‘’Game Over!‘’
İlk yarıya bakıyorsunuz, herkes saklanıyor. Oysa Kasımpaşa dişe diş ısıran bir takım hüviyetinde. Üstelik böyle bir rakip bulunca İstanbul ekibi, oyunu istediği gibi yönlendirdi. Bir kere rakip kalede Olcan ile taraftarını heyecanlandırdı Bordo-Mavililer. Top rakipteyken bu kadar çaresiz bir takım olamaz. Peki top Trabzon’dayken çok mu iyiydi, hayır o da yok. İlk 45 dakikada orta alanda Colman döküldü, Sapara verimsizdi, Zokora ise uyur gezer bir vaziyette oynar gibi kendini kandırdı. Kasımpaşa iki gol attı ve tartışmasız ilk yarı hak ettikleri bir skrola soyunma odasına gitti. İlk golde İbriçiç ara pası Viudez, ikinci golde Adem Büyük iyi yükseldi ve kafası gol olmalıydı ancak direkten döndü. İşte bu dönen top Uche’nin ayağından Kasımpaşa’nın 2. golü oldu.
İkinci yarıya Tolunay Kafkas, Sapara ve Abdullah Karmil’i alıp Halil ve Alanzinho’yla başladı. Aslında Tolunay Kafkas, Sapara yerine Colman’ı tercih etse daha doğru olurdu. İkinci yarıda Trabzonspor biraz daha ataktı ama değişen bir şey yoktu. Aslında işin püf noktası bu kadar kötü oynayan bir takımda Tolunay Kafkas’ın hamle için de fazla seçeneği olmaması acı bir gerçekti. Olcan’ın direkten dönen kafa şutu gol olsaydı belki maç konuk ekip adına havaya girebilirdi. Maçın sonlarına doğru Trabzon tribünlerinde açılan “GAME OVER Sadri Şener” pankartı gecenin özetiydi Karadeniz ekibi adına. Kalan 10 maçta Tolunay Kafkas’ın Allah yardımcısı olsun.Kasımpaşa, artık bu ligin takımı olduğunu kanıtladı. Özetle iyi yoldalar.
‘’Mütevazı başarılar‘’
Bu sezon PTT 1. Lig’e baktığımızda; Rize’de Mustafa Denizli, Bolu’da Oğuz Çetin, Türk futbolunun önemli figürleri olarak hemen dikkat çeken hocalar. Bu isimlerin PTT 1. Lig’de çalışmaları, büyük bir katma değer... Ancak bu lige yıllardır sessiz sedasız, büyük emek verenler de var. Ve bizler bu isimlerin hakkını gerektiği gibi teslim etmiyoruz. Bugün bu isimlerden biraz bahsedelim. Birçok isim var, ama ben birkaçını sizlerle paylaşacağım. Osman Özköylü, Mustafa Reşit Akçay, Reha Erginer ve Sait Karafırtınalar’ın bulundukları şartlara göre yaptıkları gerçekten övülmeye değer bir başarı öyküsü...
Zirvenin sahibi Özköylü
Erciyes lider ve Kayseri ekibi dolu dizgin Süper Lig’e koşuyor. Bu durum Osman Özköylü’nün Elazığ’la yaptığı çıkışın tesadüf olmadığının en büyük göstergesi. Her gittiği takımı ayağa kaldırma becerisini gösteren Özköylü için daha önce yaptığım tespiti tekrarlıyorum: Kulübede biraz kendini kontrol ederse, markalaşma yolunda iyi bir yer edinir. Reha Erginer, Süper Lig’de görev aldı ve takımıyla birlikte düştü. Ancak Manisa Yönetimi yeni olmalarına rağmen bu genç isme güvendi ve Erginer de elindeki mütevazı kadroyla ligin altını üstüne getirdi. Üstelik Ege ekibi, devre arası transfer dahi yapmadı.
Mustafa Akçay damgası
Mustafa Akçay ismini ilk kez, Beylerbeyi’yle duymuştum. Trabzonlu hoca, Linyitspor’da Süper Lig’in kapısından döndü. Ailesini özleyen Akçay, memleketine döndü. Şimdi 1461 Trabzon’la yine destan yazıyor. Konya’ya Konya’da fark atıyor, evinde rakiplerine kök söktürüyor. Mustafa Akçay elindekilerle en fazlasını elde etme yeteneğini sergiliyor 1461 Trabzon’da.
Yine Ege’ye uzanalım: Sait Karafırtınalar... Buca’nın bu genç ismi, usta teknik adamlardan devraldığı görevi başarıyla götürüyor. Kulübün içinde bulunduğu mali sıkıntılara ve kadrodaki sirkülasyona rağmen, Bucaspor’a baktığınızda, oynanan futboldan zevk alırsınız. Abdulkadir Özgen, Emre Güral gibi gol makinalarını kaybetse de, takım bütünlüğünü koruyan bir Buca yarattı Sait Karafırtınalar... Bu hafta teknik direktör cephesinden bakmak istedim PTT 1. Lig’e... Açıkçası biraz da ihmal ettiğimiz isimleri, profilleri konuşalım istedim...
‘’Trabzonspor travmayı atlatmış‘’
Mersin deplasmanında hem gol yemedi ve attığı tek golle de 3 puanın sahibiydi. Üstelik rakip ateş hattında ve mutlak 3 puana oynayan bir Mersin İdman Yurdu olmasına rağmen.
Bir kere Tolunay Kafkas, puan cetvelindeki yeri bir kenara, oldukça iyi bir kadroya sahip Mersin İdman Yurdu'nu iyi analiz etmiş. 90 dakikada Trabzonspor rakibine doğru dürüst tek bir pozisyon vermedi.
'Nasıl kazandı bu 3 puanı' derseniz özetle; bir kere Karadeniz ekibi oyun disiplini açısından sezon ortalamalarının üstündeydi. Bu disiplinli futbol iyi motivasyonla 90 dakikayı başladığı gibi bitirdi. Tolunay Kafkas'ın bana göre sahaya sürdüğü 11'de tutarlıydı. Gerçekten birbirini tamamlayan bir oyuncu topluluğu vardı sahada. Üstelik savunmanın göbeğinde Mustafa Yumlu ve Abdullah gibi öz Trabzonlu iki genç müthiş bir mücadele gösterdiler. Ben dün geceki Trabzonspor'u beğendim ve sezonun kalan 11 maçında bu manteliteyle ve kadroyla devam ederlerse ligi bulunduklarından daha iyi bir yerde bitirebilirler. Bir de dün gece attğı şık golle ve sahadaki diriliğiyle Henrique'yi beğendim. Şimdiye kadar bu kadar istekli görmemiştim Brezilyalı forveti.
Mersin İdman Yurdu'na gelince; ikici yarıya iyi başladılar ancak çabuk çözüldüler. Bir kere suskun golcü Nobre'nin sahne alması lazım bu takımın ligde kalması için. Az gol yiyen bir takım olmak iyi de biraz da hücumda etkili olmaları lazım. 3 maç üst üste kaybetmek ligin ikinci yarısında küme düşme hattındaki bir takım için ağır bir darbedir. Ligin boyu kısalmaya başladı ve bundan sonra içerde dışarda kazanarak bu 3 haftalık kaybı telafi etmeleri lazım. Aksi halde sonuç hüsran olur.
‘’Cernat oynamazsa!‘’
Haftaya damgayı vuran takım Samsunspor’du... Kırmızı-Beyazlılar, ‘Karadeniz Derbisi’nde, Mustafa Denizli’nin Çaykur Rizespor’unu 4-0’lık hezimetle evine yolladı. Aslında maçı izlediğinizde iki basit hata ve iki gol sonrası çöken; demoralize olan bir Rizespor’un varlığından bahsedebilirsiniz. Ama bu, işin kolaycılık tarafı olur... Alınan bir yenilginin ardından bunları yazmıyorum. Mustafa hoca Rize’deki görevine başladığında da yazdığım için rahatlıkla tekrarlıyorum. Çaykur Rizespor öncelikle, Mustafa Denizli ve Cernat’ın takımı olmaktan çıkmalı. Şimdiye kadar bu rüzgarın arkasında yürüdüler. Samsunspor maçına kadar da işler fena gitmedi.
Bu iş için ruh lazım
Ancak bir gerçek var ki; bu savunma hattının devre arasında ciddi bir şekilde revize edilmesi lazımdı. Ama yönetim sadece birkaç genç isimle takviye etmeyi tercih etti kadroyu. Bu takım bugün Süper Lig’e çıksa Allahaşkına kaç oyuncu bu takımda oynamaya devam edebilir. Bir tarafta 1461 Trabzon’a bakıyorsunuz; adamlar devre arası en iyi stoperini Trabzonspor’a vermiş, diğer iki as oyuncusu Çaykur Rizespor’a gitmiş ama yollarına devam ediyorlar. Sebebi ise; 1461 Trabzonlu futbolcular ruhlarını ortaya koyarak mücadele ediyorlar. Samsunspor karşısında izlediğimiz Rizespor’a bakıyorum, çok kötü golleri kalesinde görürken rakip alanda etkisiz, cılız ataklarla maçı bitiriyor. ‘Transfer bitti bunları niye yazıyorsunuz’ diyebilirsiniz. Testi kırılmadan yol gösterdiğimiz için Rizespor’un, Türkiye’nin en önemli teknik direktörünü getirip olası bir başarısızlıkta nelerle karşılaşabileceğini düşündüğümüz için yazıyoruz. Jallow ve Kalu’nun olmadığı bir devrede sadece Cernat’la olmaz bu iş. Rumen oyuncunun katkısı müthiş, ancak sakatlık çıkacak, cezalı olacak. O zaman ne yapacaksınız?
PTT 1. Lig’de bu köprünün altından daha çok su akar. Bakın ikinci yarıya iyi başlayan Boluspor, Kartalspor’a evinde kaybetti. Alt sıralardan kurtulma savaşı biter bitmez Süper Lig mücadelesini etkileyecek. O nedenle herkesin gününde olduğu zaman birbirini yenebileceği PTT 1. Lig’de sürprizlerle yaşamaya devam. Şimdilik bu haftaya kadar lige baktığımda; en istikrarlı ekip olarak Manisaspor’u gördüm. Zaten Tarzanlar bu istikrarın karşılığını puan cetvelindeki yerleriyle fazlasıyla aldılar.
‘’Rize'nin yolu süper‘’
PTT 1. Lig’de sezonun ikinci yarısı çok çetin geçiyor. Aslında bu beklenen bir durum ama bazı takımlardaki istikrarın yanı sıra bazılarındaki istikrarsızlık dikkat çekici. İkinci devredeki 4 maçında 9 puan toplayan Çaykur Rizespor; yine 4 karşılaşmada 10 puan alan Oğuz Çetin’in çalıştırdığı Boluspor ligin ikinci yarısının istikrarlı takımları olarak göze çarpıyor. Tabi ki; Manisaspor gibi, zirvede bulunan Erciyesspor gibi, 1461 Trabzonspor gibi bu ligi forse eden güçlü takımları gözardı edemeyiz.
Denizli’nin inancı
Kıran kırana yaşanan zirve mücadelesinin yanında ligde kalma savaşı da inanılmaz geçecek bana göre... Devre arasında teknik direktör ve futbolcu değişiklikleri kolay değildir verim alma açısından. Şimdilik Mustafa Denizli’nin Rizespor’u ve Oğuz Çetin’in Boluspor’unu örnek gösterebilirim. Geçen akşam Lig TV’de Mustafa Denizli konuktu. Hocayı izlerken gerçekten gözlerindeki parıltı ve heyecanı farketmemek mümkün değil. Büyük başarılar elde etmiş, büyük takımlar çalıştırmış bir teknik adam olarak Rize’deki bu mutluluğu bence Karadeniz takımı için çok çok önemli bir motivason kaynağı. Daha önce de bu ligde çalıştı Mustafa hoca. Ama Vestel Manisa’da biraz profesyoneldi, para için bu görevi kabul etmişti ve her şeyden öte ligin çok yabancısıydı, dolayısıyla başarıyı da yakalayamadı.
Desteksiz olmaz
Şimdi ise inanıyor, yine profesyonelce bakıyor ama amatör bir duyguyu da taşıdığını görmemek mümkün değil. Bence Rize şehri de benim hissettiğimi iyi hissetmeli ve Mustafa Denizli’ye sahip çıkmalı. Bunun en önemli yolu da tribünleri doldurmaktan geçiyor. Ancak bu doluluk dediğimiz olgunun içi de dolu olmalı. Alınacak her türlü sonuçta takıma olan destek sürdürülmeli.
Tek eksik başarı
Çünkü Çaykur Rizespor’da şu ana kadar, un vardı, şeker vardı, yağ vardı ama bir türlü helva yapılamadı. Şu anda bu helvayı yapacak gerçek bir usta bulunmuş gözüküyor. Umarım bu algıyı bütün kent iyi alır ve özledikleri Süper Lig şansını yakalarlar. Ancak 13 maç, 13 final demektir. Gerçekten hiç kimsenin işi kolay değil. Baksanıza önemli isimlerden oluşan kadroları olmasına rağmen Adanaspor’a, Konyaspor’a, Göztepe’ye... Bu lig kimsenin gözünün yaşına bakmaz. Asla gevşemeyeceksin...
‘’Büyük kapışma‘’
PTT 1. Lig’de ipi kimler göğüsleyecek! 20 haftayı geride bıraktık. Önümüzde 14 maç ve Play-Off’lar var. İkisi direkt olarak; 3 takımın Süper Lig’e çıkacağı PTT 1. Lig’de alınan sonuçlara bakarsak heyecan oldukça yükselecek son haftalara doğru. Benim merak ettiğim içeride başarılı olan mı, yoksa dış sahadan daha çok puan getiren mi mutlu sona erecek? Şu an iç saha ve dış saha puan cetvelini incelediğimde kafam karışmadı değil. Lider konumdaki Kayseri Erciyesspor içeriden çok dışarıda daha fazla puan toplamış. İkinci sıradaki Manisaspor ise tam bir iç saha takımı. Ligin ikinci yarısındaki Çaykur Rizespor performansı bir başka örnek. Mustafa Denizli’nin ekibi oynadığı 3 maçtan ikisini dışarıda kazanırken taraftarı önünde oynadığı tek maçı da kaybetmiş. Açıkçası kimin, nerede, ne yapacağı belli olmayan bir lig daha yaşıyoruz. Aslında bunun geçmiş senelere baktığımızda hiç de sürpriz olmadığını görüyoruz.
Adana şoku!
Mesela devre arası birisi bana, “PTT 1. Lig’de en iyi kadro kime ait?” diye bir soru yöneltse hemen Adanaspor derdim. Güney ekibi gerçekten uzun süredir bir arada oynayan, deneyimli futbolculardan oluşan bir topluluk. Yani iyi iş yapan bir takımı korumak bir anlamda iyi transfer yapmak demektir. Ancak ligin ikinci yarısında aldığı sonuçlara bakarsak tam bir şok... Özellikle içeride son sıradaki Ankaragücü yenilgisini bir iş kazası diye yorumlayabilirsiniz. Ama son hafta Buca deplasmanında kelimenin tam anlamıyla dağıldılar ve 4-0’lık bir hezimetle sahadan ayrıldılar. Bu son iki hafta hayal kırıklığı yaşayanlara Torku Konyaspor’u da ekleyebiliriz.
Kârlı çıkanlar
Peki devre arasını iyi geçiren takımlara bir bakalım; başta Boluspor... Oğuz Çetin’in ekibi 3 maçta 7 puan toplayıp birden iddialı konuma geldi. Bir başka başarılı ekip; yine 7 puan toplayan Samsunspor’u söyleyebilirim. Düşer mi, kalır mı tartışmalarına son verecek başarılı bir performans çizen Samsunspor devre arasında kadrosunu önemli ve doğru isimlerle güçlendirip derin bir nefes aldı şimdilik.
Zirve el değiştirdi
Zirveyi ise sona bıraktım. Erciyesspor ligin en istikrarlı ekiplerinden 1461 Trabzon’u evinde devirmeyi başarıp liderliğe yükseldi. Geçen haftanın lideri Manisaspor ise Şanlıurfa’da 2-0 kaybetti. Şanlıurfa’da devre arası Elazığspor’dan gelen Murat Kayalı attığı 2 golle 3 puanın mimarıydı...
Tunç Kayacı
‘’Aslan çözüm bulamadı!‘’
Aynı zamanda Okan’ı da ilk 11’de oynatıp Sağlam’ın gençleştirme değişimine ‘devam’ dedi. Galatasaray’da ise orta alanda Yekta-Engin, Melo-Hamit ikilisinin yerine oynarken, hücumda yine Burak yoktu. İlk yarıda Galatasaray hiç beklemediği bir anda gol yedi. Şener’in ortası ve Pinto’nun kafası çok şıktı ancak bir de diğer taraftan sorgulamak lazım. Şampiyonlar Ligi’nde bu tür toplar daha sık gelecek ve bunlara vuracak bir çok Pinto olacak karşılarında. Transferde hücumcu konusunda cömert davranan yönetim, savunmacıda aynı çizgide olamadı. Tabii ki yüksek hücum gücü rakip savunmayı ileri çıkmada rahatsız edecek. Bu da orta alan ve savunmayı rahatlatacaktır. Ancak ya olmazsayı da hesaba katmak lazım. Çünkü Sneijder ve Drogbalı kadrodan beklenti daha yüksek olacaktır. Bir de eldekileri kaybetmemek lazım. Burak’ın maç öncesi sahadaki ısınması hiç de hoş değildi.
İkinci yarıda rüzgarı da arkasına alan Galatasaray galibiyet golü peşindeydi. Bursaspor ise oyuna daha organize başladı ve Batalla ile etkili olmaya çalıştı. Ersel Uzgur da hücum hamlesini Tuncay’ı oyuna ayarak yaptı. Fatih Terim de Amrabat ve Aydın’ı alarak 3 puana ulaşmak istedi.
Sneijder girdikten sonra çok net bir şey gördük. Bu klasta bir futbolcunun yanındaki isim yakın kalitede olmalı. Hollandalı yıldızın basit futboluna ayak uydurmada zorlanan isimler gördük. Galatasaray gibi bir takım aradığı golü bulabilmek için gereken çözümü yaratmalıydı. Gecenin kaybedeni Galatasaray’dı.
‘’Bir yıldız kaydı‘’
2013 Ocak ayı pek de iyi başlamadı. Üst üste acı kayıplar adeta içimizi yaktı. Son ölüm ise hepimizi çok üzdü. Arif Peçenek’i kaybettiğimizi duyunca, Cemal Süreya’nın, “her ölüm erken ölümdür” dizelerini anımsadım. 54 yaşında hayata veda eden Arif Peçenek’in ölümü, spor dünyasında gerçek bir şok etkisi yarattı. Biliyorum böyle günlerde konuşmak, yazı yazmak çok zordur. Ama bizler, dostlarımızı kaybettiğimizde, ardından duygularımızı yazmak ihtiyacını, fazlasıyla hissediyoruz. Türk futbolunun önemli kalecilerinden biri olarak tanımıştık Ankaragücü’nde hocamızı... Hatta transferi belli bir jenerasyonun unutamayacağı olay bir transferdi. 70’li yılların ikinci yarısında, o günlerde 2. Lig’de mücadele eden Güneşspor’un kalesini, çok genç yaşta korumayı başarmıştı. Takımın o zamanki başkanı Avni Bulduk, böyle genç isimleri bulup çıkartan ve satan, maharetli bir başkandı. Yani bir anlamda zamanının İlhan Cavcav’ıydı Başkent’te... Ancak işin ilginç yönü ise, Arif’in transferi para değil, bir inek karşılığı olmuştu Ankaragücü’ne... Kızılcahamamlı bu köylü çocuğunun futbolumuza adım atışı, böyle unutulmaz bir transfer öyküsü ile başlamıştı. Sonrasında yükselen performansıyla hem ligimizin hem de milli formanın önemli isimlerinden biri oldu.
Ölüm izinde yakaladı
Futbolu bıraktıktan sonra uzun yıllar Ankaragücü alt yapısında ve alt liglerde çeşitli Anadolu takımlarında görev yaptı, Türk futbuna hizmetini sürdürdü. En son çalıştırdığı PTT 1. Lig ekiplerinden Tavşanlı Linyitspor, ligde kalma mücadelesi veriyordu. O ise mesleğinde bir çıkış arıyordu, Tavşanlı Linyitspor’u da bu çıkış için bir fırsat olarak görmüştü. Bolu deplasmanında son dakikadalarda 2-2’lik beraberlik yakalanmış, futbolcularına iki gün izin verip Ankara’ya çocuklarının yanına gitmişti. Nereden bilebilirdik, o maçın son maçı ve o golün gördüğü son gol olacağını...
Başımız sağolsun
Maalesef ölüm, Arif hocayı ailesinin yanında yakaladı. “Nur içinde yat” sevgili kardeşim, Allah gani gani rahmet eylesin, hakkını helal et, Türk futbolunun başı sağolsun...