Arama

Popüler aramalar

‘’Kalplerde Soma, futbolu SO(R)MA‘’

Gün birlik ve beraberlik günüydü. Acıların paylaşılması, SOMA'da canlarını kaybeden madencilerimize ve üzüntülü ailelerine destek günüydü.

Kayserispor'un bir alt lige düşmesi, Fenerbahçe'nin şampiyonluğunu haftalar önce ilan etmesi, günün küçük detaylarıydı.

Yas rengi siyah üzerine tişörtleriyle SOMA'ya dikkat çeken futbolcuların yüzleri asık, duyguları karışıktı.

Herşeye rağmen 'Hayat devam ediyor' gerçeği ile işlerini en iyi şekilde yaptılar, Kadir Has Stadı'nın çimlerinden işlerini en iyi şekilde yaparken hayata gözlerini yuman madencilerimize 'gönül dolusu saygılarını' gönderdiler.

2014 Dünya Kupası için ülke milli takımlarına gidenler, sakat ve cezalılar nedeniyle Fenerbahçe'de Ersun Yanal tribünde unutulanlar ve altyapının bebelerini de 17 kişilik maç kadrosuna alıp, en afililerini sahaya sürdü.

Kayserispor teknik patronu Ertuğrul Seçme ise, 'Daha sonra seçme şansım yok' diyerek PTT 1'de yola devam edeceği yabancıları belirlemek için Mert Nobre ile birlikte 7 yabancıya birden kadroda yer verdi.
Sezon sonunda gönderileceği konuşulan, bu nedenle karşılaşmaya gurur ve kibir arasındaki ince çizgide başlayan Baroni'nin attığı gol sonrası oluşan SOMA'ya saygı tablosunun tamamlayıcısı, sevinç değil, yüreklerden yüzlere yansıyan acı idi...

Gol sonrası Kayserisporlu futbolcular, şampiyon karşısında sertlik silahına sarılıp, bileğe çalışınca, sahayı düdük sesi kapladı.

Fenerbahçe'nin Mehmetçiği Gökhan Gönül, sezona direndi ama ayağına sallanan tırpanların ilkinde sendeledi, ikincisinde sahayı sedye ile terkedip, yürüyerek geri döndü. Kayseri'li Abdullah'ın kafası da direkten dönünce, şampiyon ilk yarıyı 1-0 önde kapadı...

Sezona ancak üç gol sığdırabilen Bobo'nun 51 ve 88'de kaçırdığı goller, Fenerbahçe'nin GÖNÜLsüz halini gözler önüne sererken, Kayserispor'un küme düşmesinin de ipuçlarını verdi.

Ertuğrul Sağlam, Tolunay Kafkas ve Şota ile Türk Futbolu'na gençleri hediye etmesi ile ünlenen Sarı-Kırmızı ekibin, dünkü kadro yapısını görenler, "Bu takıma ne olmuş, kalitesiz yabancılarla hak ettiğini bulmuş" diye düşünmekten kendilerini alamadı.

Süper Lig'de ancak tek takımı taşıma potansiyeline sahip Kayseri kenti, PTT 1.Lig'de ise özkaynak düzenine dönerse, eskisi gibi üreten, ürettikleri ile Türk Futbolu'nu renklendiren bir yapıyı yakalayabilir.
Fenerbahçe'nin dünkü maçta oynayan yabancılarından Holmen ise dünkü yumuşak maçta bile 'futbol kişiliği' sergileyemedi. Ersun Yanal'ın, 17 yaşındaki İbrahim Aydın ve Muhammed'i geç de olsa 'büyük takım havası'na ısındırma çabası takdir topladı.

En büyük takdiri ise sezon boyu, her şartta ayakta kalmayı başaran Fenerbahçe'nin Karabelalar'ı Webo ve Sow aldı. Tüm futbolcuların tatil moduna girdiği şu günlerde dün sahada maç boyunca basmadık yer bırakmayan bu ikilinin 'mesleğe saygı'ları alkışı hak etti.

16 Mayıs 2014, Cuma 20:50
YAZININ DEVAMI

‘’Şampiyon uyku modunda‘’

Sarı - Lacivertli renklere gönül veren Egeliler'in gayreti bile Ersun Yanal'ın oyuncularını uykudan uyandıramadı.

Zirvenin altındaki takımların Avrupa için büyük mücadele verdiği bu günlerde Fenerbahçeli futbolcuların bazılarının kafası Dünya Kupası'nda, bazılarınınki gelecek sezonun transfer planlamasında, bir bölümününki ise şampiyonluk eğlencelerindeydi.

Böylesi bir ruh hali içindeki futbolcu topluluğundan, bu sezon üç büyüklere kök söktüren Akhisar Belediyespor karşısında iyi oyun ve galibiyet beklemek hayalcilik olurdu.

Bir de bunlara Ersun Yanal'ın tribünde oturmaktan futbolu unutan futbolcularına son maçlarda şans tanıma isteği eklenince, dün sahaya 'ortaya karışık' bir takım çıktı.

Emenike - Caner ikilisi ile başlanan sol kanattaki umursamazlığın faturasını Akhisar forvetleri 15 dakika içinde kesti. Önce Bruno, ardından Kerim skoru 2-0'a taşırken, şampiyon ise henüz 'eğlence' formatından çıkamamanın rahatlığı içindeydi.

Sow-Webo-Emenike forvet hattı ilk yarı boyunca rakip ceza alanında pekçok ince işe imza attı, ancak Akhisar Belediyespor forvetleri, Güray'ın öncülüğünde kaptıkları tüm topları rakip ceza alanında sonlandırıp, büyük bir fark yakalama şansını tepti.

Süper Lig'in, her iki kanadından santrforlarına servis yapabilen tek takımı Fenerbahçe'de Sow-Gökhan Gönül değişikliği de 'uyuyan güzel'in uyanmasına yetmedi.

Çubukludan beyaz formaya geçiş ise sadece Mehmetler'in daha belirgin hale gelmesini sağladı.

İkinci yarıda Kuyt'ın rolüne soyunan Topuz'un, Topal ile işbirliğinden doğan muhteşem gol, Akhisar'ı kendine getirdi.

İlk yarıda yüksek tempo yapan rakip orta alanın, bu yarıda yorulup oyundan düşmesi, kilometre hesabı ile şampiyon olan Fenerbahçeli futbolcuları hareketlendirse de, sezon boyunca kenarda paslanan kaleci Mert Günok faktörü bir kez daha devreye girdi. Mert, Bruno'nun ikinci golünde de zamanlama hatası yapınca, arkadaşlarının oynama hevesini söndürdü.

Maçın hakemi Ali Palabıyık'ın zorluk derecesi bunca düşük bir maçta rekor kırma gayreti düne damgasını vurdu.

İlk yarıdaki üç sarı kartı yeterli görmemiş olacak ki, ikinci yarıda bu sayıyı katlayıp, ceza sınırındaki Akhisarlı futbolcuları adeta budadı. Uğur, Bilal ve Merter, Palabıyık'ın gazabına uğrayıp, durduk yerde 1 hafta oynamama cezası aldı.

Fenerbahçe bu maç sonrası 9 Mayıs Cuma günü oynayacağı Karabük maçında kupasına kavuşacağı, 11 Mayıs Pazar günü ise tüm sezonun yorgunluğunu taraftarları ile paylaşacağı güne odaklandı.

04 Mayıs 2014, Pazar 19:50
YAZININ DEVAMI

‘’Şampiyonluk çığlıkları!..‘’

"Adalete Fener Yak"ma günlerinde gelen bu 19. şampiyonluğun başkan Aziz Yıldırım ve camia için önemi çok büyüktü. Çaykur Rizespor maçına bu duygular damgasını vurdu. 3 Temmuz süreci ile ülkenin asırlık çınarının başında büyük işlere imza atan, ama bunları yaparken hiçbir siyasi erke boyun eğmeyen Yıldırım'ı toplum önünde itibarsızlaştırma operasyonu, 'paralel yapı'nın ortaya çıkması ile birlikte deşifre olunca, takke düşmüş, kel görünmüş, bu kez Fenerbahçe'ye 'şikeci' yaftasını vuranlar deşifre olmuştu.


Şike Soruşturması sürecinde tek başına tüm baskıları göğüsleyen, iddia edilen 19 maçtan hiç birinde suç üstü ve kanıt olmamasına rağmen 'Çete' kurmaktan 6 yıl 3 ay ile cezalandırılıp, bunun 1 yılını yatan Yıldırım'ı, cezasının onanmasının ardından yine mapusluk günleri bekliyordu. Mapusluğun zor zenaat olduğunu yaşayarak öğrenen bu spor adamının dik duruşu Rize maçı öncesi de gözlendi.

Hak mahrumiyeti cezası nedeniyle maçı tribünden izleyemeyen, ancak sonuna kadar kendisine güvenen yönetici, teknik heyet ve futbolcu topluluğuna son kez saha kenarına gelip, dokunan Yıldırım'ın yaydığı sinerji, bir anda futbolculardan, tribünleri hıncahınç dolduran 50 bin kişiyi, oradan da ülke içi ve dışında yaşayan milyonları kucakladı.

Sonrasında çığlık çığlığa bir futbol... Bir puana bayram edecek konuk ekibin, 'Çanakkale Geçilmez' ısrarına Çubuklular'ın sağlı - sollu sıkıştırmaları... Lualua'nın 'önümü açın ula' uğraşları bir türlü Rize'yi Fenerbahçe ceza sahasına taşıyamayışı... Ve Caner'in korneri sonrası, Tolga Özkalfa'nın ilk yarının sonucunu ilan eden düdüğü: 0-0

Çaykur Rize'nin ikinci yarıya Ümit-Eren değişikliği ile başlayıp, Orhan'la yarattığı tehlike, Bekir'le savuşturuluyor. 51.dakikada Volkan'a gelen ilk top, tribünleri de kendine getiriyor ama Orhan Fener'in sol kanadını neredeyse yol geçen hanına çeviriyor. Ersun Yanal'ın bu kara deliğe Kuyt yaması Caner'i rahatlatıyor. Ancak Emenike yine bildiğiniz Emenike... Ersun hoca, 'kurtarıcı'sına ancak 64 dakika dayanabiliyor.

14. haftada Yeni Şehir Stadı'nda 2-1'lik skorla Fenerbahçe'nin şampiyonluk yolunu açan Rize, bu kez hem kendini tehlikeli bölgeden kurtaracak 1 puanı alıyor hem de Fenerbahçe'nin şampiyonluğuna yetecek 1 puanı rakibine hediye ediyor. "İşte taraftar, işte şampiyon" çığlıkları ile gelen 19. zafer sonrası meşaleler yanıyor, maytaplar patlıyor, havai fişekler atılıyor. Sonra değme Fenerbahçeli'nin keyfine...

27 Nisan 2014, Pazar 19:50
YAZININ DEVAMI

‘’Egoizmin dayanılmaz hafifliği‘’

Kim takar e-bileti... Türk sporunun asırlık iki çınarının Atatürk Olimpiyat Stadı’ndaki bize özgü kapışması herşeye rağmen 25 bin kişi topladı. Dünkü derbide ilk yarıya damgasını vuran, Beşiktaş Teknik Direktörü Bilic’in kısa sürede çözüp yorumladığı gibi, “Az futbol, bol güreş ve inanılmaz bir gerginlik”ti. Önce Emre’nin ardından Motta ve Veli’nin gerdiği ortam, Brezilya’da aynı milli formayı terletecek olan Alves ile Almeida’ya sıçradı. Bu da yetmedi, aynı gaye için mücadele eden Caner ile Emenike’nin karşılıklı terapisi tansiyonlara zirve yaptırdı. Yağmurla gelen Sow’un golü de olmasa, sahada sergilenenin futbol olduğunu kimse fark edemeyecekti.

Yanal’ın artık Emre-Emenike ikilisinin egosuna bir çare bulması lazım. Belözoğlu hırsı, Nijeryalı ise kahramanlık apoleti adına şampiyonluk için gün sayan bir takıma ‘takoz’ oluyor. Onların bu ruh hali tüm takıma sirayet edince, Fenerbahçe sıradanlaşıyor.
Dün 58 dakikadan itibaren 10 kişi kalan Beşiktaş karşısında da bu sıradanlık iyice belirginleşti. Beşiktaş bu beraberlik sonrası Şampiyonlar Ligi’ne direkt katılma yolunda Galatasaray’a göre büyük bir avantaj yakalarken, Fenerbahçe ise şampiyonluk turunu evindeki maça bıraktı.

21 Nisan 2014, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Onur'lu ürünler‘’

HAMİ hoca, Trabzonlu yavruları MANDIRA'ya aldığı günden bu yana piyasaya sağlıklı ürünler çıktı. Özünden sapıp, yaşama sevincini İstanbul'a endeksleyen Bordo - Mavili ekip, HAMİ ile aradığı kanı bulmuşa benziyor.

Gelen tüm yönetimlerin Fenerbahçe endeksli varolma politikalarının zirve yaptığı günümüzde sadece işine bakan, yıldızları değil, futbol oynamak isteyen emekçileri etrafında toplamaya çabalayan genç teknik adam yönetimindeki Trabzonspor'un yükselişi dün Eskişehirspor karşısında da sürdü.

Takımının kötü günlerinde kurtarıcı olarak önplana çıkan kaleci Onur, HAMİli dönemde sadece işini yapan bir futbolcu haline döndü. Henrique gibi bir futbolcusunun kenarda oturduğu dönemde Malouda, mülkü de yerinde olan, ancak futbol oynama hevesini rafa kaldıran Trabzonspor artık eski günlerdeki gibi sadece işini yapıyor.

Yarım kalan Fenerbahçe maçı ile kendine gelen futbolcular, kalan maçları bir anlamda ONURları için oynuyorlar. Ama kaleci Onur için değil kendi onurları için. Eskişehirspor ile rakip alanda oynadıkları bu onur maçlarının sonuncusunda yine bir onur mücadelesi veren Özer'in golü, gelecek adına hem Trabzonsporlular'ın hem de ülke futboluna gönül veren sporseverlerin yüreğine su serpti.

Onur'lu ürünler


Devre arası transferlerinde Üç büyüklerin arka bahçeleri olarak gördükleri ve hazır futbolcularını tırpanladıkları Eskişehirspor'un buna rağmen hem Süper Lig'de hem de Trabzonspor karşısında verdiği mücadele ise alkışlanmalı...

Bordo-Mavili ekip, ikinci yarının başında Henrique ile 2-0'ı yakaladı. Buna rağmen Eskişehirsporlu futbolcular mücadeleden bir an olsun kopmadı. Erkan Zengin yönetimindeki Es-Es, bu futbolcunun ayağından bulduğu iki penaltı golü ile 2-2'yi yakalayıp, skora denge getirdi. Hatta Eskişehirli futbolcular ikinci 45'te gol kaçırma rekorunu kırmak için birbirleri ile yarıştı.

Türkiye'nin çağdaş yüzü olan tribün gücü ile alkış toplayan bu kentin takımı, eğer sezon içindeki bütünlüğünü koruyabilseydi, Ertuğrul Sağlam kariyerindeki bir hoca ile yine ligin zirvesinde yer alırdı.
Ancak futbolumuzun siyasiler elinde giderek uçuruma yuvarlandığı şu günlerde Eskişehir'in ayakta kalma, hatta Avrupa mücadelesi verme çabasına şapka çıkarılmalı.

Kısaca Eskişehir Atatürk Stadı'nda oynanan Eskişehirspor - Trabzonspor arasındaki seyir seviyesi yüksek maçta iki takım futbolcularının ortaya koyduğu futbol sporseverleri coşturdu.
İlk yarıda konuk ekip, ikinci yarıda ise ev sahibi, giderek fakirleşen futbolumuza yeni bir pencere açıp, sporseverlerin umutlarını yeşertti...

13 Nisan 2014, Pazar 16:50
YAZININ DEVAMI

‘’Yağmur Adamlar'ın resitali...‘’

Hava kapalı, hedefi farklı olan iki takım da maç öncesi sıkıntılı. Ama sahada çok farklı bi ses war. Bu ses ne Beşiktaş taraftarının "Kartal gol gol" şeklinde rekorlar kitabına giren yüksek desibelli sesi ne de Kayserispor'un 'henüz pes etmedik' diye direnen sessiz çığlığı. Bu ses yağmur adamların, "Biz de buradayız. Biz de bu toplumun parçasıyız. Bizi de görün" diyen sesi...

Toplumsal duyarlılık abidesi Çarşı'nın takımı dün yine yaptı yapacağını... İkinciliğin şampiyonluk kadar değere bindiği Süper Lig'imizde, böylesi önemli bir maç öncesi "Yağmur Adamlar" olarak tanınan otistik çocukları baştacı yaptı. Kaybettirdiğimiz yılların acısını çıkarmaları için onları dün kamuoyuna takdim etti...

Yağmur Adamlar'ın mutluluğu, önce tribüne, ardından saha içinde belli bir hedef için mücadele eden futbolculara... Ama en önemlisi bu günleri sabırsızlıkla bekleyen ailelere yansıdı... Onlar çocukları ile zaten gurur duyuyorlar, bu bilinçle hayata tutunuyorlardı. Ama bugün sadece aileler değil, tüm sporseverler, dolayısı ile Türkiye'nin büyük bir bölümü onları tanıdı.

İyi günde-kötü günde takımını yalnız bırakmayan, Gezi'deki tavrı ile renklerin kardeşliğini bizlere hatırlatan Beşiktaş taraftarı dün kulübü ile bir kez daha gururlandı...
Beşiktaşlı olmayan ama Siyah - Beyazlı kulübün maç öncesi gerçekleştirdiği bu sosyal sorumluluk projesini yürekten alkışlayan Fenerbahçeli, Galatarasaylı, Trabzonsporlu'nun, kısaca tüm ülke takımlarına gönül veren sporseverlerin yükselen değeri, inanın Çarşı oldu...

Beşiktaş yapımı süren Vodafon Arena'nın yedeği Atatürk Olimpiyat Stadı'nda ligin dibinde onur mücadelesini veren Kayserispor karşısında kendisini ikinciliğe taşıyacak çok önemli bir galibiyet aldı. Halkın arasından gelen, onların duyguları ile beslenen Bilic'in takımı kendi içinden yarattığı Oğuzhan, Olcay, Veli ve Necip gibi yıldızlarla Şampiyonlar Ligi'ne bir adım daha yaklaştı. Ancak şu bir gerçek ki, Yağmur Adamlar'ın aydınlattığı gecede, sporseverler lig ikinciliğinin de bazen hedefi 12'den vurmaya yetebileceği gerçeğini görüp, esas olanın gönül verdiği renkleri her şartta desteklemek olduğunu öğrendi...

05 Nisan 2014, Cumartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Rezalet‘’

Biz Türkler gündem değiştirme ustasıyız. ‘2020 Olimpiyat Oyunları’nı niye bize vermediler, nerede hata yaptık?’ diye sorgularken, bir anda futbol skandalına imza atan taraf olduk. 2015 Avrupa Ümitler Futbol Şampiyonası Eleme Turu’nda dün akşam Ay-Yıldızlı ekibimizin Kasımpaşa’da maçı vardı. Grupta Polonya’ya yenilmiş, ardından bu statta Malta’yı 4-0 yenmiştik. Millilerimiz için gruptaki kritik sınavlardan biriydi. Ancak maçın 23. dakikasından itibaren şaşkınlık yaşatacak olaylar gelişti. Türkiye’de Gezi olayları Olimpiyat’ı alamamamızın nedenleri arasında gösterilirken, yine Gezi Parkı olayları bir krize neden oldu. Valiliğin ve emniyet birimlerinin kentte bir milli maç oynandığından haberleri olmamalı ki, Taksim’de protestolara yaptıkları müdahale Kasımpaşa Stadı’nı bir anda gaz bulutuyla kapladı. O anda Kasımpaşa Stadı’nda uluslararası bir müsabaka oynanıyordu ve o biber gazı belki de futbolcuları zehirleyecekti. İspanyol hakem buna müdahale etti. Uzun tartışmalar sonunda İsveç heyetinin iyi tavrı nedeniyle maç kaldığı yerden devam etti.

Spor kültürü yok
Buradan çıkarılacak en büyük ders; büyük organizasyonlara ev sahipliği hevesi içinde olan Türkiye’nin spor kültüründe aldığı yol... İstediğimiz kadar dünyanın en büyük organizasyonlarına ev sahipliği için uğraşalım, bu mantıkla uluslararası kurumların bize bu organizasyonları vermesini beklemeyelim. Dün akşam gördük ki, bizim için bir sportif olayın hiçbir önemi yok. O nedenle eğri oturup doğru konuşalım, Türkiye’de tüm birimler spor kültürünü benimsediği, insana yapılacak yatırım üst düzeye çıktığı zaman bir spor ülkesi oluruz. Gerisi boş...

11 Eylül 2013, Çarşamba 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’11 yıllık rüya gerçekleşti...‘’

Türkiye'de tekerlekli sandalye basketbolunun 'rehabilitasyon sporu' olarak değerlendirildiği günlerde 16-22 Eylül 2003 tarihli Fanatik Basket'te 'Koş sponsor imajını arttır!' başlıklı yazımda bu işin içindekilere inat geleceği görmüş, tekerlekli sandalye basketboluna dikkat çekip, sponsorları davet etmiştim. Gün bu gün. Artık tekerlekli sandalye basketbolunun da bir sponsoru var. Hem de dev bir sponsor: GARANTİ BANKASI... 11 yıl önceki öngörümün gerçekleşmesi için aslında bu kadar zaman boşa geçmemeliydi. Ama zararın neresinden dönülürse, kardır... Bu kadar ukalalık yeter. O gün ne mi yazmışım... İşte aşağıdakileri...

Koş sponsor imajını arttır!
“Karın tokluğuna Avrupa başarısı” yazım, Tekerlekli Sandalye Basketbol Ligleri’nde görev yapan hakemlerimizin içinde bulunduğu durumu gözler önüne sermesi açısından olumlu tepkiler aldı. Özellikle Türkiye Süper Ligi hakemlerinden Ali Aydın’ı örneklememiz, somut bir takım karşılaştırmalar yapılabilmesi için önemliydi. Popülizm rüzgarında yolalan ülke ve dünya sporu tabi ki, futboldaki endüstrileşme sürecinden etkilenecek ve bu piyasadaki olağanüstü rakamları mukayese açısından kullanacak. Ali Aydın örneğinde olduğu gibi fark ortada. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün bu farkı kısa vadede gidermesi mümkün görünmüyor. Hatta ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum da gözönünde bulundurulursa, tasarruf tedbirleri kapsamında takım sporlarındaki 2 ve 3. ligler de gözden çıkarılmış vaziyette. Ne mi planlanıyor. Her branşta mali yapısı güçlü kulüplerin yaşamasına olanak sağlayan bir yapılanma içerisine gidilecek ve belki de sadece sponsor bulabilen kurumlar ayakta kalabilecek.

Bu durum hakem camiası için de aynı. Basketbol Federasyonu, ikinci spor olmanın ve 12 Dev Adam’ın getirilerini paraya çok iyi tahvil etti. Sponsor firmalar hem kulüplere hem de hakemlere cömert davrandı ve büyüyen pastaya ekonomik girdi sağladı. Bankalar ve özellikle cola firmaları, yatırımlarının karşılığını başarı oranında geri topladı. Ancak bu işe geç soyunanlar için artık popüler sporlarda deniz bitmek üzere. Onlar da geleceği olan, yıldızı parlamaya yüz tutan sporların peşinde koşmak zorunda. İşte önlerinde yepyeni bir mecra: Tekerlekli Sandalye Basketbol Ligi…

Tanıtımlarında toplumsal entegrasyonu dilinden düşürmeyen, halktan aldığının bir bölümünü halkın hizmetinde kullanmak isteyen büyük sanayi kuruluşlarının, engelliler sporuna yatırım yapma zamanı artık geldi. 7,5 milyon engellinin yaşadığı ülkemizde bu kişilerin aileleri ve yakın çevreleri de gözününde bulundurulursa, ulaşılacak kitlenin büyüklüğü kaba bir hesapla ortada.
İmajın pek çok şey olduğu günümüzde, engellilerin sporuna yapacağınız yatırım size yol-su-elektrik olarak dönmese de, en azından yıl sonu cirolarına artı değer olarak yansıyacaktır. Bundan emin olun…

FANATİK BASKET 16-22 Eylül 2003

08 Nisan 2013, Pazartesi 16:25
YAZININ DEVAMI