‘’Bu gurur Fener'in‘’
Sezon genelinde Fenerbahçe oyun kurucuları inişli çıkışlı bir grafik çizmişti. Ama iki Zalgiris maçını da çok iyi oynamışlardı. Rakibin oyun kurucusu Pangos, takımın yıldızı ama fizik zaafı var. Wanamaker ve Sloukas gibi fizikli guardlar için bu avantaj oluşturuyordu. Nitekim, dün Wanamaker ve Sloukas’a Ali Muhammed de eklenince Kanarya bu üç oyun kurucudan tam 42 sayı buldu. Zaferin kilit noktası da bu oldu.
Kendinden emindiler...
Final-Four’da tecrübe önemli. Fenerbahçe maçın genelinde istikrarlı olarak iyi oynamadı belki ama hep sakin kaldı. Kendinden emin bir görüntü çizdi. Zalgiris coachu Jasikevicius savunmayı çok iyi hazırlamış belki ama ilk kez sFinal-Four’da yer alan oyuncuları baskıyı kaldıramadı. Top kayıpları da bunu belli ediyor zaten. İlk yarıda Fenerbahçe rakibi tam 12 top kaybına zorlamasına rağmen devre sadece 6 sayıyla bitmişti.
Uzunlar etkili değildi
Bu biraz canımı sıktı, Zalgiris ikinci yarıda geri geldi ama Obradoviç’in her hamleye verecek cevabı vardı. Dün de sezon boyu çoğu maçta dakika bile vermediği Ali Muhammed kozunu oynadı Obra. Uzunlar çok etkili değildi. Zalgiris tam 15 fazla ribaunt aldı. (37’ye 22). Takım olarak da 27 kez çizgiye gittiler. Biz ise 11. Bu sorunlara rağmen çizginin gerisinden bulunan 5 fazla üçlük ve çalınan 13 top, üst üste 3. kez final oynamanın gururunu yaşattı bizlere.
Gecenin sorusu
Bu oyun şampiyonluğa yeter mi? Her maçın hikayesi farklı olur. Obradoviç, Zalgiris’e harika çalışmış. Hiçbir oyuncusu devreye giremedi Litvanya ekibinin. Finalde de buna yakın bir senaryo okuruz. Şampiyon olmak çok güzeldi. Üst üste 2. kez şampiyon olmak çok daha güzel olabilir.
Maçın starı
Datome oyunun genelini harika oynadı, işler kötü gittiğinde takımın kontrolü ondaydı ama Ali Muhammed’in kenardan gelip sadece 11 dakikada 18 sayı atması, Jasikevicius’un da hesaplarını alt üst ederken, Zalgiris’in canını fazlasıyla yaktı.
Maçın olayı
Fenerbahçe 1. dakikada öne geçip, bir daha da bu üstünlüğü rakibe vermedi. 40 dakika boyunca skor üstünlüğünü elinde bulunduran Sarı- Lacivertliler, sonuna kadar hak ettiği bir yarı final maçını daha kazandı.
Kısa mesaj
Stark Arena tribünlerinde 10 bine yakın Fenerbahçe taraftarı vardı. Madrid, Berlin ve İstanbul’dan sonra Belgrad’da da tribünler sapsarıydrı. Onlar mesajı tüm biletleri alarak sezon başında vermişti zaten. Fenerbahçeli oyuncular da, dünkü müthiş savunmasıyla final öncesi rakibe fazlasıyla gözdağı verdi.
‘’Avantaj Fener'de‘’
Fenerbahçe Doğuş için bir Final-Four günü daha geldi çattı. Son 3 yıla oranla değişik bir yarı final olacak aslında. Son yıllarda sürprize yer olmuyordu. Jasikevicius’un Zalgiris’i kimsenin beklemediğini yaptı bu sezon. Sonucu aslında biraz da, onların maça mental olarak nasıl ve ne kadar hazır olacakları belirleyecek.
Obradoviç ve Fenerbahçe Doğuş’u az çok tahmin edebiliyoruz. Son derece motive, son derece konsantre olacaklar. Her topun değerini bilecekler. Sakin kalacaklar. Sezon boyunca yaptıkları işin biraz daha iyisini yapmaya çalışacaklar. Zalgiris Kaunas 19 yıl sonra burada.
Hiç bir oyuncusunun Final-Four tecrübesi yok. Baskıyı kaldırıp kaldıramayacaklarını sahada göreceğiz. Fenerbahçe ise son şampiyon. Buralarda nasıl oynanması gerektiğini artık çok iyi biliyor. Kadro olarak da Zalgiris’ten üstünler. Ters bir sonuç çıkması için Zalgiris’in sezon boyunca yaptığı sürprizlere daha büyüğünü eklemesi gerekecek. Bu da biraz zor görünüyor.
‘’Derbide Fenerbahçe farkı‘’
Fenerbahçe Doğuş’ta akıllar Final-Four’da ama gitmeden buradaki işini de kusursuz yapıyor. Dünkü Beşiktaş Sompo Japan derbisinde, dinlenenler vardı, az süre alanlar vardı ama yerli oyuncu ağırlıklı kadro bile geçen yılın finalistini 23 sayı farkla yenmek yeterli oldu.
Oyunun başında Ahmet bloklarla potayı kaparken, Jason Thompson en skorer oyunlarından birini çıkardı. Ali Muhammed çoğu ikinci yarıda olmak üzere 5 üçlükten 18 sayı üretirken, 4. periyodun başında Sinan’in iki üçlüğü maçı Fenerbahçe adına kopardı.
Sinan, 14 sayı ve 4 asistle derbinin yıldızlarından olurken, galibiyetin anahtarı Beşiktaş’ı 60 sayıda tutmaları oldu. Geçen yıl final oynayan Beşiktaş’ın hali hiç iç açıcı değil. Gerek bireysel performanslar, gerekse takım performansı dibe vurmuş durumda. Diebler sakattı ama oynayanlar arasında bir tane bile formda isim yok. 35’te 15 ikilik, 28’de 8 üçlük attılar. Çoğu da boş şutlardı. Play-Off yaklaşırken, hiç ışık vermediler. Böyle oynarlarsa final onlar için hayal olur.
En önemlisi geçen yıl Kenan, Erkan ve Sertaç performanslarını yukarı çekip Milli Takım’da önemli süreler almışlardı. Keza Semih Erden... Haziran ayında çok kritik iki maç oynayan Milli Takım. Bu 4 oyuncu da Milli Takım’ın önemli parçası. Bu sezon bırakın yukarı çıkmayı, geçen yılki performanslarının çok altında kaldılar.
‘’Tarih baştan yazılıyor‘’
Belki sıradalanlaştı, belki 4 sene önce Tel Aviv’de Goudelock’un son saniyede attığı basket sonrası Obradoviç’in yaşadığı inanılmaz sevincin benzerini yaşamıyoruz şu günlerde.
Fenerbahçe Doğuş’un ait olduğu yerde, olması gereken yerde diye düşünüyoruz belki...
Keşke deyip...
Sonra 2010’da Bercy’de izlediğim Final-Four aklıma geliyor. Partizan, Maccabi ve Olympiakos taraftarlarının yaşadığı heyecanı, tribünlere kattıkları rengi düşünüyorum. ‘Keşke salonun bir tarafında da Türk taraftarlar olsa, parkenin üzerinde de bir Türk takımı kupayı kaldırsa’ diye iç geçiriyorum. Tabii ki bunlar ‘ütopya’ benim için... Sonra Barcelona’nın şampiyonluk sevincini yaşamasını izlerken duygulanıyorum...
Ertesi yıl Barcelona’da, Plaza Espana’dan Palau Saint Jordi’ye tırmanırken ‘bu eziyeti Panathinaikos’un şampiyonluğu için değil de bir Türk takımının şampiyonluğunu izlemek için çekseydim bari’ diyorum kendi kendime...
2012’de İstanbul’da Printezis’in son saniyede attığı basketle Olympiakos’un büyük favori CSKA Moskova’yı yenerek kazandığı destansı şampiyonluğu seyredip evime dönüyorum. O müthiş hikayeyi yazmaya çalışıyorum ama çok da keyif almıyorum... Başkalarının hikayesi sonuçta. Sonra işler tersine dönüyor...
Fenerbahçe kulübü Obradoviç’i takımın başına getirmeye karar veriyor. Ama Sırp coach yalnız kalıyor. Takım kurmak sadece onun işi değil. Gheradini gibi bir genel menacer olmayınca, ilk yılın acemiliği, Obradoviç kariyerinde ikinci kez Play-Off dışında kalıyor. Ama pes etmiyor.
Gheradini gelince
Gheradini de geldikten sonra o asıl işine dönüyor; yani tamamen coachluğa konsantre oluyor... Hikayenin gerisini biliyorsunuz. Önce Final-Four. Sonra final, ardından da Türk basketbol tarihi yeniden yazılıyor ve şampiyonluk geliyor. Ben de 4 yıldır imrenerek izlediğim maçları artık büyük keyif alarak yazıyorum. Artık biz de oralaydayız. İstikrarlı bir şekilde oradayız artık. Tesadüfi değil, emek harcayarak, çalışarak, sonuna kadar hak ederek elde edilen başarı bu...
Obra için de ilk olacak
Bu gururu bize yaşattığı için, Fenerbahçe Kulübü yönetimine, Ülker Grubu’na ve Doğuş Grubu’na teşekkür ediyorum...
Obradoviç’in kariyeri şampiyonluklarla dolu. Ama ilk kez üst üste 4. kez Final-Four’a kaldı. Daha önce aynı takımla hiç üst üste 2. kez şampiyon olamadı. Onun için de bir olacak bu sezon. Umarım evinde kupayı kaldırarak hem kendi tarihini baştan yazacak, hem de Fenerbahçe kendi tarihini...
‘’Fenerbahçe ait olduğu yerde‘’
Fenerbahçe Doğuş, tam bir Play-Off takımı. 3. maçta biraz konsantrasyon eksikliği, zafere biraz rötar yaptırmıştı ama dün Sarı-Lacivertliler, Baskonia’yı adeta eze eze yendi. Son derece kendinden emin, özgüvenli bir şekilde oynayan Fenerbahçe, psikolojik olarak da Baskonia’ya karşı çok üstündü.
Baskonia maça 14-8’le başlamasına rağmen hiç panik yapmadı Kanarya. Uzun serilerde ayakta kalabilmek için bütün oyuncuların katkı vermesi gerekiyor. Dün Vesely erken faul problemine girdi, Wanamaker ortalarda yoktu ama sezon boyunca skor anlamında fazla sorumluluk almayan isimler, Baskonia’yı çökertenler oldu. Guduriç bazıları çok zor üçlüklerden olmak üzere 22 sayı atarken, Melli de bu sorumluluğu fazlasıyla üstüne aldı. İtalyan forvet 21 sayı, 3 asist, 3 de ribauntla oynadı, bu yılki kariyer rekorunu kırdı.
Kaliniç tribünleri susturdu!
Keza Kaliniç. Panathinaikos serisinin kahramanı olan Sırp forvet, sakatlıklarla boğuştu ama ihtiyaç duyulan yerde ‘ben burdayım’ dedi. Oyunun sıkıştığı anlarda sırtı dönük oyunlarla, tam 13 sayı üretti, zaman zaman umutlanır gibi olan Buesa Arena tribünlerini susturmayı başardı. 25. dakikada fark 21’e çıktıktan sonra, 4 dakikada 13-0 seri yakalayan Baskonia skoru 62-69’a getirdi ama kenarda Obradoviç varsa, her sorunun da çaresi oluyor.
Martinez, Granger’la oyunu kaosa çevirmeyi planlarken, 1-3-1 alan savunmasına döndü. Obradoviç de Sloukas-Dixon ikilisi ile, bu savunmayı darmadağın etti. Bobby ve Kostas sürekli potaya gidip, savunmanın dengesini bozarken, boş üçlükler bulan Kanarya, kısa süreli şoktan çok çabuk sıyrıldı ve çok rahat bir şekilde galibiyete ulaştı. Fenerbahçe Doguş üst üste 4. kez Final- Four’da. Obradoviç ilk kez 4. kez Final-Four’da. Sıra şimdi üst üste ikinci şampiyonluğa geldi.
‘’Nazar boncuğu‘’
Her şeyin bir ilki var derler. 11 maçlık seri bir Euroleague rekoruydu. Ama hiçbir seri sonsuza kadar sürmez. Nitekim Fenerbahçe Doğuş’un bu serisi dün Vitoria’da son buldu ama Final-Four umutları değil tabii ki... Dünkü maçla ilgili yaptığım gözlem, Baskonia’nın Fenerbahçe’den aşırı derecede korkması. Öyle böyle değil bu korku.
Sarı-Lacivertliler, kendi Play-Off tarihinin belki de en kötü savunmasını yaptı. Baskonia tam 14 üçlük buldu, 3-4 kere farkı çift hanelere çıkardı, normalde bu sahada bu tempoyu yakaladıklarında rakip kim olursa olsun ezip geçerlerdi, son ana kadar elleri ayakları terledi.
Ekmeğine yağ sürdü
Hele 4. periyodun başlangıcı vardı ki, inanılır gibi değildi. İki takım da 4 kısaya dönmüştü. Bu durum Baskonia’ya yaradı. Timma 3 dakikada 8 sayı atarken, seri 35. dakikada 15-0’a, fark da 16’ya çıkmıştı: 82-66. Fenerbahçe’nin attığı 1 basket sonrası, Baskonia’lı oyuncuların beti benzi attı. Hâlâ inanmıyorlardı maçı kazanacaklarına. Nitekim Sarı-Lacivertliler, hiç zorlanmadan farkı 6 sayıya kadar indirdi bir anda. Burada da sonucu Fenerbahçe belirledi bence. Hücumda yapılan basit top kayıpları, Baskonia’nın ekmeğine yağ sürdü. Maçın teması ‘benim evinde değil’di. ‘Not in my house’ yazan atkılar dağıttı Baskonia kulübü taraftarına. Yani ‘Final- Four’a kalırsınız ama benim evimde olmaz’ diyorlar.
İstanbul’a kalmaz
Dün Sarı-Lacivertliler, savunma konsantrasyonunu biraz yukarı çekebilse, işi yine erken bitirirdi ama zafer birazcık rötar yaptı. Baskonia hücumda bu kadar efektif oynarken bir o kadar da zor kazandı maçı. Fenerbahçe, yarın çok farklı bir şekilde sahada yer alacaktır. Hala serinin İstanbul’a kalmayacağını düşünüyorum.
‘’Umur varsa Aslan da var‘’
Arka arkaya üç yenilgi alıp Play-Off potasının uzağında kalan Galatasaray Odeabank, derbide Beşiktaş Sompo Japan’ı devirdi, Sakarya’nın da mağlup olmasıyla az olan şansını son 4 haftaya taşıdı.
Hafta başlamadan, Galatasaray Odeabank ile Play-Off sınırında olan takımlar arasında 3 galibiyet fark vardı. Bitime de sadece 5 hafta kalmıştı. Cim Bom’un matematiksel olarak şansı vardı ama düşme potasında yer alan Giresun ve Uşak’ı bile yenemiyorlardı. Oktay Mahmudi göreve geldikten sonra bazı şeyleri değiştirmeye çalıştı ama takımın kimyası o kadar kötüydü ki, elden de çok şey gelmiyordu.
Hak eden kazandı
Nitekim, Beşiktaş derbisine öyle bir başladılar ki, takım sanki zirveye oynayan bir ekip görüntüsündeydi. Savunma stratejisi, hücumdaki verimlilik, pas trafiği, en önemlisi enerjisi çok yüksek bir ekip vardı sahada. Fark da bir anda 20 olmuştu. Ama Galatasaray böyle bir maçı bile kazanmayı beceremiyordu neredeyse. İkinci yarıda, özellikle hücumda yapılan tüm iyi işler unutuldu. Beşiktaş da bireysel çabalarla da olsa farkı eritmeyi başarmıştı. Ama sonunda, hak eden taraf kazandı. Hendrix gibi bir tecrübe, dünkü derbise fark yarattı. 22 sayı ve 11 ribaunt, en önemlisi kritik anlarda yaptığı büyük katkı, Galatasaray’ı son 4 hafta oyunun içinde tuttu.
Matematiksel şansı sürüyor
Haftaya Sakarya deplasmanı var. Cim Bom, 3 sayıyla kazanırsa galibiyet farkını 1’e indirecek, ikili averajı da eline geçirecek. Matematik olarak şans var belki ama, hem oynanan basketbol, hem de Banvit deplasmanı ile Anadolu Efes maçlarını gözönüne aldığımızda, Galatasaray’ın Play-Off ihtimali yüksek görünmüyor.
‘’Fener tarih yazıyor‘’
Fenerbahçe Doğuş, bir Final-Four’a da yüzde 90 yaklaştı. İstatistikler de bunu söylüyor zaten. 2-0’dan seri almak, hele ki Fenerbahçe’ye karşı kimsenin harcı değil.
Yıllardır Final-Four oynamayı özlemle bekliyor, bütün sezonu belki de boş umutlarla geçiriyorduk. Obradoviç ve Fenerbahçe, bu işi de sıradalanlaştırdı bizler için!
Şaka bir yana, üst üste 11 Play-Off maçı kazanıp, (büyük olasılıkla 12 olacak) adını Euroleague tarihine altın harflerle yazdırdı.
Fenerbahçe bu sezon Baskonia’yı 3 kez yenerken, 3 maç da benzer şekilde gelişmişti. Dün ise Baskonia zor üçlükleri sokunca, tahmin edilenden daha fazla süre oyunun içinde kaldı.
Wanamaker’dan kritik şutlar!
İlk üç maç yüzde 20’lerde üçlük atan Bask ekibi dün yüzde 40’ı buldu. Ama bu Fenerbahçe, pota altını çok fazla domine etti. Bütün Baskonia uzunları erkenden faul problemine girdi. 30’a 19’luk ribaunt üstünlüğü sağladı Kanarya.
Obradoviç, bütün bir sezon Wanamaker’ı itti durdu. Ona güvendi, ‘takımın lideri sen olacaksın’ dedi. Wanamaker da ısrarla, bu rolü kendine yakıştıramadı bir türlü. Ama Play-Off zamanı, Fenerbahçe için herşey çok güzel oluyor. Dün, ilk maçta olduğu gibi Baskonia’nın sıkıştırdığı anlarda Wanamaker normal sezonda sokamadığı o kritik şutları soktu.
Kaliniç, geçen yılki Play-Off’tan esintiler sundu. Dakika alan tüm oyuncular skora katkı verdi.
Şimdi seri Baskonia’ya taşınıyor. Obradoviç daha önce hiçbir takımı 4 kez üst üste Final-Four’a taşıyamamıştı. Onun için de bir ilk olacak. Tebrikler Fenerbahçe...