. Tütüneker bu hazzı, bu kez kendi tatmak istiyor sonradan göreve geldiği Konyaspor’un başında...
Manisa cephesinden bakarsak; oldukça güçlü isimlere sahipler. Aslında Manisa’nın ilk 2’den bu işi bitirmesi gerekirdi. Ancak öyle kötü bir sezon sonu yaşadılar ki, bir anlamda Erciyes ve Rizespor’a Süper Lig’i ikram ettiler. Ege ekibi açısından bugün yara sarma günü. Reha Erginer genç bir teknik adam; hedefleri var ve kariyer yapmak istiyor takımının başarısıyla. Genel olarak iki ekibin de önemli hücum silahları var. Az gol yiyen özelliklere sahip olmaları ve öncelikle savunmayı daha iyi becerebilmeleri sanki uzatmalara kalma ihtimalini yükseltiyor. Finalde sürpriz beklemiyorum. Çünkü iki takımın da şansını eşit görüyorum. Klasik olacak belki ama inşallah hakeden kazanır. Çünkü futbolda bazen kötü de oynasanız kazanabiliyorsunuz. O nedenle kazanan iyi oynayaraka kazanırsa daha mutlu oluruz bir futbolsever olarak...