‘’Fenerbahçe'ye rahat yok‘’
İç sahada alınan 3 yenilgi, son şampiyon Fenerbahçe Doğuş’u biraz strese sokmuştu. Stres de özellikle hücumları olumsuz etkiledi. Maçın iki dönüm noktası vardı. Birincisi maça iyi başlayan Fenerbahçe, 18-12 öne geçtiğinde Martinez mola aldı. Bu sırada da son haftaların formda ismi Thompson kenara geldi.
Baskonia 10-0’lık seriyle 22-18 öne geçti, maçın geri kalanında da büyük bir kaos vardı. 28. dakikada ise ilk yarı hiç oynamayan James Nunnally sahayı boydan boya geçip smaç yaparken çembere tutunamadı, boynunun üstüne düşüp yürekleri ağzına getirdi. Potaya çok uzak zıplamıştı ve birşeylerin ters gideceğini hissetmiştim. Bütün salon buz kesti. Neyse ki Nunnally’nin bilinci salondan çıkarken yerine gelmişti. Kendisine Tanrı’dan acil şifalar diliyorum. Bu pozisyon sonrası tribünler ve Fenerbahçeli oyuncular adeta bir bütün oldu.
Nunnally için oynuyorlardı sanki. Fark bir anda 10 sayıya çıktı, Baskonia geri geldi ama Kanarya galibiyeti koparmayı başardı. Thompson her geçen gün daha konsantre oynuyor. Guduriç gösterişiz oynadı belki ama çaktırmadan 18 sayı üretti. İlk kez Euroleague’de bu kadar dakika alan Sinan’ın oyun kurucalar felaket oynarken takıma kattığı enerji, Sarı- Lacivertliler’in maça tutunmasını sağladı. Artık ilk sekiz yolunda her galibiyetin büyük önemi var. Kanarya, kazandı ama işler de çok yolunda gitmiyor.
Nunnally’nin yanı sıra Vesely ve Datome de sakatlandı. Kaliniç yok. Sloukas formsuz. Bobby Dixon hala eski gücünde değil. Ama Fenerbahçe’nin elinde halen çok değerli sağlıklı oyuncular ve Obradoviç var. Önemli olan kapağı bir şekilde Play-Off’a atmak. Orada herhangi bir takımın Obradoviç’in takımını 10 günde 3 kere yenme ihtimali oldukça zayıf.
‘’Efes, Atina'da dağıldı‘’
Ergin Ataman yönetiminde Brose Basket’i yenip ilk galibiyetini alan Anadolu Efes, bu yıl OAKA’da hiç kaybetmeyen Panathinaikos karşısına çıktı. Zaten zor bir deplasmandı. Üstüne üstlük McCollum’un sakatlığı, yeni transfer Tony Douglas’ın Amerika’dan geç gelmesi, Efes’te son maçını oynayan Josh Adams’a mahkum bırakmıştı. Tek oyun kurucu Adams, giderayak en iyi performansını sergiledi belki ama Efes savunması yağmur gibi gelen Panathinaikos üçlüklerine engel olamayınca, temsilcimiz salondan 90- 79 mağlup ayrıldı. Ataman yönetimindeki Efes, son üç resmi maçta rakipleri 60’lı sayılarda tutmayı başarmıştı ama özellikle ilk periyotta yapılan çok fazla top kaybı, rakibin yüksek yüzdeli üçlük atması, ekibimizin direncini de kırdı. Bir daha da toparlayamadı Anadolu Efes. İlk yarıda Denmon 3 dakika oynayıp 3/3 üçlük attı. Keza İstanbul’daki maçın yıldızı Calathes de devre bitmeden 3/3 üçlük isabeti ile oynadı.
Fark 16’ya çıkarken...
Soyunma odasına 47-33 geride giren Lacivert-Beyazlılar ise 9 üçlüğün sadece birinde isabet bulabilmişti. Panathinaikos fırtınası ikinci yarıda da devam etti. 4. periyodun başında fark 16’ya (78-62) çıkarken, Atina ekibi 12/18 üçlük, biz ise 11/19 serbest atış atmıştık. Onların üçlük yüzdesi, Efes’in 1 sayılık yüzdesinden daha iyiydi. Hal böyle oyunca farkı hiç tek hanelere indiremeyen Efes salondan 90-79 mağlup ayrıldı ve 16. maçında 12. yenilgisini aldı.
‘’Darüşşafaka ezdi geçti‘’
Eurocup Top 16’da iki iddialı Türk takımı aynı grupta yer almıştı. Grubun ilk maçında Galatasaray Odeabank ile Darüşşafaka Doğuş karşı karşıya geldi. İlk turda son 6 maçın 5’ini kazanıp, iddialı olacağını düşündüğümüz Galatasaray ile bizi fazlasıyla yanılttı. Dün, Darüşşafaka’ya bir dakika bile rakip olamadılar. Daçka’nın kazanması normal karşılanabilir belki ama kendileri bile bu kadar kolay olacağını tahmin etmemiştir. Darüşşafaka oyunun her alanında Galatasaray’a ezici bir üstünlük kurdu. Tam 3 oyuncu ‘double-double’ yaptı. Avrupa’daki bir maçta kolay kolay rastlanacak bir durum değildi bu. Sahanın yıldızı Johnson 28 sayı-12 ribaunt, Michael Eric 11 sayı-10 ribaunt, Sant Ross da 15 sayı ve 10 ribauntla oynadı. Galatasaray ise özellikle ikinci yarıdan itibaren seyretmeye devam etti. Ribauntlardaki 46’ya 23’lük fark, aradaki mücadele farkını da yansıtıyor.
Özensiz, duyarsız, dağınık!
İlk tur grubunu harika oynayan ve lider bitiren David Blatt’in takımı, bir ara 23 sayı öne geçtiği maçı 84-65 kazanıp, Top 16’da da önemli işler yapacağını gösterdi. Erman Kunter’in Galatasaray’ı ise özensiz, duyarsız, dağınık bir görüntüdeydi. Oyuncuların sahadaki duruşları, vücut dilleri ilerisi karamsar düşünmemize neden oldu. Sarı-Kırmızılılar, ilk turda da yaptığı atakla bizleri şaşırtmıştı ama bu kez rakipler Gran Canaria, Alba Berlin ve Darüşşafaka... Bu tip mucizeler bu seviyelerde biraz zor olur.
‘’Kanarya işi çabuk bitirdi‘’
Beşiktaş Sompo Japan, evinde Fenerbahçe Doğuş’a en çok zorluk çıkaran takımlardan biri. Geçen yıl finalde 4-0’la kaybetmişlerdi ama iki maçı da uzatmada vermişlerdi.
Akatlar tribünleri bu yıl ilk kez dolmuştu. Yine çekişmeli ve keyifli bir derbi bekliyorduk ama Fenerbahçe maça öyle bir başladı ki, Kartal adeta ‘şok’a uğramıştı.
Sarı-Lacivertliler, geçmiş yılların aksine bu yıl genelde rakibi tam sahada alırken, bu baskı Beşiktaş’ı zorladı.
Thompson pota altında etkili olurken, Guduriç başta olmak üzere Fenerbahçe potaya çok kolay gitti.
Beşiktaş ise tam tersi. Kullandığı ilk 8 üçlüğün hepsini kaçırdı. Kaçırdıkça da oyundan düştü. Şutlar girmeyince savunma direnci azaldı, hücum da panikleyip oyun planının dışına çıkmak zorunda kaldılar.
30 saniye kala
Fark 15. dakikada tam 24 sayı olmuştu. Fenerbahçe’nin iyi başlaması tribünlerin de devreye girmesini engelledi. Beklediğinden kolay bir derbi galibiyetine doğru gidiyordu Sarı-Lacivertliler. Diebler, Clark, Boatright gibi skorerler potayı döverken, kenardan gelen Weems ve Erkan’ın üçlükleri az da olsa umut oldu. Maça 0/8 başlayan Kartal, takip eden 4 üçlüğün tamamında isabet bulmasına rağmen Fenerbahçe rakibin en fazla 10 sayı kadar yaklaşmasına izin verdi, daha fazlasına değil.
İlk yarı hiç oynamayan Datome, ardından Sinan’ın kritik üçlükleri, Vesely’nin yakın mesafe atışları Sarı-Lacivertliler, Tahincioğlu Basketbol Ligi’nde yeni yıla zirvede girdi. Beşiktaş denemeyi hiç bırakmadı ama 30 saniye kala farkı tek hanelere indirebildiler. O zaman da iş işten geçmişti.
‘’Neredesin Bobby?‘’
Fenerbahçe Doğuş, sezona bazı kesimler için soru işaretleri ile başlamıştı. Bogdanoviç ve Udoh’un ayrılması, gelenlerin kendini ispat etmemiş olması, bu yıl için endişeleri artırmıştı. Nitekim Sarı-Lacivertliler, bir maç dışında çok iyi basketbol oynayamadı. Bunda bir çok etken var. Gidenleri artık geride bıraktık. Kalanlardan Bobby Dixon ve Nikola Kaliniç gibi geçen yılki şampiyonluğun en önemli iki isminin de sezona sakat başlaması, Kanarya için büyük dezavantaj oldu.
Geçen yıldan fark yok
Geçen sene bu zamana baktığımızda, ortada hiç fark yok aslında. 9 galibiyet ve 6 mağlubiyet var. Thompson’un bekleneni verememesi, Guduriç’in yetersiz kalmasına rağmen Sinan ve Melih’in onun yarısı kadar şans bulamaması, taraftarın Ülker Arena’da geçmiş yıllardaki atmosferi yaratamaması gibi bir sürü neden sayabiliriz. Ama bana göre en önemli sorun takımın emanet edildiği Wanamaker’ın, dişlinin henüz bir parçası olamaması. Sezon başında da yazmıştım. Wanamaker çok iyi bir oyuncu ama lider mi? Winner mı?
İyi oyuncu ama...
Bence ikisi de değil. Daha önce orta sıra takımlar olan Bamberg ve Darüşşafaka’daa iyi işler yaptı ama o kadar. Maç kazandırır belki ama şampiyonluk kazandırabilir mi? Bir çok soru işareti ve belirsizlik var onun hakkında. Sloukas’la da uyum sağlayamadılar. Yunan oyuncu sezona iyi başlamıştı ama onun da verimi gün geçtikçe düşüyor. Oysa ki Sloukas son iki sezonda takımın finale çıkmasındaki en önemli faktörlerden biriydi. Bir de Obradoviç’in son toplarda ona çok güveniyor. Darüşşafaka’da da bütün son topları o atıyordu, Daçka çoğunu kaybediyordu. Potaya gitmek yerine genelde orta mesafe şut denemesi, faul alma şansını da yok ediyor. Bir de sahadaki duruşu, vücut dili taraftarın çok hoşuna gitmiyor.
Enerjisi takımı ateşler
İkinci yarıdan itibaren Bobby Dixon sağlığına kavuşur, geçen yılki rölünü geri alırsa bu durum takıma olumlu yansır bence. Direksiyon o ve Sloukas’ta olursa, hücumlar daha iyi işleyebilir. Wanamaker’dan da iki numarada, skor ve yaratıcılık beklenebilir. Ayrıca Bobby’nin katacağı enerji, tribünleri de ateşleyebilir. Takım sıkıştığı anda Bogdanoviç tek başına çok şey üretebiliyordu. Bu yıl maalesef öyle bir opsiyonu yok takımın. Takım halinde birşeyler yapmalı, takım halinde oynamalı, takım halinde paslaşmalı ve üretmeliler. Obradoviç sezon ortasında radikal değişiklikler yapmıyor. Thompson’dan o da memnun değil. Transfer düşünceleri var ama ‘evet işte aradığım bu’ diyeceği bir oyuncu çıkmazsa kesinlikle deneme amaçlı oyuncu almaz, Thompson’la devam eder.6 yenilgi çok gibi görünüyor belki ama ligin ikinci yarısında da bu performans devam ederse 18 galibiyet ve 12 yenilgi, tıpkı geçen yılki gibi Fenerbahçe Doğuş’u Play-Off’a sokar. Ondan sonrası ise Obradoviç’in uzmanlık işi. Tabii ki büyük sakatlıklar olmazsa...
‘’Kopya mağlubiyet‘’
Fenerbahçe için bu yıl klasikleşmiş yenilgilerden biri oldu. Maçı oynama tarzı farklıydı ama yine son topta kaybedildi.
Sezon başından bu yana en çok sorulan, “Bogdanoviç ve Udoh’un yeri dolar mı?” sorusuydu. Geçmişle yaşanmaz ama Bogdanoviç en çok bu anlarda aranıyor. Sırp yıldızın o
kadar çok son saniye basketi var ki hatırlamıyorum. Bu yıl ise kafa kafaya gidip kaybedilen 5. maç oldu bu. Maccabi hariç, kaybedilen 5 karşılaşma bir topla bitti.
Wanamaker olmuyor
Ama bu yıl Bogdanoviç yok. O role Wanamaker soyunmaya kalkıyor ama olmuyor. Wanamaker ne kadar iyi oynadı gözükse de, Darüşşafaka’da da son topları o kullanıyordu, o topların çoğu yine girmiyordu.
Hele 3. periyodun bitimine 2 saniye kala Donçiç’e yaptığı faul var ki akıl alır gibi değil. Bir oyuncu faul yaptıktan sonra kafayı kaldırıp skorboarda bakıyorsa, coach olsam onu bir daha oyuna sokmam.
Demek ki maç konsantrasyonu yok, kaç takım faulune sahip olduklarının farkında değil. Bu seviyede oynuyorsan, farkında olacaksın. Durduk yere takımına 2 sayı yedirmeye kimsenin hakkı yok.
Kötü oynasak da...
Bardağın dolu tarafından bakacak olursak, Fenerbahçe ne kadar kötü oynarsa oynasın, kimse onu rahatça yenemiyor, bir şekilde kazanacak noktaya geliyor. Real Madrid’de Llull, Kuzmiç, Ayon, Randolph ve Fernandez sakattı. Üstüne üstlük Tavarez de ikinci çeyrekte çift centilmenlik dışı faulden oyundan atıldı. Thompkins uzun süre 5 numarada oynadı. Laso, yokluktan birşeyler varetmeye çalıştı. Nitekim son 4 maçtır da varoluyorlar. Ayakta kalanlar iki kat daha konsantre, iki kat daha agresif oynuyor.
Obra durumun farkında
Fenerbahçe Doğuş ise tam tersi. Ülker Arena ve oyuncular geçen yılki şampiyonlukta takılıp kalmış gibi. Sadece Obradoviç durumun farkında. Çözümü de o bulacaktır. Vesely’nin kontrolsüz hırsı bu kez zarar verdi. Son dakikada Donçiç’e yapılan faul sonrası, gitti bir de centilmenlik dışı faul yaptı. 4 atış artı kenardan topu oyuna sokan Real, büyük avantaj yakaladı. Maç kazanılsaydı, Thompson’un hanesine yazılırdı herhalde. Takip basketleri çok kritikti. Bu kez diğerlerinin tersine, en konsantre olan oydu.
‘’Oyun kurucu farkı‘’
İki maçlı haftalarda iki maç kazanan takım çok nadir görülüyor. Fenerbahçe Doğuş zaten hiç kazanamamış. Deplasman da Maccabi olunca, Kanarya’nın işi daha zorlaştı. Hele ki Ahmet’in yokluğunda Thompson da 1 dakika 18 saniyede üç faul alıp oyun dışı kalınca, geniş rotasyona sahip evsahibi, taraftar desteği ve ekstra motivasyonla galibiyete ulaştı. Fenerbahçe oyun kurucularından destek alamadığında kazanamıyor da. Maccabi, açık saha basketbolunu seven, Norris Cole ve Pierre Jackson’a endeksli bir takım.
Wanamaker- Sloukas hiçbirşey oynamadı, Cole-Jackson ikilisi 39 sayı ve 9 asistle oynadı. Fenerbahçe’nin enerjisi de düşüktü. Sakatlıktan kurtulan Kaliniç’in tekrar sakatlanması, Thompson ve Ahmet’in yokluğunda Vesely-Melli ikilisine çok yük bindirdi. Kanarya kötü oynamasına rağmen 15 sayıdan geri gelip oyuna ortak oldu ama, gerisini getirecek gücü kalmamıştı.
Tek olumlu yan; Dixon...
Maccabi daha iyi savunma yaptı, tam 7 blok yaptı. Daha çok istedi ve kazandı. Gecenin Fenerbahçe açısından tek olumlu yanı, kazanılan son şampiyonluk ve oynanan finalde önemli payı olan Bobby Dixon’un kendine geliyor olmasıydı. 12 sayı ve 5 asistle oynadı Bobby. Fizik olarak, biraz daha gelişirse eski günlerine dönecektir. Bir ay önce Thompson’dan umudu kestiğimi söylemiştim. Fenerbahçe Ülker de bütün yaz çalışıp son anda Thompson’da karar vermesinin hata olduğunun farkında. Yenisini arıyorlar ama bu saatte üst düzey ve verimli olacak bir uzun bulmak zor. Umarız şans onların yanında olur.
‘’Fener normale döndü!‘’
Beklenmedik Zalgiris yenilgisi sonrası, Fenerbahçe Doğuş savunması çok daha hazırlıklı ve konsantreydi Kızılyıldız karşısında. Üst üste 3 maç kazanarak İstanbul’a gelen Belgrad ekibi moralli ve özgüvenliydi. Oyunun başında direnmeye çalıştılar ama Zalgiris’e yüzde 70’lere yakın şut oranıyla oynama şansı tanıyan Fenerbahçe, Kızılyıldız’a göz açtırmadı. Rakipleri bu sezon ortalama 60’larda tutan Sarı-Lacivertliler, dün potasında sadece 56 sayıya imkan tanıdı. İlk yarı kendi çok rahat hücum edemedi belki ama ikinci yarıdan itibaren, zincirlerinden boşaldı. Wanamaker’ın üçlükleriyle rahatlayan Fenerbahçe, Melli, Datome ve her zamanki gibi sahanın en iyisi Vesely’le bu yılki en farklı galibiyetine ulaştı.
Kaliniç’in zamana ihtiyacı var
Obradoviç, Kaliniç’e ilk beşte şans verdi. Onu hazırlamaya çalışıyor ama biraz daha zamana ihtiyacı var geçen yılın yıldızının. Bobby Dixon daha iyi durumda ama henüz ikisi de, istenilen seviyede değil. Onlar da fizik olarak normale dönünce, Sarı- Lacivertliler’in rotasyonu iyice genişleyecek. 3. periyot oynanırken taraftarlar zafer şarkıları söylemeye başlamıştı. Fark 20 olmasına rağmen Kızılyıldız, 4. periyoda 4-0’la başladı. Obradoviç hemen müdahele etti oyuna. Taraftar ve oyuncuları gibi düşünmüyordu belli. Nitekim mola sonrası, herşey normale döndü tekrar. Gecenin en güzel yanlarından biri de Ülker Arena tribünlerinin Pero Antiç’e gösterdiği sevgi seli, kulübün de onu unutmayıp şampiyonluk yüzüğünü takdim etmesiydi. Duygusal anlar yaşandı Ülker Arena’da. Antiç, sadece iki sene oynadı Fenerbahçe’de ama yıllarca unutulmayacağı kesin.