Arama

Popüler aramalar

‘’Zor da olsa Aslan‘’

Sezonun ilk maçı. Takımlar henüz hazır değil. Galatasaray’ın cezası nedeniyle tribünler boş. Dolayısıyla maçın da fazla tadı tuzu yok. Buna rağmen dönem dönem güzel basketbol, göze hoş gelen hareketler izledik Abdi İpekçi’de. Ergin Ataman, Dentmon, Schilb ve Thompson’u tribüne gönderme kararı almıştı maç öncesi. Russ Smith kenara başladı. Sinan ve Emir’in organizasyonu ile Sarı-Kırmızılılar, 20-11’le öne fırladı. Ne zaman ki Cim Bom, rotasyona başladı, oyunun rengi de değişti.

Russ Smith’in hataları

İlk defa Avrupa’ya gelen Russ Smith, şu haliyle üst düzey katkı yapacak gibi görünmüyor. Onun hataları, Pleiss’ın savunmadaki yetersizliği ile 10-0’lık seri yakalayan Balıkesir, oyuna ortak oldu, Williams’la da 24-23 öne geçti. Devre 42-39 bittikten sonra ikinci yarıya Galatasaray yine aynı şekilde başladı. Emir ve Sinan takımı iyi oynatırken, Austin Daye, kendine has basketler buldu. Bu kez 13-2 seri yakalayan taraf Galatasaray oldu: 55-41. Aynı senaryo ikinci yarıda bir kez daha yazıldı. Daye’in faul problemine, Smith ve Pleiss’ın oyuna girmesiyle Balıkesir, tecrübeli oyun kurucusu Green’in (18 sayı 11 ribaunt) ağırlığını koymasıyla tekar maçın içine girdi. 2.5 dakika kala Williams 0/2 serbest atış atmasa skor 72-70 olacaktı. Ama dönüşte Emir’in asistleri, Diebler’ın kritik üçlüğüyle skoru 77-68 yapan Sarı-Kırmızılılar, maçı da bitirdi: 81-72.

Yerli rotasyonu yetersiz

Emir’in sonradan kadroya katılması, Galatasaray’a büyük bir piyango çıkmış gibi oldu. Özellikle de Türkiye Ligi için. Kadrosunda 9 yabancı bulunduran Aslan, Euroleague’de belki sorun yaşamaz ama, Emir’in olmadığını düşündüğümüzde Türkiye Ligi için özellikle yerli rotasyonu çok ama çok yetersiz kalacaktı. Smith’ten kısa sürede katkı beklemek şu an için imkansız görünüyor. Dün kenarda olan ikinci oyun kurucu Dentmon, ona göre daha tecrübeli. Euroleague’in başında işin organizasyon kısmında Emir ve Sinan’a büyük yük binecek gibi görünüyor.

10 Ekim 2016, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Başlıyooor‘’

İlginin her geçen gün arttığı Spor Toto Basketbol Süper Ligi bugün başlıyor. Tam 14 Avrupa ülkesi, Türkiye Ligi’nin yayın haklarını satın aldı. 16 takımın yer alacağı Euroleague’in 4 takımı bizim ligimizde boy gösterecek. Yine bu 4 takım şampiyonluk parolası ile yola çıktılar. Geçen yılın şampiyonu Fenerbahçe, yeniden Euroleague oynayacak olan ve kadrosunu bir hayli güçlendiren Galatasaray Odeabank, Perasoviç’le yeni bir sayfa açmak isteyen Anadolu Efes, dünyaca ünlü coach David Blatt’i takımın başına getirip, hazırlık maçlarında hiç yenilmeyen Darüşşafaka Doğuş, kıyasıya bir şampiyonluk mücadelesi yapacak gibi görünüyor. Pınar Karşıyaka ile sürpriz sayılacak bir çok kupa kazanan Ufuk Sarıca, bu yıl da Beşiktaş Sompo Japan’la devlerin arasından sıyrılıp, herkesi şaşırtmaya çalışacak. Pınar Karşıyaka, Banvit, Trabzon, Tofaş, Büyükçekmece, Best Balıkesir, Muratbey Uşak, İstanbul BŞB, Yeşil Giresun ve Gaziantep Basketbol Play- Off mücadelesi verecek gibi görünüyor. Royal Halı’nın çekilmesi ile sponsor bulamayan ve çok geç kadro kurmaya başlayan Gaziantep Basketbol eski gücünde değil. En çok takip edilen takım ise belki de Yeşil Giresun Belediye olacak. Giresun; Emircan Koşut, Okben Ulubay, Samet Gülek, Doğuş Özdemiroğlu, Enes Taşkıran gibi altyapı milli takımlarında oynayan ama kendi kulüplerinde süre bulamayan geleceğin yıldız adaylarını bünyesine kattı. Bu oyuncuların gelişimi Türk basketbolu için çok önemli. Proje takımı hüviyetine bürünen Giresun’un ve genç yıldızların performansı merak konusu olacak. Ligin kalitesi ile uyuşmayan tek takım ise TED Kolejliler... Tamamen genç takım oyuncularının yanına, son anda 4 tane ucuz Amerikalı alan Ankara ekibine şimdiden düştü gözüyle bakılıyor.

08 Ekim 2016, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Fenerbahçe bıraktığı yerden‘’

Geçen yıl Türkiye’deki tüm kupaları toplayan Fenerbahçe, sezona da Cumhurbaşkanlığı Kupası ile başladı. Mevcut kadroyu koruyan Sarı-Lacivertliler, yenilenmiş Efes karşısında bütün maçı domine etti. Genelde çift haneli farklarla skoru önde götürdü. Efes’in dönem dönem yaptığı hamleler sadece rakibine biraz yaklaşmasını sağladı o kadar.

Taktik hamleler daha maç başlamadan yapılmıştı. Fenerbahçe’de, Bogdanovic’in dışarıda kalması belki sürpriz olarak nitelendirilebilir ama Efes’in uzun ve atletik forvetleri Honeycutt, Cedi ve Thomas’a karşı Obradoviç, o bölgede Nunnally’i tercih etti.

Çaresiz bıraktılar

Fenerbahçe’nin dünkü galibiyetindeki en önemli faktör yaptığı takım savunmasıydı. Obradovic’in takımı savunmayı geçen yıla oranla bir adım daha ileri götürmüş. Sahaya yerleşim, yardımlar, ikili sıkıştırmalar, Efes gibi potansiyelli bir takımı oyunun genelinde çaresiz bıraktı. Nitekim Lacivert-Beyazlılar, bu savunma karşısında tam 17 top kaybı yaptı. Hücumda da topu yine çok iyi paylaştılar. Skor dağılımından da durum belli oluyor zaten.

Obradovic geçen yıl en çok rotasyonun darlığından yakınıyordu. Bu yıl daha derin bir kadro kurmaları gerektiğini söylüyordu. Ama yine geçen yıla göre aynı oyuncu sayısına sahipler. Ahmet ve Barış, dakika almayı başaramazlarsa, Vesely ve Udoh’a yine büyük yük binecek gibi duruyor.

En kritik anda Dixon ve Sloukas’ı kenara alıp, genç Berk’e dakika vermesi de, klasik bir Obradovic hamlesiydi. Efes, 5 yeni oyuncuyla sezona başladı. Kazanmayı çok istediler belki ama maçı hiç kazanacak noktaya getiremediler. Saric’in gitmesi, Brown’un yine çok silik oynaması, Samet’e güvenilmemesi, Efes’in 4 numarada başını fazlasıyla ağrıtacak gibi görünüyor. 3 numaradan devşirme Thomas’ın, bu pozisyonda yükü bütün bir sezon çekmesi imkansız. Sezon içinde yabancı rotasyonuna girecek gibi görünüyorlar.

06 Ekim 2016, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Fener bir adım önde‘’

Basketbolda uzun süredir beklediğimiz sezon bugün resmen açılıyor. Geçen yıl bütün kupalarda müthiş işler yapan Fenerbahçe ile, Play-Off finalisti Anadolu Efes, Cumhurbaşkanlığı Kupası finalinde karşı karşıya geliyor. Fenerbahçe, transferde en iyi işi, Euroleague finali oynayan kadroyu koruyarak yaptı. Üstüne de Nunnally transferi ile gerek savunma, gerekse hücumda çok yönlü bir ismi kadrosuna kattı. Efes’ten gelen Ahmet Düverioğlu da, dar olan uzun rotasyonunu az da olsa genişletti.

Efes karşısındaki en büyük avantajları, oturmuş bir düzen, birbirini çok iyi tanıyan bir kadroya sahip olmaları. Efes de, geçen yılın flaş ismi Perasoviç’i takımın başına getirirken, Omiç, Honeycutt, Thomas, Samet ve Cotton transferlerini yaptı. En önemli eksikleri Dario Sariç olacak. NBA’in yolunu tutan Hırvat yıldızın yeri doldurulmuş gözükmüyor. O pozisyonda geçen yıl felaket bir sezon geçiren Derrick Brown’a kalmaları, geniş kadroda handikap gibi duruyor. Yine de iyi bir hazırlık dönemi geçirdiler.

Ama kimyanın oturması biraz zaman alacaktır. Fenerbahçe, geçen yıl finalde Efes’i çok rahat geçmişti. Psikolojik üstünlük de onlardan yana. Perasoviç de, Türkiye’deki ilk resmi maçında kazanmak isteyecektir. Tabii ki finallerde sonucu önceden kestirmek güç olsa da, Obradoviç’in takımı gerek kadro kalitesi, gerekse hazır olmaları itibariyle bir adım önde duruyor.

05 Ekim 2016, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Milli takım mı, kulüpler mi?‘’

Türkiye Basketbol Federasyonu, basketbolun hemen hemen her kesiminden ismi ‘Arama Konferansı’na davet etti. ‘Altın jenerasyon’ olarak nitelendirdiğimiz 18-22 yaş arası gençlerin, nasıl üst düzey oyuncu yapılabileceği ve liglerimizde oynamalarının sağlanması gerekliliği konuşuldu. Aydın Örs’ten, Ergin Ataman’a, Yalçın Granit’ten, Efe Aydan’a bir çok duayen, coach, oyuncu, yönetici, basketbol yazar ve yorumcuları, iki gün boyunca kafa patlattı.

Çok değerli, değişik, uygulanabilir, uygulanması zor fikirler üretildi. En çok üstünde durulan konu yabancı sınırlaması, dolayısıyla ‘Milli takım mı, yoksa kulüpler mi?’ tercihinin yapılması oldu.

Tekrar bozmanın alemi yok

Biz de fikirlerimizi beyan ettik, şimdi burada biraz toparlayalım. Biz basketbol ülkesiysek, milli takım ile kulüpler arasında bir tercih yapmak durumunda olmamalıyız. Hem milli takımı, hem de kulüpleri nasıl yüceltirizin formülünü bulmak zorundayız. İki tarafın da başarısı benim için çok değerli. Bizim takımlarımız 3+2 denen sakat sistem nedeniyle 15 yıldır en çok parayı harcayanlardan olmalarına rağmen Final-Four yüzü göremedi. Çünkü coachlar Avrupa’da başka, Türkiye’de başka sistemle oynadığı için, düzeni, sistemi oturtamıyor, oyuncunun, teknik kadronun kafası karışıyordu. Ne zaman sınırlama kalktı, ilk yıl Fenerbahçe Euroleague’de, Banvit Eurocup’ta, Trabzon Eurochallange’de Final-Four’a kaldı. İkinci yıl Fenerbahçe Euroleague finali, Galatasaray, Eurocup finali oynadı. İşin bir tarafını hallettik. Tekrar bozmanın alemi yok.

Madalyalar nasıl geldi?

2001 ve 2010 örnekleri verilerek milli takımın aldığı gümüş madalyalar yabancı sınırlamasına bağlandı. Aradaki 2003, 2005, 2007, 2009, 2011 ve 2013’teki hüsranlar, bir turnuva dışında çeyrek final yüzü göremeden döndüğümüz Avrupa Şampiyonaları da antitez olarak örnek verilebilir. Sadece evimizde, taraftar desteği ile oynadığımız 2 şampiyona ve 2 madalya, 8 turnuvada ise koca bir sıfır var elimizde. Efes’in tamamı altyapı oyuncuları ve 2 yabancı ile kazandığı Koraç Kupası. Ama bu yıllarda herkes eşit yabancı ile oynuyor, eşit şartlarda mücadele ediyordu. Taa ki Bosman mevzuuna kadar. Sonra Avrupalı rakiplerimiz sınırsız yabancı ile mücadele edince bizim kulüplerimiz de doğal olarak onlarla eşit yarışma hakkı için aynı talepte bulundu. Avrupa ülkelerinde yapılan araştırmalar da, yabancı sayısının, milli takımları etkilemediğini gösteriyor.

Kafalar değişmeli

Yasakçı zihniyet ile yola çıkmanın, gençlerimizi pamuklara sarmanın, onları oyuncu yapacağının da bir garantisi yok. 4+1 kuralı gelirse 30 yaşını geçmiş Mutlu Demir’in tecrübeli diye 30, Egemen Güven’in 10 dakika oynamayacağının da bir garantisi yok. Konferansta Alp Bayramoğlu istatistiki bir bilgi verdi. TBL’de (İkinci Lig) 18-22 yaş arası oyuncuları ortalama 14 dakika oynuyormuş. İspanya Birinci Ligi’nde ise 12.30 dakika. Neredeyse eşit. Bizim ikinci ligde sadece 2 yabancı hakkı var. Gençler yabancı sınırına rağmen yine oynayamıyor. Oynatılmıyor. Demek ki kuralları değil, mantaliteyi değiştirmemiz gerekiyor. Genç oyuncuya güvenmeli, onlara özgüven aşılamalıyız. Bu da basiretli, vizyon sahibi, cesur, risk almaktan çekinmeyen, profesyonel olmayan yöneticilere ve antrenörlere sahip olmamızdan geçiyor.

03 Eylül 2016, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ataman'ın şanssızlığı‘’

Ergin Ataman belki de olabilecek en kötü dönemde milli takımın başına geçmişti. 2010 sonrası göreve gelseydi, belki takip eden iki Avrupa Şampiyonası’nda madalya bile kazanabilirdi.

Onun zamanında bir çok yıldız basketbolu bırakmıştı. 3 turnuvaya katıldı. Birine Ömer Aşık, birine Ersan İlyasova gibi NBA oyuncularımız gelmedi.

Bu şartlar altında daha iyisini beklemek de hayalcilik olurdu. Şimdi milli takımlar için yeni bir takvim sözkonusu. Sezon içi milli maçlar için futboldaki gibi pencereler açılacak. Dolayısıyla bir coachun hem milli takımı, hem kulüp takımını çalıştırması zor olacak. Bu sene eleme maçları oynamayacağız.

Ergin Ataman 2017’de de takımın başında olabilirdi. Ama genç bir jenerasyona sahibiz. Bu gençleri nasıl üst seviye oyuncu yaparız, bunları tartışıyoruz. Bundan sonra bir yıllık değil de, 4-5 yıllık bir plan proje dahilinde, gençlere güvenen, onlara sorumluluk veren, onlara özgüven kazandırabilecek bir coachla yola devam etmek gerekecek. Önümüzü görmeli, yolumuzu belirlemeliyiz. Coach tercihi de tarihi bir karar olacak.

01 Eylül 2016, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Doğru hamleler‘’

Fenerbahçe, Nunnaly ve Ahmet transferleri ile kadroyu tamamladı. Kanarya, asıl işi mevcut kadroyu koruyarak yapmıştı, Hickman’ın yerine gelen James Nunnaly ile de güçlendi.

Geçen yıl İtalya Ligi’nin MVP’si seçilen, maç başına 18.3 sayı ortalaması yakalayan Amerikalı forvet, 2 ve 3 numaralı pozisyonlarda oynayabiliyor. Fenerbahçe hücumlarına zenginlik katacağı kesin.

Obradoviç’in Datome ve Kaliniç’i zaman zaman 4 numaralı pozisyona çektiği düşünüldüğünde, Nunnaly, Sırp hocanın elini fazlasıyla rahatlatacaktır. Önceki sezon Hapoel’de oynarken 7.8, geçen yıl da Avellino’da 4.2 ribaunt ortalamaları yakalayan Nunnaly, her alanda katkı yapabiliyor.

Oturmuş bir düzene gelecek olan Amerikalı’nın, Avrupa tecrübesini gözönüne aldığımızda sisteme çabuk adapte olacağını düşünüyorum. Ahmet Düverioğlu da, Fenerbahçe’nin geçen yılki kadrosundaki en büyük eksikliği dolduracak. Yerli ve uzun rotasyonu sınırlı olan Kanarya’da, Ahmet, Vesely ve Udoh’un üzerine binen yükü hafifletecektir.

29 Temmuz 2016, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Altın Jenerasyon!‘’

4-5 yıldır bütün altyapı kategorilerinde, Avrupa ve Dünya Şampiyonaları’nda kürsüye çıkıyoruz. ‘Altın jenerasyon’ diye adlandırılan bu gençlerimiz, bizim geleceğimiz. Son olarak Ümit Milli Takımımız, Avrupa üçüncüsü oldu. Bana göre uzak ara turnuvanın en iyi takımıydık.

Aslolan madalya kazanmak mı, A Takım’a oyuncu yetiştirmek mi? Tabii kazanmak, kazanmayı öğrenmek, yarışmacı bir karaktere sahip olmak önemli. Ama daha da önemlisi, bu pırıl pırıl gençlerimizi üst düzey oyuncu yapabilmeyi becerebilmek.

Yıllardır bu oyuncuları bir yere kadar getiriyoruz, ama sonra bu turnuvalarda bizim gençlerin ezip geçtiği oyuncular ya NBA oluyor, ya Euroleague yıldızı. Bizimkiler ise sıradan TBL oyuncusu... Bir yerlerde, birşeyleri yanlış yapıyoruz...

Herkes konuşuyor, herkesin fikri var ama ortada sonuç yok.

Oyuncu, oynayıp kendini geliştirebileceği bir kulüp yerine, para alıp oturacağı kulübü tercih ediyor. Oyuncu menaceri, kısa yoldan para kazanmak peşinde. Sporcusunu doğru kulübe, doğru coacha yönlendirmek yerine, en çok para alacağı kulübe yönlendiriyor.

Hiçbir sporcunun bireysel gelişim coachu yok. Bütün kulüpler böyle bir çalışma tarzına karşı. ‘Benim coachum var, başkasına gerek yok’ düşüncesindeler.
Bireysel gelişim idmanı yapamıyorlar.

Basketbol Federasyonu bu gençlere inanılmaz yatırım yapıyor. Bütün yurdu tarayıp binlerce oyuncu arasından seçmeler yapıyorlar. Kamplarla, şampiyonalarda her türlü ihtiyaçları karşılanıyor. Hiç bir federasyonda, bizdeki kadar altyapı imkanları yok.

Ama bu altyapı şampiyonalarını da gözden geçirmek gerekiyor bence. Bu yıldız adayı oyuncular, her yıl yaz aylarını takım idmanları ile geçirmek zorunda kalıyorlar. Bireysel gelişim idmanı yapamıyorlar. Turnuva bitiyor, kulüp takımlarına dönüyorlar.

6 yabancı kuralı da çok tartışılıyor.

Olumlu yönleri de var, olumsuz tarafları da. BSL’de yer alan hiçbir kulübün oyuncu gelişimini umursadığını sanmıyorum. Euroleague düzeyindeki takımları geçtim, hepsi günlük başarı peşinde olduğu için, ‘5 Amerikalı’yı oynatayım, iki maç daha kazanayım yeter’ zihniyeti Türk basketboluna da birşey kazandırmıyor. Daha yazacak çok şey var belki. Sonuç olarak herkesin bir araya gelip, bu gençlerin ‘heba olmaması’ için taşın altına elini koyması, bazı projeler üretmemiz gerekiyor.

26 Temmuz 2016, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI