‘’Fenerbahçe döngüyü kırdı‘’
Galatasaray açısından çok daha fazla önem taşıyan bir maçtı. Fenerbahçe karşısına 3’te 0’la çıkan Sarı-Kırmızılılar, kazanması halinde ileriye biraz daha umutla bakabilirdi belki ama artık mental olarak da ayağa kalkmaları zor olacak.
Galatasaray da bu bilinçle başladı oyuna. Bir anda 15-7 öne geçtiler. Ama bir sezon klasiği oldu Sarı-Kırmızılılar için. Ne zaman rotasyona girdiler, Göksenin, Sinan kenara geldi, Dentmon vs oyuna girdi, Fenerbahçe 9 dakikada tam 33 sayı attı. Skor 15-7’den, 26-40’a geldi.
Bu oyuncu kadrosu ile Galatasaray’ın takım savunması yapması çok zor görünüyor. CSKA’dan 109, Fenerbahçe’den tam 103 sayı yediler iç sahada.
Euroleague’de atarak değil, tutarak kazanılıyor. Ama kadro oluştururken yapılan yanlış tercihler, özellikle takımı oynatmaktan bihaber, tamamen kendi skoruna endeksli oyun tarzı olan iki oyun kurucu ile yola çıkmak büyük riskti. Bu risk de olumsuz olarak geri döndü Galatasaray’a...
Zalgiris karşısında en iyi hücum performansını sergileyen Fenerbahçe, dün tavan yaptı. Gerçi Sarı-Lacivertliler, ilk 5 dakika hariç kendisini zorlayan bir savunma direnci görmedi karşısında ama 25 asist üzeri gelen 103 sayı, herkesin skora katkı yapması olumlu şeylerdi onlar adına.
Geçen yıl sakatlıklar nedeniyle sona doğru kendine gelen Kostas Sloukas, bu yıl yıldız gibi parlıyor.
Yıllarca Spanoulis’in gölgesinde kalan Sloukas, Fenerbahçe’de potansiyelini fazlasıyla ortaya çıkarmaya başladı. Galatasaray’ın yaptığı hamleler sonrası umutlandığı her anda Sloukas sorumluluk aldı. Müthiş bir yüzdeyle 24 sayı atan Yunan oyuncu 7 de asist yaptı. Bobby Dixon, Udoh, Datome, Kaliniç her seferinde net mesajlar verdi Galatasaraylı oyunculara.
Yıllardır seyircili maçların hiçbirinde Abdi İpekçi’de kazanamıyorlardı, dün mental olarak da ayakta kalmayı başardılar.
Obradoviç’li Fenerbahçe, dolu tribünler önünde ilk kez kazandı. Kısır döngüyü kıran taraf oldu Sarı-Lacivertliler...
CSKA ile favori gösteriliyorlardı. İkisi de 4’te 4’le yollarına devam ediyorlar. Zaten favori gibi oynadı Fenerbahçe dün Abdi İpekçi’de.
Bundan sonrası Galatasaray için çok zor geçecek. Çözülmesi gereken bir çok sorun var. Sezon çok uzun ama şimdiden çok geri kaldılar.
‘’Derbi öncesi artılar, eksiler‘’
Puan açısından sıradan bir Euroleague haftası gibi gözükse de, diğerlerinden çok fazla anlam taşıyan, daha fazla değer biçilen bir Euroleague maçı izleyeceğiz Abdi İpekçi’de.
Son yıllarda ilginin iyice arttığı iki ezeli rakibin basketbol çekişmesi, bugün Euroleague sahnesine taşınacak.
Son Euroleague finalisti Fenerbahçe, favori gösterildiği sezona 3 galibiyetle başladı. Son Eurocup şampiyonu Galatasaray ise ikisi evinde olmak üzere oynadığı 3 maçı da kaybetti.
Derbi, bu şartlar altında Galatasaray Odeabank açısından biraz daha fazla önem taşıyor. Taraftarın ilgisinin azalmaması için, İpekçi’de kaybedilen üst üste 2 maç sonrası bir Fenerbahçe yenilgisi, Sarı-Kırmızılılar açısından bir mağlubiyetten de çok fazla şey ifade edebilir.
Bu tip derbilerde, teknik- taktikten çok, farklı faktörler belirleyici oluyor. Atmosfer, taraftar baskısı, camiaların derbilere verdiği değer, oyuncuları psikolojik olarak bambaşka etkiliyor. İki takımın son yıllardaki rekabetine baktığımız zaman, deplasman takımlarının bu atmosferden olumsuz etkilendiğini görüyoruz. Son 3 yılda oynanan 20’ye yakın seyircili maçta rakip sahada kazanan olmadı.
Ataman’ın başını ağrıtıyor
İşin teknik tarafına bakacak olursak, Galatasaray fazlasıyla sorunlu olarak derbiye çıkıyor. Sezon başında özellikle iki oyun kurucu transferinde yapılan yanlış tercihler, Ergin Ataman’ın başını fazlasıyla ağrıtıyor. Smith, süratli, atletik, çabuk, şutör, potaya gidebilen müthiş bir skorer. Kısacası iyi bir oyuncu. Ama henüz Euroleague oyuncusu değil. Saha görüşü, basketbol aklı, takımı oynatabilme kabiliyeti ve fizik olarak zayıf oluşu nedeniyle katkı veremiyor. Dentmon da müthiş bir skorer. Bireysel yetenekleri çok fazla. Ama o da klasik bir Euroleague guardı değil. Hal böyle olunca iş devşirme oyun kurucu Sinan’a kalıyor.
Takım savunmasında da büyük zaafları var Sarı-Kırmızılılar’ın... Bu durum kısa zamanda da çözülecek gibi durmuyor.
Fenerbahçe, Abdi İpekçi’ye Bogdanoviç ve Kaliniç’ten yoksun çıkacak. Galatasaray ligin en çok sayı yiyen takımıyken, Fenerbahçe, potasında en az sayı gören takım. Son Zalgiris maçında 22 asist yaptılar. Hücumlar da yoluna giriyor gibi. Ama onlar için belirleyici olacak olan, mental olarak ayakta kalıp kalamayacakları. Düne kadar kalamamışlardı...
Sonuçta psikolojik olarak evinde oynayan Galatasaray, fiziksel olarak da Fenerbahçe ön plana çıkıyor. Bakalım gülen taraf kim olacak?
‘’Fener olması gerektiği gibi‘’
Euroleague’de üç hafta sona erdi, kağıt üstünde favori gösterilen geçen yılın iki finalisti CSKA ve Fenerbahçe farkını ortaya koydu. Yenilgisiz iki takım var 3 hafta sonunda, ikisi de son finalistler.
Fenerbahçe, ilk iki haftayı birer sayıyla kayıpsız atlatmayı başarırken, bu galibiyetlerdeki kilit faktör yaptığı savunmaydı.
Obradoviç, takım eski olmasına rağmen, hücumda yeni düzenler, yeni setler oturtmaya çalışıyor doğal olarak. Burada bazı aksaklıklar var ama savunma istikrarı galibiyeti yine Fenerbahçe’ye getirdi.
İlk periyotta yenilen 24 sayıdan sonra, kalan 30 dakikada Fenerbahçe potasında sadece 44 sayı gördü. Her ne kadar Zalgiris hücum potansiyeli çok yüksek olmasa da, sonuçta bir Euroleague takımı. Evinde oynadığı iki maçta da rakipleri 60’lı sayılarda tutmak önemliydi Fenerbahçe için. Dün, bu yılki en iyi hücum maçını çıkardı Kanarya. 53 basketin, 22’si asist üzerinden geldi. Bunların tam 11’ini Sloukas yaptı. Antiç ve Sloukas sezona formda başladı.
Dün Vesely ve Datome ritmini bulur gibiydi. Udoh zaten bildiğiniz gibi. Fenerbahçe için gecenin olumsuz tarafı Bogdanovic ve Kalinic’in sakatlanmaları oldu. Çılgın bir fikstür bizi bekliyor. Takımlar 10 günde 5’er maç yapacak. Herkes için yeni bir durum. Bakalım takımlar ve oyuncular buna nasıl reaksiyon gösterecek, hep birlikte göreceğiz.
‘’Fenerbahçe farkı‘’
Barcelona’da, Barcelona ile oynuyorsun. Rakip bir basketbol devi. Bir çok şampiyonluğu, bir çok Final-Four’u var. Ama gerek tribünleri dolduran binlerce taraftar, gerek iki Euroleague şampiyonluğu bulunan coach Bartzokas, gerekse oyuncularda şöyle bir hava var. ‘Ne yaparız da Fenerbahçe’yi yenip bir sürpriz gerçekleştiririz’. Fenerbahçe basketbolunun son bir kaç yılda Obradoviç ve Gherardini ile geldiği en önemli nokta bu. Düne kadar, ‘eğrisi doğrusuna gelir de kazanır mıyız’ diye düşünürken, şimdi İspanya’da, Barcelona karşısına kocaman bir psikolojik üstünlükle maça başlıyorsun. Fenerbahçe henüz hazır değil. Kopuk kopuk oynadı. Datome, Vesely çok az katkı verdi. Ama bu oyun bile her ne kadar Navarro’dan yoksun olsa bile Barcelona’yı deplasmanda devirmeye yetti. Son çeyrekte 9 farka ulaşan Kanarya, maçı orada koparabilirdi belki ama, sonuçta önemli olan çok iyi durumda bulunmasalar bile Barcelona deplasmanında
kazanmak.
‘Winner’ bir takım Fenerbahçe. Bamberg’den sonra Barça’yı da 1 sayıyla yendi. Bir şekilde kazanmayı beceriyorlar. Yine savunma hamlesi ile kazandılar, Bamberg’e karşı olduğu gibi. Bu kez Sloukas, Final- Four ‘MVP’si Rice’e geçilmedi. İki üç hamle yaptı Amerikalı, bizim Yunanlı hepsinde karşısında kaldı. Bu savunma ‘zafer’i getirdi...
Aslan’ın kredisi bitiyor
CSKA karşısında yediği 109 sayı sonrası savunması büyük eleştiri alan Galatasaray’da, coach Ergin Ataman Kızıl Yıldız maçına, Tofaş karşısına çıktığı beşle başladı. Bu, savunma öncelikli beşte, Göksenin ve Tyus, oyunun başına damgasını vuran isimler oldu. Göksenin rakip oyun kurucuyu canından bezdirirken, Tyus bloklarla pota altını karartıyordu. Bu ikili bununla
da yetinmeyip hücumde sekizer sayı atınca Galatasaray bir anda 19-5 öne fırladı. Galibiyetin kolay geleceği izlenimi de edinilmişti. Ama ne zaman ki Ergin Ataman rotasyona başladı, Smith ve Dentmon gibi kontrolsüz iki isim oyuna girdi, maçın rengi de değişti. Kızıl Yıldız bütçe olarak zayıf, kadro olarak yetersiz belki ama, oyun sistemi, düzen ve disiplin anlamında Galatasaray’dan çok üstün.
Hiç panik yapmadılar, kendi basketbollarını oynadılar, 15 sayı geriden gelip 15 sayı öne geçtiler. Tecrübesizlikleri yine onlara maç kaybettiriyordu. Daye müthiş bir hücum nyeteneği. İlk 20 sayısını hiç kaçırmadan attı, Galatasaray 15 sayı geriden gelip, 3 sayı da öne geçti. Taraftar desteği ile maçı alıp götürmeleri gerekiyordu ama, o kadar mücadele, özveri boşa gitti. Göksenin niye bir daha oyuna girmedi, neden Emir o kadar süre sahada kaldı tartışılır. Kariyeri boyunca 8-9 oyuncuyla oynayan Ataman, daha ikinci çeyrekte neden 12 oyuncu kullanır, orası da tartışılır. Sonuçta Galatasaray gibi sürpriz kovalayacak bir takımın, sezona evinde üst üste 2 yenilgi ile başlaması altından kolay kalkılacak birşey değil. Hele ki Kızıl Yıldız gibi bir takıma karşı... Umarız deplasman galibiyetleri ile bunların telafisi gelir. Yoksa sezonun geri kalanı Galatasaray ve taraftarı için bir eziyet halini alır.
‘’Son anda Aslan‘’
Tofaş-Galatasaray Odeaank mücadelesi, ‘Bilyoner.com haftanın’ maçı seçilmişti. Adına da yakışır bir maç oldu Bursa’da. Tribünler tamamen dolu, son derece çekişmeli bir maç, kısacası muhteşem bir basketbol atmosferi vardı. CSKA karşısında potasında 109 sayı gören Galatasaray’ın savunması fazlasıyla eleştirilmişti. Coach Ergin Ataman, geçen hafta oynayan Pleiss ve Diebler’ı tribüne yollayıp, Schilb ve Thompson’u sahaya sürmüştü. Savunma profesörü Göksenin de ilk beşteydi. Nitekim müdafaya çok fazla konsantre göründüler. Göksenin oyun kurucuya baskı yaparken, Tyus pota altını rakiplere karartıyordu. Hücuma yön verecek çok fazla oyuncusu bulunmayan Tofaş da skor bulmakta fazlasıyla zorlandı.
Sinan yine iş başındaydı...
Galatasaray’ın hücumda bir sorunu yok. Müthiş bir potansiyele sahipler. Daye maça, 2/2 üç, 3/3 de iki sayı isabet oranı ile başlayıp hiç kaçırmadan 12 sayı atarken, Cim Bom 12. dakikayı 30-12 önde geçti. Yine Sinan, direksiyondaydı. Russ Smith’in oyuna girmesiyle, savunma ve hücum dengesi bozulan Galatasaray karşısında Micic ve Mejia’yı devreye sokmayı başaran Bursa ekibi 8-0’lık seriyle rakibine 5 sayı kadar (38-43) yaklaşsa da, Sinan’ın üçlüğü ile devre 38-46 sona erdi.
Mejia’nın üçlükleri yetmedi
Galatasaray, ikinci yarıda Sinan, Daye ve Göksenin’in üçlükleri ile yakaladığı 17-2’lik seriyle 25. dakikada farkı 21 sayıya kadar çıkardı: 63-42. Herkes maçın bittiğini düşünüyordu ama Orhun Ene’nin Tofaş’ı kapasitesi belki sınırlı ama son derece organize, disiplinli ve inatçı bir takım. O az sayıdaki yaratıcı oyuncular Micic ve Mejia, oyuna ağırlığını koyarken, Caner kritik üçlüklerle skora katkı yaptı. Savunmada da inanılmaz bir direnç gösterdiler. Önce 13-2’lik seriyle oyuna ortak oldular, ardından yavaş yavaş farkı kapadılar. Bitime 50 saniye kala Mejia 2 üçlük atıp skoru 80-80 yaparken, Galatasaray savunması neden faul yapmadı anlaşılır gibi değil. Ama denen maçta son sözü söylemek sahanın yıldızı Daye’nin hakkıydı. O da, son şutu sokarken, takımını da ipten aldı.
‘’Fener'e erken uyarı‘’
Bamberg, büyük yıldızı olmayan ama son derece disiplinli, sert ve doğru basketbol oynayan bir takım. İtalyan coach Trinchieri, iki yıldır Alman ekibinde önemli işler yapıyor.
Sezonun ilk maçı... Zor geçeceği tahmin ediliyordu. Fenerbahçe bütün maçı önde götürdü ama bir türlü koparamadı. Oyunun son topa kalacağı da belli olmuştu. Nitekim, Vesely iki serbest atış kaçırınca, Bamberg’e kazanma fırsatı doğdu. Sarı-Lacivertliler kötü basketbol oynadı belki ama savunmadan taviz vermedi. Bunun karşılığını da galibiyetle aldı. Özellikle Udoh’a teşekkür etmeleri gerekiyor. Obradoviç ona güvenip savunmada adam değiştirmekten çekinmiyor. Çünkü Udoh, rakibin en kısası ile bile eşleşse geçilmiyor, hatta top bile çalıyor.
Son üç hücumda önce Avrupa’nın en akıllı ve tecrübeli guardlarından biri olan Zizis’in topunu çaldı, sonraki hücumda rakibine geçilmedi, maç topunda da Vesely ile birlikte sahanın yıldızı Miller’ın tepesine bindi ve o şutu kaçırmasını sağladı. Sezona Uşak yenilgisi ile başlayan Fenerbahçe, dün de uçurumun kenarından döndü.
Geçen yıl harika bir performansla finali, hatta şampiyonluğu hak etmişlerdi. Ama oynamadan, herkes tarafından favori gösterilerek şampiyon olunmuyor. Oyuncularda böyle bir hava sezinleniyor. ‘Geçen yıl yaptık, nasıl olsa yine yaparız’ havası değişmezse dünkü gibi zorluklar yaşarlar.
Yeni transfer Nunnally’e Obradoviç, belki de takıma adapte olabilmesi için fazla şans tanıdı. Amerikalı özellikle savunmada çok fazla pozisyon hatası yaptı. Daha önce de yazmıştım. Obradoviç, Uşak maçından sonra dün de 8 kişilik rotasyonla oynadı. Bu yıl sezon çok daha uzun ve yorucu. Böyle devam eder, as oyunculara çok yük binerse sakatlık ve başka sorunlar yaşanabilir.
‘’Aslan evinde çarpıldı‘’
Bir Euroleague maçından başka herşeye benziyordu dünkü mücadele. Galatasaray Odeabank yeni bir takım... Sezona evinde CSKA Moskova mağlubiyeti ile başlamak normal karşılanabilir. Ama oynanan basketbol, hiç de normal değildi. 2007 yılında mahalle takımı görünümündeki Roanne, evinde Panathinaikos’tan 123 sayı yiyip, tarihe geçmişti. Abdi İpekçi’de de tarihi gece yaşandı! Kendi evinde tam 109 sayı yedi Sarı-Kırmızılılar son şampiyon karşısında. Hücum potansiyeli olan ama savunma zaafları bulunan bir takım görüntüsü çiziyordu Galatasaray sezon öncesinde. Ama atılan 84 sayı, iyi hücum edildiğini de göstermiyor. Tamamen bireysel zorlamalar, organize olmadan yapılan hücumlar, CSKA’nın da ekmeğine yağ sürdü. Kötü hücum, arkasında kötü savunmayı da getirdi. Russ Smith, hangi akla hizmet transfer edildi bilmiyorum ama onun üzerine Justin Dentmon’u da almak, Galatasaray’ın hücum aklını da elinden almış.
Acil oyun kurucu gerek
Oyun kurucun da sokak basketbolcusu tarzında olursa, Euroleague’de kendine yer edinmek de zor olur. Zaten, Sarı-Kırmızılılar’ın oyuna tutunduğu, farkı 5 sayıya indirdiği, Emir’in kullandığı üçlük girse belki de maça ortak olacağı bölümlerde takım Sinan Güler’e emanetti. Galatasaray, onun oyun kurucu oynadığı bölümlerde biraz derli topluydu o kadar. Ama Smith ve şu haliyle Euroleague seviyesinin çok uzağında olan Pleiss tekrar oyuna girince, aradaki fark uçurum oldu. Ergin Ataman’ın iş işten geçmeden, gerçek bir oyun kurucu bakması gerekiyor. Mümkünse hemen yarın...Dentmon hakemi aldatmaya yönelik hareketlerden iki teknik faul alıp atıldı. Kararlar doğru kabul edilse bile üst üste böyle 2 teknik faul çalındığına ve Euroleague’de hakemlerin soyunma odasına gittiğine yıllardır şahit olmamıştım.
‘’İpekçi'den zor çıkılır‘’
Yenilenmiş kadrosu ile bir yıl aradan sonra Euroleague’e dönen Eurocup şampiyonu Galatasaray Odeabank, ligin son şampiyonu CSKA Moskova ile açılış maçında karşı karşıya geliyor. Euroleague’de değişen format gereği artık her galibiyetin, her sayının büyük önemi olacak. Yıl sonunda ilk sekize giren takımlar Play-Off oynayacak. Burada mental direnç de çok önemli. Olası kötü başlangıç sonrası toparlanıp ayağa kalkmak her takımın başarabileceği bir iş olmayacak.
Galatasaray Odeabank, favoriler arasında gösterilmiyor. Onlar için iyi başlamak bence çok önemli. Açılış maçını son şampiyon CSKA Moskova ile oynamak şanssızlık olarak nitelendirilebilir belki ama olası bir galibiyet, Galatasaray gibi yeni oluşan bir takımın kenetlenmesini, özgüven ve moral kazanmasını sağlayabilir.
Ergin Ataman bu seviyelerde çok tecrübeli. Oyuncuları mental olarak da en iyi şekilde maça hazırlayacaktır. Kağıt üstünde tabii ki CSKA Moskova favori görünüyor. De Colo, Teodosic, Khrypha, Hines gibi bir çok yıldızını takımda tutmayı başaran Rus ekibi, yine en güçlü aday. Ama hiçbir takım yenilmez değil. CSKA geçen yıl da, gerek normal sezon, gerekse Top 16’da çok maç kaybetti. Deplasmanlarda kolay kazanamayan bir takım görüntüsü çizdi.
Galatasaray deplasmanı da, Euroleague’in en zor deplasmanlarından biri. Abdi İpekçi’de oluşan atmosferden etkilenmeyecek oyuncu ve takım yoktur. Sarı-Kırmızılılar, bu fırsatı değerlendirirse devamı da gelir. 10 yeni transferle yola çıkmaları, sezonun hemen başında onlar için handikap gibi görünse de, taraftarla beraber oluşturacakları sinerji ile ‘Süper Kupa finali!’ kazanılabilir.
Daçka’yı aynı şartlar bekliyor
Darüşşafaka Doğuş’u da, Belgrad’da CSKA’nın İstanbul’da karşılaşacağı şartlar bekliyor. Kızılyıldız, tek Amerikalı ve düşük bir bütçe ile yola çıksa da, evinde 20 binin üzerindeki taraftarı ile herkese sorun çıkarabilecek bir takım. Blatt yönetimindeki Daçka, bu yıl henüz yenilmedi. Belgrad’da da kağıt üstünde favori onlar. Maça iyi başlayıp, Kızılyıldız’ın direncini kırmaları çok önemli. Yoksa zaman ilerledikçe ibre Kızılyıldız lehine dönebilir.









































