‘’Başlık istemiyorum‘’
Ne hikmetse Beşiktaş’ın şampiyonluk ya da herhangi bir Avrupa Kupası maçı öncesi olağanüstü hazırlıklar, muhteşem atmosferlere rağmen yüzü bir türlü gülmüyor. Ali Bilgin’den sağ bek, Gökhan Gönül’den stoper ve gerisi veteranlardan oluşan bir takıma karşı, hedefine bu kadar yaklaşmışken bu skorun sebebi ne?
Dedik ya; taraftar vazifesini, yönetim de elinden geleni yapmış. Biraz da takımın oynaması gerekmez mi? Şampiyonluğu yakaladığınız anda malı götüreceksiniz, itibarı da siz yapacaksınız futbolcu kardeşlerim. Tribün sadece sevinecek, takımıyla gurur duyacak ama dün gece yoktunuz. Denizli, Eskişehir maçının en iyi oyuncusu Cisse’yi kulübeye çekmişse de rakibin yarısı yok. Antep’ten gelen netice karşısında, senin gol atman lazım ama golcün ceza alanında yok. Bobo kenarlara gelmekten golü unuttu, çünkü top alamadı, neden? Sivok ara gazı. İleriye değil, önce mutlaka geriye dönüyor. Benim bildiğim, futbol ileriye oynanır. Bu mağlubiyete kılıf olarak görüp yazmıyorum. Oldum olası Yunus Yıldırım’ı tutmuyordum, dün de tutmadım. Fenerbahçe’nin 12. adamı gibiydi. Penaltı vermek ayıp değil. Sadece şunu söylüyorum, son dakikada Volkan’ın Holosko’ya yaptığı hareket ceza sahası dışında olsaydı, faul çalmayanı döverlerdi. Ceza sahasında olduğu halde ne halt etmeye vermiyorsun faulü. Buna sığınmıyorum, Beşiktaş istemedi. Dünkü görüntüyle de zaten hak etmedi.
‘’Bravo Rüştü‘’
Tam 28 yıl önce, Eskişehir Atatürk Stadı’ndaydım. Şartlar biraz hafifletici olmakla birlikte yine aynı. Eskişehir sıkıntıda, Beşiktaş şampiyonluk hesaplarında.
Değişen ise; 28 yıl önceki toprak zemin, çim olmuş. Rıza Çalımbay bu sefer sahada değil, kulübede ancak Eskişehir kulübesinde...
Yani doğduğu yerde değil, doyduğu yer için mücadele ediyor.
Gelelim sahaya... 45. dakikada olması gereken kadro, maalesef ilk yarı yoktu. Bobo forvete, Üzülmez sola, Ekrem sağa, Sivok ve Serdar soyunma odasına. Bunu niye söyledik; Serdar Özkan ve Sivok kötü oynadığından değil ancak, Eskişehir’in oyun anlayışına Denizli’nin ilk 45 dakikadaki kadrosu sağlıklı değildi. Çünkü Eskişehir geriye yaslanmış, uzun toplarla Youla’yı kaçırarak pozisyon ve gol bulmak istedi. Sivok, Ekrem, Gökhan hatta İbrahim Toraman arasında Youla yalnız ne yapsın. Sıkıntılı dakikalarda Youla-Engin kavgası Beşiktaş’ın imdadına yetişti. Yapılan Bobo-Sivok, Serdar Özkan-İbrahim Üzülmez değişikliği Beşiktaş’ın üstündeki kara bulutları atarak rahat bir ikinci 45 dakika geçirmelerini sağladı. Kaleci Rüştü’ye 3 yürek hoplatan top geldi, tecrübesini kullandı. Maçın kader adamıydı. Ernst, Cisse ve hatta Delgado’yu dünün iyileri olarak sayabiliriz. Yusuf’u en sona bırakıyorum. 80’de girdi, tam girdi. Tribünde ben hariç, 70 metrede kaleci Sinan dahil çalımlamadığı oyuncu kalmadı. Golü Holosko’ya yaptırmadı. Holosko’ya çarptırıp gol attı. Dedik ya; bu sene Beşiktaş’ın hedefi şampiyonluk. Zor bir fikstür, en zoru da dündü.
‘’Lig kime emanet!‘’
Süper Lig son yılların en enterasan görüntüsünü çiziyor. Malesef yöneticiler, teknik adamlar ligin üzerine öyle ağırlığını koyuyorlar ki, maçlar 90 dakika içinde sağlıklı bir şekilde oynanamıyor.
Önce Galatasaray Başkanı Adnan Polat’ın ‘tezgah’ suçlaması, ardından Bülent Uygun’un açıklamaları, Sivasspor Başkanı Mecnun Odyakmaz’ın ‘Ligde şahibe var’ yönündeki konuşmaları, en sonunda da Beşiktaş-Bursaspor maçı hakemi Deniz Çoban hakkında yaptığı yorumlar ister istemez başta hakem olmak üzere herkesi sıkıntıya sokmuştur. Çıkan cezalar, bu haftaki müsabakalarda hakemlerin performası malesef masumi bir hata olarak gözümüze batmadı. Hoş değildi. Hele Beşiktaş-Bursaspor karşılaşmasında Delgado’nun şutunda Ömer Erdoğan’ın bloğu, kaleci İvankov’u bile aratır oldu. Kısacası mükemmeldi. Ama bu mükemmelin karşılığı futbol oyun kurallarında tek bir kelime ile ifada ediliyor; penaltı...
Yaratılan bir haftalık baskı sonucu Deniz Çoban, o penaltıyı çalsa bir dert, çalmasa başka dert. Onun aklı hala 15 gün içinde kendisi ve hakem arkadaşları hakkında yapılan yorumlarda. İşte bu noktada benim itirazım ne Deniz Çoban’a, ne de diğer hakemlere... Bünyamin Gezer hariç, o almış arkasına Erman ağabeyini, yürü ya kulum demiş, ama daha ileriyle gidemez çünkü hiçbir kriterlere uymuyor.
Beşiktaş maçına çıkıp da, aleyhine düdük çalan bütün hakemler, bir sonraki hafta müsabakalarda görev almıştır. Bünyamin Gezer, Halis Özkahya, Yunus Yıldırım, Selçuk Dereli ve son olarak Deniz Çoban gibi. Bu hafta da Deniz Çoban Galatasaray maçına görevlendirildi. Beşiktaş ile yıldızı barışmayan Selçuk Dereli Eskişehir’de olacak. Ben de Eskişehir’de olacağım, ancak kulağım Deniç Çoban’ın üfleyip üflemediği düdüklerde olacak. Çünkü bu sezon çıktığı maçların bir çoğunda Bünyamin Gezer, Yunus Yıldırım gibi maçları sahada futbolcuların oynamasına müsade etmediler. Bu görüntü herkese göre değişebilir. Ben yıllarca bu caminanın içinde olan biri olarak bu kanıya vardım. Bu hafta tüm gözlerinde Deniz Çoban’da olmasını istiyorum.
İstediğim tek şey var, lütfen hakem arkadaşlar bırakın müsabakaları oyuncular oynasın. Siz de kulüp yöneticileri gibi çomak sokmayın. Şunu açıkça belirtiyorum, sakın olaki TFF’ye kimse eleştiri yapmasın. TFF’nin başı, MHK, Disiplin ve Tahkim Kurulları’ndan dolayı çok ağrıyor. Son 10 yılın en kötü MHK’sı görevde. Bu görüntü, atamalarını yaptıkları hakemlerden daha çok, amatör müsabakalardaki hakem arkadaşların eğitimsizlikleri, başı bozukluklarından kaynaklanmaktadır.
‘’Adios Ermanatos‘’
Süper Lig’imizde, kalite bakımından çok yüksek olmasa da senelerdir görülmemis bir yarış ve heyecan var. Beş takımımız şampiyonluk hayalleri yanında, Avrupa mücadelesi içindeler. Bu hedefi yakalamak için, sezon başında büyük maliyetli, rekor derecede paralar harcandı. Haftalar ilerleyip, istenen sonuçlar gelmeyince teknik adamlar değiştirildi.
Bu puanlar uğruna sakatlar verildi, seyirciler gerildi, oyunculara yüksek miktarda primler verildi,
yeri geldi hakemler yerildi ve maalesef hedefe giden yolda, ‘her şey mübah’ felsefesi sergilendi. Kulüp başkanlarından “tezgah var” feryatları yükseldi... Yayın kuruluşuna ise, “Sen de bu kaosun içinde ol” diye yer verildi.
Kaldı 6 hafta...
Herkes üzerine düşeni yapıyor, aynen yayıncı kuruluştaki “Adios arkadaş” gibi. Hangi hafta, hangi maçta bir pozisyon olsa, o dostum bilirkişi pozisyonunda. İyi hoş da bitime 6 hafta kala, Adios Eramanatos çok formsuz. Yunus Yıldırım’ın, Colin Kazım’ın koluna, “orada ne işin var” derken dikkat, herkesin penaltı dediği pozisyona es geçerken, Rüştü’ye yapılanlar, pozisyonda Nobre var diye faul derken malesef başka müsabakalarda bir dediği diğerini tutmuyor. Delgado sarı kart istedi, hakem de verdi diye hakemi yerin dibine soktun. Ya Lugano’ya, Lincoln’e sarı kart vermeyenleri niye omuzunda taşıdın Eramanatos. Asıl üzüntüm büyüğüm, çok sevdiğim, Şansal Ağabey’in karşısında, Ender kardeş içeride şaşkınları oynuyor. Ricamdır; 6 hafta Erman Kardeş rapor alsa da, meydanı takımlara bıraksa. Maç sahada oynansa, hakemleri etki alanından rahat bıraksa.
Baksanıza FIFA kuralı hak getire. Yere göre sığdıramadığı Bünyamin Gezer’in, Sivasspor maçında yaptıkları ortada.
Kaleye giden topu, Bursasporlu Ömer elle kesmiş, varsın kessin. Beşiktaş lehine karar olmasın da ne olursa olsun. Toraman’ın pozisyonunda Kirita formasından çekmiş, Toraman’ın dengesini bozmuş. Orada Kirita’nın pozisyonunda penaltı var diyeceğine, sarı kart ve elle oynadı diye, “ihraç doğru” diyor.
Neye göre? O akşamki ruh haline, hakemin Ermanatos’a yakınlığına, kulüplerle olan problemine göre mi?
Devamlı gittiği, yediği yerleri söylüyor. Ermanatos şu 6 hafta ye, iç keyfine bak. Faturayı hiç çekinmeden bana gönder. Bu uğurda bilhassa amatörlerde çok para harcadım. Çünkü senin yorumlarınla amatörlerde de katliam çıkıyor. Söz veriyorum, faturanı ödeyeceğim ama tek şartla; Pazar akşamları toz oluyorsun. Bilhassa Beşiktaş’ı rahat bırakıyorsun. Maçın skorunu değiştiren, üstüyle başıyla çok oynayan, çomak sokan hakemleri iki koyun bile teslim etmeyeceğim çobanları bize; dürüst, cesur diye allayıp pullayıp satmaya kalkma.
Anlıyorsun değil mi? Adios Ermantos.
‘’Fabian Ernst‘’
Yabancı kontenjanı başa dert. Sahaya süremiyorsun, kulübede oturtsan ayrı bir sıkıntı. Hele tribünde başka bir dert. Cisse, Sivok, Bobo, Tello, Zapotocny, Ersnt, etti mi altı. Kulübe değil sahada olması gereken ki 70’den sonra belli oldu, Delgado ve Holosko etti sekiz. Ben hala altyapıdan oyuncu oynat diye Denizli’ye sitem ediyorum. Nerede, ne zaman oynatacaksın bu şartlarda. Hangisi oynarsa oynasın geride kalanı konuşamıyorsun. Ancak Delgado ile Holosko’yu ayrı bir yere koyuyorum. Ve tabii ki olmazsa olmaz Ernst.
Dakika iki. Şok ve çok acemi bir gol yiyorsun. Yakışmadı! Hep diyorum ya, top on beş yirmi saniye rakip alanda dursa olmuyor. Bu Bobo ile hiç olmuyor. İkinci yarı Yusuf, Bobo ve Holosko ile top karşı kalede durdu, Beşiktaş da golleri buldu. Kocaeli adına gol erken geldi. Vakit geçirmekte erken başladı. Yani artık ev sahibi takım atmaktan çok yememeyi düşünüyordu. Bu kadar oyunu dalgaya, vakit geçirmeye ayırırsan olacağı da bu.
Ekrem Dağ, Erkan Zengin. Eleştirebiliriz. Ama bugünkü görüntüde Beşiktaş takımında Mustafa Denizli biraz düşünerek yer açmalı. Nasıl olsa kazanırız demek hep olmuyor. Taner Gülleri çıktığı anda, Zapotocny çıkar, Holosko girer, ya da Delgado girer. Kısacası ateşleme olmadı. Keyifsiz bir dün gece yaşadık. Beşiktaş adına huzursuz başlayıp, huzurlu bitti. Ancak çok güzel, rakibi rahatsız etmeyen bir taraftar, sahada gördüğünü çalan bir hakem daha ne isterdi Beşiktaş bu zor virajda. Çünkü Kocaeli için olmazsa olmazdı. Tabi Körfez ekibi de şanssızdı. Erhan’ın bütün dayanağı Taner idi. Golün asistini yaptı ama Kocaeli’de belki de gönlüm hiç istemiyor. Lige veda maçı gibi oldu. Beşiktaş’ın da köşe başı maçıydı. Bu köşe başını son yirmi dakikayı, oyunun bütününde oynaması gereken şekilde oynayınca maçı da aldı. Bu maçtan çıkarılacak çok dersler var. Dememdir şu; Denizli adama yer aramayacak, yerin adamını oynatacak.
‘’164. Yıl zehir oldu‘’
Stadın dışında insana böyle bir işkence yapılıyorsa ve orada hiç birşey olmamış gibi maç oynanıyorsa herkese yazıklar olsun.
Gözlerimle gördüm, keşke görmeseydim. 164. Yıl Polis Haftası zehir oldu. Taraftar bu derece gerilmemeliydi.
Biber gazı sıkılıyor, insanlar yerlerde, yoldan geçen arabalar arasında panzerler su sıkıyor, vatandaş havada. Çağlayan’daki teröriste bile böyle davranılmıyordu. Ne güzel olurdu, dün biber gazı yerine çiçek verselerdi. Ortam öyle gerildi ki, devre arası polis haftası dolayısıyla yapılacak gösteriler iptal edildi. Neyse biz maça dönelim...
İlk yarı takımın durumu iyi, taraftar kendinde değil. İkinci yarı taraftar kendine geldi; rakip 10 kişi, bu sefer Beşiktaş sıkıntılı.
Açıkça söylüyorum Fabian Ernst, Beşiktaş’ın Fulya Projesi veya İnönü Projesi’nden daha iyi bir yatırım oldu! Hele Cisse ile yan yana oynayınca, daha doğrusu ısrarla birlikte oynamak istemesinin bir sebebi vardı. Biri çıktığı zaman diğerinin yerini tamamlıyor. Yani rakip akınlarına kalkan olunuyordu. Dün gece Beşiktaşlı oyuncular topu oynattı. Sahanın yıldızlarından Yusuf dahil kimse topun sibobunu aramadı! Yusuf, Nobre ve Bobo’nun arkasında çok daha verimli gözüktü.
Ve Serdar Özkan... Oynadığı dakikaya kadar hep pozitif işler yaptı. İşte bizim istediğimiz Serdar bu.
Aslında sahanın içine çok daha geniş girmek isterdim, ama taraftar gibi olayları gördükten sonra o kadar gerildik ki, oyundan aklımızda kalanlar da bunlardı.
‘’Emrinize amade!‘’
Dün geceki müsabaka hariç, son 10 gündür milli takım forması altında 18 tane Beşiktaşlı kardeşimiz, ülkemizi temsil ettiler. Tabii bu gurur verici bir durum. Rüştü, Batuhan, İbrahim Üzülmez, İbrahim Kaş ve Nihat’ı da sayıyorum... Çünkü onlar için önce Beşiktaş vardı. U-15 Milli Takımı’nda Mustafa Denizli’nin 10 gündür idmana çıkarmış olduğu 15 yaşındaki Erkut, göreceksiniz Beşiktaş’ın değerlerini de üstünde taşıyan çok kıymetli bir futbolcu olacaktır. Denizli de bunun farkında ki, şampiyonluk hesapları olan bu yolda, onu da kadronun içinde tuttu. Erkut’un yanında Cankut ve Burak da U-15’te...
U-17 Milli Takımı’nda Sercan, Orhan, Furkan, Sezer, Ömer Karancı... Alt yapıda en çok milli takım apoleti taşıyan bu oyuncular... U-18’de Necip, Ali Kuçik... U-19’de Erdem Köse ve Ümit Milli Takım’da da Aydın Karabulut, Emre Özkan... Bugün bu yazıyı şunun için yazdım. Bakın altyapıda tesis olarak çok kötü günler geçiren Beşiktaş’ta, bu imkansızlıklara rağmen bu oyuncular milli takımlarda yer buluyorsa, eğer imkanlar düzelirse daha ne başarılara imza atacaklar demek ki... Bu bir belirti değil mi? Beşiktaş altyapılarında şu anda U-14, U-15, ve Akademi Ligleri’ndeki takımları ile B Genç Takımları önümüzdeki 1 ay içinde Türkiye Şampiyonları’nda büyük başarılara imza atacaklardır. Ancak meşhur bir atasözümüz vardır; ‘Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur... Onun içindir ki, bu çocuklara sadece tesis yönünde değil, sevgi ve saygıda göstermek gerekir. Profesyonel takım hariç yalnızları oynuyorlar, lütfen bu fidanları bitirmeyelim. Bu çocuklara sahip çıkalım, bugünkü durumda şampiyonluk gelecektir buna en çok inananlardan biriyim. Ancak şampiyonluklar çabuk unutluyor. Sevgili yöneticilerim ve Mustafa Denizli... Bu çocuklar emrinize amade.
‘’Aferin Toraman‘’
Oyun sıkıştı kaldı. Öyle ki, tam bir taktik savaşı, kalecilerinde hiç rahatsız olmadığı bir müsabaka. Bu beraberlik Beşiktaş’a yarayabilir. Yenemiyorsan, yenilmeyeceksin. Ancak tartışılacak konularda var tabii.
Denizli, Gençlerbirliği’nin 60. dakikakasının sonrasını sahaya sürdü, Cisse hariç. Ernst, Cisse’yi istiyor; Denizli ‘onu ben bilirim’ diyor. Ancak defansın göbeğine çare bulmalı. Her hafta değişiklik kafa karıştırıyor. İleride Nobre olmalı, sonra Bobo mu, Holosko mu onu düşünmeli. Beşiktaş’ın kötü oynadığı maçlarda dahi bu kadar pozisyon fakiri olduğu başka bir müsabaka yoktu. Hal böyleyken, Nobre’siz bir forvette, topla kavga eden Bobo ve Holosko topu 30 saniye bile ileride tutamadılar. Tabii ki bu durumda da savunma da, Rüştü’nün önünde yapışıp ileri çıkamadı. Abitoğlu, 1. dakikadan itibaren bu maç berabere bitsin diye uğraştı. Çift dalmak serbest, Bobo’ya, Nobre’ye vurmak serbest, hele Bobo zayıf halka, 20. dakikadan beri zıp zıp oynadı. Bakın Sedat’ın sırtında sinek olsa ezilmeyeceği pozisyonlarda bile Yusuf’un faul yaptığını söyleyerek beraberliği belki de iki teknik adamdan çok istediğini gösterdi. Ancak bir oyuncu varki, 90 dakika Sivas seyircisi onun için her türlü olumsuzlukları yaptı, o da görevini layıkıyla yerine getirdi. Son haftaların en başarılı oyuncusuydu, dün de maçın adamıydı. Aferin İbrahim Toraman’a... Fatih hocama mesajı vardı: “Emre Aşık’ın olduğu bir yerde ben niye yokum”