‘’Fener zirveye ortak‘’
Banvit, Darüşşafaka, Anadolu Efes ve Galatasaray gibi üç Euroleague takımını yenerek çıkmıştı 4. Euroleague takımı Fenerbahçe karşısına...
Fenerbahçe, rakibin en önemli ismi Theodore’u, önce Kaliniç, sonra da Melih’le son derece etkisiz hale getirdi. Muriç ve 1/7 ile şut atan Chapell’in de yokları oynadığı maçta Banvit inatçı karakteri ile yine son ana kadar oyuna tutundu. Oysa Sarı-Lacivertliler, son 1.5 aydır yaptığı üst düzey savunmayı yine tekrarlamıştı. Rakibi tam 16 top kaybına zorlamıştı. Banvit’in silahlarını da susturmasına rağmen bir türlü oyunu koparamadı.
Pota altında Udoh etkili olurken, Kaliniç savunma performansının yanı sıra hücumda da takımın en skoreri oldu. Zaman zaman Dixon ve Datome kritik üçlüklerle hücuma katkı verdi ama maçın kilidi yine savunmada gösterilen agresiflik oldu.
Müthiş savunma zaferi getirdi
15. dakikada Banvit 30-23 öndeyken ve hücum ederken, Theodore’u iki, Vidmar ve Maxim’i üst üste 4 top kaybına zorlayan Fenerbahçe, kaptığı toplarla 32-30 öne geçti.
Kanarya, 4 hücum üst üste Banvit’e şut atma imkanı tanımadı.
İkinci savunma hamlesi de 36. dakikada gerçekleşti. Fenerbabahçe, 65-63 öndeyken önce Datome top çaldı, ardından Kaliniç, bomboş turnike atan Can Maxim’e geriden gelip müthiş bir blok yaptı, skor bir anda 70-63 oldu. Bu savunma kaynaklı sayılar, Orelik ve Maxim’in üçlükleri ile ayakta kalan Banvit’in de son direncini kırdı. Sarı-Lacivertliler, 10 maç oynadı, sadece 1 maçta 80’in üzerinde sayı yedi. Euroleague’de de 3 maçtır rakiplerini 70’lerde tutuyorlar. Bu savunma performansı, son dönemdeki çıkışın anahtar noktasını oluşturuyor.
‘’Efes fırtınası‘’
Anadolu Efes’in en önemli sorunu maç içi istikrarı. Ritmi bulduğu zaman, hücumda müthiş oynuyor. Ama kontrolü kaybettiği zaman da, top kayıpları ile maçtan kopuyor. Dün 30 dakika harika oynadılar. Fark 16’lara çıktı (48-32), Barcelona’nın oyuna tutunmaya niyeti bile yoktu sanki.
Ama Efes, rakibi durduk yere işin içine soktu. 28. dakikada skor 54-39 olduktan sonra, iyice havaya giren Lacivert-Beyazlılar, ‘hızlı hücum edeceğim’ derken tonlarca top kaybı yaptı. Barcelona da, üçlüklerle 13-0’lık seri yakalayıp yavaş yavaş yaklaştı. Özellikle son 1.5 dakika içinde Renfroe, Doelman ve Rice ile arka arkaya 3 üçlük bulan İspanyol ekibi 68-66 öne geçti.
Savunma istikrarı
Salonu dolduran binlerce taraftar, galibiyet şarkıları söylerken şoka girmişti. Ama son hücumu çok akıllı kullanan Efes, Dunston’la bulduğu basket faulle, sonuna kadar hak ettiği maçı, zor da olsa kazanmayı başardı.
İlk üç periyot tüm istediklerini sahaya yansıtan, Granger, Heurtel, Cedi ile skor bulup oyunu kontrol eden Lacivert-Beyazlılar son periyotta 23 sayı yemesine rağmen, yavaş yavaş takım savunmasını da yukarı çekiyor. Son üç maça kadar potasında ortalama 90 civarı sayı gören Efes; Kızıl Yıldız, Maccabi ve Barcelona’yı 70’lerde tutmayı başardı. Savunma istikrarı da, beraberinde üç önemli galibiyet getirdi.
‘’Yıpranmadan kazandı‘’
Fenerbahçe, geçen yıl da Strasbourg karşısında alınan farklı yenilgi sonrası, müthiş bir reaksiyon göstermiş sezonun geri kalanını da sürekli oyununu geliştirerek tamamlamıştı. Bu yıl da üç maçlık bir yenilgi serisinin ardından, özellikle takım müdafaası ve konsantrasyonu çok yukarı çıktı. Dün de oyun koptuktan sonra oynanan son periyodu saymazken, agresif ve saldırgan bir savunma vardı sahada. Fenerbahçe’nin bu yıl hücum planında ilk olarak pota altını kullanmak var. Özellikle oyunun başlarında her top ya Udoh’a ya Vesely’e iniyor. Kızıl Yıldız karşısında buradan sayı bularak başladılar ama tekdüze hücum, dışarıdan deneme yapılmaması, oyunu sıkıştırdı. Bunlara 5 top kaybı da eklenince konuk ekip 14-9 öne geçti.
Bobby Dixon girince
Ama Bobby Dixon ve Antiç oyuna girince, Fenerbahçe hücumları zenginlik kazandı. Bu ikilinin üçlükleri ile pota altına konsantre olan Kızıl Yıldız savunması açılınca, Sarı-Lacivertliler daha kolay hücum etmeye başladı. Antiç-Dixon ikilisi toplam 6 üçlük isabet buldu maç boyunca. Makedon forvet, sakatlıktan iyi bir dönüş yaptı.
İkinci yarıda Datome de beklenen katkıyı yapınca, savunma da aynı düzeyde devam edince fark 18’lere çıktı ve Fenerbahçe çok da efor sarfetmeden önemli bir Euroleague galibiyetine daha imza attı. Obradoviç de, Melih’in yanı sıra Ahmet ve Minchev’e de süre verme fırsatı buldu, as oyuncular çok fazla yıpranmadı.
Gecenin önemli yanlarından biri de, futbolda sezonun en kritik maçlarından biri oynanmasına rağmen tribünlerde 9 binin üzerinde taraftar bulunmasıydı. Belki sıradan sayılabilecek bir Euroleague normal sezon maçına, aynı saatte hayati bir futbol karşılaşması olmasına rağmen bu kadar ilginin gösterilmesi, Fenerbahçe basketbolunun nerelere geldiğinin de bir göstergesiydi.
‘’Basketbola verilen değer‘’
Fenerbahçe basketbolunun son yıllarda geldiği nokta ortada. Modern bir salon, dolu tribünler, Avrupa’nın en iyi coachu, en iyi genel menaceri, yönetim tarzı ile Sarı-Lacivertliler ‘Türk basketbolunun lokomotifi’ konumuna geldi. Kulüpte bir basketbol kültürü oluştu ve Obradovic’le atılan 3 yıllık imza ile de, taraftarın da söylediği gibi ‘bu yoldan geri dönüş yok’ mesajı verildi.
Son iki yıl oynanan Final-Four, şampiyonluğun uzatmada kaybedilmesi, her ne kadar sponsoru olmasa da, yönetimin yatırımı istikrarlı olarak sürdüreceğini göstermesi, sadece Fenerbahçe için değil, Türk basketbolu için de çok önemli bir hamle.
Tabi bu durumu sürdürülebilir kılmak için en önemli faktör maddi kaynak. Euroleague’de zirveye oynayabilmek için bir çok faktörün yanyana gelmesi gerekiyor ama para da olmazsa olmazlardan.
Sponsor şart
Başkan Aziz Yıldırım dünkü basın toplantısında, Türkiye’de sponsorların diğer kulüplerin tepki gösterebileceğinden Fenerbahçe’ye sponsor olmaktan çekindiklerini ama çalışmaların sürdüğünü söyledi.
Maddi kaynak olmadan Obradovic’le 3 yıllık imza atmak, yani en az 3 yıl daha Avrupa’da iddialı takım kuracağının garantisini vermek, yönetim adına belki risk. Ama basketbola verdikleri değerin de bir göstergesi.
Transfer gerekir mi?
Euroleague’in yeni formatında en zorlanan kulüplerin başında Fenerbahçe geliyor. Fenerbahçe; Darüşşafaka, Efes ve Galatasaray’a oranla çok ama çok dar bir rotasyon kullanıyor. Konu, basın toplantısında da gündeme geldi. Obradovic, transferi düşünmediklerini, yeni formatta her takımın eşit şartta mücadele ettiğini söyledi. Kağıt üstünde durum belki böyle ama, bizim ligin zorluğunu gözönüne aldığımızda, Yunan, İtalyan hatta VTB Ligi takımları, kolay rakiplere karşı haftayı ‘aktif dinlenme’ ile geçirebiliyorlar. İspanyol ve Türk ekiplerinin ise böyle bir şansı yok. Sadece 2 galibiyeti bulunan Tofaş, Fenerbahçe’yi yenebiliyor. Her maç kıran kırana geçiyor. Coach belki oyuncuların psikolojisini düşünüp, ‘Planlarımızda transfer yok’ dedi ama, yerli oyuncuların neredeyse hiç dakika almamasını, olası sakatlıkları gözönüne aldığımızda, Euroleague hedefi için 9. yabancının düşünülmesi gerektiği fikrindeyim.
‘’Finali Fener yaptı‘’
Fenerbahçe, geçen yıl 3 maçta da çok rahat yenip elediği Real Madrid'i, bu sezon ilk kez ağırladı. Bogdanoviç'ten sonra Antiç de yoktu Fenerbahçe'de... Bütün maçı 7 kişi ile tamamladılar ama sonunu müthiş oynadılar.
Nunnally, bu yılki en harika performansını sergiledi. İtalya Ligi'nin MVP'sinde bu potansiyel var. Sadece ortaya çıkması gerekiyordu. Kolay ndeğil. Düzenin oturduğu, dişlilerin işlediği hazır bir takıma gelip kendine rol bulmak... O da dün ilk şutunu soktuktan sonra özgüvenle oynadı, 9 şutun 7'sinde isabet bulup 18 sayı attı. Serbest atışların ikincisini kaçırması da çok akıllıcaydı. 4.
periyoda Fenerbahçe çok kararlı başladı. Normal şartlarda oyun kopabilirdi ama Randolph inanılmaz bir maç oynadı. 4/4 üçlük attı. Hepsi de 23 saniye harika yapılan savunmanın bitiminde geldi. Moral bozucu, direnç kırıcı üçlüklerdi. Ama 7 kişiyle oynayan Fenerbahçe'nin coşkusu buna izin vermedi. Ligin en skorer ikinci takımını 70'lerde tutmak yine savunma zaferiydi. Baskonia ve Maccabi yenilgileri sonrası takımın gösterdiği reaksiyon harika. Özellikle savunma konsantrasyonu ve isteği...
Alışım olmadığımız türden!
Bu yıl son topa kalan ve Fenerbahçe'nin kazandığı 3. maç oldu bu. Yine savunarak kazandı Sarı- Lacivertliler... Hakemler maç içinde stantardı sağlayamadı. Benzer pozisyonlarda Fenerbahçe'nin attığı basketler sonrası ekrana bakmaları, benzer faullerde farklı kararlar vermeleri, (örneğin Sloukas'a çalınan faulü hareket halinde olarak değerlendirmeyip, son dakikada Llull'a yapılan faulu atış halinde olarak değerlendirmek) taraftarın ve kenar yönetimin de haklı tepkisini aldı. Nunnally'ye son saniyede çalınan faul pek alışık olmadığımız türdendi. Ama maçı farkında olarak seyretmek, doğru tepkiler vermek bazen hakemleri de çaresiz bırakabiliyor!!!.
‘’Fener'in oyunu belirleyici olacak‘’
Baskonia ve Tel Aviv’de alınan ağır yenilgiler, sezona rehavet içinde başlayan Fenerbahçe’yi biraz olsun silkeledi. Galip gelinen maçlarda bile ‘nasıl olsa’ kazanırım havası sezilen Sarı-Lacivertliler, son 3 resmi maçın özellikle savunma yönünü çok ciddi oynadı. Evinde 100’lü sayılar atmaya alışık Milano’yu 70’de, Büyükçekmece’yi 60, Balıkesir’i de 57 sayıda tutan Fenerbahçe, Euroleague’in en skorer ikinci takımını ağırlayacak. NBA’e giden Sergio Rodridguez’in yokluğunda Llull çift kişilik performans sergiliyor belki ama İspanyol ekibi, geçen yıldan daha güçlü değil. Sadece daha tempolu ve hızlı oynuyorlar. Sarı-Lacivertliler’in onlara istediği açık alanı ve ritmi vermemesi gerekecek. Kanarya, kendi basketbolunu kabul ettirir, maçı yarı saha basketboluna çekebilirse galibiyete yakın taraf olur.
‘’FIBA-Euroleague anlaşacak mı?‘’
Avrupa basketbolunun en büyük sorunu ‘iki başlılık’. FIBA’nın yıllar önce acizliğinden yararlanan ULEB, kendi hükümdarlığını ilan etti. FIBA da şimdi, eski gücüne ve haklarına kavuşmak için mücadele ediyor. Ortada güç ve para var. Euroleague de elinde bulundurduğu bu gücü kimseyle paylaşmak istemiyor.
Kamil Novak, geçtiğimiz günlerde bir toplantı yaptıklarını, tam anlaşmak üzereyken Euroleague yönetiminin masadan kalktığını belirterek, “24 takımlı bir Euroleague için 10 yıllık kontrat teklifi yaptık. Elenen takımlar ve diğerleriyle ikinci kupayı FIBA olarak biz organize edecektik. Önce ‘tamam’ dediler. Sonra 32 takımın, ardından da 40 takımın kendilerine bağlı olmasını istediler. İsteklerin sonu yok. Biz çok iyi bir teklif yaptığımıza inanıyoruz. İkincil turnuvalar olan Eurocup ve Şampiyonlar Ligi şampiyonlarının, gelecek yıl Euroleague oynamasını da önerdik. Herkese eşit şans tanınmasını istiyoruz. Ama bu onlara yeterli gelmedi. Şimdi asıl soru, ne yeterli olur?” dedi.
Yasadışı kontrat yapılıyor
Novak, Eurocup’a katılan takımlar hakkında ülke federasyonlarına baskı yapılıp, yapılmadığı konusunda ise, “Ortada yasadışı bir durum var. Euroleague, bir takımı turnuvasına alırken, o ülkeden birkaç takımı daha bağlayıcı kontratlarla Eurocup’a almaya çalışıyor. ‘Yasa dışı kontrat’ diye tanımladığımız durum bu. Bu şartlarda basketbola yeni yatırımcılar getirmemiz imkansız” diyor.
Haksız da sayılmaz. Bir takım İtalya ya da Türkiye Ligi şampiyonu oluyor. Seneye Euroleague oynayamıyor. Örneğin bu yıl Galatasaray ya da Beşiktaş, Türkiye’de şampiyon olsa seneye Euroleague oynayamayacak. Sponsor, yatırımcı neden desteğini sürdürsün ki. FIBA, takımların kupalara anlaşmalarla değil, sportif kritelerle katılmasını istiyor. Futbolda yapılan da bu. FIBA Avrupa Başkanı Turgay Demirel de, Euroleague’in Avrupa’nın bir kaç ülkesini kapsadığını, kapalı bir lig haline geldiğini belirterek, “Futbol yıllardır aynı statü ile gelirlerini sürekli artırarak organizasyonunu yapıyor. Çünkü, Avrupa’nın her ülkesinden, her takımın o lige katılma fırsatı var. Basketbolda, örneğin bir Danimarkalı neden Euroleague izlesin. Danimarka televizyonu neden Euroleague’in yayın haklarını alsın. Danimarka gibi onlarca ülkenin Euroleague’de oynama şansı yok” dedi.
Avrupa’nın yüzde 16’sı
Euroleague bu yıl 16 takımlı. Son derece keyifli, üst düzey mücadelenin olduğu, tribünlerin dolduğu, NBA ayarınca bir lig haline geldi. Ama baktığımız zaman sadece Türkiye, İspanya, Yunanistan, İtalya, Rusya, Almanya, Sırbistan ve Litvanya temsilcileri bu ligde oynuyor. Sadece 8 ülke. Avrupa’da 49 ülke olduğunu gözönüne aldığımızda koca kıtanın sadece yüzde 16’sını direkt olarak ilgilendiren bir lig durumunda. Tabii ki bu ülkelerin çoğu basketbol olarak geride, üst düzey takımları yok belki ama bu sistemle yeni yatırımcıların, yeni takımların ortaya çıkmasına da imkan yok...
Bir şekilde orta yol bulunmalı. Euroleague yine kendi ligini organize etsin ama en azından Eurocup yerine ‘Basketbol Şampiyonlar Ligi’ tek ve ikinci lig olarak kalıp, 16 takımın dışında kalanların da kendilerini temsil edebileceği bir ortam oluşsun.
‘’Galatasaray geliyor‘’
Bazı anlar vardır, verdiğin bir karar bütün bir sezonu etkiler. Ergin Ataman da, önceki hafta Smith ve Dentmon’u ‘kadro dışı’ bırakma kararı alıp, kangren olmak üzere olan bir ayağı kesti belki. Ama Sarı-Kırmızılılar, topallayarak da olsa, önce Darüşşafaka, ardından Beşiktaş, şimdi de Barcelona gibi üç önemli rakibi devirdi, hiç oyun kurucusu olmadan...
Smith ve Dentmon gibi son derece gereksiz, Euroleague oyuncusu olmayan iki isim oynamayınca, yine bunlara benzer hücum gücü yüksek ama oyun bilgisi kıt, savunması ‘sıfır’ olan Daye’in dakikaları azalınca, Galatasaray Odeabank da savaşmaya, mücadele etmeye, savunma yapmaya, kısacası ‘basketbol oynamaya’ başladı... Her ne kadar Barcelona, ligin en kötü hücum eden takımı olsa da, potasında 100’lü sayılar görerek sezona başlayan Galatasaray Odeabank’ın rakibi 60’larda tutması son derece önemliydi.
Ataman özüne döndü!
Oyun kurucuların yokluğunda Sinan yine büyük iş yaptı. Emir ona yardımcı oldu. Micov çok kritik üçlükler attı. Geçen yılın kahramanlarından Schilb, eski günlerinden bir eser sundu. Pleiss ilk beşe oturduktan sonra her geçen gün daha büyük katkı veriyor. Avrupa’nın en pahalı ve etkili pivotlarından Antiç’i sahadan sildi. Rice, 22 sayı attı ama 15 dakika sahada kalan Göksenin oyundayken hiç atamadı. Enteresan bir istatistik yakaladı Amerikalı guard. Ama sadece onun çabası, takım halinde oynayan Galatasaray’ın görkemi karşısında gölgede kaldı.
Ergin Ataman da kadro dışı bıraktığı oyuncuları sayesinde ‘özüne’ döndü. Kendini sürekli 12 kişiyi de kullanmak zorunda hisseden ve kaybeden Ataman, artık rotasyonu 9 kişiye indirdi. Eksiklere rağmen, rakipleri iyi analiz edip üst üste çok kritik üç galibiyet aldı tecrübeli coach. Daha yolun başı. Sezona kötü başlandı belki ama alınacak ‘akıllı’ bir oyun kurucu ile herşey telafi edilebilir.









































