‘’En iyiler finale kaldı‘’
Ligde ve Euroleague’de beklediğini bulamayan Anadolu Efes, kupada çok farklı bir görüntü çiziyor. Ergin Ataman, kendini ve takımını kupaya çok iyi hazırlamış. Önce Fenerbahçe’yi, ardından da Darüşşafaka’yı yenip finale kaldılar. Her iki maçta da skoru hep çift haneli farklarla önde götürdüler, hem de rakiplerine oranla daha dar bir rotasyonla oynamalarına rağmen.
Blatt yönetimindeki Darüşşafaka son dönemde formda. Takım giderek daha iyi basketbol oynuyordu. Ama Ataman, savunma stratejisi ile Darüşşafaka’yı ritmden çıkardı. Daha doğrusu hiç ritm bulamadı Daçka. Ne Wilbekin, ne Ross, ne Eric, ne Bell, ne de Johnson oyunun içine giremedi.
Efes cephesinde ise 7/11 üçlükle 29 sayı atan Simon’un yanı sıra, savunma profesörü Doğuş’un 6/7 isabet oranı ile en skorer ikinci oyuncu olması, Efes’in galibiyetine fazlasıyla yardımcı oldu.
İkinci eşleşmede müthiş bir mücadele izledik.
Tofaş tesadüf olmadığını gösterdi
Ligi domine eden ve liderliği Fenerbahçe ile paylaşan Tofaş, bu başarının tesadüfi olmadığını finale kalarak gösterdi. Bu yıl Beşiktaş’ı üçüncü kez mağlup ettiler.
Crocker çoğu kritik yerde gelen 4 üçlüğü, Beşiktaş’ın en büyük silahı baskılı savunma karşısında tek oyun kurucu ile oynamalarına rağmen, Henry’nin mental olarak direnç göstermesi, Yiğit’in, Kadji’nin tam Beşiktaş yakaladığı anlarda tereddüt etmeden üçlükleri göndermesi, finale ne kadar istediklerinin ve konsantre olduklarının göstergesiydi.
Finali iki hak eden takım oynayacak. Formda takımlar ve formda coachların mücadelesi nefes kesecek. Bir de tribünler boş olmasa, kaliteli basketbolun keyfini daha çok yaşayacaktık.
‘’Üçlüklerle farka gittiler‘’
Türkiye Kupası’nda geçen yıl final oynayan iki takım, bu kez çeyrek finalde karşı karşıya geldi. Gülen taraf ise geçen yılın kaybedeni Beşiktaş Sompo Japan oldu. Tarihinde ilk kez kupa kazanan Banvit karşısında, daha istekli, daha aç, daha motive olan taraf Ufuk Sarıca’nın ekibiydi. İkinci ve üçüncü periyotlarda 25 fark yapan Kartal, belki de beklediğinden çok daha kolay bir galibiyete imza attı. Bunda yapılan iyi savunmanın yanı sıra, takım olarak attıkları çok yüksek yüzdeli üçlüklerin payı büyüktü. Çizginin gerisinden Kenan 3/3, Diebler da 2/2 atarak Banvit’in canını fazlasıyla yaktı. Yarı finale en kolay çıkan takım oldu Beşiktaş, zor geçmesi beklenen eşleşmede...
Neden İstanbul!
Tribünler yine bom boştu. İstanbul’da 30 tane Euroleague, bir o kadar Eurocup ve Şampiyonlar Ligi, sayısız Basketbol Süper Ligi maçı oynanıyor. Kentin tam 7 tane Süper Lig takımı var. İstanbul seyircisi Spanoulis’leri, Rodriguez’leri, Donçiç’leri izleyen, basketbola fazlasıyla doymuş bir seyirci... Oysa ki, bırakın bu yukarıda saydığım yabancı yıldızları, bizim yıldızları canlı izlemeye hasret o kadar basketbolsever var ki Anadolu’da... Türkiye Kupası’nın Anadolu yerine İstanbul’da oynatmanın, basketbolun sevilmesine, gelişimine, popülaritesinin artmasına ne gibi bir faydası olacak, anlaması güç. Dünkü maç, İstanbul yerine herhangi bir kentte oynansa salonun tamamına yakını dolu olurdu.
‘’Kupa beyi Efes‘’
İki takımın bir önceki maçında Fenerbahçe Doğuş, Anadolu Efes’i çok farklı yenmiş, yaşanan gerginlik dünkü derbinin önemini biraz daha artırmıştı. Maç öncesi seremonide teamüllere uymayan taraf bu kez Obradoviç oldu. ‘Özür dilemezse bir daha elinin sıkmam’ diyen Ataman, hediye değiş dokuşu için orta sahaya gidip rakibini bekledi ama Obradoviç oralı olmadı. Dünkü yazımda ‘belli ki barışmayacaklar’ demiştim. Obradoviç’in kızgınlığı geçmemiş demek. Ağır yenilgi sonrası Ataman, maç stratejisini de değiştirdi. Stimaç ve Douglas’ın yerine Brown ve Simon’u sahaya sürdü tecrübeli coach. Obradoviç ise Sloukas’ın yerine, Datome’yi tercih etmişti.
Daha iyi savunma yaptılar
Efes’in farklı mağlubiyet sonrası reaksiyon göstereceği tahmin ediliyordu. Fenerbahçe’nin de coach kavgaları sonrası Türkiye Kupası’na daha çok önem vereceğini düşünüyordum. Nitekim Efes maça 5/5 üçlük isabeti ile başladı. Daha iyi savunma yaptılar. O üçlüklerin bazıları süre biterken, el üstü ve panyalı girdi. Bu şutlar moralini de bozdu Fenerbahçe’nin. Efes sürekli 14-15 farkla maçı önde götürdü. 3. periyodun ortasında 40 dakika oynayan sahanın yıldızı Dunston’un basketi ile fark 16 oldu. Burada Obradoviç 4 kısa hamlesine döndü. Bu hamle işe yaradı da. Guduriç, Datome ve Melih’in üçlükleri ile yavaş yavaş yaklaştı Fenerbahçe.
Skor 66-67 oldu ama Efes telaş yapmadı. McCollum birebir oynayıp, kritik basketler attı. Sonunda Dragiç ve McCollum 5 faul alınca Efes hücumda zorlandı ama Fenerbahçe iki kez uzatma şansı yakalamasına rağmen, Melli ve Wanamaker’la basket bulamayınca geçen yıl olduğu gibi bu sene de Fenerbahçe’yi elemeyi başardı. Stimaç’ın yokluğunda 40 dakika oynayan, 23 sayı, 6 ribaunt, 3 asist yapan Dunston’un performansı, maçı hak eden taraf olan Efes’e getirdi. İki takım da çok iyi mücadele etti ama her temasa çalınan ucuz düdükler, Euroleague seviyesine alışık iki cepheden de haklı olarak tepki gördü.
‘’Belli ki barışmayacaklar‘’
Lig maçında sonra Obradoviç’in oyuncularına faul yaptırmasını doğru bulmamış, Ataman’ın kızmakta haklı olduğunu, ama tepkisini el sıkmama olarak değil de, başka türlü gösterebileceğini yazmıştım. Hayatımda 100 sayıya ulaşmak için taktik faul yapan bir takımı ilk kez görmüştüm çünkü. Kimisi Obradoviç’in yaptığını saygısızlık olarak algıladı, kimisi ‘taraftarın isteğine cevap verdi. Ne var bunda’ dedi.
Ondan sonra Ataman’ın açıklamaları ile gerginlik had safhaya tırmandı. Ataman yıllar önce kendisinin Göktürk’ü dövdüğü pozisyonla, Obradoviç’in Melih’e yaptığı fiziki müdaheleyi kıyaslamaya kalktı.
‘Ben ceza aldım, o da alsın’ mantığı da çok doğru değil aslında.
Melih açıklaması yanlıştı
O olay soyunma odasında, takımın mahreminde olmuştu. Göktürk ve babası şikayetçi olmasa kimsenin haberi bile olmayacaktı belki. Oyuncu ve ailesi federasyona kadar gidip dilekçe verdi. Hadise büyüdü de büyüdü.
Diğerinde ise Melih’in ‘gık’ı bile çıkmadı. Belki kendisi de rahatsız olmuştu ama bunu dile getirmedi. ‘Baba-oğul ilişkisine dayalı bir durum’ denildi, iş Göktürk olayı kadar büyümedi.
Bence en önemli yanlış, ‘Menacerleri Melih’i bana önerdi’ açıklaması oldu. Herkes biliyor ki, sezon içinde menacerler, kulüplere bir çok isim öneriyor, bunlar kişilerin özelinde kalıyordu. Ataman’ın, bunu bilerek duyurması doğru olmadı. Nitekim oyuncu ve menacerlik şirketi olayı yalanladı, Ataman konuştuğu ile kaldı.
Sorun eskiye dayanıyor
Dünkü basın toplantısında ikili talep olmasına rağmen el sıkışmadı. Birbirlerini iğneliyici açıklamalar yaptılar. Belli ki barışmayacaklar. Zaten aralarındaki sorun eskiye dayanıyor. Daha önce saha ortasında tartışıp ardından birbirlerini ‘provakatör’ diye suçlamışlardı. Obradoviç’in dünkü, ‘Bana saygı duymayana, ben de saygı duymam’ açıklaması da, olayın eskiye dayandığını gösteriyor.
‘’Aslan'dan Kaf Kaf'a aynı tarife‘’
Tahincioğlu Basketbol Süper Ligi’nde, alt sıraları yakından ilgilendiren bir maçtı. Daha sezonun bitimine çok fark belki ama Play-Off sınırı ile diğerleri arasında 4 galibiyet de fark var. Yıllardır zirve yarışında bulunan Galatasaray Odeabank ile Pınar Karşıyaka’yı da buralarda görmeye hiç alışık değiliz. Önümüzde hafta Türkiye Kupası maçları oynanacak, bu kupayı kazanan bu iki takım maçları televizyondan izleyecek.
Hardy’nin önderliğinde...
Galatasaray, İzmir’de farklı (91-75) kazanmıştı, dün de aynı tarifeyi uyguladı Karşıyaka’ya... Oktay Mahmuti’den sonra Galatasaray’da bazı şeyler değişti. Daha takım gibi, daha dirençli oynuyorlar. Sakatlık ve kadroda kimya sorunu var, bu yıl için Sarı-Kırmızılı ekipten çok fazla şey beklemek gereksiz ama en azından daha iyi oynadıkları kesin. Dün Dwight Hardy önderliğinde, bütün maçı önde götürüp 7. galibiyetlerine ulaştılar. Juskevicius, Litvanya ekolünden geliyor. Çok yetenekli bir oyuncu değil belki ama basketbol bilgisi, görgüsü bile fark yaratmasına yetiyor. Pınar Karşıyaka, Şampiyonlar Ligi’nde harikalar yaratıyor, ama aynı konsantrasyonu lige yansıtamıyor. 10. deplasman maçında 9. yenilgilerini aldılar. Galatasaray gibi hücum kapasitesi sınırlı bir takımdan yedikleri 98 sayı da, oyuna ne kadar motive olduklarının bir göstergesi.
‘’Uçalım Vesely!‘’
Fenerbahçe taraftarının söylediği ‘Vesely’ marşının hakkının verildiği bir maç daha izledik Ülker Arena’da... Brose Bamberg’in uzun süre alan savunması yaptığı, bu savunma karşısında Fenerbahçe’nin çizgi dışından 21’de 4 ile çember dövdüğü maçta Vesely’nin çoğu takip smacından attığı 26 sayı son derece değerliydi. 77 sayının 26’sını atan Çek pivotun aldığı 11 ribaundun da 8’i hücumdu. Girmeyen üçlükler, Vesely sayesinde 2’lik olarak değer bulurken, Kanarya’nın 40 dakika boyunca yaptığı efektif savunma da övgüye değerdi. Öyle ki Bamberg sadece 69 sayı üretirken, en az 7 tane süre dolarken el üstü basket buldular. Bu şans basketleri de olmasa 50’de kalacaklardı.
CSKA kaybetti biz kazandık
CSKA Moskova’nın kaybettiği haftada liderlik için de önemli bir galibiyet oldu. Gerçi 1 ya da 4 bitirmenin çok fazla bir şey değiştirmiyor ama bitime 7 hafta kala zirveye sımsıkı yapıştı Sarı-Lacivertliler. Euroleague’de görmeye alışık olmadığımız bu kadar uzun süren alan savunması, Fenerbahçe’nin hücum ritmini bozdu ama, Sarı-Lacivertliler, bir şekilde çözüme ulaşmayı başardı. Bitime 2 dakika kala fark 14’tü: 76-62. Aslında bütün maç çift hanelerde geçti. Son anlarda Bamberg, oyunu bırakan Fenerbahçe karşısında sadece skoru kendileri açısından makul bir seviyeye getirdi.
‘’Fenerbahçe daha agresifti‘’
Euroleague’de Olympiakos’a farklı yenilen Fenerbahçe Doğuş’un, Valencia’yı deviren Anadolu Efes karşısında maça daha hırslı başlaması tahmin ediliyordu.
Anadolu Efes, Brown’u tribüne gönderip, sert oynayarak Fenerbahçe’yi durdurma planı yapmıştı. Nitekim oyunun başında agresiftiler. Ama bu agresiflik, asabiyet boyutuna geçince zararı kendileri gördü.
Fenerbahçe aynı sertlikle karşılık verince bir anda kimsenin tahmin edemeyeceği bir fark oluştu Ülker Arena’da... Dakikalar 14’ü gösterdiğinde fark Fenerbahçe lehine 28 olmuştu: 42-14. Ondan sonrası pek de çekilir bir maç olmadı. 2. yarının başında McCollum’un bireysel çabası sonrası 12-0’lık seriyle fark 11’e indi ama Sarı-Lacivertliler, 2 dakika sonra aynı cevabı verince galibiyete çok rahat ulaştı.
Yerli rotasyonu yetersiz
Efes’in yerli rotasyonu çok yetersiz. Doğuş-Birkan dışında tamamen genç oyuncuları var. Birkan da kariyerinin en kötü sezonunu yaşıyor. Ona verilen şansı artık Onuralp, Yiğitcan, Muhaymin gibi isimlerin alması gerekiyor. Nitekim Yiğitcan Saybir’in 3’ü üçlükten olmak üzere 11 sayı atması Efes açısından olumlu tek faktördü.
Fenerbahçe taraftarı da Yiğitcan’ın attığı her basket sonrası onu alkışladı. Sadece kendi takımındaki değil, sürekli rakipteki gençlere de destek vermeleri, onların Türk basketbolu için ne kadar önemli olduğununu farkında olmaları çok güzel. Taraftar 100 sayı isteyebilir.
Oyuncu da mümkünse son basketi atıp taraftara jest yapmak isteyebilir. Bunda bir sakınca yok. Ama Obradoviç’in de onayıyla, rakip gencecik oyuncularla sahadayken arka arkaya üç 3 tane taktik faul yaparak 100’e ulaşmak, o gençleri rencide etmiş olabilir. Gereksiz ve yakışıksız bir hamleydi. Ergin Ataman zaman zaman gereksiz çıkışlar yapıyor. Dünkü tepki verme şekli tartışılabilir belki ama kızmakta haklı...
‘’Sorun yenilmek değil‘’
Son 4 maçın 3’ünü kaybeden, bu üç maçta toplam 71 sayı fark yiyen Olympiakos’un geçen yıl finalde mağlup olduğu Fenerbahçe Doğuş’a karşı reaksiyon göstereceği tahmin ediliyordu. Atina’ya 5 maçtır kazanarak gelen Fenerbahçe’nin de nispeten rahat olması beklenirdi belki ama bu kadar tepkisiz kalması, Bobby Dixon dışında direnen 1 oyuncunun bile çıkmaması, hayal kırıklığı yarattı. Tek taraflı oynanan bir maç izledik Atina’da... Obradoviç’in son iki yıldır savunma sisteminin en önemli unsurlarından biri, çabuk ayaklı uzunlara sahip olduğu için (Vesely, Udoh, Melli) her pozisyonda adam değiştirmesiydi. Uzunlar, kısalara hiç geçilmiyordu. Thompson’la oynarken bu savunma kolay yapılamıyor, hele ki rakipte Spanoulis gibi akıllı, hızlı, çabuk, tecrübeli bir oyun kurucu varken.
Savunmada switch (adam değişme) yapılmayınca, Spanoulis her ikili oyun sonrası ya şut, ya potaya gidip turnike attı, ya da penetre sonrası üçlük atacak boş adamı buldu. İlk periyotta fark 19 sayıya kadar çıktı: 34-18. Spanoulis bu periyotta 14 sayı atıp fişi çekti. Bundan sonrası Fenerbahçe’nin hem savunma, hem de hücumda extra efor sarfedip geri gelme çabaları ile geçti. Oyun kurucular Wanamaker ve Sloukas yine hiçbirşey oynamayınca Bobby Dixon son çare olarak sahaya girdi. Kimsenin çift haneye ulaşamadığı maçta, Bobby’nin 24 sayılık performansı bir ara umutlanmamıza (44-36) neden oldu, o kadar...
Maçın devamında, Dixon haricinde herkes için felaket senaryosu yazıldı. Sloukas’ın Fenerbahçe’deki 3. sezonu. Bu 3 sezonu genel olarak harika geçirdi. Atina’daki maçlar hariç... Aşırı motivasyon mu, ürkeklik mi, adını siz koyun. Yunan oyun kurucunun gerek eski takımına, gerekse eski ezeli rakibi Panathinaikos’a karşı bir tane iyi maçını izleyemedik. Yenilmek, fark yemek de sorun değil ama, bu takımın emanet edileceği Wanamaker- Sloukas ikilisini geride kalan 21 hafta sonunda bu halde görmek can sıkıcı....